Diş Çürüklerini Anlayalım, Doğal Yoldan Tedavi Edelim

Diş Çürüklerini Anlayalım, Doğal Yoldan Tedavi Edelim

Doğal Yoldan Diş Çürüğü Tedavisi

Vücuda ihtiyacı olanı verdiğinizde tadavisi imkansız diye düşündüğümüz şeyleri iyileştirebileceği gerçeğine dünya yavaş yavaş uyanıyor. İyileştirilemeyeceği düşünülen sağlık sorunlarından biri de çürükler, oysa diş çürüğünün tabiatı ile ilgili geniş araştırmalar sonucu elde edilmiş bilgiler ve tabii ispatlanmış çareler artık gün yüzüne çıkıyor.

Diş Çürükleri ile İlgili Yalanlar

Amerika Diş Hekimleri Derneği’ne göre dişte çürük oluşumu nedenleri şunlar:

Diş çürüğü; süt, gazoz, kuru üzüm, kek veya şekerleme tarzı şeker ve nişasta ihtiva eden karbohidratlı gıdaların dişte uzun süre kalmasıyla oluşur. Ağızdaki bakteriler bu tip gıdalardan beslenerek çoğalır ve bu da asit oluşumuna neden olur. Zamanla bu asitler diş minesini oyar ve dişte çürük meydana gelir.”

Bu teoriyle ilgili belli başlı sorunlardan bazıları şöyle:

  • Dişleri sürekli mayalanabilir karbohidratlarla kaplı yaşayan ve diş ipi veya ağız fırçalama tekniklerini kullanmayan yerlilerin dişlerinde çok az hatta hiç çürük görülmüyor.
  • Bakteriler, besin değerinden yoksun işlenmiş şeker ve unu tüketmiyor.
  • Bakterilerin yemeyi sevdiği süt, sebze, et, balık ve meyve gibi gıdalar ise dikkat edilecek olursa diş çürüğü nedenleri arasında gösterilmiyor.

Peki diş çürüğünün modern açıklaması doğru olmadığına göre, diş çürüğünün asıl nedeni nedir?

Dişler Asıl Neden çürür?

Dr. Weston Price ve diğer öncü diş hekimlerinin araştımalarından şu üç ana faktöre ulaşıyoruz:

Gıdalardan yeterli mineral alınmaması.

• Gıdalardan yeterli ‘yağda çözünür’ vitamin (A, D, E ve K) alınmaması.
• Alınan besin öğelerinin vücut tarafından biyolojik olarak kullanılamaması ve barsaklarda düzgün emilim sağlanamaması. Bu faktörün başlıca nedeni ise fitik asit mevcudiyeti.

[Ed Not: Bu noktada Fitik Asit’le ilgili ek bilgi vermek istiyorum:

Fitik asit (inositol hekzofosfat (IP6) yada fitat) birçok bitki hücresinde depo halinde bulunan fosfordur. Özellikle buğday, pirinç, arpa, çavdar gibi bitkilerde ve fasulyede bulunur. İnsanlar bu yapıdaki fosforu sindiremezler çünkü insanlarda bu yapıyı parçalayabilen fitaz enzimi yoktur. Fitaz enzimi fitik asitten fosforu ayırmak için gerekli olan bir enzimdir.

Fitik asit, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko gibi önemli mineraller ile bağ oluşturur ve mineraller fitat tarafından serbest bırakılmadığı için ve vücutta bulunmadığı için vücudun mineral eksikliğine neden olur. İnsanlar, özellikle çocuklar ve gelişen ülkelerdeki çocuklarda, vücut için gerekli temel mineralleri az miktarda alım sonucunda istenmeyen etkiler görülebilir. Gelişen ülkelerde en çok izlenen yol, tahıl ve tohumların fermantasyonu ile bu minerallerin kullanılabilirliğini arttırmaktır. Birçok bakteri fitaz enzimini etkin hale getirir. Laktik asit bakterileri tarafından tahıl ve tohumların fermantasyonu sonucu, fitat molekülü parçalanarak minerallerin kullanılabilirliği (biyo aktivitesini) arttırılmıştır.

Son zamanlarda, fitik asitin kanseri önleyici bir özellikte olup olmadığı hususunda araştırmalar yapılmış ve bu araştırmaların sonucunda, fitik asitin prostat, göğüs, pankreas ve kolon kanserlerine karşı bazı önleyici etki gösterdiği ortaya çıkmıştır. Fakat, bunun mekanizması henüz anlaşılamamıştır.

Referanslar:

  • Breast-Cancer-Res-Treat. 2005 May; 91(1): 35-45

  • J-Surg-Res. 2005 Jun 15; 126(2): 199-203

  • Anticancer-Res. 2005 Jul-Aug; 25(4): 2891-903]

Belirli bir süre vitamin ve minerallerden yoksun bir diyetle beslenildiğinde ve/veya diyet fazlaca fitat zengini gıdalardan (tahıllar, çekirdekler, yemişler ve baklagiller) oluştuğunda kan kimyası ve kalsiyum/fosfor oranında denge bozulur, bu da minerallerin kemiklerden çekilmesine ve tabii sonucunda da diş ve kemik kaybına neden olur.

Yani, şekerin dişte çürüğe neden olduğu inancı doğru, ancak bakteriler yediği ve açığa çıkardığı asit diş minesine zarar verdiği için değil, vücuttaki besin elementi (nutrient) deposunu boşalttığı için çürüğe yol açıyor.

Çürükleri iyileştirecek gıdalar

Kandaki kalsiyum ve fosfor oranını düzeltmek ve minerallerin dişlerimize tutunabilmesini sağlamak için fazla şeker ve işlenmiş gıdadan uzak durmak yetmez. Bunun yanında bize sağlık katacak, cam gibi parlak ve sert dişler oluşturacak mineral ve vitamin zengini gıdaları yememiz lazım.

Yoğun alınması gereken gıdalar:

• Hindistancevizi yağı, çayırda otlatılmış hayvanlardan elde edilmiş organik süt ürünleri (özellikle tereyağı), çayırda otlatılmış hayvanlardan kırmızı et, deniz mahsülleri ve kemikli et suyu.
• Organik pişmiş sebzeler (kemikli et suyuyla yapılmış çorbalar idealdir).
• Karaciğer, böbrek, beyin tarzı gıdalar.

Yüksek fitik asitli tahıl, fasulye, yemiş/çerez veya çekirdekler ile kan şekeri dengesini bozan işlenmiş undan yapılmış gıdalar ve şekeri azaltmak gerekiyor.

Düşünülebilecek Gıda Takviyesi Ürünleri:

• Fermente morino balığı karaciğer yağı – A, D ve K gibi yağda çözünür vitaminler açısından son derece zengindir.
• Magnezyum – kalsiyum ve fosforun etkin kullanımı için gerekli.
• Jelatin – Kemikli et suyu yapacak vaktiniz yoksa bu iyi bir alternatif ve diş etleri ve sindirime çok faydalı.

 

Kaynak: Bu yazı Derek Henry tarafından kaleme alınmış olup, şu adresten metnin orijinaline ulaşabilirsiniz. 

‘Chemtrail’ler ve Nanoalüminyum’un Nörodejeneratif ve Nörogelişimsel Etkileri

‘Chemtrail’ler ve Nanoalüminyum’un Nörodejeneratif ve Nörogelişimsel Etkileri

Dr. Russell Blaylock
İnternet, “chemtrailler” ve “küresel ısınma”yla mücadele için geliştirilmiş yeryüzü mühendisliği çalışmalarına dair hikayelerle dolu ve kısa zaman öncesine kadar bu hikayelere şüpheyle yaklaşıyordum. Şüphelenmemin bir nedeni de bahsedilen bu çalışmaları gökyüzünde pek görmüyor oluşumdu. Ancak son birkaç yıldır bu kimyasal izleri oldukça yoğun şekilde görüyorum ve itiraf etmem gerekir ki bunlar çocukluğumda gördüğüm uçak egzosu izlerine benzemiyor. Bunlar çok daha yoğun, oldukça geniş bir alana yayılıyor, kesinlikle belirli bir örüntüyle gökyüzüne bırakılıyor ve bir süre sonra gökyüzünü kaplayarak yapay bulut görünümünü alıyor. Bugün gökyüzüne hergün bu kimyasallar boşaltılıyor.

Screenshot from 2013-10-04 11:32:44

Benim için en endişe verici nokta, uçaklardan tonlarca nano partikül halinde alüminyum bileşikleri püskürtüldüğüne dair kanıtların olması. Bilim ve tıp literatüründe nano boyuttaki partiküllerin sonsuz derecede daha reaktif olduğu ve pekçok dokuda şiddetli enflamasyona yol açtığı gösterilmiştir. Bu nanopartiküllerin beyin ve omuriliğe etkisi özellikle önemli, zira Alzheimer türü bunama, Parkinson’s hastalığı ile Lou Gehrig’s hastalığı (ALS) gibi sayısı giderek artmakta olan birtakım nörodejeneratif hastalıkların çevredeki alüminyumla oldukça güçlü ilişkisi bilinmekte.

Alüminyum nanopartikülleri sonsuz kat daha enflamatuvar olmakla kalmıyor, bunlar aynı zamanda beyne de kan ve olfaktif sinirler (burundaki koku alma sinirleri) de dahil olmak üzere pekçok yoldan kolaylıkla nüfuz edebiliyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda bu nanopartiküllerin, doğrudan beynin Alzheimer’s hastalığından en erken ve en çok etkilenen bölgesine çıkan olfaktif sinir yollarından geçişi gösterilmiştir. Beynin bu bölgesi ayrıca Alzheimer’s olgularında alüminyum seviyesinin en yüksek çıktığı bölgedir.

İntranazal yolla maruziyet, gökyüzüne muazzam miktarlarda nanoalüminyum püskürtme işlemini özellikle tehlikeli hale getirmekte, zira bunu bebekler ve küçük çocuklar da dahil olmak üzere tüm yaştan insan soluyacak, hem de saatlerce. Havadaki alüminyumdan en ağır etkilenenlerin yaşlılar olduğunu biliyoruz. Kullanılan alüminyum partikülleri nano boyutta olduğundan evlerde kullanılan hava filtreleri de işe yaramıyor ve içerdeyken dahi bu havayı solumaya saatlerce devam ettiğinizden maruziyet süresi uzuyor.

Havadaki nanoalüminyumun solunmasının yanında bu spreyleme işlemleriyle toprak, su ve ekinler de yüksek seviyede alüminyum çekmiş oluyor. Normalde alüminyum mide-barsak yolundan kana fazla geçmez, ancak nanoalüminyum emilimi çok daha yüksek boyuttadır. Kana geçmiş bu alüminyumun vücutta beyin ve omurilik de dahil olmak üzere pekçok organ ve dokuya taşındığı bilinmektedir. Havada asılı kalan bu nanoalüminyumun solunması ayrıca ciğerlerde de inanılmaz bir enflamasyon yol açacak, bu da astım ve pulmoner hastalıkalrdan muzdarip çocuk ve yetişkinler için önemli bir tehdit oluşturacaktır.

Diliyorum bu tehlikeli maddeyi uçaklardan püskürten pilotlar, kendi ailelerinin de yaşam ve sağlıklarını mahvettiklerinin farkına varırlar. Aynı şey siyasi yetkililer için de geçerli. Toprak, bitki örtüsü ve su kaynakları ağır şekilde kirletildiğinde, verilen zararı telafi etmenin veya geri döndürmenin imkanı kalmayacak.

Bu projeye derhal son verilmediği takdirde bizleri bekleyen muazzam boyuttaki sağlık felaketini önlemek için gerekli adımlar hemen şimdi atılmalı. Aksi takdirde, yetişkin ve yaşlılarda şimdiye kadar görülmemiş oranlarda nörodejeneratif hastalık patlaması ve tabii çocuklarımızda da muazzam boyutlarda nörogelişimsel hastalıklar görmeye başlayacağız. Halihazırda bu nörolojik hastalıklarda büyük artış görülmekte zaten ve yaş olarak baktığınızda hiçbir dönemde olmadığı kadar genç nüfusa inmiş durumda bu hastalıklar.

Kaynakça:

  1. Win-Shwe T-T, Fujimaki H. Nanopartiküller ve Nörotoksisite. Moleküler Bilim Dergisi 2011;12:6267-6280.
  2. Krewski D ve arkadaşları. Nanopartiküllerin biyolojik etkileri. Alüminyum, alüminyum oksit ve alüminyum hidroksit için risk değerlendirmesi. Toksikoloji Dergisi Çevre Sağlığı Bülteni 2007;10(suppl 1): 1-269.
  3. Blaylock RL. Nörogelişimsel ve nörodejeneratif hastalıklarda alüminyuma bağlı immünoeksitotoksisite. İnorganik Kimya Dergisi 2012;2:46-53.
  4. Tomljenovic L. Alüminyum ve Alzheimer’s hastalığı: bir yüzyıl sonra bağlantıyı kurduk diyebilir miyiz? Alzheimer’s Hastalığı Dergisi 2011;23:567-598.
  5. Perl DP, Good PF. Alüminyum, Alzheimer’s Hastalığı ve olfaktif sistem. NY Akademik Bilimler Dergisi 1991;640:8-13.
  6. Shaw CA, Petrik MS. Aluminum hidroksit enjeksiyonları motor aktivite bozukluklarına ve motor nöron dejenerasyonuna yol açıyor. İnorganik Biyokimya Dergisi 2009;103:1555-1562.
  7. Braydich-Stolie LK ve arkadaşları. Nano boyutta alüminyumla değiştirilen immün fonksiyonu. ACS Nano 2010:4:3661-3670.
  8. Li XB ve arkadaşları. Fare beyinlerinde periferal yolla alüminyum oksit nanopartikülleri verilmek suretiyle oluşturulan gliya (sinir sistemi destek bağ dokusu) aktivasyonu. Nanomedicine 2009;5:473-479.
  9. Exley  C, house E. İnsan beyninde alüminyum. Monatsh Chem 2011;142:357-363.
  10. Nayak P, Chatterjee AK. Alüminyumun beyin glutamatı ve GABA sistemine atkileri: fare deneyi. Toksikoloji, Gıda Kimaysalları Dergisi 2001;39:1285-1289.
  11. Tsunoda M, Sharma RP. İçme suyuna alüminyum katılmış farelerin beyninde tümör nekroz faktörü alfa değerlerinde modülasyon. Toksikoloji Dergisi Arşivleri 1999;73:419-426.
  12. Matyja E. Alüminyum glutamatı değiştiriyor – fare hipokampüslerinin organotipik kültürlerinde oluşturulan nörotoksisite. Folia Neuropathol 2000;38:47-53.
  13. Walton JR. Alzheimer’slı insanların hipokampal nöronlarında alüminyum mevcudiyeti. Nörotoksikoloji Dergisi 2006;27:385-394.
  14. Walton JR. Alzheimer’s hastalığının alüminyum bazlı fare modelinde ortaya çıkan oksidatif hasar, PP2A aktivitesi inhibisyonu, hiperfosfatemi ve granülovaküler dejenerasyon. İnorganik Biyokimya Dergisi 2007;101:1275-1284.
  15. Becaria A ve arkadaşları. İçme suyundaki alümiyum ve bakır özellikle beyinde enflamatuvar veya oksidatif olayları güçlendiriyor. Nöroimmünoloji Dergisi 2006;176:16-23.
  16. Exley C. Alüminyum kaynaklı Alzheimer’s hastalığının moleküler mekanizması. İnorganik Biyokimya Dergisi 1999;76:133-140.
  17. Exley C. Alüminyumun prooksidan aktivitesi. Free Rad Biol Med 2004;36:380-387.


Screenshot from 2013-10-04 13:12:46

Beyin Cerrahı Russell L. Blaylock
Biology Profesörü
Belhaven Üniversitesi
Theoretical Neurosciences Research, LLC