Ve Amerika’da CDC yeni bir kararla takvime eklediği 3 yeni aşıyla 17 yaşına gelinceye kadar bebek ve çocukların olması gereken aşı dozu sayısını, akıl alır gibi değil ama tam 74’e çıkarmış durumda!
Bununla da kalmıyor bu halk sağlığı kurumu ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan HPV (insan papilloma virüsü) aşısını olma yaşını da 9’a çekiyor?!
1950’den bu yana ABD’de olunması önerilen aşı dozu 3’ten 74’e çıkmış durumda, yani 24 katın da üstünde bir artış sözkonusu.
1983’te 6 yaşın altında çocukların olması gereken aşı çeşidi 10, bu aşıların vurulma dozu sayısı 24’tü; ki bu da 7 enjeksiyon halinde uygulanıyordu, 4 de ağızdan damla şeklidnen alınan polio aşısı vardı.
2010’a gelindiğinde doz sayısı 68‘e yükseliyor ve bunların yarısından fazlası da çocuk daha 18 aylık bile olmadan veriliyor.
1 Şubat 2016 itibariyle ise 17 yaşa gelinceye kadar çocukların olması gereken aşı dozu sayısı, 53’ü enjeksiyon şeklinde verilenler 3’ü de ağızdan rotavirüs dozu
olmak üzere toplam 74‘e yükselmiş durumda.
The Healthy Home Economist bu konuda şöyle diyor:
“Aşı takvimindeki bu ani yükseliş, bugün doğan bir bebeğin 6. aya kadar aldığı aşıdozu sayısının, 1980’lerde bir çocuğun 6 yaşına kadar olmasına izin verilen maksimum aşı dozu sayısının 2.5 katından fazla olması demek. Bugünün bebeği 12 yaşına geldiğinde, 30 yıl önce doğan bebekten 7 kattan da fazla aşı almış olacak demektir bu.”
“Gayet öngörülebilir şekilde bugünün çocuklarının, roket gibi fırlayan aşı adedinin hızıyla birebir örtüşecek hız ve oranda otoimmün hastalıklar, davranış bozuklukları ve fiziksel özürlerden muzdarip hale geldiğini görüyoruz.”
“Bugün her iki çocuktan birinin kronik bir hastalığı var ve her geçen sene durum daha da kötüye gidiyor.”
1983’te aşı sayısındaki bu ani artışın nedeni nedir peki?
Bu çıkarılmış bir “Öldürme Yetkisi” (License to Kill) midir?
Çoğu Amerikalı 1986‘da ‘Aşı Mağduriyeti Yasası’ çıkarılmış olduğunu bilmez.
Bu yasa ile üretici firmalar aşılardan dolayı oluşacak hertür yan etki ve ölüm vakalarına karşı hukuken tam koruma altına alınmıştır.
Evet yanlış duymadınız: Amerika’da çocuğunuz aşıdan ölürse veya sakat kalırsa, aşıyı yapan firmayı kanunen sorumlu tutamıyorsunuz.
Bu da neden onca aşının takvime ardı ardına eklendiğini, daha da FDA’den onay için sırada bekleyen 271 tanesinin olduğunu açıklıyor:
“Aşı firmaları HERTÜR sakatlık ve ölümden korundukları müddetçe CDC “bağışıklama programına” durmadan yeni aşı eklemekten vazgeçmeyecek … Ne mevcut aşıların ne de yeni geleceklerin güvenli hale getirilmesi veya takvimin makul bir çerçevede tutulması için bu 1986 Aşı Mağduriyeti Yasası geçtiğinden beri hiç ama hiçbir sebep kalmamış durumda ortada.”
Risk almaya değer mi?
Çoğu ebeveyn için aşılatmanın riski aşısız olmanınkinden çok daha beter, ancak Big Pharma lobicilerinin cepleri derin ve aşı politikalarını belirleyen siyasileri satın almış durumdalar.
Aşı istemeyenlerin oluşturduğu hareketi ise medya, nüfusun geri kalanının hayatını tehlikeye atan bir avuç paronayak kaçık olarak lanse ediyor ki aslında hakikate bunun tam tersi.
Kanun yapıcılar şu an, büyük ilaç firmaları ne güvenliğinden ne de etkinliğinden mesul oldukları aşılarıyla dünyanın karını yapmaya devam edebilsin diye aşılamayı bir de kanunen zorunlu hale getirmek istiyorlar.
Tüm bunlar aşıların gerçekten de ciddi sağlık sorunlarına yol açmakta olduğu ve hastalıktan da korumakdıklarına dair eldeki çok sayıdaki kanıt katlanarak artmasına rağmen oluyor.
Bu aşıların birçoğu hem çeşitli kirleticilerle kontamine olduğu gibi işe dahi yaramıyor. Ve üstelik büyük aşı üreticilerinden Merck, bir de aşılarının etkinlik verilerini tahrif ederken suç üstü yakalanmış durumda.
Aşıyı üreten firmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde yasal koruma ile kollanmaya devam edildiği sürece, hem Amerikalılar hem de bizim gibi aşı ve sağlık politikaları için doğrudan Amerika’yı kendilerine örnek alan çok sayıdaki ülkede önerilen aşı dozu sayısı eksponantel şekilde artmaya devam edecek.
Tabii aynı şekilde, aşılardan zarar gören çocuk sayısında da artış bu durumda kaçınılmaz.
Gelecek nesiller büyük ilaç kartellerinin bitmek bilmez açgözlülüğü yüzünden onarılması mümkün olmayan şekilde zarar görmeden önce bu çılgınlığa son verilmesinin zamanı gelmedi mi?
Ed-Not: Bu yazı Jeffrey Phillips’in yazısından uyarlanmıştır.