Aşıysa, At Sepete! Takvime Aşı Nasıl Seçilir, İbretlik Görüntüler!

Aşıysa, At Sepete! Takvime Aşı Nasıl Seçilir, İbretlik Görüntüler!

Sosyal medyada tozu dumana katan, sürekli bağıran, en çok sahne komedyenleri/sihirbazlardan hoşlanıp hep karikatürize bilgilerle aşıların müthiş faydalarını halkın eğitim seviyesi en düşük kesimine belletme görevini ifa eden Pharma Trolleri’ni bilirsiniz… Bunların onca bağırış-çığırış arasında yapmadığı TEK şey nedir, dikkatinizi çekmiştir?

Yılanyağından aşılarının 1. Koruduğunu gösteremezler 2. Vurulduğunuzda sakat kalmayacağınızı veya ölmeyeceğinizi size asgaride garanti dahi edemezler.

Kısacası… Sosyal medyada bir Pharma Trolünü tek kıstasla anında ayırt edebilirsiniz. Size BİLİM diyecek ve karşısında titremeniz gerektiğini ima edecek, fakat size BİLİMSEL TEK AÇIKLAMA YAPMAYACAK, AŞILARIN MUHTEŞEM BİLİMİNE DAİR SİZE TEK KANIT SUNAMAYACAKTIR.

Niye mi?

Çünkü öyle bir kanıt YOK da ondan!

Tamam?

Okuduğunuz cümlenin manası bi’ müsaade edin yerleşsin iyice… Acele etmeyin. Laf değil bu çünkü…

Siz ve çocuklarınız sadece KOBAYSINIZ bu uygulamada, başka hiçbir fonksiyonunuz yok.

Kime güveniyorsunuz da hakkında ne sizin ne doktorunuzun ne devletinizin ne dünyada kimsenin bir şey bilmediği birtakım biyolojik ürünleri gebelikte, bebek gözünü dünyaya açtığı anda, daha sonra defalarca, kaç kere derlerse o kadar, ömrünüzün sonuna kadar gözü kapalı alıyorsunuz?

Ortada kontrol grubu filan yok, bir siz varsınız denek olarak! Aşıyı olurken sağlık durumunuzu dikkate alan, soruşturan, test/tahlil yapan var mı? Yok.
Aşıdan sonra takibinizi yapan var mı? Yok.
Doktor aşının prospektüsünü açmış değil, fakültede aşının vücuttaki etkisine, yan etkisine dair TEK kelime okumuş değil, nasıl üretilir bilmez, içinde ne var BİLMEZ.
Aşıdan sonra oluşacak herhangi bir yan etkiyi EN SON tanıyacak kişi kendisi, kendi başına gelse yine aşıya bağlamayacak denli UZAKTIR KONUYA, zaten İMMÜNOLOJİ cahilidir. BİL-MEZ.

Her aşıyı vururken size önden saymakla ve oluştuğu takdirde de yan etki takip sistemine bildirmekle MESUL olduğu yan etkileri hayatında duymamıştır ki bildirsin? Hem devletin kendilerine telkini de kutsal aşılarını korumak için (sizi değil), bu yan etkileri GÖRMEMEK ve BİLDİRMEMEK yönündedir.

Ve bu ahval ve şerait içinde doktorunuz size, kar/zarar hesabı ile ilgili kimsenin elinde değerlendirme yapmak için TEK VERİSİ dahi yokken, sadece VARSAYILAN YARAR üzerinden aşı önerir. Israr da eder hani… Yemin de eder içinde alüminyum yok diye. Yapıyorlar vallahi… Bilim de şaşkın bu işe 🙂

Şimdi…

Amerika yazar Türkiye oynar, malum… Amerika’nın onaylayacağı her yeni aşıyı TR takvimine eklemek için büyük bir iştahla, banka hesap numaraları açık, pardon, hesap makineleri kar/zarar hesabı(!) yapmak için önlerinde açık bekleyen bir AŞI “BİLİM” (BİLMİYİM) KURULUmuz var bizim. Onların vatana millete aşı seçerken değerlendirme kriterleri TEK. Amerika onaylamış mı? Tamam, o halde, bizim için de yeterince iyidir. At sepete!

(Bunun bir tek aşı/ilaç konusunda norm olduğunu düşünüyorsanız bir an evvel çocuk masallarından büyükler için yazılmış kitaplara terfi etmenizi öneririz. Kopyala/Yapıştır Cumhuriyeti’nde en iyi iş çıkaran birim, bakanlıkların tercüme birimleri, net!)

Hatırlayın bakalım şu ADJUVAN konusunu şimdi… Bilmiyor musunuz? Merak etmeyin, doktorunuz da bilmiyor! Aşı bilim kurulunun en başındakiler de! Neyse… Okuyun siz en iyisi, çizgi filmimiz/karikatürümüz yok ama biz anlatalım yine de tane tane…

Genital Siğil Aşısı HPV ile ayyuka çıkan ve ağzı-dili olmayan bebekler yerine ergenlere vurulduğu için de aşıyla doğrudan ilişkinin gizlenemediği alüminyuma bağlı ölüm ve nörolojik hasar salgınından sonra, aslında endüstrinin uzun zamandır denediği ama bir türlü alüminyumdan daha az öldüren ve zarar verenini bulamadığı adjuvan gereksinimine yanıt verecek güzide bir yenilikle endüstri karşımızda ve kobay da dünyanın en özgür köleleri olarak tabii ki ABD halkı.

Üyelerinin ağırlıklı olarak ilaç/aşı sanayii bağlantılı olmasına özellikle dikkat edilen, Amerikan devletinin ulusal takvime hangi aşıların alınacağını belirlemeden sorumlu resmi kurumu ACIP (Advisory Committee on Immunisation Practices), 18 yaş üstü popülasyona önerilecek (o da şimdilik, yakında 0 günlük bebeklerin kabusu olacağı besbelli) HEPLISAV-B isimli taptaze sentetik DNA aşısını ve tabii bu aşının yepyeni ve popülasyonda ilk defa denenecek 1018-ISS (immunostimulatory sequences) isimli adjuvanını bakınız hangi tür sorgulamalar, tahkikatler sonucunda 1 düğmeye basıp hem de OYBİRLİĞİ ile onaylıyor. Bu BİLİM/İRFAN yuvası ABD’de sağlık “iş”i bakalım nasıl yürütülüyor.

Hazır mısınız?

ACTION!

ACIP üyesi, Milwaukee Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Paul Hunter soruyor:

“Bu aşının, adjuvanlı diğer aşılarla aynı anda vurulup vurulamayacağı üzerine yorumu olan?”

Yanıt CDC çalışanı Dr. Sarah Schille’den geliyor (basitçe omuz silkip gülümseyerek): “Tek başına vurulsun veya birlikte vurulsun diye herhangi bir tavsiye kararı çıkartabileceğimiz veri yok elimizde.” (Boş boş kafa sallıyor ardından.)

CDC’yi temsilen Amanda Cohn araya giriyor: “Iıııh, diğer aşılar bağlamında ele alacak olursak bunu, ıııh, önklinik deneylerde başka aşılarla birlikte denenmemiş olsa da bu aşı, bizim (CDC’nin) genel yaklaşımımız, ıııh, aşıların farklı ııııh uzuvlardan olmak kaydıyla aynı anda vurulmaları gerektiği, vurulabileceği yönünde.”

(Tamam? Deney filan yok ortada, ama farklı koldan bacaktan olduğu sürece belli ki bu kutsal suları kaçar tane olursa olsun birlikte vurabiliyorsunuz-muştur-herhalde-canım diyor CDC. Ama farklı koldan-bacaktan olsun, OK? Niye diye bize sormayınız rica ederiz, CDC’nin kesin bir bildiği var ki söylüyor.)

Dr. Hunter: “Adjuvanlı, hatta birden çok adjuvana sahip aşılar Avrupa’da veya başka herhangi bir pazarda kullanılmakta mı? Bilen var mı?”

(Avrupa’nın alüminyumdan adjuvan dışında bir şey kullanmadığını, hatta dünyada başka kimsenin sentetik DNA aşısı filan kullanmadığını gerçekten bilmiyor olabilir bu seçkin ACIP üyesi zat?)

Dr. Ward: “Bildiğim kadarıyla hayır.”

(Eh, bilmiyoruz/kimse bakmamış ama kesin herhangi başka bir güzide aşımızla birlikte vurulabiliyormuştur bu tamamen güvenli olduğu besbelli aşı; başka kimse de kullanmıyormuş bu yepyeni adjuvan teknolojisini, demek ki ilk kobaylar da yine bizden çıkacak, ah ne güzel, çığır açacağız yine diyerek ACIP’in herbiri birbirinden değerli üyesi OY BİRLİĞİ ile bu müthiş sürprizlere gebe aşıyı da gözünü bile kırpmadan (2020 tarihi itibariyle tüm yetişkinler için kanunen MECBURİ hale getirmeyi planladıkları) YETİŞKİN AŞI TAKVİMİNE eklenmek üzere onaylayıveriyor. Oldu da bitti maşallah! Bir nazar boncuğu da bizden!)

Eh haydi kalkın gidelim derken bir de bakıyorsunuz, oylama yapıldıktan, ACIP CDC’ye ‘haydi bu kıyağımızı da unutmayın, çok hayatlar karartacak (pardon, kurtaracak) bu gıcır gıcır aşıyı da alın ekleyin takviminize’ dedikten *SONRA*, Dr. Stephens diye biri söze giriyor??

“Pardon, küçük bir çekincem vardı, onu söylemek istiyorum. Müthiş bir gelişme, ileriye doğru atılmış koca bir adımdır bu karar. Şu sinyal, miyokard infarktüs sinyali biraz düşündürdü beni. Bu yeni adjuvanın kullanımı hakkında endişelerim var ve aşı piyasaya sürüldükten sonra toplanacak verilerin çok dikkatli takip edilmesini öneriyorum.”

(Efendim, aşının güvenlik deneyinde 14 kişi kalp krizinden ölüvermiş. Endişelenecek bir şey değil esasında, hergün yetişkinler durup dururken ölüyor ABD’de kalp krizinden, değil mi? İçme suyuna statin katalım önerisi ile gelmelerini sağlayacak kadar doktorların, statin eksikliğinden mustarip zaten bu memleket. Aralarından birkaçı bu deneyde aşı olmasa da ölecekti zaten diye düşünmek lazım. Tesadüflerle aşı “bilimini” lütfen biribirine karıştırmayalım. Şimdi bebek olsa bu işimiz kolay, SIDS diyoruz biz buna; ani bebek ölümü, asla aşıdan kaynaklanmayan bir tür ölüm çeşidi bu. 139 farklı neden sayabiliyor CDC o bebeği öldürmüş olabilecek size, fakat Allah sizi inandırsın aşıdan bir türlü ö-le-bi-le-mi-yor bu bebekler! Yetişkin ölünce de aşıdan sonra, artık eceli gelmiş demek lazım. Sakatlananlar da kesin numara yapıyorlardır, psikosomatik dahi olabilir bu HPV aşısından sonra yatalak olup nöbet üstüne nöbet geçiren histerik kızlar ve oğlanlar gibi! Aşılar baksanıza her haliyle ayrı mucizeye imza atmaya devam ediyor! Hokus pokus ve PUF! Hastalık eradike ediyor!! Ne hikmetse bebeğin dünyadaki ilk nefesinde hem de 3 kere bastıkları Hepatit-B aşısını 18 yaş ve üzerinde YİNE vurmaları gerekiyor yalnız?! Hatırlayınız: KO-RU-MU-YOR aşılar! Eh yani, iş mi şimdi, şarlatanlık bunun neresinde allaseniz? Yılan yağı satıcısı mı bu saygın, üniformalı filan kimseler? Komplo teorisyenliğine gerek yok rica ederiz, bakınız, canla başla çalışırlarken toplum yararına üstelik izleyebiliyoruz da bu kahramanları! İyi bakın, göreceksiniz kesin!)

Efendim, beyefendinin aman takibini yapalım dediği pazarlama sonrası sürveyansı için, en az 2 yıl geçmesi, bu zaman zarfında da hatırı sayılır sayıda kişiye bu aşının sağlam bir vurulmuş olması gerekiyor ki anlasınlar hakikaten kalp krizinden öldürüyor muymuş, otoimmün hastalık yapıyor muymuş?! Tamam? Tekrarlayalım hep birlikte şimdi:

HE-Pİ-MİZ KO-BA-YIZ.

Güzel.

Bu videoda kısaca sürreal gerçekliklerine tanıklık etme bahtına eriştiğiniz ABD denilen esir-pazar ülkesinde elle tutulur herhangi bir veri toplanabilemesi için ürünün yıllar yılı kullanılmasının gerektiği Aşı Güvenlik Verihattı (Vaccine Safety Datalink) denilen bir şey ile kimsenin (doktorların bile) haberinin dahi olmadığı VAERS (ASİE – Aşı sonrası İstenmeyen Etki İzlem Sistemi) var, ki onda da en iyimser tahminler, aşıya bağlı oluşan yan etkilerin ancak %1’inin bildiriminin yapılmakta olduğu yönünde. Görüldüğü üzere, siz zararı GÖRMEZ, kaydını filan hiç tutmazsanız böyle hep yarar hep yarar kalır geriye!

Yani… Beyaz ekran karşısında ABD yiyor diye yediğimiz GDO’ları atıştırmaktan bağırsak/beyin yakmışlar için konuya altyazı geçmemiz gerekirse, efendim göz ünündeki apaçık gerçek, burada onaylandığını gördüğünüz aşının (ki esasında bütün takvimlerdeki (çocukluk, ergenlik çağı vs) bütün aşılar için geçerli bu) insan deneylerinin bu şekilde, genel popülasyon üzerinde yapılmakta olduğu ve bunda da hiçbir sakınca görülmediğidir!

Hep birlikte alalım:

KO-BA-YIZ HE-Pİ-MİZ!

Gelişim aşamasında onay için bekleyen yüzlerce aşı daha olduğunu ve salt ABD değil, dünya genelinde aşıları sözümona “sürü bağışıklığı” (bkz. Şarlatanlık 101) sağlama gerekçesiyle kanunen zorunlu hale getirilmeye başlandığını düşünürsek, çok yakında salt yıllar yılı derdini kimselere anlatamamış otizm camiasının değil, hepimizin, her hanenin problemi olacak bu konu.

HER – ŞEY – PHARMA – İÇİN!

(Çekinmeyin, tekrarlayın lütfen, trans hali acıyı dindirir.)

İşte kaf dağının ardında bilim icracıları filan diye düşlediğiniz, hekimlerimizin keza sözünden hiç çıkmadığı, örnek aldığı, özendiği, öykündüğü Amerikan SAĞLIKSIZLIK sistemi BÖYLE çalışıyor. Bunlar karar verme mekanizmasının EN TEPESİNDEKİLER. ACIP burada bu aşıyı takvime alın onayını verdi, topu CDC’ye attı. CDC, sahibi Pharma (onun da sahipleri kimler, biliyorsunuz değil mi? I-ıh?? Peki, devam edin okumaya en iyisi siz) adına o golü sırf Amerikan halkının kalesine değil, öyle ya da böyle Türkiye ve onunla birlikte tüm az gelişmiş ülkelere atacak demektir.

Bu herzamanki gibi %100 güvenli olduğu besbelli, gıcır gıcır aşının bir an evvel Türkiye’de onaylanmasını, ÖNCELİKLE ve İVEDİLİKLE hergün Hepatit B riski altında çalışmakta olan TÜM KIYMETLİ SAĞLIK PERSONELİMİZE, yanında A’sı ile birlikte (ayrı uzuvdan rica ederiz) vurulmasını diliyoruz.

Hep birlikte takrarlıyoruz:

KO-BA-YIZ HE-Pİ-MİZ!
HER – ŞEY – PHARMA – İÇİN!

 

Polio Aşımı Nereye Gömdün?

Polio Aşımı Nereye Gömdün?

18 Nisan  2016 tarihli NPR haberi; bu hafta içinde Türkiye’de de milyonlarca doz kullanılan OPA, yani ağızdan verilen canlı Polio virüsü aşısının tüm dünyada aynı anda imha edileceği, yerine daha güvenli ve uygulandığında vücutta mutasyona uğrayıp yepyeni polio vakaları yaratma riski daha az  olan bir aşıya geçileceğini söylüyor.

Bizde bu haberi duyan gören oldu mu?

WALTER ORENSTEIN, dünyanın bir numaralı aşı merkezi Emory Vaccine Center (Emory Aşı Merkezi)’nde direktör olan isimden gelen açıklamalara göre, tüm ülkelerde Polio aşısındaki bu değişim için AYLARDIR eğitim uygulanmaktaymış ve sağlık çalışanları şu anda halen “etkili ve güvenli” olduğu teminatıyla kampanya kampanya ülkemizde uygulanmasına devam edilmekte olan bu aşıyı kaynatma, yakma ve hatta gömme suretiyle nasıl yok etmeleri gerektiği konusunda meğerse aylardır eğitim görmekteymiş?! Hatta bebek ve çocukların vücutlarına en aşağı 5-6 doz verilmesinde şu ana kadar hiçbir sakınca görmeyen sağlık yetkililerinin bu “zararsız” aşıyı doğru şekilde imha edip etmediklerini denetlemek üzere de onbinlerce denetmen görevlendirilmiş?

Daha önce aynı Polio aşısının içerdiği ‘gözönünde ama gizli’ tehlikelere dair kaleme aldığımız yazıda bu sağlık yetkililerince dillendirilmeyen gerçekleri ifade ettiğimizi hatırlatalım:

OPA

 

UNICEF’te “bağışıklama” operasyonu başkanı Robin Nandy de yaptığı açıklamada diyor ki çoğu ülkede (Türkiye’de de) canlı virüs ihtiva eden polio aşıları kullanılıyor, şimdi bu virüs zayıflatıldı, böylelikle insanları artık hasta etmeyecek ama…

opa1

Evet, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir operasyonla yakıp, kaynatıp, gömüp kurtulmaya çalıştığımız “güvenli” aşımız poliodaki virüsün mutasyona uğrayıp bizzat polio’ya yol açabildiğini bir kez daha itiraf ediyor Nandy ve fazlasıyla muhafazakar olduğunu bildiğimiz örnek rakamlarla durumu açıklıyor:

Geçtiğimiz sene dünya 100 yeni polio vakası görmüş, bunların 30 kadarı “eski” aşıdaki mutant virüs suşlarından kaynaklanmış, yeni aşıda da canlı virüs varmış, fakat bundaki çok daha az mutasyona uğruyormuş, o yüzden de eskisinden %90 daha az polioya yol açacağı düşünülüyormuş.

indian-boy-with-polio

Hindistan’da Bill & Melinda Gates inisiyatifiyle yürütülen OPA – ağızdan polio aşılaması sonrasında bir Hintli çocuk.

Tıp ve bilim dünyasının bu açıklamaları ve verdikleri bu yeni güvencelerle eminiz içiniz artık çok rahatlamıştır, artık GÜVENLE bebeğinizi bu yeni polio aşısıyla aşılatmaya devam edebilirsiniz.

cdc1

 

FAKAT diyor Nandy, bu yeni aşı polio tiplerinden birine karşı koruma sağlamıyormuş ve o tip de dünyanın 15 sene önce “eradike ettiği” polio virüsü tipiymiş. O yüzden de işte bu binlerce klinikte saklanan “eski” polio aşısı flakonlarının tümüyle imha edilmesi elzemmiş. Edilmezse, yeni aşıyla “korunmadığımız” tip polio virüsü dışarı sızabilir ve 1999’dan beri “görmediğimiz” tipte polio vakaları yeniden başgösterebilirmiş!

asena5

 

Nandy eski polio aşılarından dışarıya sızma ihtimalini zaten beklediklerini ve bu duruma ivedilikle müdahale etmek için önlemlerini de aldıklarını ifade etmiş!

Bu koca eradikasyon fiyaskosuna rağmen Sn. Nandy halen daha bu riske girmeye değer olduğunu, çünkü polio yeryüzünden birgün silinecekse eğer, ÖNCE AŞININ POLİO YAPMAYACAĞININ GARANTİLENMESİ GEREKTİĞİNİ söylemiş.

hn

 

Tarihin en büyük, global çaptaki aşı imha operasyonu ile ilgili T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan kamuoyuna herhangi bir açıklama gelmiş mi?

Suriyeliler bahane edilerek kampanya üzerine kampanya düzenlenen ülkemizde bu “bilimsel” bilgiler ışığında son 5 senede kaç adet OPA aşısı uygulanmış ve bunun sonucunda kaç çocuk veya bireyde POLİO vakası oluşturulmuş, devletin yürüttüğü kampanya sonucu oluşturulmuş bu vakaların tedavisi yine devlet tarafından mı karşılanmış, vakaların kaçta kaçı tedaviye yanıt vermiş kaçta kaçında sekel kalmıştır?

“Eski” (aslında belki de bugün Türkiye’de hala kullanımdaki) bu aşıyla ilgili sorun AYLARDIR bilinmesine, imha için personel aylardır eğitilmesine rağmen bir yandan ebeveynlere çocuklarına bu bizzat polioya yol açtığı bilinen aşıların uygulanması için baskı yapılmasını ve hatta kanuni düzenlemelerle bu aşının da aralarından bulunduğu birtakım aşıların zorunlu hale getirilmeye çalışılmasını Sağlık Bakanlığı ve Aşı Bilim Kurulu nasıl açıklamaktadır?

Türkiye bu hafta içinde uygulanacağı bildirilen bu POLİO AŞISI İMHASINI gerçekleştirmiş midir?

Bizde aşılar yakılmış mıdır, kaynatılmış mıdır yoksa gömülmüş müdür?

Gömüt alanları işaretlenmiş midir, sözümona Polio’yu eradike etmiş bu tarihi ve efsanevi aşının gömüldüğü yere bakanlık anıt da dikmeyi düşünür mü?

Ebediyete uğurlanan “eski” polio aşısının ruhu (hastalık yapan polio suşu) acaba topluma ileride musallat olur da oradan buradan bu toprağa karışmış polio virüsü ile felç geçirenler olur mu, bunlar için devletin aldığı tedbirler nelerdir?

Bitmeyen aşı efsanelerinin bir başka bölümünde yeniden görüşmek üzere…

 

 

 

Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Aşağıdaki bilgiler M-M-R® II marka canlı Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak aşısının orijinal ürün bilgisinden alınmıştır.

Aşıyı uygulayacak hekim veya sağlık görevlisinin her aşıdan önce oturup sizinle birlikte üzerinden geçmesi gereken, aşı ürün bilgisi dediğimiz doküman şu:

kkk insert

Bu dokümanda genel olarak aşı yapımında kulanılan maddeler ve bunların miktarları, aşıya kontraendikasyon oluşturacak durumlar, aşının kaç kişi üzerinde ne tür deneylerde denenmiş olduğu, yan etki için kaç gün izlem yapıldığı, bu izlemin telefonda soru mu yoksa hastanede gözlem şeklinde mi yapılmış olduğu, klinik deneylerde karşılaşılan yan etkiler ve aşı genel popülasyona uygulanmaya başlandıktan sonra ortaya çıkan yan etkiler, aşının toksikolojik çalışmalarının yürütülmüş olup olmadığı, kanser yapıcı etkisinin araştırılıp araştırılmamış olduğu gibi bilgiler yer alır.

Kanunen hastanın “aydınlatılmış rıza” hakkı çerçevesinde bu açtığınızda yarı bele kadar uzanan bilgileri doktor veya hemşireden almış ve aşıyı olup olmama kararını buna göre vermiş olması gerekmektedir.

Bu belgeyi ve burada geçen bilgileri size göstermeden “bilgilendirme” yapan sağlık çalışanları görevlerini yerine getirmiyor, siz de aydınlatılmış rıza hakkınızdan mahrum bırakılıyorsunuz demektir.

Unutmayınız, hekim veya sağlık personelinin sizlere aşı ile ilgili verirken amacı sizi bilgilendirmek olmalı, ikna etmek değil.

Tıp hukuku gereği hekimin size karşı olan yükümlülüklerini, bunları yerine getirmediği takdirde doğacak hukuki sorumlulukları yeniden hatırlamak için lütfen buradaki aydınlatılmış onam ilkesinin açıklandığı yazımıza göz atınız.


Tüm Vücutta Yarattığı Etkiler
:

Panikülit – Özellikle karın duvarındaki derialtı yağ dokusunun iltihabı

panniculitis (1)

Panikülit

Atipik Kızamık [Sadece aşılılarda görülen Atipik Kızamıkla ilgili geniş bilgi için buraya ve buraya bakınız.

Atypical-Measles

Atipik kızamık döküntüsü

Senkop – Beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık
Bağ ağrısı
Baş dönmesi, sersemlik
Malez – Keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi
İritabilite – Vücudun veya organın uyartıya aşırı tepki gösterişi ile belirgin durum; uyartıya aşırı duyarlılık hali

Kardiyovasküler Sistem:

Vaskülit – Damar iltihabı; kan veya lenf damarı iltihabı

vaskülit-2

Vaskülit

Sindirim Sistemi:

Pankreatit – Pankreas iltihabı

panreas (1)

Pankreas iltihabı

İshal
Kusma
Parotit – Kabakulak virüsünün sebep olduğu, kulakaltı tükürük bezi (parotis)’nin iltihaplanarak şişmesi ve ateşle belirgin, bazı vakalarda menengoensefalit [Beyin ve beyin zarlarının beraber iltihabı], erkekte orşit [Testis iltihabı], kadında ooforit [yumurtalık iltihabı] gibi komplikasyonlara yol açan iltihabi hastalık

parotit (1)

Parotit bezi iltihabı

Mide bulantısı

Endokrin Sistem:

Tip 2 Diyabet – Şeker hastalığı

Hemik [Kan] ve Lenfatik Sistem:

Trombositopeni – Kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı

trombocitopenia-en-infante1

Trombositopeni

Purpura – Kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşi ’1er ya da ekimoz’lar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu

purpura-300x220

Purpura

Lenfadenopati – Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık; lenf düğümü veya lenf düğümlerinin -herhangi bir sebeple- şişmesi ile belirgin durumu

lenfanonit-300x221

Lenfadenopati

Lökositoz – Kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı

Bağışıklık Sistemi:

Anafilaksi – Önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen (ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.)‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık yanıtı
Anaflaktoid [anafilaksiye benzeyen] reaksiyonlar
Anjiyonörotik ödem – Allerjik etkenlere bağlı olarak deri ve mukozalarda aniden gelişen, fakat bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, sınırlan belirli ödematöz alanlar oluşmasıyla belirgin ödem; anjiyoödem; Quincke ödemi

angioedema1336664143934

Anjiyoödem

Periferal Ödem
Yüz Ödemi
Kişide geçmiş alerji (bronşiyal astım) öyküsü olsun olmasın görülen Bronşiyal Spazm

Kas ve İskelet Sistemi:

Artrit – Eklem iltihabı

151f52a25d06066cdc39afd8fb80325f

Çocuklarda görülen artrit

Artralji – Eklem ağrısı
Miyalji – Kas ağrısı
Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali

Sinir Sistemi:

Ensefalit – Beyin iltihabı; beynin akut enflamasyonu. Beynin virüsler tarafından enfeksiyonu anlamına gelir. Ensefalitlerin en sık bulgusu ateş ile birlikte olan başağrısı, bulantı, kusma, konfüzyon (yer, zaman, kişi bilgisinde karıştırmalar)’dur. Hastalık ilerledikçe nörolojik kayıplar, epilepsi nöbetleri ve felçler ortaya çıkabilir.
Ensefalopati – Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklar olarak bilinmektedir. Akut veya kronik karaciğer hastalıkları sonucu oluşan, motor ve mental bozuklukların görüldüğü nöro pisikiyatrik bir sendromdur. Zayıf koordinasyon, kas seğirmesi, titreme, veya nöbet gibi belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda hasta komaya bile girebilir.
Measles inclusion body encephalitis (MIBE) – Kızamık inklüzyon cisimciği ensefaliti
Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) – Kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık veya kızamık benzeri bir virüsün sebep olduğu az rastlanan, ölümcül bir nörolojik hastalıktır. Hastalık yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Hastalığın sebep olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda, beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerlemeli beyin işlevi kaybı görülür.

Bu hastalık, nadir olarak, genelde bir milyon çocukta bir vaka olarak görülmesine karşın, son 40 yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. [Neden acaba??!!] Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir.
Guillain-Barré Sendromu (GBS) – Akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit.
Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM) – Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit, yani beyin ve omuriliğin birarada iltihabı.
Transvers Miyelit – Omurilikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk. TM, hem yetişkin hem de çocukları etkileyen bir felç durumudur. Çok nadirdir ve hasta belirtileri göstermeye başladıktan 24 saat sonra hastalık son safhaya gelecek şekilde hızlı yayılır. İlk belirtisi bacaklarda ve nadiren kollarda uyuşma-karıncalanma şeklindedir. Bu hissizlik zamanla vücuda yayılır. Omurilik etkilendiği için, dokunma gibi duyularda ve bazı kaslarda işlevsizlik gözlenir. Mesane ve bağırsak kontrolü kaybedilir.
TM genellikle viral veya bakteriyel bir hastalığın sonucudur ya da bağışıklık sisteminin omuriliğe saldırması (Otoimmün) sonucu oluşur.
Febril konvülsiyon/Ateşli Havale – Genellikle bebeklerde yüksek ateş esnasında görülen konvülsiyon. Şuur kaybı, katılaşma, istem dışı kasılmalara neden olur.
Afebril Konvülsiyon (ateşsiz havale) veya nöbetler – Kandaki şeker veya kalsiyum düşmesi gibi biyolojik nedenleri olabileceği gibi beyinde bir zedelenme olanağı da muhtemeldir. Hiçbir neden bulunmamışsa, bu havaleler sara hastalığı olarak kabul edilir. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma [basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize [kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
Ataksi – Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi hali; vücut hareketlerinde uyumsuzluk

dwe00211g18

Denge sağlamak için ataksili çocuk bacakları iki yana açık ve öne eğilmiş şekilde yürür. Adımları düzensizdir; hareketleri çalkantılı denizdeki bir teknede yürümeye çalışıyormuş veya sarhoşmuş izlenimi verir.

Polinevrit – Birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı
Polinöropati – Birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi
Okülomotor palsiler/sinir paralizileri – Göz sinirlerini tutan felç

Nerve_Palsy_and_Paresis1

Viral enfeksiyon sonrası göz siniri felç olan çocuk

Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali
Aseptik Menenjit – Amerikan Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne KKK aşılaması sonrası aseptik menenjit bildirimleri geliyor. Daha önceki yıllarda kullanılan Urabe tipi kabakulak virüsünün aseptik menenjite yol açtığı kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bu aşıda kullanılan Jeryl Lynn™ tipi kabakulak aşısının aseptik menenjite yol açtığına dair henüz kanıt bulunamadığından bunu yok sayıyorlar.

Solunum Sistemi:

Akciğer iltihabı/Zatürre/Pnömoni
Boğaz ağrısı
Öksürük
Rinit – burun mukozasının iltihabı

Cilt:

Stevens-Johnson Sendromu – Cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur

steven

Stevens-Johnson Sendromu

Mültiform eritem – deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum

29218tn

Multiform Eritem

Ürtiker – Allerjik, psikojenik ya da fiziksel nedenlere bağlı olarak deride kaşıntılı, geçici kabarcıklar oluşması ile belirgin durum; kurdeşen

images

Yüzde çıkan ürtiker

Raş/Döküntü – Deri üzerinde oluşan pembe ya da kırmızımtrak küçük kabartılar

raş

KKK aşısı sonrası ortaya çıkan döküntü

Kızamık Benzeri Raş/Döküntü
Pruritus – kaşıntı

Duyu organları – Kulak:

Sinir harabiyetine bağlı Sağırlık
Otit Medya – Kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı

Duyu Organları – Göz:

Retinit – Retina iltihabı
Optik Nörit – Görme sinirin iltihaplanması, rahatsızlanan gözde aniden kısmi körlüğe neden olur. Virütik enfeksiyon, bir otoimmün süreci (vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırması) ya da çok yönlü gözakı iltihaplanması sonucu meydana gelebilir. En sık neden multipl skleroz hastalığıdır. MS hastalarının %50 den fazlasında optik nörit gelişir. %20-30 hastada da optik nörit MS’in ilk bulgusu olarak görülür.
Optik nöritin bazı diğer nedenleri; enfeksiyonlar (örneğin; Sifiliz, Lyme hastalığı, zona), otoimmün bozuklukları (Örn. lupus), inflamatuvar barsak hastalığı, ilaca bağlı (örneğin kloramfenikol, Etambutol) vaskülitler ve diyabet.
Papillit – Görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı
Retrobulber optik nörit – Görme siniri (nervus opticus)’nin göz küresi arkasındaki bölümünün iltihabı
Konjunktivit – Göz yangısı, gözün beyazı kaplayan şeffaf zarlar ile göz kapaklarının iç çeperlerinin kızarması ve iltihaplanmasıdır. Göz yangısına genellikle bir virüs veya bakteriyel enfeksiyon sebep olur; bununla birlikte alerjiler, toksik maddeler ve diğer hastalıklar da bir rol oynayabilir.

Ürogenital Sistem:

Epididimit – Epididim iltihabı. Epididim testislerin arkasında yoğun bir şekilde dolanmış durumdaki ince mikroskobik tüplerden oluşmuş, testisin hemen arkasında testis boyunca uzanmış bir eklenti organıdır. Sperm epididim boyunca ilerlerken olgunlaşır ve kendi kendine hareket edebilme yetisi kazanır.
Epididimin enfeksiyonuna “epididimit”, testisin enfeksiyonuna “orşit” adı verilir. Bu iki organın enfeksiyonu uygun antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilir, fakat kısırlık gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı erken tanı ve tedavisi gereken enfeksiyonlardır.
Orşit – testis iltihabı

Diğer yan etkiler:

Ölüm

 

Yaz Kızım: Toplum Sağlığı Adına Aşılılara Karantina Uygulaması Başlatılmasına . . .

Yaz Kızım: Toplum Sağlığı Adına Aşılılara Karantina Uygulaması Başlatılmasına . . .

Bulaşıcı hastalık paranoyağı ana-babaların bildik argümanıdır; ne zaman okulda kızamık, su çiçeği veya grip geçiren birileri olsa suçlu aşısız çocuklardır, derhal okuldan men edilip aşılarını olana kadar da alınmamaları lazımdır. İroni bu ya, vücudunda virüs “taşıyan” veya “etrafa saçan” birileri varsa o da canlı virüs aşılarını taze olmuş aşılı çocuklar…

Sakınılması gereken, karantinalanması gerekenler kimlermiş, öğrendik mi şimdi?

Zayıflatılmış veya zehirli formaldehidle “inaktif” hale getirilmiş de olsa, canlı virüs aşısı olan kişi, ister aşılı ister aşısız olsun temaslı kişilere tükrük veya mukoza yoluyla o virüsü geçirebilir. Bu, bilimsel bir hakikat, adına “shedding” deniyor. Aşılı “virüs saçıcısı” kendi hasta düşmese veya diyelim gribin aşıdaki virüs tiplerinden kendi enfekte olmasa dahi vücuda aldığı bu virüsleri etrafa yayar.

Cıva (thimerosal), alüminyum, MSG ve formaldehidin vücuda zerk edilmesi immün sisteme şok etkisi yaparak onu tabii olmayan bir şekilde “vur yada kaç” stres moduna
sokacağından zayıf düşürür. İşte bu yüzden aşılı çocuklar, canlı virüs aşılarını olup etrafta taşıdıkları virüsleri saçarak dolaşan aşılı arkadaşlarından bu hastalıkları kapmaya daha da müsaittir.

İşin kötüsü aşıları üreten firmalara, maruz kalınan aşı saldırısına bağlı oluşacak hasar veya zarardan ötürü dokunamazsınız bile çünkü onların [Amerika’da] kendi özel mahkemeleri, başında da maaşa bağladıkları adamları çalışır. CDC’nin kabus aşı takvimi uyarınca otizm spektrum bozukluklarına, beyin hasarına, merkezi sinir sistemi hasarı ve uğranılan ‘kimyasal saldırı’nın diğer sonuçlarına mahkum çocukların ailelerine sus payı olarak dağıtacakları sadaka için devletin sağladığı ödenekleri de hazırdır.

Uzun lafın kısası, CDC’nin şu anki takvimine göre aşılanan çocuklar oldukları her canlı virüs aşısı sonrası iki hafta süreyle evde karantinada kalacak olsa, kaçırılan ders sayısı öyle fazla olurdu ki hiçbir çocuk tek sınıf dahi atlayamazdı.

CDC’nin kendi internet sitesinde yer verilen etrafa canlı virüs saçma sorunsalı

CDC, insanları nasıl olsa sitedeki bilgileri uzun uzadıya okumaz, bilgiyi sentezleyip kullanmayı beceremez diye düşünüp buna güveniyor. Ve hakikaten de çoğu Amerikalının en önemli bilgilerin televizyonda veya gazetelerde deği, bizzat CDC’nin sitesinde yattığından haberi dahi yok. CDC’nin sitesinden erişebileceğiniz 14 sayfalık PDF dokümanının 5. sayfasında halkı uyarıyor yetkililer:

3. faz deneylere katılanların bir bölümünde kakada aşı virüsü tespit edildi. 360 bebeğin %9’u ilk doz sonrasında kakayla virüs atarken, 2. dozu alan 249 bebekle 3. dozu alan 385 bebekte bu dozlar sonrası dışkıda virüs bulunmadı. Aşı virüsü atımı doz alındıktan sonra en erken 1 gün, en geç de 15 gün içinde meydana geldi. Deneylerde aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağına bakılmadı. Amerika Birleşik Devletleri’nde ruhsatlandırma sonrası yapılan bir değerlendirmede, ilk doz uygulamasının ardından bebeklerden 9 gün boyunca kaka örneği toplanmış, 103 bebeğin %21’inde en erken 3. gün en geç 9. gün olmak üzere kakada Rotavirüsü antijeni saptanmıştır.

Bu denileni bir kez daha tekrar edelim şimdi: bir doz sonrası aşı virüsünün en erken 1, en geç de 15 gün içinde vücuttan atıldığı görülmüş ve deneylerde de aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağı çalışılmamış.

 

1955’te YANLIŞ ŞEKİLDE “asrın aşı mucizesi” ilan edilmiş Polio virüsü

jonasYıl 1955 ve Poliovirüsü aşısı “güvenli, güçlü ve etkili” ilan edilmiş, tüm dünyada “asrın yeni mucize aşısı” lansmanıyla piyasaya sürülmüş.

Polio’dan korunmanın yoludur diye ilanının peşisıra Enfantil Paralizi Vakfı her ne çeşit iletişim kanalı varsa kullanarak yaptığı basın açıklamasıyla bu mucize ilacın mucidi Dr. Jonas Salk’tır, ilaç hertür testten geçmiştir diye duyuruyor.

Vakıf, dokuz milyonu aşkın çocuk ve gebeyi aşılamaya yetecek aşı stoğu hazırlanması çağrısında bulunuyor. Amerikan Radyo ve Televizyon Kurumu yayınlarında Salk’un zaferini ilan ediyor ve “asrın en büyük tıbbi keşfi”ni kutsuyor.

 

 

 

Sonra bir felaket yaşanıyor: aşılanan çocuklar polio kapmaya başlıyor. Gün geçtikçe polio bildirimleri artıyor ve bunlar arasında aşılanan çocukta hastalık görülmese dahi çocuğun anne-babası veya kardeşlerinde ortaya çıkan (uydu) polio vakaları da var.

salk

Bilimin neden sonra keşfedeceği kızamık, kabakulak ve polio‘da görülen “taşıyıcılık” ve “saçıcılık” (shedding) etkisi bu işte. Aşılanan çocuklar hastalığın yeni taşıyıcısı haline geliyor ve Batı Tıbbı, İlaç Endüstrisi ve tıpta hüküm süremeye başlayan bu yeni invazif, karsinojenik, bağışıklık baskılayıcı ve elbette nörolojik hasar oluşturucu müdahale devrini koruyup kollamak adına aşıdan başka her şeyi ve herkesi suçlamaktan çekinmiyor.

2015 başında Disneyland’de yaşanan kızamık salgını da böyle çıktı: virüs saçıcılarından etrafa yayıldı.

Domuz gribi salgını da aynı şekilde yayıldı: saçıcılar yaydı.

Senelik grip salgınları da böyle yayılıyor etrafa: virüs saçıcılarından.

Aşılı Amerikalılar, bugünün aşılarına doluşturulan toksinler yüzünden zayıflayan bağışıklık sistemleri yüzünden, etrafa aşı virüsü saçanlardan, hani şu okulda işte etraflarını çevreleyen “aşılı sürü”den gelen canlı virüslere daha dayanıksız oluyor ve daha çok yakalanıyorlar bu hastalıklara.

“Sürü bağışıklığı” işte bu yüzden yutturmacanın dik alasıdır, her zaman da öyleydi. Halka verilecek asıl hizmet mesajı budur işte.

 

Yazan: S. D. Wells
Orijinal makale: Aşı Fanatiklerinin Dikkatine: Olduğu her CANLI virüs aşısından sonra etrafa virüs “saçan” çocuklarınızı 2 hafta evde tutmanız gerekiyor

 

Aşılamayla Bitmeyecek Kızamık Sorunsalı

Aşılamayla Bitmeyecek Kızamık Sorunsalı

Açılışı şahsi favorimle yapmak istiyorum:

1. İki tam aşılı doktor kızamık geçiriyor (2009)
2009’daki bir kızamık salgınında ikisi de ikişer doz KKK aşısı almış iki hekim kızamığa yakalanıyor. Kızamıklı hastalara bakarken enfekte oldukları düşünülüyor 🙂

Skor tabelası: Kızamık 2 – Aşılı doktorlar 0.

http://jid.oxfordjournals.org/content/204/suppl_1/S559.full.pdf+html

Tesadüf bu ya, 2013’te Türkiye’deki salgında da bir hekimimiz kızamık kapmıştı. En azından artık bir daha kapmayacağını bilmenin iç huzurunu taşıyordur.

2. Kanada, Quebec’te %99 aşı kapsayıcılığına rağmen büyük kızamık salgını (1989).

1989’da Quebec’te 1.363 kişinin hastalandığı salgında yetkililer tabii ki “hayat kurtaran”, “ömür boyu koruyan” aşılarını suçlayacak değiller ya, işte herkes aşılanmadı da “yetersiz aşı kapsayıcılığı”ndan oldu demeye getiriyorlar.

Oysa yapılan araştırmada, kızamıklı kişiler arasında aşılanma oranının en az %84.5 olduğu ortaya çıkıyor. Tüm popülasyondaki aşı kapsayıcılığı oranı ise %99. Sürünün haydi haydi bağışık olması lazım ama?

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1884314

3. Uygun hastalık kontrol önlemleri mevcut olmasına rağmen başgösteren kızamık salgını (1985)

1985’te Montana’daki Blackgfeet rezervasyonunda 118 kızamık vakası görülüyor, %82’si aşılı. Bunların 23’ü Browning’deki okullarda görülüyor, ki burada da öğrencilerin %98.7‘si aşılı.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?term=3618578

4. Tam aşılı lise popülasyonunda kızamık salgını (1985)
Texas’ta, canlı virüs aşısı olma oranı %99’un üzerinde olduğu halde bir lisede kızamık salgını başgösteriyor. Durumu inceleyen sağlık yetkililerinin vardığı sonuç şu: “öğrencilerin %99’undan fazlası aşılanmış ve %95’ininden fazlası bağışık durumdaki liselerde kızamık salgını yaşanabilmektedir.”

Okuldaki aşılılık oranı: %99.

http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJM198703263161303

5. New Mexico’daki aşılı bir okul çağı popülasyonunda kızamık salgını (1984)
Yine aynı hikaye ..

1984’te New Mexico, Hobbs’ta 76 kızamık vakası görülüyor. Bunlardan 47’si (%62) öğrenci. Okulun bildirimi salgından önce öğrencilerinin %98‘inin aşılı olduğu yönünde.

http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00000476.htm
Şimdi Dr. Viera Scheibner’ın BMJ dergisinde yayımlanmış yorumundan [http://www.bmj.com/content/346/bmj.f245/rr/626008] örneklere bakalım:
6. Conrad et al. (1971) Amerika’da son 4 sene boyunca kızamığın dinamiklerini incelemiş ve sonuç olarak kızamığın artmakta olduğunu ve “şayet herhangi bir noktada eradikasyon mümkünse dahi bunun epey uzak bir gelecekte mümkün olabileceğini” [“eradication, if possible, now seems far in the future”.] söylemiş. Kehaneti bundan bir 40 yıl sonrası için halen geçerliliğini koruyor!

7. Barratta et al. (1970). Measles (rubeola) in previously vaccinated children. Pediatrics; 46 (3): 397-402)

Florida’da 1968 Aralık ayından Şubat ayına kadar başgösteren bir kızamık salgınında, aşılı ve aşısız çocuklar arasında kızamık insidansı bakımından fark bulamamış.

8. Linneman et al. (1973. J Pediatrics; 82: 798-801) yeniden aşılanan çocuklarda kızamık aşısının uygun immünolojik yanıt oluşturmadığını göstermiş.

9. Robertson et al. (1992. Public Health Reports; 197(1): 24-31) 1985 ve 1986 yıllarında Amerika’da aşılı okul çağı çocukları arasında 152 kızamık salgının başgösterdiğini, her 2-3 yılda bir, aşı kapsayıcılık oranlarından bağımsız olarak kızamıkta artışlar yaşandığını söylemiş.

Aşının hastalık önlemedeki bu bariz başarısızlığına rağmen 1978 Ekim’inde Sağlık Bakanı çıkıp “1 Ekim 1982 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde kızamığın kökünü kazıyacak bir kampanya başlatıyoruz” demiş.

Bu hiç de gerçekçi olmayan plan tutmamış, 1982’den itibaren ABD’de, aralarında kızamık aşılaması tam popülasyonlar da olmak üzere peşpeşe büyük ve uzun süreli kızamık salgınları başgöstermiş. Bunun için kalkıp önce 1963’ten 1967’ye kadar yüzbinlerce çocuğa vurdukları “korumada başarısız, formalinle inaktive edilmiş (“öldürülmüş”) kızamık aşısı”nı suçlamışlar.

Oysa küçük ve büyük çaplı kızamık salgınları bu ilk aşının yerine 2 doz “canlı” virüs aşısı vurulmaya başlanmasına ve aşılama yaşı değiştirilmesine rağmen devam etmiş.

10. Black et al. (1984. Bull WHO; 62 (92): 315-319) demiş ki, tekrar aşılanmış çocuklarda antikor titreleri birkaç ay sonra çok düşük seviyelere düşebiliyor ve bu çocuklar çok daha hafif seyirli olsa da hala klinik olarak tespit edilebilir düzeyde kızamık geçirebiliyor. Sonuç olarak, bu çocukların immünolojik olarak sensitize edilmiş olduklarını, ancak bağışıklanmamış olduklarını söylüyorlar.

Burası önemli. Çünkü bu yazarlar, kızamığı çok daha hafif seyirli geçirmiş olmanın öyle faydalı bir şey olmadığını göremiyorlar. Zira, Ronne’nin (1985) Lancet (5 January: 1-5) makalesinde şu tespit var: “Çocuklukta döküntüsüz kızamık enfeksiyonu geçirmek, yetişkinlikte hastalanmayla ilşkilidir.” [“Measles virus infection without rash in childhood is related to disease in adult life”]

Dr. Scheibner şu açıklamayı yapıyor: Bugüne kadar (2013), kızamık enfeksiyonu yüksek aşılanma oranlarına sahip ülkelerde tüm doz aşılarını olmuş popülasyonlarda görülmeye devam ediyor: Sahraaltı Afrika’da 90.000 vaka, Çin’de giderek artan kızamık insidansı, Avrupa çapında bildirilen 6.500 kızamık olgusu ve ABD’de 2011 yılında kızamık insidansında 4 katlık artıştan bahsediyoruz.

11. MMWR (2009’da) Amerikan Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC)’nin hekimleri, ABD’de ortaya çıkan kızamık vakarı dolayısıyla kızamık aşılamasına ehemmiyet vermeleri konusunda hatırlatmada bulunduğu yazıyor. 1 Ocak ve 5 Nisan 2008 arasında 64 kızamık vakası kaydediliyor.

Voice of America, 9 Temmuz 2010’da “Afrika’da başgösteren kızamık salgınları kazanımları tehdit ediyor” diyor. “…2009 Haziran ayından bu yana Sahralatı Afrika’da 90,000’e yakın kızamık vakası görüldü, 1400 de ölüm yaşandı” diye ekliyor.

12. Shi et al. (2011), Çin’deki kızamık insidansını ve yakın zamanın H1 genotipi kızamık suşlarının filogenetik incelemesini sunuyor ve Çin’de son onyılda kızamık insidansında yaşanan artıştan dolayı yeni bir aşı geliştirilmeli diyor.

13. Şu ironiye bakalım şimdi: 25 Nisan 2011’deki Avrupa İmmünizasyon Haftası’nda Avrupa çapında geniş kızamık salgını rapor ediliyor. DSÖ’nün basın açıklamasına göre 30 ülkede 6.500 kızamık vakası var.

14. MMWR Wkly Rep 2012; 61: 253-257 [CDC’nin haftalık hastalık ve ölüm raporu], 2011’de kızamık insidansında 4 katlık bir artıştan söz ediyor. Tabii bu bildirimlerin gerçek vaka sayısını yansıtmayabileceği ve gerçek rakamların çok daha yüksek olma ihtimali herzaman var. Yaşanan salgınların suçu, ülkeye dışarıdan gelenlerin sırtına yükleniyor. Tanıdık geliyordur sanırım Türkiye’de geçen sene başgösteren kızamık salgınında suçu 1 veya 2 Suriyeliye atmaları. E hani aşı bizi koruyordu, kızamıklı biriyle temasta kızamık geçirmememiz lazımdı? Madem korumayacak, niye yaptırıyoruz?

Tüm bu skandal gelişmeler yaşanmasına rağmen bu işe yaramayan ve bariz şekilde tehlikeli aşıyı kaldıracaklarına, halen daha rapel dozlar ekleniyor ve hadi daha iyisini geliştirelim deniyor.

Bir diğer nokta… ortaya yeni ve son derece ağır bir tip kızamık çıkıyor: atipik kızamık (atypical measles (AMS)).

Nicholson (1979)‘dan dinliyoruz bu atipik kızamıkla ilgili tespitleri:

Kuzey Kaliforniya’da 1974-75’te yaşanan kızamık salgınında bazı hekimler tarafından AMS ile uyumlu belirtiler gösteren hastalarda laboratuvar teyitli kızamık enfeksiyonu bildirimi yapılıyor. Tipik kızamıkta belirleyici faktör olan Koplik beneklerinin bu yeni atipik kızamıkla farkını açıklıyorlar:

“In typical measles a maculopapular rash occurs first at the hairline, progressing caudally, is concentrated on the face and trunk, and is often accompanied by Koplik’s spots. In AMS the rash is morphologically a mixture of maculopapular, petechial, vesicular, and urticarial components. It usually begins and is concentrated primarily on the extremities, progresses cephalad, and is not accompanied by Koplik’s spots”.

Dini gerekçeyle büyük oranda aşısız yaşayan Amişlerde 1970 ile aralık 1987 tarihi arasında, tam 18 yıl boyunca tek bir kızamık vakası dahi bildirilmiyor. (Sutter et al. 1991. J Infect Dis; 163: 12-16).

Aşılanmamış olsalar belki de Amişler dışındaki topluluklarda da görülebilecek bir durum bu ve virüsün hala barınmasını sağlayan belki de bizzat kızamık aşılaması. [Hedrich 1933. Am J Hygiene: 613-635) 2-3 yıl ila 18 yıla kadar kızamık salgınlarının dinamiklerini açıklamış mesela.

Birçokları tarafından seneler öncesinden uyarısı yapıldığı gibi, örneğin Black et al (1984), kızamığı doğal yoldan geçiren “yaşça daha büyük kadınlara oranla aşılanmış daha genç jenerasyon kadınların hemaglutinin engelleyici ve nötralize edici antikor tireleri daha düşük“ çıkıyor. Ve kaçınılmaz sonuç: gebelikte plasental yoldan bebeğe geçirilecek bağışıklığın (TTI) zayıflaması.

Aynı durum aşısı yapılan diğer doğal enfeksiyonel hastalıklar için de geçerli, özellikle de şu sürekli vurgulanan boğmaca için: annenin transplasental yolla koruyamadığı yenidoğanlar artık boğmaca geçiriyorlar!

Bu noktada, hekimlerin yeni anne-babaları iliklerine kadar korkuya garkeden açıklamalarından, şu 1 yaş altında ölüme sebebiyet veren boğmacayı aslında neyin bu denli tehlikeli hale getirdiği ve sonsuz bilgelikte invazif uygulamalarıyla bebeklerin ölümcül enfeksiyonlara yakalanma riskini asıl kimin arttırdığına dair resim netleşiyordur umarım.

Doğa işini bilmiyorsa biz en iyisini biliriz diyen kimdir?

Çocukluk çağının bulaşıcı hastalıkları şayet düzgün bakıldığı takdirde, yani antibiyotik ve ateş düşürücü ilaçlar dayanmadığı takdirde, çocukların bağışıklık sistemlerini geliştirir ve olgunlaştırır ve bu hastalıklar çocukların gelişiminin birer parçası, birer kilometre taşıdır.

Kızamığı geçirmek ömür boyu bireyi kızamığa karşı koruduğu gibi, aynı zamanda da kemik ve kıkırdakla ilgili dejeneratif hastalıklara, sebasöz cilt hastalıklarına, immünoreaktif hastalıklara ve bazı tümörlere karşı da kişiye ömür boyu bağışıklık sağlar, gelişmekte olan ülkelerde bile! (Ronne 1985; Lancet; 5 January: 1-5)

Shaheen et al. (1996. Lancet; 347: 1792-1796)‘te aşısız ve kızamığı doğal yoldan geçirmiş Guinea-Bissau çocuklarında, aşılı ve kızamık geçirmemiş çocuklara oranla daha az atopi tespit etmiş.

Alm et al. (1999. Lancet; 353: 1485-1488)‘de İsveç’in Steiner okullarına devam eden antropozifik bir yaşam tarzını benimsemiş (yani çok az aşılı ve kızamık geçirmiş) ailelerin çocuklarında, kontrol grubu okullardaki çocuklara oranla daha düşük atopi oranları tespit etmiş.

Kabakulak geçirmek yumurtalık kanserine karşı korur. (West 1966. Epidemiologic studies of maligancies of the ovaries. Cancer: 1001-1007).

Dr. Scheibner der ki, tıp, doğal enfeksiyonel hastalıklara karşı gerçek manada bilimsel ve sağduyulu bir tutum izlemeli ve sağlıklı bağışıklık sistemi oluşturmadaki hayati rolünü görmelidir, tıpkı 180 İsviçreli hekimin bir araya gelerek kızamığın nefrotik sendromu iyileştirmedeki rolünü işaret ettikleri çalışmada olduğu gibi: (Albonico et al. 1990. Vaccination campaign against measles, mumps, and rubella. A constraining project for a dubious future? Self-published).

Carmon Mota (1973. BMJ; 19 May: 423)‘te doğal kızamık enfeksiyonunun ardından remisyona giren bir enfantil Hodgkins’ olgusundan sözeder, büyük servikal kütlenin başka herhangi bir tedavi olmadan nasıl yok olduğunu anlatır.

İyi beslenme ve iyi bir bakımla aşısız çocuklar kızamık ve diğer doğal çocukluk enfeksiyonlarını atlatabilirler ve uzun vadeli de faydalarını görürler. Aşılar ise koruma sağlamadıkları gibi, immün sistemi sensitize edici etkisleriyle normalde faydalı bir hastalığı tutup tehlikeli atipik bir forma dönüştürüyorlar. Onlarca yıldır dokümante edilmiş vaka ve uyarıları dikkate almanın vaktidir der Dr Scheibner ve haklıdır da.

Kızamıkta A vitaminin önemine dair ebeveynler şu yazıyı da belki okumak isterler.

 

Polio Aşılarının Kanser Virüsü SV40 ile Kontaminasyonu

Polio Aşılarının Kanser Virüsü SV40 ile Kontaminasyonu

Aşı tarihinin gelmiş geçmiş en ünlü ve nüfuz sahibi bilimadamlarından, Merck firması için kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının geliştirilmesinde rol almış Dr. Maurice Hilleman‘ın verdiği görüntülü bir röportajda başta polio aşısı olmak üzere diğer pekçok aşıda (örn. Sarı Humma aşısındaki lösemi virüsü gibi) ve dönemin polio aşılarında SV40, AIDS ve kanser virüslerinin cirit attığını itirafını izleyin:
Dr Hilleman bu açıklamaları yaparken meslektaşları kahkahaya boğuluyor, belli ki aşılardaki bu ölümcül kontaminasyonu fazlasıyla komik buluyorlar. Polio aşısındaki SV40 virüsünü (ve tabii 40. numaraya geliceye kadar diğer 39 ayrı virüsü) kendi aralarında tartışırken Hilleman’ın meslektaşları, o dönem Sabin’in bu aşısının [SV40 virüsü ile kontamine olduğu bilinmesine rağmen!!] saha çalışması deneyleri Rusya’da yapılmakta olduğundan, “tümörle dolu” Rus atletlere karşı Amerika’nın Olimpiyatları kazanma şansının artmış olacağını(!) söyleyip eğleniyorlar! Bu aşıların kansere yol açacağını biliyorlar! SV40 ile enfekte ettikleri deney farelerinden 2-3 hafta içinde tümör fışkırıyor.

Bu bildirimler öyle komplo teorisi filan değil, bizzat Merck’ün en yetkin aşı bilimadamlarından birinin sözleri. Bu söyleşinin yapıldığı dönemde öyle internet filan yok, bu videonun dolaşıma gireceğini belli ki aklına bile getirmemiş Hilleman. Bunun bilim camiası içinde bir sır olarak kalacağını düşünüyordu herhalde. Bu olayın basına niye yansımadığı kendisine sorulduğunda ise Hilleman, buna “Eh, herhalde gidip bunu anons edecek haliniz yok, bu bilim camiası içinde kalması gereken bilimsel bir mevzu”(!) yanıtını veriyor.

Buradan aşılar üzerinde çalışan bilimadamlarının bu denli önemli bir sorunda bile meslektaşları bilimadamlarını (bu durumda, Sabin) nasıl koruduğunu görebiliyoruz. Tüm kirli sırlar kendi sessizlik çemberlerinin dışına çıkmıyor, aşılarındaki kontaminasyonla ilgili gerçeği halka(!) açıklama gereği duymuyorlar.

Açılışta çok enteresan, Ebola’nın atası olan virüsün de yıllar evvel bir aşı üretim tesisinde salgına yol açtığından bahsediyor.

İzleyiniz.