Alman Doktordan Gündem Değerlendirmesi

Alman Doktordan Gündem Değerlendirmesi


Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Dr. Wolfgang Wodarg

Şu anda yaşanmakta olduğu iddia edilen “korona salgını” ile ilgili birkaç birşey söylemek istiyorum.

Bu seferki yaygara da geçer gider nasıl olsa diye düşünüyordum başta ama durum öyle bir noktaya taşındı ki artık neyin ne olduğunu anlamak için yakından bakmak farz oldu.
Mesleğim doktorluk, bir sağlık biriminin başhekimliğini yürütmüşlüğüm var geçmişte ve hatta gribal hastalıkların izlemesini yaptığım kendi medikal sentinelim bile vardı. Buradan, 150 binlik bir yerleşim biriminde her sene kaç kişinin hastalandığına bakıp takibini yapıyordum.

Dünya genelinde her sene yeni virüslerin ortaya çıktığını görürüz, keza değişime uğraması şarttır virüsün.
Ertesi sene yeniden gelse bağışıklık sistemimiz tanıyacak çünkü bunu ve bizi enfekte etmesini engelleyecek, vücutta çoğalamayacaklar -ki istedikleri de bu; çoğalmak. O yüzden sürekli ufak ufak değişime uğramak zorundalar ki virüslerin her sene farklı bir tipini görmemizin sebebi de bu.

[Grip] virüslerinin neredeyse 100 değişik tipi var ve bunlar sürekli değişim halindeler.
Şu ana kadar pek kimsenin umrunda değildi bu gribal hastalığa (ya da ismine ne demek istiyorsanız artık bunun) tam olarak hangi virüslerin yol açtığı.
Ancak Glasgow’da son birkaç yıldır yapılan çalışmalar da yok değil bunun üzerinde.
Mevcut testlerle (!) baktı Glasgow’dakiler bu virüslere tabii.
Bu da ne demek? 100 çeşit virüse bakılmadı, elde hangisi için test varsa ancak onlara bakıldı demek!
Yani en fazla 8 veya 10 farklı virüse baktı Glasgow ekibi ve korona virüsü de hep bu bakılanlar arasındaydı zaten.
Glasgow’daki araştırma ekibinden gelen rakamları görüyorsunuz.
2005’ten 2013’e kadar, izleme aldıkları solunum sistemi hastalık vakalarında hangi virüsler çıkmış, onu görüyoruz burada.
Bu renkli bölümler virüsleri temsil ediyor.
Aradaki YEŞİLLER “gripte” her sene illa gördüğümüz KORONA virüsü.
Yıllık Akut Solunum Yolu hastalıklarının %7 ila %15’ini normalde korona virüsleri oluşturur zaten, oranlar seneden seneye biraz oynar sadece.
Yani, şu an bakılanlar arasında birsürü korona virüs olması gayet normal.

Çin’de, Wuhan’da olan ise şu:
Çin’in en büyük, virüslerle çalışan güvenlikli laboratuvarı burada.
Yat kalk virüsle uğraşan bir dolu uzman var yani orada.
Wuhan büyük bir şehir; 11 milyonluk nüfusu var, koca hastaneleri, geniş yoğun bakım üniteleri…
Ne zaman baksanız ventilasyona alınmış yahut zatürreli birilerini görüyorsunuz zaten, hem de yüzlercesini.
Böyle bir yerde tutup 50’yi bile bulmayan sayıda hastayı test ediyorlar, virüs taraması yapıp laboratuarda virüslerin RNA’larını inceliyorlar ve aralarından yeni bir tanesi çıkıyor.
İlgilerini çekiyor bu…
Ve tabii virologsanız, böyle bir şey bulduğunuzda bilgiyi global veritababanına girersiniz.
Ve bu veritabanı da tüm dünyadaki, örneğin bizim Berlin’deki bilimadamlarının da erişimine açıktır.
Berlin’den birileri veritabanına yapılan bu yeni girişi görüp kontrol ediyor ve buna yönelik bir TEST geliştirmek istiyor.
Korona virüsünün saptanmış bu yeni çeşidinin ölçümünü yapmak amaç.
Drosten bey bunun için DSÖ’ye bir protokol sunuyor ve göz açıp kapayıcaya dek kabul ediliyor test.
Normalde bu tarz testler tıbbi ürün kategorisinde kabul edildiğinden geçerliliği olup olmadığına bakılması gerekiyor, yani ÇOK SIKI kontrol edilemesi gerekiyor.
Bu test NEYİ gösteriyor, NEYİ ölçüyor, bakılıyor normalde.
Bahsi geçen test, Charite Klinik’in kendi bünyesinde kullanım için geliştirilmiş bir test aslında.
Fakat [bu yeni virüs varyantı için] geçerliliği kontrol edilmiş başka test olmayınca ve birden bir panik havası oluşunca, bunu kullanalım bari deniyor.
Drosten bey testi iletiyor kendilerine.
Ve fakat, virolog virüs tehlikeli midir değil midir, bunu söyleyebilecek kişi değildir.
Virolog sadece, “Bu virüs farklı” veya “Bunun için testimiz var veya yok” diyebilir.
Ama “Sn. Drosten, bu tehlikeli bir virüs mü?” diye sorsanız,
nereden bilecek virolog bunu?
Daha sonra insanların bununla geçirdikleri hastalıklarının şiddetini ortaya koyan epidemiyolojik veriler olacak ki bir yorumda bulunsun size.
Ne kadar sürede iyileşmiş insanlar, öncekilere göre daha mı az insan hastalanmış?
O yüzden GEÇMİŞ SENELERE AİT VERİLERLE MUKAYESE çok önemli burada.
Can kaybı oranları neymiş, virüsten kaç kişi ölmüş, bakıp karşılaştıracaksınız.
Belirli bir virüs, diyelim korona virüsü arıyorsam, bunun için NÜFUSUN GENELİNE bakabilirim mesela.
Nüfus genelinde, takribi bir %8 ila %10’luk kesimde bir çeşit virüs ve buna bağlı hastalık çıkar karşıma.
Fakat gider aile hekimliklerini araştırırsam, kim hasta diye testleri burada yaparsam, çok daha fazla çıkar pozitifler tabii.
Gidip hastaneleri inceler, buradan aldığım numunelerde Korona ararsam, korona ile enfekte kişi sayısı daha da artar.
Baktığınız nüfus grubunun ölçeğine bağlı olarak– tüm nüfus veya bekleme odasındaki hastalar yahut hastanedekiler
veyahut da YOĞUN BAKIM ünitesindeki durumu kritik, ölmek üzere olan hastalara gidip test için örnek aldığınızda,
oranlar takribi olarak %7 ila %15 arasında değişir değişmesine, ancak HER SEFERİNDE çıkar korona, HER SEFERİNDE bulursunuz bu virüsü.
Fakat koronadan öldü diyelim kişi, yahut korona da taşırken bir başka virüsten ölüm gerçekleşti,
bu testle kesin bir değerlendirme yapmanız mümkün değil.

O yüzden, İtalya’daki ölüm oranları karşınıza çıktığında, testler nerede yapılmış, bilmek istiyorsunuz.
Eldeki avuçtaki az sayıdaki testi nerede ve kimler için kullandılar?
Hastanede ölüm döşeğindeki vakalarda kullandılarsa “korona” ölüm oranları tabii (!) yüksek çıkar.
Koronaya benziyor diye, test için seçilen grup da belliyken sonucun böyle çıkması şaşırtıcı değil.

[Sonuçlar, veri toplamada ve ölçümlerde sistemik hatalar (bias/taraflılık) göstermekte]
Mortalite (ölüm), hastalığa özel mortalite, bu hastalıkla enfekte insanlar arasından ölenlerin oranı demek.
Sezonluk akut respiratuar hastalıkta -GRİP olarak bilinir bu çokça- normalde beklenen ölüm oranı %0.1’dir
ve bu oluşabilecek maksimum (!) ölüm oranıdır.

Bu da her (!) kış, grip geçiren 1000 kişiden birinin yaşamını yitirdiği anlamına gelir.
Şimdi bu rakamlar korona virüsleri yüzünden artmış mı artmamış mı, onu görmemiz lazım.
Almanya için yapılan tahmin, grip haricinde FAZLADAN bir 20.000 ila 30.000’lik ölüm olduğu yönünde, ki buna da ‘fazladan yaşanmış ölümler’ denmekte.
Korona virüslerinin gribe yol açan tüm virüslerin illa bir %5 ila %14’ünü teşkil ettiğini biliyoruz, hadi ortalama %10 diyelim buna.
Geçmiş yıllarda hastanede yatıp da durumu kritik seyreden hastaların hepsine korona testi yapılmış olsaydı,
ki böyle bir şey yapılmış değil elbette, o zaman her yıl grip dediğimiz hastalıktan ölen -fakat aynı zamanda korona virüsü de taşımakta olan- 2.000 – 3.000 kişi çıkardı.
Bu rakamların yanına bile yaklaşılmış değil üstelik şu anda Almanya’da.

Virologlar bir şey buldu, bundan da ilginç bir hikaye çıkardılar ortaya, buluşlarından Çin de belli ki hayli etkilendi.
Çin hakikaten iyice büyüttü bu meseleyi.
Öyle olunca olay birden siyasi önem de kazandı ve iş virolojinin tamamen dışına çıktı.
Ne olduğunu anlamadan havaalanlarında her köşeye yüz tanıma sistemleri yerleştirildi, insanların ateşi ölçülmeye başlandı…
Ateş ölçen termometre Çin’de trafiği kontrol eder hale geldi Çin’de.

Bunca büyütülünce iş, ululararası sonuçları da oldu tabii, siyasilerin bu gelişmelere karşı bir duruş sergilemeleri gerekti.
Ve virologlar yeniden sahneye çıktı, hükümetler kendi virologlarına danıştılar tabii, onlar da “tehlikeli bir virüs bu, evet”, diye onayladılar ve ardından Çin’in yaptığı gibi biz size hemen bir test geliştirilelim virüsü bulmak için dendi.

Bu virüs etrafına birsürü şey örülmeye başlandı; bilgi iletişim ağları kuruldu, birtakım uzman kurulları fikirler üretmeye başladı
ve siyasiler de tüm bu olayları başlatan aynı kişilere, bu “uzman kurul üyeleri”ne dönüp danışır oldular.
Bu şebekeyle bütünleşti siyasiler, bu ağ içinde hareket eder oldular.
Şimdi icraatlerinin tek dayanak noktası da bu kurulların argümanları.
Yardıma ihtiyacı olanlar da, alınacak güvenlik önlemleri de, neye izin verilip neye kısıtlama getirileceği de hep bu argümanlara dayanılarak belirlendi.
Tüm bu kararların çıkış noktası bu argümanlardır.
Bu yüzden kritiklerin şimdi çıkıp “Durun bir dakika. Olan biten bir şey yok ortada?!”, demeleri de hayli zorlaşmıştır.

‘Kral Çıplak!’ masalını andırıyor bu durum.
Çıkıp “Hey, kral çıplak!” diyebilen bir tek küçük bir çocuk oluyor orada.
Divana doluşmuş diğer herkes; hükümet bilir, ne yapılacağını ona danışalım diyen kalabalıklar, hepsi oyuna katılmış oynuyor, yaygaraya kaptırmış kendini.
Aynen bu şekilde, devlet kapısı ve siyasilerin etrafı da dalkavukluk eden birsürü bilimadamıyla çevrili.
Kurumlarına para kazandırmanın yolunu arayan, bunun için siyasi erk kazanmaya bakan bilimadamları bunlar.
Hakim görüşün güçlü akıntısına bırakmış kendini giden,
“Biz de yardımcı olabiliriz!”, “Bakın bir Uygulama yaptık!”, “Veri programı geliştirdik!” diyenler bunlar…
“Biz de yardımcı olalım!” diyen sürüyle insan…
Para kazanmanın ve mevki sahibi olmanın peşindeler de ondan.
Olaylara akılcı bir şekilde yaklaşım yok maalesef ortada.

Kimse çıkıp sormuyor: “Bu virüsün tehlikeli olduğunu nasıl anladınız?”
“Bundan önce durum nasıldı?”
“Geçtiğimiz sene de aynını yaşamadık mı biz?”, “Bu şey YENİ mi gerçekten?”

Yok bunları soran…

Oysa gerçek şu ki; Kral Çıplak…

irtikâp Şebekesi

irtikâp Şebekesi

AMERİKAN HASTALIK KONTROL VE ÖNLEME MERKEZİ (The CENTER FOR DISEASE CONTROL (CDC), DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ) ve BIGPHARMA

Ne yazık ki tıpçıların genel popülasyonu aşı olmaya teşvikini sağlamak ilaç endüstirisi için oldukça kazançlı bir iş. İlaç firmaları birer sermaye şirketidir ve “önce zarar verme”mek [first do no harm] gibi bir vazifeleri de yoktur. Tek vazifeleri para kazanmak ve şirkete karşı açılabilecek herhangi bir davada hukuki mesuliyeti “en aza indirgeme”ye çalışmaktır. Halkın bunu aklından çıkarmamasında fayda var, zira ne doktoru ne de herhangi bir halk sağlığı yetkilisinden kendisine bu gerçekle ilgili hatırlatma yapılması oldukça düşük ihtimal.

Devlet ve/veya tıp endüstrisinde başlıca irtikap belirtileri şunlar:

  1. Dolandırıcılık, sahtekarlık, hile ve/veya yanlış beyan

  2. Çıkar çatışması

  3. Rüşvet

  4. Şeffaflık olmaması (gizleme/saklama veya aldatma)

  5. Manipüle edilmiş (veya çıkartılmış) bilimsel çalışmalar

  6. Kurumsal ana akım medya(!!) vasıtasıyla propaganda (gerçeği gizlemek amacıyla esasları çarpıtma, ‘spinning’)

CDC’nin aşılarla ilgili örtbas çalışmasındaki baş aktör, 2 miyon doları iç ederek kayıplara karıştı 

Robert Kennedy Jr, Huffington Post, 11 Mart 2010 

CDC’nin aşılar ve otizm ile diğer nörolojik bozukluklar arasında ilişki olmadığına dair iddialarının ardındaki kilit isimlerden biri, halkın ödediği vergi paralarından oluşturulan bütçede milyonlarca dolarlık muazzam dolandırıcılık yetkililerce açığa çıkartıldıktan hemen sonra ortadan kayboldu. Sözümona bilimsel araştırmasına harcadığı yaklaşık 2 milyon dolarla kayıplara karışan Dr. Paul Thorsen hakkında Danimarka polisi tarafından da tahkikat açıldı.

Thorsen, CDC’nin KKK (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı ile cıva ihtiva eden aşıların çocuklar için güvenli olduğu yönündeki iddialarını destekler yönde sonuç bildiren birkaç önemli çalışmaya imza atmış Danimarkalı bir araştırmacı grubunun en önemli üyelerinden biriydi.

Makalenin tümünü görmek için bkz.: http://www.huffingtonpost.com/robert-f-kennedy-jr/central-figure-in-cdcvac_b_494303.html?view=print


Pharma Basını AB Konseyi’nin H1N1 [domuz gribi] Aşı Sahtekarlığı Hakkındaki Gizli Soruşturmasını Baltalamaya Çalşıyor 

Sherri Kane, 23 Ocak 2010, Rense.com

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE), gelecek hafta BigPharma’nın Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün global H1N1 grip kampanyasındaki bariz manipülasyonu ile ilgili gizli bir duruşma yapacak. Planlanan PACE duruşması, 47 ülkeyi temsilen Avrupa Konseyi sağlık birimi başkanlığı görevini yürüten Dr. Wolfgang Wodarg tarafından gündeme getirilmişti. Bu soruşturma ilaç kartelinin bir “yanıltma harekatı”ndan [“false flag”] başka bir şey olmayan ‘pandemi’/’salgın’ı ve Dünya Sağlık Örgütünün “hızlandırılmış onay süreci” [“fast tracking] ile ruhsatlandırılmış, yeterince test edilmemiş ve bugün yarardan çok zarar vermekte olan domuz gribi aşılarını ısrarla promosyonunu inceleyecek.

Haberin tümünü görmek için bkz.: http://www.rense.com/general89/pharm.htm


Domuz gribi pandemi uyarısının arkasında, araştırma çalışmalarına yatırdıkları milyarlaca pound’u telafi etmek isteyen ilaç firmaları var

MailOnline, 18 Ocak 2010

İlaç firmalarının domuz gribi salgınından kazanç elde edebilmek için Dünya Sağlık Örgütü’nü manipüle ederek ‘pandemi’ (salgın) tanımını değiştirttiği iddia ediliyor. Eleştiriyi yöneltenler bu kararın arkasında, 2006 ve 2007’deki kuş gribi paniğinden sonra pandemi aşılarını araştırma ve geliştirmeye yatırdıkları milyarlarca pound’u telafi edebilmek için çırpınan ilaç firmaları olduğunu belirtiyor.

Yazının tümünü görmek için bkz.: http://www.dailymail.co.uk/news/article-1246370/Drug-firms-drove-swineflu-pandemic-warning-recoupbillions-spent-research.html


Doktorlar TıpMedyası Tekeli ile Zehirleniyor

Dr. Len Horowitz, Rense.com

16 Ocak 2010

Aşı endüstirisindeki yolsuzluklar ve dünya çapında devletlerin, alışılmışın dışında hafif geçen “2009 domuz gribi pandemisi” yüzünden riskli H1N1 (domuz gribi) aşıları ile pahalı ilaçları ihtiyacın üzerinde stoklayarak ellerinde kalmasına neden olan medya korkutmacalarını soruşturan Avrupa Konseyi yetkililerinin Medical Veritas dergisinde bakmaları gereken çok önemli bir ‘online Özel Rapor’ var.

Saygın dergilerden The Lancet ve diğer Reed-Elsevier süreli yayınlarını büyük çıkar ilişkilerine sahip olmakla suçlayan yazarlara göre tıpta sağlık bilimleri yayınları üzerinden ikna yoluyla büyük çaplı yolsuzluklar yapılıyor.

Metnin tamamı için bkz:http://rense.com/general89/hor.htm


‘Pandemi’ye karşı savaşan uzmanların yarıdan fazlasının ilaç firmaları ile bağlantısı var

Fiona Macrae ve Sophie Borland,

MailOnline

14 Ocak 2010

Devlete danışmanlık yapmakta olan domuz gribi görevgücünü oluşturan bilimadamlarının yarısından fazlası ilaç firmaları ile bağlantılı.

Bunlardan birçoğu, pandemiden en fazla menfaati sağlayacak olan Glaxo-SmithKline ile ilişkisini deklare etmiş durumda.

Yazının tümünü görmek için bkz:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1243034/Swine-flu-taskforces-links-vaccine-giant-More-half-experts-fighting-pandemic-ties-drug-firms.html


Görülen o ki DSÖ Bilimadamları Arasında Yolsuzluk Skandalları Endemik Boyutta

William Engdahl, Rense.com

1-11-10

Bundan birkaç sene önce Asya kıtasında başgösteren SARS salgını ile Kuş Gribi’nin ardından DSÖ’nün aşı kararlarında en etkili isim hiç kuşkusuz Hollandalı Prof. Albert Osterhaus’tu. “Bay Grip” olarak da bilinen Osterhaus, kısa bir süre önce Hollanda Parlamentosu’nun kendisinin ilaç firmaları ile bağlantılarını soruşturmaya zorlanmasının ardından pırıltısını kaybetti.

Osterhaus sadece Pharma Mafyası diye tabir edilen uluslararası şebekenin bağlantı noktası olmakla kalmıyor, kendisi aynı zamanda DSÖ’nün influenza [grip] konusundaki BAŞ danışmanı ve ayrıca görevi itibariyle de milyarlarca Euro’luk gelir getirmesi beklenen H1N1 aşılarından da kişisel kazanç sağlayacak bir konumda.

Makalenin devamı için bkz.:http://rense.com/general89/2o.htm


İlaç Firmaları Yaratılan Domuz Gribi Paniği ile Kasalarını Doldurdu

Fiona McCrae, MailOnline

1-11-10

Dr Wodarg şunları söylüyor: ‘Gribe karşı kullanılacak patentli ilaç ve aşılarını satabilmek için ilaç şirketleri, devletlerin toplum sağlığı ile ilgili standartları belirleyecek resmi sağlık kuruluşları ve bilimadamlarını etkileyerek dünya çapında tüm hükümetlerin alarma geçmesini sağlamıştır.”

İlaç firmaları böylelikle milyonlarca sağlıklı insanı yeterince test edilmemiş aşılarının bilinmeyen yan etkilerine maruz bırakarak yok yere sağlıklarını tehlikeye atmıştır.”

Makalenin devamı için bkz.:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1242147/The-false-pandemic-Drug-firms-cashed-scare-swine-flu-claims-Euro-health-chief.html


CDC’nin Eski Başkanı, Merck’te Aşı Birimi’nin Başına Geçiyor

Mike Adams, NaturalNews.com

12-22-09

İlaç endüstrisinin, şirket ve hükümet kurumları ile sıksık karşılıklı yönetici ve değerli çalışan değiştokuşunda bulunmasına yarayan dev “dönerkapı”sını hepimiz biliyoruz.

İşte bu gerçek bugün, CDC’nin 2002 – 2009 yılları arasında başkanlığını yapmış Dr. Julie Gerberding’in, dünyanın en büyük ilaç firmalarından biri olan Merck’te üst düzey yöneticilik konumuna getirilmesiyle tam manasını bulmuş oldu. Oradaki görevi ne mi? Kendisi aşı departmanının başkanı artık.

Yazının bütününü görmek için bkz: http://www.naturalnews.com/027789_Dr_Julie_Gerberding_Merck.html


Rapora göre, Aşı Danışma Kurulları Üyelerinin Birçoğunun Çıkar İlişkileri Bulunuyor

 Gardner Harris, New York Times

18 Aralık 2010

Yetkililerin Perşembe günü yaptıkları açıklamada hazırlanan yeni bir rapora göre, CDC’nin bugüne kadar ajansı aşı güvenliği konusunda bilgilendirmek üzere göreva aldığı tıp uzmanlarının çıkar çatışması oluşturacak mali ilişkilerini denetlemede sınıfta kaldığı bildirildi.

Rapora göre 2007’de grip ve rahim ağzı kanseri aşılarını değerlendirmek üzere danışma kurullarında görev almış uzmanların büyük bölümünün açıklığa kavuşturulmamış potansiyel menfaat çatışması içinde bulunduğu belirtiliyor. Hatta bu uzmanlardan bazıları yasal olarak bu değerlendirmeleri yapmaktan men edilmiş [hukuken engelli] olsalar dahi yine de danışmanlık hizmetinde bulunmuşlar.

Metnin tamamı için bkz:

http://www.nytimes.com/2009/12/18/health/policy/18cdc.html?_r=3


Federal devlet kurumları Amerikalıları aldatmaya devam ediyor

Richard Gale ve Dr. Gary Null,

GlobalResearch.CA

11-13-09

Devletin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ve Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda (HHS) çalışan sağlık görevlileri için, aşılar ‘güvenlidir’ şeklinde vaftiz edilmiştir ve tartışma kapanmıştır.

Ancak bu görüşü teste tabi tuttuğunuzda, bilimsel literatürü titizlikle incelediğinizde Federal sağlık kurumlarının neredeyse tüm varsayımlarının yanlış olduğu görülüyor.

Dahası, CDC, FDA ve HHS’in ellerindeki tüm kaynaklara rağmen, kendi taraflı aşı politikalarını yalanlayan bunca klinik kanıtı değerlendirmeye almayı reddetmeleri hayret vericidir. Bilimsel literatürü iki seviyede değerlendirdik. İlkinde görülen, aşılanma ve Otizm Spektrum Bozuklukları (ASD) arasında doğrudan bir bağlantı olduğu. Bu kanıtlar, aşılar ve otizm bağlantısını araştırmak için 3 yıl boyunca Kongre tarafından yürütülen duruşmalardaki yeminli ifadelere dayanıyor ve buradan çıkan sonuç şu ki, çok açık bir şekilde Federal sağlık görevlileri, aşılar ve oluşturduğu nörolojik hasarlar arasındaki bağlantıyı örtbas etme girişiminde suça bizzat iştirak etmişlerdir.

Makalenin tamamı için bkz.:

http://www.globalresearch.ca/vaccination-federal-health-agencies-continue-to-deceive-americans/16061


CDC Artık Suçunu İtiraf Etmeli

Robert Kennedy, Jr, Huffington Post

1 Mart 2006

Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası’ altında yeni ele geçen yazışmalar, kafalarda CDC’nin Thimerosal skandalındaki rolüyle ilgili endişe verici yeni soruların oluşmasına yol açtı. Thimerosal, 1989’dan sonra doğan Amerikalı çocuklarda otizm de dahil olmak üzere çeşirli nörolojik bozuklukların salgın boyutuna ulaşmasına neden olan cıva bazlı bir aşı koruyucusudur.

Tehlikeli seviyedeki cıva ve bir dizi sağlık sorunu arasındaki bağlantıyı gösteren bilimsel çalışmaların sunulmasının ardından CDC, 1999 temmuzunda ülkenin aşı üreticilerinin “mümkün olan en kısa zamanda” Thimerosal koruyucusunu aşılardan çıkarmasını tavsiye etti.

Yazının tümünü görmek için bkz:

http://www.huffingtonpost.com/robert-f-kennedy-jr/time-for-cdc-to-come-clea_b_16550.html

KAYNAK: NETWORK OF CORRUPTION: the CENTER FOR DISEASE CONTROL, the WORLD HEALTH ORG and BIGPHARMA