Thorsen, Hviid, Madsen.

CDC’nin 2000’lerin başlarında toplu olarak görülen Aşı-Otizm duruşmasında aşıları ve halka kendi dayattıkları aşı programını aklamak için sipariş ettikleri ele alınmayacak denli kusurlu epidemiyolojik araştırmaların Danimarkalı mimarları.

Geçtiğimiz günlerde tetanoz aşılaması özelinde çıkan yeni bir araştırmanın bulgularını [çocuklar ilk aşılandıklarından sonra bir daha tetanoz ve difteri aşısı olmadan 30 sene korunuyorlar diyor çalışma!] paylaştığımızda yükselen bir itirazı hatırlıyoruz bu noktada:

Bu eleştiri önemli, tek yönlü işletilmeyecek kadar hem de.

Acaba sosyal medya ortamı ve birtakım dergi/gazete köşelerinde “makalenin doğruluk düzeyine bakmadan, aaa bu böyleymiş diye bir sürü bilgi yayan” doktorlarımız ve ismi önünde alfabe çorbası ünvan taşıyan, bu yüzden kendinde konu hakkında söz söyleme hakkı bulan bazı akademisyenlerimiz olabilir mi?

Bunun son örneğine 2019’da aynı tanıdık Danimarkalı kiralık kalemlerin yaptığı MMR / KKK aşısı ile otizm ilişkisine bakmış paçavra epidemiyoloji araştırmasını salt başlığına bakıp daha sonra bayrak gibi sallamaya başlayan doktor, hemşire ve varlığından yeni haberdar olduğumuz, Cem Say isimli, konuyla dış kapının mandalı kadar bile alakası olmayan isimlerin medya şovları ile şahit olduk.

“Burada yakındığım bilimsel kuşkuculuk değil, cahillik, bilim düşmanlığı ve düz geri zekâlılığın birleşimi,” demiş Cem Say. Katılıyoruz; bilim ve bilim-miş gibi duran çalışmaları ayırt edemeyecek, çıkan yayını okuyamayacak zeka ve bilgi seviyesindeki kullanışlı-aptalların taşıdıkları ünvana bakılmaksızın sosyal medyadan temizlenmeleri gerek. Halk sağlığını tehlikeye atıyorlar zira.

Twitter kuşu beyninin taşıyabileceği ölçüde ilim ve irfan yüklü bu destansı(!) gayr-ı bilimsel yazısında sözlerine şöyle devam ediyor Say ve bakınız, hangi oku-ma-dı-ğı “bilimsel çalışma”ya atıfta bulunuyor? Okumuş da anlayamamışsa, bunun taşıdığı ünvan ve yaptığı çıkışla ilgili değerlendirmesini “Twitter bilimcileri”nin takdirine bırakıyoruz.

Bakalım say say bitmeyecek usulsüzlükler, bilimsel sahtekarlıklar, hile ve suçtan hüküm giymiş “bu bilim insanları”nın zaten çürük araştırmalarını okumadan-anlamadan-bil-me-den halka empoze etmeye çalışmanın, “yerlisi gibi gez”en kuşkuculukları çolak arkadaşlarımız nezdinde değerlendirmesi ne olacak?

Filmin ana karakterlerini tanımadan ve bahsi geçen araştırmanın gerçek bilimadamlarınca yapılmış çözümlemelerini sunmadan önce sayın Say’a anlayacağı şekilde biz de izah etmiş olalım:

Bu dev araştırmanın sonucu “kızamık aşısı otizm yapmıyor” değil. Niye mi? Bar bilimcilerinin anlayacağı bir benzetmeyle açıklayalım:

Efendim okumadığı ve okusa da anlayacağından epey şüpheli olduğumuz bu araştırmada “aşı olmayanlar” diye belirtilen kategorideki çocuklar aslen “MMR / KKK” aşısı dışındaki, takvimde MMR’a sıra gelene kadar bir dolu aşıyı (Say Bey biliyor mu takvimdeki aşıların hangileri olduğunu?) olmuş, sadece MMR’ı olmamış çocuklar. Bu çocuklar ile, MMR ve buna gelene kadar vurulması öngörülen diğer aşıları olmuş çocuklar karşılaştırılıyor ve arada fark olmadığından değil, özenle yaptıkları hesaplı ayakoyunları neticesinde o farkı “istatistiksel önemi kalmayacak” seviyeye indirebildikleri için “MMR aşısının otizme yol açtığını ispatlayamadık” diyorlar!

Yani, sayın Say Bey…

Siz ve diğer bilimperver dostlarınız bilimsel bir deney yürütmek üzere akşam bara gittiniz.
Aranızdan bazılarınız başladı şarap, rakı, konyak, cin, bira, kokteyl, tekila içmeye…
Diğer bir kısmınız ise şarap, rakı, konyak, cin, bira, kokteyli içti… ama tekilayı almadı.
Kafalar hepinizde kıyak tabii (aşı olmuş tüm çocuklar az veya çok nörolojik hasar taşır), ama aranızda bazılarınız pert olmuş (otizm) durumda. Anlamaya çalışıyorsunuz, bu pert olanlar acaba Tekila (MMR/KKK) yüzünden mi devrildi kaldı?

Bakıyorsunuz, Tekila içen grupta (diğer tüm aşılar +MMR görmüş) 5 kişi pert olmuş (otistik kalmış), Tekila içmeyen (diğer tüm aşılar – MMR almış) grupta ise 3.

Aradaki farka bakıp, yok canım, Tekila içmeyenlerimiz de küfelik, o zaman Tekilanın suçu yok, haftaya yine toplanıyoruz diyorsunuz.

Tamam?

Anlaşıldıysa biz gerçekleri ve Say Bey ve benzerlerinin bilmediği halde yalan-yanlış, aşı gibi hayati tehlikesi olan tıbbi ürünleri ikinci el araba pazarlayıcısı taktikleriyle topluma pazarlamamaları için anlamaları gereken bilimsel detayları aktarmaya devam edelim. Belki cesaret edebilirler bunları da yayınlamaya? 🙂

Thorsen, Otizm araştırmaları için CDC’nin verdiği kaynaklardan 1 milyon doları özel harcamalarında kullanıyor, 2011’de hakkında İnterpol arama kararı çıkartılıyor ve hala Danimarka’dan Amerika’ya getirtilmesi bekleniyor?

İnterpolce aranan kanun kaçakları listesinde arz-ı endam ederken görelim “Resmi Otizm Bilmi”nin kriminal suçlu kiralık epidemiyoluğunu:

Ünlü avukat Robert F. Kennedy’nin Thorsen hakkında hazırlattığı dosyayı okumak isteyen meraklılarımızı (Sn. Say?) buraya alalım. Kriminal suçlu Thorsen’in, otizm diyagnostik kriterlerinin düzenlendiği Psikiyatri kılavuzunda çalışmasına da müsaade ediliyor! CDC ve Danimarka’dan hakikaten Hamlet’in bile beklemediği derecede berbat kokular yükseliyor! Boğaziçi… Duyuyor musun kokuyu?

Diğer 2 kafadarımız: Madsen ve Hviid.

Buradaki yazımızda “gayr-ı bilimsel” faaliyetleri hakkında özet bilgilendirme yaptığımız bu iki kafadar hatırlayınız, 2000’lerin başında CDC’nin ‘aşılardan sadece MMR ve içeriklerden de sadece thimerosal’i çalışıp nasıl oluyorsa bütün aşıları aklayıverdiği ve çocukları aşıdan sakatlanmış/ölmüş aileleri yüzüstü bıraktığı çalışmaların yazarları.

Bu ekip CDC’ye hem MMR hem de Thimerosal’le ilgili nereden tutsanız elinizde kalacak araştırmaları yetiştiren ilaç firması (Statens Serum Institut) çalışanları 🙂 Niye mi burası seçilmiş? E çünkü ABD’nin kullandığı cıvalı (thimerosal) difteri-tetanoz toksoid aşısı ile aselüler boğmaca aşısını (DtaB) tedarik ettiği yer burası!

CDC diyor ki, biz senin müşteriniziz, gel hem kendini hem bizi akla şimdi!

Yazılarımızda detaylı açıklamalarını yaptığımız, cıvanın otizmden koruduğu(!) sonucunu bile çıkartabilecek düzeyde bilimsel sahtekarlık ürünü bu skandal araştırmaların yazarlarının 2019’da ısıtıp sunduğu “yeni” MMR / KKK araştırmasının arkaplanı bu.

“Saygın” profesörlerimizin dikkatinden kaçmış olabilir mi bu detaylar? Yoksa biliyor ve özellikle mi susuyorlar? Ahlaklı/ahlaksız bilim arasındaki büyük kapışmada Türkiye’deki taraflar gördüğümüz gibi, saflarını almış durumdalar. Medyanın propaganda gücünü arkalarına alıp firmalara dokunulmazlık zırhı örmekle meşgul, hergün binlerce çocuğun aşılardan sakat kalmasının yolunu yapmaktan keyif duyan bu isimlerin tarihe kayıtlarını düşmüş olalım.

Görmek istemedikleri gerçekler ortada ve bu canla başla (kirli parayla) örülen sır perdesi kalktığında, burada kaydını tuttuğumuz bu isimlerden toplum elbette hesap soracaktır.

Ve şimdi Vitamingiller sitemizde 2 bölüm halinde yayımladığımız, Say Bey’in atıfta bulunduğu Hviid (ilaç firması diye okuyunuz) mahsulü son MMR ( KKK) araştırması ile ilgili iki ayrı analizi veriyoruz.

Bilgilenin, her konuyu kendiniz araştırın, medyanın gözünüze soktuğu şarlatanların dezenformasyonundan kendinizi ve çocuklarınızı özellikle sakının lütfen:

1.

Karma kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısının (MMR/KKK) otizmle ilintisi olup olmadığına dair sinyal arayan (CDC’nin siparişi üzere eskiden de aynı aşılar üzerinde aynı sonuçları çıkaran yayınlara imza atmış bulunan Danimarkalı eski kadrodan) yeni bir epidemiyolojik kohort araştırmasının değerlendirmesini ilk olarak ‘Aydınlatılmış Onam Taraftarı Hekimler Topluluğu’nun (PIC) hazırlamış olduğu prezanstasyondan aktarıyoruz.

S: ‘Aydınlatılmış Onam Taraftarı Hekimler Topluluğu (PIC), Hiviid ve arkadaşlarının 2019 tarihli kızamık, kabalkulak, kızamıkçık (MMR/KKK) aşılaması ve otizm ilintisine yönelik araştırmasını Kızamık Aşısı Risk Bildirgesi’ne (ARB) neden almadı?

C:
Hviid ve ark’nın 2019 tarihli araştırması(!), ARB‘de yer verdiğimiz Madsen ve ark.’nın araştırmasından(2) da zayıf bir araştırma olduğu için. Şöyle ki:

1) Hviid ve ark.’nın araştırmasındaki aşılanmamış çocuk sayısı Madsen’ınkinden az.
PIC’nin Kızamık ARB’sinde yer verilen Madsen ve ark.’nın araştırmasında, çalışmaya alınan toplam 537.303 kişiden 96.648’ini aşıyı olmamış olanlar oluşturuyor. Hviid ve ark’nın araştırmasındaki toplam kişi sayısı 657.461, fakat bunların sadece 31.619’u aşıyı olmamış olanlar, bu da her 20.8 denekten 1’ine tekabül ediyor. Hviid ve ark’nın araştırmasının aşıyı olmamış grubun temsilinde 4 kat daha zayıf kaldığını görüyoruz.

2) Hviid ve ark.’nın çıkardığı çalışmanın istatistiksel gücü, MMR/KKK aşısının enfeksiyonun kendisinden (kızamıktan) daha az kalıcı hasar oluşturduğunu kanıtlamaya da yetmiyor.

Hviid ve arkadaşları araştırmalarında “0.93’lük bir ayarlı otizm tehlikesi oranı (güven aralığı (GA) %95, 0.85 – 1.02) ” bulduklarına göre, buradan aşının (yani MMR/KKK’nın) otizm riskinde 0.02 katlık artış yaratma ihtimalini inkar etmediklerini anlıyoruz. Araştırma “aşılanmamışlarda” (aşılar arasında sadece MMR/KKK almamış olanlarda) otizm riskini 31.619’da 525 olarak bulmuş. Bunu 0.02 ile çarparsanız aşağı yukarı 3000’de 1’lik bir oran elde edersiniz. Resmi otoritelerin kızamıktan ölüm riski olarak kabul ettiği 10.000’de 1’lik oranın 3 katı üstendedir yani otizm geliştirme ihtimali. Bu tarz araştırmalarda hep görüldüğü üzere, araştırmanın istatistik güç kısıtları dahilinde “MMR/KKK aşılaması sonrası otizm riskinde artış bulunmadığı” sonucu çıkmış. Oysa bu istatistik güçteki bir araştırmanın, kızamık ölümleri seviyesinde düşük seyreden otizm insidansını yakalama ihtimali zaten yok.

3) Hviid ve ark.’nın vardıkları sonuç niteliğindeki bulgular, tanı alma yaşında yapılan yanlı seçim dolayısıyla hatalıdır (bias).
Araştırmada deniyor ki, “Çocuklarda otizm tanısı konulma yaşının ortalaması 7.22 (Standart Sapma (SS), 2.86) olup, otistik bozukluktan mustarip vakalar arasındaki ortalama yaş 6.17  (SS, 2.65) olarak bulunmuştur”. Oysa yukarıda 2 no’lu maddede geçen bulgular, yalnız 3 yaşına kadar takibi yapılmış çocuklar da hesaplamaya dahil edilmek suretiyle ortaya konmuş sonuçlar. Araştırmada deniyor ki, “İzlem 3 yaşa kadar tutulduğunda hafif daha düşük HR (hazard (tehlike) oranı) değeri ortaya çıkmış (0.73 [GA, 0.53 – 1.00]) … izlemi kesme yaşı 10’a çekildiğinde ise … oran 0.97 olarak kaydedilmiştir [GA, 0.87 – 1.07]”.

Demek ki araştırmada, çocuklar 10 yaşa kadar takip edildiğinde aşının otizm riskini 0.07 kat artırma olasılığı reddedilmiyor. MMR/KKK aşısı olmamış çocuklardan çalışma sonunda yaşı 10 ve üzerinde olanlarda (yani 1999 – 2004 yılları arasında doğmuş olanlarda) araştırma her 15.876 vakada 418 otizm olgusu saptamış. Bunu 0.07 ile çarptığınızda yaklaşık 540’ta 1’e tekabül eder. Bu da, kızamıktan 10.000’de 1’lik ölme şansından tam 18.5 kat yüksek bir risk oranıdır.

4) Hviid ve ark.’nın araştırmasında yer alan az sayıdaki aşısız (MMR/KKK almamış) çocuk grubunun otizm riski olağandışı yüksek çıkıyor.

Araştırma, aşılanma durumundan bağımsız olarak hangi çocukların otizme önceden yatkınlık taşıdığını ortaya çıkarabilmek için “hastalık risk faktörü” hesaplaması yapıyor. Aşılı grupta 625.842 kişiden 61.296’sının (%10’unun) puanı yüksek risk gösteriyor.  Buna mukabil, çalışmaya alınmış 31.619 aşısız çocuğun 4.465’inin (%14’ünün) puanı yüksek çıkıyor, yani aşılı grubtakilerin 1.4 katı fazla çocuk var otizm riski yüksek olan.

Şekil 3’e göre, çalışmaya yalnız otizm riski çok düşük seyredenler alındığında RR (rölatif risk) 0.93 (GA 0.74 – 1.16) çıkıyor, bu da bu çalışmaya göre otizm riski çok düşük seyreden çocuklarda aşının otizmi riskini 0.16 kat artırma ihtimalini ortaya koyuyor. Otizm riski çok düşük olan aşılanmamış [sadece MMR/KKK almamış] çocuklarda ise bu araştırmaya göre her 7.590 çocuktan 91’inde otizm görülmüş. Bunu 0.16 ile çarparsanız 520’de 1 eder. Kızamıktan 10.000’de 1’lik ölüm riskiyle kıyaslandığında 19 kat yüksek olduğunu görüyoruz.

5) Hviid ve ark.’nın çalışmasında “aşısız” grubuna alınmış çocukların ağırlıklı kısmı aşılanmaya başlayıp daha sonra bırakmış çocuklar. 

MMR/KKK aşısını olmamış 31.619 denekten 26.890’ı (%85’i) daha önce başka bir aşı olup sonrasında MMR/KKK aşısını yaptırmama kararı almış olanlardan olşuyor. Araştırma, bu çocukların önemli bölümünün KKK’yı önceki bir aşıda yaşamış oldukları ağır bir reaksiyondan dolayı olmamış olabileceklerini, yahut aşılanmaya kontraendikasyon sayılabilecek bir sağlık sorunu nedeniyle aşıyı geri çevirmiş olabileceklerini göz ardı etmiyor. Şekil 3’e göre, araştırmaya yalnız DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmamışlar alındığında RR değeri 1.09 (GA, 0.77 – 1.56) çıkıyor ve araştırma yine,  KKK aşısının DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmamış çocuklarda otizm riskini 0.56 kat artırdığını gösteriyor.  DTaB-IPA/Hib aşısını olmamış “aşısız” [KKK aşısını olmamış] çocuklar arasında araştırma 4.729 kişide 64 otizm vakası bulmuş. Bunu 0.56 ile çarptığınızda 130’da 1 eder. Demek ki kızamıktan 10.000’de 1’lik ölüm riskinden 77 kat fazlaymış risk.

Sonuç
Hviid ve arkadaşlarının çalışması MMR/KKK aşısının her 100 kişide 1 otizm vakasına yol açmadığı yönünde güçlü kanıt ortaya koymuşsa da, MMR/KKK’nın 10.000’de 1’lik oranın (kızamık vaka/ölüm oranının) üstünde otizm vakası yaratmadığına dair herhangi bir kanıt sunmuyor. Bilakis, bu çalışmaya göre MMR/KKK aşısının total kohortta her 3.000 çocukta 1’inde, otizm için düşük risk grubunda yer alan çocukların her 520’sinin 1’inde ve son olarak da, önceden DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmuş olanlar arasında her 130 çocuktan 1’inde otizme yol açma ihtimali olduğu gözüküyor.


Kullanılan Terimler

aHR: Autism hazard ratio / Otizm tehlikesi oranı
CI / GA: Confidence interval / Güven Aralığı
DTaB-IPA/Hib: Difteri, tetanoz, hücresiz boğmaca – inaktive polio virüsü/Hemofilus influenza tip B
MMR / KKK: Kızamık, kabakulak, kızamıkçık
RR: Rölatif risk
SD / SS: Standard deviation / Standart sapma


Kaynakça

1. Hviid A, Hansen JV, Frisch M, Melbye M. Measles, mumps, rubella vaccination and autism: a nationwide cohort study. Ann Intern Med. 2019 Apr 16;170(8):513-20.
2. Physicians for Informed Consent. Measles – vaccine risk statement (VRS). Aralık 2017.

PIC grubuna üye hekimlerden kızamık enfeksiyonu ile MMR / KKK aşısına risk kıyaslamasını görmek için buraya tıklayınız.


2.

Bir bilimadamınca Danimarka’dan çıkan son MMR / KKK araştırmasının kusurları nasıl ortaya konulmuş, hep birlikte bakıyoruz.

Biyokimyager Brian S. Hooker

Hviid ve ark.’nın 2019 tarihli ve Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK aşısı araştırması “Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Aşılaması ve Otizm: Ülke Genelinde Yapılmış Kohort Araştırması”, kesin sonuçlar ortaya koymaktan ziyade akıllarda fazlasıyla mühim soru işaretleri bırakan bir çalışma.

Çalışma yazarları yayınlarının “MMR / KKK aşılamasının otizm riskini artırmadığı, duyarlı çocuklarda otizmi tetiklemediği ve aşılama sonrasında otizm vaka öbeklenmelerine yol açmadığı yönünde güçlü kanıtlar ortaya koyduğu”nu öne sürmekte.

Maalesef ortaya koydukları kanıtlarca desteklenmeyen, haddinden fazla iddialı bir önerme bu. Çıkarmış oldukları sonuçların doğruluğunu şüpheye düşüren sekiz hayati yanlışı barındırmakta bu araştırma.

1. Çalışma örneklemine alınmamış çocuklar sözkonusu:

Göze çarpan en önemli sorun, otizmlilerin çalışma veri kümesindeki düşük temsili. Çalışma yazarları ülke genelinde Danimarkalı anneden dünyaya gelmiş çocukların nüfus kayıtlarını kullanmış olduğundan, çalışmalarındaki otizm insidansının şu an Danimarka için açıklanmış olan %1.65 olmasını bekliyoruz (Schendel et al. 2018, JAMA). Oysa Hviid ve ark.’nın yayınındaki örneklem %0.98’lik otizm insidansı yansıtıyor, bu da yaklaşık 4.400 otistik çocuk çalışmaya alınmamış demek. Yazarların aradaki bu farka dair herhangi bir açıklaması yok yayınlarında.

2. Çalışmaya dahil edilmiş çocukların önemli kısmı otizm teşhisi alamayacak yaşta:

Otizm insidansına dair rakamların birbirini tutmamasının nedeni büyük ihtimalle Hviid ve ark.’nın çalışmaya dahil ettikleri kohortun yaşça fazla küçük olması dolayısıyla henüz otizm teşhisi taşımayanlardan oluşması. Araştırmadaki örneklemin yaş ortalaması 8.64, standart sapma da 3.48 yıl. Danimarka’da otizm tanısı alma yaşının ortalaması ise 2.86 yıllık standart sapmayla 7.22 olarak verilmiş. Tanı alma yaşının standart bir çan eğrisini takip ettiğini varsayarsak, araştırmaya alınanların %31.5’inin henüz otizm tanısı alamayacak kadar küçük olduğu anlaşılır. Analizde eksik kalmış fazladan 3.400 vaka anlamına gelen bu durum, MMR / KKK aşısı ile otizm arasında ilinti bulunamamasına neden olacak şekilde çalışmaya bias (taraflılık hatası) katmış oluyor.

3. Genetik durum nedeniyle oluşmuş otizm vakaları örneklemden ayıklanmamış:

Ayrıca, genetik ko-morbidite (eşlikçi hastalık) tanısı olan ve 1 yaşından sonra bunun otizm tanısıyla sonuçlanacağı bilinen bireyler “sansür” yemiş; yani sadece tanı alınıncaya dek takip edilmiş bu vakalar çalışmadan çıkarılmamış. Yani bu aslında çoğu genetik sorun nedeniyle otistik kalmış bireyler de araştırma örnekleminden sayılmış. Oysa bunlar, araştırma örneklemine alınmaması gereken olgular.

4. İki (2) ayrı MMR / KKK aşısı kullanımı:

Çalışma kapsamında iki farklı MMR / KKK aşısı kullanımı sözkonusu. 2000’den 2007’ye kadar Danimarka GlaxoSmithKline’ın Prolix® formülasyonunu, 2008’den 2013’e kadar da Merck’ün MMR®II formülasyonunu kullanıyor. Prolix®’teki kızamık suşu Schwarz iken, MMR®II’daki Ender’in Edmonston’ı. Merck formülasyonlu aşıyı olmuş çocuklar henüz otizm teşhisi dahi alamayacak yaştalar, tarihlere bakılacak olursa aralarından en büyükleri bile çalışmanın yapıldığı dönemde en fazla 6 yaşındalar. Bu çalışmaya bakıp ABD gibi (çalışma dönemi boyunca) salt Merck formülasyonlu aşı kullanan ülkelerle kıyaslama yapmaya kalkacaksanız, bu ayrıntı önem kazanıyor.

5. “Doz etkisi” hesaba katılmıyor:

Tüm bunların yanısıra, Danimarka’da çocuklara vurulacak 2. doz MMR’ın yaşı 2008 yılında 12. yaştan 4’e çekiliyor. Bu da, 2004 sonrası doğan çocukların ortalama otizm tanısı alma yaşına kadar 2, daha büyük çocukların ise yalnız 1 doz MMR / KKK aşısı almaları demek. Şayet MMR / KKK aşısının kaç kez vurulduğunun otizm gelişip gelişmemesinde herhangi bir rolü (etkisi) varsa (diyelim iki doz MMR / KKK almanın otizmle nedensel ilişkisi varsa / 2 doz MMR otizme yol açıyorsa), bunu bu araştırma örneklemine bakıp bulamazsınız ve yine, bu durum sonuçların hatalı şekilde arada ilişki bulmayacak şekilde çarpıtılmasına (bias) yol açmakta.

6. Araştırmada kullanılan istatistiksel metod, otizm teşhisini gecikmeli almış çocukları yakalamaktan aciz:

Çalışma yazarları şeffaf bir biçimde açıklamadıkları bir istatistiksel metod kullanarak, otizm tanısı almada MMR / KKK aşısını olduktan sonraki “insan yılı”nın hesaba katıldığı bir yöntemle çalışıyor, ancak böyle yapıldığında aşının birinci dozundan kısa süre sonra otizm teşhisi almış olanlar yakalanıp, teşhisi daha geç gelmiş çocuklar kaçırılmış oluyor. Böyle bir yöntemle çalışmanın izah edilebilir tarafı yok, zira popülasyondan popülasyona otizm tanısı alma yaşı sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik, otizm belirtilerinin ağırlığı ve benzeri pekçok etmene göre değişiklik gösteriyor. Bilindiği gibi bu, hastalık etmeniyle temastan hemen kısa süre sonra enfeksiyonel hastalığın (örneğin su çiçeği) ortaya çıktığı enfeksiyon hastalık epidemiyolojisinden “ödünç alınmış” bir yöntem. Lakin aşılama sonrasında doğru tanının yıllar sonra bile gelebileceği kronik bir sekel çalışılırken bu yöntemin hiçbir şekilde işi olamaz.

7. Otizmli çocukların aşılı erkek kardeşleri arasında otizm daha fazla görülüyor:

Çalışmanın ek bölümünde verili Şekil 2’de, aşılı grupta yer alan ve otistik kardeşe sahip erkek çocuklarda otizm insidansının yüksek olması dikkate değer bir durum. “Hayatta kalma eğrisi”nin sonuna doğru gözlemlenen artış, (otistik kardeşe sahip olup da) MMR / KKK ile aşılanmış erkek çocuklarda otizmin, MMR / KKK aşısını olmamış olanlara göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Aradaki fark istatistiksel mana taşımayacak denli küçük gözüküyor, ancak bunun da nedeni analize alınmış bu altkümedeki oğlan çocuklarının sayıca çok az olmasıyla açıklanabilir.

Çalışmanın yazarları ayrıca CDC’nin 2004 tarihli Destefano ve ark.’nın yayınına atıfta bulunmuş, ancak aslında bu, MMR / KKK aşısını olma yaşıyla otizm insidansı arasında istatistiksel olarak manalı ilişki bulmuş bir çalışmadır. American Physicians and Surgeons dergisinde yayımlanmış çalışmada CDC’ye ait veriler yeniden analiz edilmek suretiyle bu konu aktarılmıştır (Hooker, 2018).

8. Çalışma yazarlarının çıkar çatışmaları

Çalışmayı yürüten üç kişinin de Danimarka’daki Statens Serum Institut adlı kar-amaçlı aşı üreticisi firmanın çalışanı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Dahası, bu araştırmada bir de Novo Nordisk vakfınca verilen hibe kullanılmıştır. Novo Nordisk, Danimarka’daki çokuluslu bir ilaç şirketidir. Bunlar ziyadesiyle ciddi çıkar ilişkileridir.

Çalışma baş yazarı Anders Hviid, 2002 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK otizm çalışmasının da ikinci yazarı idi (Madsen et al. 2002). Bahsi geçen bu çalışma, araştırmacıların çalışmayı tamamlamak için gerekli etik onayı hiçbir zaman almamış olmalarına rağmen bitirilip yayına verilmiştir. Bu konuyla ilgili detaylı analiz Children’s Health Defense websitesinden görülebilir.

Tüm bu sorunlara sahip böyle bir araştırma, MMR / KKK aşısının otizme yol açmadığına dair kanıt sayılamaz.

Vitamingiller’den Ekleme:
Çalışmayı yayınlayan dergi editörlerinin bildirimini yaptığı, endüstri ile menfaat ihtilafı yaratan ilişkileri ise şöyle: