“İğne” Korkusu: Sağlık Camiamızın Tetanoz Aşısı ‘Direkt Etkileri’ ile İmtihanı

“İğne” Korkusu: Sağlık Camiamızın Tetanoz Aşısı ‘Direkt Etkileri’ ile İmtihanı

Serap Şeker Özkaplan anlattı bizlere öyküsünü, biz de hayretten koca koca açılmış gözlerle dinledik kendisini. Buyrun bir aşılanma öyküsüne…

Tetanoz aşısı hikayemi paylasmak istiyorum musaadenizle.

14 yaşında lisede vurdular ilk tetanoz aşısını bana (yıl 1996). Fenalaştım, aşıdan korktu tansiyonu düştü dedi okula gelen sağlıkçılar; ayaklarımı havaya kaldırıp meyve suyu verdiler, kendime geldim yarım saate.

3 yıl sonra bacağıma kaynar su döküldüğünde devlet hastanesinde sorgusuz sualsiz vurdular yine tetanoz aşısını. Semptomlar 3 yıl öncesiyle aynıydı:

Hiçbir şey duyamıyor ve göremiyordum, kulaklarımda yoğun bir çınlama vardı kendi sesimi bile duyamıyordum. Gözlerim kararmıştı, tvdeki o karıncalı ekran gibiydi tek gördüğüm. Korkunç bir baş dönmesi vardı ayakta duramıyordum. Bu arada bacağıma pansuman yapılıyordu, bagırış cağırışlarım pansumanın acısından zannediliyordu.

Aradan 3 yıl daha geçti, 2002 senesi, bu kez elimde bir kesikle hastaneye başvurdum, özel bir poliklinikti. 20’li yaşlardaydım, durumu idrak etmistim, orada aşıya verdiğim reaksiyonu anlattım, korkup vurmadılar aşıyı, şok geçirmişsin sen risk almayalım dediler.

Aradan bir 5 yıl daha geçti, çalısıyorum, internet, email elimin altında. Bu konu aklıma düştü. O zamanlar aşıların zararlarından bihaberim tabii. Araştırdım ve Aşı Çalışma Grubunun web sitesine, iletişim bilgilerine ulaştım. Orada iki profun emaili vardı, ikisini de to’ya koyup anlattım meramımı, başımdan geçenleri. Ne yapmalıyım böyle bir durumda, vurdurmalı mıyım aşıyı, vurdurmamalı mıyım diye.

Ilk cevap 3 ay sonra geldi, başıma gelen şeyin iğne korkusu olduğunu, bunun önemsiz bir sey oldugunu, tetanoz aşısı vurdurmazsam yakalanacağım hastalığın çok kötu sonuçlanacağını, mutlaka vurdurmam gerektigini söyledi.

Şaşırmıştım, çünkü o yaşa kadar defalarca kan vermiştim, iğne vurulmuştum, hiç böyle bir reaksiyon vermemişti vücudum. İnanmadım söylenen şeye.

Aradan 4 ay daha geçti ve maili gönderdigim diğer prof dönüş yaptı bana. Geçirdigim durumun bilimsel tanımını (maalesef hatırlayamıyorum şu an), başıma böyle bir kesik veya yanık vakası gelirse muhakkak kendisini aramamı, birlikte risk değerlendirmesi yapmamız gerektiğini, hatta gerekirse yanıma hastaneye gelebileceğini, kendisiyle konuşmadan kesinlikle aşıyı vurdurmamam gerektigini, semptomlara bakılırsa bu aşının beni öldürebileceğini yazmış ve cep telefon numarasını bırakmiştı mailin sonuna.

Yaşadığım şaşkınlık çok daha büyüktü; nolur nolmaz diye vurulan bir aşının beni öldürebileceği bilgisi mi, beni öldürebilecek bir aşının birkaç yıl arayla vücuduma iki kez zerk edilmiş oluşu mu, aynı kurumdan iki profesörün de birbirine tamamıyla zıt geri dönüşler yapması mı daha cok şaşırttı bilmiyorum.

3 yıl önce hamilelikte ASM’de önerilen bu aşıyı vurdurmayı reddettim elbette, gerekçemi belirterek. Şu an düşünüyorum da, bana cevap veren ilk doktor ilaç firmaları icin, ikinci doktor da akademisyen olarak çalışıyor olabilir mi? Kim bilir?

Bildiğim tek bir şey var: Sn. Big Pharma, önce beni öldurmeye çalıştınız, sonra beni korkak ilan ettiniz, ardından da ölürüm diye korktunuz, üstüne karnımdaki günahsıza zarar vermeye kalktınız. Sizden gelecek hiçbir asiya, ilaca razı olmayacagim bundan sonra. Istediginiz kanunla gelin karşıma, istediginiz kadar taciz edin sağlık çalışanlarınızla. Ben ne canımı ne de evladımı sokakta bulmadım.

 

 

Çetin ne Tüker ne Tükmez

Çetin ne Tüker ne Tükmez

‘Şüpheli Şüphecilerin Sosyal Medya Şov Kayıtları’ başlığı altında Facebook sayfamızda da tüm ilgililerin ziyaretine açık notlarımız arasında kalıcı yerini alan ‘Yıldız ve A Milli Şüphecilerimiz’in astroturflük becerilerini geliştirme çalışmalarında tarihe not düşmek, kimin toplumun yüksek menfaatine gece-gündüz internette ne “bilgi”ler paylaştığına buradan da bakalım istiyoruz.

İsmi Çetin Tüker.

Bekar ve bu durumda çocuksuz olduğunu tahmin ettiğimiz Çetin arkadaşımızın sosyal medyada aşı konusunda ortaya koymuş olduğu performansa yakından bakalım.

12800390_993325054088857_384005831635009799_n

Global Medikal Kartelin Amerika’da propaganda ve dezenformasyondan sorumlu vitrin mankenleri Sosyal Şüphecilerin ininden bağlantılar paylaşma konusunda bizim “yıldız çakma-şüpheci” Tüker arkadaşımız ilk Tükme alıştırmalarını yapıyor bakınız.

12800109_993323654088997_5351086520573215272_n

Her şeyden, özellikle kendi klanları dışındakilerin zeka ve düşünme kabiliyetinden şüphe eden bizim ‘Pollyanna Skeptikler’imiz her nedense bir tek resmi birimlerin bildirimlerinden şüphe etmez, tarih ortaya çıkarılmış nice resmi komplo ve tezgahla dolu olsa ve bunların hepsi kayıtlı olsa da, haşa, bizim şüpheci gençler işlerine ve ajandalarına gelmeyen her haklı itirazı “komplo teorisi” diye yaftalayıp kendi masal alemlerinin korunaklı dünyasına halel gelmesine izin vermezler.

Eski CDC Şefi Julie Gerberding, 38,368 Merck Hissesini Satıp 2.3 Milyon Doların Sahibi Oldu

irtikâp Şebekesi

Bilim Kimin Cebinde?

CDC’nin çöküşü: Suçüstü 1; aşılardaki cıva ve otizm bağıntısını ortaya koyan veriler nasıl saklandı?

CDC: Kovuldun! Üzeri kapatılan Otizm gerçekleri.

İyi, Kötü ve Çirkin – CDC yapımı bir Bilim Kurgu-Macera Filmi

Yalanlar, Kuyruklu Yalanlar ve Dr. PrOffit

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

O yüzden aşı özelinde verecekleri kaynaklar ya DSÖ ya CDC olacaktır. Bu kurumların idareleri çünkü ilaç kartellerinin etkisinden muaftır, salt bilim icra edilir oralarda, o halde DSÖ kıtalardan polio eradike ettik diyorsa bizlere “amin” demek, bu komik ifadeyi kesin doğru kabul etmemiz gerekir. Çetin Bey de “bilim”e inanan her mümin gibi açılışı DSÖ ile yapıyor. Daha geçtiğimiz hafta tarihte en büyük global operasyonla kaynatmak, yakmak ve gömmek suretiyle YOK ETME, dünya yüzünden eradike etme çalışmalarını DSÖ gözetiminde yürüttükleri bizim “güvenilir” polio aşılarımızın göz kamaştırıcı parlaklıktaki karnesi ile açılış yapıyor.

12805744_993326490755380_3651804930133945289_nTrolü yorumla besleyenler oldukça heveslenen ve güçlenen Çetin arkadaşımızı merak ettiği ve aşıların zararlarına dair kanıt varsa görmek istediğini söylediği çalışmalar ortaya konduğunda bize o çalışmalardaki “şans” faktörünü canla başla açıklamaya çalıştığı– biz buna işimize gelmeyeni inkar etme ve tartışma kazanmak için polemik yapmak da diyebiliriz, ya da skeptikçede “confirmation bias” filan–yorum denemelerini görüyoruz.

Bilimtapar trollere lütfen yiyecek atmayınız.

Bilimtapar trollere lütfen yiyecek atmayınız.

Aşılamadan sonra yaşayacağınız tıbbi sorunlar hangi “gerekçe” ile tesadüfe(!) bağlanıyormuş, hangi bilimsel çalışmalar muteber, hangileri değilmiş gelin öğrenelim “biliminsanı” Çetin Bey’den. Belli ki aşılarla ilgili tüm literatürü taramış, sistematik review’ları hatmetmiş, bir bildiği var ki konuşuyor bize?!

12804640_993328514088511_4355326339609163719_n

Ve asıl bombayı patlatıyor Çetin Bey. Çocuğu yok, aşı gibi bir derdi de yok fakat bizler için bakınız cımbız kullanmayı öğrenmiş! Fakat çok fena bir yere denk gelmiş cımbızı, çok can yakar bu hareket, bizden uyarması 🙂

1937045_993329990755030_1541651893158795217_n

Yani sen kalk istersem dünyanın düz olduğunu bile kanıtlarım istatistiksel oyunlarla diye at tut, ders ver, sonra bunu bizzat yapıp bir de NEJM’lerde yayımlatmış koca kadroyu tanıma?!

Çalışmayı elbette linkler paylaştığı YALANATAR blogunun NAFTALİN KOKAN dezenformatif “yazı dizisi”nden aldığı için bindiği yüksek attan böyle tepetaklak düşmesi de kaçınılmaz.

12804669_993330850754944_3117608863226132882_n

Yalandaşı Kaynar Kerem’e de daha önce defalarca ilettiğimiz, ancak nedense bir türlü bilginin tam yerleşmemiş olduğunu gördüğümüz (ki bazıları bunu “intellectual dishonesty=entellektüel sahtekarlık”a da bağlayabilir?) hatırlatmayı Çetin arkadaşımıza da yapalım. Sürekli olarak öne sürdükleri “sağlam ve güvenilir” bilimsel(!) çalışmaları yapanların kim olduğunu görsünler ve insanları yanıltıcı, dezenformatif bilgileri yaymaktan vazgeçsinler. Çocukların hayatları sözkonusu burada çünkü!

12795156_993334074087955_8345406738389503048_o

Çetin Bey ve arkadaşlarını kati çıkarımlar yapmaktan çekinmedikleri, ancak hakkında belli ki okudukları 2 dezenformatif blog yazısının ötesine geçememiş oldukları konularda sosyal medyada yalan(!) yanlış bildirimler yapmaktan ve başkalarının çocuklarının hayatlarıyla fütursuzca oynamaktan vazgeçmeleri konusunda uyarıyoruz!

Bilginin kimden geldiğine insanlarımız lütfen dikkat etsin. Sürekli aynı linkleri aynı istihza, aşağılama, karalama ve hakaret dizgisiyle topluma itinayla enjekte eden bu çocuk sahibi dahi olmayan, konu hakkında ne bir birikimi ne de konuya dahli olan fakat bizim ve çocuklarımız adına sözümona toplum fedailiğine soyunmuş kadroyu mercek altına alsın.

O aşıları olacaksınız!! E heh hee!!

O aşıları olacaksınız!! E heh hee!!

Yeni yetme, yıldız skeptiğimizin ‘best-off Çetin’  derlemesi ile ilk round performansını görelim, daha sonra Çetin ne Tüker ne Tükemez yayınımıza arkadaşımızın kerameti kendinden menkul açıklamaları ile devam edelim.

12801351_993340094087353_2097277730834449871_n

Dikkat! Çetin Bey belli ki İngilizce tükebiliyor! Çetin Bey 1, siz 0! Devam…

12799120_993340220754007_6394946016216473486_n

Çetin Bey Kartezyen Mantık ile tüker. Gözüyle görmediğine inanmaz. Şüphe eder! Pat kurar deneyi, körler, dener, bakar, test eder, replike eder, sonra konuşur! Görün, siz de öğrenin!

12809571_993340394087323_6859165209267792950_n

Tüker Beyi sosyal şüpheciliğin altın kuralını ve “inananlar”ının ortak karakter özelliğini icra ve ifşa ederken görüyoruz yukarıda. “Bilimsel” tartışmanın bir gereği, sosyal şüpheciliğin olmazsa olmazı aşağılama, alay ve hakaret… Bir yıldız doğuyor, gurur duyuyoruz Sn. Tüker ile!

12814320_993340907420605_3781694007663730962_n

Yoruma ne hacet! 🙂

12795491_993341090753920_3423251310577628669_n

Arkadaşlar aslında bizleri aşıların bilimsel faydaları ile ilgili bilgilendirecekti ama araya karpuz lobisi girdi maalesef. Bu ‘bilim-psikopatları’nın (kısaca buna sci-copathy diyoruz) ne tür üstün yeteneklerle donanmış olduğu kimsenin gözünden kaçmasın, çalışın siz de yapın rica ederim.

Çakma-şüphecilik akımının süper kahramanları

Çakma-şüphecilik akımının süper kahramanları

12809608_993341207420575_5670303015914345333_n

Fedakarlık, cefakarlık, bonkörlük… Hepsi var bizim şüpheci klanımızda. Hani neredeyse diyecek ki getirin toplumun yüksek menfaati için ben ne var ne yok bütün aşıları olayım! Çünkü hiç tanımadığı bilmediği birtakım genç hasta ve yaşlılar olduğu duyumunu almış, onların olamadıklarını da vurun bana diyor, siz de vurunun. Kendini öyle bir inançla adamış ki, o bahsini ettiği hastalara da aşı yapıldığının “henüz farkında bile değil.”

download (1)

The Passion of Christ! İnsanlık adına çektiği çile, inancı adına kendini feda edişi, insanlığın tüm “günahları”nın bedelini üstlenme büyüklüğü gösterişi. Bizim Çetin Bey’i de işte aynen böyle Tükerken görmek istiyoruz.

İşte bu fedakar ve cefakar toplum gönüllülerimizin sosyal sorumluluk projelerine bizlerin de karınca kararınca destek vermemiz, duyulmaları görülmeleri tanınmaları için elimizden ne geliyorsa bu “püritan bilimci” müritler için yapmamız gerek. Tam TV’lere de çıkmaya başlamışlarken önleri kesildi, talihsizlik oldu, toplanıp gizli ayinlerini yaptıkları ve kutsal metin yazdıkları Açık Bilim de heyhat yayın hayatını tamamlamış, o halde bu gençleri desteklemek bizlere düşer! Onlar ki biz ve çocuklarımız için “zorla çivilenme”, pardon “zorla aşılanma” yasaları geçsin diye kan ve ter döküyor, o halde bizler de minnettarlığımızı “bir iki kişi”ye de olsa çabalarını ulaştırıp anlatmalıyız! Süphaneke bilim dinimiz amin!

İşte bu görev bilinciyle Çetin Bey’in Bilimsel Tüküş serisinin geri kalanını da yayımlıyoruz, boynumuzun borcu zira!

ÇT1

Bilim dininin ilk emri neymiş?

Faith_Militant_1

Temsili Aşı Dini Militanı. Bilim dinine inanmayıp aşı olmayanlar rezil edilecek, saçları kesilip küçük düşürülecek ve işaretlenecek. Utanç yürüyüşü ile halka teşhir edilecek, lanetlenecek diyor militan mürit!

“O” aşıları olacaksın!

Aşı konusunda siz siz olun, size içinde Dr. Andrew Wakefield ile ilgili YALAN YANLIŞ cümle kuran kişinin o konuda hiçbir şey bilmediğini farz edip konuyu kendiniz araştırmaya girişin.

Screenshot from 2016-04-23 17:55:41

Screenshot from 2016-04-24 11:53:45

 

Screenshot from 2016-04-24 11:57:55

ÇT5

 

ÇT6

giphy

Bilim dininin rahip ve rahibeleri sizi ciddiye almıyor! Utan ey aşı karşıtı!

ÇT7

ÇT8

çt

ÇTson

ÇTsonson

 

12800390_993325054088857_384005831635009799_n

İsmi Çetin. Soyadı Tüker. Kendisinden bu yazışmalardan sonra bir daha haber alınamamıştır. İnsaniyet namına internette özellikle “Facebook köşelerinde” yerli yersiz, hadli hadsiz tükerken görüldüğünde, kendisine “alüminyumdan haç” tutarak savuşturunuz. Çocuklarınızdan uzak tutunuz, çocuklarınızı bu tür bilim dini yobazlarının şerrinden canınız pahasına koruyunuz.

skeptikkkkk

Polio Aşımı Nereye Gömdün?

Polio Aşımı Nereye Gömdün?

18 Nisan  2016 tarihli NPR haberi; bu hafta içinde Türkiye’de de milyonlarca doz kullanılan OPA, yani ağızdan verilen canlı Polio virüsü aşısının tüm dünyada aynı anda imha edileceği, yerine daha güvenli ve uygulandığında vücutta mutasyona uğrayıp yepyeni polio vakaları yaratma riski daha az  olan bir aşıya geçileceğini söylüyor.

Bizde bu haberi duyan gören oldu mu?

WALTER ORENSTEIN, dünyanın bir numaralı aşı merkezi Emory Vaccine Center (Emory Aşı Merkezi)’nde direktör olan isimden gelen açıklamalara göre, tüm ülkelerde Polio aşısındaki bu değişim için AYLARDIR eğitim uygulanmaktaymış ve sağlık çalışanları şu anda halen “etkili ve güvenli” olduğu teminatıyla kampanya kampanya ülkemizde uygulanmasına devam edilmekte olan bu aşıyı kaynatma, yakma ve hatta gömme suretiyle nasıl yok etmeleri gerektiği konusunda meğerse aylardır eğitim görmekteymiş?! Hatta bebek ve çocukların vücutlarına en aşağı 5-6 doz verilmesinde şu ana kadar hiçbir sakınca görmeyen sağlık yetkililerinin bu “zararsız” aşıyı doğru şekilde imha edip etmediklerini denetlemek üzere de onbinlerce denetmen görevlendirilmiş?

Daha önce aynı Polio aşısının içerdiği ‘gözönünde ama gizli’ tehlikelere dair kaleme aldığımız yazıda bu sağlık yetkililerince dillendirilmeyen gerçekleri ifade ettiğimizi hatırlatalım:

OPA

 

UNICEF’te “bağışıklama” operasyonu başkanı Robin Nandy de yaptığı açıklamada diyor ki çoğu ülkede (Türkiye’de de) canlı virüs ihtiva eden polio aşıları kullanılıyor, şimdi bu virüs zayıflatıldı, böylelikle insanları artık hasta etmeyecek ama…

opa1

Evet, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir operasyonla yakıp, kaynatıp, gömüp kurtulmaya çalıştığımız “güvenli” aşımız poliodaki virüsün mutasyona uğrayıp bizzat polio’ya yol açabildiğini bir kez daha itiraf ediyor Nandy ve fazlasıyla muhafazakar olduğunu bildiğimiz örnek rakamlarla durumu açıklıyor:

Geçtiğimiz sene dünya 100 yeni polio vakası görmüş, bunların 30 kadarı “eski” aşıdaki mutant virüs suşlarından kaynaklanmış, yeni aşıda da canlı virüs varmış, fakat bundaki çok daha az mutasyona uğruyormuş, o yüzden de eskisinden %90 daha az polioya yol açacağı düşünülüyormuş.

indian-boy-with-polio

Hindistan’da Bill & Melinda Gates inisiyatifiyle yürütülen OPA – ağızdan polio aşılaması sonrasında bir Hintli çocuk.

Tıp ve bilim dünyasının bu açıklamaları ve verdikleri bu yeni güvencelerle eminiz içiniz artık çok rahatlamıştır, artık GÜVENLE bebeğinizi bu yeni polio aşısıyla aşılatmaya devam edebilirsiniz.

cdc1

 

FAKAT diyor Nandy, bu yeni aşı polio tiplerinden birine karşı koruma sağlamıyormuş ve o tip de dünyanın 15 sene önce “eradike ettiği” polio virüsü tipiymiş. O yüzden de işte bu binlerce klinikte saklanan “eski” polio aşısı flakonlarının tümüyle imha edilmesi elzemmiş. Edilmezse, yeni aşıyla “korunmadığımız” tip polio virüsü dışarı sızabilir ve 1999’dan beri “görmediğimiz” tipte polio vakaları yeniden başgösterebilirmiş!

asena5

 

Nandy eski polio aşılarından dışarıya sızma ihtimalini zaten beklediklerini ve bu duruma ivedilikle müdahale etmek için önlemlerini de aldıklarını ifade etmiş!

Bu koca eradikasyon fiyaskosuna rağmen Sn. Nandy halen daha bu riske girmeye değer olduğunu, çünkü polio yeryüzünden birgün silinecekse eğer, ÖNCE AŞININ POLİO YAPMAYACAĞININ GARANTİLENMESİ GEREKTİĞİNİ söylemiş.

hn

 

Tarihin en büyük, global çaptaki aşı imha operasyonu ile ilgili T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan kamuoyuna herhangi bir açıklama gelmiş mi?

Suriyeliler bahane edilerek kampanya üzerine kampanya düzenlenen ülkemizde bu “bilimsel” bilgiler ışığında son 5 senede kaç adet OPA aşısı uygulanmış ve bunun sonucunda kaç çocuk veya bireyde POLİO vakası oluşturulmuş, devletin yürüttüğü kampanya sonucu oluşturulmuş bu vakaların tedavisi yine devlet tarafından mı karşılanmış, vakaların kaçta kaçı tedaviye yanıt vermiş kaçta kaçında sekel kalmıştır?

“Eski” (aslında belki de bugün Türkiye’de hala kullanımdaki) bu aşıyla ilgili sorun AYLARDIR bilinmesine, imha için personel aylardır eğitilmesine rağmen bir yandan ebeveynlere çocuklarına bu bizzat polioya yol açtığı bilinen aşıların uygulanması için baskı yapılmasını ve hatta kanuni düzenlemelerle bu aşının da aralarından bulunduğu birtakım aşıların zorunlu hale getirilmeye çalışılmasını Sağlık Bakanlığı ve Aşı Bilim Kurulu nasıl açıklamaktadır?

Türkiye bu hafta içinde uygulanacağı bildirilen bu POLİO AŞISI İMHASINI gerçekleştirmiş midir?

Bizde aşılar yakılmış mıdır, kaynatılmış mıdır yoksa gömülmüş müdür?

Gömüt alanları işaretlenmiş midir, sözümona Polio’yu eradike etmiş bu tarihi ve efsanevi aşının gömüldüğü yere bakanlık anıt da dikmeyi düşünür mü?

Ebediyete uğurlanan “eski” polio aşısının ruhu (hastalık yapan polio suşu) acaba topluma ileride musallat olur da oradan buradan bu toprağa karışmış polio virüsü ile felç geçirenler olur mu, bunlar için devletin aldığı tedbirler nelerdir?

Bitmeyen aşı efsanelerinin bir başka bölümünde yeniden görüşmek üzere…

 

 

 

“Kimse daha fazla bunları yaşamamalı!”

“Kimse daha fazla bunları yaşamamalı!”

Merhaba Asena hanım.

Uzun zamandır sizin çalışmalarınızı takip ediyorum ve size yazmak istiyorum fakat psikolojimi toparlayıp yazmak zaman aldı.

Benim de; ne kadar modern tıp teşhis koyamamış ve neden böyle olduğunu bilememiş olsa da bize göre tam olarak aşıdan kaynaklı rahatsızlığı olan bir yavrum var.

Oğlum normal doğum ile miadında dünyaya geldi. Çok sağlıklı bir bebekti. 9. ayına kadar hiç bir ilaç iğne, vitamin vs kullanmadık.

1 yaşına kadar sadece anne sütü aldı. Gittiğimiz her kontrolde Dr’muz çok iyi buldu gelişimini. Algısı, tepkileri bulunduğu ayın üstündeydi. Aşı hakkındaki aşı karşıtı olanların ve sizlerin yazılarını okuyor ve aşıya mesafeli yaklaşıyordum. Yurt dışında olduğumuz için sadece doğumda hepatit aşısı yapılmış başka bir aşı yapılmamıştı. Ta ki 6. ayda Türkiye’ye dönünceye kadar. Dr’umuz hiç aşılarını yaptırmamamızdan büyük bir risk altında olduğumuzdan bahsetti. Ben de sizden okuduklarım, Ahmet Aydın’ın kitabı ve Gerçek Tıp kitabında yazılanlardan edindiğim bilgilerden Dr’a sordum. Hepsine bir cevap bulup bizi, başımıza gelecekleri anlatarak korkuttu. Bildigim hiç bir şeyden emin olmadığımı hissettirdi.

Ben, hepsinin olmasını istemediğimi söylediğimde ‘ya hep ya hic’ dedi Dr. (O an hala gözümün önünde. Hayatımda yasamamış olmayı istediğim başka bir an yok. Bütün ayrıntıları ile oda, Dr, çocuğum ve ben..hersey bir film karesi gibi zihnimde ve hiç gitmiyor.)

Bir Dr’un bizden daha iyi bilecegini düşünen eşim ile göz göze geldik. Ve ben dondum sanki. Eşimi o an ikna edemeyecegimi biliyordum. Ve yapılmamış aşıların hepsini bir anda vurdu.

Çocuğumda hemen oluşan bir yan etki olmadı. Ne ateş ne şişlik ne başka bi şey. Hastaneden çıktık. İçim karmakarışıktı. Şehirdışına yola çıkacaktık. Ben böyle bir şey yapılmasına müsaade etmenin verdiği pişmanlık ile yol boyunca ağladım. ‘Nasıl izin verdim ben buna’ diye düşünerek ama olan olmuştu. Dr bizi de felaket senaryoları ile korkutmuştu. Tüm okuyup öğrendiklerimi bir anda unutmustum. Eşime yol boyunca ‘Lütfen Dr’u bir daha ara. Hepsinin bir anda yapılmasının bir zararı olmazmış değil mi bir sor’ diye yalvardım. Eşim ‘yapılmadan önce bir sürü şey konuştuk sorduk, zararı olsa söylemez mi’ diyerek beni rahatlatmaya çalıştı. 3 aylık TR tatilimizde hersey yolunda gözüküyordu. Hatta arada su çiçeği çıkardık aşısını olmadan.

Yurt dışına çıkmadan önceki kontrolumüzde ilk dozu yapılan aşıların 2. dozunu yaptı Dr. Yani 3 ay sonra.
Aşıların yan etkisinin hemen ortaya çıkacağını düşünen eşim, benim yersiz telaş yaptığımı ve hiç bir zararının olmadığını gözlerimizle gördüğümüzü söyledi bana. İçim biraz daha rahatladı.

Yurt dışına çıktıktan 3 hafta sonra çocuğum 9. ayında iken çok şiddetli bir ishal geçirdik. Henüz sadece anne sütü alıyordu. Nasıl ishal olabilirdi anlam veremedim. O kadar çok ağrısı vardı ki kıvranıyordu. Bez yetiştiremiyordum. Koyu yeşil ve cok pis kokulu idi. Hiç bir ilaç kesmiyordu. Bir hafta sonunda geçti. Ama çocuğum çok bitkin bir hale düşmüştü. Bol bol emziriyordum. Felaketin başlangıcı olacağı hiç ama hiç aklıma gelmiyordu…

Aradan 2-3 hafta geçmişti ki hafif hafif ateşlenmeye başladı. Ateşi ilaçsız yenebilecegimi ve bağışıklık sisteminin böyle böyle kuvvetlenecegini düşünüyordum. Olan bitenden haberim yoktu. Bu sağlıklı çocuk için geçerliydi. Ateşi düşüremedik git gide artıyordu. 40’ları bulmuştu. Dr hemen antibiyotikli serumlara başladı. 3 gün sabah akşam serum yedi. Teşhis bronsiolit idi.

Ateş hafiflemiş ama geçmemişti ama yavruma bi şeyler olmuştu. Vücudu kasları yumuşacıktı. Başını tutamıyordu. Yeni doğmuş bebek gibi başı düşüyordu.

Dr’a ağlayarak sordum. ‘Ateşten başı dönüyor geçince normale döner’ diye cevap vermişti. Ama geçmiyordu.

Haftalarca böyle devam etti. Artık eskisi gibi değildi. Desteksiz oturan, etrafa gülücükler saçan çocuk gitmiş yerine; yerinden kalkamayan, desteksiz oturamayan, önündekini almak için eğildiğinde bile doğrulamayan, öylece kalan bir çocuk vardı.

Bulunduğumuz yerdeki Dr’ların ‘geçer’ deyip üzerinde durmamasına dayanamayıp apar topar Türkiye’ye gittik. Bütün tahlil tetkikler yapıldı. Hiç bir şey çıkmıyordu. Hafif kan ve b12 değerlerinde düşüklük vardı.

Hacettepe’den İstanbul’a gelmiş çok ünlü bir çocuk nöroloğundan randevu aldık. Kan ve b12 değerlerini toparlarsak normale döneceğini, önemli bir şeyin gözükmedigini söyledi.

İlaçlarımızı alıp tekrar döndük.

Aradan bir ay geçmedi ki akciğer enfeksiyonu oldu. Öyle ki artık onu kaybediyorduk. Ateş çok yükselmiş ve düşürülemiyordu. 4 gün hastanede yattık. Hastalık başladığında kandaki enfeksiyon çok az gözüküyordu ve ciddiye bile almamışlardı. Hastalık çok hızlı bir şekilde ilerledi ve perişan etti.

İshal ile başlayan hastalık zinciri boyunca artık geceleri hiç ama hiç uykusu kalmamıştı bebeğimin. Sabahlara kadar bazen 10 dk’da bire kadar düşen çığlık çığlığa ağlamalar ile bağırarak uyanıyordu. Bir kabus yaşıyorduk. Kimse de bunun neden olduğunu, bize ne olduğunu bilmiyor söylemiyordu.

18. ayda yattığı yerde bile dönemeyen, ayağa kalkamayan, ayaklarını yere basamayan bir çocuk vardı artık.

Tekrar Türkiye’ye dönüp bütün tahlil ve tetkikler yapıldı. Kayda değer hiç bir şey bulunamadı.

Sonradan oluşan hipotoninin nelerden oluşabilecegini bulup tersten gidip kendim ortaya çıkarmaya çalışıyordum.

Ensefalit geçirmiş gibi duruyordu. Dr’lara bunu söylediğimde ‘olabilir’ deyip bırakıyorlardı.

Onun olduguna kanaat getirirsem ordan aşı kaynaklı oldugunu bulabilecektim belki de

Artık rutin tahlillerin yetersiz olduğuna kanaat getirip kendimiz Cerrahpaşa çocuk metabolizma’ya gittik. Bu sırada heyet raporu çıkarılıp fizik tedaviye başladık. Bilişsel olarak da 6 aylık bir gerilik oluşmuştu.

Cerrahpaşa’ya gider gitmez Dr’a ilk söylediğim ‘aşılardan sonra böyle olduğu ve ağır metal tarama testi’ istediğim oldu.

Ama artık Ahmet Aydın yoktu orda. Dr bana ‘aşıların sadece otizme sebep olabileceği ile ilgili söylentilerin olduğunu, bunun sebebinin aşı olduğunu söylemenin doğru olmayacağını‘ söyledi.

8 ay boyunca tahlil üstüne tahlil, genetik testler, emar…

Aklımıza gelebilecek her şey yapıldı. Kayda değer tek çıkan şey idrarda kreatinin çok düşük olması oldu. Referans aralığı 2000 olan değer bizde sadece 3 tü. Aylarca bunu arastırdılar. Tekrar emarlar çekildi. Bir şey çıkmadı. Bu sırada tek verilen ilaç b12 oldu. Bu biraz bize iyi geldi.

Fizik tedavi, hidroterapi alıyorduk. Emeklemeye başlamıştı.

9. aya kadar anne, baba, dede, mama diyen yavrum sadece herşeye ‘anne’ der olmuştu. Diğer heceler de gitmişti.

Aşırı derecede su tüketiyordu. Günde 4-5 litre. Cerrahpaşa bunu da araştırmaya başladı. Yine bir sebep bulunamamıştı.

Günler tedavilerle geçiyor hastanelerden bir sonuç alamıyorduk.

Bu sırada Suat Arusan beyin videolarını netten izleyip serebral palsi hastalarına sülüğün nasıl etki ettiğini görünce belki benim yürüyemeyen ve konuşamayan çocuğuma da etki eder düşüncesi ve modern tıbbın hiç bir çözüm bulamayışı üzerine sülük seansı almaya başladık.

Zaten Suat bey de aşı takvimini görünce çocuğumun, ‘Artık daha hiç bir yere gitmeyin. Hiç bir hastane, dr bunun aşılardan olduğunu itiraf edemez. Dahası bu verdikleri zararı telafi edecek bir tedavi de veremez’ dedi.

Çok haklıydı. Haftada 2 kez gidip ozon ve sülük seansına girdik. 20 seans bittiğinde algısında biraz gelişme farkediliyordu. Kaba motorda da sıralamaya başlamıştı.

Bu sırada bizim modern tıpdan çare bekleyip bulamadıgımızı gören bir tanıdığımız çok faydalandığı bir biorezonans uzmanına bizi yönlendirdi. Gittiğimiz biorezonans uzmanı Meral hanım gıda alerji testleri yaptı. Yapılan tahlil ve tetkilerde ‘bu duruma aşıların sebep olduğunu, bağırsaklarının çok ciddi tahrip olduğunu’ söyledi.

Gıda testleri ile bir çok besine alerjisinin olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda ensefalit de geçirmiş oldugumuz ortaya çıktı.

GAPS kitabı, diyeti ve yiyip yiyemeyecegi gıda listesi elimize verildi. Bu arada biz bütün tahlil ve tetkikleri Çapa’ya taşıyıp 4 bölüme bıraktık. Hematoloji, çocuk metabolizma, genetik ve çocuk nöroloji… Bir sürü yeni tahlil ve test yapıldı. Onların sonuçlarının çıkmasını bekliyoruz bir taraftan.

Bu zamana kadar geçen süreçte tıbbın bize koymuş olduğu teşhis; gelişim geriliği. Hipotoni de oluştu.

İshallerle başlayan sağlık sıkıntıları ile doğumdan 6. aya kadar simsiyah olan saçları birden altınsarısına döndü.

Dahası, 6. ayda normal olan kan degerleri git gide düştü ve ara ara kullandığımız kan ilaçları ile bile yükseltemiyoruz.

Çıkan üst ön dişlerinin yanındaki dişler çıktığı gibi çürüyüp ufalandı döküldü.

Bunların hepsinin neden sonra ve nasıl oluştuğunu gözlerimle gördüm.

Çapa’da gittiğimiz yar. doç. çocuk hastalıkları uzmanı ve genetik uzmanı, yani her iki Dr da aşı takvimini gördükten ve hikayemizi dinledikten sonra ‘aynı anda yapılmış aşıların altta yatan genetik bir hastalığı ortaya çıkartabileceğinden’ bahsetti. İlk defa bir hastanede dr’lardan ‘bunu aşı yapmış olabilir’ sözünü duyduk. Ve saçların birden altın sarısına dönmesi, toparlanamayan kan değerleri, diş ve ağız yapısının değişmesi, çıkan dişlerin çıktığı gibi çürümesi, kaslarda sonradan hipotoni oluşması…bunların hepsinin sonradan olup 5’inin bir araya gelmesi genetik bir hastalığın aşı sebebi ile ortaya çıkabileceğini gösteriyor dediler….

Hiçbir sağlık sorunu olmayan, normal doğum ile dünyaya gelmiş sağlıklı bir bebek nasıl bir hale geldi…

Perişan bir şekilde kimsenin elinden bir şey gelmeden sadece baktık aylardır. Şimdi ise bize verilen diyeti alarak bir ümit ile yurtdışına geldik tekrar. Şu an diyeti uyguluyoruz. 1.5 ay içinde ne kadar çok sık dengesini kaybedip düşse de tutunmadan evin içinde yürüyebilir hale geldik çok şükür. Algısı biraz daha açıldı sanki. Bu tedavide fayda görürüz artık diye ümit ediyoruz… Daha başka ne yapabiliriz bilmiyorum. Bu konuda sizin bizi yönlendireceğiz her şeye açığız. Neticede siz de bu felaketin kıyısından döndürdünüz oğlunuzu.. Gidebilecegimiz nereler varsa bildiginiz tr’de bize yazın lütfen…

[Asena: Bu noktada gözyaşlarımı tutamıyorum………]

Bitirirken; bizim, Dr’lardan daha gerçek bir bakış açısı ile yapılanlara bakıp gerçeği görmemizi sagladığınız için çok teşekkür ederim. Buna teşekkür yetmez biliyorum. Her zaman dualarımdasınız…

İnşallah başka çocukların hayatlarını kurtarmaya devam edersiniz.

Sevgi ve saygılarımla…

Bir Anne

takvim

Aşılar: Kitle İmha Silahları

Aşılar: Kitle İmha Silahları

Ve Amerika’da CDC yeni bir kararla takvime eklediği 3 yeni aşıyla 17 yaşına gelinceye kadar bebek ve çocukların olması gereken aşı dozu sayısını, akıl alır gibi değil ama tam 74’e çıkarmış durumda!

Bununla da kalmıyor bu halk sağlığı kurumu ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan HPV (insan papilloma virüsü) aşısını olma yaşını da 9’a çekiyor?!

1950’den bu yana ABD’de olunması önerilen aşı dozu 3’ten 74’e çıkmış durumda, yani 24 katın da üstünde bir artış sözkonusu.

1983’te 6 yaşın altında çocukların olması gereken aşı çeşidi 10, bu aşıların vurulma dozu sayısı 24’tü; ki bu da 7 enjeksiyon halinde uygulanıyordu, 4 de ağızdan damla şeklidnen alınan polio aşısı vardı.

2010’a gelindiğinde doz sayısı 68‘e yükseliyor ve bunların yarısından fazlası da çocuk daha 18 aylık bile olmadan veriliyor.

1 Şubat 2016 itibariyle ise 17 yaşa gelinceye kadar çocukların olması gereken aşı dozu sayısı, 53’ü enjeksiyon şeklinde verilenler 3’ü de ağızdan rotavirüs dozu
olmak üzere toplam 74‘e yükselmiş durumda.

learnthe risk

The Healthy Home Economist bu konuda şöyle diyor:

“Aşı takvimindeki bu ani yükseliş, bugün doğan bir bebeğin 6. aya kadar aldığı aşıdozu sayısının, 1980’lerde bir çocuğun 6 yaşına kadar olmasına izin verilen maksimum aşı dozu sayısının 2.5 katından fazla olması demek. Bugünün bebeği 12 yaşına geldiğinde, 30 yıl önce doğan bebekten 7 kattan da fazla aşı almış olacak demektir bu.”

“Gayet öngörülebilir şekilde bugünün çocuklarının, roket gibi fırlayan aşı adedinin hızıyla birebir örtüşecek hız ve oranda otoimmün hastalıklar, davranış bozuklukları ve fiziksel özürlerden muzdarip hale geldiğini görüyoruz.”

“Bugün her iki çocuktan birinin kronik bir hastalığı var ve her geçen sene durum daha da kötüye gidiyor.”

1983’te aşı sayısındaki bu ani artışın nedeni nedir peki?

target

Bu çıkarılmış bir “Öldürme Yetkisi” (License to Kill) midir?

Çoğu Amerikalı 1986‘da ‘Aşı Mağduriyeti Yasası’ çıkarılmış olduğunu bilmez.

Bu yasa ile üretici firmalar aşılardan dolayı oluşacak hertür yan etki ve ölüm vakalarına karşı hukuken tam koruma altına alınmıştır.

Evet yanlış duymadınız: Amerika’da çocuğunuz aşıdan ölürse veya sakat kalırsa, aşıyı yapan firmayı kanunen sorumlu tutamıyorsunuz.

Bu da neden onca aşının takvime ardı ardına eklendiğini, daha da FDA’den onay için sırada bekleyen 271 tanesinin olduğunu açıklıyor:

“Aşı firmaları HERTÜR sakatlık ve ölümden korundukları müddetçe CDC “bağışıklama programına” durmadan yeni aşı eklemekten vazgeçmeyecek … Ne mevcut aşıların ne de yeni geleceklerin güvenli hale getirilmesi veya takvimin makul bir çerçevede tutulması için bu 1986 Aşı Mağduriyeti Yasası geçtiğinden beri hiç ama hiçbir sebep kalmamış durumda ortada.”

Risk almaya değer mi?

Çoğu ebeveyn için aşılatmanın riski aşısız olmanınkinden çok daha beter, ancak Big Pharma lobicilerinin cepleri derin ve aşı politikalarını belirleyen siyasileri satın almış durumdalar.

Aşı istemeyenlerin oluşturduğu hareketi ise medya, nüfusun geri kalanının hayatını tehlikeye atan bir avuç paronayak kaçık olarak lanse ediyor ki aslında hakikate bunun tam tersi.

Kanun yapıcılar şu an, büyük ilaç firmaları ne güvenliğinden ne de etkinliğinden mesul oldukları aşılarıyla dünyanın karını yapmaya devam edebilsin diye aşılamayı bir de kanunen zorunlu hale getirmek istiyorlar.

Tüm bunlar aşıların gerçekten de ciddi sağlık sorunlarına yol açmakta olduğu ve hastalıktan da korumakdıklarına dair eldeki çok sayıdaki kanıt katlanarak artmasına rağmen oluyor.

american-childhood_mini1

Amerikan Çocuklarının Sağlık Tablosunda sırasıyla ‘fazla kilo’, ‘öğrenme özürleri’, ‘astım’, ‘DEHB-dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu’, ‘besin alerjileri’, ‘havale nöbeti’ ve ‘otizm’ görülme sıklığı verilmiş.

Bu aşıların birçoğu hem çeşitli kirleticilerle kontamine olduğu gibi işe dahi yaramıyor. Ve üstelik büyük aşı üreticilerinden Merck, bir de aşılarının etkinlik verilerini tahrif ederken suç üstü yakalanmış durumda.

Aşıyı üreten firmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde yasal koruma ile kollanmaya devam edildiği sürece, hem Amerikalılar hem de bizim gibi aşı ve sağlık politikaları için doğrudan Amerika’yı kendilerine örnek alan çok sayıdaki ülkede önerilen aşı dozu sayısı eksponantel şekilde artmaya devam edecek.

Tabii aynı şekilde, aşılardan zarar gören çocuk sayısında da artış bu durumda kaçınılmaz.

Gelecek nesiller büyük ilaç kartellerinin bitmek bilmez açgözlülüğü yüzünden onarılması mümkün olmayan şekilde zarar görmeden önce bu çılgınlığa son verilmesinin zamanı gelmedi mi?

Ed-Not: Bu yazı Jeffrey Phillips’in yazısından uyarlanmıştır.