AŞI SÖYLENCESİ 10:
“Halk sağlığı yetkilileri mutlak surette halkın sağlığını ve çıkarını gözetir…”
…öyle mi gerçekten?
Aşılama tarihçesi aşıları hastalıkların yılmaz muzafferleri olarak gösteren kandırmacalarla dolu. Oysa aşıların halihazırda düşüşe geçmiş hastalık oranlarına etkisi yok denebilecek kadar az, hatta bazı durumlarda hastalıkların ortadan kalkmasını geciktirici veya seyri tersine çevirici etkileri olmuş. İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın, uygulamada hastalığa konacak teşhisin kişinin aşılanma durumuna göre belirlendiğini kabul ettiğini biliyoruz; hastalığı kapan kişi ilgili aşıyı olmuşsa başka bir teşhis alıyor, hastane kayıtları ve ölüm sertifikaları da buna göre değiştiriliyor. Bugün bile çoğu hekim aşılı çocuklarda aşının koruduğu varsayılan hastalık görüldüğü takdirde teşhisi bu yönde koymayı reddetmekte, bu durumda da haliyle aşıların başarı “efsane”si sürüp gitmekte.
Çıkar çatışması aşı endüstrisinin normu halinde. FDA ve CDC’nin aşı danışma kurulu üye ve başkanlarından bazıları, aşıları üreten ilaç şirketlerinde hisse sahibi; her iki kurumun danışma kurulu üyeleri, değerlendirmeye alınan veya çıkacak karardan etkilenecek olan aşıların bizzat patent sahibi. CDC, aşı danışma kurulu üyelerinin hepsine yılda bir defaya mahsus olmak üzere çıkar çatışmasından feragat izni vermekte ve çıkacak karardan maddi bir çıkarı bulunsun bulunmasın üyelerin oy kullanma öncesindeki toplantı ve tartışmalara tam iştirakini sağlamakta(70).
Aşıya bağlı istenmeyen etkiler ve menfaat çatışması konusundaki endişeler Amerikan Hekimler ve Cerrahlar Birliği’nin ulusal kongreye “aşılanma mecburiyetine moratoryum kararı alınması ve hekimlerin aşı kullanımı ile ilgili gerçek manada “aydınlatılmış rıza”ya başvurmaları” yönünde bir karar önergesi sunmasıyla sonuçlanmış. AHCB’nin 2000 ekimindeki yıllık toplantısında oybirliği ile onaylanan karar önergesinde yer alan bazı ifadeler şöyle:
“Potansiyel yan etkileri bilinmediği halde çocuklar giderek genişleyen aşı takvimindeki aşıları olmaya mecbur tutulmaktadır”;
“Pekçok aşı güvenlik açısından yeterince test edilmemiş olup, deney verileri bağımsız kişilerce incelemeye açık değildir; bu durumda aşıların kitlesel olarak uygulanması “insan deneyi“ne eş olup, Nürnberg İlkeleri gereğince gönüllü aydınlatılmış rızaya dayandırılması gerekir.”;
“Aşıların onay ve ‘tavsiye’ sürecinde menfaat çatışması sorunu yaşanmaktadır”(71).
1999 yılının elkim ayında Kongre’ye verdiği ifadede, aynı zamanda aşı teknolojileri de geliştiren Classen Immunotherapies şirketi kurucu ve CEO’su Dr. Bart Classen şöyle diyor: “Devletin bağışıklama politikalarına . . . bilimin değil siyasetin yön verdiği . . . açıktır. Kariyerini ilerletmek isteyen ABD Halk Sağlığı Hizmetleri çalışanlarının siyasi ajandayı desteklemek adına nasıl propaganda ağzı olarak çalıştıklarına dair sayısız örnek verebilirim. Bir keresinde . . . ABD Halk Sağlığı Hizmetleri ile yakın işbirliği yapmakta olan yabancı bir devletin çalışanları büyük tıp dergilerinden birine çarpıtılmış veriler sundu. Gerçek veriler aşının tehlikeli olduğuna işaret ediyordu, ancak çarpıtılmış bu veriler herhangi bir risk olmadığını gösteriyordu. Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (National Institutes of Health-NIH) büyük aşı araştırma hibeleri veren biriminde görevli bir personel bu yabancı çalışanlarla ortaklaşa olarak makalenin yayımlanması için yanıltıcı bir tavsiye mektubu kaleme aldı. Bilindiği üzere ABD hükümetince fon sağlanan bilimsel araştırma verilerini çarpıtmak, veri sahtekarlığı yapmak kanuna aykırıdır”. Dr. Classen, kongreye “halk sağlığı yetkililerinin aşıların güvenli olmasını sağlamak için yürürlüğe konulmuş yasalara uyup uymadığını saptamak” ve “halk sağlığı yetkililerinin aşı üreticileri ile birlikte bu ürünlerin güvenli olup olmadığına dair halka yanıltıcı bilgi verip vermediklerini araştırmak” üzere özel bir savcı atanması tavsiyesinde bulunmuştur(72).
Fransa’da 15,000 vatandaşın sarılık (Hepatit B) aşısına bağlı yan etkiler nedeniyle devleti dava ettiği biliniyor(73). Dönemin Fransız halk sağlığı yetkilileri, aşı güvenliğinin sağlanması için konulmuş yasalara uymadıkları tespit edildiğinden şu an hapisteler ve ülkede okul çağı çocuklarına zorunlu Hep-B aşısı uygulamasına son verilmiş durumda. ABD askeri personelinin durumu belki de daha vahim: ” . . . FDA/Halk Sağlığı Hizmetleri’nden alınan dört mektup . . . şarbon (anthrax) aşısının üretici firma pazarlama öncesi tek bir kontrollü klinik deney yapmamış olduğu halde onaylanmış olduğunu açıkça gözler önüne seriyor”(74). Klinik deneyler elbette herhangi bir ilaç ve ecza ürününün güvenlik ve etkinliğinin saptanmasında kritik öneme sahip. Askeri personel dün olduğu gibi bugün de ahlak dışı bir deneyin hiçbir şeyden haberi olmayan kobayları durumundadır.
AŞI GERÇEĞİ 10:
“Aşı uygulamaları ile ilgili karar alıcı mekanizmada yer alan halk sağlığı yetkililerinin çoğu, alınan kararlardan büyük maddi çıkar elde etmektedir.”
SONSÖZ:
Medical Post’un 1994 Aralık sayısında, liste başı The Medical Mafia kitabının yazarı Kanadalı Dr. Guylaine Lanctot şöyle diyor: “Tıp otoriteleri yalan söylemeye devam ediyor. Aşılar bağışıklık sistemi için tam bir felakettir. İşin aslı pekçok hastalığa neden olduklarıdır. Aşılamayla insanlığın genetik kodunu değiştiriyoruz… Bundan 100 sene sonra aşılara bugüne kadar işlenmiş en büyük insanlık suçu olarak bakılacak”.
On binlerce sayfalık tıbbi literatürü tek tek incelemiş biliminsanı Dr. Viera Scheibner‘ın çıkardığı sonuç şu: “Ortada aşıların herhangi bir hastalığa karşı koruyucu etkisi olduğunu gösteren tek bir kanıt yok. Aksine, ağır yan etkileri olduğuna dair bol miktarda kanıt mevcut”(75).
Dr. Classen’ın ifadesi ise şu yönde: “Bağışıklamayı destekler nitelikteki çalışmalar öylesine hatalı ki, bağışıklamanın bireye veya genel olarak topluma net herhangi bir faydası olup olmadığını söylemek imkansız. Bu sorunun cevabı ancak, şimdiye kadar yapılmamış ancak mutlak surette yapılması gereken doğru düzgün çalışmalarla verilebilir. Şimdiye kadarki çalışmaların hiçbirinde aşıların uzun dönemdeki etkilerine dair izlem olmadığı gibi kronik toksisiteye bakılmamış bile. Amerikan Mikrobiyoloji Derneği çalışmamı destekliyor . . . yani böylelikle ortaya düzgün çalışmalar çıkarılması gerekliliğine katılıyorlar”.
Bu duruş kimilerine radikal gelebilir, ancak bunlar temelsiz iddialar değil. Aşı aleyhindeki kanıtlar inkar edilip bastırılmaya devam ettiği müddetçe aşıların “başarı”sına dair “efsane” de sürüp gidecek, daha da önemlisi, çocuklarımız ve toplumlar üzerindeki olumsuz sonuçları kalıcı hale gelecektir. Aşı yan etkilerinin etkin ve kapsamlı olarak incelenmesi gerekiyorken, yürürlükteki bağışıklama programları bu yönde herhangi bir çalışma olmadan genişlemeye devam ediyor. Aşı üreticilerinin elde ettiği kar yanında, olumsuz sonuçlardan doğacak hukuki sorumluluklarının olmaması muazzam bir çelişki. Halihazırda aşıya alternatif güvenli ve etkili yöntemler varken karşımıza çıkan bu tablo daha da üzücü hale geliyor.
Yukarıda örneği verilen fikir sahipleri öyle aklını kaçırmış marjinaller filan değil; bugün artık aynı fikirleri koskoca meslek birliklerinden de duyabilirsiniz. Aşılamaya yönelik eleştirileri bugün dünyanın dört bir yanında sayıları giderek artan mesleğinde uzman ve saygınlığı tartışılmaz bilimadamları, akademik araştırmacılar ve kendini bu konuda yetiştirmiş anne-babalar dile getiriyor. Öte yandan, bugün güvenilirliğini yitirmeye başlayanlar, çığ gibi büyüyen kanıta rağmen gayet gerçek, ciddi ve dokümente edilmiş problemlerin varlığını bir türlü kabule yanaşmayan halk sağlığı yetkilileri ile tartışmanın sonucundan çoğunun maddi beklentisi olan fanatik aşı yandaşlarıdır.
Bu arada yarış son sürat devam ediyor. Doğum kontrolden kokain bağımlılığına kadar her şey için 200’den fazla yeni aşı geliştirilme aşamasında. Bunlardan yaklaşık 100 tanesi klinik deney aşamasına geldi bile. Araştırmacılar yeni aşılama yöntemleri olarak nazal spreyler, sivrisinekler (evet, sivirisinekler) ve aşı virüslerinin kültürlendiği “transgenetik” bitki meyveleri üzerinde çalışıyor. Yeryüzündeki her yetişkin ve çocuk hayatları boyunca periyodik olarak aşılanabilecek potansiyel adaylar ve dünyadaki her sağlık sistemi ve hükümet de potansiyel alıcıyken, gitgide büyüyen miyarlarca dolarlık aşı endüstrisinin beslenmesi için sayısız milyon dolarların harcanıyor olmasına şaşırmamak gerekir. Halktan tepki gelmedikçe olmamız gereken aşı sayısının da giderek arttığını göreceğiz. Şirketler karlarını şimdiden hesapladılar bile, oysa yaratılan insan kaybının hesabını tutan yok; ya görmezden geliniyor ya da örtbas ediliyor.
Aşılar konusunda şahsi kararınız her ne olursa olsun konuyla ilgili tam manasıyla bilgilendiğinizden emin olun; bu hem hakkınız hem de sorumluluğunuz. Evet, zor bir konu, ancak nelerin bu karara bağlı olduğunu düşünürseniz, hem harcanan zamana hem de emeğinize fazlasıyla değer.
Kaynaklar:
70. Congressman Dan Burton, Committee on Government Reform, “FACA: Conflicts of Interest and Vaccine Development: Preserving the Integrity of the Process,” June 15, 2000. http://www.whale.to/v/conflict.html
71. “AAPS Resolution Concerning Mandatory Vaccines” at http://www.aapsonline.org/aaps/.
72. J. Barthelow Classen, M.D., M.B.A. President and CEO, Classen Immunotherapies, Inc., 6517 Montrose Ave, Baltimore, MD 21212 Tel: (410) 377-4549 Fax: (410) 377-8526 E-mail: [email protected] , letter to The Honorable Dan Burton, Chairman U.S. House of Representatives, Committee on Government Reform, Washington, DC 20515, October 12th, 1999, at http://vaccines.net.
73. “Show us the Science,” Mothering Magazine, March/April 2001, Report on the Sept. 2000 NVIC Vaccine Conference.
74. See J. Barthelow Classen, MD, MBA, supra note 73.
75. Viera Scheibner, PhD, 178 Govetts Leap Road, Blackheath, NSW 2785, Australia; phone +61 (0)2 4787 8203, Fax +61 (0)2 4787 8988
76. See J. Barthelow Classen, MD, MBA, supra note 73.
77. Statement of the National Vaccine Information Center, Hearing of the House Subcommittee on Criminal Justice, Drug Policy and Human Resources, “Compensating Vaccine Injuries: Are Reforms Needed?” September 28, 1999.http://www.whale.to/m/fisher88.html