Geçtiğimiz yıl süresince Silikon Vadisi’nin internet devleri ve popüler sosyal medya platformlarının, CDC’nin aşı politikalarını sorgulayıp hatalı yönlerini gösteren bireysel sesleri ve internet sitelerini yasaklama ve sansürlemeye yönelik adımlarla tıbbi aklıselime karşı girişmiş oldukları kasti saldırılara şahit olduk. Geçtiğimiz Mart ayında Amerikan Tıp Birliği’nin (AMA) CEO’su James Madara Amazon, Facebook, Google, Pinterest, Twitter ve YouTube yöneticilerine şahsen yazarak kendilerine “kullanıcılarının ailelerinin sağlığı ile ilgili olarak bilgiye dayalı kararlar alabilmesi için aşılar hakkında bilimsel geçerliliğe sahip bilgilere erişimlerini sağlamakla mükellefsiniz ve bunun gereğini yapmalısınız” mesajını vermiştir. Madara’nın mektubunda ayrıca şu ifadeler yer almıştır: “Ayrıca, kullanıcıların aşılar hakkında zamanlı bir şekilde doğru ve bilimsel geçerliliği olan bilgilere erişebilmelerini sağlamak üzere gerekli tüm adımları atacağınıza dair kamuoyunu derhal bilgilendirmenizi talep ediyoruz.” AMA’nın verilecek “geçerli bilgi” den kastı elbette aşıların tamamen emniyetli ve hastalığa karşı koruyucu olduğu, enfeksiyon hastalıklarına karşı da insanlığın elindeki tek araç olduğu.
2015’te AMA, aşılanmaya karşı dini ve felsefi ret haklarının kaldırılmasını desteklediği yönünde kamuoyu açıklaması yapmıştı. O nedenle, birliğin kendi Davranış ve Etik Kuralları beyannamesinde “Hasta otonomisi, hastayı bilgilendirerek rızasını alma (aydınlatılmış onam) prensibinin özünü oluşturan ahlaki etkendir”, açıklamasını görmek bizler için şaşırtıcı oluyor. Belli ki AMA bu konuda çifte standart uyguluyor, fakat birliği uzun yıllardır eleştirenler zaten bu kurumun halkın çıkarlarını temsil ettiğini filan düşünmüyor. Aksine, onyıllardır iş dünyasının çıkarlarına aykırı tek adım atmamış olan bu kurum diğer yandan ucu Washington’da olan siyasi iplerin de tutsağı konumunda. Ve AMA şimdi yeniden, federal hükümetin aşı polis devleti yaratma çalışmalarında ellerine verilen repliği papağan misali tekrarlamak üzere sahnedeki yerini almış durumda
Demokrat Parti milletvekili Adam Schiff de bundan bir ay önce Facebook ve Google CEO’larına yazarak benzer taleplerde bulunmuştu. Kendileriyle bu şekilde iletişime geçilen tüm şirketler şu anda AMA’in isteğine uygun şekilde aşı-karşıtı içeriği internetten silmek ve aşılar ne kadar da emniyetlidir putunu dikmek üzere harekete geçmiş durumdalar. Amerikan Pediyatri Akademisi de “aşı hakkında internette yayılan mezenformasyon (yanlış bilgilendirme)”a karşı Silikon Vadisi’nin teknoloji şirketlerini göreve davet etmişti. Gün geçtikçe daha fazla internet sitesi ve basın organının da bu aşı karavanına katıldığını görüyoruz. Bu hafta Huffington Post gazetesi, yazarlarından aşı emniyetini ve işe yarayıp yaramadığını sorgulayanların bugüne kadar yayımlanmış bütün yazıları silerek işle başladı. New York Times ve Washington Post gibi ülkenin en önde gelen gazeteleri, büyük televizyon kanalları, AlterNet ve internet üzerinden yayın yapan Mother Jones gibi liberal dergi ve siteler hep CDC’nin borazanlığını yaparak aşıdan dolayı çocukları sakatlanmış ebeveynleri alaya almakta ve aşı ret hakkından faydalanan çocukları yanlış bir şekilde halk sağlığı düşmanı olmakla suçlamaktalar.
Yaratılan bu çılgın aşı sevdasının yükselttiği adrenalinden payını halka açık kitle fonlama siteleri bile almışa benziyor. Birkaç ay önce İndiegogo bundan böyle aşı-karşıtı projeler için para toplanmasına veya şirketin kendi deyimiyle gayribilimsel “sağlık kampanyaları”na izin vermeyeceğini açıkladı. Geçtiğimiz sene, çocuğu aşıdan sakat kalmış ve otizm geliştirmiş ebeveynlerin hikayelerinin anlatıldığı Vaxxed 2 adlı belgesel Indiegogo sitesi aracılığı ile $86,000’ın üzerinde para toplamıştı. Çok geçmeden, GoFundMe sitesi de aşı-karşıtı içeriği yasakladığını açıkladı.
CNN Business kanalının yayımladığı, Vaxxed (Aşılı) ve We Don’t Vaccinate! (Aşı Olmuyoruz!) adlı filmlere Amazon Prime Video bölümünde yer verdiği için Amazon şirketini alaya aldığı programın ardından şirket derhal bu filmleri yayından kaldırıverdi. Kısa süre önce de YouTube’ın rakibi Vimeo, ABD Yargıtay’ının Bruesewitz vs. Wyeth davasında (davacı Bruesewitz, davalı Wyeth ilaç şirketi) verdiği aşılar “kaçınılmaz olarak güvenli değildir” kararını destekler yöndeki bilimsel kanıtları ortaya koyan videoları kanalından temizleyeceğini beyan etti. Vimeo’nun avukatı Michael Cheah, şirket adına kaleme aldığı beyanatta şöyle söylüyordu: “Aşıların güvenli olmadığı şeklindeki hiçbir doğruluk payı olmayan iddialar bugün içinden geçmekte olduğumuz halk sağlığı krizinin baş müsebbibidir.” İlginçtir, Vimeo internet tarafsızlığının sıkı savunucularından olan bir şirket ve Trump’ın FCC’sini [federal komünikasyon komisyonunu] 2015 yılının nötralite (tarafsızlık) kanunlarını feshetmeye kalktığı için geçtiğimiz sene dava da etmiş bir şirket. Görünüşe göre Vimeo’nun konuşma özgürlüğü savunucusuyum diye yarattığı persona sırf görüntüden ibaret.
Aklı başında ve mantıklı düşünebilen her insanı durup bu federal sağlık kurumlarının aşıların güvenlik ve etknliği ile ilgili ortaya attıkları iddiaları sorgulamaya sevk edecek bilimsel kanıtları kamuoyunun görmesini sağlama çalışmalarını mutlak şekilde karartma ve çıkan sesleri boğma kampanyası ulusal çapta hızını almış gidiyor. Ve beklediğimizin çok ötesinde bir hız ve kolaylıkla yol aldıklarını söylemek lazım.
Bu makale için araştırma yaparken bile aşıların olumsuz etkilerini gösteren hakikate dayalı bilimsel yayın ve analizlere erişimin ne denli zorlaştırıldığını fark etmeden edemedik. O yüzden biz de aynı sorguları farklı internet arama motorlarından yaparak bir deneme yaptık, işe de Google’dan başladık. Neyi aratırsak aratalım, diyelim “aşılı popülasyonlarda başgöstermiş kızamık vakaları”nı aratıyoruz Google’da, karşımıza yığınla aşı yanlısı propaganda çıktı. İlk başta listelenen sonuçların tamamı (federal) devletin bilgilendirme sitelerine çıkıyor, onun hemen peşisıra da Wikipedia geliyordu. Diğer yandan, DuckDuckGo ve StartPage gibi şifreli ve ilkelerinden taviz vermemiş arama motorlarında yaptığımız sorgularımızda karşımıza filtrelenmemiş referanslar ve hakiki hakemli yayınlar hemen çıkıyordu. Daha evvelki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi Wikipedia artık tıbbi ve sağlıkla ilgili konularda Google’la uygun adım marş yürümekte olan bir kanal.
Wikipedia Vakfı aşı konusunda resmi bir tavır almaktan uzak duruyor. Dışarıya verdikleri biz açık kaynaklı bilgi kaynağıyız imajı gereği ise normalde, bu tarz konuları gönüllülük esasına göre çalışan Wikipedia editörlerinin kendi aralarında tartıp biçip ne yazılacağına öyle karar vermeleri gerekiyor. Lakin aşı ile alakalı sayfalarına daha şöyle bir baktığınızda bile Wikipedia’nın ne derece yanlı olduğunu apaçık görüyorsunuz. Araştırmada biraz daha derine indiğinizde ise ansiklopedinin basbayağı aşı yanlısı kurum ve kuruluşların, federal sağlık birimlerinin ve ilaç sanayiinin propaganda kolu olarak çalıştığı sonucuna varmanız işten bile değil. İşin en endişe verici yanı konu başlıkları için girilmiş içerik ve bunlara sağlanan referanslar da değil, olay aşıların güvenli ve etkili olmadığını ortaya koyan önemli bilimsel verilerin hiçbirinin bahsinin dahi edilmiyor oluşu. Böyle olunca, konuyu Wikipedia’dan araştıranlar ağızlarına çalınan belki bir kaşık hakikat varsa, bunu halkı ülke çapında ilan edilmek istenen kanunen mecburi aşılama uygulamalarına rıza göstersinler diye endoktrine etmeye ant içmiş kazan dolusu Skeptik evanjelistliği örneği ile birlikte yutmuş oluyorlar.
Federe devlet ve bireysel eyaletler nezdinde aşıları kanunen mecburi hale getirmek için verilen kanun önerilerini meclisten geçirme gayretinin, özellikle de bu sene görülen kızamık vakalarından sonra zirveye çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Kamuoyundan ve büyük ihtimalle eyalet senatolarından da gizlenmekte olan gerçek ise, görülen kızamık vakalarının birçoğunun kızamığa karşı tam aşılı bireyler arasında başgösterdiği, hatta vakaların ortaya çıkmasında kısmen de olsa bizzat aşı tipi virüsün rol oynamış olduğunu gösteren sağlam bilimsel kanıtların olduğu. Alliance for Human Research Protection adlı birliğin kurucusu Vera Sharav araştırmalarıyla, CDC’nin o dönem ve bugün de bu problemin tamamıyla farkında olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Journal of Clinical Microbiology (Klinik Mikrobiyoloji Dergisi) daha ancak 2017’de CDC’nin ulusal çapta haber olan 2015’teki Disneyland kızamık salgınında hasta düşenlerle ilgili gerçeği bildiğini ifşa edecek çalışmayı yayınlayabildi. Buradaki kızamık vakalarının “bir kısmının aşıdan kaynaklanmış” vakalar olduğunu ortaya koyan çalışmayı yapan kişi, CDC’nin ‘Viral Hastalıklar Birimi’nde çalışan Rebecca McNall adında bir yetkili. Çalışma şöyle diyor:
Aşı McCartizmi. Sorun Ya Aşı Paradigmasının Bizzat Kendisindeyse?
“2015 yılında Kaliforniya’da ortaya çıkan kızamık salgınında, şüpheli vakaların büyük bölümü yeni aşılanmış bireylerdeydi. ABD’de 2015’te alınan 194 kızamık virüsü numunesinin gen dizilimine bakıldığında, bunların 73’ünün aşıda kullanılan virüsün genetik dizilimine sahip olduğu tespit edildi.”
CDC’nin bu bulguyu adı gibi bilmesine rağmen basından da halktan da iki yıl boyunca saklamış olmasının sebebi, bireylerin aşı yaptırmamak için kullanabildiği ‘tıbbi ret hakkı dışındaki’ ret haklarının eyaletlerce ellerinden alınabilmesi ve aşıları kanunen mecburi hale getirecek yasaların hazırlanıp eyalet senatolarından geçirilebilmesi için zaman kazanmaktı. Clinical Infectious Diseases (Klinik Enfeksiyon Hastalıkları) dergisinde daha önce yayımlanmış yazarları arasında CDC ve New York eyaleti sağlık bakanlığından yetkililerin olduğu çığır açıcı bir yayında da, New York City’de 2011’de başgöstermiş kızamık vakalarının aşılı ve kızamık için koruyucu olduğu kabul edilen antikor seviyelerine sahip bir kadın tarafından başlatılmış olduğu ortaya koyulmuştu. Araştırmacıların vardığı sonuç, kızamık aşısının hem aşıyı olan kişiyi hem de çevresindekileri enfekte edebileceği idi. Bu seneki kızamık vakalarının acaba kaçı KKK aşısından? CDC biliyor cevabını, fakat hastalardan alınan kızamık virüslerinin gen sekansları şu an kilit altında, saklanıyor.
Bazı eyaletlerde dini ve felsefi aşı ret haklarını geçersiz kılan gaddar aşı yasalarının kanunlaştırılmasının ardından tıbbi ret hakkı başvuruları bir anda artınca yetkililer de alarma geçmiş bulunuyor. Kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısı, yani KKK (MMR) piyasadaki belki de en korkulan aşı, bir diğeri de HPV aşısı Gardasil. Son on sene içinde ABD’de kızamık ölümü olarak bildirimi yapılmış tek vaka bulunuyor, bunda da hastanın tıbbi öyküsünden kızamığın ölümde gerçekten rol oynayıp oynamadığı yahut oynamışsa da tam olarak ne tür bir rolü olduğunun anlaşılamamış olduğunu görüyoruz. İkinci kızamık ölümü de bu sene gerçekleşti. On seneden uzun bir süre zarfında vahşi (doğal) kızamık virüsü kaynaklı iki ölüm. Halbuki devletin Aşı İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne (VAERS) 31 Mart 2018 tarihi itibariyle kızamık aşısı için bildirimi yapılmış 89.355 reaksiyon, hastane yatışı, incinme ve ölüm vakası kayıtlı. Bu sayıya 445 aşıya bağlı ölüm, 6196 hastane yatışı ile 1657 ağır sakatlanma da dahil. VAERS sisteminin kusuru, aşıya bağlı istenmeyen etki bildiriminin mecburi tutulmadığı, pasif bir sürveyans (izlem) sistemi olması. CDC, VAERS sistemin ideal olmadığını, bir senede yaşanmış aşıya bağlı yan etkilerin ancak yüzde 10 kadarını yansıttığını kabul ediyor. Dolayısıyla burada yalnız KKK aşısı için, muhafazakar bir tahminle aşağı yukarı 803.000 incinmeden söz ediyoruz demektir. Harvard Üniversitesi’nce yapılmış çalışmanın sonuçlarını takip edecek olursak, aşıya bağlı incinmelerin ancak yüzde 2 kadarının sisteme bildiriminin yapılmakta olduğu çıkarımlarından hareketle gerçek yan etki sayısının bundan çok daha yüksek olduğunu düşünmemiz gerekir. Lakin bu bilgilerin hiçbirini Wikipedia’nın kızamık aşısı sayfasında bulamazsınız.
Kaliforniya Eyaleti’nden Senatör Richard Pan gibi ilaç endüstrisinin bağışlarıyla seçilmiş eyalet temsilcileri şimdi tıbbi nedenlerden dolayı aşı muafiyeti alanların sayısı arttı diye çocuk doktorlarını ve diğer hekimleri suçluyorlar. Bu kişi ve destekçileri irrasyonel bir biçimde, doktorların sırf aşıdan haklı olarak korkan anne-babaların gönlü olsun diye aşı muafiyeti dağıttıklarını ileri sürüyorlar. Pan bu yüzden giriştiği Stalinvari haçlı seferiyle şimdi de hasta bakan hekim ve çocuk doktorları karşılarındaki hastanın aşıdan muaf tutulup tutulmaması gerektiğine kendi karar veremesin diye yasa geçirmeye çalışmakta. Dini ve felsefi aşı ret hakları ellerinden alınmış ailelere, doktorlarından çocuklarının potansiyel aşı hasarına yatkın olup olmadığını tıbben değerlendirmelerini istemekten başka çare bırakılmamış olduğu düşünülebilir oysa.
Kişinin kızamık aşısından muaf tutulmasını grerektirecek tıbbi durumların listesine bir bakalım. Bunlar Merck’ün ProQuad marka KKK/varicella (su çiçeği) aşısının prospektüs broşüründe sıralanmış olanlar: önceki bir KKK aşılamasından sonra alerjik reaksiyonlar veya anafilaksi yaşamış olmak, jelatin ve neaomisin alerjisi bulunmak (KKK aşısında kullanılan maddeler bunlar), immün sistemi baskılayıcı ilaç tedavisi görmekte olanlar, gebeler ve gebelik planlayanlar, lösemi, lenfoma, kan diskrazisi (kan bozukluğu/hastalığı), kan plazması ve kemik iliği bozuklukları olanlar, ateşli solunum yolu hastalığı veya aktif ateşli enfeksiyonu olanlar, durumu ağırlaşmış AIDS hastaları ve ailede kalıtımsal veya konjenital immün yetmezlik durumu olanlar. Ve fakat bunları Wikipedia’dan asla öğrenemezsiniz, zira Wikipedia’ya göre bu aşı için tek kontraendikasyon gebelik veya emziriyor olmak.
Wikipedia’daki aşı yanlısı Skeptik editörlerin sözlükteki konu maddelerini aşı üreticisi özel firmaların bariz propagandasına dönüştürmek için tarihi gerçeklikler, aşılarla ilgili tıbbi bilimler ve uygulamadaki federal aşı politikaları ile ilgili bilgileri kasıtlı olarak çarpıttığı birkaç örnek öne çıkmakta. 1986’da Başkan Reagan’ın onayladığı Çocuk Aşılarına Bağlı İncinmeler için Ulusal Tazminat Yasası (NCVIA) için bakalım Wikipedia ne diyor:
“Yasanın savunucularına göre halk sağlığının güvenliği, yasa geçtiği dönemde ilaç firmalarına karşı hızla arttığı görülen bireysel tazminat davaları yüzünden ülkeye zamanlı ve yeterli aşı üretiminin sekteye uğraması ihtimali beliren ilaç firmalarının maddi bakımdan güvence altına alınmasına bağlıdır. Enfeksiyonel hastalıklara karşı aşılama yapmak, kalıcı sakatlık ve hatta ölümle sonuçlanabilecek bulaşıcı hastalıklar karşı koruma sağlamaktadır. Aşılar enfeksiyon hastalıklarına bağlı morbiditeyi (hastalanma oranlarını) azaltmıştır; örn.çiçek hastalığında, kitlesel aşılama programları bir zamanların bu ölümcül hastalığının kökünü kazımıştır.”
Bakar bakmaz bu paragrafın NCVIA ile pek hatta hiçbir ilgisinin olmadığını görebiliyorsunuz. Wikipedia’da sık rastladığımız, bilgi almaya gelen okuyucuyu afallatıp derhal aşı rejimine ve Skeptisizmin aşırı uç görüşlerine itimat telakkisine girişmeye yarayan halkla ilişkiler metinleri bunlar. Bu madde ayrıca Reagan’ın neden böyle bir kanunu yürürlüğe koyduğuna dair de asıl önemli mesajı es geçiyor; çünkü ülkede o dönemin tıbbi konsensusu aşıların ağır sakatlık ve hatta ölümlere yol açmakta olduğu ve her geçen gün sayısı artan davalar yüzünden aşı endüstrisi kar edemez hale gelmiş durumda.
Bugünün DTaB aşılarında kullanılan aselüler (hücresiz) veya ölü pertussis (boğmaca) bakterisi, eskinin tam hücre pertussis toksini ile yapılan DTB aşısından çok daha güvenli bir profile sahip. Lakin korumada daha az başarılı. Öyle olunca da bugn, eskinin o hayli sorunlu ve türlü istenmeyen etkilere yol açan canlı tam hücre pertussis (boğmaca) aşısının yeni versiyonu devreye girsin mi girmesin mi tartışmaları yaşanmakta. Ülkenin aşı konusunda görüşlerine en çok başvurulan, Wikipedia’nın Skeptiklerince kahraman kabul edilen Dr. Paul Offit (üstte) “güvenlik çekinceleri” nedeniyle tam hücreli boğmaca aşısı geri gelmesin şeklinde görüş bildirmiş olmasına rağmen tartışma gündemdeki yerini koruyor. Ve son zamanlarda boğmaca vakaları, boğmaca için tüm aşı dozlarını almış çocuklarda görülmeye başlamış durumda. Bu durum kısmen, pertussis bakterisinin şu an kullanımda olan aşının işlemediği yeni bir suşunun ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Bu suşun ilk tespit edildiği yer olan Avustralya’daki araştırmacılara göre bu bir, gereğinden fazla yapılan aşılama nedeniyle enfeksiyonel hastalıkta mutasyon meydana gelme vakası.
Tam hücreli aşı korkunç kötüydü. İlaç şirketlerinin aşıdan zarar görenlere ödemek durumunda kaldığı yüksek tazminatlar nedeniyle riskli hale gelen aşı geliştirme ve üretme işi, firmalar için yapılan yatırımı karşılamamaya başlamıştı. Hakemli araştırmalar tam hücreli boğmaca aşısının diğer tüm aşılardan çok daha ağır reaksiyonlara yol açtığını, bunlar arasında hipotonik-hiporesponsif ataklar [şok veya kollabs benzeri durum], ateşli/ateşsiz konvülsiyonlar ve beyin iltihabı (ensefalit, ansefalomiyelit ve ensefalopati olarak da bilinir) olduğunu ortaya koymuştur. 1981’de FDA’in fonladığı ve UCLA (Kaliforniya Üniversitesi) araştırmacılarının yürüttüğü bir araştırmaya göre DBT aşılaması sonrası konvülsiyon (havale/nöbet) her 875 uygulamada 1 görülmekteydi. Tahrip gücü yüksek bu aşının yarattığı sonuçları konu alan DPT: Vaccine Roulette (DBT: Aşı Ruleti) adlı televizyon belgeseli ödül aldı. Bu filmden ilhamla kurulan Ulusal Aşı Bilgilendirme Merkezi adlı sivil toplum kuruluşunun Amerikan Meclisi’ne baskıları sonucu tam hücreli aşı kullanımdan kaldırılarak yerine, beyin ve sinir sistemi hasarı gören ve hayatını kaybeden çocuk sayısı aşırı yükselince tam hücreli aşıyı askıya alıp 1981’de kendi geliştirdiği hücresiz aşıyı devreye sokan Japonya’nın aselüler (hücresiz) aşısı alındı.
Bu tarihsel gerçekler ortada dururken, Wikipedia’nın tam hücreli boğmaca aşısının riskleri konusunda yapmış olduğu bu yanlış bilgilendirme (mezenformasyon), bizce tıbbi hatalı uygulama suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Aksi yöndeki ciltler dolusu kanıtla taban tabana zıt bildirimlerin yer aldığı Wikipedia’da yazanlara devam edelim:
“O dönemde de nedensel ilişki kuran hiçbir çalışma olmadığı gibi, daha sonra düzenlenen çalışmalar da DBT aşısı ile kalıcı beyin hasarı arasında hiçbir türden ilişki olmadığı yönünde sonuç bildirmiştir. Aşıdan dolayı oluştuğu iddia edilen beyin hasarının sonradan, süt çocuklarında görülen epilepsi olduğu anlaşılmıştır.”
Hatta Wikipedia’nın referans olarak verdiği bir kaynak, boğmaca aşılaması sonrası gelişen havale nöbetlerinin aşıyla alakası olmayan, kişide “mevcudiyeti bilinen veya bundan şüphe edilen bir nörolojik bozukluk”tan kaynaklanabileceğini ileri sürüyor.
Ve fakat daha güvenli profile sahip DTaB aşısına baktğınızda aşıya bağlı oluşan sakatlanmalarda başı çektiğini görüyorsunuz. 1990 yılından itibaren VAERS veritabanına bildirimi yapılmış boğmaca aşılamasına bağlı ağır reaksiyonların sayısı 2018 Haziran ayı itibariyle 150.043’e ulaşmış durumda ve bunların yarısı üç yaş altındaki çocuklarda oluşmuş. Bahsi geçen aşı incinmeleri arasında 2745 ölüm var, bunların da yüzde 90’dan fazlası yine küçük çocuklar. Kızamık gibi bunda da VAERS istatistiklerinden gerekli hesaplamayı yaptığınız takdirde boğmaca aşısının yarattığı ziyanın daha gerçekçi boyutlarını görmüş olursunuz. Ve yine, tam da beklenileceği gibi, kaynağı CDC olan bu bilgilerin hiçbiri Wikipedia okuyucuları ile paylaşılmamakta.
Wikipedia’nın kurucularından Jimmy Wales’in sıkı aşı taraftarlarından olduğunu gösteren bazı emareler de var. Quora’da 2013’te yaptığı paylaşımda Wales, İngiliz gazetesi The Guardian’ın İngiltere’de yaşayan yaşlı nüfusta grip aşısı olanlar yüzde 50’nin altına düştü diye yazdığını söylüyor. “Aşıyı reddeden o yüzde 50’nin acaba ne kadarı”, diyor Wales, “bu sahte remedinin [soğuk algınlığında kullanılan popüler bir homeopatik ilacı kastediyor] kendilerini koruyacağına inandı da yaptırmadı aşıyı?”. Federal sağlık birimleri ile özel aşı şirketlerinin, lobiciler ve bunların halkla ilişkiler firmalarının Wikipedia’da aşı ile ilgili sayfaları tekellerine alıp içerik dikte etmesinde Wales’in kişisel payı nedir, bilmiyoruz. Fakat ansiklopedide sadece aşı yanlısı propagandaya hizmet eden referansların kullanılmakta olduğu (cherry-picking) gözden kaçacak gibi değil. Wikipedia’nın örtülü aşı halka ilişkiler çalışmalarına ters düşen bilimsel kaynaklar hiçbir şekilde ansiklopedide yer bulamıyor. Aşı olmak istemeyenlere yönelik çok sert eleştiriler ise ansiklopedi sayfalarında sansürsüz kabul görüyor. Kesin olan bir şey var ki, o da Wales’ın Skeptik hareketin sadık takipçisi, sağlıkla ilgili çoğun sayfanın, bilhassa konvansiyonel tıp haricindeki tıp dalları hakkında olanların kontrolünü elinde bulunduran Skeptik editörlerin de baş destekçisi olduğu. Ülkede aşıların kanunen mecburi hale getirilmesi için en yüksek perdeden ses veren Skeptiklerden Paul Offit, David Gorski ve Stephen Barret’i Wikipedia sayfalarında sık sık muteber kaynak olarak atıfta bulunulurken görüyoruz.
Google ve Wikipedia arasındaki hısımlık, sağlık konularında internet ortamının gözlem altında tutulabilmesi için her iki tarafın ortaklaşa gayretiyle internet trafik istatistiklerini toplamaya kadar gitmiş bulunuyor. Örneğin, uygulamaya konan Google Grip Trendleri projesi “grip için yapılan aramaları aramanın yapıldığı bölgedeki grip salgınlarına korele ederken” aynı anda Wikipedia’dan griple ilgili sayfaların okunma oranlarını izliyor. Grip sezonunda okuyucu doğrudan Wikipedia’nın yanlılıktan kırılan, grip aşısı ile ilgili-aralarında aşının güvenlik karnesi ve yarattığı istenmeyen etkilerin de bulunduğu-gerçeklerin açıkça çarpıtıldığı sayfalarını görüyor. Wikipedia’daki “İnfluenza (Grip) Aşısı” sayfasında bu aşının içinde hala etilcıva, yahut timerosal bulunan tek aşı olduğu bilgisi geçmiyor. Yer verilen istenmeyen etkiler ise tek tük ve sadece aşının tavuk yumurtasında kültürleniyor olmasından kaynaklı alerjik reaksiyonlar ile Guillain-Barre Sendromu (GBS), yani kol ve bacaklarda geçici veya kalıcı felç oluştrabilen bir tür otoimmün hastalığın bahsi var.
Wiki sayfası referans olarak da CDC’nin “modern grip aşıları üzerine yapılan çoğu araştırmada Guillain-Barre sendromu ile ilinti görülmemiştir,” iddiasını gösteriyor. Bu iddia, aşı reaksiyonlarının kaydının tutulduğu devlete ait veritabanlarında Genetic Centers of America, MedCon Inc ve IMUNOX tarafından yürütülmüş ve GBS’nin grip aşısının gayet sağlam bir şekilde belgelenmiş yan etkisi olduğunu ortaya koyan bağımsız analiz sonuçlarına ters düşüyor. 1976’nın olmayan “domuz gribi” salgınında yaşanan meşhur grip aşısı faciasından da hiç bahis yok. Başkan Ford zamanında federal kurumların pompaladığı grip salgını korkutmacası yüzünden 50 milyon Amerikalı gereksiz yere aşılanmıştı. Nüfusu yeni tip bir domuz gribi virüsünden korumak şöyle dursun, 137 milyon dolarlık aşı programı salgın boyutunda GBS vakaları yaratmıştı. Gripten ölen ise yalnız 1 kişi vardı, o da New Jersey’deki Fort Dix karargahındaki bir askerdi ve bu vakadan tutup ülke çapında koca bir panik dalgası yaratıldı. Başkan Ford’un bu fiyaskosunun ortaya çıkardığı tablo aşıdan çeşitli şekillerde zarar görmüş 4000 kişi idi ki bunların arasında 500’ü aşkın GBS vakası ile açılmış 1384 tazminat davası da vardı. 1979’da ‘60 Dakika’ programından Mike Wallace’ın ortaya çıkardığı korkutucu gerçek ise, 1976’nın domuz gribi aşısının halka verilmeye başlanmadan önce hiçbir şekilde saha deneyine tabi tutulmamış olduğu idi. İlaç ve ecza lobisini hoş tutmak için federal devlet birimlerinin ne kadar ileri gidebileceğine dair–tıpkı Merck’ün Gardasil aşısında olduğu gibi doğru dürüst test bile edilmemiş aşıları ruhsatlandırmak gibi– sağlam bir uyarı olmalı bu.
Sonuç olarak, halk sağlığını ilgilendiren bu meselede güvenilir ve dengeli bir şekilde gerçekleri ortaya koyabilmek için atılabilecek en sorumlu ve bilimsel olarak geçerli adım, dört grup halinde çocuk nüfusta yürütülecek bir araştırma olacaktır. Bu araştırmada bir grup çocuk CDC’nin şu anki aşı takvimi gereğince aşılanacak, bir diğeri bilimsel geçerliliği olan inert (etkisiz) salin plasebo alacak, üçüncü grup hiçbir aşıyı olmayacak ve dördüncü grup enfeksiyonlara karşı vücudun doğal bağışıklık sistemini güçlendirmek üzere tasarlanmış bir beslenme protokolü uygulayacak.
Üç yıl boyunca takip edilecek çocuklar her altı ayda bir tetkikten geçirilecekler. Bu çalışmanın federal devlet kurumları ve özel şirketlerle çıkar ilişkisi bulunmayan bağımsız araştırmacılarca yürütülmesi ve aralarında toksikolog, immünolog, çocuk doktoru, nörolog ve gastroenterologların bulunması lazım. Bu çalışma ortaya konulmadığı müddetçe federal ve eyalet nezdinde devletin idari kurumları, medya ve bilim camiası kerameti kendinden menkul bir özgüvenle çıkıp aşıların halk sağlığının en önemli bileşeni olduğu, hem hastalıktan koruduğu hem de hiçbir zarar vermediği gibi mesnetsiz iddialarda bulunmaya devam edecekler. Ve Wikipedia da, Skeptisizm hareketinin bilimsel materyalizminin bir numaralı propaganda tarikati olarak bizlerin düşüncelerinin tehlikeli ve geçersiz bilgiler olduğunu yaymaya devam edecek.
Richard Gale, Progressive Radio Network Baş Yapımcısı, biyoteknoloji ve genomik endüstrilerinde Üst Düzey Araştırma Analisti geçmişi var.
Dr. Gary Null, Bilim doktoru, alternatif sağlık ve beslenme üzerine ABD’nin en uzun süreli radyo programını hazırlayıp sunmaya devam etmekte, yapımcısı olduğu çoklu ödül sahibi belgeseller arasında The War on Health (Sağlığa Açılmış Savaş), Poverty Inc (Fukaralık A.Ş.) ve Silent Epidemic (Suskun Salgın) bulunmakta.