Screenshot from 2013-09-25 20:18:08Doğru tedavi edildiği takdirde doğal enfeksiyonlar çocuklar için faydalıdır.

Çocuklukta geçirilen enfeksiyonel hastalıklarda antibiyotik kullanımı veya ateşin düşürülmeye çalışılması gibi yanlış yöntemler uygulanmadığı takdirde gelişimsel birer kilometre taşı olan bu hastalıklar bağışıklık sistemini çalıştıracak ve olgunlaşmasını sağlayacaktır.

Kızamık geçirdiğinizde hem ömür boyu bu hastalığa karşı bağışıklanmış hem de Ronne (1985) tarafından ortaya konulduğu gibi yine bir ömür boyu dejeneratif kemik ve kıkırdak hastalıkları, sebasöz cilt hastalıkları, immünoreaktif hastalıklar ve bazı tümörlere karşı bağışıklık kazanmış olacaksınız.

Kabakulak, yumurtalık kanserinden korur (West 1969).

Araştırılması ve elde edilen sonuçlara itibar edilmesi gereken alan budur, imkansızın peşinde koşmak, yani enfeksiyonel hastalıkları ortadan kaldırmaya çalışmak değil.

Çocukluk çağı hastalıklarına sağduyu ve mantıkla yaklaşmak.

Önceki yazılarımızda bahsini ettiğimiz, sağlık bakanlıklarının KKK (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı ile toplu aşılamaya geçme politikasını sorgulamak üzere aralarında komisyon oluşturan 500 kişilik İsviçreli hekim grubu, 1969 yılına kadar Basel Üniversitesi Pediyatri Kliniği’nde kızamıkla suni enfeksiyon oluşturma yönteminin nefrotik sendrom* tedavisinde başarıyla kullanıldığını yazmıştır (Albonico ve arkadaşları 1990).

*Nefrotik Sendrom: Böbrek glomerüllerindeki işlev bozukluğu sonucu gelişen, yaygın ödem, ağır proteinim, hipoalbüminemi ve hiperlipemi ile belirgin klinik tablo. 

Doğal kızamık, astım ve alerijleri önlüyor.

Shaheen ve arkadaşları (1996) tarafından gösterildiği üzere, gelişmekte olan ülkelerde bile kızamık geçirmenin faydası var: atopiyi** önlüyor: “Anne sütü alma ve diğer değişkenlere göre düzenleme yapıldıktan sonra kızamık enfeksiyonu, ‘ev tozu akarı’na alerjik deri pozitifliği riskinde büyük düşüşle ilişkilendirilmiştir  . . . Kızamık geçirmiş 133 katılımcıdan 17’si (%12.8’si) atopik çıkarken, aşılanmış ve kızamık geçirmemiş 129 kişiden 33’ü (%25.6’sı) atopik çıkmıştır”.

**Atopi: Kişide, bazı allerjenlere karşı aniden gelişen-kalıtsal nitelikte- aşırı duyarlılık hali.

Alm ve arkadaşları (1999), çocuklarda artan oranlarda görülmeye başlanan atopik bozuklukların, çocukluk çağı enfeksiyon tiplerindeki değişim, aşılama programları ve barsak mikroflorasıyla alakalı olabileceğini yazıyor.

Çalışmalarında, İsveç’teki Steiner okullarındaki çocukların %52’sinin geçmişte antibiyotik kullanmışken, kontrol grubu olarak kullanılan okullarda bu oran %90 çıkıyor… Bu çocukların sırasıyla %18’i ve %93’ü kızamık, kabakulak ve kızamıkçık için aşılanmışken Steiner okullarındaki çocukların %61’inde kızamık geçmişi var.

“Steiner okullarında, canlı laktik asit bakterileri ihtiva eden fermente sebzeleri tüketen %63’lük bir grup, kontrol okullarındaki %4.5’lik grupla karşılaştırılıyor….Deri prik testleri ve kan tahlilleri, Steiner okullarındaki çocuklarda kontrol grubuna göre daha az atopi bulunduğunu gösteriyor”.

Anti-kanser terapisi olarak ‘işlenmiş kızamık virüsü’ kullanımı.

Carmona Mota (1973), bir bebekte doğal kızamık enfeksiyonu ardından remisyona giren Hodgkin Hastalığı*** olgusundan bahseder. “23 aylık beyaz bir çocukta ilk olarak 1970 nisan ayında sol servikal lenf bezlerindeki aşırı büyümeye bağlı olarak boynunda oluşmuş büyük bir kitle tespit edildi. Daha radyoterapiye geçilemeden çocuk kızamık geçirdi. Hayret içinde gördük ki koca servikal kütle başka herhangi bir terapi olmadan kendiliğinden yok oldu”.

***Hodgkin hastalığı: Lenf dokusundan gelişen kötü huylu tümör; lenf düğümü kanseri; lenfom [Lenfom’lar klinik olarak 1- Hodgkin hastalığı (Hodgkin lenfomu), 2- Hodgkin-dışı lenfom (non-Hodgkin lenfom) olmak üzere iki gruba ayrılırlar]

Bunun üzerine diğer pekçok hekim kızamık virüsünün onkolitik (tümör hücrelerini eriterek ortadan kaldıran) etkisini araştırmaya başlamıştır.

Msaouel ve arkadaşları (2009), işlenmiş onkolitik kızamık virüsü suşlarının kanser tedavisindeki etkilerini araştırmak üzere klinik deneyler yürütür. Kullandıkları virüs aşı tipi virüs olmasına rağmen, laboratuvar ortamındaki deneyde virüs doğrudan tümöre enjekte edilmiştir. Bulguları şu şekildedir: “attenüe (zayıflatılmış) canlı kızamık virüsü Edmonston (MV-Edm) aşı suşunun bazı türevleri de dahil olmak üzere birtakım viral suşların kanserli dokuyu enfekte ettiği, burada ürediği ve kanserli dokuyu yok ettiği görülmüştür”. 

Modfiye edilmiş virüslerin kullanım nedeni olarak, “doğal tipteki virüslerin ağır yan etkilere yol açma potansiyeli, klinik kullanım için yüksek püritede viral partilerin imalatıyla ilgili teknik yetersizlikler ile o dönemde yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan kemoterapi yaklaşımının yarattığı aşırı heyecan ve ateşli bir şekilde desteklenmesinden ötürü alternatif stratejiler üzerinde yapılacak araştırmalanın yavaşlaması” veriliyor.

Tabii burada, doğal kızamık virüsü yerine aşı virüsü (işlenmiş kızamık virüsü) kullanılmasının ardında aynı zamanda politik nedenler yattığını da kolaylıkla söyleyebiliriz, zira mantıken bunu takip edecek soru, o zaman çocukları neden bırakmıyoruz ki kızamıklarını geçirsinler, böylelikle pekçok kanser türüne karşı uzun vadeli bağışıklık da kazanmış olurlar, olacaktı.

Hastalık bakımında tıbbi müdahalenin zararları.

Geçmişte olduğu gibi bugünün doktorlarının bile halen standart tıbbi tedavinin bir parçası olarak amansız bir şekilde ateşi baskılamaları ve antibiyotik kullanmaları oldukça endişe vericidir. Oysa bir yandan antibiyotik (ve başka ilaçlar) verilirken aynı anda ateşin baskılanmasının patojenleri büyümeye teşvik ettiği, genel görünürlüklerini arttırdığı ve bu tip ilaçlara karşı dayanıklılık kazanarak ileride virülanslarını arttırabileceği tıbbi literatürde açıkça gösterilmiştir (Mackowiak (1981).

Maalesef geçmişte herkesin kulağını tıkadığı, ancak modern tıbbi uygulamalar için halen geçerliliğini koruyan, tarihten önemli bir mesajla noktayı koymak istiyorum.

İleride İngiltere tahtına oturacak 1. George’un annesi, 14. Louis’in küçük kardeşinden dul kalmış Orleans Düşesi Prenses Elizabeth Charlotte (Liselotte) von der Pfalz’ın Düşes Sophia’ya yazdığı mektupta şöyle deniyor:

Kötü talihimiz peşimizi bırakmıyor. Doktorlar annesi Dauphiness’te yaptıkları gibi küçük Dauphin’in tedavisinde de aynı yanlışı yaptılar. Çocuğun döküntüsü iyice ilerleyip bol terlemeye başladığında tutup damardan kan aldılar ve güçlü kusturucu ilaçlar verdiler; çocuk bu işlemler sırasında öldü. Herkes çocuğun ölümüne doktorların neden olduğunu biliyor, zira bu 9 doktor abiyle meşgulken genç hizmetliler aynı hastalıktan muzdarip küçük kardeşini doktorlardan saklamışlar, bisküviyle biraz da şarap vermişler. 

Dün çocuğun ateşi yükseldiğinde doktorlar gelip yine kan almak istedi ama iki bakıcısı da buna şiddetle karşı çıktı, onun yerine çocuğu sıcak tutsun diye sarıp sarmaladılar. Doktorlar işe karışsaydı bu da kesin ölürdü.  

Niye tecrübelerinden bir şey öğrenmiyorlar anlamıyorum. Kan alıp da Dauphiness’in öldüğünü gördükten sonra bari çocuğuna aynını yapmamayı akıl edemeyecek kadar vicdansız mı bunlar?

Koprowski (1962) bugün aynı şekilde geçerliliğini koruyan bu tarihi mesajı şöyle özetliyor: ”Hekim eline düşmezseniz kesin iyileşirsiniz”.

Özet

Başarısızlıklarla dolu uzun geçmişleri ve bağışıklık sistemi üzerindeki raydan çıkarıcı etkileri nedeniyle sebep oldukları trajedilere rağmen, gerek aşılama gibi hastalık önleyici prosedürler, gerekse antibiyotik ve antipretikler gibi vücudun savunma sistemlerine hasmane tedavi yöntemlerinin modası geçmiş prosedürleri bakım standartları olarak bugüne değin gelmiştir. Verilen zarar, gelecekteki pekçok nesli daha uzun bir süre etkilemeye devam edecek.

Bu bilimdışı bakım standartları terkedilmeli, doğal süreçlere ve bağışıklık sisteminin kalıtsal zekasına saygılı olunmalıdır. Çocukların uzun vadedeki iyiliği için tıbbın, doğal enfeksiyonel hastalıklara ve bağışıklık sisteminin gelişip olgunlaşmasında oynadıkları hayati role sağ duyuyla yaklaşma vakti gelmiştir.

KAYNAK

İlgili Yayınlar

Ronne T. 1985. Measles virus infection without rash in childhood is related to diseases in adult life. Lancet; 5 Jan: 1-5.

West RO. 1966. Epidemiologic studies of malignancies of the ovaries. Cancer; 1001-1007.

Albonico H et al 1990. Vaccination campaign against measles, mumps and rubella, A constraining project for a dubious future? Working group of doctors for selective MMR vaccination.18 pages, self-published.

Sheheen et al. 1996. Measles and atopy in Guinea-Bissau. Lancet; 347: 1792-1796.

Alm et al. (1999). Atopy in children of families with an anthroposophic lifestyle. Lancet; 353: 1485-1488.

Carmon Mota H. 1973. Infantile Hodgkins’disease: remission after measles. BMJ; 19May: 423.

Msaouel P, et al. 2009. Clinical testing of engineered oncolytic measles virus strains in the treatment of cancer: An overview. Curr Opin Mol Ther; February; 11(1): 43-53.

Mackowiak PA. 1981. Direct effects of hyperthermia on pathogenic microorganisms: teleologic implications with regard to fever. Rev Infect Dis; 3(3).

Koprowski H. 1962. The role of hyperergy in measles encephalitis. Am J Dis Child; 103:103-108.