Facebook’ta şu yazı üzerinden grip aşılarının etkinliği üzerine yapmış olduğum paylaşımı da bilgilendirme maksadıyla buraya ekliyorum.

 

Amerikan CDC kurumu bu sezon [2012/2013] grip aşısının “koruyucu” etkinliğini %60 olarak açıklamış.
“Lancet” dergisinde yayımlanan bir meta-analizde ise bu rakam masaya yatırılmış. Gerçek rakamın aslında %1.5 olduğu ortaya çıkmış.

CDC’nin kasıtlı istatistik çarpıtma alışkanlığı olduğu zaten biliniyor ama gerçek oran açıklandığı takdirde sizce kaç kişi gidip grip aşısını olurdu? Grip aşısını diğer aşılardan farklı olarak 6 aylık bebekten 65 yaş ve üstündeki herkese, yani tam manasıyla beşikten mezara kadar bir yelpazede her sene verdiklerini düşünürseniz endüstri için ne kadar karlı olduğunu ve bu yüzden DSÖ’nün (dünya sağlık örgütü) “salgın” tanımını değiştirecek kadar da kıymetli olduğunu anlarsınız.

Olay şu, her sene 100 kişiden yalnızca ortalama 2.7‘si grip geçiriyor. 100 kişiyi aşıladınız, yetişkinler arasında grip kapanları %60 azalttınız. O zaman 100 kişide 2.7 yerine 1.2‘si gribe yakalanacak. Yani siz bu durumda 1.5 kişiyi gripten korumak için 100 kişiyi aşılamış oldunuz.

Yine CDC’nin sitesine bakarsanız, aşılanan 100 kişinin %30‘unda aşıya karşı reaksiyon oluştuğunu ve bunların %6‘sının da yaşam değiştirecek ağır reaksiyonlar (Guillain-Barré Sendromu’nu (GBS) bir araştırın derim) olduğunu görürsünüz. Bu durumda aşının yarardan çok zarar getirdiği aşikar değil midir?

Bu yetişkin grubu için geçerli oranlar. Bir de Cochrane Review‘un yıllardır grip insidansı ve aşının etkinliği ile ilgili yaptığı ‘review’lar var ki, bunlarda senelerdir 2 yaş altında çocuklarda ve 65 yaş üstü yaşlılarda grip aşısının plasebodan farklı olmadığı ortaya çıkıyor. İki yaş grubunda da immün sistem verili bir virüse karşı full-force savunma geliştirecek güçte değil de ondan, değil ki grip aşısının inaktive edimiş virüsüne karşı tepki oluştursun. (Nazal grip aşılarında ise zayıflatılmış canlı virüs kullanılıyor).

Metinde kaynak olarak kullanılan CDC’nin bilgilerinde grip aşısı gribe yol açmaz ama “gribe-benzer” belirtilere yol açabilir demiş. Nasıl bir mekanizma işliyor acaba?

Bakın, resmi görevi halk sağlığı adına aşı kapsayıcılığını %100’e çekmek olan ve endüstri ile “revolving door policy” denilen bir çalışan/yönetici alışverişi olan CDC’nin çarpıtılmış istatistiklerine güvenmek yerine incelemeniz gereken “bağımsız” yayın şu: Vaccines for preventing influenza in healthy adults

Şimdi bu çalışmadaki verileri çözümlemeye çalışalım:

”The corresponding figures for poor vaccine matching were 2% and 1% (RD 1, 95% CI 0% to 3%)”

Anlamı: Aşılarda kullanılan virüs suşu ile gerçekte dolaşımda olan virüs suşu birbirini tutmuyor.

Neden biliyor musunuz? Çünkü aşıda hep bir önceki senenin viral suşları kullanılıyor da ondan. Bir aşının ne kadar sürede üretilebildiğini, hangi aşamalardan geçtiğini bilmek gerekiyor. Her sonbahar dolaşımdaki virüsü yakaladılar ve pat 2 haftada size aşısını geliştirdiler diye bir şey yok. O virüslerin aylarca yumurtada kültürlenmesi, onlarca kez pasajlanması gerekiyor. Bu arada yumurta alerjisi olanların grip aşısını olmaması gerekiyor (kontraendikasyon); anafilaktik şok riski var.
Bir diğer deyişle mevcut koşullarda 1 kişi grip geçirmesin diye 100 kişiyi aşılamış olduk. 100 kişinin 99’unda aşı ha var ha yok, hiç farkettirmiyor bile.

En iyi halde, diyelim doğada dolaşan virüsle örtüştü o seneki aşının suşu, ki Cochrane Review araştırmacılarına göre bu gerçekten “nadir” görülen bir durum, o zaman da sonuç şu:

– “4% of unvaccinated people versus 1% of vaccinated people developed influenza symptoms (risk difference (RD) 3%, 95% confidence interval (CI) 2% to 5%).”

Anlamı: (nadir de olsa) doğadakiyle aynı suşa sahip aşı her 100 kişiden 3’ünde enfeksiyonu önlemiş. Yani, aşıyı olanların %97′si aşıdan bir fayda görmemiş.

 

Doğalıyla örtüşen virüse sahip aşıyla ilgili araştırmacıların diğer bulguları şunlar:

– “Aşılamanın hastane yatışı veya komplikasyon oranlarında herhangi bir etkisi olmamıştır.”

– “Aşının hastaneye yatan kişi sayısı veya oluşan iş günü kaybında herhangi bir etkisi olmamamıştır.”

– “The review showed that reliable evidence on influenza vaccines is thin but there is evidence of widespread manipulation of conclusions…”

Anlamı: %60′ı bizzat aşı üreticileri tarafından yaptırılan etkinlik ve güvenlik çalışmalarına baktık, bu durumda grip aşıları hakkında güvenilir kanıt bulmak zor ve çalışma sonuçlarında manipülasyon yaygın!

“There is no evidence that influenza vaccines affect complications, such as pneumonia, or transmission.”

“Grip aşılarının zatürre veya bulaş gibi komplikasyonları önlediği ya da etkilediğine dair hiçbir kanıt yok.”

Buraya kadar gördük ki grip aşıları hastalığın bulaşmasını engellemiyor. İyi de salgın(!) durumlarında aşının bunca pompalanmasının asıl nedeni bulaşmasını önlemek değil mi?

– “In average conditions (partially matching vaccine) 100 people need to be vaccinated to avoid one set of influenza symptoms.”

Bu kısım ‘self-evident’ sanırım, tercümeye gerek yok.

Ve bence ‘review’ın en ilginç çıkarımı en sonda geliyor:

– “Our results may be an optimistic estimate because company-sponsored influenza vaccines trials tend to produce results favorable to their products and some of the evidence comes from trials carried out in ideal viral circulation and matching conditions and because the harms evidence base is limited.

?! .. hani bunlar komplo arayıcısı filan da değil ki, bildiğimiz dünyanın en saygın araştırmacıları. But they are stating the obvious: Endüstri önyargısını hesaba katacak olursanız, esasında grip aşıları belki de sadece 1000 kişide 1’inde hastalığı önlüyor bile olabilir.

“Uzman”lar(!) gidip aşı ve ilaç endüstrisiyle ensest ilişkideki amerikan CDC’sinin referanssız propaganda yazılarına bakarak ortadaki “bilimsel sahtekarlığa” ortak oluyorlar bana sorarsanız. 100 kişiden 1’ini belki(!) koruyan (yazı tura hesabı bile değil?!) aşıyı siz her sene yüz milyonlarca kişiye ‘seni korur’ diye dayatıyorsanız, bu aynı zamanda ‘marketing fraud’dur.

Ha peki ne yapabilirsiniz gripten korunmak için, aşıdan başka hiç mi yol yok?

Var, hem de yan etkisiz, risksiz ve çok daha etkili… Bakın DSÖ ve CDC bile sitelerini incelerseniz gripten korunma ve yayılmasını önleme yöntemlerinin en başına “el yıkamak”ı koyar. Bu kadar basit.

Adı üzerinde, mevsimsel grip bu. Hangi mevsimde ortaya çıkıyor? Aldığınız güneş ışığının dibe vurduğu kışın değil mi? O zaman neymiş? D vitamini takviyesi yapacaksınız. Basit, etkili… Hem çocuklarda hem yetişkinlerde… Bunu da ben demiyorum, pekçok bilimsel çalışma var literatürde bunu diyen.

Mesela, antimikrobiyel esansiyel yağlar ve ‘homeopatik remedy’ler de var gribi önlemede mükemmel sonuçlar veren. Toksik veya zararlı hiçbir şey de içermiyorlar üstelik.

Bakın anneannemizin tavuksuyu çorbasını bile araştırmış bilimadamları, hikmeti nedir diye?

Görmüşler ki kemikleriyle birlikte pişirilen tavuk hem gripten hem de diğer viral hastalıklardan iyileşmenizi sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Bakın tarifte neler kullanıcaksınız:

Tavuk, soğan, patates, havuç, beyaz şalgam, maydonoz…

Esasında çorbanın asıl iyileştirici gücü tavuğun kemikleri, iliği ve kıkırdaklarından alınan ”carnosine”, mineraller ve diğer besleyicilerden geliyor. Yalnız, tavuğu pişirirken dikkat edilmesi gereken nokta da suyun kaynamasına izin vermemek, uzun süreyle “simmer” edilmesi. Tabii tavuk organik, soya ile beslenmemiş olacak .

Şimdi, bütün bunlardan sonra dilerseniz bir de grip aşılarında nelerin kullanıldığını bizzat araştırabilirsiniz. CDC’nin sitesinden mesela bakılabilir çeşitli grip (influenza) aşılarına: www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/…/excipient-table-2.pdf

 


Sonra, isterseniz teker teker thimerosal, alüminyum, polysorbate 80, formaldehid ve diğer metal ve kimyasallar araştırılabilir ve ne tür sağlık sorunları ile ilişkilendirilmişler bakılabilir.

Ve tabii, grip aşısı deyip de “komplocu” Dr. Hugh Fudenberg’i anmamamk olmaz. Bu alanının önde gelen immünogenetikçisi tutmuş araştırmaları sonucunda bakın “60 yaş üzerindeyken ard arda olunan grip aşıları Alzheimer’s riskini 10 kat arttırıyor” demiş. Bunu da aşıdaki alüminyum ve cıvanın toksik etkisine bağlamış. Ne mi olmuş sonra? Tarih boyunca endüstrinin çıkarına aykırı açıklama yapma gafletinde bulunmuş nice bilimadamının başına gelen gelmiş tabii ki… Hiç ders almıyoruz bakın tarihten… ‘Sen nasıl bir komplocusun böyle’ deyip elinden lisansını alıvermişler.

Kıssadan hisseyi anlayan anlamıştır sanırım.

Sağlıcakla kalınız…