1. Aşıların herbirinin mutlak surette canlının yaşamsal gücü, bağışıklık sistemi ve genel sağlığına zararı vardır.

  2. Aşılama konseptinin çıkış noktası aşıların kişiye belirli bir hastalığıa karşı bağışıklık kazandıracağı ve ileride bu hastalıktan koruyacağı yanlış temeline dayanır. Aksine, aşılandığınız takdirde bünyeniz bu hastalığa ve bağışıklık sistemini baskılayıcı özelliğinden dolayı diğer hastalıklara açık hale gelir.

  3. Bizlere aşılanan hastalık korkusu gerçekçi olmayıp, salt daha fazla aşı satmak uğruna geliştirilen bir pazarlama taktiğidir.

  4. Aşı firmaları bizlerin güvenliğini değil, sadece kendi kar oranlarını düşünür. Ürünlerinin oluşturduğu ölüm de dahil olmak üzere hiçbir istenmeyen etkiye karşı hukuki sorumluluk taşımazlar.

  5. Doğar doğmaz vurulmaya başlanan aşılarla çoklu hastalıkların kapısı çocukluktan itibaren açılmakta ve bu da aşıları ilaç firmaları için ileriye dönük en karlı yatırım aracı haline getirmektedir.

  6. Hepatit B aşısıyla başlatılan gen mühendisliği ile aşı üretimi, potansiyel olarak insan sağlığına en çok zarar verebilecek yöntem olmasına rağmen biliminsanları aşının içinde gerçek bir virüs olmadığına göre sorun yoktur gibi oldukça sığ bir yaklaşım sergilemektedir..

  7. Aşılar üzerinde bağımsız kişi veya kurumlarca yapılan çalışma yok denecek kadar azdır. Ezici çoğunluk aşının satışından kar sağlayacak kişi ve kurumlarca yapılan çalışmalardadır. Bağımsız olarak aşıları araştırmak isteyenlerin önü kesilmekte, fon bulamamakta veya laboratuvarlarını kaybetmektedirler.

  8. Tek yol birebir kişilere bu bilgiyi iletmekte, zira gerçeği hükümet, ilaç firmaları veya hekimlerden öğrenme şansımızın olmadığı aşikar.

  9. İster bilerek ister bilmeyerek, gün geçtikçe daha fazla hekim ilaç firmalarının satış mümessilleri haline dönüşmekte. Hekimler tıp fakültelerinde aldıkları eğitim (daha ziyade bir beyin yıkama operasyonu diyebiliriz) sırasında kendilerine verilen bilgiyi “sorgulamama” düsturuna göre yetiştirilir. Günümüzde gelinen noktada hekimler Gestapo taktikleriyle daha fazla aşıyı insanlara zorla vermek için göz korkutma ve çocuğun bakımını üstlenmeme gibi tehditkar tavırlara başvurmaktadır. Sağlık sisteminin dünya genelinde son 30 yılda girdiği dönüşüm sürecinin meyveleridir bunlar.

  10. Tek seferde 1 aşıyı geçmemek, çocuk biraz daha büyükken aşılatmak, aşılama sırasında veya sonrasında bitkisel kürler veya homeopatik tedavi kullanmak gibi yöntemler ne yazık ki çocuğu aşının zararlı etkilerinden korumayacaktır. Herhangi bir zarar görmeden aşılanmak mümkün değil; bu tıpkı nükleer silahı güvenle kullanabilirsiniz demek gibi bir şey.

  11. Zararsız/güvenli aşı diye bir şey yoktur; yine, bu tıpkı zararsız nükleer silah aramak gibi bir şey.

  12. Aşıyı olduktan sonra yapılabilecek tek şey bir homeopati uzmanıyla hasarı geri çevirmeye çalışmak olabilir. Ancak bunun da %100 başarı garantisi yoktur, zira bazı hasarlar geri çevrilemez boyutta olabilir.

  13. Tıp camiasının genel olarak bağışıklık sistemi, özel olarak da yenidoğan ve bebeklerin bağışıklıkl sistemi ile ilgili bilgisi son derece kısıtlıdır.

  14. Gelinen noktada, cocuk ve yetişkinlerde akut birtakım hastalıkların yerine muazzam oranlara ulaşan kronik ve uzun süreli hastalıkları koymuş bulunuyoruz.

  15. Hastalıklardan korkmayı bırakıp çocuğumuzun bağışıklık sistemini güçlendirmenin yollarını öğrenmeye başlamamız lazım. Bunun için çocuğun mümkün olduğunca uzun emzirilmesi, organik gıda ve saf/temiz su ile beslenmesi, kendisine sağlıklı bir yaşam alanı ile huzurlu bir aile ortamının sunulması gerekir. Çocuğunuz için yapabileceğiniz en iyi şey budur, bu şekilde desteklenmiş bir çocuk karşısına çıkan hastalıkları da büyük oranda sorunsuz şekilde atlatacaktır zaten. Bakteri ve virüslerle hepimizin sürekli olarak temasta olduğumuzu, ancak bunların nadiren bizi hasta ettiğini hatırlamamız lazım. Biz zaten güçsüzsek ve bağışıklığımız da düşükse ancak bu mikroplar gerçek manada hastalığa yol açacaktır.

  16. Çevremizde olur da çocuğumuz hastalanırsa tedavi ve bakımı için yardım alabileceğimiz alternatip tıp hekimlerini (klasik homeopat, naturapat, şiropraktör vb) araştırıp bulmamız gerekir.

  17. İnsanların çevreden, tanıdıklarından veya şahsi tecrübelerinden ve sahada görev yapan sağlıkçılardan duyduğu bir gerçek de, aşılanMAmış çocukların ağır hastalıklara çok nadir yakalandıklarıdır. Bunun yanısıra aşılanmamış çocuklarda kulak enfeksiyonları, ateşlenme, kronik hastalıklar vs de nadirdir.

  18. Aşılar bağışıklık oluşturmaz, yani hastalıktan korumaz. Sağlıkçıların korumadan kastettiği, aşıdan sonra vücutta antikor oluşumudur ve bunun bağışıklanma ile denk olduğu iddiasında ısrarlıdırlar. Vücutta antikor oluşumunun tek manası vardır, o da bir hastalık etmeniyle karşılaşılmış olduğudur. Doğal yoldan geçirilen hastalıkta bağışıklık sistemi bütünüyle stimüle edilir ve gerçek bağışıklık budur, antikor oluşumu ise bu sürecin sonuçlarından biridir sadece. Aşıyla bağışıklık sistemimizin yalnızca bir kısmı stimüle edilmiş, sistem tüm savunma mekanizmalarıyla topyekün devreye girmemişken oluşan antikor tabiyatıyla bağışıklık da kazandırmayacaktır.

    Aşı olunduğunda bağışıklık sistemini zedelemiş, tahrip etmiş oluruz; bu tahribat bazen kendini bir reaksiyon olarak gösterir bazen de göstermez. Çoğunlukla aşılanmayı takiben kulak enfeksiyonları, egzema ve benzeri rahatsızlıklarla karşılaşılması bundandır. Ve tabii bu süreçte alınan antibiyotikler bağışıklık sistemini daha da çökertir. Bunu takiben de artık vücut başka hastalıklara, örneğin menenjite açıktır.

  19. Hastalıklarla ilgili bizlere anlatılanların büyük bölümü düpedüz yalandan ibarettir – örneğin polio (çocuk felci) esas itibariyle 1940’lı yıllardaki toksik maruziyetle alakalıdır ve hiçbir dönemde bulaşıcı olmamıştır.

  20. Antibiyotikler de sorunun çok önemli bir parçasıdır, sadece ve sadece ölüm kalım anlarında tercih edilmelidir.

  21. Tylenol ve diğer ateş düşürücüler aynı şekilde sorunun büyük parçalarından biridir. Kesinlikle kullanılmamalıdır.