“Kimse daha fazla bunları yaşamamalı!”
Merhaba Asena hanım.
Uzun zamandır sizin çalışmalarınızı takip ediyorum ve size yazmak istiyorum fakat psikolojimi toparlayıp yazmak zaman aldı.
Benim de; ne kadar modern tıp teşhis koyamamış ve neden böyle olduğunu bilememiş olsa da bize göre tam olarak aşıdan kaynaklı rahatsızlığı olan bir yavrum var.
Oğlum normal doğum ile miadında dünyaya geldi. Çok sağlıklı bir bebekti. 9. ayına kadar hiç bir ilaç iğne, vitamin vs kullanmadık.
1 yaşına kadar sadece anne sütü aldı. Gittiğimiz her kontrolde Dr’muz çok iyi buldu gelişimini. Algısı, tepkileri bulunduğu ayın üstündeydi. Aşı hakkındaki aşı karşıtı olanların ve sizlerin yazılarını okuyor ve aşıya mesafeli yaklaşıyordum. Yurt dışında olduğumuz için sadece doğumda hepatit aşısı yapılmış başka bir aşı yapılmamıştı. Ta ki 6. ayda Türkiye’ye dönünceye kadar. Dr’umuz hiç aşılarını yaptırmamamızdan büyük bir risk altında olduğumuzdan bahsetti. Ben de sizden okuduklarım, Ahmet Aydın’ın kitabı ve Gerçek Tıp kitabında yazılanlardan edindiğim bilgilerden Dr’a sordum. Hepsine bir cevap bulup bizi, başımıza gelecekleri anlatarak korkuttu. Bildigim hiç bir şeyden emin olmadığımı hissettirdi.
Ben, hepsinin olmasını istemediğimi söylediğimde ‘ya hep ya hic’ dedi Dr. (O an hala gözümün önünde. Hayatımda yasamamış olmayı istediğim başka bir an yok. Bütün ayrıntıları ile oda, Dr, çocuğum ve ben..hersey bir film karesi gibi zihnimde ve hiç gitmiyor.)
Bir Dr’un bizden daha iyi bilecegini düşünen eşim ile göz göze geldik. Ve ben dondum sanki. Eşimi o an ikna edemeyecegimi biliyordum. Ve yapılmamış aşıların hepsini bir anda vurdu.
Çocuğumda hemen oluşan bir yan etki olmadı. Ne ateş ne şişlik ne başka bi şey. Hastaneden çıktık. İçim karmakarışıktı. Şehirdışına yola çıkacaktık. Ben böyle bir şey yapılmasına müsaade etmenin verdiği pişmanlık ile yol boyunca ağladım. ‘Nasıl izin verdim ben buna’ diye düşünerek ama olan olmuştu. Dr bizi de felaket senaryoları ile korkutmuştu. Tüm okuyup öğrendiklerimi bir anda unutmustum. Eşime yol boyunca ‘Lütfen Dr’u bir daha ara. Hepsinin bir anda yapılmasının bir zararı olmazmış değil mi bir sor’ diye yalvardım. Eşim ‘yapılmadan önce bir sürü şey konuştuk sorduk, zararı olsa söylemez mi’ diyerek beni rahatlatmaya çalıştı. 3 aylık TR tatilimizde hersey yolunda gözüküyordu. Hatta arada su çiçeği çıkardık aşısını olmadan.
Yurt dışına çıkmadan önceki kontrolumüzde ilk dozu yapılan aşıların 2. dozunu yaptı Dr. Yani 3 ay sonra.
Aşıların yan etkisinin hemen ortaya çıkacağını düşünen eşim, benim yersiz telaş yaptığımı ve hiç bir zararının olmadığını gözlerimizle gördüğümüzü söyledi bana. İçim biraz daha rahatladı.
Yurt dışına çıktıktan 3 hafta sonra çocuğum 9. ayında iken çok şiddetli bir ishal geçirdik. Henüz sadece anne sütü alıyordu. Nasıl ishal olabilirdi anlam veremedim. O kadar çok ağrısı vardı ki kıvranıyordu. Bez yetiştiremiyordum. Koyu yeşil ve cok pis kokulu idi. Hiç bir ilaç kesmiyordu. Bir hafta sonunda geçti. Ama çocuğum çok bitkin bir hale düşmüştü. Bol bol emziriyordum. Felaketin başlangıcı olacağı hiç ama hiç aklıma gelmiyordu…
Aradan 2-3 hafta geçmişti ki hafif hafif ateşlenmeye başladı. Ateşi ilaçsız yenebilecegimi ve bağışıklık sisteminin böyle böyle kuvvetlenecegini düşünüyordum. Olan bitenden haberim yoktu. Bu sağlıklı çocuk için geçerliydi. Ateşi düşüremedik git gide artıyordu. 40’ları bulmuştu. Dr hemen antibiyotikli serumlara başladı. 3 gün sabah akşam serum yedi. Teşhis bronsiolit idi.
Ateş hafiflemiş ama geçmemişti ama yavruma bi şeyler olmuştu. Vücudu kasları yumuşacıktı. Başını tutamıyordu. Yeni doğmuş bebek gibi başı düşüyordu.
Dr’a ağlayarak sordum. ‘Ateşten başı dönüyor geçince normale döner’ diye cevap vermişti. Ama geçmiyordu.
Haftalarca böyle devam etti. Artık eskisi gibi değildi. Desteksiz oturan, etrafa gülücükler saçan çocuk gitmiş yerine; yerinden kalkamayan, desteksiz oturamayan, önündekini almak için eğildiğinde bile doğrulamayan, öylece kalan bir çocuk vardı.
Bulunduğumuz yerdeki Dr’ların ‘geçer’ deyip üzerinde durmamasına dayanamayıp apar topar Türkiye’ye gittik. Bütün tahlil tetkikler yapıldı. Hiç bir şey çıkmıyordu. Hafif kan ve b12 değerlerinde düşüklük vardı.
Hacettepe’den İstanbul’a gelmiş çok ünlü bir çocuk nöroloğundan randevu aldık. Kan ve b12 değerlerini toparlarsak normale döneceğini, önemli bir şeyin gözükmedigini söyledi.
İlaçlarımızı alıp tekrar döndük.
Aradan bir ay geçmedi ki akciğer enfeksiyonu oldu. Öyle ki artık onu kaybediyorduk. Ateş çok yükselmiş ve düşürülemiyordu. 4 gün hastanede yattık. Hastalık başladığında kandaki enfeksiyon çok az gözüküyordu ve ciddiye bile almamışlardı. Hastalık çok hızlı bir şekilde ilerledi ve perişan etti.
İshal ile başlayan hastalık zinciri boyunca artık geceleri hiç ama hiç uykusu kalmamıştı bebeğimin. Sabahlara kadar bazen 10 dk’da bire kadar düşen çığlık çığlığa ağlamalar ile bağırarak uyanıyordu. Bir kabus yaşıyorduk. Kimse de bunun neden olduğunu, bize ne olduğunu bilmiyor söylemiyordu.
18. ayda yattığı yerde bile dönemeyen, ayağa kalkamayan, ayaklarını yere basamayan bir çocuk vardı artık.
Tekrar Türkiye’ye dönüp bütün tahlil ve tetkikler yapıldı. Kayda değer hiç bir şey bulunamadı.
Sonradan oluşan hipotoninin nelerden oluşabilecegini bulup tersten gidip kendim ortaya çıkarmaya çalışıyordum.
Ensefalit geçirmiş gibi duruyordu. Dr’lara bunu söylediğimde ‘olabilir’ deyip bırakıyorlardı.
Onun olduguna kanaat getirirsem ordan aşı kaynaklı oldugunu bulabilecektim belki de…
Artık rutin tahlillerin yetersiz olduğuna kanaat getirip kendimiz Cerrahpaşa çocuk metabolizma’ya gittik. Bu sırada heyet raporu çıkarılıp fizik tedaviye başladık. Bilişsel olarak da 6 aylık bir gerilik oluşmuştu.
Cerrahpaşa’ya gider gitmez Dr’a ilk söylediğim ‘aşılardan sonra böyle olduğu ve ağır metal tarama testi’ istediğim oldu.
Ama artık Ahmet Aydın yoktu orda. Dr bana ‘aşıların sadece otizme sebep olabileceği ile ilgili söylentilerin olduğunu, bunun sebebinin aşı olduğunu söylemenin doğru olmayacağını‘ söyledi.
8 ay boyunca tahlil üstüne tahlil, genetik testler, emar…
Aklımıza gelebilecek her şey yapıldı. Kayda değer tek çıkan şey idrarda kreatinin çok düşük olması oldu. Referans aralığı 2000 olan değer bizde sadece 3 tü. Aylarca bunu arastırdılar. Tekrar emarlar çekildi. Bir şey çıkmadı. Bu sırada tek verilen ilaç b12 oldu. Bu biraz bize iyi geldi.
Fizik tedavi, hidroterapi alıyorduk. Emeklemeye başlamıştı.
9. aya kadar anne, baba, dede, mama diyen yavrum sadece herşeye ‘anne’ der olmuştu. Diğer heceler de gitmişti.
Aşırı derecede su tüketiyordu. Günde 4-5 litre. Cerrahpaşa bunu da araştırmaya başladı. Yine bir sebep bulunamamıştı.
Günler tedavilerle geçiyor hastanelerden bir sonuç alamıyorduk.
Bu sırada Suat Arusan beyin videolarını netten izleyip serebral palsi hastalarına sülüğün nasıl etki ettiğini görünce belki benim yürüyemeyen ve konuşamayan çocuğuma da etki eder düşüncesi ve modern tıbbın hiç bir çözüm bulamayışı üzerine sülük seansı almaya başladık.
Zaten Suat bey de aşı takvimini görünce çocuğumun, ‘Artık daha hiç bir yere gitmeyin. Hiç bir hastane, dr bunun aşılardan olduğunu itiraf edemez. Dahası bu verdikleri zararı telafi edecek bir tedavi de veremez’ dedi.
Çok haklıydı. Haftada 2 kez gidip ozon ve sülük seansına girdik. 20 seans bittiğinde algısında biraz gelişme farkediliyordu. Kaba motorda da sıralamaya başlamıştı.
Bu sırada bizim modern tıpdan çare bekleyip bulamadıgımızı gören bir tanıdığımız çok faydalandığı bir biorezonans uzmanına bizi yönlendirdi. Gittiğimiz biorezonans uzmanı Meral hanım gıda alerji testleri yaptı. Yapılan tahlil ve tetkilerde ‘bu duruma aşıların sebep olduğunu, bağırsaklarının çok ciddi tahrip olduğunu’ söyledi.
Gıda testleri ile bir çok besine alerjisinin olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda ensefalit de geçirmiş oldugumuz ortaya çıktı.
GAPS kitabı, diyeti ve yiyip yiyemeyecegi gıda listesi elimize verildi. Bu arada biz bütün tahlil ve tetkikleri Çapa’ya taşıyıp 4 bölüme bıraktık. Hematoloji, çocuk metabolizma, genetik ve çocuk nöroloji… Bir sürü yeni tahlil ve test yapıldı. Onların sonuçlarının çıkmasını bekliyoruz bir taraftan.
Bu zamana kadar geçen süreçte tıbbın bize koymuş olduğu teşhis; gelişim geriliği. Hipotoni de oluştu.
İshallerle başlayan sağlık sıkıntıları ile doğumdan 6. aya kadar simsiyah olan saçları birden altınsarısına döndü.
Dahası, 6. ayda normal olan kan degerleri git gide düştü ve ara ara kullandığımız kan ilaçları ile bile yükseltemiyoruz.
Çıkan üst ön dişlerinin yanındaki dişler çıktığı gibi çürüyüp ufalandı döküldü.
Bunların hepsinin neden sonra ve nasıl oluştuğunu gözlerimle gördüm.
Çapa’da gittiğimiz yar. doç. çocuk hastalıkları uzmanı ve genetik uzmanı, yani her iki Dr da aşı takvimini gördükten ve hikayemizi dinledikten sonra ‘aynı anda yapılmış aşıların altta yatan genetik bir hastalığı ortaya çıkartabileceğinden’ bahsetti. İlk defa bir hastanede dr’lardan ‘bunu aşı yapmış olabilir’ sözünü duyduk. Ve saçların birden altın sarısına dönmesi, toparlanamayan kan değerleri, diş ve ağız yapısının değişmesi, çıkan dişlerin çıktığı gibi çürümesi, kaslarda sonradan hipotoni oluşması…bunların hepsinin sonradan olup 5’inin bir araya gelmesi genetik bir hastalığın aşı sebebi ile ortaya çıkabileceğini gösteriyor dediler….
Hiçbir sağlık sorunu olmayan, normal doğum ile dünyaya gelmiş sağlıklı bir bebek nasıl bir hale geldi…
Perişan bir şekilde kimsenin elinden bir şey gelmeden sadece baktık aylardır. Şimdi ise bize verilen diyeti alarak bir ümit ile yurtdışına geldik tekrar. Şu an diyeti uyguluyoruz. 1.5 ay içinde ne kadar çok sık dengesini kaybedip düşse de tutunmadan evin içinde yürüyebilir hale geldik çok şükür. Algısı biraz daha açıldı sanki. Bu tedavide fayda görürüz artık diye ümit ediyoruz… Daha başka ne yapabiliriz bilmiyorum. Bu konuda sizin bizi yönlendireceğiz her şeye açığız. Neticede siz de bu felaketin kıyısından döndürdünüz oğlunuzu.. Gidebilecegimiz nereler varsa bildiginiz tr’de bize yazın lütfen…
[Asena: Bu noktada gözyaşlarımı tutamıyorum………]
Bitirirken; bizim, Dr’lardan daha gerçek bir bakış açısı ile yapılanlara bakıp gerçeği görmemizi sagladığınız için çok teşekkür ederim. Buna teşekkür yetmez biliyorum. Her zaman dualarımdasınız…
İnşallah başka çocukların hayatlarını kurtarmaya devam edersiniz.
Sevgi ve saygılarımla…
Bir Anne