Düşük gelirli, az gelişmiş, nüfusu kronik hastalık şampiyonu, çocukları malnutrisyolu, etnik bakımdan nüfusu oldukça homojen bir yapılanma gösteren küçük ada devleti Samoa’dayız.
Tam manasıyla bir kaşık suda koparılan global fırtınanın tozu dumanı henüz yeni duruluyor ve biz sizlere medyanın büyük bir çabayla sansürlediği asıl gerçekleri aktarmaya hazırlanıyorken, sahnelenen bu ödüllük performansın asıl sebebi kendini 14 Aralık 2019 tarihi itibariyle belli etmiş bulunuyor.
2020 itibariyle global çapta geçilmesi planlanan Yeni Sağlık Düzeni’nin (Orwelce bilenlerimiz bunun asıl okunuşuna vakıflar) fişeği bu minicik kukla devletçikten ateşlenmiş ve bu PROVA ile globalistler büyük başarıya imza atmış durumda.
Aynı imza Türkiye Cumhuriyeti’nde bakalım kaç tarihinde atılacak, hep birlikte göreceğiz.
İşte 2 haftadır pompalanan “Katil Kızamık Salgını”, “halkın sağlığını korumak” adına ilan edilen olağanüstü haller, sokağa çıkma yasakları, resmi kurumlardan sosyal medyada paylaşıma yasak konulması çağrıları, yapılan yanlışları dile getirip o adada hayat kurtaran tek şeyi yapmakta olanları hapse atmalar, şeytanlaştırılan “aşı-karşıtlığı”nın meyveleri…
Samoa Sağlık Bakanlığı geçirdiği yeni kanunla kendine özel güçler kazandırıyor (aklı veren kimdi acaba?), dilediği zaman dilediği kişiyi tıbbi muayeneden geçirme, enfeksiyonel hastalığı olmadığı belirlene kadar kişileri karantinada tutma hakkını kendine kazandırıyor.
Karşı çıkanlar günlük 200 Amerikan doları cezaya çarptırılıyor, tutuklanıp hastaneye veya karantina alanına tıkıştırılma hakkı kolluk kuvvetlerine tanınıyor.
Bunlar dışında, ‘enfeksiyonel hastalıklar bağlamında suç(!) teşkil eden davranışlar’ için ayrıca cezalar da uygulanabiliyormuş. İstediğimiz gibi yorumlayabiliyoruz malum bu ucu açık, muğlak ifadeleri. Mesela sosyal medyada aşıdan sonra ölen veya sakat kalan çocuğunun acısını paylaşmak “suç” olabilir, yahut arkadaşlar A vitamini, C vitamini hastalığın şiddetini azaltıyor derseniz, patentlenemedikleri için tü kaka olması gereken bu doğal (Orwelcesi “tehlikeli”!) çarelerle halkı gerçek zehirlerden (pardon, ilaçlardan) mahrum bırakmaya çalıştığınız iddiası ile ‘halk düşmanı numero uno’ ilan edilebilirsiniz.
Başımızı kuma gömüp yaşamıyorduysak, bu yasalar bize epey tanıdık gelmeli? 2001 İkiz Kuleler Saldırılarının hemen ardından geçirilen ve aylar öncesinden hazırlandığı bilinen Ulusal Güvenlik ve Terörle Müccadele Yasaları kapsamında ABD’de çoktan yürürlüğe girmiş yasa içerikleri bunlar. Şimdi bu yasaları ‘virüs gibi yayma’, diğer ülkelere ve esasen tüm dünyaya bulaştırma zamanı.
Düğmeye basıldı. Ya akıllanır, aynı oyun Türkiye’de sergilendiğinde (şu anda olanlar tam olarak budur!) örüntüyü tanır ve karşı çıkarız, ya da evlerin kapısı işaretlenip zorla aşı uygulanacak dendiğinde ‘iyi vatandaş’ olup uslu uslu kolları sıvarız.
Kim ilgileniyor, kim okuyor, kimin umurunda bilmiyoruz. Ancak biz herzamanki gibi gerçekleri yine de belgelemeye devam ediyoruz.
Buyrun başlayalım.
MMR (KKK) Aşılamasının Samoa’daki Tarihçesi ve Güven Kaybı:
–2003 Kızamıkçık Salgını ve Ölümler–
1990 – 2004 yılları arasında 1 yaşındaki Samoalı çocukların MMR (KKK – kızamık-kabakulaK-kızamıkçık) ile aşılanma oranlarını gördüğümüz tabloda 2002 ve 2003 yıllarda çocukların %99‘unun aşılanmış olmasına rağmen 2003 Haziran’ında Samoa büyük bir kızamıkçık salgını görüyor ve 3 çocuk hayatını kaybediyor. Büyük güven kaybı yaşayan MMR aşılamasının kapsayıcılığı ertesi sene %25‘e düşüyor. Dönemin gazeteleri Samoa hükümeti’nin kızamıkçık aşılamasını eline yüzüne bulaştırdığı yönünde haberler yapıyor. Haberin detaylarında maalesef o dönem sağlık bakanlığının MMR canlı virüs aşısını gebelere de önermekte olduğu anlaşılıyor. DSÖ‘nün 2003’te Pasifik Bölgesi’nde kızamığı bitirmek istiyoruz çağrısı uyarınca çocuklara 2 doz olarak uygulanmaya başlanan MMR/KKK aşısı %99’luk oranlarda uygulandığında belli ki ortaya ağır yan etkiler de çıkıyor, zira sağlık bakanlığı gazetenin haberine göre MMR aşısının yan etkileri olduğu yönünde kamuoyuna açıklama yapma gereği duyuyor. İhmaller birden fazla, halk kızgın. Aşılara güven dipte…
Ucuz Aşılar ve Güven Sorunu – Serum Institute of India
Bill Gates’in 10 sene süren Polio erasikasyon kampanyası, yanında yine Merck’ün Gardasil aşısı deneyleri gibi sebeplerden Hindistan’la yakın münasebeti biliniyor. Vergiden muaf vakfı Bill & Melinda Gates, özellikle dünyanın gelişmemiş veya az gelişmiş bölgelerinde aşı çalışmalarına GAVI ile birlikte yoğun destek veriyor.
2012 – Hayırsever Bill Gates’i, Hindistan’da ucuz aşı üreterek DSÖ, UNICEF, GAVI gibi kuruluşlara dozu 50 cent‘e satan Serum Institute of India firmasının sahibi iki doktor kardeşe İsviçre’de aynen şu sözlerle iltifatta ve teşekkürde bulunurken görüyoruz: “Bu ‘Aşı Kahramanları’ olağanüstü, mitolojik karakterler hakikaten.”
Oysa hemen bir sene öncesinde, 2011’de, 10 senelik Gates destekli yoğun polio eradikasyon programı ardından sonunda ülkenin polio’dan temizlendiğini ilan ettikleri yılda, ahlak sahibi doktorlar Hindistan’da sadece 2011’de aşılama yüzünden fazladan 47.500 non-polio akut flask paralizi gelişmiş olduğunu, bu vakaların doğal polio enfeksiyonundan 2 kat ölümcül seyrettiğini ve çocuk sakatlayıp öldüren bu programa 10 senede 8 milyar Amerikan doları harcanmış olduğunu, bu paranın insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye çalışmak, sanitasyon çalışmalarına yatırım yaparak polio için kalıcı çözümler oluşturmak yerine aşıyla geçici “Pirüs Zaferi” kazanılmış olmasının sevinilecek ve ahlaki açıdan da doğru bir tarafının olmadığını ifade ediyor.
Dünyanın gelişmemiş ve az gelişmiş yörelerinde (TR dahil) herhangi bir salgın durumunda DSÖ bu firmanın ucuz tekli kızamık yahut kızamık-kızamıkçık (MR) aşılarını vurdurtuyor. 2019 sonunda Türkiye’de başlatılmış olan kızamık aşısı kampanyalarında kullanılan aşılar bu firmaya ait olup, bugün salgın var denilen Samoa ve Kongo gibi ülkelerde kullanılan karma MMR (KKK) aşısı da yine bu firmaya ait.
Tekli Kızamık Aşısı Prospektüs
MMR (Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık) Aşısı Prospektüsü
Samoalı tıp camiasının kızamıkçıktan insan öldürmeyi nasıl başarabildikleri kesinlikle muamma, fakat kızamıkçığa atfedilen ölümlerin bizzat aşı komplikasyonu olma olasılığı elbette çok yüksek. Halkın bir sonraki sene verdiği tepki de asıl suçluyu işaret ediyor gibi bizlere.
–2018 Temmuz, MMR Aşılamasına Bağlı Ölümler–
Samoa’da 1 yaş aşılarını olmak üzere hastaneye gelen iki bebek, Serum Institute of India‘nın karma MMR (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısını olduktan dakikalar sonra ölüyor.
İlk bebeğin ölümüne şahit olan diğer anne, çocuğuna aşıyı yaptırmak istemiyor, fakat hemşire ısrarcı olarak annenin itirazına rağmen aşıyı yapıyor ve 2. bebek de aynı dakika içinde hayatını yitiriyor.
Aşılar firma tarafından sağlanan özel kitler halinde gelmesine rağmen bu kıdemli hemşirenin bir şekilde, aşıyı seyreltmek için kullanması gereken safsu yerine tarihi geçmiş bir kas gevşeticisi ilaç kullandığı, çocukların MMR aşısı yüzünden değil, bu hatalı uygulama yüzünden öldüğüne hükmedilip 2 Ağustos 2019’da hastanedeki 2 hemşireye 5 yıl hapis cezası veriliyor.
Bu kıdemli hemşirelerin, aşıyı safsu ile sulandırdıktan sonra çalkalayıp renk değişimini gözlemledikten sonra uygulaması gerekiyor. Aşıyı bambaşka bir ilaçla karıştırmış olduklarını nasıl anlayamadıkları anlaşılır gibi olmasa da, bildiğimiz tek şey varsa o da, sözkonusu olan aşıysa, kusurun hiçbir zaman onda olmayacağı.
Bu olay büyük haber oluyor, başbakan ülkedeki tüm MMR aşılarını toplatıyor ve soruşturma açıyor.
Başbakan yayınladığı taziye mesajında ailelere başsağlığı dilerken, torununun da çok eskiden bu aşıdan sonra benzer bir deneyim yaşadığını, ölümden döndüğünü, sağlığına kavuşmuş olsa da bu olaydan sonra konuşma yetisini yitirdiğini söylüyor.
MMR-Otizm skandalının kırmızı çizgilerinden (ya da bizim hekimlerimizin anlayacağı dilden söyleyecek olursak ‘Wakefield Vakası’ndan) belli ki haberdar olmayan Samoa başbakanı, bir de görevini yapıp MMR aşılamasını askıya alınca bu haritada nokta kadar dahi yer kaplamayan minik ada devleti kendi kendini ‘kırmızı bayrak’la işaretlemiş oluyor.
Bunu nereden mi anlıyoruz?
1 Nisan 2019‘da koskoca DSÖ’nün yeni Pasifik Bölge Müdürü kalkıp, bu hala MMR aşılamasını askıda tutan(!) minik ada devletini şahsen ziyarete geliyor ve ısrarla “salgınların görülebileceğini”, “bölgesinde Filipinler, Tayvan, Yeni Zelanda’da kızamık vakaları olduğunu”, “bunun nasıl da bulaşıcı bir virüs olduğunu”, “mutlaka aşılamaya geçilmesi gerektiğini” söylüyor [linkte en alttaki videoyu izleyiniz]. Yani esasında, Modern Tıp Dini’ne imanın şartlarından olan “Kutsal Su enjekte etme seromonisi”ni uygulamadan kaldırarak Tıbbın Vatikan’ının (DSÖ) radarına girmiş bu mini mini ülke, Papa’nın görevlendirdiği Başpikopos’un şahsi ziyareti ile işlemekte oldukları bu küfrün cezasının ağır olabileceği mesajı verilerek açıkça tekrar “dine davet” edilmiş oluyor. Bakan da karşılık olarak aşılarla ilgili herhangi bir problemin olmadığını, bunun insan hatası olduğunu, hastanelerde (niyeyse?) aşıların saklandığı buzdolaplarının yenilenip çoğaltılacağını ve aşılamaya yeniden başlanacağını söylüyor.
Sonuçta oldukça sıcak tropikal bir adada, 2-8 santigrat derecede tutulması şart aşılar bunlar. Hele daha uzun süre muhafaza edileceklerse derin dondurucuda tutulmaları gerek. Elektrik kesintisi hiç oluyor mudur adada? Elektrik kesintisi durumunda jeneratörleri var mıdır anında devreye girecek? Bunlar hep, sorulması gereken sorular.
Dr. Kasai’nin açıklaması:
15 Nisan 2019‘da Samoa devleti yeniden MMR aşılamasını başlatıyor. Halk fazla ilgi göstermiyor. O (kibarcası) “uyduruk” Hint aşılarını vurdurmayız çocuğumuza diyorlar.
Haziran 2019 – Aslen Samoalı olan ve Avustralya’nın ünlü bir Amerikan Futbolu oyuncusuyla evli olup çocuklarını aşılatmayı tercih etmediği için Pharma ve emrindeki medyanın hışmına uğrayan Taylor Winterstein, ABD’de Monsanto’yu mahkemede dize getirmiş, ICAN derneği kurucusu ve Vaxxed prodüktörü Del Bigtree ile birlikte 2018 yılından bu yana Amerikan Sağlık Bakanlığı ve FDA’e üst üste davalar açıp soru önergeleri vererek özellikle MMR (KKK) aşısının ruhsatlandırma sürecindeki büyük çarpıklıkları ortaya çıkaran ve yeni ve daha büyük davalar için hazırlık aşamasında olan Robert F. Kennedy ile biraraya geliyor.
Ağustos 2019 – İki hemşireye adam öldürme suçundan 5’er yıl hapis cezası veriliyor.
Samoa’da bu noktada 1 senedir kızamık aşılaması düşük seyretmesine rağmen henüz vaka bildirimi yok, ancak gazeteler yaz boyunca ‘salgının kapıda olduğu’ tamtamlarını çalmaya devam ediyor.
Minvalde büyük Polinezya nüfusuna sahip Yeni Zelanda’da herzamanki gibi kızamık vakaları görülmeye devam ediliyor. Kızamık Yeni Zelanda’dan ‘elimine edildi’ diye ilan edilmiş olsa da ‘epizodik’ olarak vakalar hep görülmekte. Büyük Samoalı popülasyonuyla Auckland’ın bir kentinde kızamık vakaları Temmuz ayında yoğunlaşıveriyor. Kentin hastanesine ayağı kırıldığı için giden gençler bile orada kızamık kaparak hasta düşüyorlar. Sorun neden sonra anlaşılıyor, hastanenin oda havalandırma sistemleri negatif basınca değiştirilmediği için hastane salgın alanına dönüşüyor. Vakaların büyük bölümü Samoalı (Polinezyalı) çocuklarda ve ne gariptir ki bu etnik grup fakirliklerinden ötürü devletin özellikle en yoğun aşıladığı (%98.7’si aşılı) grup. İlginç. Ve bir diğer ilginç nokta, Yeni Zelanda’daki kızamık vakalarında hiç can kaybı olmamış olması.
Samoa’nın aksine, Yeni Zelanda’da kızamık şüpheli her vaka test ediliyor, PCR ile genotipine bakılıyor. Auckland’daki salgında doktorların kızamık zannettiği 6385 vakanın yalnız %23.5‘inin hakikaten kızamık olması ise hayli ilginç.
Bu noktada aklımıza gelen sorular:
1. Doktorların kızamık teşhisinde bu oranda yanılmaları alarm verici değil midir? Kızamık salgını var dendiğinde, PCR testi ile teyit olmayan durumlarda bu bildirime ne kadar güvenilebilir?
2. 6385 şüpheli vakadan 4885’i kızamık değilse, peki ya nedir?
3. Genotiplemede geçirilen enfeksiyonun ‘aşı tipi virüse bağlı’ olduğu anlaşıldığında bu vakalar ‘kızamık’ kategorisinde mi gösterilmektedir, yoksa “kızamık değildir” denilen vakaların bir bölümünü bizzat aşıdan kızamık kapanlar mı oluşturmaktadır?
4. Yeni Zelanda’da kızamık teşhisinde bunca büyük olan yanılma payı, acaba Samoa adası için nasıldır? Samoda’daki vakalardan PCR ile test edilen var mıdır?
Bir gazete haberinde kızamıklı birinin uçakla Yeni Zelanda’dan Samoa’ya uçtuğu yönünde bir bildirim haricinde bilgiye ulaşamasak da, genel kanaat Samoda’ki salgının Yeni Zelanda’daki yaşayan Samolalıların (Polinezya komünitesi) adaya uğraması ile buradan aktarıldığı yönünde.
Olayların bundan sonraki zamansal sıraması şöyle gelişiyor:
30 Eylül Pzt günü Samoa’daki 28 kızamık şüpheli bireyden alınan örnekler test ve teyit için Avustralya’ya gönderiliyor.
Haftasonuna kadar test edilen 12 örneğin yalnızca 4‘ünün (1 erişkin, 3 de çocuk) kızamık olduğu bildirimi geliyor.
Bu vakaların hepsi tedavi edilip sapasağlam taburcu ediliyor.
1 Ekim Salı – UNICEF kızamık salgının geleceğinden o kadar emin ki, hemen ertesi gün Samoa, Fiji ve Tonga Krallığı‘na 115.000’er aşı ve yeteri kadar da A vitamini gönderiyor. KAYNAK
2 Ekim Çarşamba – Samoa test için şüpheli 8 numuneyi daha gönderiyor. 16 Ekim itibariyle (2 hafta sonra) alınan sonuçlar da 3 vakayı kızamık olarak doğruluyor. Bu 3 vakanın 2’si 5 yaş tında çocuk, biri ise 22 yaşında erişkin.
Bunların da hepsi tedavi edilip sağ salim taburcu ediliyor.
16 Ekim itibariyle doğrulanmış toplam 7 kızamık vakası var Samoa’nın, can kaybı yok. Aynı gün Samoa, 7 kızamık vakası sebebiyle ülkede kızamık salgını olduğunu ilan ediyor. Ülke yalnız 1 ay içinde, 15 Kasım‘da Olağanüstü Hal ilan edinceye kadar neler yaşanmış ona da bakacağız.
BASIN TONGA’YA NİYE DOKUNMUYOR?
Minvalde, 1 Ekim Salı itibariyle civar adalar, Tonga ve Fiji’ye de UNICEF tarafından MR (Setum Institute of India’nın kızamık-kızamıkçık) aşıları gönderildiğini söylemişltik.
Birleşmiş Millerler’e bağlı çalışan UNICEF’in durum raporunu görelim:
Yeni Zelanda’ya maça giden lise Amerikan futbolu takımından bir gencin kızamıkla Tonga’ya dönmesi, daha sonra diğer 12 gencin de Tonga’da kızamık geliştirmesi üzerine Tonga’da bu çocuklar çocuklar karantinaya alınıyor, temaslılar aşılanıyor ve ilkokulu da tatil edilip bulaşı önleyici tedbirler alınıyor. Gayet güzel. UNICEF bunu nasıl öngördüyse, zaten 1 Ekim tarihi itibariyle bu adaya da 12.000 kızamık aşısı, 1500 kapsül de A vitamini yollamış bulunuyor. Daha da soğuk zincir için iki buzdolabı ile ekstradan 6.000 doz aşı daha yollayacağız diyor.
Her şey kontrol altındayken birden ikinci bir dalgayla kızamığın bu defa adadaki bütün köylerde ortaya çıktığı haberi geliyor. Vurulan canlı virüs aşılarının 1 hafta ila 14 gün arasında bulaşıcı kızamık enfeksiyonu oluşturabileceği bilindiğinde göre, bu pekçok farklı yerde birden ortaya çıkan yeni vaka kümelerinin nedenini insan merak ediyor.
Ve Tonga 22 Ekim‘de evet kızamık salgınımız var diyor. Vakaların çoğu 10-24 yaş arası gençlerde. Artık biliyoruz, teşhisi koyalım, sekonder aşı başarısızlığı (sönen bağışıklık yanıtı) diyorduk buna. Ömür boyu da aşılansanız, kaçarı yok, bir noktada enfeksiyonlara aynen açık kalacaksınız demektir. O vakte kadar aşı saldırısından öteki dünyaya göç etmediyseniz tabii. Belki de istenen odur, kimbilir?
3 Aralık itibariyle devlet 15.124 doz aşı vurmuş Tonga’da.
9 Aralık tarihine kadar (1.5 ay boyunca) kızamık şüpheliler ve kızamık olduğu doğrulanmışların toplamı 485 vaka, hiç ölüm yok.
İşte Tonga’dan yapılmış 27 Kasım tarihli resmi açıklama:
Tonga’daki kızamık şüpheli 380 vakanın 145’inin aşı karnesine ulaşılmış, diğer 235 vakanın kayıtları araştırılıyormuş.
Elde edilen 145 aşı karnesine göre, vakaların 119‘u (yani %82‘si) en az 2 doz aşı ile tam aşılanmış çıkıyor, 26‘sı (%18’i) de tek doz kızamık aşısı almış.
Tonga’ya kimsenin dokunmamasının sebebi bu işte: Salgın aşısızlıktan değil, aşılar korumadığı için başgösteriyor!
Tonga’da tutup “aşı-karşıtları” yüzünden salgınlar görülüyor da diyemiyoruz, bu öcü “aşı-karşıtları” çocuk öldürüyor diye karapropaganda da yapamıyoruz, hatta bu münasebetsiz gerçekleri mümkünse basında hiç duyurmamaya özel ihtimam gösteriyoruz. Ve görüyoruz, işini adam gibi yapan yerlerde, malpraktis de yoksa “katil kızamık”tan kimse ö-le-bi-le-mi-yor da…
Ve Tonga’dan 14 Kasım tarihli haber:
Tonga Sağlık Bakanlığı yetkilileri mevcut vaziyete bakıp, demek ki vurup durduğumuz aşılar işe dahi yaramamış, 2 dozda dahi koruma yetersiz kalıyormuş diyor ve fakat bu noktada artık, ergenlik ve erişkinlikte dahi geçirilse can kaybı filan yaratmayan kızamığı o halde bırakalım doğal döngüsünde, tek dokunuşta ömürlük bağışıklık sağlasın diyeceklerine, iman tazelemek için, işe yaramadığını gördükleri aşılarla biz yeniden bir aşılama yapalım bakalım diyorlar.
Nasreddin Hoca ne demiş? “Ya tutarsa…”
Trajikomik ama devam edelim.
DURUM ÖZETİ
Yeni Zelanda birçoğu aşılılarda olmak üzere 2000’in üzerinde test edilmiş ve doğrulanmış kızamık vakasına sahip – SIFIR ölüm.
Tonga‘da çoğu aşılılarda olmak üzere 500’e yakın vaka – SIFIR ölüm.
Samoa‘da (bunlardan kaçı gerçekten kızamık bilinmiyor ama) 4000’in üzerinde bildirilmiş vaka ve 72 ÖLÜM.
İlk başta test edilen 200 vaka var Samoa’da ve bunlardan kızamık doğrulaması alanların sayısı 42 (ilk başta kızamık teşhisi koyduklarının sadece %21’ini tutturabilmişler yani). Samoa 200 örnekten sonra test etmeyi bırakıyor. Neden?
Önemli bir ara bilgi daha:
DSÖ/UNICEF’in 10 Aralık tarihli Durum Özeti’nde Samoa, Amerikan Samoası, Tonga ve Fiji’de görülen kızamık vakalarının D8 tipi kızamık virüsünden kaynaklandığı açıklaması yapılıyor. Vakaların tümü mü yoksa bir kısmı mı D8 tipi virüs, bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var; piyasadaki aşıların hiçbirinin D8 tipi virüse karşı koruma sağlamadığı! Hepsi A genotipinden virüslere karşı “koruyor” hesapta.
Bakalım CDC kızamık genotipleri hakkında ne diyor:
1990’dan bu yana kızamık için A’dan H’ye kadar 19 genotip tespit edilmiş ve…. mevcut aşıların hepsi de A genotipindenmiş….
Sorular üşüşüyor yine beynimize:
1. A genotipinden zayıflatılmış aşı virüsü ile diğer 18 tip virüsü nötralize edebiliyor muyuz? Samoa örneğine ve tüm dünyada bol keseden aşılanmış popülasyonlarda habire başgösteren kızamık vakalarına bakacak olursak ı-ıh.
Ama biz ne bileceğiz, elbet bilim bilir. Bakalım “uzman”lardan ne yanıt gelecek.
2. Bu genotiplerin hepsi de 1990’dan sonra, yani aşılar iyiden iyiye yaygınlaştıktan sonra mı belirmiş yani? O zaman… Acaba suşlardaki bu kaymanın sebebi yaratılan yapay seçilim ortamı ile virüsün mutasyona gitmesi olabilir mi? Yani… acaba bu durumun sebebi aşılama ve aşıcılar olabilir mi? Üstün matematik modellemeleri bu durumu öngörememiş mi? Mutant kızamık virüsleriyle toplumları başbaşa bırakan ve toplumların immün sistemlerini de aşılarla sakatlayan sistem, boşuna “aşı-karşıtları” öcüsünü yaratmak zorunda kalmamış yani, öyle mi?
3. Türkiye’de hangi genotipte kızamık virüsleri dolaşıyormuş da, acaba bizim Vuducular, pardon Vaksinologlar A’ya ateş edip D’yi, B’yi de tutturabiliyorlar mıymış? İmandan yana eksiğimiz yok çok şükür de, yine de bu tür bilimsel mevzularda bizim Diyanet İşleri’nin de bir fetvasını filan görmeden içimiz rahat etmez vallahi. Malum, oluyor türlü domuzluklar bu aşı işinde… 😉
BAŞKA YERDE ÖLDÜRMEYEN VİRÜS SAMOA’YI NEDEN KIRIP GEÇİRİYOR?
1. BM raporları Samoa’daki halkın, özellikle çocukların malnutrisyon sorununu belgelemiş, A vitamini eksikliği gayet net biçimde ortaya konmuş olmasına rağmen DSÖ’nün senede 2 doz A vitamini uygulaması yapılacak öncelikli ülkeler listesine dahi giremiyor. KAYNAK
Listede olmasına rağmen A vitamininden nasibini alamayan bir diğer ülke neresi mi? Aman kızamık ölümleri var denilen Kongo!
Aşı vurmak için Samoa’ya Belçika’dan İsrail’den, İngiltere’den anında uçup gelen gönüllü sağlık personeli, iş A vitamini dağıtmaya gelince parmaklarını kıpırdatmıyor demek ki?
Nisan başında salgın uyarısı ile gelen DSÖ şefi önlem olarak aşı önerirken, beslenme ve özellikle de A vitamini desteğine başlanması gerektiğinden hiç bahsetmiyor?
2. A vitamini Samoa’ya ulaşmış olmasına rağmen Samoalı ebeveynler çocukları için ne hastanelik olmadan önce A vitamini alabiliyorlar ne de hastane yatışı olanlara veriliyor vitamin.
Bu salgında Samoa sağlık personelince uygulanan standart protokol şu:
– Daha önce aşılanmış olsun olmasın yaşı tutan (6 aylıktan itibaren tüm bebek, çocuk ve yetişkinler) herkes aşılanıyor.
– Aktif olarak kızamık enfeksiyonu geçirmekte olduğu için hastaneye getirilen bebek ve çocuklar hastaneye kabul edildikleri anda aşılanıyor!
– Ateş düşürücü olarak Panadol (parasetamol) uygulaması rutin.
-Profilaktik(!) olarak her vakaya antibiyotik veriliyor.
Merak edenler için felaketin reçetesi işte tam olarak buna benziyor!
Aktif olarak akut enfeksiyon geçiren bebek-çocuk ve erişkinlere canlı virüs aşısı vurmak da ne demek, böyle bir şey yapılabilir mi diyenlerimiz, DSÖ’yü hiç tanımıyor? Bakınız icazet ta 1997’de verilmiş.
Modern Tıbbın Vatikanı DSÖ, 1997 bülteninde diyor ki,
“Kızamık aşısı için kontraendikasyon diye bir şey sözkonusu olmadığından, kızamık aşısı hastanın sağlık durumu gözetilmeksizin uygulanmalıdır. Kızamık geçirdikleri takdirde komplikasyon geliştirme riskleri yüksek olduğundan, kızamık aşısı yapılması bilhassa malnutisyonlu çocuklar ve kronik hastalığı olanlar için ehemmiyet taşımaktadır. İstisnai tek durum, hastaneye geldiğinde ölmek üzere olan hastalar olabilir. Bu durumda kızamık aşısı uygulanmasının herhangi bir mahsuru yoksa da, ebeveynler yanlış şekilde ölümü aşıya bağlamasınlar diye uygulamamakta fayda vardır.”
“….kızamık salgınlarında 6 aylıktan 9 yaşa kadar olan çocukların tümü, daha önce aşılanmış olsun veya olmasınlar yeniden aşılanabilirler. Salgın olmadığı durumlarda da, aşı olduğuna dair resmi evrağı olmayan 9 aylıktan 2 yaşa kadar tüm çocukların aşılanması gerekir….”
İşte bu ahval ve şerait içinde, çocuklarını tedavi olsun diye hastaneye getiren ebeveynler, DSÖ destekli uygulamalardan sonra çocukları ölmeye yazınca, hatta ölünce, güvenlerini daha da yitiriyorlar.
Kendilerine gelenlerin sağlam olanı hasta, hasta olanı ölü çıkmaya başlayınca, insanlar güvenlerini iyiden iyiye yitiriyor ve bu müthiş(!) tıbbi müdahale performanslarına rağmen (siz “yüzünden“ diye okuyunuz) can kayıpları gelmeye başlayınca devlet çareyi 17 Kasım tarihinde olağanüstü hal ilan etmekte buluyor. Tam bir fiyasko, tam bir becereksizlik, teknik adı MALPRAKTİS. Üstelik bütün dünyanın gözleri üzerlerindeyken yaşanan felaket….
Siz kendinizi eve kitleyin, aşısızsanız da kırmızı bayrakla işaretleyin evinizi, biz gelip (etraftan ne mikrop varsa toplaya toplaya) sizi sıradan aşılayacağız (ameliyat maskemiz var, inan olsun bunu taktık mı evden eve mikrop taşımamış oluyoruz!), ne yaş ne aşı öyküsü ne hasta olup olmamanız fark etmez. İşimizi biliyoruz, hazır olun geliyoruz deniyor 🙂
Girişilen bu zeka dolu aşı operasyonu ilerledikçe, kızamık vaka sayıları azalacağına artıyor ama olsun… Vatikan/DSÖ vurun aşıları demiş, vuracaklar mecbur…
İNSAN İYİLEŞTİRDİĞİ İÇİN TUTUKLANAN SAMOALI
Derdest edilip hapse atılmadan önce 22 kişiye yardım ediyor, 22’si de hızla sağlığına kavuşuyor.
Edwin Tamasese.. Suçu, sağlık endüstrisinin ihmal, kusur ve beceriksizliğini ister istemez gözler önüne sermek.
Sosyal medya hesabı kapatılmış, deliller karartılmaya çalışılmışsa da, önceden elde edilmiş ekran görüntüleri ile hikaye gayet net anlaşılabiliyor.
İşte Edwin’in uyguladığı “tehlikeli” “alternatif terapiler” ile belki de ölümden döndürdüğü çocuklar.
Sosyal medyadan çağrı ile civar ülkelerden yardım isteyen Edwin, devletin ayağına gelmiş olmasına rağmen insanlara vermediği A vitamini ve enfeksiyonlarda sayısız faydası tıp literatüründe belgeli basit C vitaminini insanlara ÜCRETSİZ dağıtıyor. Yukarıda, Edwin’in tavsiyesi ile ilk zamanlar karartılmış odada tutulması gereken minik bebeğin daha sonra kendine gelip muz yerkenki fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşan bu anne, Modern Tıp Dini’nin ölümcül 7 günahından birini işlemiş bulunuyor.
Ya hastanelerde kızamıklı çocuğuna aşı basılıp, antibiyotik ve parasetamol de verildikten sonra çocuğu fenalaşan ve hatta ölenler arasından kalkıp bu “sakıncalı” paylaşımları gören olursa. Kimi suçlarlar sonra?
Zaten 5 Aralık‘ta, dünyanın aşı polisi UNICEF’in Pasifik Adaları şefi Amerikan Sheldon Yett isimli zat, bu sosyal medyada sesi çok çıkan “aşı-karşıtları”nın susturulması gerektiğini, sansürün sosyal medya şirketlerinin kurumsal görevi olduğunu söylüyor.
Bol ölüm çıkması gereken adadan 22 kişiyi sen tut iyileştir. İstatistiklerimiz için hiç iyi değil durum. Tehlike(!) büyük hakikaten. Ya bu önlenebilir ölümlerin kendi ihmalleri hatta suçu olduğunu dünya anlarsa?
O halde, sansür!
Edwin’in bir diğer paylaşımı:
Hastalara parasetamol verilmekte olduğunu, ancak kızamık gibi bir virüs için bunun ölümcül olduğunu yazmış. Vücut virüsü öldürmek için ateş yükseltir. Ateşi keserseniz virüsün öldürülmesine de müsaade etmemiş olursunuz diyor. Enfeksiyon çığrından çıkar, sonra hastayı öldürür bunu yaparsanız diye eklemiş. A ve C vitamini verilme gerekçelerinden bahsettikten sonra can alıcı ve yetkililerin kırmızı alarma geçmesine yol açan bildirimleri geliyor:
“Aşılamadan sonraki 4 – 8 gün içinde istikrarlı bir biçimde virüsün kendini belli ettiğini görüyoruz. Virüsün SEROTİPİNİ öğrenmek için ÇOK ACİL test edilmesi gerekiyor. Bu hangi tipiyse kızamığın, derhal müdahale edilmediği taktirde AŞIRI AGRESİF biçimde ilerliyor. Bunun aşı tipi virüs olmadığından kesinkez emin olmamız lazım.”
Mesajın son cümlesi yarım kalmış, fakat burada da, “önerilen 2 doz kızamık aşısını da olmuş kişilerde kızamık görüldüğüne dair belgelere sahip olduğu”nu söylüyor Edwin.
Artık kesinlikle tehlikeli sularda yüzüyor. Biz ne güzel bütün medya ordusunu mobilize etmişiz, “aşı-karşıtı” şeytanlaştırıyoruz burada, acilen geçirilecek yasalarımız var 2020’ye kadar, ölümü bol sağlam bir salgına ihtiyacımız var, sen kalk foyamızı açığa çıkarmaya çalış…
Ve Edwin’in tutuklanmadan önceki son paylaşımı:
Telefonu elinden alınmadan önce C ve A vitaminlerinin nasıl alınması gerektiğini paylaşıyor Edwin ve son sözleri şunlar oluyor:
“Çocuklarımızı kurtarın. Kimse ölmemeliydi. Kendi elimizle kendi insanımıza karşı işlediğimiz en büyük suçtur bu. Tanrı Samoa’yı esirgesin. Lütfen bu deliliği durdurun.”
Bu insan iyileştiren azılı “aşı-karşıtı”, “pek bir öcü”, “tehlikeli suçlu” hapse atılıp alan temizlendikten sonra, sahneye artık son noktayı koymak ve ülke yönetimine halen daha kimlerle dans ettiklerini anlamadılarsa son bir mesaj iletmek üzere, Dr. Andrew Wakefield’ın kariyerini başlattığı cadı avıyla yakan, kriminal suçlu (İngiltere’nin, göstermiş olduğu bu üstün başarıdan dolayı iki ayrı basın ödülü verdiği) Brian Deer alıyor.
Özellikle Avustralya’da medya hakimiyeti büyük olan Murdoch‘un TV kanalları ve gazeteleri, Samoa’da yaşanan gelişmelerin suçunu aşı dışında her şey, en iyisi “aşı-karşıtları”na atmaya ant içmiş olduklarından sahneye “ağır silah”lar çıkıyor. Murdoch’un İngiliz Times gazetesinde kiralık itibar katilliği yapan ve Dr. Andrew Wakefield’ın haksız şekilde meslekten men edilmesi ile sona erecek sürecin mimarı “gazeteci” Brian Deer, gelişmeleri koklamak ve yine buradan da bir “büyük haber” çıkarmak üzere av köpeği olarak Samoa adasına intikal ettirilmekte gecikmiyor. Globalistlerin MMR’ı aklama ve savunmadan sorumlu maşası Deer, burada da Samoa Başbakanı ile sözlü tartışmaya giriyor ve aşılamaya herhangi bir şekilde ara verilmesini eleştirerek devletin halktan özür dilemesi gerektiğini ifade ediyor. 20 senedir ülkenin idaresini elinde bulunduran başbakan, çakalların sahneye çıkmasıyla başına gelecekleri anlamış olacak ki, o da suçu tabii ki “aşı-karşıtları”na atarak paçayı kurtarmaya çalışıyor.
Minvalde Dünya Bankası’ndan ülkede yaşanacak kıyım için “kan parası” olarak bağışlanan on milyonlarca dolar da, yolsuzluklarıyla ünlü başbakanın “ikna edilmesi”ni kolaylaştırıyor.
Yeri gelmişken Samoa’nın başbakanını da tanıyalım:
İnsan Haklarını Koruma Partisi başkanı ve Başbakan Usuga Tuilaepa Sailele Malielegaoi 20 yıldır yönetimde, 8 çocuğu var ve Katolik.
Ülkedeki çok sayıda bakanlığı bizzat kendisi yürüten başbakanın aile fertleri de kabinede yer alıyor. Anlaşılacağı üzere şov tek kişilik ve Samoalılar kendi torunu aşıdan dolayı otizm geliştirmiş başbakanlarının bu sene neredeyse silah zoruyla istemedikleri ve güvenmedikleri bir aşıyı çocuklarına ve kendilerine zorla uygulatmasına oldukça kızgın.
Ancak artık şikayet etmek için çok geç. Ülke DSÖ, CDC, UNICEF, hayırsever Avrupalı medikal ekipler ve Deer gibi medya çakallarının işgali altında ve kan parası çoktan ödendi.
Baştan beri ölecek çocuklar kimsenin umru değildi, şov başarıyla sergilendi, kanun geçti.
Sistem yanlısı büyükbaşlar, eleştirel seslerden iyiden iyiye temizlenmiş sosyal medya ortamlarında, “Samoa’da yaşananlardan bütün dünya ders olmalı” diyorsa, aynı kanunlar er ya da geç kapımızda demektir.
Kapanışa geçmeden önce Samoa hükümetinin yayımladığı şu içleracısı tabloyu verelim. İşte yarım yüzyıldır aşıyla sağlanılmaya çalışılan kör-topal bağışıklığın sonuçları. Tarihte görülmemiş şekilde, maternal anitkorlar aşıyla elimine edilmiş olduğundan dolayı bebeklik çağına inmiş kızamık enfeksiyonları, yanında ergenler ve erişkinler… Eskinin çocukluk çağı hastalığı artık tanınmaz halde ve tehlikeli… Kimlere teşekkür etmemiz gerektiğini biliyoruz…
Ve son olarak, çocuklarının dakikalar içinde aşıdan ölümüne şahit olan iki Samoalı aileyle hemen geçtiğimiz hafta yapılmış bir röportajı veriyoruz. Devlete tazminat davası açacağını öğrendiğimiz ailelerden ilki 7 yıl uğraştan sonra sahip oldukları bebeklerini 1. yaşında aşıyla kaybediyor, ikinci ailede de anne, ilk bebeğin hastanede ölümüne şahit olduktan sonra hemşireye aşıyı istemediğini belirtiyor, hemşire “o bebek hastaydı zaten, aşıdan değildi ölümü” diyerek anneyi ikna ediyor ve daha aşıyı vurur vurmaz nöbet geçirmeye başlayan bebek fenalaşarak ölüyor. Annenin sağ bacağı ve kolu ile sol gözüne üzüntüden felç iniyor.
Umarız bu küçücük adada yaşanan akıl almaz ihmalkarlıklar, arka planda dönen dolaplar ve işin ucunun vardığı nokta Türkiye için hakikaten de “ders olur” ve aynı tuzağa düşmez, sağlık özgürlüğüne karşı açılan savaşta evlatlarımızı ve kendimizi teknokrasinin ilan etmeye hazırlandığı medikal sıkıyönetimin zehirli oklarından (bkz mecburi aşılar) koruyabiliriz.