Aşıyla ilgili Tespitler

Aşıyla ilgili Tespitler

 

  1. Aşıların herbirinin mutlak surette canlının yaşamsal gücü, bağışıklık sistemi ve genel sağlığına zararı vardır.

  2. Aşılama konseptinin çıkış noktası aşıların kişiye belirli bir hastalığıa karşı bağışıklık kazandıracağı ve ileride bu hastalıktan koruyacağı yanlış temeline dayanır. Aksine, aşılandığınız takdirde bünyeniz bu hastalığa ve bağışıklık sistemini baskılayıcı özelliğinden dolayı diğer hastalıklara açık hale gelir.

  3. Bizlere aşılanan hastalık korkusu gerçekçi olmayıp, salt daha fazla aşı satmak uğruna geliştirilen bir pazarlama taktiğidir.

  4. Aşı firmaları bizlerin güvenliğini değil, sadece kendi kar oranlarını düşünür. Ürünlerinin oluşturduğu ölüm de dahil olmak üzere hiçbir istenmeyen etkiye karşı hukuki sorumluluk taşımazlar.

  5. Doğar doğmaz vurulmaya başlanan aşılarla çoklu hastalıkların kapısı çocukluktan itibaren açılmakta ve bu da aşıları ilaç firmaları için ileriye dönük en karlı yatırım aracı haline getirmektedir.

  6. Hepatit B aşısıyla başlatılan gen mühendisliği ile aşı üretimi, potansiyel olarak insan sağlığına en çok zarar verebilecek yöntem olmasına rağmen biliminsanları aşının içinde gerçek bir virüs olmadığına göre sorun yoktur gibi oldukça sığ bir yaklaşım sergilemektedir..

  7. Aşılar üzerinde bağımsız kişi veya kurumlarca yapılan çalışma yok denecek kadar azdır. Ezici çoğunluk aşının satışından kar sağlayacak kişi ve kurumlarca yapılan çalışmalardadır. Bağımsız olarak aşıları araştırmak isteyenlerin önü kesilmekte, fon bulamamakta veya laboratuvarlarını kaybetmektedirler.

  8. Tek yol birebir kişilere bu bilgiyi iletmekte, zira gerçeği hükümet, ilaç firmaları veya hekimlerden öğrenme şansımızın olmadığı aşikar.

  9. İster bilerek ister bilmeyerek, gün geçtikçe daha fazla hekim ilaç firmalarının satış mümessilleri haline dönüşmekte. Hekimler tıp fakültelerinde aldıkları eğitim (daha ziyade bir beyin yıkama operasyonu diyebiliriz) sırasında kendilerine verilen bilgiyi “sorgulamama” düsturuna göre yetiştirilir. Günümüzde gelinen noktada hekimler Gestapo taktikleriyle daha fazla aşıyı insanlara zorla vermek için göz korkutma ve çocuğun bakımını üstlenmeme gibi tehditkar tavırlara başvurmaktadır. Sağlık sisteminin dünya genelinde son 30 yılda girdiği dönüşüm sürecinin meyveleridir bunlar.

  10. Tek seferde 1 aşıyı geçmemek, çocuk biraz daha büyükken aşılatmak, aşılama sırasında veya sonrasında bitkisel kürler veya homeopatik tedavi kullanmak gibi yöntemler ne yazık ki çocuğu aşının zararlı etkilerinden korumayacaktır. Herhangi bir zarar görmeden aşılanmak mümkün değil; bu tıpkı nükleer silahı güvenle kullanabilirsiniz demek gibi bir şey.

  11. Zararsız/güvenli aşı diye bir şey yoktur; yine, bu tıpkı zararsız nükleer silah aramak gibi bir şey.

  12. Aşıyı olduktan sonra yapılabilecek tek şey bir homeopati uzmanıyla hasarı geri çevirmeye çalışmak olabilir. Ancak bunun da %100 başarı garantisi yoktur, zira bazı hasarlar geri çevrilemez boyutta olabilir.

  13. Tıp camiasının genel olarak bağışıklık sistemi, özel olarak da yenidoğan ve bebeklerin bağışıklıkl sistemi ile ilgili bilgisi son derece kısıtlıdır.

  14. Gelinen noktada, cocuk ve yetişkinlerde akut birtakım hastalıkların yerine muazzam oranlara ulaşan kronik ve uzun süreli hastalıkları koymuş bulunuyoruz.

  15. Hastalıklardan korkmayı bırakıp çocuğumuzun bağışıklık sistemini güçlendirmenin yollarını öğrenmeye başlamamız lazım. Bunun için çocuğun mümkün olduğunca uzun emzirilmesi, organik gıda ve saf/temiz su ile beslenmesi, kendisine sağlıklı bir yaşam alanı ile huzurlu bir aile ortamının sunulması gerekir. Çocuğunuz için yapabileceğiniz en iyi şey budur, bu şekilde desteklenmiş bir çocuk karşısına çıkan hastalıkları da büyük oranda sorunsuz şekilde atlatacaktır zaten. Bakteri ve virüslerle hepimizin sürekli olarak temasta olduğumuzu, ancak bunların nadiren bizi hasta ettiğini hatırlamamız lazım. Biz zaten güçsüzsek ve bağışıklığımız da düşükse ancak bu mikroplar gerçek manada hastalığa yol açacaktır.

  16. Çevremizde olur da çocuğumuz hastalanırsa tedavi ve bakımı için yardım alabileceğimiz alternatip tıp hekimlerini (klasik homeopat, naturapat, şiropraktör vb) araştırıp bulmamız gerekir.

  17. İnsanların çevreden, tanıdıklarından veya şahsi tecrübelerinden ve sahada görev yapan sağlıkçılardan duyduğu bir gerçek de, aşılanMAmış çocukların ağır hastalıklara çok nadir yakalandıklarıdır. Bunun yanısıra aşılanmamış çocuklarda kulak enfeksiyonları, ateşlenme, kronik hastalıklar vs de nadirdir.

  18. Aşılar bağışıklık oluşturmaz, yani hastalıktan korumaz. Sağlıkçıların korumadan kastettiği, aşıdan sonra vücutta antikor oluşumudur ve bunun bağışıklanma ile denk olduğu iddiasında ısrarlıdırlar. Vücutta antikor oluşumunun tek manası vardır, o da bir hastalık etmeniyle karşılaşılmış olduğudur. Doğal yoldan geçirilen hastalıkta bağışıklık sistemi bütünüyle stimüle edilir ve gerçek bağışıklık budur, antikor oluşumu ise bu sürecin sonuçlarından biridir sadece. Aşıyla bağışıklık sistemimizin yalnızca bir kısmı stimüle edilmiş, sistem tüm savunma mekanizmalarıyla topyekün devreye girmemişken oluşan antikor tabiyatıyla bağışıklık da kazandırmayacaktır.

    Aşı olunduğunda bağışıklık sistemini zedelemiş, tahrip etmiş oluruz; bu tahribat bazen kendini bir reaksiyon olarak gösterir bazen de göstermez. Çoğunlukla aşılanmayı takiben kulak enfeksiyonları, egzema ve benzeri rahatsızlıklarla karşılaşılması bundandır. Ve tabii bu süreçte alınan antibiyotikler bağışıklık sistemini daha da çökertir. Bunu takiben de artık vücut başka hastalıklara, örneğin menenjite açıktır.

  19. Hastalıklarla ilgili bizlere anlatılanların büyük bölümü düpedüz yalandan ibarettir – örneğin polio (çocuk felci) esas itibariyle 1940’lı yıllardaki toksik maruziyetle alakalıdır ve hiçbir dönemde bulaşıcı olmamıştır.

  20. Antibiyotikler de sorunun çok önemli bir parçasıdır, sadece ve sadece ölüm kalım anlarında tercih edilmelidir.

  21. Tylenol ve diğer ateş düşürücüler aynı şekilde sorunun büyük parçalarından biridir. Kesinlikle kullanılmamalıdır.

     

‘Güncel Anne’ye Cevap

‘Güncel Anne’ye Cevap

Bir çocuk doktorunun annelik serüvenini bizlerle paylaştığı ve çocukları için ilaç ve aşı kullanımını sorgulayan diğer annelerin girdiği tehlikeli yolu bizlere ihtar ettiği ‘Güncel Anne’nin Karşıyız Karşı, Her Şeye Karşı…. yazısına “LilliputianMe” olarak verilmiş ve nedense yayımlanmamış cevabımdır.

 

Yazınızda ve yorumlarınızda aşı güvenliği(!) konusunu gayet baside indirgeyerek, “en büyük buluş” ve “hayat kurtarır” demekten öteye gitmediğinizi ve nedense büyük bir tedirginlikle, hani vampire haç çıkarma refleksiyle, “gelme üstüme, 1’e 100 makale koyarım önüne” gibi fazla savunmacı, bilmeyeni ürkütecek ancak konuyu yıllardır araştıran ve ‘science-literate’ birini de bıyık altından güldürtecek yorumlar yapıyorsunuz. Benim vurgum açık; bu konu yüzeysel “mesleki” bilgi ya da “aşılar hayat kurtarır” tarzı basit sloganlarla geçiştirilecek bir konu değil.

Sizin şahsınızı, mesleğinizi çürütmek değil burada gaye; işin doğrusunu anlamak, karşılıklı saygı çerçevesinde dinlemek ve fikir alışverişinde bulunmak.

Otit Media konusunda farkındaysanız aşıdan da ileri gittim ve rutin olarak tedavi amacıyla kullanılan antibiyotiğin plasebodan farkı olmadığı gibi, üstüne bir de enfeksiyonu nüksettirdiğini ortaya koyan bilimsel çalışmaları gösterdim ve siz de konuyu sağduğuyla değerlendirip, orta yolu bulucu ve yapıcı görüş bildirdiniz. Şimdi, aynı sağduyuyu ve uzlaşmacı yaklaşımı neden aşı konusunda göster(e)mediğinizi bir düşünün istiyorum. Neden sorgulanamıyor ya da tıpkı antibiyotiklerde olduğu gibi çıkış noktasındaki gerekliliği ve işe yararlığının yaygın ve yanlış kullanımdan ötürü artık yarardan fazla zarar getirdiği penceresinden bakılamıyor aşılara?

İmmünoloji tıbbın alt dalıdır, size bahsettiğim kişi Harvard ve Stanford Üniversitelerinde bu konuda uzmanlığını almış ve bizzat aşı geliştirme çalışmalarında bulunmuş bir biliminsanıdır. İşin içinde ve sistemin çarklarının nasıl işlediğini bilen ve bu konuda kimileri gibi sessiz kalıp kariyer yürütmektense bu arazlar konusunda insanları bilgilendirmeye çalışan, bağışıklık sistemi ve aşı konusunda uzman bir isimdir. Bu ‘uzmanl’ etiketinden haz ettiğim için de söylemedim, sizin kriterleriniz (SCI veya SCI-E dergiler vs.) böyle gerektirdiği için belirttim.

Yalnız, bana linkini verdiğiniz 8 yayından 3’ünün doğrudan aşılar ile ilgili olduğunu nasıl kaçırdınız, onu pek anlamadım?

Sizin “aşı-karşıtı” yayın olarak değerlendireceğiniz, spesifik olarak PREVENAR aşısı ile ilgili bir yayını verdim zaten. Şimdi, öncelikle bunu okuyup çözümlemeyi mi tercih edeceksiniz yoksa internetten bana 100 başka yayın mı bakacaksınız merak ediyorum. Karşılıklı gayenin ne olduğunun anlaşılması için güzel bir örnek olacak sanırım.

Aşılar ve yan etkileri konusunda verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim, ancak bunlar zaten nette aşı yazdığınız zaman herkesin önüne çıkan yüzlerce farklı siteden farklı değil, ancak fazlasıyla eksik! Aşılar herkes için güvenli değildir ve aralarında ölüm de olmak üzere pek çok kalıcı rahatsızlığıa sebep olmaktadır ve 1986 yılında Amerikan Yüce Mahkemesi tarafından “unavoidably unsafe”, kaçınılmaz olarak güvenli olmayan ürün kategorisine alınmıştır. Ülkemizde böyle bir sistem yok ancak Amerika’da sadece 20 yılda aralarında ölüm ve ansefelapati de olmak üzere binlerce kişiye 2.5 milyar doların üzerinde tazminat ödenmiştir.

PUBMED’den rica edeceğim, neredeyse %100 aşılı popülasyonlarda görülen salgınlarla ilgili yayınları da araştırın ama en önemlisi bunun nedeni(!) hakkında araştırma yapın. Ayrıca, koruyuculuğu 3-4 seneyi geçmeyen(!) aşılarla birlikte çok sıkı karantina yöntemleri uygulanmadan, henüz eradike edilmemiş bir virüsün (diyelim ki kızamık) hastalığı çok daha tehlikeli boyutlara sürükleyebileceğine katılır mısınız? Bir de 2010 IOM (American Institute of Medicine) Aşı ve Yan Etki raporuna göre kızamık aşısının da bizzat “atipik kızamığa” yol açtığı “kesin” olarak belirlenmiş. Bu durumda, aşıyla en iyi ihtimalle 3-4 sene ötelediğiniz, canlı virüs aşısından bizzat atipik kızamık geçirebileceğiniz ve hatta bu hastalığı küçükken geçirmiş ve ömür boyu bağışıklık(!) kazanmış yetişkin ve yaşlıların da bu korunmadıkları atipik kızamık nedeniyle sağlıklarının tehlikeye girebileceği ihtimallerine ne dersiniz?

Son olarak, madem kızamık yükselişte, siz zaten biliyorsunuzdur ama koruyucu hekimlik şapkası altında riskli bölgelerde yaşayanlara mutlak surette A vitamini takviyesi yapılması gerektiğini, hatta oral A vitamini alımının kızamık komplikasyonları nedeniyle ölümleri önemli oranda engellediğini belirtmek gerekir. Hatta siz sürekli takiptesinizdir ama buradan da verelim PUBMED linklerini, belki faydalanan olur:

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/10687022

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8354037

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22326691

İyi günler ..

 

 

Aşı İçerik ve Yan Etki Çizelgesi

Aşı İçerik ve Yan Etki Çizelgesi

Aşağıda CDC’nin yayımladığı aşı içerik listesinden derlenmiş kısmi aşı içeriği listesi ile yine aşı üreticisinin kendi yayınlarında (prospektüslerinde) belirttiği yan etkileri gösteren liste verilmektedir:

Aşılar

(çeşitli üreticilerden)

İçindekiler

(kısmi listedir)

Yan Etkileri

(kısmi listedir)

DtaB (Difteri, Tetanoz, aselüler Boğmaca) Aşısı, adsorbe

Alüminyum fosfat, ammonyum sülfat, Alüminyum potasyum sülfat, Thimerosal [ağırlığının%50’si cıva olan bir aşı koruyucusu], Formaldehid veya Formalin, Glutaraldehye, 2-Phoenoxyethanol, Dimethyl-betacyclodextrin, Sodium Phosphate, Polysorbate 80

Otizm, ateş, anoreksiya, kusma, zatürre, menenjit, sepsis, boğmaca, konvülsiyon, febril, gran mal, afebril ve kısmi nöbet/havale, ensefalopati [beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklara verilen isim], brakiyel nevrit, Guillain-Barré sendromu, Ani Bebek Ölümü Sendromu

DTaB/HepB/IPV Kombine Aşısı,

Difteri ve Tetanoz Toksoidleri ile Aselüler Boğmaca Adsorbe/ Hepatit B (Rekombinant) ve İnaktive Poliovirüsü (çocukfelci) Aşısı Kombine

Alüminyum Hidroksit, Alüminyum Fosfat, Formaldehid veya Formalin, Glutaraldehid, Maymun Böbreği Dokusu, Neomycin [antibiyotik], 2-Phenoxyethanol, Polymyxin B, Polysorbate 80, Antibiyotikler, Maya Proteini.

Havale/nöbet, diabet, astım, Ani Bebek Ölümü Sendromu, üst solunum yolları enfeksiyonu, anormal karaciğer fonksiyonu testleri, anoreksiya, sarılık, şok, ensefalopati, Stevens-Johnson sendromu, brakiyel nevrit

Grip Aşısı

Influenza Virüsü Aşısı

Thimerosal [cıva], Civciv Böbreği Hücreleri, Yumurta Proteini, Gentamisin Sülfat, Antibiyotikler, Monosodyum Glutamat [MSG], Sukroz Fosfatı Glutamat Tamponu.

Ciddi solunum ve mide-barsak semptomları, havale/nöbet, alerjik astım, iştah kaybı, mitokondriyal ensefalomiyopatide artış, kısmi yüz felci, Guillain-Barré sendromu, Bell’s palsy, Stevens-Johnson sendromu, herpes zoster [zona].

Hep B Aşısı
Hepatit B Aşısı

Alüminyum Hidroksifosfat Sülfatı, Amino Asitler, Dekstroz, Fosfat Tamponları, Potasyum Alüminyum Sülfat, Formaldehid veya Formalin, Mineral Tuzları, Soya Peptonu, Maya Proteini, Thimerosal [2007 yılından önce Türkiye’de de kullanılan ve doğumda vurulan Engerix B
(GlaxoSmithKline Biologicals) aşısı Thimerosal ihtiva ediyordu]

Influenza, febril konvülsüyon, anoreksiya, üst solunum yolları hastalıkları, herpes zoster [zona], ansefalit [beyin iltihabı], palpitasyonlar, artrit, sistemik lupus ertematosus (SLE), konjünktivit, anormal karaciğer enzim değerleri, Guillain-Barré sendromu, Bell’s palsy, multipl skleroz, anafilaksi, havale/nöbetler.

HIB Aşısı
Haemophilus b Konjüge Aşısı (Tetanoz Toksoidi Konjüge)

Ammonyum sülfat, Formaldehid veya Formalin, Sukroz.

Anoreksiya, havale/nöbet, böbrek yetmezliği, Guillain-Barré Sendromu (GBS), ishal, kusma.

HIB/HepB Aşısı, (Rekombinant) Haemophilus b Konjüge (Menengokok Protein Konjüge) ve Hep B

Alüminyum Hidroksifosfat Sülfat, Formaldehid veya Formalin, Sodyum Borat, Soya Peptonu, Maya proteini, Amino asitler, Dekstroz, Mineral Tuzları.

Anoreksiya, havale, otitis media [kulak enfeksiyonu], üst solunum yolları enfeksiyonu, oral candida [mantar enfeksiyonu], anafilaksi [şok].

HIB / Meningokok [Haemophilus b Konjuge Aşısı (Meningokok Protein Konjuge)]

Aluminyum Hidroksifosfat Sülfatı, Formaldehid veya Formalin, Posfat Tamponları.

Febril konvülsiyonlar, HIB hastalığı başlangıcı, otitis media [kulak enfeksiyonu], üst solunum yolları enfeksiyonu, Guillain-Barré sendromu

KKK Aşısı,

Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Virüs Aşısı, Canlı

Civciv Embriyosu Fibroblastları, Amino Asitler, Sığır Albumini veya Serumu [kanın sıvı kısmı], İnsan Serum Albümini, Antibiyotikler, Glutamat, Fosfat Tamponları, Jelatin, Sorbitol, Sukroz, Vitaminler.

Atipik kızamık, artrit, ansefalit [beyin iltihabı], ölüm, aseptik menenjit, otitis media [kulak enfeksiyonu].

Pnömokok,

Pnömokok 7-Valanlı Konjüge Aşı (Difteri CRM197 Proteini)

Aluminyum Fosfat, Maya Ekstratı, Amino Asitler, Soya Peptonu.

Febril konvülsiyon, Ani Bebek Ölümü, anafilaktik şok, iştah kaybı,

Poliovirüsü Aşısı (IPV) İnaktive Çocuk Felci Virüsü Aşısı

2-Phenoxyethanol, Formaldehid veya Formalin, Maymun Böbreği Dokusu, Yenidoğmuş Buzağı Serum Proteini, Antibiyotikler Neomycin, Polymyxin B, Streptomycin.

Ölüm, anoreksiya, Guillain-Barré sendromu.

Su Çiçeği (Varicella) Virüs Aşısı

Ethylenediamine-Tetraacetic Acid Sodium (EDTA) [metal çözme/şelasyon ajanı], Sığır albumini veya serumu, antibiyotikler, Monosodyum glutamat [MSG], MRC-5 DNA ve Hücre Proteini, Neomycin, Potasyum Klorür, Potasyum Fosfat Monobasic, Sodyum Fosfat Monobasic, Sukroz.

Febril konvülsiyon, ansefalit [beyin iltihabı], Varicella-benzeri döküntü, üst solunum yolları rahatsızlığı, alt solunum yolları rahatsızlığı, egzema, yüz ödemi, aft ve uçuk, aseptik menenjit, Guillain-Barré Sendromu, Bell’s palsy, zatürre, sekonder bakteriyel enfeksiyonlar.

*Amerikan CDC kuruluşunun aşılarda kullanılan adjuvanlar, koruyucular dışında kültürlendikleri üretim ortamlarını da gösteren tam liste için EK1e bakınız.

Melanie’nin Harikülade Kızamığı

Melanie’nin Harikülade Kızamığı

Aşağıdaki metin, immünolog Tetyana Obukhanych‘in Melanie’s Marvelous Measles adlı çocuk kitabı hakkındaki bilimsel değerlendirmesidir.

“Melanie’nin Harikulade Kızamığı” diye çevirebileceğimiz çocuklar için yazılmış öykü kitabında hastalığa değişik bir bakış açısıyla yaklaşılınca kurulu medikal düzen tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuş ve kitapta anlatılanların bilimsel açıdan hatalı ve hatta tehlikeli olduğu yönünde görüş bildirilmiş.

İmmünolog Obukhanych de kitapta anlatılanların bilimsel açıdan yanlış olup olmadığını değerlendirmiş.

Kitabın öyküsü şu şekilde:

  • okul çağındaki aşılı iki çocuk kızamık kapar;
  • çocuklardaki kızamığın seyri, hastalığı kapmadan önceki günlük beslenme alışkanlıklarının niteliğini yansıtmaktadır;
  • ailesi düzgün beslenmenin öneminin idrakında ve büyük çocuklarında meydana gelen aşı reaksiyonu dolayısıyla küçüğünü, yani kendisini aşılatmamış bir aileye mensup aşısız arkadaşları ise yukarıda bahsi geçen hasta arkadaşını ziyaret etmesine rağmen hastalığı kapmaz;
  • kitapta kızamığın önlenmesi ve hastalıktan hızlı iyileşme sağlanması için A vitamini içeren sebzeler önerilmektedir;
  • kızamığın çocuklukta geçirilmesi ve atlatılmasının, kazandırdığı bağışıklık açısından faydalı olduğu belirtilmektedir.

Peki aşılıyken hastalığı geçirmek mümkün mü?

Öyküde geçtiği gibi aşılı kişilerin gerçek hayatta da kızamık geçirebileceğini Dr. Obukhanych şöyle açıklıyor:

Hayvanlar üzerinde yürütülen immünolojik çalışmalar ile kızamık ve diğer enfeksiyonel hastalıklara ait epidemiyolojik verileri bilmeyenler için bu şaşırtıcı olabilir ancak aşılanma kapsayıcılığı oldukça yüksek bölgelerde, önerilen tüm aşı dozlarını almış kişilerin %20 ila %80‘ine varan oranlarda kızamık (1-3) ve diğer hastalıkların (4-7) salgınları görülmüştür.

Tam doz aşısını olmuş kişilerde bu denli yüksek oranda hastalık oluşumunun nedeni rastlantısal olarak aşının tutmadığı münferit vakalarla karşılaşılması değil, her türlü aşı için geçerli olmak üzere hedeflenen hastalığa karşı aşının öngörülebilir olarak ancak kısıtlı bir süreliğine koruma sağlayabilecek olmasındandır.

Hayvanlarda yapılan çalışmalarda inaktive virüslerin (ki çoğu aşı attenüe (zayıflatılmış) veya inaktive edilmiş (öldürülmüş) virüslerden yapılmaktadır) ancak kısa süreli koruma sağlayabildiği (alınan serumda virüsü nötralize edici antikor bulunduğu) görülmüştür.

Bunun aksine, deney hayvanlarına tam potansa sahip doğal virüs (yani virüsün gerçek hayatta doğada karşılaşılacağımız hali) verildiğinde, virüs nötralizasyon testleri ile serumda uzun süreli koruma kapasitesi bulunduğu tespit edilmiştir (8).

Bu bulgular bize aşılı bir kimsenin, aşının sağladığı kısa süreli koruyuculuk geçer geçmez kızamık veya herhangi başka bir viral hastalık etmeniyle karşılaştığında hastalığa yakalanabileceğini gösteriyor.

Bunun karşısında ise doğal virüsle temas sonrası geliştirilecek kalıcı bağışıklık var. İşte bu nokta Melanie’nin Harikulade Kızamığı kitabında çok iyi işlenmiş.

Bu bizi ikinci soruya getiriyor.

Şayet kızamığa karşı aşılama sadece kısa süreli koruma sağlıyor ve (kitapta doğru şekilde anlatıldığı gibi) aşılanmış çocuklar yine de hastalığı kapabiliyorsa, acaba A vitamininin hastalığın şiddetini modüle etmede bir rolü olabilir mi?

A Vitamini (retinoidler), interferon adlı vücudun doğal anti-viral proteinlerinin vazgeçilmez partneridir(9). Interferon, bağışıklık sistemimizin makrofaj* adlı hücrelerince vücutta bir virüs tespit edilir edilmez birkaç saat içinde üretilir(10).

*MAKROFAJ: Makrofajlar (Yunanca: “büyük-yiyiciler”) dokularda bulunan patojenlerin, ölü gözelerin, hücresel kalıntıların ve vücuttaki yabancı maddelerin yutulmasından sorumlu hücrelerdir. Makrofajlar doğuştan bağışıklık sisteminin bir bölümüdürler. Makrofajların ana görevi patojenlerin ve ölü dokuların ortadan kaldırılmasıdır

Interferonun bilinen anti-viral işlevlerinden biri de diğer hücrelere moleküler sinyaller göndermek yoluyla virüs girişine dayanıklı hale gelmelerini sağlamaktır.

Ancak interferonun bu mesajı hücrelere ve aynı zamanda da nöronlara ancak ve ancak A vitamini mevcutsa iletilebilmektedir.

Viral bir enfeksiyonun seyrinin modüle edilmesinde interferon salgılayıcısı makrofajların kritik rolü bir deneyle de gösterilmiş, bunun için makrofajdan arındırılmış farelere, normalde insan ve hayvanlarda hastalık tehlikesi oluşturmayacak veziküler stomatitis virüsü verilmiş. Ancak makrofajsız farelerde virüs sinir sistemini istila ederek ölmelerine yol açmış (11).

Bu deneyden anlıyoruz ki, madem interferonun rolü, viral bir enfeksiyonda hastalığın subklinik (klinik belirtiler vermeden veya oluşturmadan) veya ölümcül seyredip seyretmeyeceğini belirleyen önemli bir faktördür, o halde virüsle temas anında vücutta A vitamini eksikliği olması interferonun düzgün işlev görmesini engelleyecek ve kızamık veya herhangi başka bir viral hastalığın seyrini olumsuz etkileyecektir(12).

Bu aynı zamanda, şayet vücutta hastalıkla temastan önce A vitamini eksikliği varsa, bunu hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra (temastan 2 veya 3 hafta sonra) takviye etmeye çalışmanın hastalığın subklinik veya hafif geçmesine yetmeyeceği anlamına da gelmektedir, çünkü interferonun virüsle temastan hemen sonraki birkaç saat içinde devreye girmesi gerekmektedir.

Yine de, ağır kızamık olgularında A vitamini kullanımı üzerine yapılan plasebo kontrollü klinik deneyler analiz edildiğinde, kızamık teşhisi konulmasını takiben iki gün üstüste yüksek dozda A vitamini alımının krup, genel mortalite ve pnömoniye (zatürre) bağlı mortaliteyi azaltıcı etkiye sahip olduğu görülmektedir (13).

Melanie’nin Harikulade Kızamığı’nda geçen, “Vücudunda bol A vitamini varsa kızamık kapmayacağını ve kızamık olduysan da A vitamini açısından zengin meyve ve sebzeleri yemenin iyleşmene yardımcı olacağını okudum.” cümlesi bilimsel açıdan doğrudur.

Ancak burada belirtilmesi gereken bir şey var ki, meyve ve sebzeler doğrudan A vitamini (retinoidler) değil de daha ziyade beta-karoten içerir, beta-karoten de karaciğerde gerçek A vitaminine dönüştürülür. İnterferonla ortaklaşa anti-viral korumada yukarıda bahsedildiği şekilde doğrudan rolü olan beta-karoten değil, retinoidlerdir. Bu nedenle, vücudun A vitamini rezervlerini doldurmak için meyve ve sebzenin yanısıra günlük diyete yemle beslenmeyen çayırda otlatılan ineklerden elde edilen süt/tereyağı veya iyi kalite ‘morina karaciğer yağı’ (cod liver oil) gibi gerçek A vitamini kaynaklarının eklenmesi gerekebilir.

Son olarak, çocukken geçirilecek kızamığın uzun vadede bizlere sağlayacağı önemli bir fayda var mıdır diye soracak olursak, cevap evettir.

En önemli fayda kızlar (geleceğin anneleri) içindir, zira çocukluklarında geçirmiş oldukları kızamıktan dolayı sahip olacakları kalıcı bağışıklığı hamilelikte plasental yoldan, bebek doğduktan sonra da emzirmek suretiyle çocuklarına pasif bağılıklık transferi yoluyla geçirecektirler.

Çocukluk çağı kızamık aşılaması başlatıldıktan sonra doğmuş ve hastalığı kendi geçirmemiş anne adayları pasif bağışıklık transferinde bulunamazlar. (14, 15). Anneden bu immün korumasını alamayan bebeklerin kızamığa karşı bu denli çaresiz/savunmasız oluşunun nedeni, bağışıklık sistemlerinin yüksek düzeyde interferon üretme kapasitesinden yoksun olmasıdır (16).

İşin enteresan yönü, ülkelerinde kitlesel aşılama uygulamasına geçilmesinden onyıllar sonra dünyaya gelmiş bebeklerin, ortadan kaldırılmaya yüztutmuş hastalık sporadik olarak (dışarıdan gelen olgularla) baş gösterdiğinde kızamığa yakalanma şansı, çocuklukta kızamık enfeksiyonu isidansının tutarlı bir şekilde yüksek seyrettiği ve 1 ila 15 yaş arası grubunu da etkilediği ‘aşı öncesi çağ’da doğmuş bebeklere oranla çok daha yüksektir (17). Bunun nedeni ise, kızamığa erken maruz kalınmış olmasına rağmen bu bebeklerin hayatlarının ilk yılı boyunca, emzirilmemiş olsalar bile güçlü maternal immün koruması altında olmalarındandır ve emzirme bu korumayı daha uzatmaktadır. Bugün artık anneden gelen bu doğal koruma birkaç nesildir uygulanan aşılama nedeniyle dünyanın pekçok ülkesinde sistematik olarak yok edilmiştir. Hastalığı komplikasyonsuz geçirip atlatacak sağlıklı çocukların hastalıkla karşılaşması ve kendi çocuğunu ileride korumasını sağlayacak bağışıklığı kazanması engellenmek yoluyla, kızamık geçirmemesi gereken 1 yaş altı bebekler savunmasız bırakılmaktadır. Doğal yoldan kazanılan bağışıklık korunabilmiş olsaydı, bugün olduğu gibi bebeklerde kızamığa bağlı ölümlerden korkmamıza gerek kalmazdı.

“Melanie’nin Harikulade Kızamığı”nda şu sonuca varılıyor: “Çocukların ekseriyası için kızamık geçirmek iyi bir şeydir, pekçok bilge kişi kızamığın vücudu güçlendirdiğine ve olgunlaştırdığına inanmaktadır.”

Bir sonraki neslin en ufaklarında, yani bebeklerde (o yaşta mutlak ölümcül olacak) kızamığın önlenebilmesi için doğal bağışıklığın neden yerinin doldurulamaz ve vazgeçilmez olduğunu anladığımız noktada yukarıdaki cümlenin doğruluğunu da anlamış oluruz. Gerçekten de, tıp ve halk sağlığı yetkililerinin belirttiği gibi kızamık ölümcül olabilmektedir. Bu yargı tamamen doğrudur ve gerçeklere dayanmaktadır. Annelerinin kuşağını kitlesel programlarla aşılamak suretiyle hastalığın küçük bebeklerde daha yaygın hale gelmesine neden olmanın yanısıra, daha büyük çocuklar ve yetişkinlerde hastalık komplikasyonu riskini arttırabilecek birkaç başka faktör daha bulunmaktadır:

a) popülasyonda A vitamini eksikliği taraması yapılmaması ve hertürlü subklinik A vitamini (retinoid) eksikliğinin derhal giderilmesine çalışılmaması;

b) hastalık belirtilerini bastırmak için, özellikle kızamık için sekonder komplikasyonu arttırdığı (18) ve aynı zamanda mevcut bakteriyel bir enfeksiyon varsa bunu azdırdığı (19) bilinen ateş düşürücü ilaçların kullanılması.

Korku içindeki halka üstüne basa basa söylenen “kızamık ölümcül olabilir” cümlesi hakikaten de, immün sistemin düzgün çalışabilmesi için gerekli bireysel ve kuşaklararası şartlar karşılanmadığında veya iyatrojenik** (hekimin tedavi veya müdahalesi sonucu meydana gelen hastalık; herhangi bir hastalık veya bozukluğun tedavisinden doğan patolojik durum) olarak müdahale edildiğinde ‘kendi kendini doğrulayan kehanet‘e dönüşebilir.

Özet olarak, Melanie’nin Harikulade Kızamığı, haliyle çocukların algı düzeyine hitap edecek şekilde basitleştirilmiş ve abartılı tonlar kullanılmış olmasına rağmen aşılama gerçeğini geçerli bir şekilde vermektedir.

Halihazırda sağlığa holistik (bütüncül) bir yaklaşımı seçmiş ebeveynler çocuklarına bağışıklık ve aşılama konseptlerini tanıtmak için bu kitabı kullanabilirler. Ayrıca şayet kitap hiçbir şeyden haberi olmayan ebeveynleri de aşıların hastalıktan korunma garantisi olmadığı gerçeğine uyandırmayı başarıyor ve immün sistemin optimum düzeyde çalışabilmesi için beslenmeye daha fazla dikkat etmelerini sağlıyorsa, işte bu gerçekten de harikulade olurdu.

 

Yasal Uyarı: Bu değerlendirmede verilen bilimsel bilgiler sadece eğitim ve bilgilendirme amaçlı olup tıbbi öneri amaçlı bilgiler değildir.

 

Kaynakça:

1. Nkowane, B.M., S.W. Bart, W.A. Orenstein, and M. Baltier. 1987. Measles outbreak in a vaccinated school population: epidemiology, chains of transmission and the role of vaccine failures. Am J Public Health 77:434-438.

2. Boulianne, N., G. De Serres, B. Duval, J.R. Joly, F. Meyer, P. Dery, M. Alary, D. Le Henaff, and N. Theriault. 1991. [Major measles epidemic in the region of Quebec despite a 99% vaccine coverage]. Can J Public Health 82:189-190.

3. De Serres, G., F. Markowski, E. Toth, M. Landry, D. Auger, M. Mercier, P. Belanger, B. Turmel, H. Arruda, N. Boulianne, B.J. Ward, and D.M. Skowronski. 2012. The largest measles epidemic in North America in a decade–Quebec, Canada, 2011: Contribution of susceptibility, serendipity and super-spreading events on elimination. J Infect Dis

4. Lee, B.R., S.L. Feaver, C.A. Miller, C.W. Hedberg, and K.R. Ehresmann. 2004. An elementary school outbreak of varicella attributed to vaccine failure: policy implications. J Infect Dis 190:477-483.

5. Lopez, A.S., D. Guris, L. Zimmerman, L. Gladden, T. Moore, D.T. Haselow, V.N. Loparev, D.S. Schmid, A.O. Jumaan, and S.L. Snow. 2006. One dose of varicella vaccine does not prevent school outbreaks: is it time for a second dose? Pediatrics 117:e1070-1077.

6. Dayan, G.H., M.P. Quinlisk, A.A. Parker, A.E. Barskey, M.L. Harris, J.M. Schwartz, K. Hunt, C.G. Finley, D.P. Leschinsky, A.L. O’Keefe, J. Clayton, L.K. Kightlinger, E.G. Dietle, J. Berg, C.L. Kenyon, S.T. Goldstein, S.K. Stokley, S.B. Redd, P.A. Rota, J. Rota, D. Bi, S.W. Roush, C.B. Bridges, T.A. Santibanez, U. Parashar, W.J. Bellini, and J.F. Seward. 2008. Recent resurgence of mumps in the

United States. N Engl J Med 358:1580-1589.

7. Witt, M.A., P.H. Katz, and D.J. Witt. 2012. Unexpectedly limited durability of immunity following acellular pertussis vaccination in preadolescents in a North American outbreak. Clin Infect Dis 54:1730-1735.

8. Ochsenbein, A.F., D.D. Pinschewer, S. Sierro, E. Horvath, H. Hengartner, and R.M. Zinkernagel. 2000. Protective long-term antibody memory by antigen-driven and T help-dependent differentiation of long-lived memory B cells to short-lived plasma cells independent of secondary lymphoid organs. Proc Natl Acad Sci U S A 97:13263-13268.

9. Trottier, C., M. Colombo, K.K. Mann, W.H. Miller, Jr., and B.J. Ward. 2009. Retinoids inhibit measles virus through a type I IFN-dependent bystander effect. FASEB J 23:3203-3212.

10. Moseman, E.A., M. Iannacone, L. Bosurgi, E. Tonti, N. Chevrier, A. Tumanov, Y.X. Fu, N. Hacohen, and U.H. von Andrian. 2012. B cell maintenance of subcapsular sinus macrophages protects against a fatal viral infection independent of adaptive immunity. Immunity 36:415-426.

11. Iannacone, M., E.A. Moseman, E. Tonti, L. Bosurgi, T. Junt, S.E. Henrickson, S.P. Whelan, L.G. Guidotti, and U.H. von Andrian. 2010. Subcapsular sinus macrophages prevent CNS invasion on peripheral infection with a neurotropic virus. Nature 465:1079-1083.

12. Chen, S., Y. Yang, X. Yan, J. Chen, H. Yu, and W. Wang. 2012. Influence of vitamin A status on the antiviral immunity of children with hand, foot and mouth disease. Clin Nutr 31:543-548.

13. Huiming, Y., W. Chaomin, and M. Meng. 2005. Vitamin A for treating measles in children. Cochrane Database Syst Rev CD001479.

14. Papania, M., A.L. Baughman, S. Lee, J.E. Cheek, W. Atkinson, S.C. Redd, K. Spitalny, L. Finelli, and L. Markowitz. 1999. Increased susceptibility to measles in infants in the United States. Pediatrics 104:e59.

15. Bale, C., M.L. Garly, C. Martins, J. Nielsen, H. Whittle, and P. Aaby. 2011. Risk factors for measles in young infants in an urban African area with high measles vaccination coverage. Pediatr Infect Dis J 30:689-693.

16. Wilson, C.B., J. Westall, L. Johnston, D.B. Lewis, S.K. Dower, and A.R. Alpert.1986. Decreased production of interferon-gamma by human neonatal cells.Intrinsic and regulatory deficiencies. J Clin Invest 77:860-867.

17. Langmuir, A.D., D.A. Henderson, R.E. Serfling, and I.L. Sherman. 1962. The importance of measles as a health problem. Am J Public Health Nations Health 52(2)Suppl:1-4.

18. Ahmady, A.S., and A.R. Samadi. 1981. The adverse effects of antipyretics in measles. Indian Pediatr 18:49-52.

19. Sugimura, T., T. Fujimoto, H. Motoyama, T. Maruoka, S. Korematu, Y. Asakuno, and H. Hayakawa. 1994. Risks of antipyretics in young children with fever due to

infectious disease. Acta Paediatr Jpn 36:375-378.