[Ed Not: Bu yazı, ‘Modern Alternative Mama’ blogunun “aşılar”la ilgili dizisinin 14. yazısıdır. Yazının orijinali, aşılarla ilgili diğer yazılar, metin içinde verilen dış bağlantılar ve yazıya gelen yorumları görmek için  http://www.modernalternativemama.com/blog/2012/05/09/how-to-protect-unvaccinated-kids/#.UKI7VFXA8ak]

Yapılan bilimsel çalışmalardan elde edilen ilk veriler aşılanmamış çocukların genel olarak daha sağlıklı olduğunu ortaya koysa da (bağışıklık sistemleri doğal yoldan stimüle edilip kimyasal müdahale görmemiş çocuklar genelde daha sağlıklılar), yine de bir miktar risk sözkonusu.

Aşılanmamış Çocuklardaki Risk

Çoğu ebeveyn bu konuda konuşmayı sevmez, ancak konuşulması lazım. Aşılatmadığınız takdirde çocuğunuz kızamık, kabakulak, boğmaca veya diğer hastalıklardan herhangi birine yakalanabilir.

(Aşılatıldığı takdirde de bu hastalıkları kapabilir). Çocuğunuz aşılılara göre her ne kadar daha güçlü ve sağlıklı, vücudunun hastalıklara direnci de daha yüksek olsa da hastalanması mümkün.

Henüz yapmadıysanız her hastalık için risk-fayda analizinin yapıldığı yazılarımızı okuyun. Ayrıca, bahsi geçen hastalıkların işaret ve belirtilerini de tanımak gerekir. Hastalıkların çoğu –-kabakulak veya kızamıkçık gibi– tehlikeli değildir, ancak aralarından (difteri veya tetanoz gibi) birkaçı tehlikeli ve anında tıbbi müdahale gerektirir türdedir. Çocuğunuzun tehlikeli bir hastalığa yakalandığını düşünüyorsanız tıbbi yardım alın.

Bu bulaşıcı hastalıkların çoğu bugün pek dolaşımda olmadığından yakalanma şansı öyle fazla yüksek değil. Ve bunların çoğu evde bakımla geçecek, kalıcı zarara da neden olamayacak türden hastalıklar. Bizzat kendi ailenizin durumuna göre aşılatmanın taşıdığı risk ve getireceği faydayı tartmanız önemli.

Allahtan çocuğunuzu korumanın yolları var.

Çocuklar için koruma

Bir çok yönden, aşılanmamış olmak kendi içinde bir koruma sağlanmış olması demektir; çocuklar aşı muhteviyatındaki tehlikeli maddelere maruz kalmamış olurlar, bağışıklık sistemleri soğuk algınlıkları ve diğer hafif hastalıklara yakalanmış olmakla doğal yoldan gelişir, vücutlarında aşırı enflamasyon (iltihap, yangı) yoktur.

Ancak onlar için yapabileceğimiz ve hatta yapmamız gereken daha pekçok şey var.

Emzirme

Emzirmenin önemi anlatmakla bitmez. Anne sütü, daha bağışıklık sistemi oluşmamış bebek için komple bağışıklık sistemi görevi görür. İçinde canlı hücreler, kök hücreler, antikorlar ve anlamadığımız daha pekçok şey olan dinamik bir yiyecektir. Bebeğin bağırsaklarını Immunoglobulin A (IgA) ile kaplar, bu da henüz olgunlaşmamış bağırsakları patojenlere karşı korur (ve ayrıca sindirilmemiş gıda proteinlerinin bağırsakları sensitize etmesini önler).

Bebek emerken memede bıraktığı salyadan, karşılaştığı her ne varsa (patojen, mikrop, bakteri) annenin derisinden vücuda emilir. Anne vücudu buna karşı antikor oluşturur ve sonraki beslenmede yine anne sütü aracılığıyla bebek bu antikorları alır. Bu prosesin yerini alacak hiçbir şey yoktur, başka hiçbir şey ile bu korumayı sağlayamazsınız.

Eğer emziremiyorsanız evde kendi formülanızı yapmanızı öneririm. Bağışıklık sistemi açısından aynı katkıyı sağlamaz ancak yine de bebeğinize sağlıklı, tam gıda vermiş olursunuz.

Bebeğin sağlıklı ilk yiyecekleri

Bebek katı gıdaya geçtiğinde sağlıklı, yoğun besleyici özelliği olan seçeneklere yönelmek şart. Bebek büyüdüğünde de aynı kural geçerli. Karaciğer, avakado, yumurta sarısı, sade yoğurt vb gıdalar oldukça sağlıklıdır. Diyete (yoğurt, kefir gibi) probiyotikler de eklenmelidir. [yazar burada bebeklerin katı gıdaya ne zaman, hangi yiyeceklerle geçirileceğine dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere “Breast to Bib” adlı kitabını öneriyor.]

Yağ

Yağ, diyetin önemli bir bileşenidir. Hindistancevizi yağı, bağışıklık sisteminde koruyucu etkisi olan lauric asit kaynağıdır. Anneler emzirirken, bebekler de katı gıdaya geçtiklerinde bu yağı tüketmelidir. Açık çayırda otlatılmış hayvandan elde edilen tereyağı ile doymuş yağ kaynağı diğerleri de sağlık için gereklidir. Bebeğin vücudunun ve beyninin büyük bölümü doymuş yağ ve kolesterolden oluşur, yani bu yağların diyetinde bulunması bebeğin düzgün bir şekilde gelişip serpilmesine yardımcı olacağı gibi bağışıklık sistemini de güçlendirir.

Probiyotikler

İdeal olan probiyotikleri hergün gıda yoluyla almaktır. Bunlar arasında süt kefiri, su kefiri, kombucha, yoğurt, fermente turşu vb bulunur. Eğer yiyecek olarak alamıyorsanız da iyi kalite probiyotik desteği almalısınız. Probiyotikler bağırsak sağlığını artırır ve koruyucu etkisi vardır.

Balık Yağı (karaciğerden elde edilmiş olanı)

Her şekilde önereceğim tek bir besin desteği var, o da fermente balık yağı. Biliyorum kulağa garip geliyor ve ayrıca çok da pahalı. Ancak en iyi D ve A vitamini kaynağı, aynı zamanda EPA, DHA kaynağı da bu. Bağışıklığı ciddi anlamda güçlendiriyor (bu şahsen tecrübe ettiğimiz bir şey). Emmek yerine formüla alan bebeklerin hepsi günde bir doz almalı, hatta ek gıdaya geçmiş olan bebekler de kullanmalıdır. Emzirilen bebekler bunu anne sütüyle alacaklar. Bebekler için benim önerdiğim doz başlangıç için 1 çaykaşığının 1/8’i, daha sonra çocuk 18 aylık olana kadar da kademeli olarak dozun ½ çay kaşığına çekilmesi. Emziren anneler günde 1 çorba kaşığı almalılar.

Güneş ışığı

Güneşe çıkmak sağlık açısından elzemdir. Bebekler üzerlerinde mümkün olduğunca az giysi olacak şekilde (ideali üzerinde sadece bezinin olmasıdır) hergün öğle vakti 15-30 dakika gün ışığı almalılar. Bebeğiniz oldukça açık tenli olsa dahi (benimkiler gibi), gıdalarından yeterli kolesterol ve doymuş yağ alıyorsa 15 – 30 dakikalık güneş onu yakmayacaktır. (Benim çocuklarım olabilecek en açık tende çocuklar, ancak öğlenleri dışarıda 2 saatin üzerinde de kalsalar pembeleşme dahi olmaz ciltlerinde.) En iyisi öğle güneşidir çünkü Dr Mercola’ya göre vücutta D vitamini oluşturacak UVB ışınlarının en kuvvetli olduğu ve citte hasara neden olacak UVA ışınlarının daha zayıf olduğu vakittir. Alacağınız besin destekleri, aynı D vitamini formu olmadıklarından güneş ışığının yerini tutamaz. Güneşe çıkıldığında oluşan D vitamini sülfatı çok daha iyi abzorbe edilir ve vücutta çok daha fazla işlevi vardır. D vitamini cilt yüzeyindeki yağlarda üretildiğinden güneşlenme sonrası bir iki gün banyo yapmaktan kaçının. Bebekler ve küçük çocukların zaten haftada 1 veya 2 kereden fazla banyo yapmasına gerek de yoktur ve sabun kullanımı da genellikle gerekmez.

Bitkisel İlaçlar

Çocuğunuzun bağışıklığını kuvvetlendirecek çok çeşitli bitki ve bitkisel ilaçlar mevcut. Bunların arasında echinacea (ekinezya) (ambrosia/ragweed alerjisi varsa kullanmayın ve ancak ve ancak çocuğunuz hastalanmak üzereyken veya hastalanmış olduğunda kullanın. 2 haftadan sonra etkinliğini yitirir.), mürver meyve surubu (elderberry) ve diğerleri yer alır. [Yazar burada evde hazırlanmış bitkisel kür tariflerini ve bir başka siteyi link olarak veriyor; ingilizce olduklarından buraya koymuyorum]

Kalabalık ortamlarda bulunma

Küçük çocuğunuzu kalabalık ortamlara sokarken dikkatli olun. Çok küçük bebekler mümkün mertebe evde tutulmalı ve dışarı çıkıldığında da bebeğin yüzüne dokunulmasını önlemek amacıyla üstte (taşıyıcı veya bezle sarılmış olarak) taşınmalıdır. Ortada salgın hastalık varsa çocuklarınızı evde tutun, özellikle de henüz küçüklerse veya evde küçük kardeş varsa. Hastalanıyor gibiyseniz belirli bir süre evde kalıp gerçekten hastalanıp hastalanmadığınıza bakın (bazı hastalıkların kuluçka süresi hayli uzundur). Hastaysanız evde kalın. Hasta olduğumuzu ve başkalarına bulaştırabileceğimizi bile bile dışarı çıkmamamız gerektiğine inanıyorum. Tabii bu ister aşılı ister aşısız olsun, herkes için geçerli!

Esansiyel Yağ kullanımı

Bazı insanlar antibakteriyel ve antiviral özelikleri olan çay ağacı, tarçın, naneruhu, kekik gibi uçucu yağların etkinliğine yürekten inanıyor. Bunlar taşıyıcı yağ denilen bitkisel yağlarla karıştırılıp (daima bu şekilde seyrelterek kullanın) cilde sürülebiliyor veya bir kaba (diffuser) konulup esansının odaya dolması sağlanabiliyor. Bazı kimseler bu iki yöntemle pekçok hastalığın önlenebileceğine dair yeminler veriyor. Seyreltilmiş de olsa bebeğinizin cildine mutlak surette gerekmediği sürece uçucu yağ sürmek istemeyeceğinizden bebekler için diffuser kullanımı çok daha pratik olacaktır.

Basit hastalıklar geçirilmelidir

Çocuklarınız “ağır hastalıklar”la savaşmayı ancak “hafif hastalıklar”la savaşıp atlattıkça öğrenecektir. Bırakın hafif soğuk algınlıklarını, mide virüslerini ve başka hafif hastalıkları olsunlar. Evet hoş değil hasta olmak, ancak çocuğunuzun ileride maruz kalacağı büyük hastalıklara karşı immün sistemini eğittiğini unutmayın bu hastalıkların. Çoğu kez çocuklarınız büyüdükçe giderek daha az hastalandıklarını fark edeceksiniz.

 

Dikkat edilmesi gerekenler

Çocuklarınızı korumak için bunları yaparken, bir yandan da yapmamaya gayret etmeniz gerekenleri verelim.

Tylenol

Tylenol ABD’de karaciğer yetmezliğine yol açan faktörlerin başında geliyor. Vücudun hastalıkla mücadelede mutlak surette ihtiyaç duyduğu glutathione adlı amino asit rezervini boşaltıyor. Mümkünse hiçbir şekilde Tylenol almayın ve ağrıyı dindirecek başka çözümlere başvurun. Ateş düşürücülere ihtiyacınız yok.

Gıdalardaki Katkı Maddeleri

Bazı katkı maddeleri bağışıklığı da zayıflatabiliyor. Özellikle hastayken diyetinizin katkı maddelerinden mümkün olduğunca arındırılmış olmasına dikkat edin. Bol bol yağ, kemikli et suyu, meyve ve sebze tüketin. Paketlenmiş ürünlerden uzak durun.

Kapalı Oyun Alanları

Pekçok anne-baba çocuğu hastayken de getirdiğinden bu tip yerler maalesef mikrop yuvası haline gelebilmekte. Bebeğiniz henüz çok küçükse, kapalı oyun alanlarına götürmeyin!

Alkollü El Antiseptiği

Kul-lan-ma-yın. Çok lazımsa uçucu yağ bazlı olanını bulun. Alkol bazlı olanlar kötüler yanında iyi bakterileri de öldürüyor, kaldı ki bu bağırsak sisteminiz için faydalı bir şey değil (bağışıklığınızı da düşürür) ve ayrıca “kötü mikroplar”dan arınmada bildiğimiz gerçek sabun ve su kadar etkili de değiller. Bir lavabo bulup elinizi düzgün şekilde yıkayın, çocuklarınıza da yıkatın; özellikle de dışarıdan oyundan geldiklerinde ve yemek yemeden önce.

Canlı Virüs Aşılarına Dikkat Edin

Tanıdıklarınızdan biri daha yeni “canlı vürüs aşısı” olmuşsa kendisiyle görüşmek için bir süre beklemeniz, özellikle küçük bebeğiniz veya evde sağlık sorunları yaşayan biri varsa yerinde olacaktır. Canlı virüs taşıyan aşılar ara sıra hastalığın çevredekilere geçmesine neden olabiliyor (vaccine shedding: aşı olunduktan sonra virüs çocuğun dışkısı veya tükrüğü/salyası yoluyla çevresindekilere bulaşabiliyor). Çocuğunuzu yeni aşı olmuş kişilerin yanında bulundurmayın.

 

Son sözler:

Verdiğimiz ipuçları ve kendi analık içgüdüleriniz ile çocuklarınızı olabilecek her şeyden koruyamasanız bile (ki her şeyden korumaya çalışmayın da zaten), hastalıklar nedeniyle oluşabilecek komplikasyonların en ağırlarından bile koruyabilirsiniz.

Mucize değil. Kendini kandırmaca değil. Aşı savunucuları sağlıklı kalmanın tek yolunun aşılanmak olduğuna sizi inandırmak istese de bu gerçek değil. Hastalık, özellikle de ağır hastalık vücutta vitamin eksikliği ve diğer test edilebilir sorunlara bağlı olarak oluşur veya gidişatı ağırlaşır. Yetersizlik oluşmaması için siz sağlıklı yiyecekler tüketirseniz düzgün çalışan bir bağışıklık sisteminiz olur ve hastalık veya sorun yaşama ihtimaliniz de azalır.

(Beni en çok rahatsız eden düşünce şekli de şu; çocuğunu sağlıklı besleyerek hastalıklardan koruyabileceğini düşünüyorsan eğer büyüye, sihre, mucizeye inanıyor oluyorsun. Olay gayet basit: çocuğunda vitamin veya mineral eksikliği var mı yok mu anlamak için gidip test yaptırabilirsin. Magnezyum, A vitamini ve D vitamini başta olmak üzere vitamin eksikliği olanların komplikasyon riski çok daha yüksektir. Sen çocuğuna sağlıklı bir diyet uygular ve bu eksikliklerin önüne geçersen çocuğun hastalıklara karşı direnci artacak, daha az hastalanacaktır. Bu bilimsel bir gerçektir, büyü veya mucize değil!