Gereksiz Sezaryen ve Sonrası: SSVD

Gereksiz Sezaryen ve Sonrası: SSVD

Şehirler vasıtalar etrafında inşa edildiklerinde insan ayağı değersizleştirilmiş olur, okullar öğretmeye soyunduklarında kendini yetiştirme kaybolur ve hastaneler zor durumda olan herkesi kendi bünyelerine aldıklarında yeni bir ölme biçimi var olur”

diyor Ivan Illich. Hayatın tıbbileşmesi başlığı altında ölümün diğer yüzü doğum için de aynı şeyi söyleyebiliriz:

Ülkemizde özellikle son on yılda yeni bir doğum biçimi var:

Sezaryen!

Dünya üzerinde hiçbir canlı yoktur ki yavrusuna dokunmaya çalışan bir başka canlıya tepki göstermesin. Yeni doğum yapmış bir kedinin yanına yaklaşıldığında gözlerinden açığa çıkan enerjiyi görmeyen var mıdır? Ağaca tırmanan bir insanı gagalayan karga, yuvasına karşı bir tehdit gördüğü anda yuvasını başka bir yere taşıyan güvercin… Var mı aramızda aslan yavrusunun yanına yanaşabilecek birileri? 🙂

Sanmam… Ancak anne aslan uyuşturulursa…

Peki, bizler nasıl bir uyuşturucu ile uyuşturulduk da doğumlarımız böylesine müdahaleye açık hale geldi? En içgüdüsel, hiçbir bilgimiz olmasa dahi yapabileceğimiz “doğum”larımız nasıl da kaydı gitti ellerimizin arasından?

Sezaryen, hayati bir tehlike olduğunda, yani siz denize düştüğünüzde, tutunacak bir can simidi olabilir; ancak unutulmaması gereken hayati tehlike arzeden durumların; belki yüz kişiden birinin başına gelecek türden olaylar olmasıdır. Öyle her yüz kadından yetmişinin başına gelmesi imkânsız türden olan durumlar…

Neden sezaryenle dünyaya gelen bir nüfus olma yolunda gidiyoruz? Aklımıza gelenler:

  • Negatif doğum hikâyelerinin kolektif bilincimizi etkilemesi, toplumumuzda doğuma olumsuz, ağrılı ve acılı bir eylem olarak bakılması,

  • Özellikle kentli kadının doğuma yönelik içkin bilgisini kaybetmesi, bedenine, doğurabileceğine inanmama,

  • Yine özellikle büyük şehirlerde masa başı çalışma koşullarında yaşayan kadının doğumun gerektirdiği fiziksel esnekliği kaybetmesi (topyekûn bir kayıp olmayıp, az bir çaba ile geri kazanılabilir),

  • Hayatın tıbbileşmesi ve doğumların medikalize olması,

  • Doğumun evden hastaneye geçişinde fiziksel koşulların yetersizliği; doğum evlerinin azlığı, hastanelerde doğum mahremiyetinin kaybolması,

  • Doğumun evden hastaneye geçişinde doğum destekçilerinin rol değiştirmesi, ebelerin doğumdan el çektirilmesi; evden hastaneye geçiş yapan ebelerin mesleklerinin özü olan şefkat, merhamet, yargılamadan destek olma bilincini kaybetmeleri, ebelerden beklediği desteği alamayan kadınların ebelik mesleğine yönelik güven ve saygı duygularını kaybetmesi,

  • Doğumda esas rol almaya başlayan doktorların eğitimleri gereği müdahale etme motivasyonları, yeni bir canın müjdecisi olan kadını “gebe” olarak değil “hasta” olarak görmesi ve bu yönde muamele etmesi,

  • Modern tıbbın kadim geleneğin doğuma yönelik el becerilerini (bebeği döndürme teknikleri vs) kullanmaması, söz konusu bilgi ve becerilerin zamanla kaybolması,

  • Sezaryen doğumların anne bebek açısından daha faydalı olduğuna yönelik yanlış bilimsel ve toplumsal görüşler (sezaryen annenin cinsel yaşamını korur, sezaryenle doğan bebekler daha akıllı olur vb.)

  • Çağın olgusu hız duygusunun doğumun sahibi ve destekçilerini etkilemesi, doğumu sükûnetle beklemek yerine müdahale etme duygusunun ön plana çıkması,

  • Hasta/gebe hakları” konusunda bilgi eksikliği, doktorun kararının sorgulanamaz addedilmesi.

Günümüzde yukarıda sayılan nedenler dolayısıyla gereksiz ya da planlı (önceden tarihi saati belirlenen) sezaryen ile dünyaya gelen bebeklerin sayısı hızla artmıştır.

Bununla birlikte, “eşya aslına rücu eder” evrensel ilkesi doğum eylemi için de geçerli olmuş, düşünmediği halde sezaryen olmuş kadınlar doğumlarını sorgulamaya başlamış, bazı noktaların yanlışlığının farkına varmış ve sonraki doğumlarında aynı olumsuz tecrübeleri yaşamak istemediklerine karar vermişlerdir. Bu karar ile birlikte karşımızda yeni bir kavram vardır: SSVD!

SSVD (Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum). SSVD’yi; mükerrer sezaryen olmamak için, doğumun coşkusunu ve doğallığını yaşayabilmek için, doğuma inandıkları için, bilimsel veriler doğal doğumun hem anne hem bebek için en sağlıklı yol olduğunu gösterdiği için doğumlarına sahip çıkmaya çalışan kadınların doğruyu, gerçeği, hakikati arama çabası olarak ifade etmek mümkündür.

SSVD hakkında Sağlık Bakanlığı:

 “Daha önce iki kez sezaryen ile doğum yapmış ve vajinal doğum için herhangi bir ek risk faktörü olmayan gebelere riskler ve yararlar (yukarıdaki belirtilen riskler) anlatıldıktan sonra planlanmış vajinal doğum önerilebilir.”[1] demektedir.

Amerikan Kadın Doğum Birliği (ACOG), Mükerrer sezaryenin SSVD’den daha riskli olduğunu ve birden fazla sezaryen geçmişi olmasının SSVD riskini arttırmayacağını belirtmektedir.[2]

Türkiye’de SSVD destekçileri; SSVD ve doğum bilincinin yaygınlaştırılması için çaba göstermektedirler. Esasen SSVD anlayışı aynı zamanda müdahalesiz doğumları desteklemektedir. Müdahalesiz doğum ile kasıt; rutin suni sancı, rutin epizyotomi, NST vb. cihazlara sürekli bağlı kalınması gibi uygulamalardan mümkün olduğunca kaçınarak; gebenin serbestçe hareket etmesi, yerçekiminden faydalanması ve doğumun aceleye getirilmeden akışına bırakılmasıdır. Zaruri sezaryen gerektiğinde ise, gerçek bir sakınca yoksa, doğumun sürecinin kendiliğinden başlamasının beklenmesi oldukça önemlidir. Nitekim her bebeğin anne karnında doğum başlayana kadar kalma hakkı olduğunu unutmamak gerekir.

Hypnobirthing felsefesi der ki; bütün doğal doğumların bir amacı ve planı vardır; kelebek çıkarken kozasını yırtıp açmayı kim düşünür? Kim civcivi dışarı çekip çıkarmak için kabuğu kırar?

İlk doğumu sezaryen olup (gerekli veya ülkemizde çoğunlukla gerekli olmadığı halde); sonraki doğumlarında “kadın olmanın kendiliğindenliğini” yaşamak isteyen tüm kadınlara:

Benim bir umudum var”: SSVD

dostane…


[1] T.C. Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, “Doğum ve Sezaryen Eylemi Yönetim Rehberi”, Ankara, 2010, http://www.asm.gov.tr/UploadGenelDosyalar/Dosyalar/143/E%C4%9E%C4%B0T%C4%B0M/25_01_2011_15_44_25.pdf, s. 33.

[2] American College of Obstetricians and Gynecologists, Midwifery Today, No. 36, s. 47;

http://www.ourbodiesourblog.org/wp-content/uploads/2010/07/ACOG_guidelines_vbac_2010.pdf .

 

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Hep aynı hikaye. Sonbahar başladıktan sonra gazeteler ‘gripten dünyada su kadar kişi ölecek şeklinde’ grip ile ilgili haberler ile dolmaya başladı. Tabii aynı gazetelerde grip aşılarının boy boy reklamları da var. Eczanelerin camekanları “Yeni grip aşısı geldi” ilanları ile doldu. İsteyen kişi hekime danışmadan eczaneye giderek aşı olabiliyor. Dostlarımız, akrabalarımız ve hastalarımız her yıl bıkmadan hep aynı soruları soruyorlar. “Grip aşısı olalım mı?”, “Grip aşısının zararı var mı?”, “Grip aşısı Alzheimer hastalığı yapabilir mi?” , “Grip aşısı otizme yol açabilir mi?”, “Grip aşısı kanser yapar mı?”

İsterseniz konuyu sorulu cevaplı bir şekilde irdeleyelim.

Grip asısı soğuk algınlığından ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarından korur mu?

Grip asısı sadece grip mikrobuna etkilidir; soğuk algınlığına ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına değil.

Grip asısı her grip virüsüne etkili midir?

Grip aşısı sadece influenza virüslerinin yaptığı griplere karşı koruyucu olabilir. Örneğin yapılan aşı kuş gribinden korumaz.

İnfluenza virüsünün A, B ve C tipleri hastalık yapar (daha çok A ve B tipleri). Her tipin birçok suşu (alt tipi) vardır.

Aşılar iki A suşu ve bir B suşu içerir (trivalan = üç değerlikli). Bunlar en çok görülen suşlardır ve bunlardan yapılan aşılar influenza enfeksiyonlarının % 70’inden korur. Diğer suşlarla olan (%30) influenza enfeksiyonlarını etkilemez.

Bir suşa karşı kazanılan bağışıklık diğerleri için geçerli değildir. Ayrıca virüslerin sık sık antijenik mütüasyonlara uğraması (yapı değiştirmesi) nedeni ile kalıcı bir bağışıklık mümkün değildir.

Kimler aşı yaptırmalıdır?

Sağlıklı çocuklara önerilmez. Sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları gerçek bir endikasyon değildir; Aşı, maalesef çocuk yuvaları ve kreşlerde yaygın olarak uygulanılmaktadır.

Bazı hekimler kronik hastalıkları (akciğer, böbrek, kalp diyabet vb) olan kişilere her yıl grip aşısı olmalarını önermektedir. Bize göre potansiyel zararları nedeni ile bu kişilere aşı yapmaktan kaçınılmalıdır.

Bağışıklığı baskılayıcı (immünsüpresif) tedavi görenlerde (kanser hastaları vb) grip aşısı yapılabilir. Bize göre aşı yapmanın tek endikasyonu budur. Ama yine de potansiyel tehlikelere karşı uyanık olunmalı, ve mümkün olduğunca aşıdan kaçınılmalıdır.

Bazı hekimler yaşlı kişilere her yıl grip aşısı önermektedir. Bu hekimlerin hastalarına mutlaka aşının içinde alüminyum, cıva gibi ağır metaller olduğunu ve bunların bunamaya yol açabileceğini uyarması gerekir.

Grip aşısı hangi yaşlarda kaç dozda yapılıyor?

Aşı grip mevsiminin(Sonbahar) ilk aylarında (ekim-kasım) yapılır

Aşı 6 aydan küçük bebeklerde yeterli bağışıklık sağlamaz.

6 ay – 3 yaş arası çocuklara: 4-6 hafta ara ile iki kez yarımşar (0.25 mL) doz kas içine yapılır.

4-12 yaş arası 0.5 mL tek doz. İlk kez yapılıyorsa 4-6 hafta sonra ikinci doz yapılır.

Daha sonraki yaşlarda ve büyüklerde: 0.5 mL tek doz yapılır. ikinci doz yapılmaz.

Grip aşısının sağladığı bağışıklıkla, doğal olarak geçirilen gribin sağladığı bağışıklık aynı mıdır?

Grip aşısı solunum yolunu devre dışı bıraktığı için (ağızdan alınmıyor, iğne tarzında kalçadan yapılıyor) bağırsakta mukozal (iç tabaka) bağışıklık sağlamıyor. Doğal olarak geçirilen mikrobik hastalıklar ise mukoza bağışıklığı yapıyorlar. Bu da bağışıklık sistemini güçlendirerek birçok alerjik ve kronik iltihabi hastalıktan sizi koruyor (hijyen teorisi). Her hastalığın aşısını oluyorsanız bu korunmadan yoksun kalıyorsunuz.

Etkisi bu kadar şüpheli olan aşının zararları var mı?

Önce aşının hangi maddeleri içerdiğine bakalım;

  • Etilen glikol: Antifrizde bulunan bir toksindir. Antifriz çocuk gelişimini bozabilir ve kısırlığa ve asidoza neden olabilir.
  • Fenol: Dezenfektan bir boyadır
  • Formaldehit: Kanser yapan bir kimyasaldır
  • Alüminyum: Aşıda antikor cevabini arttırmak için kullanılır. Alzheimer, sara ve kansere neden olabilir.
  • Timerosal (cıva: Tarife gerek var mı?) Beyin hasarı, otizm ve otoimmun hastalıklara yol açabilir. Cıva çıkartıldıktan sonra California’daki otistik çocukların sayısında bariz azalma olmuştur (bak baslenme bülteni). İçinden cıvanın çıkartılmadığı tek aşı grip aşısıdır. Diğer aşılardan farklı olarak grip aşısının her yıl yapılması beyin hasarı riskini artırmaktadır.
  • Neomisin ve Streptomisin: Antibiyotik olarak kullanılır. Bazı insanlarda alerjiye yol acar. Grip aşısı ayrıca yumurta alerjisi olan kişilerde nadir de olsa kurdeşen ve anaflaksi şoku gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
  • Aşı, grip benzeri belirtilere de yol açabilir.

Bu bilgilerden sonra düşünün: Attığınız tas, ürküttüğünüz kurbağaya değiyor mu?

Gripten korunmak için ne yapalım?

Enfeksiyonlardan korunmak için neler yapılmalı?

  • Hijyen kurallarına uyulmalı
  • Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet kullanılmalı
  • Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçeği vb) yağların kullanılmaması, bunların yerine hayvani yağların ve zeytin yağının yenilmeli
  • Balık yağı alin
  • Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bol fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) tüketilmeli
  • Günde en az 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli
  • Güneşlenilmeli ya da D vitamini alınmalı
  • Erken yatıp erken kalkılmalı
  • Fazla alkol tüketilmemeli

Grip tedavisi için ne yapalım?

  • İstirahat edin
  • Şekerli hiçbir şey yemeyin (alyuvarların mikropları yutmasını engelliyor)
  • Hava güneşli ise güneşlenin ya da günde 10-20 damla D vitamini alın
  • Nane-limon, ıhlamur ve diğer ot çaylarını için (şekersiz!)
  • Aşağıdaki şekilde C vitamini alın;
  • Soğuk algınlığı ya da gribal enfeksiyonun ilk işaretlerinde (boğaz ağrısı, aksırma, ateş, kırgınlık, burun çekme vb) 1-2 gram C vitamini alın. (1 silme çay kasığı askorbik asit 1 gramdır, eczanede satılan tabletler genellikle 0,5 gramdır.
  • Her saat aynı miktarı almaya devam edin. Genellikle birkaç saat içinde semptomlarınız hafifleyecektir.
  • Eğer semptomlarınız hafiflemezse saatlik miktarı 2-4 grama çıkartın. Hafif ishal olmaya başlamışsanız dokularınız doymuş demektir. O zaman bir önceki doza dönebilirsiniz.
  • Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik, vazokonstriktor (damar büzücü burun damlası, antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın şiddetini artırır ve süresini uzatır.
  • C vitaminini birden keserseniz hastalık belirtileri tekrarlayabilir. O nedenle tedaviyi azalta azalta sonlandırın. Hastalık genellikle 2-3 gün içinde tedavi olur.

Sağlıcakla kalın

Ahmet Aydın

Kaynaklar

  1. http://chetday.com/noflushots.htm
  2. http://www.mercola.com/2000/nov/26/flu_shots.htm
  3. Geier DA, Geier MR. Early Downward Trends in Neurodevelopmental Disorders Following Removal of Thimerosal-Containing Vaccines. J Amer Phys Surg 2006;11:8-13.
  4. Vallance S. Relationships between Ascorbic Acid and Serum Proteins of the Immune System. British Medical Journal 1977;2:437-438.
  5. Wetal P. The Effect of Ascorbic Acid Supplementation on Some Parameters of Human Immunological Defence System. Int . Vit. & Nut. Research 1977;47:248-56.
  6. Thomas WR, Holt RG. Vitamin C and Immunity: An Assessment of the Evidence.’ Clinical Experimental Immunology 1978; 32:370-379.
  7. Dahl H, Degre M. 1976. The Effect of Ascorbic Acid on Production of Human Interferon and the Antiviral Activity In Vitro. Acta Pathologica et Microbiologica Scandinavica. 84:5, 280-284.
  8. Horrobin DF, Oka M, Manku MS. The Regulation of Prostaglandin E1 Formation: A Candidate for One of the Fundamental Mechanisms Involved in the Actions of Vitamin C. Medical Hypotheses 1979;5:849-858.
  9. Geber WF, Lefkowitz SS, Hung CY. Effect of ascorbic acid, sodium salicylate, and caffeine on interferon level in response to viral infection. Pharmacology 1975;13:228–33.
  10. Hemila H. Vitamin C and the common cold. Br J Nutr 1992;67:3–16.
  11. Pauling L. How to Live Longer and Feel Better. Avon Books, 1986.

 

 

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Hep aynı hikaye. Sonbahar başladıktan sonra gazeteler ‘gripten dünyada su kadar kişi ölecek şeklinde’ grip ile ilgili haberler ile dolmaya başladı. Tabii aynı gazetelerde grip aşılarının boy boy reklamları da var. Eczanelerin camekanları “Yeni grip aşısı geldi” ilanları ile doldu. İsteyen kişi hekime danışmadan eczaneye giderek aşı olabiliyor. Dostlarımız, akrabalarımız ve hastalarımız her yıl bıkmadan hep aynı soruları soruyorlar. “Grip aşısı olalım mı?”, “Grip aşısının zararı var mı?”, “Grip aşısı Alzheimer hastalığı yapabilir mi?” , “Grip aşısı otizme yol açabilir mi?”, “Grip aşısı kanser yapar mı?”

İsterseniz konuyu sorulu cevaplı bir şekilde irdeleyelim.

Grip asısı soğuk algınlığından ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarından korur mu?

Grip asısı sadece grip mikrobuna etkilidir; soğuk algınlığına ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına değil.

Grip asısı her grip virüsüne etkili midir?

Grip aşısı sadece influenza virüslerinin yaptığı griplere karşı koruyucu olabilir. Örneğin yapılan aşı kuş gribinden korumaz.

İnfluenza virüsünün A, B ve C tipleri hastalık yapar (daha çok A ve B tipleri). Her tipin birçok suşu (alt tipi) vardır.

Aşılar iki A suşu ve bir B suşu içerir (trivalan = üç değerlikli). Bunlar en çok görülen suşlardır ve bunlardan yapılan aşılar influenza enfeksiyonlarının % 70’inden korur. Diğer suşlarla olan (%30) influenza enfeksiyonlarını etkilemez.

Bir suşa karşı kazanılan bağışıklık diğerleri için geçerli değildir. Ayrıca virüslerin sık sık antijenik mütüasyonlara uğraması (yapı değiştirmesi) nedeni ile kalıcı bir bağışıklık mümkün değildir.

Kimler aşı yaptırmalıdır?

Sağlıklı çocuklara önerilmez. Sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları gerçek bir endikasyon değildir; Aşı, maalesef çocuk yuvaları ve kreşlerde yaygın olarak uygulanılmaktadır.

Bazı hekimler kronik hastalıkları (akciğer, böbrek, kalp diyabet vb) olan kişilere her yıl grip aşısı olmalarını önermektedir. Bize göre potansiyel zararları nedeni ile bu kişilere aşı yapmaktan kaçınılmalıdır.

Bağışıklığı baskılayıcı (immünsüpresif) tedavi görenlerde (kanser hastaları vb) grip aşısı yapılabilir. Bize göre aşı yapmanın tek endikasyonu budur. Ama yine de potansiyel tehlikelere karşı uyanık olunmalı, ve mümkün olduğunca aşıdan kaçınılmalıdır.

Bazı hekimler yaşlı kişilere her yıl grip aşısı önermektedir. Bu hekimlerin hastalarına mutlaka aşının içinde alüminyum, cıva gibi ağır metaller olduğunu ve bunların bunamaya yol açabileceğini uyarması gerekir.

Grip aşısı hangi yaşlarda kaç dozda yapılıyor?

Aşı grip mevsiminin(Sonbahar) ilk aylarında (ekim-kasım) yapılır

Aşı 6 aydan küçük bebeklerde yeterli bağışıklık sağlamaz.

6 ay – 3 yaş arası çocuklara: 4-6 hafta ara ile iki kez yarımşar (0.25 mL) doz kas içine yapılır.

4-12 yaş arası 0.5 mL tek doz. İlk kez yapılıyorsa 4-6 hafta sonra ikinci doz yapılır.

Daha sonraki yaşlarda ve büyüklerde: 0.5 mL tek doz yapılır. ikinci doz yapılmaz.

Grip aşısının sağladığı bağışıklıkla, doğal olarak geçirilen gribin sağladığı bağışıklık aynı mıdır?

Grip aşısı solunum yolunu devre dışı bıraktığı için (ağızdan alınmıyor, iğne tarzında kalçadan yapılıyor) bağırsakta mukozal (iç tabaka) bağışıklık sağlamıyor. Doğal olarak geçirilen mikrobik hastalıklar ise mukoza bağışıklığı yapıyorlar. Bu da bağışıklık sistemini güçlendirerek birçok alerjik ve kronik iltihabi hastalıktan sizi koruyor (hijyen teorisi). Her hastalığın aşısını oluyorsanız bu korunmadan yoksun kalıyorsunuz.

Etkisi bu kadar şüpheli olan aşının zararları var mı?

Önce aşının hangi maddeleri içerdiğine bakalım;

  • Etilen glikol: Antifrizde bulunan bir toksindir. Antifriz çocuk gelişimini bozabilir ve kısırlığa ve asidoza neden olabilir.
  • Fenol: Dezenfektan bir boyadır
  • Formaldehit: Kanser yapan bir kimyasaldır
  • Alüminyum: Aşıda antikor cevabini arttırmak için kullanılır. Alzheimer, sara ve kansere neden olabilir.
  • Timerosal (cıva: Tarife gerek var mı?) Beyin hasarı, otizm ve otoimmun hastalıklara yol açabilir. Cıva çıkartıldıktan sonra California’daki otistik çocukların sayısında bariz azalma olmuştur (bak baslenme bülteni). İçinden cıvanın çıkartılmadığı tek aşı grip aşısıdır. Diğer aşılardan farklı olarak grip aşısının her yıl yapılması beyin hasarı riskini artırmaktadır.
  • Neomisin ve Streptomisin: Antibiyotik olarak kullanılır. Bazı insanlarda alerjiye yol acar. Grip aşısı ayrıca yumurta alerjisi olan kişilerde nadir de olsa kurdeşen ve anaflaksi şoku gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
  • Aşı, grip benzeri belirtilere de yol açabilir.

Bu bilgilerden sonra düşünün: Attığınız tas, ürküttüğünüz kurbağaya değiyor mu?

Gripten korunmak için ne yapalım?

Enfeksiyonlardan korunmak için neler yapılmalı?

  • Hijyen kurallarına uyulmalı
  • Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet kullanılmalı
  • Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçeği vb) yağların kullanılmaması, bunların yerine hayvani yağların ve zeytin yağının yenilmeli
  • Balık yağı alin
  • Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bol fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) tüketilmeli
  • Günde en az 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli
  • Güneşlenilmeli ya da D vitamini alınmalı
  • Erken yatıp erken kalkılmalı
  • Fazla alkol tüketilmemeli

Grip tedavisi için ne yapalım?

  • İstirahat edin
  • Şekerli hiçbir şey yemeyin (alyuvarların mikropları yutmasını engelliyor)
  • Hava güneşli ise güneşlenin ya da günde 10-20 damla D vitamini alın
  • Nane-limon, ıhlamur ve diğer ot çaylarını için (şekersiz!)
  • Aşağıdaki şekilde C vitamini alın;
  • Soğuk algınlığı ya da gribal enfeksiyonun ilk işaretlerinde (boğaz ağrısı, aksırma, ateş, kırgınlık, burun çekme vb) 1-2 gram C vitamini alın. (1 silme çay kasığı askorbik asit 1 gramdır, eczanede satılan tabletler genellikle 0,5 gramdır.
  • Her saat aynı miktarı almaya devam edin. Genellikle birkaç saat içinde semptomlarınız hafifleyecektir.
  • Eğer semptomlarınız hafiflemezse saatlik miktarı 2-4 grama çıkartın. Hafif ishal olmaya başlamışsanız dokularınız doymuş demektir. O zaman bir önceki doza dönebilirsiniz.
  • Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik, vazokonstriktor (damar büzücü burun damlası, antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın şiddetini artırır ve süresini uzatır.
  • C vitaminini birden keserseniz hastalık belirtileri tekrarlayabilir. O nedenle tedaviyi azalta azalta sonlandırın. Hastalık genellikle 2-3 gün içinde tedavi olur.

Sağlıcakla kalın

Ahmet Aydın

Kaynaklar

  1. http://chetday.com/noflushots.htm
  2. http://www.mercola.com/2000/nov/26/flu_shots.htm
  3. Geier DA, Geier MR. Early Downward Trends in Neurodevelopmental Disorders Following Removal of Thimerosal-Containing Vaccines. J Amer Phys Surg 2006;11:8-13.
  4. Vallance S. Relationships between Ascorbic Acid and Serum Proteins of the Immune System. British Medical Journal 1977;2:437-438.
  5. Wetal P. The Effect of Ascorbic Acid Supplementation on Some Parameters of Human Immunological Defence System. Int . Vit. & Nut. Research 1977;47:248-56.
  6. Thomas WR, Holt RG. Vitamin C and Immunity: An Assessment of the Evidence.’ Clinical Experimental Immunology 1978; 32:370-379.
  7. Dahl H, Degre M. 1976. The Effect of Ascorbic Acid on Production of Human Interferon and the Antiviral Activity In Vitro. Acta Pathologica et Microbiologica Scandinavica. 84:5, 280-284.
  8. Horrobin DF, Oka M, Manku MS. The Regulation of Prostaglandin E1 Formation: A Candidate for One of the Fundamental Mechanisms Involved in the Actions of Vitamin C. Medical Hypotheses 1979;5:849-858.
  9. Geber WF, Lefkowitz SS, Hung CY. Effect of ascorbic acid, sodium salicylate, and caffeine on interferon level in response to viral infection. Pharmacology 1975;13:228–33.
  10. Hemila H. Vitamin C and the common cold. Br J Nutr 1992;67:3–16.
  11. Pauling L. How to Live Longer and Feel Better. Avon Books, 1986.

 

 

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Hep aynı hikaye. Sonbahar başladıktan sonra gazeteler ‘gripten dünyada su kadar kişi ölecek şeklinde’ grip ile ilgili haberler ile dolmaya başladı. Tabii aynı gazetelerde grip aşılarının boy boy reklamları da var. Eczanelerin camekanları “Yeni grip aşısı geldi” ilanları ile doldu. İsteyen kişi hekime danışmadan eczaneye giderek aşı olabiliyor. Dostlarımız, akrabalarımız ve hastalarımız her yıl bıkmadan hep aynı soruları soruyorlar. “Grip aşısı olalım mı?”, “Grip aşısının zararı var mı?”, “Grip aşısı Alzheimer hastalığı yapabilir mi?” , “Grip aşısı otizme yol açabilir mi?”, “Grip aşısı kanser yapar mı?”

İsterseniz konuyu sorulu cevaplı bir şekilde irdeleyelim.

Grip asısı soğuk algınlığından ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarından korur mu?

Grip asısı sadece grip mikrobuna etkilidir; soğuk algınlığına ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına değil.

Grip asısı her grip virüsüne etkili midir?

Grip aşısı sadece influenza virüslerinin yaptığı griplere karşı koruyucu olabilir. Örneğin yapılan aşı kuş gribinden korumaz.

İnfluenza virüsünün A, B ve C tipleri hastalık yapar (daha çok A ve B tipleri). Her tipin birçok suşu (alt tipi) vardır.

Aşılar iki A suşu ve bir B suşu içerir (trivalan = üç değerlikli). Bunlar en çok görülen suşlardır ve bunlardan yapılan aşılar influenza enfeksiyonlarının % 70’inden korur. Diğer suşlarla olan (%30) influenza enfeksiyonlarını etkilemez.

Bir suşa karşı kazanılan bağışıklık diğerleri için geçerli değildir. Ayrıca virüslerin sık sık antijenik mütüasyonlara uğraması (yapı değiştirmesi) nedeni ile kalıcı bir bağışıklık mümkün değildir.

Kimler aşı yaptırmalıdır?

Sağlıklı çocuklara önerilmez. Sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları gerçek bir endikasyon değildir; Aşı, maalesef çocuk yuvaları ve kreşlerde yaygın olarak uygulanılmaktadır.

Bazı hekimler kronik hastalıkları (akciğer, böbrek, kalp diyabet vb) olan kişilere her yıl grip aşısı olmalarını önermektedir. Bize göre potansiyel zararları nedeni ile bu kişilere aşı yapmaktan kaçınılmalıdır.

Bağışıklığı baskılayıcı (immünsüpresif) tedavi görenlerde (kanser hastaları vb) grip aşısı yapılabilir. Bize göre aşı yapmanın tek endikasyonu budur. Ama yine de potansiyel tehlikelere karşı uyanık olunmalı, ve mümkün olduğunca aşıdan kaçınılmalıdır.

Bazı hekimler yaşlı kişilere her yıl grip aşısı önermektedir. Bu hekimlerin hastalarına mutlaka aşının içinde alüminyum, cıva gibi ağır metaller olduğunu ve bunların bunamaya yol açabileceğini uyarması gerekir.

Grip aşısı hangi yaşlarda kaç dozda yapılıyor?

Aşı grip mevsiminin(Sonbahar) ilk aylarında (ekim-kasım) yapılır

Aşı 6 aydan küçük bebeklerde yeterli bağışıklık sağlamaz.

6 ay – 3 yaş arası çocuklara: 4-6 hafta ara ile iki kez yarımşar (0.25 mL) doz kas içine yapılır.

4-12 yaş arası 0.5 mL tek doz. İlk kez yapılıyorsa 4-6 hafta sonra ikinci doz yapılır.

Daha sonraki yaşlarda ve büyüklerde: 0.5 mL tek doz yapılır. ikinci doz yapılmaz.

Grip aşısının sağladığı bağışıklıkla, doğal olarak geçirilen gribin sağladığı bağışıklık aynı mıdır?

Grip aşısı solunum yolunu devre dışı bıraktığı için (ağızdan alınmıyor, iğne tarzında kalçadan yapılıyor) bağırsakta mukozal (iç tabaka) bağışıklık sağlamıyor. Doğal olarak geçirilen mikrobik hastalıklar ise mukoza bağışıklığı yapıyorlar. Bu da bağışıklık sistemini güçlendirerek birçok alerjik ve kronik iltihabi hastalıktan sizi koruyor (hijyen teorisi). Her hastalığın aşısını oluyorsanız bu korunmadan yoksun kalıyorsunuz.

Etkisi bu kadar şüpheli olan aşının zararları var mı?

Önce aşının hangi maddeleri içerdiğine bakalım;

  • Etilen glikol: Antifrizde bulunan bir toksindir. Antifriz çocuk gelişimini bozabilir ve kısırlığa ve asidoza neden olabilir.
  • Fenol: Dezenfektan bir boyadır
  • Formaldehit: Kanser yapan bir kimyasaldır
  • Alüminyum: Aşıda antikor cevabini arttırmak için kullanılır. Alzheimer, sara ve kansere neden olabilir.
  • Timerosal (cıva: Tarife gerek var mı?) Beyin hasarı, otizm ve otoimmun hastalıklara yol açabilir. Cıva çıkartıldıktan sonra California’daki otistik çocukların sayısında bariz azalma olmuştur (bak baslenme bülteni). İçinden cıvanın çıkartılmadığı tek aşı grip aşısıdır. Diğer aşılardan farklı olarak grip aşısının her yıl yapılması beyin hasarı riskini artırmaktadır.
  • Neomisin ve Streptomisin: Antibiyotik olarak kullanılır. Bazı insanlarda alerjiye yol acar. Grip aşısı ayrıca yumurta alerjisi olan kişilerde nadir de olsa kurdeşen ve anaflaksi şoku gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
  • Aşı, grip benzeri belirtilere de yol açabilir.

Bu bilgilerden sonra düşünün: Attığınız tas, ürküttüğünüz kurbağaya değiyor mu?

Gripten korunmak için ne yapalım?

Enfeksiyonlardan korunmak için neler yapılmalı?

  • Hijyen kurallarına uyulmalı
  • Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet kullanılmalı
  • Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçeği vb) yağların kullanılmaması, bunların yerine hayvani yağların ve zeytin yağının yenilmeli
  • Balık yağı alin
  • Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bol fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) tüketilmeli
  • Günde en az 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli
  • Güneşlenilmeli ya da D vitamini alınmalı
  • Erken yatıp erken kalkılmalı
  • Fazla alkol tüketilmemeli

Grip tedavisi için ne yapalım?

  • İstirahat edin
  • Şekerli hiçbir şey yemeyin (alyuvarların mikropları yutmasını engelliyor)
  • Hava güneşli ise güneşlenin ya da günde 10-20 damla D vitamini alın
  • Nane-limon, ıhlamur ve diğer ot çaylarını için (şekersiz!)
  • Aşağıdaki şekilde C vitamini alın;
  • Soğuk algınlığı ya da gribal enfeksiyonun ilk işaretlerinde (boğaz ağrısı, aksırma, ateş, kırgınlık, burun çekme vb) 1-2 gram C vitamini alın. (1 silme çay kasığı askorbik asit 1 gramdır, eczanede satılan tabletler genellikle 0,5 gramdır.
  • Her saat aynı miktarı almaya devam edin. Genellikle birkaç saat içinde semptomlarınız hafifleyecektir.
  • Eğer semptomlarınız hafiflemezse saatlik miktarı 2-4 grama çıkartın. Hafif ishal olmaya başlamışsanız dokularınız doymuş demektir. O zaman bir önceki doza dönebilirsiniz.
  • Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik, vazokonstriktor (damar büzücü burun damlası, antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın şiddetini artırır ve süresini uzatır.
  • C vitaminini birden keserseniz hastalık belirtileri tekrarlayabilir. O nedenle tedaviyi azalta azalta sonlandırın. Hastalık genellikle 2-3 gün içinde tedavi olur.

Sağlıcakla kalın

Ahmet Aydın

Kaynaklar

  1. http://chetday.com/noflushots.htm
  2. http://www.mercola.com/2000/nov/26/flu_shots.htm
  3. Geier DA, Geier MR. Early Downward Trends in Neurodevelopmental Disorders Following Removal of Thimerosal-Containing Vaccines. J Amer Phys Surg 2006;11:8-13.
  4. Vallance S. Relationships between Ascorbic Acid and Serum Proteins of the Immune System. British Medical Journal 1977;2:437-438.
  5. Wetal P. The Effect of Ascorbic Acid Supplementation on Some Parameters of Human Immunological Defence System. Int . Vit. & Nut. Research 1977;47:248-56.
  6. Thomas WR, Holt RG. Vitamin C and Immunity: An Assessment of the Evidence.’ Clinical Experimental Immunology 1978; 32:370-379.
  7. Dahl H, Degre M. 1976. The Effect of Ascorbic Acid on Production of Human Interferon and the Antiviral Activity In Vitro. Acta Pathologica et Microbiologica Scandinavica. 84:5, 280-284.
  8. Horrobin DF, Oka M, Manku MS. The Regulation of Prostaglandin E1 Formation: A Candidate for One of the Fundamental Mechanisms Involved in the Actions of Vitamin C. Medical Hypotheses 1979;5:849-858.
  9. Geber WF, Lefkowitz SS, Hung CY. Effect of ascorbic acid, sodium salicylate, and caffeine on interferon level in response to viral infection. Pharmacology 1975;13:228–33.
  10. Hemila H. Vitamin C and the common cold. Br J Nutr 1992;67:3–16.
  11. Pauling L. How to Live Longer and Feel Better. Avon Books, 1986.

 

 

DeStefano’nun aşı-otizm çalışmasına eleştiri yağmuru

DeStefano’nun aşı-otizm çalışmasına eleştiri yağmuru

From Dr Bob Sears!<br /><br /><br /><br />In case anyone wants a different interpretation of the CDC's press release today that they once again proved that vaccines don't cause autism, here is Dr. Bob Sears:</p><br /><br /><br /><p>"Another waste of money in another attempt to pretend to do research on vaccines and autism. Here’s what the researchers did: They looked at the HMO medical records of 256 kids with autism and 752 kids without autism and counted up the total number of antigens in the vaccines they received as children. They found no difference, and concluded that this provides evidence that the number of vaccines given to a child does not increase the risk of autism.<br /><br /><br /><br />I pretty much only have one major criticism of this study. You would probably find the exact same results no matter what group of kids you studied. Pretty much all children in any given span of years receive the exact same number of shot antigens. (By the way, an antigen is simply a protein or sugar germ-related ingredient in a vaccine – some vaccines only have a few, some have many.) Virtually all kids WITH autism have had the same shots as kids WITHOUT autism. So, why would it even be useful to study this? You’ll get the same results every time, whether you study 1000 kids or 100,000 kids. They all get the same shots on the same schedule. They would have gotten the same results if they’d studies asthma, cancer, or any other chronic problem. All this study proved is that all the kids in that HMO got about the same vaccines over that 5 year time period. This doesn’t give us any useful data on how vaccines would have or would not have influenced the rate of autism.<br /><br /><br /><br />Now, if I were to do a study (and have several million bucks to fund it), here’s how I would look at the question of whether or not an increased number of vaccines relates to an increased risk of autism: I would take a bunch of kids who had all the vaccines on the regular schedule and look at the rate of autism in that group. We know that it’s about 1 in 50 kids. Then I’d...

 

CDC’nin ‘Good Friday’ günü herkes tatildeyken ortaya çıkarmayı tercih ettiği, aşılarla otizm arasında bağlantı olmadığını gösterdiğini iddiasındaki ‘yeni’ çalışmaya çeşitli doktor ve bilimadamlarından eleştiri gelmeye devam ediyor. Bu çalışmada eski verilerin kullanıldığı yetmiyormuş gibi kontrol grupları da uygun kriterlere göre seçilmemiş ve anlamsız birtakım veri noktalarını “çalışmış”lar. CDC bir yandan aşıların güvenliğini kontrol etmekle sorumlu kurumken diğer yandan da kurumsal amacının kendi ifadeleriyle aşı kapsayıcılığını en az %90’lara çekmek olduğunu görüyoruz. Bunun muazzam bir çıkar çatışması yarattığı ve CDC tarafından yaptırılan hertürlü “bilimsel çalışma”nın sorgulanması gerektiği açık.

Araştırmacı bilimadamı Dr.Brian Hooker’ın, geçtiğimiz günlerde Journal of Pediatrics‘te de yer bulan eleştirisine geçmeden önce, kendisinin bu çalışma hakkında, 26 yıllık kariyerinde gördüğü en kusurlu çalışma olduğu yönündeki ifadesi öne çıkıyor. Eleştirisinin bütününü buradan görebilirsiniz.

Bu çalışmayı eleştirenlerden bir diğeri de pediyatr Dr. Bob Sears. Kendisinin çalışma yayımlandıktan hemen bir iki gün sonra yaptığı yorumun Türkçeleştirilmiş halini Aşı Hakkında blogundan takip edebilirsiniz.

GÜNCELLEME:

CDC’den 1 Nisan Şakası: Otizm ve Aşılar Arasında Bağlantı Yok!

Dr. Mayer Eisenstein’ın, CDC’nin 29 Mart 2013 tarihinde Journal of Pediatrics’te yayımlattığı otizm-aşılar arasında yine bağlantı bulamayan çalışmaya ithafen hazırladığı videonun mesajı şöyle:

“Bu çalışma 1 Nısan’a özel hazırlanmış olmalı, çünkü şaka gibi. Bakın Journal of Pediatrics’te çalışma için ne deniliyor:

“Bir çalışma daha otizm ve aşılar arasında bağlantı göremedi. ABD hükümetinin bu yeni çalışması, aşı sayısı arrtıkça otizm riskinin yükseleceğine dair bir kanıt bulamadı. Araştırmacılar 0-2 yaş döneminde alınan aşılar ile otizm arasında hiçbir ilişki bulamadı. Çalışmaya alınan otizmli çocuklar ile normal çocuklar toplamda aynı miktarda aşı antijenine maruz kalmıştı.”

Bu ne saçmasapan bir çalışmadır böyle?! Bununla ilgili en güzel yorum da Philedelphia gazetesinde yer alan habere yapılan yorumlardan birinden geliyor:

“Hadi canım sen de! Yanlış okumuyorum değil mi? Otizmli ve otizmsiz çocuklar aynı sayıda antijen almışlar! Bu şunu demek gibi oluyor; ben mahalledeki şu diğer adamla aynı miktarda sigara içtim, o kanser oldu ben olmadım, o zaman sigara kansere yol açmıyor demektir. Eh, sonuçta kanser olanla olmayan aynı miktarda duman almadı mı?”

Bakın, gerçek çalışma aşılanmamış çocuklarla yapılır ve 40 yıllık meslek hayatımda elimden 50.000’in üzerinde aşısız çocuk geçti Allah’a şükür. Ve aralarında neredeyse tek bir otizmli yok! Bir tane bile! Bunu tam 10 yıldır söylüyorum; şu ana kadar kimse de bana gelip ‘çocuğum aşısız ve otizmli’ demiş değil. Otizm mi sadece? Otizm, ADD, ADHD, fıstık alerjisi.. Tüm bunlar bir şekilde aşılarla bağlantılıdır.

Yapılması gereken ne biliyor musunuz? Araştırmadan aşılatmayacaksın! Zaten araştırıldığı takdirde çok büyük olasılıkla aşı da yaptırılmayacaktır.”

 

Dr. Eisenstein, evde doğum, aşıda seçim hakkı ve minimal ilaç kullanımı prensibiyle yıllardır çok sayıda aşısız çocuk ve ailelerine sağlık hizmeti vermekte olan ‘Homefirst Health Services’ adlı sağlık kuruluşunun başkanıdır.