Kıytırık Kızamıktan Kim Korkar!

Kıytırık Kızamıktan Kim Korkar!

LivingWhole.org blogunun yazarı Megan’la tanışın… Eskilerin sıradan çocuk hastalığı, aşı sonrası dönemin korkulu rüyası kızamığı ters köşeye yatırmış, örülen korku perdesini yalın sağduyusuyla yırtıp atmış, gerçeğin gözünün içine dimdik bakmış bir anne: “bu anneye kıytırık kızamık vız gelir!”, diyor!

Kendisinden dinleyelim …

megan

“Önce grip, sonra boğmaca, ondan sonra kabakulak, polio ve tabii tahmin edilebileceği gibi şimdi de kıytırık kızamık. Ne düşündüğünüzü biliyorum:

“[Derin bir iç çekiş!] Korkunç, ölümcül bir hastalıkla dalga mı geçti şimdi bu? Bu yılın ilk beş ayı itibariyle kızamığın belki de ta 2000’den beri görülmüş en yüksek rakamlara ulaştığını bilmiyor mu?”

Evet aynen öyle yaptım ve lütfen o son cümleyi yüksek sesle bir kez daha tekrarlayıverin, zira hakikaten de kulağa geldiği kadar gülünç bir durum bu. Bir dolu saçmalık ve aşağılayıcı “aşı karşıtları” retoriği ile uğraşmaktan kendimi dize kadar sığır pisliğine batmış ve acil lastik çizme ihtiyacında hissediyorum. Çocuğum kızamık kapar diye korkuyor muyum? Kesinlikle hayır. KKK aşısından korkuyor muyum…hem de nasıl. Gerçekleri, hakikaten gerçekleri bilseydiniz emin olun siz de korkardınız.

(Kıytırık) Kızamıkla İlgili Tutarsızlıklar

CDC’nin en son yayımlanan Haftalık Morbidite ve Mortalite Raporu‘na (MMWR) göre kızamık “ciddi komplikasyonlar ve ölümle sonuçlanabilecek son derece bulaşıcı, akut viral bir hastalık.” Elbette bundan önceki MMWR raporlarında ve CDC’nin sürveyans klavuzunda bu “ciddi komplikasyon ve ölüm” kısmı yok hastalık tanımında ama biz burada insanları çocuklarını aşılatmaya ikna etmeye uğraşıyoruz ya, raporun bu güzide 2014 sayısında global bir bakış açısı kazandırıp kızamığa, duygu sömürüsü çıtasını bir üst noktaya çıkartıyor ve tehlikenin farkında mısınız diye soruyoruz anne-babalara; ölüm var işin ucunda diyoruz.

Yazılı/görsel basını takip ettiyseniz, aşı-karşıtlarına nefret kusan yazıları okuduysanız ya da hani Dünya Sağlık Örgütü‘nün istatistiklerine filan rastgeldiyseniz dünyada her yıl 122,000 kişinin kızamıktan öldüğünü duydunuz demektir. Korkunç hakikaten de, değil mi?

Ve fakat aynı MMWR raporunda CDC, kızamığın klinik açıdan tanımını şöyle yapıyor: “3 gün veya üzerinde süreyle vücut genelinde görülen döküntü, 38.3 veya üzerinde seyreden ateş ve buna eşlik eden öksürük, burun akıntısı ve/veya konjunktivit ile karakterize hastalık.” Başka bir deyişle, Amerika Birleşik Devletleri’nde doktor muayenehanelerinde görülen kızamık tipik olarak döküntü, öksürük ve ateşten ibaret; hastalığın kullandıkları tüm raporlarda ve sürveyans verilerinde geçen klinik tanımı bu. Bu ülkede [ABD] yılda kaç kişinin kızamıktan öldüğünü biliyor musunuz? Yaklaşık sıfır kişi.

E peki bunlardan hangisi kızamık? Öldüren mi…yoksa basit döküntü çıkartan mı? Bu sorunun yanıtı global istatistikleri işin içine katıp katmadığınıza göre değişir. Katmıyorsanız, döküntüden ibarettir. Yok eğer gelmiş geçmiş en tartışmalı aşılardan birini çocuklarına yaptırsınlar diye insanların kalplerine korku salmaksa amacınız, hastalığı sansasyonel hale getirmekse…kelimelerle ifade edilemeyecek denli korkunç, dünyayı temelinden sarsacak derecede ölümcül bir hastalıktır kızamık. Ancak gelin görün ki bunun gerçekle yakından uzaktan alakası yok…en azından ABD’de durum böyle ve bunun nedenini anlamak da o denli zor değil.

Dünya Sağlık Örgütü‘ne göre:

“Kızamık daha ziyade yeterince beslenemeyen, özellikle A vitamini eksikliğinden muzdarip, bakımsız kalmış veya bağışıklık sistemi HIV/AIDS veya başka hastalıklar nedeniyle zayıflamış küçük çocuklarda ağır seyreder. […] Yüksek oranda malnütrisyon (zafiyet) görülen ve yeterli sağlık hizmeti verilemeyen bölgelerde yaşayanlarda kızamık vakalarının %10’u ölümle sonuçlanabilir. […] Kızamık ölümlerinin %95’ten fazlası kişi başına düşen gelir oranı düşük ve sağlık altyapı hizmetleri zayıf ülkelerde görülmektedir. […] Göçmen kamplarında aşırı kalabalıklaşma enfeksiyon riskini son derece arttırır.”

Malumu ilan etmek gibi olmasın ama üçüncü dünya ülkesinde yaşamıyoruz. Ha ama sabah kapıdan dışarı adımımı atıp da belediye hizmeti nedir görmemiş, çöpten pislikten geçilmeyen, kanalizasyonu olmayan bir yola ayak basarsam, etrafım da açlık sefalet içinde milyonlarca insanla çevrili olursa haberdar ederim sizi, merak etmeyin.

Bakın, gelişmekte olan ülkelerin global istatistiklerini tutup ABD’ye uyarlamak, Afrika’da ABD istatistiklerinden yola çıkarak obeziteye karşı kampanya yürütmek gibi bir şey. Evet, hakikaten de çok mantıklı dünyanın 2. en şişman ülkesini kalkıp açlıktan karnı sırtına yapışmış bir ülkeyle kıyaslamak. ABD’nin ilk üçteki ölüm nedenleri (kalp hastalığı, kanser ve kendi sağlık sistemimiz {iatrojenik ölümler}) üçüncü dünya ülkelerinin ilk üçüyle aynı değil. Aslına bakarsanız gelişmekte olan ülkelerde kızamık “ilk 10”a dahi giremiyor. Dünya çapında 122,000 kişi kızamıktan ölüyor evet ama sadece milli gelirin düşük olduğu ülkelerde trafik kazalarında ölen insan sayısı yarım milyonun üzerinde. Bunun için aşı geliştirdiklerini gördünüz mü?

Ölümü hafife almaya filan çalışmıyorum burada ancak işimize geldiğinde global veri kullanmanın, bu ülkede hastalıkların düşüşe geçişini bir kalemde aşıya bağlamanın, sanayileşmiş bir ülkeyle gelişmekte olan arasındaki farkları görmezden gelmenin ve tabii KKK aşısı gibi aralarında ölüm de olmak üzere pekçok ağır yan etkisi olan ve yan etkilerin bu ülkede çok daha yüksek oranlarda seyrettiği bir aşının zararlarını tamamen gözardı etmenin ironik olduğunu düşünüyorum.

Kıytırık Kızamıkla İlgili Gerçekler

2014‘te şu ana kadar 228 kızamık vakası var; ne bir ensefalit [beyin iltihabı] ne de ölüm var. 2013’te 189 kızamık olgusundan hiçbirinde ensefelat veya ölüm yok. 2012; 54 kızamık vakası, ensefalit yok, ölüm yok. 2011; 22 kızamık vakası ve evet gerisi tahmin ettiğiniz gibi…ne ensefalit ne de ölüm. Liste daha da uzar ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. Genel itibariyle kızamık tatsız ama ölümcül olmayan bir hastalık.

Oysa bunun aynını KKK aşısı için söylemek mümkün değil. 1 Mart 2012 itibariyle KKK aşısını müteakip 842 ağır fiziksel zarar ve 56 ölüm vakası var. 1990’dan bu yana Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi (ASİE/VAERS)’ne 6,058 ağır yan etki bildirilmiş. İşin daha üzücü tarafı ise görülen yan etkilerin sadece %1 ila %10’unun sisteme giriliyor oluşu. Ah tabii tabii şimdi hatırladım, önemli olan kaç kızamık vakası var onun istatistiğini vermekti…öyle KKK yan etki verilerinin filan bir önemi yok. Tabii dünyada KKK’dan kaç ölüm yaşanmış, bu global veriler de bizi ilgilendirmiyor bu aşamada.

Ama kızamık kör edebilir…aynı şekilde KKK aşısı da.

Ama kızamık ensefalite yol açabilir…aynen KKK aşısı da.

Ama kızamıktan zatürre olabilirsin…aynı şekilde KKK aşısından da.

Ama aşılanmazsam kızamık geçirebilirim…Aşıyı olduğun takdirde hem doğrudan aşıdan kızamık kapabilir hem de yıllar içinde aşının etkisi kaybolduğundan ilerleyen yaşlarında kızamığı geçirebilirsin. CDC der ki, KKK aşısını olanların yüzde 5 ila 10’unda ateş ve kırmızı döküntü görülür. Bu da, 13-14 milyon dozla aşılanan 1 yaş çocukları düşünüldüğünde ABD’de her yıl 650,000 ila 1,300,000 aşı kaynaklı kızamık vakası var demektir.

“Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşısı uygulaması ardından tarafımıza nadir de olsa çeşitli sebeplerden ve bazen de bilinmeyen sebeplerden dolayı gerçekleşen ölüm vakaları bildirilmiştir […].” – KKK aşısı ürün bilgisi

Ama çocuğum kızamık kaparsa…ölebilir. ABD istatistiklerine bakıldığında çocukların KKK aşısından ölme ihtimali daha yüksek.

Ama kızamık aşısı pekçok ölümü engelledi. Yanlış. Bu kitaptan kızamıkla ilgili bölümü oku. Hikaye anlatılmış bizlere bugüne kadar. Ayrıca, herhangi bir aşının ölümü engelleyip engellemediğini test etmek mümkün değil. Bunun için diyelim bir kızamık salgını çıktı, bu salgında herkesin kızamık kapacağını farzetmen ve aşılanmışların da kesinkez kızamıktan korunacağını varsayman gerekir.

Ama kızamık aşısı güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmış bir aşı. Yine yanlış. Ama bu aşı birgün olur da çift-kör (salin suyla) plasebo kontrollü deneyden geçtiğinde ve tabii ‘“etkili” = “ömür boyu bağışıklık”’ demek olduğunda beni ara haber ver, e mi?

Ama sen aşı olmazsan benim henüz aşılanamayacak yaştaki yavrum için tehlike oluşur. Hepimiz duyduk bunu değil mi:

“Aşılanmayan kişiler kendilerini ve başkalarının hayatlarını tehlikeye atmış olurlar- özellikle de aşılanamayacak kadar küçük ve ağır komplikasyon geçirme riski en fazla olan küçük bebekleri”. Dr. Anne Schuchat

Kesinlikle gerçek dışı. Bebeklerimizi tehdit altına sokan, yüksek oranda aşılanmış bir popülasyonda hızla kaybolan yapay bağışıklıktır. Bebeğinin hayattaki ilk yılında ona sağlam bir koruma sağlayacak şey nedir biliyor musun? İyi bildin, doğal yoldan kızamık geçirmiş veya temas etmiş anneden yavrusuna geçecek ve ilk yıl ona koruma sağlayacak antikorlar. Hatta öyle ki, tıp literatürü bu tip korumanın 10 yıla kadar sürebileceğini bile söylüyor. Hayret bir şey hakikaten.

Doğal Yoldan Kızamık Geçirmenin Faydaları

Ne aşıdan ne de dolaşımdaki bir virüsten kimse çocuğu hastalık kapsın istemez, bu bu kadar basit, ancak gelin görün ki, bu virüslere doğal yoldan maruz kalmamız bağışıklık sistemimizin gelişebilmesi ve ilerleyen yıllarda hastalıklardan korunabilmemiz için fevkalade önemli aslında.

Çocukken çıkaracağınız kızamık döküntüsü sizi yetişkinlikte kanserden koruyabileceği (The Lancet, Bluming 1971, Pasquinucci 1971, Taqi 1981) gibi, aynı zamanda dejeneratif kemik ve kıkırdak hastalıkları, sebasöz cilt hastalıkları, immünoreaktif hastalıklar ve bazı tümörlere karşı da koruyabilir.

Ve tabii medyada çıkan kızamık aşısının kanseri tedavi ettiği yönündeki haberlere itibar ediyorsanız, o zaman gerçek virüsün de aynını yapabileceğini– üstelik de kalkıp 10 milyon insana gen mühendisliğiyle üretilmiş ‘ergen mutant ninja kaplumbağa’ kıvamındaki kızamık virüsü zerk etmenize gerek olmadan- kabul etmek durumundasınız demektir.

Sağladığı “Faydalar”a oranla Taşıdığı Riskler

Şimdi, bir yanda kaşıntılı kızarıklar şeklinde döküntü, burun akıntısı, ve öksürükle kendini belli eden ve yetişkinlikte bizleri daha ciddi hastalıklara karşı koruduğu gibi annenin hayatının ilk yılında bebeğine koruyucu antikorları geçirmesini sağlayan kızamık … diğer yanda ise ancak ve ancak geçici bağışıklık sağlayan (tabii onu bile sağlayıp sağlamayacağının garantisi yok) ve aşağıdaki yan etkilere neden olabilecek KKK aşısı var:

  • Panikülit [deri altı yağ dokusu iltihabı]
  • Atipik kızamık
  • Ateş
  • Senkop [beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık]
  • Başağrısı
  • Göz kararması/sersemleme
  • Malez [keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi]
  • İritabilite [uyartıya aşırı duyarlı olma hali]
  • Vaskülit [kan veya lenf damarı iltihabı]
  • Pankreas iltihabı 
  • İshal
  • Kusma
  • Parotit [parotit bezi iltihabı]
  • Bulantı
  • Diyabet
  • Trombositopeni [kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı]
  • Purpura [kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşiler ya da ekimozlar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu]
  • Bölgesel lenfadenopati [Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık]
  • Lökositoz [kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı]
  • Anafilaksi [önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen(ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.) ‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık reaksiyonu]
  • Artrit [eklem iltihabı]
  • Artralji [eklem ağrısı]
  • Miyalji [kas veya kaslarda hissedilen ağrı; kas ağrısı]
  • Ensefalit [beyin iltihabı]
  • Ensefalopati [beyin dokusunda dejeneratif değişikliklerle belirgin herhangi bir beyin hastalığı]
  • Kızamık  inklüzyon cisimciği ensefaliti [Measles inclusion body encephalitis (MIBE)]
  • Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) [mutant kızamık virüsünün neden olduğu, oldukça nadir rastlanani santral sinir sisteminin yavaş virüs infeksiyonudur. Kızamık infeksiyonunun nadir görülen, fatal seyreden geç dönem komplikasyonudur]
  • Guillain-Barré Sendromu [akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit]
  • Akut disemine ensefalomiyelit [Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit]
  • Nöbetler [özellikle aniden gelişen konvülsiyonlarla belirgin nöbet]
  • Konvülsiyonlar
  • Polinevrit [birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı], polinöropati [birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi]
  • Okülomotor sinir paralizileri [göz sinirlerini tutan felç], parestezi [herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali]
  • Aseptik menenjit
  • Pnömoni [zatürre]
  • Pnömonit
  • Boğaz ağrısı
  • Öksürük
  • Rinit [burun mukozasının iltihabı; nezle;]
  • Stevens-Johnson sendromu [Stevens-Johnson sendromu cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur]
  • Mültiform eritem [deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum]
  • Ürtiker
  • Kızamık benzeri döküntü
  • Pruritus [kaşıntı]
  • Nöral sağırlık
  • Otitis media [kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı]
  • Retina iltihabı
  • Optik nörit (yani, körlük)
  • Papillit [görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı]
  • Retrobulbar nevrit
  • Konjunktivit
  • Epididim iltihabı
  • Orşit [testis iltihabı]
  • Ölüm

Vaskülit

Pankreas İltihabı

Parotit bezi iltihabı

Trombositopeni

Purpura

Lenfadenopati

stevenjohnson

Stevens Johnson Sendromu

Olabilir, ama sen hani şu her kanalda/gazetede çıkan kızamıklı çocuğun korkunç halini görmedin mi, daha nasıl böyle konuşabiliyorsun? 

Measles

Evet gördüm ve hatta bu çocukcağızın bağışıklık sistemini tebrik edesim geldi. Bak, bu kırmızı döküntüye yol açan şey kızamık virüsü değil, anlıyor musun? Bu döküntü çocuğun hücresel bağışıklık sisteminin, virüs taşıyan hücreleri yok etmekle meşgul olduğunun fiziksel kanıtı sana ve inanılmaz da önemli bir aşama. Başka bir deyişle bu korkunç döküntü, T hücreleri kızamık virüsünü nötralize ederken ortaya çıkan bir yanürün, bu olmasaydı çocuklarımız ölebilir veya yetişkinlikte çok daha feci hastalıklara yakalanabilirlerdi.

Üçüncü dünya ülkelerinde çocukların kızamıktan ölmesinin sebebi:

a) beslenme yetersizliği

b) A vitamini eksikliğinden dolayı işlevini yerine getiremeyen hücresel bağışıklık sistemlerinin virüsü (döküntü çıkartmak yoluyla) nötralize edememesi, vücuttan temizleyememesi (kaldı ki DSÖ, A vitaminin desteği ile kızamıktan ölümlerin yarı yarıya azaltılabileceğini söylüyor).

c) küçük çocukları daha annelerinden aldıkları koruyucu antikorlar vücutlarındayken tutup KKK ile aşılıyor olmamız.

KKK Aşısı

Al bak bu da KKK aşısı sonrası döküntü çıkaran bir çocuğun resmi. Ne yazık ki bu çocuk ne ömür boyu bağışıklık kazanacak bundan, ne bebeğine aktarabileceği antikorları olacak ve hatta ileri yaşta yine kızamık geçirme tehlikesiyle (ki bunun çok daha tehlikeli olduğunu biliyoruz) ve aralarında kanserin de olduğu pekçok başka hastalık riskiyle karşı karşıya olacak. Burada görülen kızarıklıklar da aslında bu çocuğun bedeninin mevcut bir enfeksiyonu temizlemeye çalıştığının ispatı aslında, ancak bu defak, enfeksiyon aşıdan kaynaklanıyor. Nasıl? Bunu haberlerde hiç görmediniz mi? Ben de görmedim.

 

Journal of Acta Dermato Venereologica dergisinden alınmıştır

Bunlar da KKK aşısını olmuş başka iki çocuğun resimleri. 

 150730_422465497831899_42831702_n1625572_565787670166347_913835362_n

Evet, hani kızamıktan korusun diye çocuğunuza vurduğunuz aşının marifetleri bunlar.

KKK aşısından sonra sakat kalan, felç geçiren, kronik hastalık geliştiren ve hatta ölen çocuklar da cabası…hem burada hem de üçüncü dünya ülkelerinde.

Tabii KKK aşısı deyince aklımıza gelen tek şey otizm bizim. İleri sürülen ana argüman şu:

a) KKK aşısının otizmle alakası yoktur, ve

b) öyle olsa bile, ölümcül kızamık hastalığı, ömür boyu sürecek otizmden daha büyük bir tehdittir… o yüzden de başkalarını korumak adına hepimiz aşılanmalıyız. KKK aşısı-otizm bağıntısına ister inanın ister inanmayın, şayet KKK aşısı herhangi bir çocuk için en ufak bir hastalık riski taşıyorsa hiçbir çocuğa uygulanmaması gerekir. Keyifsizlikten öte bir rahatsızlık vermeyen hafif bir döküntü ile KKK aşısının sayılan TÜM bu yan etkileri mukayese dahi kabul etmez.

Hep Aynı Nakarat

Medyanın kızamık propagandası yeni bir fenomen değil. 1996’da da, 2008’de de, 2011’de de açıklanan kızamık oranları hep “tüm zamanların en yüksek oranları”ydı ve tabii (herzamanki gibi) bunun tek suçlusu da aşısızlardı. Oysa istatistiklerde yıldan yıla dalgalanmalar yaşanıyor ve hangi yıl olursa olsun salgınların ağırlıklı olarak yabancı ülkelere seyahatte bulunanlarda başgösterdiği de aşikar. Ayrıca kızamık her sene aşılılar arasında da görülüyor, hatta salgınların en yoğun görüldüğü yerler New York, Kaliforniya ve (bu yıl) Ohio gibi ülke çapında en yüksek aşılanma oranlarına sahip, yani teoride şu “aşı kaynaklı” sürü bağışıklığının koruması gereken eyaletler. Ya evet, hani şu sürü bağışıklığı meselesi… Bundan daha da vahimi ise bugünlerde kızamık kapanların büyük çoğunluğunun yaşının ileri olması. Aşılara teşekkür etmek lazım bunun için tabii. 

Çocuğum hiçbir şekilde hasta olsun istemem ama kimse beni bu Dexter’ın laboratuvarından çıkma, kızamığı tutup en riskli seyredeceği bebek veya yetişkin popülasyonuna çekmekten başka işe yaramayan, ağır yan etkilere sahip , tutup herhangi birini çocuğuna içirmeye kalksa anne-babanın hapse atılacağı denli toksik madde ve virüs dolu, geçici, sahte bağışıklığın doğal bağışıklığa üstün olduğuna ikna edemez. Kanıta dayalı tıbba amenna, ama iş “kötü kanıt”a geldiğinde buna dur derim.

Çocuklarımı hiçbir koşulda aşılatmıyorum. Ne şimdi, ne de hiçbir zaman. Sizin kıytırık kızamığınız bu anneye vız gelir.”

 

Diğer kızamık makaleleri

Kızamık Geçirmenin Faydaları

Kızamık Geçirmenin Faydaları

Screenshot from 2013-09-25 20:18:08Doğru tedavi edildiği takdirde doğal enfeksiyonlar çocuklar için faydalıdır.

Çocuklukta geçirilen enfeksiyonel hastalıklarda antibiyotik kullanımı veya ateşin düşürülmeye çalışılması gibi yanlış yöntemler uygulanmadığı takdirde gelişimsel birer kilometre taşı olan bu hastalıklar bağışıklık sistemini çalıştıracak ve olgunlaşmasını sağlayacaktır.

Kızamık geçirdiğinizde hem ömür boyu bu hastalığa karşı bağışıklanmış hem de Ronne (1985) tarafından ortaya konulduğu gibi yine bir ömür boyu dejeneratif kemik ve kıkırdak hastalıkları, sebasöz cilt hastalıkları, immünoreaktif hastalıklar ve bazı tümörlere karşı bağışıklık kazanmış olacaksınız.

Kabakulak, yumurtalık kanserinden korur (West 1969).

Araştırılması ve elde edilen sonuçlara itibar edilmesi gereken alan budur, imkansızın peşinde koşmak, yani enfeksiyonel hastalıkları ortadan kaldırmaya çalışmak değil.

Çocukluk çağı hastalıklarına sağduyu ve mantıkla yaklaşmak.

Önceki yazılarımızda bahsini ettiğimiz, sağlık bakanlıklarının KKK (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı ile toplu aşılamaya geçme politikasını sorgulamak üzere aralarında komisyon oluşturan 500 kişilik İsviçreli hekim grubu, 1969 yılına kadar Basel Üniversitesi Pediyatri Kliniği’nde kızamıkla suni enfeksiyon oluşturma yönteminin nefrotik sendrom* tedavisinde başarıyla kullanıldığını yazmıştır (Albonico ve arkadaşları 1990).

*Nefrotik Sendrom: Böbrek glomerüllerindeki işlev bozukluğu sonucu gelişen, yaygın ödem, ağır proteinim, hipoalbüminemi ve hiperlipemi ile belirgin klinik tablo. 

Doğal kızamık, astım ve alerijleri önlüyor.

Shaheen ve arkadaşları (1996) tarafından gösterildiği üzere, gelişmekte olan ülkelerde bile kızamık geçirmenin faydası var: atopiyi** önlüyor: “Anne sütü alma ve diğer değişkenlere göre düzenleme yapıldıktan sonra kızamık enfeksiyonu, ‘ev tozu akarı’na alerjik deri pozitifliği riskinde büyük düşüşle ilişkilendirilmiştir  . . . Kızamık geçirmiş 133 katılımcıdan 17’si (%12.8’si) atopik çıkarken, aşılanmış ve kızamık geçirmemiş 129 kişiden 33’ü (%25.6’sı) atopik çıkmıştır”.

**Atopi: Kişide, bazı allerjenlere karşı aniden gelişen-kalıtsal nitelikte- aşırı duyarlılık hali.

Alm ve arkadaşları (1999), çocuklarda artan oranlarda görülmeye başlanan atopik bozuklukların, çocukluk çağı enfeksiyon tiplerindeki değişim, aşılama programları ve barsak mikroflorasıyla alakalı olabileceğini yazıyor.

Çalışmalarında, İsveç’teki Steiner okullarındaki çocukların %52’sinin geçmişte antibiyotik kullanmışken, kontrol grubu olarak kullanılan okullarda bu oran %90 çıkıyor… Bu çocukların sırasıyla %18’i ve %93’ü kızamık, kabakulak ve kızamıkçık için aşılanmışken Steiner okullarındaki çocukların %61’inde kızamık geçmişi var.

“Steiner okullarında, canlı laktik asit bakterileri ihtiva eden fermente sebzeleri tüketen %63’lük bir grup, kontrol okullarındaki %4.5’lik grupla karşılaştırılıyor….Deri prik testleri ve kan tahlilleri, Steiner okullarındaki çocuklarda kontrol grubuna göre daha az atopi bulunduğunu gösteriyor”.

Anti-kanser terapisi olarak ‘işlenmiş kızamık virüsü’ kullanımı.

Carmona Mota (1973), bir bebekte doğal kızamık enfeksiyonu ardından remisyona giren Hodgkin Hastalığı*** olgusundan bahseder. “23 aylık beyaz bir çocukta ilk olarak 1970 nisan ayında sol servikal lenf bezlerindeki aşırı büyümeye bağlı olarak boynunda oluşmuş büyük bir kitle tespit edildi. Daha radyoterapiye geçilemeden çocuk kızamık geçirdi. Hayret içinde gördük ki koca servikal kütle başka herhangi bir terapi olmadan kendiliğinden yok oldu”.

***Hodgkin hastalığı: Lenf dokusundan gelişen kötü huylu tümör; lenf düğümü kanseri; lenfom [Lenfom’lar klinik olarak 1- Hodgkin hastalığı (Hodgkin lenfomu), 2- Hodgkin-dışı lenfom (non-Hodgkin lenfom) olmak üzere iki gruba ayrılırlar]

Bunun üzerine diğer pekçok hekim kızamık virüsünün onkolitik (tümör hücrelerini eriterek ortadan kaldıran) etkisini araştırmaya başlamıştır.

Msaouel ve arkadaşları (2009), işlenmiş onkolitik kızamık virüsü suşlarının kanser tedavisindeki etkilerini araştırmak üzere klinik deneyler yürütür. Kullandıkları virüs aşı tipi virüs olmasına rağmen, laboratuvar ortamındaki deneyde virüs doğrudan tümöre enjekte edilmiştir. Bulguları şu şekildedir: “attenüe (zayıflatılmış) canlı kızamık virüsü Edmonston (MV-Edm) aşı suşunun bazı türevleri de dahil olmak üzere birtakım viral suşların kanserli dokuyu enfekte ettiği, burada ürediği ve kanserli dokuyu yok ettiği görülmüştür”. 

Modfiye edilmiş virüslerin kullanım nedeni olarak, “doğal tipteki virüslerin ağır yan etkilere yol açma potansiyeli, klinik kullanım için yüksek püritede viral partilerin imalatıyla ilgili teknik yetersizlikler ile o dönemde yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan kemoterapi yaklaşımının yarattığı aşırı heyecan ve ateşli bir şekilde desteklenmesinden ötürü alternatif stratejiler üzerinde yapılacak araştırmalanın yavaşlaması” veriliyor.

Tabii burada, doğal kızamık virüsü yerine aşı virüsü (işlenmiş kızamık virüsü) kullanılmasının ardında aynı zamanda politik nedenler yattığını da kolaylıkla söyleyebiliriz, zira mantıken bunu takip edecek soru, o zaman çocukları neden bırakmıyoruz ki kızamıklarını geçirsinler, böylelikle pekçok kanser türüne karşı uzun vadeli bağışıklık da kazanmış olurlar, olacaktı.

Hastalık bakımında tıbbi müdahalenin zararları.

Geçmişte olduğu gibi bugünün doktorlarının bile halen standart tıbbi tedavinin bir parçası olarak amansız bir şekilde ateşi baskılamaları ve antibiyotik kullanmaları oldukça endişe vericidir. Oysa bir yandan antibiyotik (ve başka ilaçlar) verilirken aynı anda ateşin baskılanmasının patojenleri büyümeye teşvik ettiği, genel görünürlüklerini arttırdığı ve bu tip ilaçlara karşı dayanıklılık kazanarak ileride virülanslarını arttırabileceği tıbbi literatürde açıkça gösterilmiştir (Mackowiak (1981).

Maalesef geçmişte herkesin kulağını tıkadığı, ancak modern tıbbi uygulamalar için halen geçerliliğini koruyan, tarihten önemli bir mesajla noktayı koymak istiyorum.

İleride İngiltere tahtına oturacak 1. George’un annesi, 14. Louis’in küçük kardeşinden dul kalmış Orleans Düşesi Prenses Elizabeth Charlotte (Liselotte) von der Pfalz’ın Düşes Sophia’ya yazdığı mektupta şöyle deniyor:

Kötü talihimiz peşimizi bırakmıyor. Doktorlar annesi Dauphiness’te yaptıkları gibi küçük Dauphin’in tedavisinde de aynı yanlışı yaptılar. Çocuğun döküntüsü iyice ilerleyip bol terlemeye başladığında tutup damardan kan aldılar ve güçlü kusturucu ilaçlar verdiler; çocuk bu işlemler sırasında öldü. Herkes çocuğun ölümüne doktorların neden olduğunu biliyor, zira bu 9 doktor abiyle meşgulken genç hizmetliler aynı hastalıktan muzdarip küçük kardeşini doktorlardan saklamışlar, bisküviyle biraz da şarap vermişler. 

Dün çocuğun ateşi yükseldiğinde doktorlar gelip yine kan almak istedi ama iki bakıcısı da buna şiddetle karşı çıktı, onun yerine çocuğu sıcak tutsun diye sarıp sarmaladılar. Doktorlar işe karışsaydı bu da kesin ölürdü.  

Niye tecrübelerinden bir şey öğrenmiyorlar anlamıyorum. Kan alıp da Dauphiness’in öldüğünü gördükten sonra bari çocuğuna aynını yapmamayı akıl edemeyecek kadar vicdansız mı bunlar?

Koprowski (1962) bugün aynı şekilde geçerliliğini koruyan bu tarihi mesajı şöyle özetliyor: ”Hekim eline düşmezseniz kesin iyileşirsiniz”.

Özet

Başarısızlıklarla dolu uzun geçmişleri ve bağışıklık sistemi üzerindeki raydan çıkarıcı etkileri nedeniyle sebep oldukları trajedilere rağmen, gerek aşılama gibi hastalık önleyici prosedürler, gerekse antibiyotik ve antipretikler gibi vücudun savunma sistemlerine hasmane tedavi yöntemlerinin modası geçmiş prosedürleri bakım standartları olarak bugüne değin gelmiştir. Verilen zarar, gelecekteki pekçok nesli daha uzun bir süre etkilemeye devam edecek.

Bu bilimdışı bakım standartları terkedilmeli, doğal süreçlere ve bağışıklık sisteminin kalıtsal zekasına saygılı olunmalıdır. Çocukların uzun vadedeki iyiliği için tıbbın, doğal enfeksiyonel hastalıklara ve bağışıklık sisteminin gelişip olgunlaşmasında oynadıkları hayati role sağ duyuyla yaklaşma vakti gelmiştir.

KAYNAK

İlgili Yayınlar

Ronne T. 1985. Measles virus infection without rash in childhood is related to diseases in adult life. Lancet; 5 Jan: 1-5.

West RO. 1966. Epidemiologic studies of malignancies of the ovaries. Cancer; 1001-1007.

Albonico H et al 1990. Vaccination campaign against measles, mumps and rubella, A constraining project for a dubious future? Working group of doctors for selective MMR vaccination.18 pages, self-published.

Sheheen et al. 1996. Measles and atopy in Guinea-Bissau. Lancet; 347: 1792-1796.

Alm et al. (1999). Atopy in children of families with an anthroposophic lifestyle. Lancet; 353: 1485-1488.

Carmon Mota H. 1973. Infantile Hodgkins’disease: remission after measles. BMJ; 19May: 423.

Msaouel P, et al. 2009. Clinical testing of engineered oncolytic measles virus strains in the treatment of cancer: An overview. Curr Opin Mol Ther; February; 11(1): 43-53.

Mackowiak PA. 1981. Direct effects of hyperthermia on pathogenic microorganisms: teleologic implications with regard to fever. Rev Infect Dis; 3(3).

Koprowski H. 1962. The role of hyperergy in measles encephalitis. Am J Dis Child; 103:103-108.

 

Kızamık Gerçekleri – Bilim Doktoru Viera Scheibner

Kızamık Gerçekleri – Bilim Doktoru Viera Scheibner

Screenshot from 2013-09-25 14:44:30

 

İşe Yaramayan Kızamık Aşıları ve Doğurduğu İstenmeyen Sonuçlar, 18 Ocak 2013

Kızamık aşılamasının başlangıcı

Amerika Birleşik Devletleri ve diğer pekçok ülkede kızamık aşılamasına, hastalığın doğal olarak azalma seyrinde olduğu ve son 18 yılın en düşük insidansının görüldüğü 1960’lı yılların başında geçilmiştir. Aşının hastalığın görülme sıklığını düşürmüş gözükmesinin nedeni budur; oysa bu aşının devreye girdiği tarihin kızamığın doğal dinamiklerinin sonucu olan azalmaya denk gelmesinden ibarettir.

Çocukluk çağı enfeksiyonel hastalıklarına karşı geliştirilmiş her aşıda örneği pekçok defa görüldüğü gibi, kızamık aşısı da devreye girdiği ve kitlelere toplu halde uygulanmaya başladığı andan itibaren %100 aşılı popülasyonlarda bile başgöstermiş, epidemi (salgın) bildirimleri tıp dergilerinin sayfalarını doldurmaya başlamıştır.

Buna mukabil, ölüm de dahil olmak üzere gittikçe artan sıklıkta ağır reaksiyon bildirimleri de yine sayfalarda yer bulmuştur. Bunlar ayrı bir yazının konusudur.

Atipik kızamık – yalnız aşılılarda görülen yeni bir fenomen

Kızamık aşılarının deleteriyöz etkisi nedeniyle canlının verdiği immün yanıtta meydana getirdiği değişikliklere bağlı olarak aşılı çocukların kızamığın özellikle ağır bir çeşidini geçirdiklerini genel kamuoyu pek bilmez. Mevcut tüm geleneksel tedavi yöntemlerine dirençli bu hastalık yüksek ölüm oranına sahipti.

Bu hastalık, atipik kızamık (ATK) olarak literatüre geçti.

Rauh ve Schmidt (1965), Cincinnati’de 1963’te görülen bir kızamık salgınında karşılaşılan dokuz ATK olgusundan bahseder. Yazarlar, 1961’de üç dozluk öldürülmüş kızamık aşısını olmuş 386 çocuğu takibe alır. Bu 386  çocuktan 125’i kızamık mikrobuyla karşılaşmış ve 54’ü hastalığı kapmıştır.

Aşılılarda görülen bu yeni, atipik kızamık yüksek ateş, olağandışı döküntü ve pnömoni (zatürre) ile kendini göstermekte ve çoğu kez sağlık öyküsünde ölü kızamık aşısı bulunmaktaydı.

Rauh ve Schmidt (1965) çalışmalarının sonuç bölümünde şöyle der: “Belli ki öldürülmüş virüsten oluşmuş üç doz aşı çocukların büyük bir bölümüne, aşılamadan sonraki iki buçuk yıl içinde hastalık etmeniyle karşılaşılması durumunda koruma sağlamamıştır.”

Fulginiti (1967) de beş-altı yıl önce inaktive (ölü) kızamık virüsü taşıyan aşıyı olmuş on çocukta atipik kızamık gelişimini anlatır.

Nichols (1979), atipik kızamığın daha önce öldürülmüş kızamık virüsü aşısını olmuş bireylerin doğal kızamık enfeksiyonuna gösterdikleri hiperduyarlılık yanıtı olduğunun hakim inanış olduğunu, ancak çeşitli araştırmacılar tarafından yalnız canlı virüs aşısını olmuş çocuklarda da ATK benzeri bir hastalık görüldüğünü yazar.

Nichols, Kuzey Kaliforniya’da 1974-1975’te meydana gelen bir kızamık salgınında hekimlerden ATK teşhisiyle uyumlu semptomlar gösteren laboratuvar teyitli kızamık hastaları olduğunun bildirildiğinden bahsediyor…”Seroloji, döküntü dağılımı ve morfoloji bazında olgu kriterleri oluşturduk. Tipik kızamıkta önce saç bitimi hattında makulopapüler bir döküntü oluşur, bu kaudal olarak ilerler, yüzde ve gövdede yoğunlaşmıştır ve çoğu kez Koplik benekleri olguya eşlik eder. ATK’da ise döküntü morfolojik olarak makulopapüler, petişiyal, veziküler ve ürtikaryal bileşenlerin karışımından oluşur. Çoğunlukla ekstremitelerde başlar ve burada yoğunlaşmıştır, başa doğru ilerler ve Koplik benekleri görülmez. Hastalarda 1) dağılım ve morfolojik olarak ATK özellikleri gösteren döküntü varsa ve 2) kompleman bağlayıcı kızamık antikoru [Antijen’le reaksiyona girdiği zaman, kompleman’ı da uyararak antijen’in erimesine sebep olan antikor] titresinde dört kat veya daha yüksek oranda bir artış gözlemlenmiş veya konvalesan [nekahat devresindeki] titresi 256 ise bu olgular ATK olarak sınıflandırılmıştır.”

Süregelen kızamık salgınları, aşı öncesi devirle uyumlu şekilde insidansın arttığını göstermektedir.

Bu arada da aşılı çocuklarda kızamık görülmeye artarak devam etmiştir. Günümüzde aşının etkisizliğine dair gözlemler bana kızamığın görülme sıklığının (insidansının) artmakta olduğunu ve bundan bir 100 yıl öncesinde daha ortada herhangi bir kızamık aşısı yokken sahip olduğu azalma eğilimini kaybettiğini gösteriyor.

Conrad ve arkadaşları (1971), Amerika’da geçmiş dört sene içerisinde kızamığın dinamiklerini araştırıyor ve sonuç olarak kızamığın yükselişte olduğunu ve “eradikasyonun, tabii şayet böyle bir şey mümkünse, şu an için oldukça uzak bir gelecekte mümkün olabileceğini” söylüyor.

Barratta ve arkadaşları (1970), Florida’da 1968 Aralık ayından 1969 Şubat ayına kadar süren kızamık salgınını araştırıyor ve bunun sonucunda aşılı ve aşısız çocuklarda kızamık görülme sıklığı arasında belirgin bir fark bulmuyor.

Amerika’da ve dünyada yüksek aşılama oranlarına sahip diğer tüm ülkelerde 1980’li yıllar boyunca da tam doz aşılanmış çocuklarda kızamık görülmeye devam ediyor.

Robertson ve arkadaşları (1992) bunu 1985 ve 1986’da yayımladıkları çalışmalarında belirtiyor. Amerika’da daha önce kızamık aşısı vurulmuş okul çağındaki çocuklarda tam 152 kızamık salgını başgösteriyor. “Her 2-3 senede bir, aşı kapsayıcılığından bağımsız olarak kızamık olgularında ani artışlar yaşanmaktadır.”

Sonuç olarak: büyük ölçüde aşısız bireylerden oluşan Amişlerde (dini gerekçelerle aşıyı reddediyorlar), 1970’ten 1987 Aralık ayına kadar tam 18 yıl boyunca tek bir kızamık vakası dahi bildirilmiyor (Sutter ve arkadaşları 1991). Şayet aşılama olmasaydı Amişler dışındaki topluluklarda da büyük ihtimalle benzer bir durum gözlenecekti ve hatta kızamığı ayakta tutup yaşatan şey bizzat aşıları olmuştur. Hedrich’e (1933) göre, kızamık oluşumunun 2-3 yıl ila 18 yıla uzanan periyodlar halinde bir dizi dinamiği bulunmaktadır, kaldı ki bu saptama daha sonra aşısız Amişlerde de aynen görülmüştür.

MMWR (2009) [Amerikan CDC kurumu tarafından haftalık olarak tutulan morbidite ve mortalite raporunda] hekimlere CDC (Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi) tarafından Amerika’da görülmekte olan kızamık salgınlarıyla mücadelede aşının önemini bir kez daha hatırlatıldığı yazar. 2008 yılında 1 Ocak ve 15 Nisan tarihleri arasında 64 kızamık vakası kaydedilir.

9 Temmuz 2010 tarihli Voice of America dergisi “Afrika’daki kızamık salgınlarının kazanımları tehdit ettiğini” yazar. “…Sahraaltı Afrika’da 2009 haziranından bu yana yaklaşık 90,000 kızamık vakası görülmüş ve 1,400 ölüm yaşanmıştır.”

Shi ve arkadaşları (2011) Çin’deki kızamık insidans oranları ve kızamık suşlarının çağdaş H1 genotipinin filogenetik araştırmasını sunarlar, zira geçmiş 10 sene içinde Çin’de kızamık insidansı artmıştır.

Avrupa Bağışıklama Haftası süresince (25 Nisan 2011) Avrupa çapında geniş bir kızamık salgını ortaya çıkar. DSÖ’nün basın açıklamasına göre 30 ülkede 6,500 kızamık olgusu bildirilmiştir.

MMWR Haftalık Raporu 2012; 61: 253-257’e göre 2011‘de kızamık insidansında dört katlık bir artış yaşanmıştır. Bu raporda verilen rakamlar küçükmüş gibi gözükse de gerçek rakamların çok daha yüksek olduğundan şüphem yok. Burada suç yurtdışından ülkeye girenlerin taşıdığı kızamığa atılmıştır. [Aşı kızamıklı biriyle temasta korusun diye yapılmıyor muydu?]

Çalışmadığı ortada, hatta tehlikeli olan bu aşıları vurmaktan vazgeçmek yerine rapel doz aşıları, yani bir işe yaramayan kızamık aşılarından birkaç doz daha vurulması ve yeni aşı geliştirilmesi öneriliyor.

Linnemann ve arkadaşları (1973), yaptıkları araştırmanın sonucunda kızamık aşılarının çocuklarda düzgün immünolojik yanıt oluşturmadığına hükmediyor.

Black ve arkadaşları (1984), yeniden aşılamanın etkisizliği üzerine farklı yazarlar tarafından yayımlanmış çalışmalardaki verileri özetliyor. Bu yazarlar “tekrar aşılanan çocuklarda “antikor tirelerinin birkaç ay sonra oldukça düşük seviyelere düşebildiğini ve iki kez aşılanmış çocukların çok daha hafif de olsa klinik tanı alacak şekilde kızamık geçirebildiğini” göstermiştir. Yazarlar sonuç olarak, “bu şekilde çocuğun immünolojik olarak sensitize edilmiş (hassaslaştırılmış) olması, ancak enfeksiyona karşı bağışık olmaması durumuna ‘yetersiz bağışıklanma’ diyoruz” demiştir.

ABD’de 1 Ekim 1982’de kızamık eradikasyonu için temelden yoksun iyimserlik

Screenshot from 2013-09-25 16:03:19Kızamık aşılamasının başarısızlığı ortada olmasına rağmen 1978 ekiminde Sağlık Bakanı joseph A. Califano Jr.’dan şu açıklama geliyor: “Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Ekim 1982 tarhine kadar kızamığı ortadan kaldıracak bir seferlik ilan ediyoruz.”

Tahmin edilebileceği gibi, gerçekçi olmaktan uzak bu plan yüzüstü yere çakılıyor: 1982’yi takip eden yıllarda ABD, ağırlıklı olarak aşılanmış popülasyonlarda olmak üzere tekrar tekrar büyük ve hatta daha uzun süreli kızamık salgınlarıyla vuruluyor. Önce “1963’ten 1967’ye kadar yüzbinlerce çocuğa vurulmuş olan etkisiz, formalinle inaktive edilmiş (öldürülmüş) kızamık aşısı” suçlanıyor. Oysa bu ilk aşı yerine iki doz ‘canlı’ kızamık virüsü aşısı’ vurulmaya başlanmasına ve aşının vurulma yaşı değiştirilmesine rağmen kızamık başgöstermeye ve salgınlar oluşturmaya devam ediyor.

Gelen bu uyarılar dikkate alınmıyor. İsviçreli doktorların (Albonico ve arkadaşları 1990) ifade ettiği gibi, “çocuk hastalıklarına karşı eskiden beri hakim olan sağduyulu ve mantıklı yaklaşımımızı kaybettik. Bugünkü uygulamada organizmanın savunma mekanizmasını güçlendirmek yerine ateş ve semptomlar umarsızca bastırılmakta. Bunun da olumsuz sonuçları gözlemlenmektedir”.

Transplasental bağışıklık geçişinin aşılama ile yok edilmesi

Amerika’da kızamık aşısı devreye girer girmez pekçok araştırmacı, çocukluklarında aşılanmış annelerden doğacak gelecek nesilllerin, anneden bebeğe transplasental yoldan geçen bağışıklıktan mahrum kalacağını ve kızamık ve diğer hastalıkları fazla erken yaşta kapacağını söylemiş, bu konuda yetkilileri uyarmıştır.

Lennon ve Black (1986), “aşı çağında doğmuş kadınlarda, yaşça daha büyük kadınlara oranla hemaglütanasyon önleyici ve nötralize edici antikor titrelerinin daha düşük olduğu”nu göstermişti. Aynı şey boğmaca için de geçerliydi. Bu bulgu daha aşılama yaşına gelmeden neden bu kadar çok bebeğin bu hastalıkları, özellikle de dillerden düşürmedikleri boğmacayı geçirmeye başladığını açıklıyor.

Kızamık aşılamasına bağlı dengesiz kolesterol değerleri

Toplu kızamık aşılamasına geçilmesinden kısa süre sonra tıbbi yayınların sayfalarını, küçük çocuklarda görülmeye başlanan yüksek kolesterol değerleri ile lipidlerde yüksek-düşük densite oranlarındaki dengesizlikle ilgili dile getirilen endişeler doldurmaya başladı.

Vikari ve arkadaşları (1979. Kızamık ve kızamık aşısının serum kolesterolüne etkisi. Lancet; Şubat 10: 326), yayınlarında Dr. Matthews ve Dr. Feery’nin (1978) “influenza (grip) aşısından sonra serum toplam kolesterolünde artış ile HDL kolesterolde düşüş gözüktüğü” bildirimine yer veriyor. Viral antijenlerle aşılama veya doğal virüs enfeksiyonlarının lipid seviyelerindeki değişimde rolü olabileceğini söylüyorlar.

Ayrıca çalışmalarında şu bildirim yer alıyor: “(Ortalama yaşı 2 olan) 97 çocukta kızamık aşılamasından (Rimevax, R.I.T, Belçika) önce  ve aşıdan 6 hafta sonra olmak üzere kandaki serum toplam kolesterol değerlerini ölçtük. Çocuklar kendi isteklerine göre beslendi. Antikor titrelerine hemaglütinasyon önleme işlevine göre bakıldı, serum kolesterolü Leppilnen metodu ile ölçüldü.  Çocuklardan alınan numuneler aynı seri içinde ölçüldü.”.

“Beş çocukta aşılama sonrası serum kolesterolünde olağandışı yüksek rölatif artış (%40 veya üzeri) tespit edildi, ancak mutlak değerlerin normal sınırlar içinde kaldığı gözlendi. İlk kolesterol değerleri veya kolesterol değerlerindeki değişim ile kızamık antikoru yanıtları arasında herhangi bir korelasyon bulunmadı. 2 çocukta aşılamadan 8 ve 10 ay sonra yapılan ölçümlerde serum kolesterolündeki rölatif artışın halen sürdüğü görüldü. Doğal kızamık enfeksiyonundan sonraki ortalama serum kolesterolü, belirtiler ortaya çıktıktan 1 ila 7 gün sonra alınmış numunelerde düşük çıktı…”

Vikari ve arkadaşları (1979) şu sonuca varıyor: “Elde ettiğimiz veriler, doğal kızamık enfeksiyonunun hastalığın akut evresinde serum kolesterolü değerlerini düşürdüğünü göstermektedir. Bu bulgu, tatarcık virüsü ile deneysel enfeksiyonun en az 10 gün süreyle serum kolesterolü değerlerini düşürdüğünü tespit eden Lees ve arkadaşlarının gözlemleriyle uyuşmaktadır. Kızamık aşılaması ve başka virüs aşılamalarından sonra da kolesterol seviyesinde aynı tip bir düşüş oluşup oluşmadığı netleştirilmelidir. Bizim gözlemlerimiz Matthews ve Feery’nin 1978’te yaptıkları, doğal virüs enfeksiyonu veya viral antijenlerle aşılamanın insanda serum lipid seviyelerinde değişime yol açtığı görüşünü desteklemektedir”.

Bell ve arkadaşları (2012) şöyle diyor: “Avustralya’da okul çağı çocukları arasında yaptığımız geniş çaplı araştırmada, Amerikan verileriyle karşılaştırıldığında daha yüksek oranda anormal lipid profiline rastladık. Ayrıca çoğu çocuk, Avustralya’da çocuklar için belirlenmiş sağlık normlarının dışında seviyelere sahip. Bu seviyelerin ileride karşılaşılacak kardiyovasküler riskle ilişkisini anlayabilmek için Avustralyalı çocukların yetişkinliğe uzanan lipid profillerini takip edecek bir çalışmaya ihtiyaç vardır”.

72 sayfalık doktora tezinde Louise Strandberg (2009), beslenme, obezite ve bağışıklık sistemi arasındaki etkileşimi son derece ayrıntılı bir şekilde çalışmıştır.

Tezindeki şu ifadelere dikkat etmek gerekir: “1950’li yıllarda Batı dünyasında gıdadan alınan yağın kardiyovasküler hastalıklara yol açabileceği ilk defa kabul görmüştür. Oysa Grönland eskimolarının yüksek miktarda yağ tükettiği ve buna rağmen kardiyovasküler hastalık insidansının çok düşük olduğu bilinmekteydi. 1970’lerde Bang ve Dyerberg, eskimolarda “iyi kolesterol” olarak bilinen yüksek yoğunlukta lipoprotenler haricindeki kolesterol ve lipoproteinlerin düşük seviyelerde olduğunu tespit etti…kardiyovasküler hastalık gelişiminde besinlerden alınan yağın niceliği değil, niteliği önemlidir”.

Bu tespitler aşısız eskimo neslini temsil ediyor.

Tıp araştırmaları baz alındığında mantıken çıkarılacak sonuç, çocuklarda gözlemlenen anormal kolesterol ve trigliserid seviyelerinin önemli primer nedenlerinden birinin invasif bir tıbbi müdahale olan aşılama olabileceğidir.

Screenshot from 2013-09-25 15:14:22

 

İlgili Makaleler

Rauh LW, and Schmidt R. 1965. Measles immunization with killed virus vaccine. Am J Dis Child; 109: 232-237.

Fulginiti VA, Eller JJ, Downie AW, and Kempe CH. 1967. Altered reactivity to measles virus. Atypical measles in children previously inoculated with killed-virus vaccines. JAMA; 202 (12): 1075-1080.

Scott TF, and Bonanno DE 1967. Reactions to live-measles-virus vaccine in children previously inoculated with killed-virus vaccine. NEJM; 277 (5): 248-251.

Barratta RO, Ginter MC, Price MA, Walker JW, Skinner RG. et al. 1970. Measles (Rubeola) in previously immunized children. Pediatrics; 46 (3): 397-402.

Conrad JL, Wallace R, and Witte JJ. 1971. The epidemiologic rationale for the failure to eradicate measles in the United States. Am J Publ Health; 61 (11):2304-2310.

Linnemann CC, Hegg ME Rotte TC et al. 1973. Measles MgE response during re-infection of previously vaccinated children. J Pediatrics; 82: 798-801.

Gustafson TL, Lievens AW, Brunell PA, Moellenberg RG, Christopher BS et al. 1987. Measles outbreak in a fully immunized secondary-school population. NEJM; 316 (13): 771-774.

Black EI, Berman LL, Reichelt CA, de Pinheiro P et al. 1984. Inadequate immunity to measles in children vaccinated at an early age: effect of revacination. BULL WHO; 62 (92): 315-319.

Robertson SE, Markowitz LE, Dini EF, and Orenstein WA. 1992. A million dollar measles outbreak: epidemiology, risk factors, and selective revaccination strategy. Publ Health Reports; 197 (1): 24-31.

Sutter RW, Markowitz LE, Bennetch JM, Morris W, Zell ER and Preblud WSR. 1991. Measles among the Amish: a comparative study of measles severity in primary and secondary cases in households. J Infect Dis; 163: 12-16.

Hedrich AW. 1933. Monthly estimates of the child population “susceptible” to measles, 1900-1931, Baltimore, MD. Am J Hygiene: 613- 635.

Lennon and Black 1986. Maternally derived measles immunity in era of vaccine-protected mothers. J Pediatr; 108 (1): 671-676.

Matthews and Feery 1978, Lancet ii: 1212-1213.

Bell et al. (2012. Lipids in Australian children: cause for concern? 2005-2007 Busselton Health Study. J Paediatr & Child Health; Oct 2012: 863-953).

Kızamık Gerçekleri – Hilary Butler

Kızamık Gerçekleri – Hilary Butler

Screenshot from 2013-09-21 20:39:52

 

Öksürük, burun akması ve ateşlenmenin ilk safhalarında kızamıklı bir çocukta mavimsi-beyaz tuz granülüne benzer KOPLİK LEKELERİ görülür. Bunlar en belirgin şekilde yanak içlerinde, üst azı dişleri hizasında çıkar, ancak dişetlerinin herhangi bir yerinde de oluşabilir. Birkaç gün boyunca kalacak bu lekeler sadece kızamıkta görülür. (Medicine International, 1984, sf 20, İnsanda Viral Hastalıklar, 83. Baskı, sf 412.) Teşhis için bunca basit ve spesifik bir belirti dururken eziyetli kan tahlillerini niye yaptırasınız ki?

Screenshot from 2013-09-21 14:41:21

KOPLİK benekleri varsa çocuğunuzu hastalığın bu ilk aşamasında doktora götürmemelisiniz, zira hastalığın en bulaşıcı safhasıdır bu. Çok gerekiyorsa doktorunuzu telefonla arayabilirsiniz, ancak bu noktada doktorun tıbben yapabileceği hiçbir şey olmadığı gibi verebileceği bir ilaç da yok. Yapılan çalışmalar bulaşıcılığın en yüksek olduğu bu evrede hasta sağlık ocağına, muayenehaneye veya hastaneye götürüldüğü takdirde, kızamığın esas tehlikeli olduğu popülasyon grubu, yani hastalar, immün yetersizlikten muzdarip yetişkinler, bebekler ve diğer çocukların sağlığının riske sokulacağını gösteriyor.  (Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, Aralık 95; Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, Ocak 93; Maryland Tıp Dergisi, Ekim 91.)

Kızamığa bir “çare” var. Adına A vitamini diyoruz…Morina balığı karaciğer yağı (cod-liver oil). Ta 1932’de doktorlar bu yağla hastane ölümlerini %57 oranında aşağı çekebiliyorken, antibiyotiklerin moda olmasıyla beraber A vitamininin pabucu 80’lerin ortasına dek dama atılmış oldu.

Screenshot from 2013-09-21 15:01:09

Yakın zamanda yayımlanmış bilimsel çalışmalar Amerika’da hastane yatışı gerektiren kızamık olgularının %72‘sinde A vitamini eksikliği bulunduğunu, eksiklik ne derece ileriyse komplikasyon ve ölüm oranlarının da o derece ileri olduğunu ortaya koyuyor. (Pediatric Nursing, Eylül/Ekim 1996.) Ancak gelin görün ki Yeni Zelanda’da doktorlar ve hastaneler tedavide A vitamini kullanmıyor bile.

(ED-NOT: Kızamıklı çocuklarda gelişen ışığa hassasiyet veya göz ağrısı gibi şikayetler, vücudun enfeksiyonla mücadele etmek için rezervdeki tüm A vitaminini kullanıp bitirdiğini ve A vitamini desteğine ihtiyaç olduğunun belirtisidir.)

GERÇEK: Yıl 1991; 12 ayın altındaki 4 aşısız çocuk pnömoni/ensefalit’ten ölüyor. Aşılanmış 2 çocuk da ensefalitten ölüyor.

GERÇEK: Bu çocuklara A vitamini tedavisi uygulanmadı (Soru: Uygulanmış olsa kurtulma şansları olur muydu?) 

Sağlık Bakanlığı, aşılı çocukların korunması için aşılanmamış sağlıklı çocukların aşılılardan uzak tutulması gerektiğini söylüyor. Aynı bakanlık bize bir yandan aşıların çocukları koruduğunu da söylüyor, Öyleyse bu çocuklar zaten aşının “koruma”sı altında değil mi? Cevap, hayır. 1991’de görülen kızamık olgularının %60’tan fazlası “aşılı” çocuklardaydı.

Soru: Eskiden çocuklarda kızamık yaygın olarak görülmez miydi? Sağlık Bakanlığı’nın cevabı: “Evet görülürdü, çünkü eskiden bağışıklama çalışmaları yaygın değildi…. Kızamığa bağlı ölüm ve hastane yatışlarının kaydı tutulmazdı.”

GERÇEK: Aşılanmış çocuklar hala kızamık kapıyor. Ölüm ve hastane yatışı istatistikleri 120 seneden beri tutuluyor. Kızamık ölümlerindeki düşüşü gösteren grafikten anlaşılacağı gibi kızamık aşısının ölüm oranlarındaki düşüşle hiçbir ilgisi olmadığı gibi, kullanıma girdiğinden beri oluşan salgınlarda hastaneye kaldırılan çocuk sayısına da herhangi bir etkisi yok. (Parlamento Yayınları, Ekler, Resmi Almanak, “Sağlık Trendleri” ve Bağışıklama Elkitabı gibi Sağlık Bakanlığı yayınları. Ayrıca, Herald ve Metro’da daha önce yayımlanmış grafikler)

Ebeveynlerin Bilmeye Hakkı Olduğu Bazı Gerçekler:

  • İngiltere’de okul çağındaki 7.1 milyon çocuğunun aşılandığı benzer bir kampanya, Dawbarns adlı bir avukatlık firmasının ([email protected]), aşağıdaki vakalar için İngiltere Sağlık Bakanlığı’na dava açmasıyla sonuçlandı:

Otizm (202),
Crohn’s hastalığı ve diğer ağır kronik mide problemleri (110)
Epilepsi (97)
İşitme ve görme sorunları (40)
Artrit (42)
Kronik Yorgunluk Sendromu (24)
Diyabet (9)
Guillain-Barre sendromu (9)
Kronik Trombositopeni (5)
Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE) {3)
Wegener Granülomatozu (2)
Multipl Skleroz (1)
Ölüm (14)

KAYNAK: Dawnbarns bilgi formu

  • Çocukların aile doktorları ve gördükleri diğer uzman hekimler basın önünde çocuklara destek verdiklerini açıkladılar.
  • Yeni Zelanda ve İngiltere Sağlık Bakanlıkları bu vakaların mevcudiyetini inkar etmekte (YZ Sağlık B. basın açıklaması, ve BMJ’de yayımlanmış makale) ve giriştikleri KORUMA HAREKATI’nın (operation safeguard) İngiltere’de kızamığı ortadan kaldırdığını ileri sürmekte. 1996 ekim ayında İngiltere bir KKK pekiştirme dozu kampanyasına daha başladı.
  • Aşı daha kullanıma girmeden önce gelişmiş ülkelerin hepsinde kızamık ölümleri neredeyse tümden ortadan kalkmıştı – hastalık insidansındaki düşüş grafikleri için buraya bakınız.
  • Sağlık Bakanlığının aşılanmış 540,000 çocukta tuttuğu kayıtlara bakacak olursak:

81,000 döküntü çıkarma ve ateşlenme vakası,

5,400 parotid/kulakaltı tükürük bezi şişiği (kabakulak),

216 febril konvülsiyon (ateşli havale),

18 trombositopeni (kırmızı kan hücresi tahribatı),

Kronik trombositopeni vakaları,

5 Aseptik Menenjit,

1 Merkezi Sinir Sistemi hasarı,

Bazıları kronikleşmeye giden 15,420 geçici eklem ağrısı (artralji) vakası görülmüştür. (sf 95, Sağlık Bakanlığı Elkitabı)

  • Almanya, raporlama sistemine gelen aşılanan her 2,500 kişide 1 nörolojik komplikasyon ve 17,500 aşılamada 1 abortif ensefalopati bildirimlerinden dolayı kızamık için rutin aşılama uygulamamıştır. (FDA Teknik Raporu, 1980)

Almanlar, aşılamadan bağımsız olarak hastalığın şiddetinde ve ölüm oranlarındaki gerçekleşen düşüşün ışığında aşılamanın getireceği riski fazla bulmuşlardır. Aynı şey Yeni Zelanda için de geçerli olmasına rağmen ebeveynlere bu söylenmemektedir. (ED-NOT: KKK karma aşısı yine de bugün Alman çocukluk çağı aşı takviminde yer almaktadır. İsviçre’de, üç canlı virüsün tek enjeksiyonda verildiği bu karma aşının çocuklar için fazla riskli olduğu gerekçesiyle 500 kişilik bir hekim topluluğu dernek oluşturarak hükümetin KKK aşısını takvime almaması için çalışmalarda bulunmuştur.)

  • Aşı öncesi dönemde bebeğin anneden aldığı antikorlar 15 aya kadar koruma sağlar, kızamık daha ziyade 5 – 9 yaşları arası geçirilir ve 15 yaş civarı kızamık geçirip kanında koruyucu antikor taşıyan çocukların oranı %99‘u bulurdu. (YZ Tıp Dergisi 27 Mayıs 1987) Şimdilerde bu seviye kaçlardadır kimse bilmiyor, ancak Amerika’ya bakılacak olursa oldukça ağır seyredebilen ‘yetişkin kızamığı’ artık oldukça sık görülüyor.
  • Aşılanmış anneler bebeklerine koruyucu antikor aktaramıyor, bu yüzden de kızamığın riskli olduğu küçük bebekler artık korumasız. (Washington Post, 22 Kasım 1992, Pazar)
  • 1991’de ABD’de görülen kızamık salgınında ölenlerin yarıdan fazlası aşılıydı ve ölümlerin çoğu immün yetmezliği olan kişilerde görüldü. (Washington Post 14 Haziran 1991, BMJ, 11 Mayıs 1991)
  • Yeni Zelanda’da doktorlar veya hastaneler kızamık tedavisi için A Vitamini kullanmadıklarından vakaların çoğu olması gerektiğinden çok daha ağır seyrediyor.
  • Afrika’da, doğal yoldan kızamık geçirmiş  çocuklarda aşılı yaşıtlarına oranla yüzde elli daha az astım, alerji ve egzema görülüyor.  (Lancet, 29 Haziran 1996)
  • Hafif veya orta şiddette sedef hastalığından (psoryaz) muzdarip çocuklar doğal yoldan kızamık geçirdiklerinde çoğu kez psoryaz ortadan kalkıyor. (3 adet tıbbi çalışma)
  • Vücudunda maternal antikorlar olduğu halde aşılanmış bebeklerde veya kızamığı gama globülinle baskılanmış kişilerde immünoreaktif hastalıklar, sebasöz (yağ bezi salgısı (sebum) ile ilgili) cilt hastalıkları, dejeneratif kıkırdak doku ve kemik hastalıkları ile belirli bazı tümörler daha sık görülmektedir. (Lancet, 5 Ocak 1985)

Soru: Antikor taşıdığı halde yeniden aşı vurulan çocukların başına acaba ileride neler gelebilir?

  • Kanunen aşı ürün bilgisini alıp eve götürebilir ve herhangi bir karra vermeden önce dikkatlice okuyabilirsiniz..
  • Yeni Zelenda’da [ve Türkiye’de] ebeveynler çocuklarına aşı yaptırıp yaptırmama konusunda seçim özgürlüğüne sahipitir.

 

Çocuğunuza KKK aşısını yaptırmaya karar verip de çocuğunuzda normal olmadığını kesinkez bildiğiniz herhangi bir sorunla karşılaşırsanız çok acele doktorunuza veya hastaneye gitmelisiniz. Yeni Zelenda için ebeveynler bir H 1574 formu doldurmalı, doğru tıbbi kayıtları dosyaya dahil ettiğinden emin olmalı, bizzat kendi imzalayıp ve mutlaka fotokopisini alıp CARM’a göndermelidir. Kalıcı herhangi bir hasar oluşması durumunda bu belgeler olmadan aşı tazminatı hakkından yararlanamazsınız.

(ED-NOT: Türkiye’de aşıya bağlı komplikasyon ve ölümler için benzer bir tazminat programı olmadığını biliyoruz ancak yine de anne-babalar geçirilen aşı reaksiyonunu doktorun Türkiye ASİE- Aşı sonrası istenmeyen etki bildirim sistemine mutlaka bildirmesini sağlamalı, bildirmiyorsa bizzat kendileri ASİE’ye bildirimde bulunmalıdır.)

Hilary Butler’ın ‘Kızamık: Hakiki Gerçekler’ başlıklı yazısından bölümler kullanılmıştır.

 

Kızamık Gerçekleri – Dr. Mendelsohn

Kızamık Gerçekleri – Dr. Mendelsohn

Screenshot from 2013-09-19 21:32:24

Dr Mendelsohn’un geniş kitlelerin beğenisini kazanmış, kesinlikle tavsiye ettiğimiz kitabıyla ilgili bilgi için buraya tıklayınız.

KIZAMIK – Dr. Robert S. Mendelsohn

Rubeola veya İngiliz kızamığı olarak da bilinir, bulaşıcı viral bir hastalıktır. Hastalığın başlangıcında kişi kendini yorgun hisseder, hafif ateşle birlikte baş ve sırtta ağrı vardır. Gözlerde kızarıklık oluşur ve ışığa hassasiyet oluşabilir. Üçüncü veya dördüncü güne kadar ateş yükselerek yaklaşık 40°C’ye ulaşır (Dr. Mendelsohn’un yukarıda tanıttığımız şahane kitabında, ateşin enfeksiyonlara karşı mücadeledeki rolü ve önemi ile Tylenol/Paracetamol gibi ateş düşürücü ilaçların bu sürece zararlı etkileri üzerine ayrı bir bölüm bulunmaktadır.) Bazen ağız içinde küçük beyaz noktacıklar görülebilir, aynı zamanda saç çizgisinin altında ve kulak arkalarında küçük pembe benekler ortaya çıkar. Bu kabarcıklar yaklaşık 36 saat içinde aşağıya doğru tüm vücudu kaplayacak şekilde yayılır. Pembe benekler kümeli halde görülebilir ancak üç ila dört gün içinde azalarak kaybolurlar.

 

Screenshot from 2013-09-19 21:56:46

Kızamık, döküntü ortaya çıkmadan evvelki üç ila dört günlük süre de dahil olmak üzere toplamda yedi veya sekiz gün bulaşıcı özelliktedir. Yani bu durumda, çocuklarınızdan biri kızamığı kaptıysa, diğerlerinin siz daha birincisinin hasta olduğunu anlamadan kızamık virüsüne maruz kalması muhtemeldir.

Kızamık yatak istirahati, ateşe bağlı dehidrasyonu önlemek için sıvı takviyesi ve kaşıntıyı almak için de kalamin losyon veya mısır nişastası banyosu haricinde bir tedavi gerektirmez. Çocukta fotofobi, yani ışık korkusu oluşursa yatak odasının perdeleri örtülmek suretiyle ortam karartılır. Ancak, yaygın efsanenin aksine, bu hastalıkta kalıcı körlük tehlikesi yoktur.

Kızamığı önlemek için verilen aşı KKK inokülasyonun bir bileşenidir.  Hekimler, 1,000 vakada 1 oranında görüldüğünü söyledikleri kızamığa bağlı ensefaliti önlemek için aşılamanın gerekli olduğunu savunur. Onyıllardır kızamık vakaları ile haşırneşir olmuş bir hekim olarak ben ve benimle birlikte pekçok diğer pediyatrist meslektaşım bu istatistiği şüpheyle karşılıyoruz. 1/1000’lik insidans belki yoksul bir çevre ve malnütrisyon koşullarında yaşayan çocuklar için geçerli olabilir, ancak orta ve üst gelir düzeyindeki katmanlarda, kızamığın kendisinden kaynaklı uyku halini saymazsak, gerçek ensefelati insidansı muhtemelen daha ziyade 1/10,000 veya 1/100,000 oranlarındadır.

Kızamık ensefelatiyle sizi korkutacak bir doktorun size bunu önlemek için kullanılacak aşının taşıdığı tehlikelerden bahsetmesini pek bekleyemezsiniz. Kızamık aşısı ensefalopati [beyin dokusunda dejeneratif değişikliklerle belirgin herhangi bir beyin hastalığı] ve beynin sertleşmesine neden olup kesin ölümcül olan SSPE (subakut sklerozan panensefalit) gibi bir dizi başka komplikasyonla ilişkilendirilmiştir.

Kızamık aşısıyla ilişkilendirilmiş diğer nörolojik ve bazen ölümcül hastalıklar arasında ataksi (kas hareketlerini koordine edememe hali), zeka geriliğiaseptik menenjitnöbet bozuklukları (epilepsi) ve hemiparezi (vücudun bir taraf kaslarında görülen güç azlığı; tek taraflı parazi) bulunur. Aşıya bağlı sekonder komplikasyonlar ise bundan daha da ürkütücü olabilmektedir. Bunlar ensefalit (beyin iltihabı)genç diyabeti (jüvenil diyabet), Reye sendromu ve multipl skleroz‘dur.

Aşının koruduğuna dair elimizde ikna edici kanıt olsaydı bile, ki yoktur, kızamık aşılamasının taşıdığı riskler benim için yine de kabul edilemezdir. Hastalığın görülme sıklığında belirli bir düşüş olmuştur, evet, ancak bu aşı ortaya çıkmadan çok önce başlamış bir durumdur. 1958’de ABD’de yaklaşık 800,000 kızamık vakası görüldü, ancak 1962’ye-aşı ortaya çıkmadan bir önceki seneye- gelindiğinde insidans 300,000 vaka azalmıştı bile. Bunu takip eden dört sene boyunca, çocuklar bir taraftan herhangi bir koruma sağlamayan ve hatta daha sonra uygulamasına son verilen “ölü virüs” aşısını olurken, kızamık insidansı bir 300,000 vaka daha düşüş gösterdi. 1900’de kızamıktan ölüm oranı 100,000 kişide 13.3’tü. İlk kızamık aşısı daha ortaya çıkmamışken, 1955’te, ölüm oranı yüzde 97.7 azalarak 100,000’de 0.03’e düşmüştü.

Screenshot from 2013-09-19 20:29:43Grafiğin alındığı KAYNAK  [ABD’de 1900 – 1984 arası 100,000 kişi başına düşen Kızamık Ölüm Oranları; kızamık aşısı 1963 yılında kullanılmaya başlanıyor]

Salt bu rakamlar bile kızamığın aşı devreye girmeden önce yok olma yoluna girdiğinin çarpıcı kanıtıdır. Bu size yeterince ikna edici gelmiyorsa bir de şunu düşünün; 1978’de otuz eyaleti kapsayan bir araştırmaya göre kızamık geçirmiş çocukların yarısından fazlasının gerekli dozda aşılanmış olduğu ortaya çıkmış. Dahası, Dünya Sağlık Örgütü‘ne göre, aşılanmamışlara oranla kızamık aşısını olmuş kişilerin kızamığa yakalanma şansı neredeyse on beş kat daha fazla.

Peki ama niye bu gerçeklere rağmen doktorlar bugün hala bu aşıyı yapıyorlar diye sorabilirsiniz. Kızamık aşısının piyasa sürülmesinden on dört sene sonra Kaliforniya’da yaşanmış bir olay sorunuzun yanıtı olabilir. O yıl Los Angeles’te ağır bir kızamık salgını görülüyor ve Toplum Sağlığı Merkezi’nin bir yaş altında kızamık aşılamasının hiçbir işe yaramadığı ve zararlı olabileceği yönündeki uyarısına rağmen ebeveynler altı ay ve üstündeki tüm çocukları aşılatmaya zorlanıyorlar.

Los Angeles’taki dotorlar ellerine geçirebildikleri her çocuğa rutin bir şekilde kızamık aşısı yapma yoluna giderken, immünolojik yanıtsızlık (vaccine failure) ve ‘geç etkili virüs’ (yavaş virüs/slow virus) gibi tehlikelerden haberdar birkaç yerli hekim kendi bebeklerini aşılamamayı seçiyor. Bu gerçeklerden haberdar edilmemiş hastalarının aksine bu hekimler tüm canlı virüs aşılarında, özellikle de kızamık aşısında bulunan “geç etkili virüsler”in insan dokusunda yıllarca saklanma kabiliyeti olduğunun farkındaydı. Dokulara yerleşmiş bu virüsler daha sonra ensefelati, multipl skleroz ve hatta kanser oluşumu ve ilerlemesine potansiyel kaynak olarak karşımıza çıkıyordu.

Kendi yedi aylık bebeğini aşılamayı reddeden Los Angeles’lı bir doktor şöyle diyordu: “Aşı virüsü fakir bir koruma sağladığı gibi bir de vücutta uzun süre kalıp da hakkında pek bir şey bilmediğimiz bir şekilde etki ederse diye korkuyorum.” Kendi çocuğu için bu taşıdığı bu endişeler ise doktorumuzun bakımındaki diğer bebeklere aşıyı vurmasına mani olmuyor. Bu çelişkili tutumu ise şöyle rasyonelize ediyor hekim: “Bir ebeveyn olarak kendi çocuğumla ilgili seçim yapma lüksüne sahibim. Bir hekim olarak ise… hem kanunen hem de meslek kuralları gereği yapmam gerektiği söyleneni kabul etmeye mecburum, tıpkı bütün şu Domuz Gribi işinde yapmaya mecbur kaldığımızda olduğu gibi.”

Belki artık sıradan ebeveynler ve çocuklarının da doktorların bu lüksüne sahip olmasının vakti gelmiştir.

KAYNAK