Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Aşağıdaki bilgiler M-M-R® II marka canlı Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak aşısının orijinal ürün bilgisinden alınmıştır.

Aşıyı uygulayacak hekim veya sağlık görevlisinin her aşıdan önce oturup sizinle birlikte üzerinden geçmesi gereken, aşı ürün bilgisi dediğimiz doküman şu:

kkk insert

Bu dokümanda genel olarak aşı yapımında kulanılan maddeler ve bunların miktarları, aşıya kontraendikasyon oluşturacak durumlar, aşının kaç kişi üzerinde ne tür deneylerde denenmiş olduğu, yan etki için kaç gün izlem yapıldığı, bu izlemin telefonda soru mu yoksa hastanede gözlem şeklinde mi yapılmış olduğu, klinik deneylerde karşılaşılan yan etkiler ve aşı genel popülasyona uygulanmaya başlandıktan sonra ortaya çıkan yan etkiler, aşının toksikolojik çalışmalarının yürütülmüş olup olmadığı, kanser yapıcı etkisinin araştırılıp araştırılmamış olduğu gibi bilgiler yer alır.

Kanunen hastanın “aydınlatılmış rıza” hakkı çerçevesinde bu açtığınızda yarı bele kadar uzanan bilgileri doktor veya hemşireden almış ve aşıyı olup olmama kararını buna göre vermiş olması gerekmektedir.

Bu belgeyi ve burada geçen bilgileri size göstermeden “bilgilendirme” yapan sağlık çalışanları görevlerini yerine getirmiyor, siz de aydınlatılmış rıza hakkınızdan mahrum bırakılıyorsunuz demektir.

Unutmayınız, hekim veya sağlık personelinin sizlere aşı ile ilgili verirken amacı sizi bilgilendirmek olmalı, ikna etmek değil.

Tıp hukuku gereği hekimin size karşı olan yükümlülüklerini, bunları yerine getirmediği takdirde doğacak hukuki sorumlulukları yeniden hatırlamak için lütfen buradaki aydınlatılmış onam ilkesinin açıklandığı yazımıza göz atınız.


Tüm Vücutta Yarattığı Etkiler
:

Panikülit – Özellikle karın duvarındaki derialtı yağ dokusunun iltihabı

panniculitis (1)

Panikülit

Atipik Kızamık [Sadece aşılılarda görülen Atipik Kızamıkla ilgili geniş bilgi için buraya ve buraya bakınız.

Atypical-Measles

Atipik kızamık döküntüsü

Senkop – Beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık
Bağ ağrısı
Baş dönmesi, sersemlik
Malez – Keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi
İritabilite – Vücudun veya organın uyartıya aşırı tepki gösterişi ile belirgin durum; uyartıya aşırı duyarlılık hali

Kardiyovasküler Sistem:

Vaskülit – Damar iltihabı; kan veya lenf damarı iltihabı

vaskülit-2

Vaskülit

Sindirim Sistemi:

Pankreatit – Pankreas iltihabı

panreas (1)

Pankreas iltihabı

İshal
Kusma
Parotit – Kabakulak virüsünün sebep olduğu, kulakaltı tükürük bezi (parotis)’nin iltihaplanarak şişmesi ve ateşle belirgin, bazı vakalarda menengoensefalit [Beyin ve beyin zarlarının beraber iltihabı], erkekte orşit [Testis iltihabı], kadında ooforit [yumurtalık iltihabı] gibi komplikasyonlara yol açan iltihabi hastalık

parotit (1)

Parotit bezi iltihabı

Mide bulantısı

Endokrin Sistem:

Tip 2 Diyabet – Şeker hastalığı

Hemik [Kan] ve Lenfatik Sistem:

Trombositopeni – Kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı

trombocitopenia-en-infante1

Trombositopeni

Purpura – Kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşi ’1er ya da ekimoz’lar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu

purpura-300x220

Purpura

Lenfadenopati – Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık; lenf düğümü veya lenf düğümlerinin -herhangi bir sebeple- şişmesi ile belirgin durumu

lenfanonit-300x221

Lenfadenopati

Lökositoz – Kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı

Bağışıklık Sistemi:

Anafilaksi – Önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen (ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.)‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık yanıtı
Anaflaktoid [anafilaksiye benzeyen] reaksiyonlar
Anjiyonörotik ödem – Allerjik etkenlere bağlı olarak deri ve mukozalarda aniden gelişen, fakat bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, sınırlan belirli ödematöz alanlar oluşmasıyla belirgin ödem; anjiyoödem; Quincke ödemi

angioedema1336664143934

Anjiyoödem

Periferal Ödem
Yüz Ödemi
Kişide geçmiş alerji (bronşiyal astım) öyküsü olsun olmasın görülen Bronşiyal Spazm

Kas ve İskelet Sistemi:

Artrit – Eklem iltihabı

151f52a25d06066cdc39afd8fb80325f

Çocuklarda görülen artrit

Artralji – Eklem ağrısı
Miyalji – Kas ağrısı
Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali

Sinir Sistemi:

Ensefalit – Beyin iltihabı; beynin akut enflamasyonu. Beynin virüsler tarafından enfeksiyonu anlamına gelir. Ensefalitlerin en sık bulgusu ateş ile birlikte olan başağrısı, bulantı, kusma, konfüzyon (yer, zaman, kişi bilgisinde karıştırmalar)’dur. Hastalık ilerledikçe nörolojik kayıplar, epilepsi nöbetleri ve felçler ortaya çıkabilir.
Ensefalopati – Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklar olarak bilinmektedir. Akut veya kronik karaciğer hastalıkları sonucu oluşan, motor ve mental bozuklukların görüldüğü nöro pisikiyatrik bir sendromdur. Zayıf koordinasyon, kas seğirmesi, titreme, veya nöbet gibi belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda hasta komaya bile girebilir.
Measles inclusion body encephalitis (MIBE) – Kızamık inklüzyon cisimciği ensefaliti
Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) – Kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık veya kızamık benzeri bir virüsün sebep olduğu az rastlanan, ölümcül bir nörolojik hastalıktır. Hastalık yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Hastalığın sebep olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda, beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerlemeli beyin işlevi kaybı görülür.

Bu hastalık, nadir olarak, genelde bir milyon çocukta bir vaka olarak görülmesine karşın, son 40 yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. [Neden acaba??!!] Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir.
Guillain-Barré Sendromu (GBS) – Akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit.
Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM) – Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit, yani beyin ve omuriliğin birarada iltihabı.
Transvers Miyelit – Omurilikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk. TM, hem yetişkin hem de çocukları etkileyen bir felç durumudur. Çok nadirdir ve hasta belirtileri göstermeye başladıktan 24 saat sonra hastalık son safhaya gelecek şekilde hızlı yayılır. İlk belirtisi bacaklarda ve nadiren kollarda uyuşma-karıncalanma şeklindedir. Bu hissizlik zamanla vücuda yayılır. Omurilik etkilendiği için, dokunma gibi duyularda ve bazı kaslarda işlevsizlik gözlenir. Mesane ve bağırsak kontrolü kaybedilir.
TM genellikle viral veya bakteriyel bir hastalığın sonucudur ya da bağışıklık sisteminin omuriliğe saldırması (Otoimmün) sonucu oluşur.
Febril konvülsiyon/Ateşli Havale – Genellikle bebeklerde yüksek ateş esnasında görülen konvülsiyon. Şuur kaybı, katılaşma, istem dışı kasılmalara neden olur.
Afebril Konvülsiyon (ateşsiz havale) veya nöbetler – Kandaki şeker veya kalsiyum düşmesi gibi biyolojik nedenleri olabileceği gibi beyinde bir zedelenme olanağı da muhtemeldir. Hiçbir neden bulunmamışsa, bu havaleler sara hastalığı olarak kabul edilir. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma [basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize [kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
Ataksi – Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi hali; vücut hareketlerinde uyumsuzluk

dwe00211g18

Denge sağlamak için ataksili çocuk bacakları iki yana açık ve öne eğilmiş şekilde yürür. Adımları düzensizdir; hareketleri çalkantılı denizdeki bir teknede yürümeye çalışıyormuş veya sarhoşmuş izlenimi verir.

Polinevrit – Birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı
Polinöropati – Birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi
Okülomotor palsiler/sinir paralizileri – Göz sinirlerini tutan felç

Nerve_Palsy_and_Paresis1

Viral enfeksiyon sonrası göz siniri felç olan çocuk

Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali
Aseptik Menenjit – Amerikan Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne KKK aşılaması sonrası aseptik menenjit bildirimleri geliyor. Daha önceki yıllarda kullanılan Urabe tipi kabakulak virüsünün aseptik menenjite yol açtığı kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bu aşıda kullanılan Jeryl Lynn™ tipi kabakulak aşısının aseptik menenjite yol açtığına dair henüz kanıt bulunamadığından bunu yok sayıyorlar.

Solunum Sistemi:

Akciğer iltihabı/Zatürre/Pnömoni
Boğaz ağrısı
Öksürük
Rinit – burun mukozasının iltihabı

Cilt:

Stevens-Johnson Sendromu – Cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur

steven

Stevens-Johnson Sendromu

Mültiform eritem – deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum

29218tn

Multiform Eritem

Ürtiker – Allerjik, psikojenik ya da fiziksel nedenlere bağlı olarak deride kaşıntılı, geçici kabarcıklar oluşması ile belirgin durum; kurdeşen

images

Yüzde çıkan ürtiker

Raş/Döküntü – Deri üzerinde oluşan pembe ya da kırmızımtrak küçük kabartılar

raş

KKK aşısı sonrası ortaya çıkan döküntü

Kızamık Benzeri Raş/Döküntü
Pruritus – kaşıntı

Duyu organları – Kulak:

Sinir harabiyetine bağlı Sağırlık
Otit Medya – Kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı

Duyu Organları – Göz:

Retinit – Retina iltihabı
Optik Nörit – Görme sinirin iltihaplanması, rahatsızlanan gözde aniden kısmi körlüğe neden olur. Virütik enfeksiyon, bir otoimmün süreci (vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırması) ya da çok yönlü gözakı iltihaplanması sonucu meydana gelebilir. En sık neden multipl skleroz hastalığıdır. MS hastalarının %50 den fazlasında optik nörit gelişir. %20-30 hastada da optik nörit MS’in ilk bulgusu olarak görülür.
Optik nöritin bazı diğer nedenleri; enfeksiyonlar (örneğin; Sifiliz, Lyme hastalığı, zona), otoimmün bozuklukları (Örn. lupus), inflamatuvar barsak hastalığı, ilaca bağlı (örneğin kloramfenikol, Etambutol) vaskülitler ve diyabet.
Papillit – Görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı
Retrobulber optik nörit – Görme siniri (nervus opticus)’nin göz küresi arkasındaki bölümünün iltihabı
Konjunktivit – Göz yangısı, gözün beyazı kaplayan şeffaf zarlar ile göz kapaklarının iç çeperlerinin kızarması ve iltihaplanmasıdır. Göz yangısına genellikle bir virüs veya bakteriyel enfeksiyon sebep olur; bununla birlikte alerjiler, toksik maddeler ve diğer hastalıklar da bir rol oynayabilir.

Ürogenital Sistem:

Epididimit – Epididim iltihabı. Epididim testislerin arkasında yoğun bir şekilde dolanmış durumdaki ince mikroskobik tüplerden oluşmuş, testisin hemen arkasında testis boyunca uzanmış bir eklenti organıdır. Sperm epididim boyunca ilerlerken olgunlaşır ve kendi kendine hareket edebilme yetisi kazanır.
Epididimin enfeksiyonuna “epididimit”, testisin enfeksiyonuna “orşit” adı verilir. Bu iki organın enfeksiyonu uygun antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilir, fakat kısırlık gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı erken tanı ve tedavisi gereken enfeksiyonlardır.
Orşit – testis iltihabı

Diğer yan etkiler:

Ölüm

 

Yaz Kızım: Toplum Sağlığı Adına Aşılılara Karantina Uygulaması Başlatılmasına . . .

Yaz Kızım: Toplum Sağlığı Adına Aşılılara Karantina Uygulaması Başlatılmasına . . .

Bulaşıcı hastalık paranoyağı ana-babaların bildik argümanıdır; ne zaman okulda kızamık, su çiçeği veya grip geçiren birileri olsa suçlu aşısız çocuklardır, derhal okuldan men edilip aşılarını olana kadar da alınmamaları lazımdır. İroni bu ya, vücudunda virüs “taşıyan” veya “etrafa saçan” birileri varsa o da canlı virüs aşılarını taze olmuş aşılı çocuklar…

Sakınılması gereken, karantinalanması gerekenler kimlermiş, öğrendik mi şimdi?

Zayıflatılmış veya zehirli formaldehidle “inaktif” hale getirilmiş de olsa, canlı virüs aşısı olan kişi, ister aşılı ister aşısız olsun temaslı kişilere tükrük veya mukoza yoluyla o virüsü geçirebilir. Bu, bilimsel bir hakikat, adına “shedding” deniyor. Aşılı “virüs saçıcısı” kendi hasta düşmese veya diyelim gribin aşıdaki virüs tiplerinden kendi enfekte olmasa dahi vücuda aldığı bu virüsleri etrafa yayar.

Cıva (thimerosal), alüminyum, MSG ve formaldehidin vücuda zerk edilmesi immün sisteme şok etkisi yaparak onu tabii olmayan bir şekilde “vur yada kaç” stres moduna
sokacağından zayıf düşürür. İşte bu yüzden aşılı çocuklar, canlı virüs aşılarını olup etrafta taşıdıkları virüsleri saçarak dolaşan aşılı arkadaşlarından bu hastalıkları kapmaya daha da müsaittir.

İşin kötüsü aşıları üreten firmalara, maruz kalınan aşı saldırısına bağlı oluşacak hasar veya zarardan ötürü dokunamazsınız bile çünkü onların [Amerika’da] kendi özel mahkemeleri, başında da maaşa bağladıkları adamları çalışır. CDC’nin kabus aşı takvimi uyarınca otizm spektrum bozukluklarına, beyin hasarına, merkezi sinir sistemi hasarı ve uğranılan ‘kimyasal saldırı’nın diğer sonuçlarına mahkum çocukların ailelerine sus payı olarak dağıtacakları sadaka için devletin sağladığı ödenekleri de hazırdır.

Uzun lafın kısası, CDC’nin şu anki takvimine göre aşılanan çocuklar oldukları her canlı virüs aşısı sonrası iki hafta süreyle evde karantinada kalacak olsa, kaçırılan ders sayısı öyle fazla olurdu ki hiçbir çocuk tek sınıf dahi atlayamazdı.

CDC’nin kendi internet sitesinde yer verilen etrafa canlı virüs saçma sorunsalı

CDC, insanları nasıl olsa sitedeki bilgileri uzun uzadıya okumaz, bilgiyi sentezleyip kullanmayı beceremez diye düşünüp buna güveniyor. Ve hakikaten de çoğu Amerikalının en önemli bilgilerin televizyonda veya gazetelerde deği, bizzat CDC’nin sitesinde yattığından haberi dahi yok. CDC’nin sitesinden erişebileceğiniz 14 sayfalık PDF dokümanının 5. sayfasında halkı uyarıyor yetkililer:

3. faz deneylere katılanların bir bölümünde kakada aşı virüsü tespit edildi. 360 bebeğin %9’u ilk doz sonrasında kakayla virüs atarken, 2. dozu alan 249 bebekle 3. dozu alan 385 bebekte bu dozlar sonrası dışkıda virüs bulunmadı. Aşı virüsü atımı doz alındıktan sonra en erken 1 gün, en geç de 15 gün içinde meydana geldi. Deneylerde aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağına bakılmadı. Amerika Birleşik Devletleri’nde ruhsatlandırma sonrası yapılan bir değerlendirmede, ilk doz uygulamasının ardından bebeklerden 9 gün boyunca kaka örneği toplanmış, 103 bebeğin %21’inde en erken 3. gün en geç 9. gün olmak üzere kakada Rotavirüsü antijeni saptanmıştır.

Bu denileni bir kez daha tekrar edelim şimdi: bir doz sonrası aşı virüsünün en erken 1, en geç de 15 gün içinde vücuttan atıldığı görülmüş ve deneylerde de aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağı çalışılmamış.

 

1955’te YANLIŞ ŞEKİLDE “asrın aşı mucizesi” ilan edilmiş Polio virüsü

jonasYıl 1955 ve Poliovirüsü aşısı “güvenli, güçlü ve etkili” ilan edilmiş, tüm dünyada “asrın yeni mucize aşısı” lansmanıyla piyasaya sürülmüş.

Polio’dan korunmanın yoludur diye ilanının peşisıra Enfantil Paralizi Vakfı her ne çeşit iletişim kanalı varsa kullanarak yaptığı basın açıklamasıyla bu mucize ilacın mucidi Dr. Jonas Salk’tır, ilaç hertür testten geçmiştir diye duyuruyor.

Vakıf, dokuz milyonu aşkın çocuk ve gebeyi aşılamaya yetecek aşı stoğu hazırlanması çağrısında bulunuyor. Amerikan Radyo ve Televizyon Kurumu yayınlarında Salk’un zaferini ilan ediyor ve “asrın en büyük tıbbi keşfi”ni kutsuyor.

 

 

 

Sonra bir felaket yaşanıyor: aşılanan çocuklar polio kapmaya başlıyor. Gün geçtikçe polio bildirimleri artıyor ve bunlar arasında aşılanan çocukta hastalık görülmese dahi çocuğun anne-babası veya kardeşlerinde ortaya çıkan (uydu) polio vakaları da var.

salk

Bilimin neden sonra keşfedeceği kızamık, kabakulak ve polio‘da görülen “taşıyıcılık” ve “saçıcılık” (shedding) etkisi bu işte. Aşılanan çocuklar hastalığın yeni taşıyıcısı haline geliyor ve Batı Tıbbı, İlaç Endüstrisi ve tıpta hüküm süremeye başlayan bu yeni invazif, karsinojenik, bağışıklık baskılayıcı ve elbette nörolojik hasar oluşturucu müdahale devrini koruyup kollamak adına aşıdan başka her şeyi ve herkesi suçlamaktan çekinmiyor.

2015 başında Disneyland’de yaşanan kızamık salgını da böyle çıktı: virüs saçıcılarından etrafa yayıldı.

Domuz gribi salgını da aynı şekilde yayıldı: saçıcılar yaydı.

Senelik grip salgınları da böyle yayılıyor etrafa: virüs saçıcılarından.

Aşılı Amerikalılar, bugünün aşılarına doluşturulan toksinler yüzünden zayıflayan bağışıklık sistemleri yüzünden, etrafa aşı virüsü saçanlardan, hani şu okulda işte etraflarını çevreleyen “aşılı sürü”den gelen canlı virüslere daha dayanıksız oluyor ve daha çok yakalanıyorlar bu hastalıklara.

“Sürü bağışıklığı” işte bu yüzden yutturmacanın dik alasıdır, her zaman da öyleydi. Halka verilecek asıl hizmet mesajı budur işte.

 

Yazan: S. D. Wells
Orijinal makale: Aşı Fanatiklerinin Dikkatine: Olduğu her CANLI virüs aşısından sonra etrafa virüs “saçan” çocuklarınızı 2 hafta evde tutmanız gerekiyor

 

Sizin Çocuğunuz da Aşı Malulü, Tıpkı Benimki Gibi

Sizin Çocuğunuz da Aşı Malulü, Tıpkı Benimki Gibi

Robyn ve oğlu

Robyn ve oğlu

Aşı konusunda düşünüp taşınma işi bebeğin doğumuna bırakıldığı takdirde oluşacak aşı maluliyetini fark etmek sizin için neredeyse imkansız olacak.  Aşılar çocuğunuzu vurduğunda yorgunluktan ölüyor olacaksınız.  Minik detaylardan gözünüzü alıp da resmin bütününü görecek haliniz olmayacak.  Beliren semptomlara yara bandı yapıştırmakla meşgul olduğunuzdan ortadaki sendromu göremeyeceksiniz bile.  Size hassas, biraz fazla ilgi isteyen bir bebeğiniz olduğu söylenecek belki ve bebeğinizin bu hassasiyeti kendini kolik, reflü, baş vurma, gıda alerjileri veya ciltte temas gören yerde oluşan kızarıklıklar şeklinde gösterecek.  Size ‘aa bunların hepsi normal şeyler canım’ denecek ki aslında yalan da değil, bugünlerde “normal” addedilen şeylere bakacak olursak…  Şimdi etrafta bu belirtileri gördüğüm bebek olduğunda müdahale etmeye çalışıyorum.  Anne-babalarına bu hassasiyetlerin doktorlarının kendilerine söylediğinden çok daha derin anlamları olduğunu anlatmaya çalışıyorum.  Bu insanların ne olup bittiğini anlayamayacak denli bir koşuşturmaca içinde olduğunu biliyorum.

Oğlum dünyaya geldiğinde diğer pekçok kişi gibi biz de bebek odasının rengine aşılardan daha fazla kafa yormuştuk itiraf etmek gerekirse.  Ondan herhalde bir 10 sene önce tek bir kişi biliyordum çocuğunu aşılatmayan, o da bana “çocuklarımızın vücuduna o iğrenç şeyleri sokmuyoruz biz” demişti.  Ürkmüştüm açıkçası adamdan.  Bana komplo teorileriyle uğraşan biri gibi gelmişti.  Asla onun yaptığını yapmayacaktım.

Çocuğumuzun hayata gelişinin üçüncü gününde, hastaneden çıkmadan hemen önce Hepatit B aşısı ile ilgili evrak getirildi önümüze.  Biyoloji üzerine yüksek lisansım var ama Hep B nedir bilmiyorum o dönem.  Okuduğum çocuk yetiştirme kitaplarından hiçbirinde, verilen ağrı kesicilerden kafamın iyi olduğu bir anda hiçbir fikrimin olmadığı bir konuda benden karar vermemin isteneceği yazmıyordu ki.  Eğer bilmiyorsanız, Hepatit B enfekte kişinin kanından kirli iğne paylaşımıyla da bulaşabilecek esas itibariyle zührevi bir hastalık.  Çocukların oyun bahçelerinden, hapşırıktan veya içtikleri sudan Hepatit B kapma olasılıkları yok yani.  Çocuk cinsel ilişkiye girme yaşına geldiğinde doğumunda vurdukları aşının etkisi çoktan geçip gitmiş olacak.  Anne Hep-B pozitifse, gebelik döneminde yapılan tahlillerde bu mutlaka ortaya çıkar, anne durumunu öğrenir zaten.  Öyleyse hastanelerde yenidoğanların hepsine birden niye vuruluyor bu aşı?  Yapabiliyorlar da ondan.  Çünkü kimse kendilerine “Hayır.” demiyor da ondan.  Bu kadar basit işte.

Hepimiz doktorumuza güvenmek isteriz.  Kimse CDC veya Amerikan Pediyatri Birliği’nin çocuklarımızın yararına çalışmadığına inanmak istemez.  Kimse geriye dönüp baktığında bebeğine kendi eliyle zarar vermiş olduğunu görmek istemez.  Kimse çocuğununun doktoruyla anlaşmazlığa düşmek istemez.  Kimse eşiyle bu yüzden mücadele halinde olmak da istemez.

O gün Hep-B aşısının yapılmasına izin verdik.  Kendi kendimize, “Çok mühim bir şey olmalı yoksa böyle sayfa sayfa muvafakatname evrağıyla gelmezlerdi,” diye de düşündük ama yine de imzayı attık.  O akşam bebeğimizi alıp eve çıktık ve histerik şekilde ağlayıp duran bu bebeği yeniden karnıma sokmanın bir yolu olsa keşke diye diye sabahı ettik.  İki olayı birbirine hiç bağlamadık bile.  Dedim ya, doğum sonrasının yoğunluğunda kendimizi kaybetmiştik bir kere…

Bir hafta sonra durumumuz hala içler acısıydı.  Eşim bana yardımcı olmak için işten fırlayıp doğru eve geliyordu.  Ben hala üstümde pijamalar, kusmuk ve mememden sızmış sütle üstüm başım batmış halde öylece oturuyor oluyordum.  Bebeğimiz ağlıyordu.  Ben ağlıyordum.  Ne bir şey yemiş, ne dişimi fırçalamış ne de iki çamaşır katlamış oluyordum.  İki haftalıkken oğlumuza “klasik kolik” teşhisi konuldu ve sonraki beş ay boyunca da geçmedi kolik.  Çevremizdekilerin gördüğü en ağır kolik vakasını yaşıyorduk.  Evliliğimizi kurtarmak adına çareyi antispazmodik bir ilaç vermekte bulduk.

2. ay aşılarından bir gün önce

2. ay aşılarından bir gün önce

Dokuz haftalık olduğunda ağlak bebeğimi alıp 2. ay kontrolüne götürdüm ve üstüme yine birtakım evraklarla geldiler.  Bu kontrollerde ne olup biteceğine ilişkin pek bir bilgim yoktu, hazırlıksızdım.  “Burayı, burayı ve burayı imzalayın. Aşılarını olması lazım.”  Üç enjeksiyon ve iki de ağızdan damlaydı aşıları, yedi hastalık için veriyorlardı. “Bir zararı olmaz, eminsiniz değil mi? Niye bu kadar çoklar?”  Soru sormanızı istemiyorlar.  Sorularınıza verecek bir cevapları yok.  Aşı prospektüsünde birtakım yan etki listeleri var, ancak bunu size göstermiyorlar.  Acele ettiriliyorsunuz, oldu bittiye getiriliyor her şey.

Doğum sonrasında en hassas ve zorlu zamanınızda annelik içgüdülerinizden tamamen arındırmaya çalışıyorlar sizi.

Doğum sonrası anksiyetem tavana vurmuş haldeydim o ara.  Eski benden eser kalmamış, uykusuzum, ruh gibi dolaşıyorum.  Acılar içinde kıvranan bir bebeğin saatlerce bitmek bilmeyen ağlayışları, haykırışlarıyla geçiyor günler. Başka hiçbir şey düşünemeyecek haldeyim.

Aşıları ben emzirirken vurmaları mümkün mü diye soracak oldum, reddedildim.  İmzaları verdim ve aşıları vurdular.  20 dakika geçmeden öyle derin bir uykuya daldı ki uyandırmak mümkün değil.  Bizim kolikli oğlan etrafta bunca gürültü, insan varken öyle kolay kolay uyuyacak bir bebek hiç değil.  Daha araba koltuğuna koyar koymaz uyuduğu görülmüş şey değil.  Eşimi arayıp ters bir şeyler var diyorum. Eve geliyoruz, arabadan alıp beşiğine koyuyorum, hala uyanmıyor.  O beşikte ben başında saatlerce uyudu öyle, daha önce hiç olmamıştı bu.

En sonunda uyandığında öyle bir çığlık çığlığa ağlamaya başladı ki ne öncesinde ne de sonrasında böyle bir ağlama duymuşluğum yok.

Elimde telefon odasına dalıp hemşireye ağlayışını dinlettiğimi hatırlıyorum.  Bana ısrarla bu histerinin “enjeksiyon yerindeki acı/sızı”dan olduğunu ve biraz daha Tylenol vermem gerektiğini söylüyor. İnanmıyorum dediğine.  Çıkarken elime tutuşturdukları notta çığlık şeklinde ağlama olursa sağlık merkezini derhal aramam gerektiği yazıyor, ama aradığımda bana bunun normal olduğu söyleniyor?!

Kucağa alınmak istemiyor. Ona dokunumamı istemiyor.  15 dakika boyunca kulakları yırtan çığlık çığlığa ağlamadan sonra emzirip yeniden uyutabiliyorum.  Sadece bir karış ötesinde oturmuş uyumasını seyrederken ikinci kez uyanıyor.  Kollarının kaskatı havaya fırlayıp da çığlık çığlığa ağlamaya başlayışını ömrüm oldukça unutmayacağım.  Gözleri sımsıkı yumulu, bütün enerjisini o mini minnacık bedeninden o korkunç sesleri çıkarmaya harcıyor gibi.  Bana bakmıyor.  Benim orada olduğumun bile farkında değil.  Yeniden uyuya kalıyor, çığlıklar susuyor.

Bütün geceyi ta 2 ay önce yapmış olmam gereken araştırmayı yapmakla geçiriyorum.  Attığı çığlığa “cry-encephalitis” yani ensefalit ağlaması deniyormuş, aynı zamanda DTaB çığlığı olarak da bilinirmiş.  Beyin iltihaplanması bu.  Tamı tamına beyinde aşıya bağlı oluşan alerjik bir reaksiyon.  Nadir görülen bir şey de değil.  Tutup acile götürsem bir EEG ile belgelenecek bir şey hem de.  Oysa bana pediyatristimizin ofisi tarafından yalan söylendiği için olay geçmiş, belgeleme şansı yitirilmiş oluyor.

İşte bu olay bizim için aşı dosyasının kapanmasına giden yolun başlangıcı oldu.

Çocukların sinir sistemi yollarını kaplayan miyelin kılıfları henüz oluşmamış olduğundan bütün bu virüsler, alüminyum, cıva, formaldehid, MSG ve hayvan DNA’sının bombardımanına karşı korunmasızlar.  Miyelin kılıfı olmayan sinirler hasar gördüğünde buna otizm diyoruz.  Asperger’s diyoruz.  Epilepsi diyoruz.  Astım diyoruz.  Kafa yaralanmalarında miyelin kılıfına gelecek zararın fiziksel ve zihinsel olarak özür oluşturucu boyutta olabileceği literatürde gayet iyi dokümente edilmiş ve anaakım medya tarafından da kabul edilmiş bir gerçek.  Ancak iş otizme gelince bağıntı görmezden geliniyor.

Samimi söylüyorum çocuğumu aşılatmamayı düşündükçe mideme ağrılar giriyordu o dönem. Sürekli fikir değiştirip durdum. Tamam dedim, bir sonraki aşı turunda gider acilin otoparkında bekleriz herhangi bir şey olursa diye.  Sonra dedim bu nasıl bir deliliktir, hangi anne çocuğunu acilllik etme ihtimali olan bir şeyin yapılmasına göz yumar?  4. ay kontrolüne bir gün kala ancak kendimde doktoruna bir yaşına gelinceye dek aşıları ertelemeye karar verdiğimizi söyleme cesaretini bulabiliyorum. Doktor kararı öyle iyi karşılıyor ki bunca vesveseyi boşuna yapmışım diye düşünüyorum.

Bu arada bebeğimizde geçmeyen egzema peyda oluyor.  4. ayda daha ilk kez ağzına koyduğu bir kaşık muzdan vücudu tepeden tırnağa kızarıklıklarla kaplanıyor.  Ek gıdaya geçmek için 2 ay daha bekleyelim diyoruz.  6. ayda yediği tatlı patatesten yüzünde temas kızarıklığı oluşuyor bu defa.  Doktoru sıkıştırıyorum, nedenini bulun bana diyorum ve kan tahlili sonuçları yerfıstığına alerji gösteriyor.

6 ay emmiş oğlumun ölümcül bir fıstık alerjisi var.  Bağlantı filan görmüyorum.  Hiçbir şey göremeyecek kadar derde batmıştım artık.

12. ayda bize “CDC takvimi bağnazı” olmadığına dair sözler vermiş çocuk doktorumuz aşılara başlamayacağımız için bizi kovuveriyor.  “Çocuğunuzu aşılamıyor olmak beni strese sokuyor” diyor bize.  Bebeğim kucağımda, ona korku ve endişelerimizden bahsetmeye çalışıyorum, on ay önce yaşadıklarımızın ne denli korkunç olduğunu anlatıyorum.  Ona bu defa acillik olmaktan korktuğumuzu söylüyorum.  Karşılığında aşağılanıyorum.  Meğersem tüm ekibine o gün kliniğiyle ilişiğimizin kesileceğine dair bilgi geçmiş bile.  Gözyaşları içinde ayrılıyorum oradan.  Aylarca keşke bunları da söyleseydim doktora diye aklımda kurup duruyorum.

O günden sonra bir daha aşı yaptırmıyoruz.  Karardan dolayı kendimize güvenmemiz ise zaman alıyor.  İkimiz de o ara ne yaptığımızı tam bilmesek de ve aslında korkudan ölsek de eşim aşı yaptırmama konusunda bana yine de destek çıkıyor.

Bugün, 4 yaşında

Bugün, 4 yaşında

13. ayda oğlumuz bir doğumgününde ısırık aldığı köftedeki cevizden kurdeşen döküyor.  16. ayda artık canımıza tak ediyor ve 600 dolarlık deri testi için alerji uzmanına gidiyoruz.  Buğday, yumurta, kavun, kedi, kanaryaotu, çimen, hertürlü ağaç yemişine alerjinin yanısıra yerfıstığına ölümcül alerjisi çıkıyor.  Sonra sonra mısır veya patates de yiyemediğini öğreniyoruz ve bügün bile hala muz yiyemiyor.  Bebeğimin bir düzine alerjisi çıkıyor.

Nasıl besleyeceğimi yeni baştan öğrenmek zorunda kalıyorum çocuğumu.  Diyetinden sorunlu gıdaları çıkara çıkara sonunda organik Paleo/Taş Devri diyeti uygular oluyoruz ve hatta altı ay sonra eşimle ben de aynı diyete geçiyoruz.

Çocuğuma 16 aylıkken bir dolu alerji teşhisi konuluyor ve ben hala bunun aşılardan gördüğü zararla ilişkisini göremiyorum, düşünün.  Tam manasıyla şaşkına dönmüşüm artık.  Alerji uzmanına sorunların neden kaynaklandığını soruyorum ve bana verdiği cevap: “Az aşı olmaktan. Yiyecekleri vücudumuz saldırıya geçmeden yiyebilmemiz için immün sistemimizi aşılarla uyarmamız, çalışmaya zorlamamız lazım.”

Böylesi temelden yoksun bir şeye inandığımdan değil, ancak dedim ya, o zaman semptomlara yara bandı yapıştırmaktan sendromu göremeyecek durumdayım. Malum aşı hadisesinden neredeyse 2 yıl sonra, The Greater Good adlı belgesel yayımlanıyor ve kafamdan aşağı kaynar sular boşalıyor.  Her şey yerli yerine oturuyor bir anda.  Kolik, ensefalit ağlaması, kızarıklıklar, mast hücresi sorunları, aşırı tepki veren immün sistem…

Şimdi, hassas çocuğumuzu aşılatmaya devam etseydik onu zorla nasıl bir yola sokmuş olacağımızdan en ufak şüphemiz bile yok.  Kalben biliyorum, oğlum aşıları kaldırabilen bir çocuk değil ve şayet devam etseydik bugün otizmliydi.  Bütün işaretler mevcuttu çünkü.  İstatistiksel olarak DNA’sının yarısını paylaştığı ikinci çocuğum bambaşka, kesinlikle böyle değil.  Kızımın vücuduna iğne değmiş değil.  Her şeyi yiyebiliyor.  Temas kızarıklıkları yok.  Hiç koliği olmadı.  Egzeması yok.

En çok ağırıma gidense şu yalnız: En hararetli aşı savunucularına bakıyorsunuz.  Bunlar sosyal paylaşım alanlarında başımın etini yiyip, bana çocuğumu aşılatmadığım için ne denli kötü bir ebeveyn olduğumu söyleyip duran diğer anne-babalar.  Fakat aylar sonra, belki yıllar sonra ve illa ki özelden ne öğreniyorum dersiniz?

Çocuklarının gıda alerjileri var.  Çocuklarında öğrenme özrü var.  Çocukları DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) için ilaç alıyor.  Çocukları ağır astımlı.  Çocukları otizm spektrumunda.

Özelde tüm bu sorunları yaşarken nasıl oluyor da sosyal paylaşım alanlarında uluorta çıkıp “Biz tüm aşılarını yaptırdık ve hiç sorun yaşamadık çok şükür!” diyebiliyorlar?

Yeni çağın normaline hoş geldiniz.  Çocuğunuz sağlıklı filan değil.  Çocuğunuz aşı malulü—tıpkı benimki gibi.

 

Robyn biyoloji üzerine yüksek lisans sahibi, deneyimli bir laboratuvar teknisyeni. Önceleri The Robyn Nest adlı halka açık blogunda yazarken güvenlik nedenlerinden dolayı blogunu gizliye almış bulunuyor. Ne yazık ki gerçeği paylaşan anneler baskıya uğruyor günümüzde.

Kendisinin aşılar ve fıstık alerjileri bağıntısı üzerine yazılmış kitaplardan derlediği bilgileri paylaştığı makalesi için buraya bakabilirsiniz.

Aşılar Otizme Yol Açmaz

Aşılar Otizme Yol Açmaz

Tamam pes!
Aşılar otizme filan yol açmıyor.

Otizm dediğimiz şey davranışa bakılıp konulan bir tanı. “Otizm” tanısı alabilmesi için çocuğun belli birtakım davranışları belli bir yaş aralığında göstermesi lazım. Yok, göstermiyorsa bu davranışları o zaman “otizm” tanısı almıyor.

Bu “otizm” denilen şey öyle herhangi bir kan tahlilinden filan anlaşılmıyor.
“Otizm”i laboratuvar analiziyle teyit filan ettiremiyorsunuz veya olmadığını gösteremiyorsunuz. Tamamen davranış kriterlerine göre verilen bir teşhis bu.
O yüzden de, fizyolojik hasara neden olan hiçbir şeyin doğrudan otizme “yol açtığı” söylenemez.

Bu da demektir ki… aşılar “otizm” “yapamaz”.

Aşılar başka şeylere yol açar ama.
Aşılar havale ve nöbete yol açar.
Aşılar ensefalite (beyin iltihabına) yol açar.
Aşılar immün sistem yetmezliğine yol açar.
Aşılar gastro-entestenal (mide-bağırsak) sorunlara yol açar.

Ensefalit ruh halinde dalgalanmalara yol açar.
Ensefalit aşırı ağrı ve acıya neden olur.
Ensefalit dikkat dağınıklığı ve dürtüsel davranış, yani düşüncesizce, kontrolsüz hareket etme eğilimi yaratır.

Ensefalit agresyon, yani saldırganlık yapar.
Ensefalit denge problemlerine yol açar ve kişinin çevresiyle ilişki kurabilmesine engel olur.

Nöbet ruh hali değişikliği yapar.
Nöbet dikkat dağınıklığı ve impulsif/düşünmeden davranışa yol açar.
Nöbet şuurda gelgitlere yol açar.

İmmün sistem yetmezlikleri çocukların daha sık bakteriyel enfeksiyon geçirmesine sebep olur. Nedir bunlardan bazıları? Diyelim kulak enfeksiyonları, üst solunum yolları enfeksiyonları, sinüzit ve streptokok enfeksiyonlar…
İmmün sistem yetmezlikleri çocukların daha sık viral enfeksiyon geçirmesine sebep olur. Nedir bunlardan bazıları? Diyelim stomatit (ağız iltihabı), “sebebi bilinmeyen ateşlenmeler”, “viral döküntüler/kabarıkçık ve kızartılar”, ürtiker, konjunktivit ile kusma ve ishale neden olan gastroentestenal virüsler…
İmmün sistem yetmezlikleri çocukların “ortalıkta her ne dolaşıyorsa” kapmasına ve yaşıtlarına oranla daha zor atlatmasına neden olur.

Aşı kaynaklı gastro-entestenal hasar ishal yapar.
Aşı kaynaklı gastro-entestenal hasar mide bulantısı, reflü, kusma yaptığı gibi son zamanlarda yeni keşfedilen bir “hastalık”, Mide Özofagus Reflü – GERD– Hastalığına yol açar.
Aşı kaynaklı gastro-entestenal hasar virüs ve bakterilere karşı bünyenin dayanıklılığını kırar, bu da daha fazla antibiyotik kullanımı anlamına gelir, ki bu da patojenik maya ve mantarların aşırı çoğalmasına neden olur.

Patojenik mantarlar aşırı çoğaldığında bağısaklarda hiper-geçirgenlik oluşturur, yani “sızıntılı bağırsak sendromu” başlar.
Patojenik mantarlar aşırı çoğaldığında çocuk kabız olur.
Patojenik mantarlar aşırı çoğaldığında gıda alerjileri başlar.
Patojenik mantarlar aşırı çoğaldığında ciltte kızarıklık ve döküntüler başlar, “sarhoş gibi aptalca davranış”lar ortaya çıkar, dikkatini toplayamama ve aklına eseni yapma eğilimine girer çocuk ve elbette ekmeğe, şekere, dondurmaya, süte ve karbonhidratlara (hamur işlerine) aşırı düşkünlük baş gösterir.

Teknik olarak bakınız aşılar otizme yol açmadı, çünkü teknik olarak otizm diye bir şey yok zaten.
Aşılar, hepsi biraraya gelerek “otizm” teşhisiyle sonuçlanacak davranış belirtilerini ortaya çıkaran tüm bu ağrı sızı, nörolojik hasar, immün sistem bozuklukları, gastro-entestenal hasar ve maya/mantar çoğalımına yol açan fiziksel sorunların yolunu döşedi sadece.

GB

 

Aşının yarattığı hasarın en belirgin olanı gastro-entestenal hasardır.
Daha önce hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı bir çocuk birden günde çoklu kereler sulu ve aşırı kötü kokulu ishal kaka yapmaya başlamışsa ve bu durum aşılamadan kısa süre sonra ortaya çıkmışsa çocuk “aşıdan zarar görmüş” demektir. Ancak burada çok dikkat edilmesi gereken ve genellikle gözden kaçan nokta şu; çocuğun bağırsakları bu şekilde kalıcı şekilde zarar gördüğünde artık yediği içtiğinden beslenemez olur; çocuğun beyninin düzgün çalışabilmesi için gerekli nörotransmitterlerin yapılabilmesi için gerekli besin öğeleri bağırsaklardan emilemiyordur artık. O yüzden, birkaç ay sonra çocuğun mood’u, ruh hali değişip de uyku sorunları başgösterdiğinde, öğrenme özürleri ortaya çıktığında [hepsi nörotransmitter üretimine bağlı bunların!!] kimse bunları aşıyla bağdaştırmayacaktır, çünkü ilk hasar ta aylar önce olmuştur.

Lütfen üstteki parağrafı bir kez daha okuyun.

İşte karalanan Dr. Andrew Wakefield’ın farmasötik endüstri için bu denli büyük tehdit oluşturmasının nedeni budur.

Dr. Wakefield HİÇBİR ZAMAN aşılar otizme yol açar dememiştir.

Dr. Wakefield bir gastroenterolog (yani mide bağırsak hastalıkları mütehassısı).

Kendisine mide-bağırsak sorunları nedeniyle gelen, ancak aynı zamanda otizm teşhisi de taşıyan çocuklara bakıyor sadece ve gözlemlerini aktarıyor. Hiçbir vakit KKK aşısı otizme “yol açmıştır” demiyor.

Söylediği şey sadece kendisine gelen bazı çocukların HEM gastroentestenal sorunları HEM DE otizm teşhisi olduğu ve ailelerin bildirimine göre de bu sorunların çocuklar KKK aşısını olduktan kısa süre sonra ortaya çıktığı.

Yine soruyoruz… Dr. Wakefield farmasötik endüstri için niye bu denli büyük bir tehditmiş?

İpucu: Aşılar otizme yol açtığı için değil – yol açmıyorlar dedik zaten.

Aşılar gastroentestenal hasara yol açıyor.

Gastroentestenal hasar beynin düzgün çalışabilmesi için gerekli besleyici öğelerin emilimini sekteye uğratıyor.

Esansiyel (olmazsa olmaz, elzem) besleyici öğelerin emilememesi immün sistem bozukluklarını, ensefalopati ve diğer saydığımız sorunları yaratıyor. Ve … işte ipin ucunda çocuğun “otizm” teşhisi almasına sebep olan şey tam olarak BU.

Dr. Wakefield’ın gözlemleri doğruysa şayet, BİRİLERİ, BİR YERLERDE elbet aşılar ve “otizm” teşhisine giden bu domino etkisi arasındaki bağlantıyı kuracaktır. Farmasötik endüstri ne düşünüyor? Biz “yılanın başını küçükken ezersek”, yani Dr. Wakefiled’ı şimdiden itibarsızlaştırır ve devre dışı bırakırsak, bir daha kimse bu bilimsel bulguların izini sürmez.

Bu plan tuttu mu peki?

Ben şahsen bu oyuna gelmedim. Tanıdığım pekçok zeki ebeveyn de gelmedi. Bir şeyleri değiştirecek kadar mı sayımız, bunu ancak zaman gösterecek.

 

Aşılar ve ensefalopati bağıntısı hakkında daha fazla bilgi için: http://www.whale.to/v/buttram.html

Aşılar ve havale/nöbet bağıntısı için: https://childhealthsafety.wordpress.com/2013/02/03/australia-bans-flu-vaccine-child-in-coma-others-hospitalised/

Aşılar ve immün sistem yetmezlikleri bağıntısı için:  http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2008/04/01/the-dangers-of-excessive-childhood-vaccinations.aspx

Hakemli dergilerde yayımlanmış tıp literatürü için:
CNS Recruitment of CD8+ T Lymphocytes Specific for a Peripheral Virus Infection Triggers Neuropathogenesis during Polymicrobial Challenge
Epidemiologic Characteristics of 500 Patients with Inflammatory Bowel Disease in Iran Studied from 2004 through 2007
Phenotypic expression of autoimmune autistic disorder (AAD): a major subset of autism.
Interaction of free radicals, matrix metalloproteinases and caveolin-1 impacts blood-brain barrier permeability.
Consumption of mercury-contaminated rice induces oxidative stress and free radical aggravation in rats.
Toxicity of nano gamma alumina to neural stem cells.
Abnormal measles-mumps-rubella antibodies and CNS autoimmunity in children with autism.

Yukarıda verilen linlerin yanlı kaynaklardan alınmış olduğunu düşünen olursa, doğrudan ilaç firmalarının aşı ürün bilgilerini okuyabilirler.

Link:  http://www.vaccinesafety.edu/package_inserts.htm

Yazının orijinali için: Vaccines Do Not Cause Autism

CDC: Kovuldun! Üzeri kapatılan Otizm gerçekleri.

CDC: Kovuldun! Üzeri kapatılan Otizm gerçekleri.

kelly

Sahtekarlık.

Kuvvetli bir suçlama bu, sansasyonel, provokatif. Sahtecilik, dolandırıcılık dendiğinde akla gelen resim nedir mesela? Gözünü para hırsı bürümüş, kendisinin ve dar çevresinin çıkarını daha geniş kitlelerin önünde tutmuş adamlar canlanır gözümüzde. Ya maskenin ardındaki bir kadınsa? CDC’nin hizmet düsturu “Hayat kurtarmak. halkı korumak”la yükümlü kadının ta kendisiyse? Risk altına sokulan o geniş kitle yenidoğanlarımız, bebeklerimiz, çocuklarımızdan oluşuyorsa?

Bugün tüm kadınlara sesleniyorum. Bu haberi duyun. En temel içgüdülerinizin iliklerine işlesin. Ve bu kadarı da fazla, yeter artık! deyin.

Biz ki bu kapitalist devletin vatandaşlarıyız, hakikati öğrenmek için şirketlerin para musluğundan beslenen haber medyasına bel bağlayamayız. Bunun için bilgi kaynağımız güvenilir bağımsız kanallar, konuya tam hakim uzmanlar olmalı ve hatta bilim bu konuda ne diyor, bizzat kendimiz bakmalıyız. Sağlığımızı, ailemizin sağlığını devrettiğimiz ellerden geri almanın zamanı geldi de geçiyor. Allah vergisi içkin bilgeliğimizi, zihin ve bedenlerimizin asli gücüne olan inancımızı bırakıp, en öncelikli hesabı hissedarlarının çıkarını kollamak olan şirketlere teslim ediyorsak sağlığımızı, kendimizi de çocuklarımızı da gözden çıkardığımızın resmidir. Kadın ve çocuklar bugün uçurumun kenarına sürülen koyunlardır. 2009/10 grip sezonunda gebelere vurulan aşılardan dolayı yaşanan düşüklerdeki %4250’lik artışla, gebelere dayatılan boğmaca aşısının koruyucu etkisinin olmadığını ve taşıdığı riskleri gösteren bilimsel kanıtlarla, Gardasil aşısının dünya genelinde öldürdüğü sağlıklı kız çocuklarıyla, esasen çocuk doktorlarına yapılan o ziyaretler nedeniyle oluşan Ani Bebek Ölümü ile ilgili estirilen korku rüzgarlarıyla ve bebeklerin dünyaya gelişini Hepatit B aşısı ile kutlamanın çürümüşlüğüyle ilgili yazılar kaleme almıştım. Aşılama paradigmasının reddi, bugün her Amerikalı çocuğun [aynı zamanda tüm dünya çocuklarının] kol (bacak ve kalçalarına) saplanması istenen aşıların ardında yatan politik canavarın doğasını iyi tanımaktan geçiyor.

Bu hafta, ortodoks tıbbın kutsal aşı mabedinin yobazlarını hesap vermeye çağırıyoruz.

Dr. Brian Hooker, KKK çalışmasının orijinal veri ve belgelerini Bilgiye Erişim Özgürlüğü yasası yoluyla istetince, CDC’nin Bağışıklama Programı Güvenlik Birimi çalışanlarından Dr. William Thompson vicdanına yenik düşüyor ve kendisine çok önemli itiraflarda bulunuyor. Bu belgeler, Amerika’daki siyahi erkek çocuklar için otizm riskinde oluşan %340’lık artışın, bilimsel sahtekarlığa imza atılarak nasıl çalışma sonuçlarına yansıtılmadığını gösteriyor. Yeni ele geçirilen ve Dr. Thompson’ın bu bulguya dair görüşlerini aktardığı mektuba CDC’nin yanıtı, aşının sebep olduğu zararın izlerini ortadan kaldırmak için geriye dönük olarak çalışma verilerini değiştirmek oluyor.  CDC’nin bu bilgiye haiz olduğu halde saklama yoluna gittiğini gösteren 2004 tarihli bu mektup aynı zamanda, CDC’nin o dönemki şefi Dr. Julie Gerberding’in, Merck’ün Aşı Departmanı’nın başına geçmeden önce yalan beyanda bulunduğunu kanıtlıyor. [Merck’ün aynı zamanda dünya KKK aşısı piyasasında lider konumda olduğunu bu noktada hatırlatmak gerekir.] Dr. Hooker, çalışmanın protokolüne sadık kalarak bu defa üzerinde oynanmamış, orijinal verilerle yaptığı hesaplamaların sonuçlarını burada yayınlamış durumda.

Dünyanın dört bir yanındaki ebeveynlerin 7 onyıldır bildiği ve temel bilimlerin de desteklediği gibi, evet, aşılar otizme yol açıyor. Yapılması gereken en temel çalışma, yani geriye dönük olarak aşılı ve aşısız çocuklarda görülen otizm oranlarını karşılaştıran vaka kontrol araştırmasını CDC istediği kadar yapmayı reddetsin, bilim bu bağlantıyı yıllardır gösteriyor zaten. Bu konudaki tartışmaları paralize etme çabası aşikar olan Tıp Enstitüsü (IOM) ise aralarında bizzat bu çalışmanın da olduğu 4 çalışma, bunun yanında dolandırıcılık suçundan hala aranmakta olan firari doktor Paul Thorsen‘ın çalışması ve bir de KKK aşısı sonrası %50’nin üzerinde otizm regresyonu gösterdiği halde ‘bağlantı olmadığını kanıtlıyor’ diye lanse edilen bir çalışmaya daha dayanarak aşıların otizme yol açmadığını ilan etmiş durumda. İlaç endüstrisinin çek defterinden bağımsız yapılmış analizler ise aşılar ve otizm arasında istatistiksel olarak önem arz eden bir bağıntı ortaya koyuyor ve otizmin önlenmesinin daha az hatta hiç aşı olunmamasından geçtiğini gösteriyor.

Herkese tek beden elbise anlayışıyla yürütülen bu farmakolojik saldırının çirkin yüzünü görmenin zamanı geldi artık. Zararsız aşı diye bir şey olmadığı gibi “ağırdan alınacak veya alternatif bir takvimle uygulanabilecek” aşılama diye bir şey de yok, zira aşılama dediğimiz şey bağışıklanmanın bir bireyden diğerine değişiklik gösteren yapısını hiçe sayan köhne bir yanlış anlayış üzerine kurulu. Metaller, antibiyotikler, kimyevi koruyucular ile manipüle edilmiş hayvan ve insan dokularının insan ekolojisinde asla yeri yok. İşte bu uyumsuzluğu şimdi insan türünün neredeyse tersine evrime dönüşmüş içleracısı halinde; kuşaktan kuşağa aktarılmakta olan mitokondriyal işlev, detoks kapasitesi ve mikrobiyota destekli bağışıklıktaki çözülmeyle görüyoruz.

Şaşırdık mı?

Tam bir vücut bombası sayılabilecek KKK aşısındaki rekombinan [farklı biyolojik türlerden elde edildikten sonra genetik mühendisliği yoluyla birleştirilen] insan albümini, fötal buzağı serumu ve civciv embriyosu fibroblastlarının yanısıra henüz varlığı dahi bilinmeyen retrovirüslerin türlerarası aktivasyonu, moleküler benzeşme [molecular mimicry] ve kullanılan enfeksiyöz virüsün virülansının yeniden aktivasyonu ihtimali bulunmakta, kaldı ki bu risklere dair tıbben hiçbir çalışma yapılmamıştır dahi. Ortodoks tıp, özellikle de enfeksiyonel hastalıklar dalı ortaya konulan yeni bilimsel gerçeklerden hala bihaber; herbir bireye göre ayrı risk analizi yapılmasının şart olduğu bu çalışmalarla ortaya konmuş durumda. Aşı denilen tıbbi müdahale için ne bir öntarama yapılıyor ne de kişilerin genetiği, yaşam tarzı veya bağışıklık sisteminde değişiklik olduğunu gösteren belirti taşıyıp taşımadığına göre bireysel uygulamaya gidiliyor. Elimizde tek beden bir kask var, bunu uydurmak için önümüze gelen çocuğun kafasına çekiçle çakıyoruz, bu barbarca işlem sırasında aralarından bir kısmının yaralanacağını ve hatta öleceğini gayet iyi bildiğimiz halde … Buna bir de gebelikte annenin yetersiz beslenmesini, ameliyatla gerçekleştirilen doğumları, formül mama kullanımını, ultrasonu, pestisitleri ve Paracetamol gibi farmasötik ilaç kullanımını ekleyin, eh, tüm bunların birbiriyle oluşturduğu sinerjik etkiye bağlı riskleri görmezden gelmekte ısrar eden bir toksikoloji modelini de ancak bir yere kadar savunabiliriz herhalde.

Ortaya yeni çıkan bir diyagnoz; Kızamığa Bağlı Nöro-otistik Ensefalopati [ Measles-Induced Neuroautistic Encephalopathy (MINE)], kızamığın en ağır komplikasyonu olan ve kızamık virüsünün vücuttan temizlenememesi sonucu oluşan Subakut Sklerozan Panensefalit’in [Subacute Sclerosing Panencephalitis (SSPE)] bir varyantı gibi gözküyor. İşe bakın ki bu MINE denilen yeni hastalık, sadece KKK ile aşılanmış çocuklarda görülüyor. MINE ve SSPE hastalıkları henüz olgunlaşmamış veya bir şekilde baskılanmış immün sisteme sahip çocuklarda ortaya çıkıyor. Aşı yapacağı çocukları bu risk faktörleri açısından değerlendiren sağlık çalışanı var mı acaba? Bu değerlendirmeyi nasıl yapacağını bile bilen yokken?

Otizm, bugünün modern insanının sağlık amblemi. Bu çocuklar kömür madenindeki kanaryalar. Kovası zaten ağzına kadar dolmuş olanların, o son birkaç davetsiz damla da eklenince kovası taşıyor işte. Oksidatif hasarları, mitokondriya işlev bozuklukları, disbiyosisleri, beyin enflamasyonu ve otoimmün sorunları var bu çocukların. Aşıların icat edildiği dönemde ne beynin kendine ait bağışıklık sisteminden, ne bağırsaklardaki mikrobiyal evrenin bağışıklık sistemimizi yönettiğinden ne de vucüdumuzun orta yerindeki bu bakteri ve virüslerle elele çalışmamız gerektiğinden haberimiz vardı. Dışarıda yenilen hiçbir öğle yemeği, mikroplara karşı yapılan hiçbir taarruz yoktur ki sağlığımızı bozmasın.

Tufan

Anne-babalar hakikati görüyor artık. Baraj duvarındaki bu çatlak önünde sonunda alarm sirenlerini çaldıracak. Kadınları uyandırmak için. Annelik içgüdülerinden nasıl feragat ettiklerini ve artık söke söke gücü yeniden ellerine alma zamanının geldiğini onlara göstermek için. Dan Olmsted‘in dediği gibi:

Daha geniş bakacak olursak, ortodoks aklın siperleri uzun zamandır “sızdırıyor” zaten ve sadece “içeriden” sızanlarla sınırlı da değil bu. Başka hangi bilgiler mi sızdı bugüne kadar?

 

Yüksek risk istatisklerinin işaret ettiği, madalyonun diğer tarafındaki çocukların anne-babalarının bildikleri var – 12. ayda alınan KKK aşısı, hastalık, regresyon, otizm.

 

Diğer zamanlarda olunmuş başka aşılardan sonra aynını yaşamış anne-babalar da biliyor – başkalarının da başına gelmesin diye olan biteni anlatmaya, paylaşmaya çalışan anne-babaların sızdırdıkları da cabası.

 

Hayatın ilk ayında en yüksek doz etilcıvayı almış çocukların geri kalanlara oranla otizm riskinin çok daha yüksek olduğunu bulan CDC’deki orijinal Verstraeten çalışması var mesela.

 

New Jersey’nin Brick Township kasabasında fırlayan otizm oranlarını CDC’nin örtbas edişi var.

 

‘Az ya da sıfır aşı’ almış popülasyonlarda ‘az ya da sıfır’ otizm gösteren deliller var. Halk sağlığı yetkililerinin bu konuyu araştırmak dahi istememesi var.

 

Devletin regresyona girerek geliştirdiği otizmi aşıların tetiklediğini mahkemede kabul ettiği Hannah Poling davası var, hani sonra üzeri bir sır perdesiyle örtülen o dava…

 

Aşı “mahkemesi”nce verilen kararlarda hakkında ret kararı çıkmış binlerce otizm vakasını gösteren Yanıtlanmamış Sorular çalışması var.

 

SafeMinds kuruluşundaki ebeveynlerin on seneden uzun bir zaman önce otizmi “yeni bir çeşit cıva zehirlenmesi” olarak tanımlamış olması var.

 

KKK aşısındaki kabakulak kompanentini koruyormuş gibi göstermek için aşı üreticisi firmanın veride sahtecilik yaptığını söyleyen Merck çalışanı bilimadamları var.

 

1943 yılında tıp literatürüne geçmiş ilk otizm vakalarındaki ailelerin yeni kullanılmaya başlanan etil-cıvalı aşılar ve mantar ilaçlarına maruziyetini gösteren çalışmalar var.

 

Tıp endüstrisi ve cıva arasında, otizm tsunamisi Amerika’nın çocuklarını önüne katıp götürmeden çok önce bitirilmiş olması gereken ancak yarım binyıl süregiden aşk ilişkisi var.

 

En barizi – Kongre’nin bu ülkedeki yozlaşmış ilaç firmalarına yasal kovuşturmadan muafiyet tanıyıp da Amerika’nın aşı malülü çocuklarının ve bu yükün altında tökezlemekte olan ailelerinin sırtına bindirmesiyle birlikte takvime dolduruluveren aşılar ve aynı anda otizmde yaşanan patlama var.

 

Bı sızıntılar artık sele, sel de tsunamiye dönüşme yolunda, tıpkı otizm tsunamisi gibi ve sel dalgaları şu an elde ayakta ne kadar parmak varsa delikleri kapamaya çalışmakla meşgul olanların ördüğü inkar duvarını önüne katıp götürmekte.

En ilkel dürtülerine işlenmiştir annenin çocuğunu koruma içgüdüsü. Eskiden yavrusunu vahşi hayvanlardan, kışın soğuğundan korur, karnını doyurmak için yiyecek aramaya çıkardı anne. Bugünse biz annelerin o korku tanımaz gözüpeklik mertebesine ulaşmamız lazım yeniden. Şu “ilaç daya, öldür, baskıla!” refleksini bırakmamız, tabiatla beraber geçirmekte olduğumuz evrime saygı duymamız ve geçen her dakika bizi daha da hasta eden şu yıkık-dökük sağlık modelini artık reddetmemiz gerekiyor. İçinizdeki sesi dinleyin, derinlere inin, o korkusuzluk mertebesine ulaşın, Thompson marifetiyle ortaya çıkan bu gerçekler de ‘kendi’nize dönmek için yola çıktığınız bu yolculukta size güç versin.

kelly2