Kızamık Aşısı Kampanyası – Batan Geminin Malları Bunlar!

Kızamık Aşısı Kampanyası – Batan Geminin Malları Bunlar!

4 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’daki Aile Sağlığı Merkezleri, Sağlık Bakanlığından resmi bir yazı aldılar. Yazıda, “Kızamık Bilim Danışma Kurulu”nun İstanbul ili ile ilgili kararları gereğince İstanbul’daki 6 aydan büyük ve 12 aydan küçük “tüm” bebeklere bir doz kızamık aşısı uygulanacağı belirtilmiştir. Uygulamanın 6 aydan büyük ve 9 aydan küçük bebeklere bir doz Kızamık aşısı, 9 aydan büyük ve 12 aydan küçük bebeklere ise bir doz KKK aşısı eklinde yapılacağı ve 1-5 yaş arası aşılanmamış veya aşılanma durumu bilinmeyen çocuklara da bir doz KKK aşısı uygulanacağı belirtilmiştir. Yazıda ayrıca, bu dozun rutin aşı şeması içerisindeki doz yerine geçmediği de belirtilmektedir. (Bakınız Ek 1) Sağlık çalışanlarına bu yazı gönderilirken halka konuyla ilgili hiçbir açıklama yapılmamıştır. Oluşabilecek herhangi bir salgın durumu için alınabilecek basit ve bireysel önlemler hakkında bilgilendirme yapılmamıştır.

Sözkonusu yeni uygulamanın bir salgın durumundan dolayı mı öngörüldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte, kızamık vakası görülen 3 kişiden birinin Suriyeli bir mülteci, diğerinin ise 6 Kasım 2012 tarihinde kızamık aşısı olmuş Muğla’nın Ula ilçesinde yaşayan 14 aylık bir bebek olduğu bilinmektedir.

Aile Sağlığı Merkezlerine dağıtılan M-VAC isimli kızamık aşılarının salgın konusu gündeme gelmeden önce, böyle bir talep olmamasına rağmen dağıtımının yapıldığı da bilinmektedir. Teslim edilen aşılardan bir kısmının son kullanma tarihinin geçtiği ve imha edildiği, bir kısmının da Mart 2013 tarihinde son kullanma süresinin dolacağı bilinmektedir.

M-VAC isimli kızamık aşısının aşı prospektüsünde (Bakınız Ek 2) “12 aydan büyük bebekler, çocuklar” için kullanılacağı yazmaktadır. Ayrıca 12 aydan önce aşılanmış çocukların 15. aylarını geçtikten sonra yine aşılanmaları salık verilmektedir. Bu da 12 aydan önce yapılan kızamık aşılarının etkinliğine dair şüpheleri beraberinde getirmektedir. Uygulamanın prospektüsteki açık ifadeye mugayir bir uygulama olacağı aşikardır. Hem sağlık çalışanları hem de ilgililer sözkonusu Kurulun bu kararı neye dayanarak aldığına yönelik açıklama yapmasını beklemektedirler. 6 aylık bebeklerin bir tanesi beşli karma aşı olmak üzere toplamda 8 aşı [Hep-B, DaBT-IPV-Hib, OPV, KPA + M-VAC] oldukları da göz önüne alınarak buna bir de kızamık aşısının eklenmesinin ne derece doğru olduğu da açıklanması gereken diğer bir konu olarak ciddiyetini korumaktadır. Çünkü M-VAC aşısının pediyatrik popülasyona ilişkin hiçbir klinik etkileşim çalışması yürütülmemiştir.

 Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise, ülkemizde kullanılacakEdmonston-Zagrepsuşu içeren tekli M-VAC kızamık aşısının 9. ayda yapılmasını önermekte ancak özel bazı koşullarda 6. ayda başlatılabileceğini belirtmektedir. DSÖ sadece ve sadece 9 aydan küçük bebeklerde ciddi oranda ölüme sebebiyet veren kızamık salgını durumunda 6. aydan itibaren aşılama önermektedir. (Bakınız Ek 3) Böyle bir durum ülkemizde yaşanmamaktadır.

Edmonston-Zagrep suşu ihtiva eden aşıların 2. ve 3. dünya ülkelerinde yürütülen saha çalışmalarında 5. ve 6. ayda uygulanan aşılamadan sonra yüksek oranda bebek ölümü yaşanması ve aşı etkinliğinin beklenilenin altında olması gibi faktörler Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1992 yılında yüksek titerli aşı suşlarının rutin bağışıklama programlarından çıkartılarak 9 aydan küçük bebeklere uygulanmaması gerektiği yönündeki tavsiye kararına yol açmıştır. (Bakınız. http://www.who.int/vaccines-documents/DocsPDF-IBI-e/mod7_e.pd)f)

EKLER

Ek 1. Sağlık Bakanlığı’nın Gönderdiği Resmi Yazı

T.C Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun

İlgi:04.12.2012 tarih 23554 sayılı yazısı

04.12.2012 tarih 2581 sayılı yazısı

Kızamık Bilim Danışma kurulunun ilgili yazılarda yer alan İstanbul ili ile ilgili kararları gereğince ilimizdeki 6 aydan büyük ve 12 aydan küçük TÜM bebeklere bir doz kızamık aşısı uygulanacaktır. Uygulama 6 aydan büyük ve 9 aydan küçük bebeklere bir doz Kızamık aşısı, 9 aydan büyük ve 12 aydan küçük bebeklere ise bir doz KKK aşısı şeklinde yapılacaktır. Bu doz rutin aşı şeması içerisindeki doz yerine geçmediğinden (kızamık aşısı uygulamasından en az dört hafta sonra olacak şekilde) 12. ay dolduktan sonra doz KKK aşısı ile tekrarlanmalıdır.
1-5 yaş arası aşılanmamış veya aşılanma durumu bilinmeyen çocuklara da bir doz KKK aşısı uygulanacaktır.

Gereğini rica ederiz.

Ek 2: M-VAC Marka Kızamık Aşısının Türkçe Prospektüsü

http://www.iegm.gov.tr./Folders/KubKT/Biyolojik%20%C3%9Cr%C3%BCnler%20%C5%9Eube%20M%C3%BCd%C3%BCrl%C3%BC%C4%9F%C3%BC/M-VAC%20KT%20RENKLI%20201010_0f45406.pdf

http://www.iegm.gov.tr/Showing.aspx?q=m-vac&lang=tr-TR&process=search

KULLANMA TALİMATI

M-VAC 0.5 mL SC enjeksiyonluk çözelti için liyofilize toz içeren flakon

Kızamık Asısı Canlı, Atenüe (Dondurulmus-Kurutulmus)

Cilt altına uygulanır.

Etkin madde:

Sulandırıldıktan sonra her 0.5 mL´lik tek doz içerisinde,

1000 CCID50’den az olmamak üzere canlı atenüe kızamık virüsü içerir.

İnsan diploid hücrelerinde (HDC) 22 pasajda atenüe edilen Edmonston Zagrep susu kızamık

virüsünden hazırlanmıstır.

Yardımcı maddeler:

Kısmi hidrolize jelatin, sorbitol (E420), L-histidin, L-alanin, trisin, L-arjinin hidroklorür,

laktalbumin hidrolizat, minimum esansiyel vasat.

Çözücü ampulde; enjeksiyonluk su.

Bu asıyı kullanmaya baslamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz,

çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

Bu kullanma talimatını saklayınız. Daha sonra tekrar okumaya ihtiyaç duyabilirsiniz.

Eger ilave sorularınız olursa, lütfen doktorunuza veya eczacınıza danısınız.

Bu ası kisisel olarak sizin için reçete edilmistir, baskalarına vermeyiniz.

Bu asının kullanımı sırasında, doktora veya hastaneye gittiginizde doktorunuza bu asıyı

kullandıgınızı söyleyiniz.

Bu talimatta yazılanlara aynen uyunuz. Ası hakkında size önerilen dozun dısında yüksek

veya düsük doz kullanmayınız.

Bu Kullanma Talimatında:

1. M-VAC nedir ve ne için kullanılır?

2. M-VAC’ı kullanmadan önce dikkat edilmesi gerekenler

3. M-VAC nasıl kullanılır?

4. Olası yan etkiler nelerdir?

  1. M-VAC’ın saklanması

Baslıkları yer almaktadır.

1. M-VAC nedir ve ne için kullanılır?

M-VAC tek dozluk ambalajda, flakonda toz ve çözücü olarak 0.5 mL enjeksiyonluk su ile

sulandırılarak kullanılan kızamık asısıdır.

M-VAC 12 aydan büyük bebekler, çocuklar ve ergenlerde (adölesan) kızamık hastalıgına karsı aktif bagısıklama için kullanılır.

2. M-VAC’ı kullanmadan önce dikkat edilmesi gerekenler

M-VAC’ı asagıdaki durumlarda KULLANMAYINIZ

Eger çocugunuzun veya sizin:

_ Asının içerdigi etkin maddeye, yardımcı maddelerden herhangi birine, etkin maddenin üretim isleminde kullanılan neomisin´e ve/veya jelatine karsı gelisen aşırı duyarlılıgınız var ise,

_ Atesli hastalıklar, akut iltihap olusturan mikrobik hastalıklar (akut enfeksiyonlu hastalıklar), kan hücreleri kanseri (lösemi), siddetli kansızlık (anemi) ve diger ciddi kan sistemi vakaları, ciddi böbrek yetmezligi, kalbin dokuların gereksinimlerini, özellikle de oksijen gereksinimlerini karsılamada yetersiz kalma hali (dekompanse kalp hastalıgı), bir tür kan proteini olan gammaglobulin veya kan nakli halinde,

_ Gebelik döneminde kullanılmamalıdır.

_ Kortikosteroid tedavisi, diger bagısıklık sistemini baskılayan ilaçlar ile tedavi ve kanserde ısın tedavisi (radyoterapi) gören hastalarda ideal bagısık yanıt gelismeyebilir.

M-VAC’ı asagıdaki durumlarda DİKKATLİ KULLANINIZ

Eger çocugunuzun veya sizin:

_ Genetik bir bozukluk (örn. Down Sendromu) veya İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (HIV) enfeksiyonu nedeni ile bagısıklık sisteminiz zayıflamıs ise,

_ Kanama bozuklugu ve koldan enjeksiyon yapılamaması durumu var ise,

_ Alerjik yatkınlık var ise, dikkatli kullanınız.

Atesli hastalıklar ve akut enfeksiyonlu hastalarda asılama ertelenmelidir.

Bu uyarılar, geçmisteki herhangi bir dönemde dahi olsa sizin için geçerliyse lütfen doktorunuza danısınız.

M-VAC’ın yiyecek ve içecek ile kullanılması

Uygulama yöntemi açısından yiyecek ve içeceklerle etkilesimi yoktur.

Hamilelik

Asıyı kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danısınız.

_ M-VAC gebelik döneminde kullanılmamalıdır.

_ Çocuk dogurma potansiyeli olan kadınlar M-VAC ile asılandıktan sonra 12 haftaya kadar etkili dogum kontrolü uygulamak zorundadırlar.

Asılama döneminde hamile oldugunuzu fark ederseniz doktorunuza veya eczacınıza danısınız.

Emzirme

Asıyı kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danısınız.

Emzirmenin durdurulup durdurulmayacagına ya da M-VAC ile asılamanın yapılıp yapılmayacagına iliskin karar verirken, emzirmenin çocuk açısından faydası ve M-VAC ile asılamanın emziren anne açısından faydası dikkate alınmalıdır.

Araç ve makine kullanımı

Asının araç sürme ve makine kullanımı becerisi üzerinde bir etki meydana getirmesi beklenmemektedir.

M-VAC’ın içeriginde bulunan bazı yardımcı maddeler hakkında önemli bilgiler

Bu tıbbi ürün sorbitol içermektedir. Eger daha önceden doktorunuz tarafından bazı sekerlere karsı dayanıksızlıgınız oldugu söylenmisse bu tıbbi ürünü almadan önce doktorunuzla temasa geçiniz.

Diger ilaçlar ile birlikte kullanımı

Diger asılar ile birlikte kullanım: M-VAC, Difteri-Tetanoz-Bogmaca asısı, Difteri-Tetanoz asısı, BCG asısı, Çocuk Felci asısı (OPV ve IPV), Hepatit-B asısı ve Sarı Humma asısı ile

aynı anda emniyetle (ayrı enjeksiyon bölgesinde ve ayrı enjeksiyonlarda) verilebilir. Eger aynı gün yapılmamıslarsa, BCG ve kızamık asısı arasında 4 hafta zaman bırakılmalıdır.

Diger ilaçlar ile birlikte kullanım:

_ Kızamık asısı güvenle ve etkili olarak vitamin A destegi ile beraber verilebilir.

_ Kortikosteroid ilaç alanlarda ideal bagısık yanıt gelismeyebilir. Bu ilaçlar ile birlikte kullanılmamalıdır.

_ İmmün sistemi baskılayıcı ilaçlar (kortikosteroidler, antimetabolitler, alkilleyici ajanlar, sitotoksik ajanların sistemik dozları) ile tedavi edilen bireyler aktif bagısıklamaya ideal yanıt vermeyebilir.

_ Etkisizlesme riskinden dolayı ası, mümkünse immünglobülinlerle (bağışıklık saglamada rol oynayan kan proteinleri) veya immünglobülin içeren kan ürünleri (kan, plazma) ile enjeksiyon yapıldıktan 3 ay sonra verilmelidir. Aynı sebepten dolayı immünglobülinler de asılamadan sonraki 2 hafta içinde verilmemelidir.

_ Canlı virüs asıları, verem bulasıp bulasmadıgını belirlemek için yapılan tüberkülin cilt testini (PPD testi) bozabilecegi için kızamık asısı ile aynı gün ya da 4-6 hafta sonra yapılmalıdır.

Eger reçeteli yada reçetesiz herhangi bir ilacı su anda kullanıyorsanız veya son zamanlarda

kullandınız ise veya son zamanlarda bu ası dısında herhangi bir asılama yapıldıysa lütfen

doktorunuza veya eczacınıza bunlar hakkında bilgi veriniz.

3. M-VAC nasıl kullanılır?

Uygun kullanım ve doz/uygulama sıklıgı için talimatlar

M-VAC, 0.5 mL tek doz uygulanır.

Uygulama yolu ve metodu:

_ Bebeklerde uylugun üst arka yan yüzüne, çocuklar ve yetiskinlerde kolun üst kısmına cilt altı (subkütan) enjeksiyon olarak uygulanır.

_ Asının tam etkisinin olusabilmesi için ası flakonu birlikte verilen enjeksiyonluk su ile sulandırıldıktan sonra hafifçe sallanarak kuru kitle çözülür.

Asılama tek doz olarak yapılmalıdır. İdeal ası takvimi:

_ Hayatın ilk yılında M-VAC 12. aydan itibaren en kısa zamanda yapılabilir.

Doktorunuz ayrı bir tavsiyede bulunmadıkça bu takvimi takip ediniz. Bu, M-VAC’tan tam yarar görülmesini saglar.

Bu ası hiçbir zaman damar içi (intravasküler) uygulanmamalıdır.

Degisik yas grupları:

Çocuklarda kullanımı:

M-VAC 12.-15. ayını tamamlamıs çocuklara uygulanır. 12 aydan önce asılanmıs çocuklar (örn. lokal salgın, endemik bölgelere uluslararası seyahat) 15. aylarını geçtikten sonra yine asılanmalıdırlar. 5-6 yasta (okul öncesi) rapel doz uygulaması önerilir.

M-VAC 0.5 mL tek doz uygulanır.

Yaslılarda kullanımı:

Kızamık asısı ile gerçeklestirilen klinik çalısmalar, M-VAC’ın 65 yas ve üzeri popülasyonda etkinlik ve güvenliligine dair yeterli bilgi bulunmamakla birlikte yaslılar ve gençler arasında asıya yanıtta bir farklılık olmadıgını göstermektedir.

Özel kullanım durumları:

Karaciger/Böbrek yetmezligi: M-VAC’ın böbrek ve karaciger yetmezligi olan kişilerdeki güvenliligi ve etkinligi tam olarak bilinmedigi için bu kisilerde kullanımı önerilmemektedir.

İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (HIV) Enfeksiyonu: M-VAC HIV enfeksiyonu olan veya oldugundan süphelenilen çocuklarda kullanılabilir. Her ne kadar veriler sınırlı olsa da, kızamık asısının semptomatik ve asemptomatik HIV-enfekte çocuklardaki kullanımı ile bugüne kadar yan etkilerde bir artıs olmamıstır. Diger hücre kaynaklı immün yetmezliği durumlarında (çesitli bagısıklık yetersizligi durumları) kızamık asısı kullanımından kaçınılmalıdır.

Eger M-VAC’ın etkisinin çok güçlü veya zayıf olduguna dair bir izleniminiz var ise doktorunuz veya eczacınız ile konusunuz.

Kullanmanız gerekenden daha fazla M-VAC kullandıysanız:

M-VAC’tan kullanmanız gerekenden daha fazla kullanmıssanız bir doktor veya eczacı ile konusunuz.

4. Olası yan etkiler nelerdir?

Tüm ilaçlar gibi, M-VAC’ın içeriginde bulunan maddelere duyarlı olan kisilerde yan etkiler olabilir.

Yan etkiler asagıdaki kategorilerde gösterildigi sekilde sıralanmıstır:

Çok yaygın : 10 hastanın en az 1´inde görülebilir.

Yaygın : 10 hastanın birinden az, fakat 100 hastanın birinden fazla görülebilir.

Yaygın olmayan : 100 hastanın birinden az, fakat 1000 hastanın birinden fazla görülebilir.

Seyrek : 1000 hastanın birinden az görülebilir.

Çok seyrek : 10000 hastanın birinden az görülebilir.

Bilinmiyor : Eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor.

Sinir sistemi hastalıkları

Seyrek : Hastalık sonrası islev/doku bozuklugu olmaksızın havale (konvülsiyon)

Çok seyrek : Beyin iltihabı (ensefalit)

Solunum sistemi hastalıkları

Çok seyrek : Bronsların daralması (bronkospazm)

Deri ve deri altı doku hastalıkları

Seyrek : Kurdesen, kızarıklık, sislik

Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine iliskin hastalıklar

Çok yaygın : Tüm vücudu etkileyen reaksiyonlar (Ates)

Yaygın : Hafif ates, öksürük, ishal, havale (konvülsiyon), döküntü

Seyrek : Enjeksiyon bölgesinde agrı

Eger yan etkilerden herhangi biri ciddilesirse, lütfen doktorunuzu veya eczacınızı bilgilendiriniz.

Eger bu kullanma talimatında bahsi geçmeyen herhangi bir yan etki ile karsılasırsanız, doktorunuzu veya eczacınızı bilgilendiriniz.

5. M-VAC’ın saklanması

M-VAC’ı çocukların göremeyecegi, erisemeyecegi yerlerde ve ambalajında saklayınız.

M-VAC´ı 2°C-8°C arasında (buzdolabında) ısıktan koruyarak saklayınız.

M-VAC sulandırıldıktan sonra hemen kullanılmalıdır.

Son kullanma tarihiyle uyumlu olarak kullanınız.

Ambalajdaki son kullanma tarihinden sonra M-VAC’ı kullanmayınız / son kullanma tarihinden önce kullanınız. Asıda renk degisikligi olması veya çözücü içinde yabancı maddeler bulunması durumunda kullanmayınız.

Çevreyi korumak amacıyla, kullanmadıgınız M-VAC´ı sehir suyuna veya çöpe atmayınız. Bu konuda eczacınıza danısınız.

Ruhsat Sahibi: KEYMEN _LAÇ SAN. ve T_C. LTD. ST_.

Sehit Gaffar Okkan Cad. No: 40

Gölbası 06830 Ankara

Tel : 0312 485 37 60

Faks : 0312 485 37 61

e-posta : [email protected]

Üretim yeri : Serum Institute of India Ltd.

212/2 Hadapsar, Pune Hindistan

Bu kullanma talimatı 02/12/2010´da onaylanmıstır.

ASAGIDAKİ BİLGİLER BU ASIYI UYGULAYACAK OLAN SAGLIK PERSONELİ

İÇİNDİR.

M-VAC 0.5 mL tek doz uygulanır.

Kolun üst kısmında delta (deltoid) kasına uyan bölgeye uygulanır. Kol dirsekten 45° içe bükülür, enjektör 45° egimle cildi geçerek, cilt altına (subkütan, SC) uygulanır.

Asının tam etkisinin olusabilmesi için ası flakonu enjeksiyonluk su ile sulandırıldıktan sonra hafifçe çalkalanarak liyofilize toz çözülür ve berrak çözelti elde edilir.

M-VAC sadece beraberinde tedarik edilen enjeksiyonluk su ile sulandırılarak, steril enjektör ve igne kullanılarak uygulanmalıdır. Baska sulandırıcılarla değiştirilerek kullanılmamalıdır. Sulandırılan ası hemen kullanılmalıdır.

Bu ası hiçbir zaman damar içi (intravasküler) uygulanmamalıdır.

 

Ek 3. Dünya Sağlık Örgütü Yayını (The Immunological Basis for Immunization Series Module 7: Measles)

http://www.who.int/vaccines-documents/DocsPDF-IBI-e/mod7_e.pdf (sayfa 15)

2019 MMR / KKK – Otizm Araştırması Gerçekte Ne Diyor?

2019 MMR / KKK – Otizm Araştırması Gerçekte Ne Diyor?

Thorsen, Hviid, Madsen.

CDC’nin 2000’lerin başlarında toplu olarak görülen Aşı-Otizm duruşmasında aşıları ve halka kendi dayattıkları aşı programını aklamak için sipariş ettikleri ele alınmayacak denli kusurlu epidemiyolojik araştırmaların Danimarkalı mimarları.

Geçtiğimiz günlerde tetanoz aşılaması özelinde çıkan yeni bir araştırmanın bulgularını [çocuklar ilk aşılandıklarından sonra bir daha tetanoz ve difteri aşısı olmadan 30 sene korunuyorlar diyor çalışma!] paylaştığımızda yükselen bir itirazı hatırlıyoruz bu noktada:

Bu eleştiri önemli, tek yönlü işletilmeyecek kadar hem de.

Acaba sosyal medya ortamı ve birtakım dergi/gazete köşelerinde “makalenin doğruluk düzeyine bakmadan, aaa bu böyleymiş diye bir sürü bilgi yayan” doktorlarımız ve ismi önünde alfabe çorbası ünvan taşıyan, bu yüzden kendinde konu hakkında söz söyleme hakkı bulan bazı akademisyenlerimiz olabilir mi?

Bunun son örneğine 2019’da aynı tanıdık Danimarkalı kiralık kalemlerin yaptığı MMR / KKK aşısı ile otizm ilişkisine bakmış paçavra epidemiyoloji araştırmasını salt başlığına bakıp daha sonra bayrak gibi sallamaya başlayan doktor, hemşire ve varlığından yeni haberdar olduğumuz, Cem Say isimli, konuyla dış kapının mandalı kadar bile alakası olmayan isimlerin medya şovları ile şahit olduk.

“Burada yakındığım bilimsel kuşkuculuk değil, cahillik, bilim düşmanlığı ve düz geri zekâlılığın birleşimi,” demiş Cem Say. Katılıyoruz; bilim ve bilim-miş gibi duran çalışmaları ayırt edemeyecek, çıkan yayını okuyamayacak zeka ve bilgi seviyesindeki kullanışlı-aptalların taşıdıkları ünvana bakılmaksızın sosyal medyadan temizlenmeleri gerek. Halk sağlığını tehlikeye atıyorlar zira.

Twitter kuşu beyninin taşıyabileceği ölçüde ilim ve irfan yüklü bu destansı(!) gayr-ı bilimsel yazısında sözlerine şöyle devam ediyor Say ve bakınız, hangi oku-ma-dı-ğı “bilimsel çalışma”ya atıfta bulunuyor? Okumuş da anlayamamışsa, bunun taşıdığı ünvan ve yaptığı çıkışla ilgili değerlendirmesini “Twitter bilimcileri”nin takdirine bırakıyoruz.

Bakalım say say bitmeyecek usulsüzlükler, bilimsel sahtekarlıklar, hile ve suçtan hüküm giymiş “bu bilim insanları”nın zaten çürük araştırmalarını okumadan-anlamadan-bil-me-den halka empoze etmeye çalışmanın, “yerlisi gibi gez”en kuşkuculukları çolak arkadaşlarımız nezdinde değerlendirmesi ne olacak?

Filmin ana karakterlerini tanımadan ve bahsi geçen araştırmanın gerçek bilimadamlarınca yapılmış çözümlemelerini sunmadan önce sayın Say’a anlayacağı şekilde biz de izah etmiş olalım:

Bu dev araştırmanın sonucu “kızamık aşısı otizm yapmıyor” değil. Niye mi? Bar bilimcilerinin anlayacağı bir benzetmeyle açıklayalım:

Efendim okumadığı ve okusa da anlayacağından epey şüpheli olduğumuz bu araştırmada “aşı olmayanlar” diye belirtilen kategorideki çocuklar aslen “MMR / KKK” aşısı dışındaki, takvimde MMR’a sıra gelene kadar bir dolu aşıyı (Say Bey biliyor mu takvimdeki aşıların hangileri olduğunu?) olmuş, sadece MMR’ı olmamış çocuklar. Bu çocuklar ile, MMR ve buna gelene kadar vurulması öngörülen diğer aşıları olmuş çocuklar karşılaştırılıyor ve arada fark olmadığından değil, özenle yaptıkları hesaplı ayakoyunları neticesinde o farkı “istatistiksel önemi kalmayacak” seviyeye indirebildikleri için “MMR aşısının otizme yol açtığını ispatlayamadık” diyorlar!

Yani, sayın Say Bey…

Siz ve diğer bilimperver dostlarınız bilimsel bir deney yürütmek üzere akşam bara gittiniz.
Aranızdan bazılarınız başladı şarap, rakı, konyak, cin, bira, kokteyl, tekila içmeye…
Diğer bir kısmınız ise şarap, rakı, konyak, cin, bira, kokteyli içti… ama tekilayı almadı.
Kafalar hepinizde kıyak tabii (aşı olmuş tüm çocuklar az veya çok nörolojik hasar taşır), ama aranızda bazılarınız pert olmuş (otizm) durumda. Anlamaya çalışıyorsunuz, bu pert olanlar acaba Tekila (MMR/KKK) yüzünden mi devrildi kaldı?

Bakıyorsunuz, Tekila içen grupta (diğer tüm aşılar +MMR görmüş) 5 kişi pert olmuş (otistik kalmış), Tekila içmeyen (diğer tüm aşılar – MMR almış) grupta ise 3.

Aradaki farka bakıp, yok canım, Tekila içmeyenlerimiz de küfelik, o zaman Tekilanın suçu yok, haftaya yine toplanıyoruz diyorsunuz.

Tamam?

Anlaşıldıysa biz gerçekleri ve Say Bey ve benzerlerinin bilmediği halde yalan-yanlış, aşı gibi hayati tehlikesi olan tıbbi ürünleri ikinci el araba pazarlayıcısı taktikleriyle topluma pazarlamamaları için anlamaları gereken bilimsel detayları aktarmaya devam edelim. Belki cesaret edebilirler bunları da yayınlamaya? 🙂

Thorsen, Otizm araştırmaları için CDC’nin verdiği kaynaklardan 1 milyon doları özel harcamalarında kullanıyor, 2011’de hakkında İnterpol arama kararı çıkartılıyor ve hala Danimarka’dan Amerika’ya getirtilmesi bekleniyor?

İnterpolce aranan kanun kaçakları listesinde arz-ı endam ederken görelim “Resmi Otizm Bilmi”nin kriminal suçlu kiralık epidemiyoluğunu:

Ünlü avukat Robert F. Kennedy’nin Thorsen hakkında hazırlattığı dosyayı okumak isteyen meraklılarımızı (Sn. Say?) buraya alalım. Kriminal suçlu Thorsen’in, otizm diyagnostik kriterlerinin düzenlendiği Psikiyatri kılavuzunda çalışmasına da müsaade ediliyor! CDC ve Danimarka’dan hakikaten Hamlet’in bile beklemediği derecede berbat kokular yükseliyor! Boğaziçi… Duyuyor musun kokuyu?

Diğer 2 kafadarımız: Madsen ve Hviid.

Buradaki yazımızda “gayr-ı bilimsel” faaliyetleri hakkında özet bilgilendirme yaptığımız bu iki kafadar hatırlayınız, 2000’lerin başında CDC’nin ‘aşılardan sadece MMR ve içeriklerden de sadece thimerosal’i çalışıp nasıl oluyorsa bütün aşıları aklayıverdiği ve çocukları aşıdan sakatlanmış/ölmüş aileleri yüzüstü bıraktığı çalışmaların yazarları.

Bu ekip CDC’ye hem MMR hem de Thimerosal’le ilgili nereden tutsanız elinizde kalacak araştırmaları yetiştiren ilaç firması (Statens Serum Institut) çalışanları 🙂 Niye mi burası seçilmiş? E çünkü ABD’nin kullandığı cıvalı (thimerosal) difteri-tetanoz toksoid aşısı ile aselüler boğmaca aşısını (DtaB) tedarik ettiği yer burası!

CDC diyor ki, biz senin müşteriniziz, gel hem kendini hem bizi akla şimdi!

Yazılarımızda detaylı açıklamalarını yaptığımız, cıvanın otizmden koruduğu(!) sonucunu bile çıkartabilecek düzeyde bilimsel sahtekarlık ürünü bu skandal araştırmaların yazarlarının 2019’da ısıtıp sunduğu “yeni” MMR / KKK araştırmasının arkaplanı bu.

“Saygın” profesörlerimizin dikkatinden kaçmış olabilir mi bu detaylar? Yoksa biliyor ve özellikle mi susuyorlar? Ahlaklı/ahlaksız bilim arasındaki büyük kapışmada Türkiye’deki taraflar gördüğümüz gibi, saflarını almış durumdalar. Medyanın propaganda gücünü arkalarına alıp firmalara dokunulmazlık zırhı örmekle meşgul, hergün binlerce çocuğun aşılardan sakat kalmasının yolunu yapmaktan keyif duyan bu isimlerin tarihe kayıtlarını düşmüş olalım.

Görmek istemedikleri gerçekler ortada ve bu canla başla (kirli parayla) örülen sır perdesi kalktığında, burada kaydını tuttuğumuz bu isimlerden toplum elbette hesap soracaktır.

Ve şimdi Vitamingiller sitemizde 2 bölüm halinde yayımladığımız, Say Bey’in atıfta bulunduğu Hviid (ilaç firması diye okuyunuz) mahsulü son MMR ( KKK) araştırması ile ilgili iki ayrı analizi veriyoruz.

Bilgilenin, her konuyu kendiniz araştırın, medyanın gözünüze soktuğu şarlatanların dezenformasyonundan kendinizi ve çocuklarınızı özellikle sakının lütfen:

1.

Karma kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısının (MMR/KKK) otizmle ilintisi olup olmadığına dair sinyal arayan (CDC’nin siparişi üzere eskiden de aynı aşılar üzerinde aynı sonuçları çıkaran yayınlara imza atmış bulunan Danimarkalı eski kadrodan) yeni bir epidemiyolojik kohort araştırmasının değerlendirmesini ilk olarak ‘Aydınlatılmış Onam Taraftarı Hekimler Topluluğu’nun (PIC) hazırlamış olduğu prezanstasyondan aktarıyoruz.

S: ‘Aydınlatılmış Onam Taraftarı Hekimler Topluluğu (PIC), Hiviid ve arkadaşlarının 2019 tarihli kızamık, kabalkulak, kızamıkçık (MMR/KKK) aşılaması ve otizm ilintisine yönelik araştırmasını Kızamık Aşısı Risk Bildirgesi’ne (ARB) neden almadı?

C:
Hviid ve ark’nın 2019 tarihli araştırması(!), ARB‘de yer verdiğimiz Madsen ve ark.’nın araştırmasından(2) da zayıf bir araştırma olduğu için. Şöyle ki:

1) Hviid ve ark.’nın araştırmasındaki aşılanmamış çocuk sayısı Madsen’ınkinden az.
PIC’nin Kızamık ARB’sinde yer verilen Madsen ve ark.’nın araştırmasında, çalışmaya alınan toplam 537.303 kişiden 96.648’ini aşıyı olmamış olanlar oluşturuyor. Hviid ve ark’nın araştırmasındaki toplam kişi sayısı 657.461, fakat bunların sadece 31.619’u aşıyı olmamış olanlar, bu da her 20.8 denekten 1’ine tekabül ediyor. Hviid ve ark’nın araştırmasının aşıyı olmamış grubun temsilinde 4 kat daha zayıf kaldığını görüyoruz.

2) Hviid ve ark.’nın çıkardığı çalışmanın istatistiksel gücü, MMR/KKK aşısının enfeksiyonun kendisinden (kızamıktan) daha az kalıcı hasar oluşturduğunu kanıtlamaya da yetmiyor.

Hviid ve arkadaşları araştırmalarında “0.93’lük bir ayarlı otizm tehlikesi oranı (güven aralığı (GA) %95, 0.85 – 1.02) ” bulduklarına göre, buradan aşının (yani MMR/KKK’nın) otizm riskinde 0.02 katlık artış yaratma ihtimalini inkar etmediklerini anlıyoruz. Araştırma “aşılanmamışlarda” (aşılar arasında sadece MMR/KKK almamış olanlarda) otizm riskini 31.619’da 525 olarak bulmuş. Bunu 0.02 ile çarparsanız aşağı yukarı 3000’de 1’lik bir oran elde edersiniz. Resmi otoritelerin kızamıktan ölüm riski olarak kabul ettiği 10.000’de 1’lik oranın 3 katı üstendedir yani otizm geliştirme ihtimali. Bu tarz araştırmalarda hep görüldüğü üzere, araştırmanın istatistik güç kısıtları dahilinde “MMR/KKK aşılaması sonrası otizm riskinde artış bulunmadığı” sonucu çıkmış. Oysa bu istatistik güçteki bir araştırmanın, kızamık ölümleri seviyesinde düşük seyreden otizm insidansını yakalama ihtimali zaten yok.

3) Hviid ve ark.’nın vardıkları sonuç niteliğindeki bulgular, tanı alma yaşında yapılan yanlı seçim dolayısıyla hatalıdır (bias).
Araştırmada deniyor ki, “Çocuklarda otizm tanısı konulma yaşının ortalaması 7.22 (Standart Sapma (SS), 2.86) olup, otistik bozukluktan mustarip vakalar arasındaki ortalama yaş 6.17  (SS, 2.65) olarak bulunmuştur”. Oysa yukarıda 2 no’lu maddede geçen bulgular, yalnız 3 yaşına kadar takibi yapılmış çocuklar da hesaplamaya dahil edilmek suretiyle ortaya konmuş sonuçlar. Araştırmada deniyor ki, “İzlem 3 yaşa kadar tutulduğunda hafif daha düşük HR (hazard (tehlike) oranı) değeri ortaya çıkmış (0.73 [GA, 0.53 – 1.00]) … izlemi kesme yaşı 10’a çekildiğinde ise … oran 0.97 olarak kaydedilmiştir [GA, 0.87 – 1.07]”.

Demek ki araştırmada, çocuklar 10 yaşa kadar takip edildiğinde aşının otizm riskini 0.07 kat artırma olasılığı reddedilmiyor. MMR/KKK aşısı olmamış çocuklardan çalışma sonunda yaşı 10 ve üzerinde olanlarda (yani 1999 – 2004 yılları arasında doğmuş olanlarda) araştırma her 15.876 vakada 418 otizm olgusu saptamış. Bunu 0.07 ile çarptığınızda yaklaşık 540’ta 1’e tekabül eder. Bu da, kızamıktan 10.000’de 1’lik ölme şansından tam 18.5 kat yüksek bir risk oranıdır.

4) Hviid ve ark.’nın araştırmasında yer alan az sayıdaki aşısız (MMR/KKK almamış) çocuk grubunun otizm riski olağandışı yüksek çıkıyor.

Araştırma, aşılanma durumundan bağımsız olarak hangi çocukların otizme önceden yatkınlık taşıdığını ortaya çıkarabilmek için “hastalık risk faktörü” hesaplaması yapıyor. Aşılı grupta 625.842 kişiden 61.296’sının (%10’unun) puanı yüksek risk gösteriyor.  Buna mukabil, çalışmaya alınmış 31.619 aşısız çocuğun 4.465’inin (%14’ünün) puanı yüksek çıkıyor, yani aşılı grubtakilerin 1.4 katı fazla çocuk var otizm riski yüksek olan.

Şekil 3’e göre, çalışmaya yalnız otizm riski çok düşük seyredenler alındığında RR (rölatif risk) 0.93 (GA 0.74 – 1.16) çıkıyor, bu da bu çalışmaya göre otizm riski çok düşük seyreden çocuklarda aşının otizmi riskini 0.16 kat artırma ihtimalini ortaya koyuyor. Otizm riski çok düşük olan aşılanmamış [sadece MMR/KKK almamış] çocuklarda ise bu araştırmaya göre her 7.590 çocuktan 91’inde otizm görülmüş. Bunu 0.16 ile çarparsanız 520’de 1 eder. Kızamıktan 10.000’de 1’lik ölüm riskiyle kıyaslandığında 19 kat yüksek olduğunu görüyoruz.

5) Hviid ve ark.’nın çalışmasında “aşısız” grubuna alınmış çocukların ağırlıklı kısmı aşılanmaya başlayıp daha sonra bırakmış çocuklar. 

MMR/KKK aşısını olmamış 31.619 denekten 26.890’ı (%85’i) daha önce başka bir aşı olup sonrasında MMR/KKK aşısını yaptırmama kararı almış olanlardan olşuyor. Araştırma, bu çocukların önemli bölümünün KKK’yı önceki bir aşıda yaşamış oldukları ağır bir reaksiyondan dolayı olmamış olabileceklerini, yahut aşılanmaya kontraendikasyon sayılabilecek bir sağlık sorunu nedeniyle aşıyı geri çevirmiş olabileceklerini göz ardı etmiyor. Şekil 3’e göre, araştırmaya yalnız DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmamışlar alındığında RR değeri 1.09 (GA, 0.77 – 1.56) çıkıyor ve araştırma yine,  KKK aşısının DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmamış çocuklarda otizm riskini 0.56 kat artırdığını gösteriyor.  DTaB-IPA/Hib aşısını olmamış “aşısız” [KKK aşısını olmamış] çocuklar arasında araştırma 4.729 kişide 64 otizm vakası bulmuş. Bunu 0.56 ile çarptığınızda 130’da 1 eder. Demek ki kızamıktan 10.000’de 1’lik ölüm riskinden 77 kat fazlaymış risk.

Sonuç
Hviid ve arkadaşlarının çalışması MMR/KKK aşısının her 100 kişide 1 otizm vakasına yol açmadığı yönünde güçlü kanıt ortaya koymuşsa da, MMR/KKK’nın 10.000’de 1’lik oranın (kızamık vaka/ölüm oranının) üstünde otizm vakası yaratmadığına dair herhangi bir kanıt sunmuyor. Bilakis, bu çalışmaya göre MMR/KKK aşısının total kohortta her 3.000 çocukta 1’inde, otizm için düşük risk grubunda yer alan çocukların her 520’sinin 1’inde ve son olarak da, önceden DTaB-IPA/Hib karma aşısını olmuş olanlar arasında her 130 çocuktan 1’inde otizme yol açma ihtimali olduğu gözüküyor.


Kullanılan Terimler

aHR: Autism hazard ratio / Otizm tehlikesi oranı
CI / GA: Confidence interval / Güven Aralığı
DTaB-IPA/Hib: Difteri, tetanoz, hücresiz boğmaca – inaktive polio virüsü/Hemofilus influenza tip B
MMR / KKK: Kızamık, kabakulak, kızamıkçık
RR: Rölatif risk
SD / SS: Standard deviation / Standart sapma


Kaynakça

1. Hviid A, Hansen JV, Frisch M, Melbye M. Measles, mumps, rubella vaccination and autism: a nationwide cohort study. Ann Intern Med. 2019 Apr 16;170(8):513-20.
2. Physicians for Informed Consent. Measles – vaccine risk statement (VRS). Aralık 2017.

PIC grubuna üye hekimlerden kızamık enfeksiyonu ile MMR / KKK aşısına risk kıyaslamasını görmek için buraya tıklayınız.


2.

Bir bilimadamınca Danimarka’dan çıkan son MMR / KKK araştırmasının kusurları nasıl ortaya konulmuş, hep birlikte bakıyoruz.

Biyokimyager Brian S. Hooker

Hviid ve ark.’nın 2019 tarihli ve Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK aşısı araştırması “Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Aşılaması ve Otizm: Ülke Genelinde Yapılmış Kohort Araştırması”, kesin sonuçlar ortaya koymaktan ziyade akıllarda fazlasıyla mühim soru işaretleri bırakan bir çalışma.

Çalışma yazarları yayınlarının “MMR / KKK aşılamasının otizm riskini artırmadığı, duyarlı çocuklarda otizmi tetiklemediği ve aşılama sonrasında otizm vaka öbeklenmelerine yol açmadığı yönünde güçlü kanıtlar ortaya koyduğu”nu öne sürmekte.

Maalesef ortaya koydukları kanıtlarca desteklenmeyen, haddinden fazla iddialı bir önerme bu. Çıkarmış oldukları sonuçların doğruluğunu şüpheye düşüren sekiz hayati yanlışı barındırmakta bu araştırma.

1. Çalışma örneklemine alınmamış çocuklar sözkonusu:

Göze çarpan en önemli sorun, otizmlilerin çalışma veri kümesindeki düşük temsili. Çalışma yazarları ülke genelinde Danimarkalı anneden dünyaya gelmiş çocukların nüfus kayıtlarını kullanmış olduğundan, çalışmalarındaki otizm insidansının şu an Danimarka için açıklanmış olan %1.65 olmasını bekliyoruz (Schendel et al. 2018, JAMA). Oysa Hviid ve ark.’nın yayınındaki örneklem %0.98’lik otizm insidansı yansıtıyor, bu da yaklaşık 4.400 otistik çocuk çalışmaya alınmamış demek. Yazarların aradaki bu farka dair herhangi bir açıklaması yok yayınlarında.

2. Çalışmaya dahil edilmiş çocukların önemli kısmı otizm teşhisi alamayacak yaşta:

Otizm insidansına dair rakamların birbirini tutmamasının nedeni büyük ihtimalle Hviid ve ark.’nın çalışmaya dahil ettikleri kohortun yaşça fazla küçük olması dolayısıyla henüz otizm teşhisi taşımayanlardan oluşması. Araştırmadaki örneklemin yaş ortalaması 8.64, standart sapma da 3.48 yıl. Danimarka’da otizm tanısı alma yaşının ortalaması ise 2.86 yıllık standart sapmayla 7.22 olarak verilmiş. Tanı alma yaşının standart bir çan eğrisini takip ettiğini varsayarsak, araştırmaya alınanların %31.5’inin henüz otizm tanısı alamayacak kadar küçük olduğu anlaşılır. Analizde eksik kalmış fazladan 3.400 vaka anlamına gelen bu durum, MMR / KKK aşısı ile otizm arasında ilinti bulunamamasına neden olacak şekilde çalışmaya bias (taraflılık hatası) katmış oluyor.

3. Genetik durum nedeniyle oluşmuş otizm vakaları örneklemden ayıklanmamış:

Ayrıca, genetik ko-morbidite (eşlikçi hastalık) tanısı olan ve 1 yaşından sonra bunun otizm tanısıyla sonuçlanacağı bilinen bireyler “sansür” yemiş; yani sadece tanı alınıncaya dek takip edilmiş bu vakalar çalışmadan çıkarılmamış. Yani bu aslında çoğu genetik sorun nedeniyle otistik kalmış bireyler de araştırma örnekleminden sayılmış. Oysa bunlar, araştırma örneklemine alınmaması gereken olgular.

4. İki (2) ayrı MMR / KKK aşısı kullanımı:

Çalışma kapsamında iki farklı MMR / KKK aşısı kullanımı sözkonusu. 2000’den 2007’ye kadar Danimarka GlaxoSmithKline’ın Prolix® formülasyonunu, 2008’den 2013’e kadar da Merck’ün MMR®II formülasyonunu kullanıyor. Prolix®’teki kızamık suşu Schwarz iken, MMR®II’daki Ender’in Edmonston’ı. Merck formülasyonlu aşıyı olmuş çocuklar henüz otizm teşhisi dahi alamayacak yaştalar, tarihlere bakılacak olursa aralarından en büyükleri bile çalışmanın yapıldığı dönemde en fazla 6 yaşındalar. Bu çalışmaya bakıp ABD gibi (çalışma dönemi boyunca) salt Merck formülasyonlu aşı kullanan ülkelerle kıyaslama yapmaya kalkacaksanız, bu ayrıntı önem kazanıyor.

5. “Doz etkisi” hesaba katılmıyor:

Tüm bunların yanısıra, Danimarka’da çocuklara vurulacak 2. doz MMR’ın yaşı 2008 yılında 12. yaştan 4’e çekiliyor. Bu da, 2004 sonrası doğan çocukların ortalama otizm tanısı alma yaşına kadar 2, daha büyük çocukların ise yalnız 1 doz MMR / KKK aşısı almaları demek. Şayet MMR / KKK aşısının kaç kez vurulduğunun otizm gelişip gelişmemesinde herhangi bir rolü (etkisi) varsa (diyelim iki doz MMR / KKK almanın otizmle nedensel ilişkisi varsa / 2 doz MMR otizme yol açıyorsa), bunu bu araştırma örneklemine bakıp bulamazsınız ve yine, bu durum sonuçların hatalı şekilde arada ilişki bulmayacak şekilde çarpıtılmasına (bias) yol açmakta.

6. Araştırmada kullanılan istatistiksel metod, otizm teşhisini gecikmeli almış çocukları yakalamaktan aciz:

Çalışma yazarları şeffaf bir biçimde açıklamadıkları bir istatistiksel metod kullanarak, otizm tanısı almada MMR / KKK aşısını olduktan sonraki “insan yılı”nın hesaba katıldığı bir yöntemle çalışıyor, ancak böyle yapıldığında aşının birinci dozundan kısa süre sonra otizm teşhisi almış olanlar yakalanıp, teşhisi daha geç gelmiş çocuklar kaçırılmış oluyor. Böyle bir yöntemle çalışmanın izah edilebilir tarafı yok, zira popülasyondan popülasyona otizm tanısı alma yaşı sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik, otizm belirtilerinin ağırlığı ve benzeri pekçok etmene göre değişiklik gösteriyor. Bilindiği gibi bu, hastalık etmeniyle temastan hemen kısa süre sonra enfeksiyonel hastalığın (örneğin su çiçeği) ortaya çıktığı enfeksiyon hastalık epidemiyolojisinden “ödünç alınmış” bir yöntem. Lakin aşılama sonrasında doğru tanının yıllar sonra bile gelebileceği kronik bir sekel çalışılırken bu yöntemin hiçbir şekilde işi olamaz.

7. Otizmli çocukların aşılı erkek kardeşleri arasında otizm daha fazla görülüyor:

Çalışmanın ek bölümünde verili Şekil 2’de, aşılı grupta yer alan ve otistik kardeşe sahip erkek çocuklarda otizm insidansının yüksek olması dikkate değer bir durum. “Hayatta kalma eğrisi”nin sonuna doğru gözlemlenen artış, (otistik kardeşe sahip olup da) MMR / KKK ile aşılanmış erkek çocuklarda otizmin, MMR / KKK aşısını olmamış olanlara göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Aradaki fark istatistiksel mana taşımayacak denli küçük gözüküyor, ancak bunun da nedeni analize alınmış bu altkümedeki oğlan çocuklarının sayıca çok az olmasıyla açıklanabilir.

Çalışmanın yazarları ayrıca CDC’nin 2004 tarihli Destefano ve ark.’nın yayınına atıfta bulunmuş, ancak aslında bu, MMR / KKK aşısını olma yaşıyla otizm insidansı arasında istatistiksel olarak manalı ilişki bulmuş bir çalışmadır. American Physicians and Surgeons dergisinde yayımlanmış çalışmada CDC’ye ait veriler yeniden analiz edilmek suretiyle bu konu aktarılmıştır (Hooker, 2018).

8. Çalışma yazarlarının çıkar çatışmaları

Çalışmayı yürüten üç kişinin de Danimarka’daki Statens Serum Institut adlı kar-amaçlı aşı üreticisi firmanın çalışanı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Dahası, bu araştırmada bir de Novo Nordisk vakfınca verilen hibe kullanılmıştır. Novo Nordisk, Danimarka’daki çokuluslu bir ilaç şirketidir. Bunlar ziyadesiyle ciddi çıkar ilişkileridir.

Çalışma baş yazarı Anders Hviid, 2002 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK otizm çalışmasının da ikinci yazarı idi (Madsen et al. 2002). Bahsi geçen bu çalışma, araştırmacıların çalışmayı tamamlamak için gerekli etik onayı hiçbir zaman almamış olmalarına rağmen bitirilip yayına verilmiştir. Bu konuyla ilgili detaylı analiz Children’s Health Defense websitesinden görülebilir.

Tüm bu sorunlara sahip böyle bir araştırma, MMR / KKK aşısının otizme yol açmadığına dair kanıt sayılamaz.

Vitamingiller’den Ekleme:
Çalışmayı yayınlayan dergi editörlerinin bildirimini yaptığı, endüstri ile menfaat ihtilafı yaratan ilişkileri ise şöyle:




Merck’ün MMR aşısı tarihe mi karışıyor?

Merck’ün MMR aşısı tarihe mi karışıyor?

Merck’ün aşısı global pazarda yerini GSK‘nın yeni kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısına bırakmaya hazırlanırken, aşının türlü başarısızlıklarını, yol açtığı yığınla sakatlık (Otizm dahil) ve ölümü ve tabii daha ilk başta onay sürecinde Amerikan FDA’inin görevi ihmal suçu işlemiş olduğu ve bu aşının ortada doğru dürüst bir güvenlik deneyi dahi olmadan global pazara dayatılmasının önünün açıldığı gibi gerçekler ifşa oldukça, gözümüze birden Kongo’daki, Samoa’daki (ama Tonga’daki değil!) kızamık salgınları sokuluyor ve endüstrinin büyük bir titizlikle hazırlamış olduğu toplumu ayrıştırıcı ve aşıların zorunlu hale getirilebilmesine zemin hazırlayıcı dezenformasyonu bakın hangi kalemlerce toplum bilincine zerk ediliyor:

Karasu hakikaten eksiksiz bir “aşı-karşıtı düşmanlığı” metni hazırlamış, Pharma’nın hayalet kalemleri olsa ancak bu kadarını yazabilirlerdi herhalde 😉

Bu biraz fazla başarılı (!) dezenformasyon çalışması örneğini bırakıp rotamızı hemen gerçeklere çevirelim:

KABAKULAK VİRÜSÜ EVRİLİYORAŞI ETKİSİZ & ÇARESİZ

2007- Yeni(!) fenomen: Vaccine-induced pathogen strain replacement”, yani aşılama programları ile oluşturulan doğal seçilim baskısı yüzünden, insanda hastalık yapma kabiliyetine sahip patojen (mikrop/virüs/bakteri) suşları (alttipleri) arasında iktidarın el değiştirmesi olayı. Aşılar “perfect”, yani vurulduğu her insanı mikrobun bütün tiplerine karşı %100 koruyacak dahi olsa aynı fenomene yol açıyor, kaçış yok. Siz hangi tipini hedef alıp vurursanız, bir diğer tipi baskın hale geçip sizi daha beter hasta ediyor.

Adaptasyon üstadı mikrop dünyasını çelimsiz aşıları ile alt edebileceğini, ortadan kaldırabileceğini gerçekten düşünebiliyor insanoğlu, alın size Aşil’in topuğu… İnsanlığın bu gözkarartıcı kibridir aslında en büyük ve sonunu getirecek olan zaafı.

İnek memesinden cerahat toplayan Jenner’dan beri süregelen, 200 yıllık yanlıştır aşı çılgınlığı. Bilim ise çoktan bu yanlışı ortaya koymuş olduğuna göre, yanlışta ısrarcı olunmasının ve hatta zorla dayatılmaya çalışılmasının ardında başka sebepler olmalı, zira bu işin hayır getirmeyeceğini bilim söylüyor, biz değil.

2012 – ABD’de (ve gelişmiş dünya ülkelerinde) kızamık aşısını tekelinde bulunduran, aşısı MMR’ın (KKK/kızamık-kabakulak-kızamıkçık) otizm ile bağıntısını gizlemede işbirliği yaptığı dönemin CDC şefini daha sonra işe alarak ödüllendiren Merck ilaç firmasının, MMR aşısının ABD lisansını elinde tutabilmesi için gerekli kabakulak özelinde %95 etkinlik (serokonversiyon) değerini yakalayabilmek için kan örneklerine deney tavşanlarının kanından antikor katmak suretiyle hile yapılmış olduğu ve Amerikan devleti ve tüketici bu şekilde yanıltılarak suç işlenmiş olduğu için, bu suça iştirak etmeyen istemeyen iki Merck viroloğu firmayı dava ediyor. 2020’ye gireceğimiz şu günler, davanın Merck aleyhine sonuçlanmasının beklendiği günler esasen.

Sayın Karasu da eminiz biliyordur ve gözleri yaşlı şekilde aktaracaktır köşesinden ama, ABD’de hemen her sene binlerce kabakulak vakası ortaya çıkıyor. Üstelik bunlar ağırlıklı olarak enfeksiyonun riskli olduğu ergenlik ve yetişkinlik dönemindekilerde olmasına (ve üniversite yahut askerlik döneminde kabakulak geçirenler devletin önerdiği 2 ve bazen üniversite girişte de olmak üzere 3 doz kabakulak (Merck/MMR) aşısını almış olanlar olmasına) rağmen medya sadece 3-5 kişilik kızamık vakalarını dünyanın sonu gelmişçesine bir havada duyuruyor. Medyanın amansız algı operasyonlarının yardımıyla MMR’ın başarısızlığı ve yarattığı tehlike böylelikle kamuoyunun gözünden kaçırılmış oluyor.

KAYNAK

2015 Temmuz – Aşı üreticilerinin ve halk sağlığı çalışanlarının daha ancak yeni farkına varabildiği “Aşıyla mikropta suş değişimine yol açma” [“vaccine-induced strain replacement”] fenomeni çok ciddi sonuçları olan bir durum. Şu anda nasıl yoğun antibiyotik kullanımına bağlı, bilinen hiçbir ilaç tedavisine yanıt vermeyen “süpermikroplar” ortaya çıkarılmış ise, ortaya konulan yeni araştırmalar aynen “aşılamanın…” da “konakları patojenin bir veya iki tipine karşı dirençli hale getirdiğinde mikrobun alttipleri arasındaki seçilim yarışını kırbaçlayıp değişime uğrattığını, bunun da ortaya baskın hale geçmiş yeni patojen suşlarını (alttiplerini) çıkardığını” söylüyor.

https://journals.plos.org/plosbiology/article?id=10.1371/journal.pbio.1002198

PLOS Biology dergisinde 2015 Temmuz‘unda yayımlanmış bir diğer çalışma ile bu fenomen doğrulanıyor. Amerikan ve İngiliz akademisyenler tavuklarda Marek hastalığına yol açan bir herpes virüsünün değişik alttipleri ile deneylere başlıyor. Eskinin bu herhangi bir tehlike oluşturmayan hastalığı son 60 yıl içinde evrilerek, sinirlere saldırıp felç eden ve yaygın tümör oluşumuna neden olan ölümcül bir hastalığa dönüşüyor.

Çalışmada, hastalığa karşı aşılanmış tavukların etraftaki aşısız tavuklara virüs bulaştırdığı [shedding] ve bu yolla enfekte olmuş aşısız tavukların öldüğü gözlemleniyor.

Çalışmanın başyazarı Penn Devlet Üniversitesi’nden profesör Andrew Read, insan hastalıklarına karşı kullanılan aşılarda da bu tür “sızıntı”lar oluyorsa [‘leaky vaccines’ olarak nitelendiriyor bunları], patojenlerin evrimleşmeye giderek ortaya çok daha virülan (hastalık oluşturma kabiliyeti çok daha yüksek) tiplerinin çıkabileceğini söylüyor. Kısa bir literatür incelemesiyle ve özellikle de son kızamık salgınlarına bakılarak, Prof. Read’in bu öngörüsünün bugün aşı uygulanan hemen hemen bütün virüs ve bakteriyel enfeksiyonel hastalıklar için doğrulanmış durumda olduğu görülebilir. Kaynak: PubMed.

KAYNAK

2015 Ağustos – Kabakulak aşısına ait virüsün “genetik kararsızlığı” bir kez daha teyit ediliyor. Aşı üretiminde kullanılan hayvan hücreleri değiştikçe, RNA virüsü olan kabakulak virüsünün genlerinde ‘sapma’ / ‘kayma’ (drift) meydana geliyor. O yüzden de bir aşı partisinden diğerine, meydana gelen ağır aşı reaksiyonları arasında da büyük farklılıklar gözlemleniyor. Bir çeşit talih oyunu yani… Ama “bilimsel” versiyonu. Biz buna ‘pabucu yarım Jenner bilimi’ diyoruz 🙂

ABD’nin Arkansas şehrinde hemen 2016 Ağustosu’nda meydana gelen ve çoğunluğu aşılı kimseler arasında başgösteren 1600 kişilik kabakulak salgınında halk sağlığı yetkilileri aşının (Merck’ün MMR’ının) kabakulak virüsünün gelişen yeni tiplerine karşı korumadığını itiraf etmek zorunda kalıyor.

Merak edenler için: GSK, Merck ve Bill Gates’in hamisi olduğu Hintli firmanın kabakulak aşıları da Jeryl Lynn tipi kabakulak virüsü kullanır.

Bu kabakulak kompanentiydi aşının. Ve koruyucu etkinliğinin değerlendirmesiydi…

Peki ama bu MMR (KKK) aşısı nasıl vücut bulmuş, hangi güvenlik deneylerinden geçerek FDA karşısına çıkmış ve FDA tam olarak hangi çalışmalara bakarak ruhsat vermiş?

İDARİ KURUMLARIN BÜYÜK İHMALİ VE KLİNİK DENEYİ YAPILMADAN PİYASAYA ÇIKMIŞ MMR (KKK) AŞISI

Merck’ün tüm dünyada olduğu gibi şu an Türkiye’de de kullanılmakta olan MMR (KKK) aşısının birtek ‘tekli’ bileşenlerinin klinik deneylerinin olduğunu, bunlar birleştirilip tek bir karma aşı haline getirildiğinde etkisinin ne olduğuna dair neredeyse hiç çalışma olmadığını biliyor muyduk?

Öğrenelim:

MMR II aşısının prospektüsüne baktığınızda pekçok çalışmaya atıf görüyorsunuz, nevar ki bunların HEPSİ aşının tekli bileşenleri üzerinde yapılmış çalışmalar. Ve elbette hemen her aşıda olduğu gibi çalışmaların ana hedefi “etkinlik”, yani aşının vücutta ürettiği antikor seviyesine bakmak, güvenlik ve ortaya çıkan yan etki ve ölümler hep ikinci planda.

Tekli kızamık, tekli kızamıkçık, tekli kabakulak aşılarının koruyucu etkinliklerinin (oluşturdukları antikor yanıtının) çalışıldığı münferit deneyler kaynak olarak gösterilmiş.

Karma aşı (KKK) vurularak yürütülmüş tek bir çalışmaya rastlıyoruz prospektüste, fakat bunun da referansı yok?!

11 aylıktan 7 yaşa kadar topu topu 284 çocuğa MMR II aşısı vuruluyor, bunların da %1 ila 5’i dışındaki hepsinin virüslere karşı antikor ürettikleri, aşının da genel itibarıyla fena tolere edilmediği (yani aşırı bir zarar ziyan oluşturmadığı) bildiriliyor. [Fakat tabii “aşı bilmi”nde, aşılama sonrası çocuk ölse dahi bunun aşıyla ilişkisi hiçbir zaman olmuyor, onun notunu da düşelim.]


Efendim buraya kadar okuduklarımız “normal” mi, onu irdeleyelim.

Birincisi, fazlar halinde yürütülen klinik deneylerde (yani insan deneylerinde) çalışmaya alınan kişi sayısının gitgide artmasını beklersiniz. 1. fazda ürünü 20-100 sağlıklı gönüllüde denersiniz. 2. fazda ise hedef pazardan seçilmiş 100-300 gönüllüde denenir artık ürün. Son aşamada ise, ürünü toplumun hangi kesimine yönelik olarak çıkaracaksanız o gruptan 300-3000 arasında gönüllüyle bitirirsiniz çalışmayı. O yüzden, siz dünya genelinde yüzmilyonlarca çocuğa vuracağınız bir aşı çıkarıyorsanız piyasaya, bunun kesinlikle 1’den fazla klinik deneyi olmalı, o deneyde de kişi sayısı 200-300’de kalmamalı.

Bir yanlışlık vardır, kesinlikle tek deneyle çıkmamıştır bu aşı, dünyada bunca ülke takvimine alıyor, hiçbiri mi fark etmedi, hepsi birbirinden “uzman”, “ehil”, “çalışkan”…. doktorlar hele, böyle bir detayı gözden kaçırmış olabilir mi?

Eh hadi o zaman araştırmaya devam edelim, bari gidelim Merck’ün websitesine bakalım, işin aslı neymiş görelim dediğimizde, burada da aynı deneyden bahsedildiğini görüyoruz. Peki ama nerede referans, nereden girip bulacağız biz bu deneyi de diğerleri gibi vardıkları sonuçları inceleyebileceğiz derseniz eliniz boş kalıyor. Burada da hiçbir referans yok?!

Peki ama bu aşıyı ülke takvimine alan idari kurumlar, bunlara danışmanlık hizmeti veren “bilim kurulları”, aşı çalışma grupları katılımcıları ve nihayetinde doktorlar neye dayanarak bize bu aşının son derece güvenli olduğuna dair teminat verebiliyor?

Evet, ICAN Derneği ve Robert F. Kennedy, Amerikan FDA’ine yasal başvuruda bulunarak Merck’ün MMR (KKK) aşısını hangi güvenlik deneyleri temelinde ruhsatlandırmış olduğunu sormak zorunda kalıyor, zira bu bahsi edilen deneylere hiçbir şekilde ulaşılamıyor?!

2019 Nisan’ında ellerine geçen sonuçlar çok çarpıcı:

• Tüm dünyada yüz milyonlarca çocuğa vurulacak bu aşı için firma toplamı 1000’i bulmayan denek üzerinde 8 küçük klinik deney yürütmüş ve bu deneylerde piyasaya çıkartılacak aşı, yani MMR’ı vurdukları toplam çocuk sayısı 342. Aşının sadece 342 çocuktaki etkisine bakılarak verilmiş yani ruhsat!
• Enjeksiyon sonrası ‘yan etki’ izlem süresi 42 günle sınırlı tutulmuş!
• Yürütülen 8 deneyde de katılımcıların yarısından fazlası(!) yahut kapsamlı bölümünde mide-bağırsak rahatsızlıkları ve üst solunum yolları enfeksiyonları görülmüş.
• Ortaya çıkan istenmeyen etkilerin tümü için ‘başka virüsler’ şeklinde jenerik bir tanımlama kullanılmış ve bunlar aşı ruhsatlandırma sürecinde değerlendirme dışı bırakılmış.
• MMR’ın etkisinin karşılaştırıldığı ‘kontrol grubu’ndan kimse gerçek plasebo (salin su gibi vücutta biyolojik etki yaratmayacak bir madde) almamış, onun yerine MMR aşısını tekli kızamıkçık, yahut birleştirilmiş kızamık ve kızamıkçık aşılarıyla karşılaştırmışlar!

MMR aşısının Otizmle bağıntısı, Dr. Andrew Wakefield’ın bundan 20 sene önce işaret ettiği mide-bağırsak sorunları ve Otizm patogenezi arasındaki bağıntı, solunum yolları enfeksiyonu olan kızamık için vurduğunuz aşının insanların yarısından fazlasında aynen solunum yolları enfeksiyonuna yol açması….

Dünyada hiçbir ilaç için kabul ettiremeyeceğiniz, “plasebosuz” deneylerden geçen aşıların peynir ekmek gibi global popülasyona dağıtılması…

Aşı vücutta nelere yol açıyor diye görmek için 42 günün yeterli görülmesi?!

Aşı deneylerine katılacak çocukları seçerken sağlık kontrolünden geçmiş, hiçbir sağlık sorunu bulunmadığı bilinenler alınırken, her türlü veri tahrifatını yapabileceğin, tamamen kendi kontrolündeki deneylerin yan etki izleminin bir de 42 günle sınırlı tutulması, sonra bu 3-5 sapasağlam çocukta denenmiş “şey”lerin, türlü sağlık sorunlarından mustarip yüzmilyonlara “güvenlidir” diye vurulması?!


Sözün bittiği yerdeyiz…

Yapılmamış “güvenlik deneyi” aynen çocuklarımız üzerinde yapılıyor, olan o!
Test edilmemiş bu biyolojik ürünler için çocukların herbiri kobay.

Aşı FDA tarafından ruhsatlandırıldıktan sonra, genel popülasyonda yarattığı türlü ağır sorunlar bir bir prospektüse eklenmeye başlıyor. Bunlar kabul etmek zorunda kaldıkları “yan etki”ler. Bir de koca bir spektrum dolusu Otizmli çocuk var, hani o deneylerinde görüp de gizledikleri mide-bağırsak rahatsızlıkları hepsinde olan.

Henoch-Schonlein Purpura, bebekte akut hemorajik ödem, transvers miyelit [hani eskiden ismine polio (çocuk felci) dedikleri tanı klasmanlarından yalnızca biri], yürüme güçlüğü, ADEM (akut disemine ensefalomiyelit), epididimitis . . . hep bu deneysel aşılar genel popülasyonda vurulmaya başlandıktan sonra inkar edilemez boyutlara ulaştığında “yan etki” listesine girmeye hak kazanmış sorunlardan.

KAYNAK

FDA, CDC, HHS (Amerikan Sağlık Bakanlığı)… Hepsi şu an stresli günler geçiriyor zira Kennedy ve ICAN derneği bugüne kadar sakladıkları bütün resmi belgeleri yasal yoldan bir bir ele geçiriyor. İlaç şirketlerine 1986’da aşıları için sağladıkları kanuni güvenceyi ortadan kaldıracak asıl hamleye hazırlık var, biliyorlar.

O yüzden, bu davalar peşpeşe gelmeden bütün eyaletlerde kimvurduya getirip aşıları tümüyle ve sırf çocuklar değil tüm nüfusa zorunlu hale getirmek için sadece 2019’da 200’u aşkın yasa teklifi eyalet meclislerinde görüşmeye alındı ABD’de. Samoa kızamık salgınının bütün bu gelişmeler arasında son perdeden haber edilmesi, prototip olarak seçtikleri kukla devlette geçirdikleri medikal sıkıyönetim yasalarını gizlemeye gerek bile görmeden tüm dünya için öngördükleri mesajını vermeleri… Boşuna değil elbette.

Ve…
Satranç tahtasında bu şekilde karşılıklı hamleler yapılırken Türkiye’de GSK’nın aşısı devreye girdi bile 🙂

Piyasaya çıktıktan sonraki deneyinin biryerlerde yapılması lazım tabii, Türkiye neden olmasın? GSK’yla “duygusal” bağlarımız çok güçlü ne de olsa.

Peki… GSK’nın yeni MMR aşısı klinik deneylerinde hangi aşıyla karşılaştırılarak güvenli(!) ilan edilmiş dersiniz?

Merck’ün bu bahsettiğimiz MMR II aşısıyla!

Şimdi…

Bu noktada umuyoruz ülkenin aklı başında hukukçuları, doktorları, bilimadamları, gazetecileri bu akılalmaz ve affı da mümkün olmayan ihmal ve suçların Türkiye’deki sorumlularının ve bunların işbirlikçilerinin kanun önünde hesap vermesi için gerekli girişimlerde bulunur.

Anne-babalar…

Lütfen kimseye güvenmeyin ve çocuğunuzun sağlığı ile ilgili alınacak her türlü kararda kendi araştırmanızı yapın, haklarınızı bilin, çocuğunuzu koruyun.

Sağlıkla,

a.


Aşıların Emniyet Sorunu ve Bağışıklanma: Eleştiriler Nasıl Bastırılıyor, Bilimsel Kanıtlar Nasıl Gömülüyor

Aşıların Emniyet Sorunu ve Bağışıklanma: Eleştiriler Nasıl Bastırılıyor, Bilimsel Kanıtlar Nasıl Gömülüyor

Geçtiğimiz yıl süresince Silikon Vadisi’nin internet devleri ve popüler sosyal medya platformlarının, CDC’nin aşı politikalarını sorgulayıp hatalı yönlerini gösteren bireysel sesleri ve internet sitelerini yasaklama ve sansürlemeye yönelik adımlarla tıbbi aklıselime karşı girişmiş oldukları kasti saldırılara şahit olduk. Geçtiğimiz Mart ayında Amerikan Tıp Birliği’nin (AMA) CEO’su James Madara Amazon, Facebook, Google, Pinterest, Twitter ve YouTube yöneticilerine şahsen yazarak kendilerine “kullanıcılarının ailelerinin sağlığı ile ilgili olarak bilgiye dayalı kararlar alabilmesi için aşılar hakkında bilimsel geçerliliğe sahip bilgilere erişimlerini sağlamakla mükellefsiniz ve bunun gereğini yapmalısınız” mesajını vermiştir. Madara’nın mektubunda ayrıca şu ifadeler yer almıştır: “Ayrıca, kullanıcıların aşılar hakkında zamanlı bir şekilde doğru ve bilimsel geçerliliği olan bilgilere erişebilmelerini sağlamak üzere gerekli tüm adımları atacağınıza dair kamuoyunu derhal bilgilendirmenizi talep ediyoruz.” AMA’nın verilecek “geçerli bilgi” den kastı elbette aşıların tamamen emniyetli ve hastalığa karşı koruyucu olduğu, enfeksiyon hastalıklarına karşı da insanlığın elindeki tek araç olduğu.   

2015’te AMA, aşılanmaya karşı dini ve felsefi ret haklarının kaldırılmasını desteklediği yönünde kamuoyu açıklaması yapmıştı. O nedenle, birliğin kendi Davranış ve Etik Kuralları beyannamesinde “Hasta otonomisi, hastayı bilgilendirerek rızasını alma (aydınlatılmış onam) prensibinin özünü oluşturan ahlaki etkendir”, açıklamasını görmek bizler için şaşırtıcı oluyor. Belli ki AMA bu konuda çifte standart uyguluyor, fakat birliği uzun yıllardır eleştirenler zaten bu kurumun halkın çıkarlarını temsil ettiğini filan düşünmüyor. Aksine, onyıllardır iş dünyasının çıkarlarına aykırı tek adım atmamış olan bu kurum diğer yandan ucu Washington’da olan siyasi iplerin de tutsağı konumunda. Ve AMA şimdi yeniden, federal hükümetin aşı polis devleti yaratma çalışmalarında ellerine verilen repliği papağan misali tekrarlamak üzere sahnedeki yerini almış durumda

Demokrat Parti milletvekili Adam Schiff de bundan bir ay önce Facebook ve Google CEO’larına yazarak benzer taleplerde bulunmuştu. Kendileriyle bu şekilde iletişime geçilen tüm şirketler şu anda AMA’in isteğine uygun şekilde aşı-karşıtı içeriği internetten silmek ve aşılar ne kadar da emniyetlidir putunu dikmek üzere harekete geçmiş durumdalar. Amerikan Pediyatri Akademisi de “aşı hakkında internette yayılan mezenformasyon (yanlış bilgilendirme)”a karşı Silikon Vadisi’nin teknoloji şirketlerini göreve davet etmişti. Gün geçtikçe daha fazla internet sitesi ve basın organının da bu aşı karavanına katıldığını görüyoruz. Bu hafta Huffington Post gazetesi, yazarlarından aşı emniyetini ve işe yarayıp yaramadığını sorgulayanların bugüne kadar yayımlanmış bütün yazıları silerek işle başladı. New York Times ve Washington Post gibi ülkenin en önde gelen gazeteleri, büyük televizyon kanalları, AlterNet ve internet üzerinden yayın yapan Mother Jones gibi liberal dergi ve siteler hep CDC’nin borazanlığını yaparak aşıdan dolayı çocukları sakatlanmış ebeveynleri alaya almakta ve aşı ret hakkından faydalanan çocukları yanlış bir şekilde halk sağlığı düşmanı olmakla suçlamaktalar.

Yaratılan bu çılgın aşı sevdasının yükselttiği adrenalinden payını halka açık kitle fonlama siteleri bile almışa benziyor. Birkaç ay önce İndiegogo bundan böyle aşı-karşıtı projeler için para toplanmasına veya şirketin kendi deyimiyle gayribilimsel “sağlık kampanyaları”na izin vermeyeceğini açıkladı. Geçtiğimiz sene, çocuğu aşıdan sakat kalmış ve otizm geliştirmiş ebeveynlerin hikayelerinin anlatıldığı Vaxxed 2 adlı belgesel Indiegogo sitesi aracılığı ile $86,000’ın üzerinde para toplamıştı. Çok geçmeden, GoFundMe sitesi de aşı-karşıtı içeriği yasakladığını açıkladı.

CNN Business kanalının yayımladığı, Vaxxed (Aşılı) ve We Don’t Vaccinate! (Aşı Olmuyoruz!) adlı filmlere Amazon Prime Video bölümünde yer verdiği için Amazon şirketini alaya aldığı programın ardından şirket derhal bu filmleri yayından kaldırıverdi. Kısa süre önce de YouTube’ın rakibi Vimeo, ABD Yargıtay’ının Bruesewitz vs. Wyeth davasında (davacı Bruesewitz, davalı Wyeth ilaç şirketi) verdiği aşılar “kaçınılmaz olarak güvenli değildir” kararını destekler yöndeki bilimsel kanıtları ortaya koyan videoları kanalından temizleyeceğini beyan etti. Vimeo’nun avukatı Michael Cheah, şirket adına kaleme aldığı beyanatta şöyle söylüyordu: “Aşıların güvenli olmadığı şeklindeki hiçbir doğruluk payı olmayan iddialar bugün içinden geçmekte olduğumuz halk sağlığı krizinin baş müsebbibidir.” İlginçtir, Vimeo internet tarafsızlığının sıkı savunucularından olan bir şirket ve Trump’ın FCC’sini [federal komünikasyon komisyonunu] 2015 yılının nötralite (tarafsızlık) kanunlarını feshetmeye kalktığı için geçtiğimiz sene dava da etmiş bir şirket. Görünüşe göre Vimeo’nun konuşma özgürlüğü savunucusuyum diye yarattığı persona sırf görüntüden ibaret.

Aklı başında ve mantıklı düşünebilen her insanı durup bu federal sağlık kurumlarının aşıların güvenlik ve etknliği ile ilgili ortaya attıkları iddiaları sorgulamaya sevk edecek bilimsel kanıtları kamuoyunun görmesini sağlama çalışmalarını mutlak şekilde karartma ve çıkan sesleri boğma kampanyası ulusal çapta hızını almış gidiyor. Ve beklediğimizin çok ötesinde bir hız ve kolaylıkla yol aldıklarını söylemek lazım.

Bu makale için araştırma yaparken bile aşıların olumsuz etkilerini gösteren hakikate dayalı bilimsel yayın ve analizlere erişimin ne denli zorlaştırıldığını fark etmeden edemedik. O yüzden biz de aynı sorguları farklı internet arama motorlarından yaparak bir deneme yaptık, işe de Google’dan başladık. Neyi aratırsak aratalım, diyelim  “aşılı popülasyonlarda başgöstermiş kızamık vakaları”nı aratıyoruz Google’da, karşımıza yığınla aşı yanlısı propaganda çıktı. İlk başta listelenen sonuçların tamamı (federal) devletin bilgilendirme sitelerine çıkıyor, onun hemen peşisıra da Wikipedia geliyordu. Diğer yandan, DuckDuckGo ve StartPage gibi şifreli ve ilkelerinden taviz vermemiş arama motorlarında yaptığımız sorgularımızda karşımıza filtrelenmemiş referanslar ve hakiki hakemli yayınlar hemen çıkıyordu. Daha evvelki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi Wikipedia artık tıbbi ve sağlıkla ilgili konularda Google’la uygun adım marş yürümekte olan bir kanal.

Wikipedia Vakfı aşı konusunda resmi bir tavır almaktan uzak duruyor. Dışarıya verdikleri biz açık kaynaklı bilgi kaynağıyız imajı gereği ise normalde, bu tarz konuları gönüllülük esasına göre çalışan Wikipedia editörlerinin kendi aralarında tartıp biçip ne yazılacağına öyle karar vermeleri gerekiyor. Lakin aşı ile alakalı sayfalarına daha şöyle bir baktığınızda bile Wikipedia’nın ne derece yanlı olduğunu apaçık görüyorsunuz. Araştırmada biraz daha derine indiğinizde ise ansiklopedinin basbayağı aşı yanlısı kurum ve kuruluşların, federal sağlık birimlerinin ve ilaç sanayiinin propaganda kolu olarak çalıştığı sonucuna varmanız işten bile değil. İşin en endişe verici yanı konu başlıkları için girilmiş içerik ve bunlara sağlanan referanslar da değil, olay aşıların güvenli ve etkili olmadığını ortaya koyan önemli bilimsel verilerin hiçbirinin bahsinin dahi edilmiyor oluşu. Böyle olunca, konuyu Wikipedia’dan araştıranlar ağızlarına çalınan belki bir kaşık hakikat varsa, bunu halkı ülke çapında ilan edilmek istenen kanunen mecburi aşılama uygulamalarına rıza göstersinler diye endoktrine etmeye ant içmiş kazan dolusu Skeptik evanjelistliği örneği ile birlikte yutmuş oluyorlar. 

Federe devlet ve bireysel eyaletler nezdinde aşıları kanunen mecburi hale getirmek için verilen kanun önerilerini meclisten geçirme gayretinin, özellikle de bu sene görülen kızamık vakalarından sonra zirveye çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Kamuoyundan ve büyük ihtimalle eyalet senatolarından da gizlenmekte olan gerçek ise, görülen kızamık vakalarının birçoğunun kızamığa karşı tam aşılı bireyler arasında başgösterdiği, hatta vakaların ortaya çıkmasında kısmen de olsa bizzat aşı tipi virüsün rol oynamış olduğunu gösteren sağlam bilimsel kanıtların olduğu. Alliance for Human Research Protection adlı birliğin kurucusu Vera Sharav araştırmalarıyla, CDC’nin o dönem ve bugün de bu problemin tamamıyla farkında olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Journal of Clinical Microbiology (Klinik Mikrobiyoloji Dergisi) daha ancak 2017’de CDC’nin ulusal çapta haber olan 2015’teki Disneyland kızamık salgınında hasta düşenlerle ilgili gerçeği bildiğini ifşa edecek çalışmayı yayınlayabildi. Buradaki kızamık vakalarının “bir kısmının aşıdan kaynaklanmış” vakalar olduğunu ortaya koyan çalışmayı yapan kişi, CDC’nin ‘Viral Hastalıklar Birimi’nde çalışan Rebecca McNall adında bir yetkili. Çalışma şöyle diyor:

Aşı McCartizmi. Sorun Ya Aşı Paradigmasının Bizzat Kendisindeyse?

“2015 yılında Kaliforniya’da ortaya çıkan kızamık salgınında, şüpheli vakaların büyük bölümü yeni aşılanmış bireylerdeydi. ABD’de 2015’te alınan 194 kızamık virüsü numunesinin gen dizilimine bakıldığında, bunların 73’ünün aşıda kullanılan virüsün genetik dizilimine sahip olduğu tespit edildi.”

CDC’nin bu bulguyu adı gibi bilmesine rağmen basından da halktan da iki yıl boyunca saklamış olmasının sebebi, bireylerin aşı yaptırmamak için kullanabildiği ‘tıbbi ret hakkı dışındaki’ ret haklarının eyaletlerce ellerinden alınabilmesi ve aşıları kanunen mecburi hale getirecek yasaların hazırlanıp eyalet senatolarından geçirilebilmesi için zaman kazanmaktı. Clinical Infectious Diseases (Klinik Enfeksiyon Hastalıkları) dergisinde daha önce yayımlanmış yazarları arasında CDC ve New York eyaleti sağlık bakanlığından yetkililerin olduğu çığır açıcı bir yayında da, New York City’de 2011’de başgöstermiş kızamık vakalarının aşılı ve kızamık için koruyucu olduğu kabul edilen antikor seviyelerine sahip bir kadın tarafından başlatılmış olduğu ortaya koyulmuştu. Araştırmacıların vardığı sonuç, kızamık aşısının hem aşıyı olan kişiyi hem de çevresindekileri enfekte edebileceği idi. Bu seneki kızamık vakalarının acaba kaçı KKK aşısından? CDC biliyor cevabını, fakat hastalardan alınan kızamık virüslerinin gen sekansları şu an kilit altında, saklanıyor.

Bazı eyaletlerde dini ve felsefi aşı ret haklarını geçersiz kılan gaddar aşı yasalarının kanunlaştırılmasının ardından tıbbi ret hakkı başvuruları bir anda artınca yetkililer de alarma geçmiş bulunuyor. Kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısı, yani KKK (MMR) piyasadaki belki de en korkulan aşı, bir diğeri de HPV aşısı Gardasil. Son on sene içinde ABD’de kızamık ölümü olarak bildirimi yapılmış tek vaka bulunuyor, bunda da hastanın tıbbi öyküsünden kızamığın ölümde gerçekten rol oynayıp oynamadığı yahut oynamışsa da tam olarak ne tür bir rolü olduğunun anlaşılamamış olduğunu görüyoruz. İkinci kızamık ölümü de bu sene gerçekleşti. On seneden uzun bir süre zarfında vahşi (doğal) kızamık virüsü kaynaklı iki ölüm. Halbuki devletin Aşı İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne (VAERS) 31 Mart 2018 tarihi itibariyle kızamık aşısı için bildirimi yapılmış 89.355 reaksiyon, hastane yatışı, incinme ve ölüm vakası kayıtlı. Bu sayıya 445 aşıya bağlı ölüm, 6196 hastane yatışı ile 1657 ağır sakatlanma da dahil. VAERS sisteminin kusuru, aşıya bağlı istenmeyen etki bildiriminin mecburi tutulmadığı, pasif bir sürveyans (izlem) sistemi olması. CDC, VAERS sistemin ideal olmadığını, bir senede yaşanmış aşıya bağlı yan etkilerin ancak yüzde 10 kadarını yansıttığını kabul ediyor. Dolayısıyla burada yalnız KKK aşısı için, muhafazakar bir tahminle aşağı yukarı 803.000 incinmeden söz ediyoruz demektir. Harvard Üniversitesi’nce yapılmış çalışmanın sonuçlarını takip edecek olursak, aşıya bağlı incinmelerin ancak yüzde 2 kadarının sisteme bildiriminin yapılmakta olduğu çıkarımlarından hareketle gerçek yan etki sayısının bundan çok daha yüksek olduğunu düşünmemiz gerekir. Lakin bu bilgilerin hiçbirini Wikipedia’nın kızamık aşısı sayfasında bulamazsınız.

Kaliforniya Eyaleti’nden Senatör Richard Pan gibi ilaç endüstrisinin bağışlarıyla seçilmiş eyalet temsilcileri şimdi tıbbi nedenlerden dolayı aşı muafiyeti alanların sayısı arttı diye çocuk doktorlarını ve diğer hekimleri suçluyorlar. Bu kişi ve destekçileri irrasyonel bir biçimde, doktorların sırf aşıdan haklı olarak korkan anne-babaların gönlü olsun diye aşı muafiyeti dağıttıklarını ileri sürüyorlar. Pan bu yüzden giriştiği Stalinvari haçlı seferiyle şimdi de hasta bakan hekim ve çocuk doktorları karşılarındaki hastanın aşıdan muaf tutulup tutulmaması gerektiğine kendi karar veremesin diye yasa geçirmeye çalışmakta. Dini ve felsefi aşı ret hakları ellerinden alınmış ailelere, doktorlarından çocuklarının potansiyel aşı hasarına yatkın olup olmadığını tıbben değerlendirmelerini istemekten başka çare bırakılmamış olduğu düşünülebilir oysa.

Kişinin kızamık aşısından muaf tutulmasını grerektirecek tıbbi durumların listesine bir bakalım. Bunlar Merck’ün ProQuad marka KKK/varicella (su çiçeği) aşısının prospektüs broşüründe sıralanmış olanlar: önceki bir KKK aşılamasından sonra alerjik reaksiyonlar veya anafilaksi yaşamış olmak, jelatin ve neaomisin alerjisi bulunmak (KKK aşısında kullanılan maddeler bunlar), immün sistemi baskılayıcı ilaç tedavisi görmekte olanlar, gebeler ve gebelik planlayanlar, lösemi, lenfoma, kan diskrazisi (kan bozukluğu/hastalığı), kan plazması ve kemik iliği bozuklukları olanlar,  ateşli solunum yolu hastalığı veya aktif ateşli enfeksiyonu olanlar, durumu ağırlaşmış AIDS hastaları ve ailede kalıtımsal veya konjenital immün yetmezlik durumu olanlar. Ve fakat bunları Wikipedia’dan asla öğrenemezsiniz, zira Wikipedia’ya göre bu aşı için tek kontraendikasyon gebelik veya emziriyor olmak.

Wikipedia’daki aşı yanlısı Skeptik editörlerin sözlükteki konu maddelerini aşı üreticisi özel firmaların bariz propagandasına dönüştürmek için tarihi gerçeklikler, aşılarla ilgili tıbbi bilimler ve uygulamadaki federal aşı politikaları ile ilgili bilgileri kasıtlı olarak çarpıttığı birkaç örnek öne çıkmakta. 1986’da Başkan Reagan’ın onayladığı Çocuk Aşılarına Bağlı İncinmeler için Ulusal Tazminat Yasası (NCVIA) için bakalım Wikipedia ne diyor: 

“Yasanın savunucularına göre halk sağlığının güvenliği, yasa geçtiği dönemde ilaç firmalarına karşı hızla arttığı görülen bireysel tazminat davaları yüzünden ülkeye zamanlı ve yeterli aşı üretiminin sekteye uğraması ihtimali beliren ilaç firmalarının maddi bakımdan güvence altına alınmasına bağlıdır. Enfeksiyonel hastalıklara karşı aşılama yapmak, kalıcı sakatlık ve hatta ölümle sonuçlanabilecek bulaşıcı hastalıklar karşı koruma sağlamaktadır. Aşılar enfeksiyon hastalıklarına bağlı morbiditeyi (hastalanma oranlarını) azaltmıştır; örn.çiçek hastalığında, kitlesel aşılama programları bir zamanların bu ölümcül hastalığının kökünü kazımıştır.”                                                                                                                

Bakar bakmaz bu paragrafın NCVIA ile pek hatta hiçbir ilgisinin olmadığını görebiliyorsunuz. Wikipedia’da sık rastladığımız, bilgi almaya gelen okuyucuyu afallatıp derhal aşı rejimine ve Skeptisizmin aşırı uç görüşlerine itimat telakkisine girişmeye yarayan halkla ilişkiler metinleri bunlar. Bu madde ayrıca Reagan’ın neden böyle bir kanunu yürürlüğe koyduğuna dair de asıl önemli mesajı es geçiyor; çünkü ülkede o dönemin  tıbbi konsensusu aşıların ağır sakatlık ve hatta ölümlere yol açmakta olduğu ve her geçen gün sayısı artan davalar yüzünden aşı endüstrisi kar edemez hale gelmiş durumda. 

Image result for dr. paul offit

Bugünün DTaB aşılarında kullanılan aselüler (hücresiz) veya ölü pertussis (boğmaca) bakterisi, eskinin tam hücre pertussis toksini ile yapılan DTB aşısından çok daha güvenli bir profile sahip. Lakin korumada daha az başarılı. Öyle olunca da bugn, eskinin o hayli sorunlu ve türlü istenmeyen etkilere yol açan canlı tam hücre pertussis (boğmaca) aşısının yeni versiyonu devreye girsin mi girmesin mi tartışmaları yaşanmakta. Ülkenin aşı konusunda görüşlerine en çok başvurulan, Wikipedia’nın Skeptiklerince kahraman kabul edilen Dr. Paul Offit (üstte) “güvenlik çekinceleri” nedeniyle tam hücreli boğmaca aşısı geri gelmesin şeklinde görüş bildirmiş olmasına rağmen tartışma gündemdeki yerini koruyor. Ve son zamanlarda boğmaca vakaları, boğmaca için tüm aşı dozlarını almış çocuklarda görülmeye başlamış durumda. Bu durum kısmen, pertussis bakterisinin şu an kullanımda olan aşının işlemediği yeni bir suşunun ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Bu suşun ilk tespit edildiği yer olan Avustralya’daki araştırmacılara göre bu bir, gereğinden fazla yapılan aşılama nedeniyle enfeksiyonel hastalıkta mutasyon meydana gelme vakası.  

Tam hücreli aşı korkunç kötüydü. İlaç şirketlerinin aşıdan zarar görenlere ödemek durumunda kaldığı yüksek tazminatlar nedeniyle riskli hale gelen aşı geliştirme ve üretme işi, firmalar için yapılan yatırımı karşılamamaya başlamıştı. Hakemli araştırmalar tam hücreli boğmaca aşısının diğer tüm aşılardan çok daha ağır reaksiyonlara yol açtığını, bunlar arasında hipotonik-hiporesponsif ataklar [şok veya kollabs benzeri durum], ateşli/ateşsiz konvülsiyonlar ve beyin iltihabı (ensefalit, ansefalomiyelit ve ensefalopati olarak da bilinir) olduğunu ortaya koymuştur. 1981’de FDA’in fonladığı ve UCLA (Kaliforniya Üniversitesi) araştırmacılarının yürüttüğü bir araştırmaya göre DBT aşılaması sonrası konvülsiyon (havale/nöbet) her 875 uygulamada 1 görülmekteydi. Tahrip gücü yüksek bu aşının yarattığı sonuçları konu alan DPT: Vaccine Roulette (DBT: Aşı Ruleti) adlı televizyon belgeseli ödül aldı. Bu filmden ilhamla kurulan Ulusal Aşı Bilgilendirme Merkezi adlı sivil toplum kuruluşunun Amerikan Meclisi’ne baskıları sonucu tam hücreli aşı kullanımdan kaldırılarak yerine, beyin ve sinir sistemi hasarı gören ve hayatını kaybeden çocuk sayısı aşırı yükselince tam hücreli aşıyı askıya alıp 1981’de kendi geliştirdiği hücresiz aşıyı devreye sokan Japonya’nın aselüler (hücresiz) aşısı alındı.

Bu tarihsel gerçekler ortada dururken, Wikipedia’nın tam hücreli boğmaca aşısının riskleri konusunda yapmış olduğu bu yanlış bilgilendirme (mezenformasyon), bizce tıbbi hatalı uygulama suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Aksi yöndeki ciltler dolusu kanıtla taban tabana zıt bildirimlerin yer aldığı Wikipedia’da yazanlara devam edelim:

“O dönemde de nedensel ilişki kuran hiçbir çalışma olmadığı gibi, daha sonra düzenlenen çalışmalar da DBT aşısı ile kalıcı beyin hasarı arasında hiçbir türden ilişki olmadığı yönünde sonuç bildirmiştir. Aşıdan dolayı oluştuğu iddia edilen beyin hasarının sonradan, süt çocuklarında görülen epilepsi olduğu anlaşılmıştır.”

Hatta Wikipedia’nın referans olarak verdiği bir kaynak, boğmaca aşılaması sonrası gelişen havale nöbetlerinin aşıyla alakası olmayan, kişide “mevcudiyeti bilinen veya bundan şüphe edilen bir nörolojik bozukluk”tan kaynaklanabileceğini ileri sürüyor.

Ve fakat daha güvenli profile sahip DTaB aşısına baktğınızda aşıya bağlı oluşan sakatlanmalarda başı çektiğini görüyorsunuz. 1990 yılından itibaren VAERS veritabanına bildirimi yapılmış boğmaca aşılamasına bağlı ağır reaksiyonların sayısı 2018 Haziran ayı itibariyle 150.043’e ulaşmış durumda ve bunların yarısı üç yaş altındaki çocuklarda oluşmuş. Bahsi geçen aşı incinmeleri arasında 2745 ölüm var, bunların da yüzde 90’dan fazlası yine küçük çocuklar. Kızamık gibi bunda da VAERS istatistiklerinden gerekli hesaplamayı yaptığınız takdirde boğmaca aşısının yarattığı ziyanın daha gerçekçi boyutlarını görmüş olursunuz. Ve yine, tam da beklenileceği gibi, kaynağı CDC olan bu bilgilerin hiçbiri Wikipedia okuyucuları ile paylaşılmamakta.

Wikipedia’nın kurucularından Jimmy Wales’in sıkı aşı taraftarlarından olduğunu gösteren bazı emareler de var. Quora’da 2013’te yaptığı paylaşımda Wales, İngiliz gazetesi The Guardian’ın İngiltere’de yaşayan yaşlı nüfusta grip aşısı olanlar yüzde 50’nin altına düştü diye yazdığını söylüyor. “Aşıyı reddeden o yüzde 50’nin acaba ne kadarı”, diyor Wales, “bu sahte remedinin [soğuk algınlığında kullanılan popüler bir homeopatik ilacı kastediyor] kendilerini koruyacağına inandı da yaptırmadı aşıyı?”. Federal sağlık birimleri ile özel aşı şirketlerinin, lobiciler ve bunların halkla ilişkiler firmalarının Wikipedia’da aşı ile ilgili  sayfaları tekellerine alıp içerik dikte etmesinde Wales’in kişisel payı nedir, bilmiyoruz. Fakat ansiklopedide sadece aşı yanlısı propagandaya hizmet eden referansların kullanılmakta olduğu (cherry-picking) gözden kaçacak gibi değil. Wikipedia’nın örtülü aşı halka ilişkiler çalışmalarına ters düşen bilimsel kaynaklar hiçbir şekilde ansiklopedide yer bulamıyor. Aşı olmak istemeyenlere yönelik çok sert eleştiriler ise ansiklopedi sayfalarında sansürsüz kabul görüyor. Kesin olan bir şey var ki, o da Wales’ın Skeptik hareketin sadık takipçisi, sağlıkla ilgili çoğun sayfanın, bilhassa konvansiyonel tıp haricindeki tıp dalları hakkında olanların kontrolünü elinde bulunduran Skeptik editörlerin de baş destekçisi olduğu. Ülkede aşıların kanunen mecburi hale getirilmesi için en yüksek perdeden ses veren Skeptiklerden Paul Offit, David Gorski ve Stephen Barret’i Wikipedia sayfalarında sık sık muteber kaynak olarak atıfta bulunulurken görüyoruz. 

Google ve Wikipedia arasındaki hısımlık, sağlık konularında internet ortamının gözlem altında tutulabilmesi için her iki tarafın ortaklaşa gayretiyle internet trafik istatistiklerini toplamaya kadar gitmiş bulunuyor.  Örneğin, uygulamaya konan Google Grip Trendleri projesi “grip için yapılan aramaları aramanın yapıldığı bölgedeki grip salgınlarına korele ederken” aynı anda Wikipedia’dan griple ilgili sayfaların okunma oranlarını izliyor. Grip sezonunda okuyucu doğrudan Wikipedia’nın yanlılıktan kırılan, grip aşısı ile ilgili-aralarında aşının güvenlik karnesi ve yarattığı istenmeyen etkilerin de bulunduğu-gerçeklerin  açıkça çarpıtıldığı sayfalarını görüyor. Wikipedia’daki “İnfluenza (Grip) Aşısı” sayfasında bu aşının içinde hala etilcıva, yahut timerosal bulunan tek aşı olduğu bilgisi geçmiyor. Yer verilen istenmeyen etkiler ise tek tük ve sadece aşının tavuk yumurtasında kültürleniyor olmasından kaynaklı alerjik reaksiyonlar ile Guillain-Barre Sendromu (GBS), yani kol ve bacaklarda geçici veya kalıcı felç oluştrabilen bir tür otoimmün hastalığın bahsi var.

Wiki sayfası referans olarak da CDC’nin “modern grip aşıları üzerine yapılan çoğu araştırmada Guillain-Barre sendromu ile ilinti görülmemiştir,” iddiasını gösteriyor. Bu iddia, aşı reaksiyonlarının kaydının tutulduğu devlete ait veritabanlarında Genetic Centers of America, MedCon Inc ve IMUNOX tarafından yürütülmüş ve GBS’nin grip aşısının gayet sağlam bir şekilde belgelenmiş yan etkisi olduğunu ortaya koyan bağımsız analiz sonuçlarına ters düşüyor. 1976’nın olmayan “domuz gribi” salgınında yaşanan meşhur grip aşısı faciasından da hiç bahis yok. Başkan Ford zamanında federal kurumların pompaladığı grip salgını korkutmacası yüzünden 50 milyon Amerikalı gereksiz yere aşılanmıştı. Nüfusu yeni tip bir domuz gribi virüsünden korumak şöyle dursun, 137 milyon dolarlık aşı programı salgın boyutunda GBS vakaları yaratmıştı. Gripten ölen ise yalnız 1 kişi vardı, o da New Jersey’deki Fort Dix karargahındaki bir askerdi ve bu vakadan tutup ülke çapında koca bir panik dalgası yaratıldı. Başkan Ford’un bu fiyaskosunun ortaya çıkardığı tablo aşıdan çeşitli şekillerde zarar görmüş 4000 kişi idi ki bunların arasında 500’ü aşkın GBS vakası ile açılmış 1384 tazminat davası da vardı. 1979’da ‘60 Dakika’ programından Mike Wallace’ın ortaya çıkardığı korkutucu gerçek ise, 1976’nın domuz gribi aşısının halka verilmeye başlanmadan önce hiçbir şekilde saha deneyine tabi tutulmamış olduğu idi. İlaç ve ecza lobisini hoş tutmak için federal devlet birimlerinin ne kadar ileri gidebileceğine dair–tıpkı Merck’ün Gardasil aşısında olduğu gibi doğru dürüst test bile edilmemiş aşıları ruhsatlandırmak gibi– sağlam bir uyarı olmalı bu.

Sonuç olarak, halk sağlığını ilgilendiren bu meselede güvenilir ve dengeli bir şekilde gerçekleri ortaya koyabilmek için atılabilecek en sorumlu ve bilimsel olarak geçerli adım, dört grup halinde  çocuk nüfusta yürütülecek bir araştırma olacaktır. Bu araştırmada bir grup çocuk CDC’nin şu anki aşı takvimi gereğince aşılanacak, bir diğeri bilimsel geçerliliği olan inert (etkisiz) salin plasebo alacak, üçüncü grup hiçbir aşıyı olmayacak ve dördüncü grup enfeksiyonlara karşı vücudun doğal bağışıklık sistemini güçlendirmek üzere tasarlanmış bir beslenme protokolü uygulayacak. 

Üç yıl boyunca takip edilecek çocuklar her altı ayda bir tetkikten geçirilecekler. Bu çalışmanın federal devlet kurumları ve özel şirketlerle çıkar ilişkisi bulunmayan bağımsız araştırmacılarca yürütülmesi ve aralarında toksikolog, immünolog, çocuk doktoru, nörolog ve gastroenterologların bulunması lazım. Bu çalışma ortaya konulmadığı müddetçe federal ve eyalet nezdinde devletin idari kurumları, medya ve bilim camiası kerameti kendinden menkul bir özgüvenle çıkıp aşıların halk sağlığının en önemli bileşeni olduğu, hem hastalıktan koruduğu hem de hiçbir zarar vermediği gibi mesnetsiz iddialarda bulunmaya devam edecekler. Ve Wikipedia da, Skeptisizm hareketinin bilimsel materyalizminin bir numaralı propaganda tarikati olarak bizlerin düşüncelerinin tehlikeli ve geçersiz bilgiler olduğunu yaymaya devam edecek.

Richard Gale, Progressive Radio Network Baş Yapımcısı, biyoteknoloji ve genomik endüstrilerinde Üst Düzey Araştırma Analisti geçmişi var. 

Dr. Gary Null, Bilim doktoru, alternatif sağlık ve beslenme üzerine ABD’nin en uzun süreli radyo programını hazırlayıp sunmaya devam etmekte, yapımcısı olduğu çoklu ödül sahibi belgeseller arasında The War on Health (Sağlığa Açılmış Savaş), Poverty Inc (Fukaralık A.Ş.) ve Silent Epidemic (Suskun Salgın) bulunmakta. 

Hedefteki Adam: Prof. Dr. Alişan Yıldıran

Hedefteki Adam: Prof. Dr. Alişan Yıldıran

Yerli ve yabancı gündemi takip etmek hayli zor şu ara. Düğmeye basılmış gibi adeta, 2016’nın sonundan itibaren Türkiye’de ve dünyanın her yerinde, noktası virgülüne kadar AYNI oyun planının akıl almaz bir hızda yürürlüğe konmuş olduğunu görüyoruz. Hedef tarih, seçilmemiş(!) küresel güdücülerimizin belirlemiş olduğu 2020.

Plan tek, şablon tek… Maşalar, piyonlar, figüranlar, kullanışlı aptallar ise yöreye özel…

Evvela “taraf”lar yaratılacak… Kutuplaştırmazsan bölemezsin ki…

Klavye tuşları tıkır tıkır dezenformasyon yazacak, Twitter kuşları şakır şakır yalanlar şakıyacak…

Birileri (profesyonel vuzvuzelalar, septik ağızlar, sahte skeptik kafasızlar)…ki hep BİR AVUÇ bunlar…bir kaşık suda fırtınalar koparacak, TEHLİKE sinyalleri verecek… İhya edilecekler bunlar, hertürlü platform ayaklarının altına serilecek… Kah radyo programında kah TV’de, kah kürsülerde mikrofon tutulacak bu kerameti kendinden menkul, her konunun bilgini şirinlere… Onların işi diğer tarafı susturmak! Tartıştırmamak! Suyu bulandırmak… Şüphe tohumları ekmek… Karalamak, yaftalamak, arsız yalanlara “bilimsel” kılıflar uydurmak…


Diğer “taraf” mı?

Algoritmalar belli, sansür tam gaz, kurbanı suçlamak sistemin sopası…

Fikir ve ifade özgürlüğü mü?

O sadece “doğru taraf”taysan var… Yalan da söyleyebiliyorsun o zaman rahat rahat, karalayabiliyorsun da, iftira da atsan olur.. Korkma! Doğru takımdasın sen! Arkan sağlam!

Adalet teyze mi?

O çoktan şeytanın dölüne gebe!

Gelelim sadede…

Prof. Dr. Alişan Yıldıran hocamızın kabahati dürüst, ahlaklı, bilgili, yürekli ve vicdanlı olmak…

Doğru bildiğini ifade etmek… Gördüğü yanlışları korkusuzca söylemek…

Bunu yapmak sadece Türkiye’de mi SUÇ?

Elbette değil! Bütün dünyada zihinler kara zindanlarda! Karartma, sansür, tehdit, şike, hukuksuzluk, haksızlık, sahtecilik GIRLA! Merhaba Global dünya…

‘Teyit.org’larla kuşatıldığımız, resmi görüş ve duruş dışında her fikrin/görüşün/uygulamanın YASAK ve YASA DIŞI ilan edildiği, doğal olanın TEHLİKELİ, geleneksel olanın YANLIŞ, sistem yanlısı olmayanın TERÖRİST ilan edildiği günümüz POST-FACT dünyasında hakikatler kimsenin umurunda değil… Önemli olan hangi “taraf”ta olduğun… ne kadar korkutulmuş, ruhunu kaça satmış olduğun…

Modern Tıp (kriminal suç şebekesi ilaç endüstrinin esiri, SAHTE-KANITA DAYALI, çıkan çalışmaların YARISI HATALI, HAYALET TIP DERGİLERİNİN HAYALET GEMİLERİNİN KAPTANLARININ suyun başını tutmuş olduğu, çaresizlikler içinde kıvranıp doğru dürüst hiçbir derde derman dahi olamayan, bırakınız hayat kurtarmayı, koskoca savaşlarda verilmeyen can kaybını her sene ustalıkla kaydeden, batmaz zannedilen TİTANİK misali tarihin yalan yazan karanlık sularına gömülmesi kaçınılmaz bu sentetik/kimyasal/ÇARESİZ/ESİR tıp) ve bu tıbbın beyaz önlük-kara postallı uygun-adım-marş (trigger-happy-pill-happy) neferleri öyle büyük korku içindeler ki, tü-kaka/tehlikeli internet ortamının kasıtlı olarak hasta edilmekte olan insanların gözünü açması, can havliyle GERÇEK ÇARELERE koşması ve bağlanması ve bu bilgileri yaymasıyla kağıttan kuleleri yıkıldı yıkılacak… Büyü bozulacak, kralın çıplaklığı ifşa oldu olacak…

Çıkarlar büyük olunca hukuksuzluk ve zorbalığın çıtası da yüksek oluyor. Oyunun kuralı bu… Yadırgamamak lazım.

Ah bir de arada Alişan hoca gibi ‘OYUN’BOZANLAR çıkmasa…

Uyuyan kuzucuklar hiç aymasa…

Yazar kasalar çalışsa, her mahalleye bir hastane, her semte bir fakülte, hastalan hastalanabildiğin kadar, bakanın var, yediğin kazık önünde yemediğin arkanda, eczacısı kazansın, bürokratı semirsin, doktorun bonusa doysun, çocuklar sakat kalsın, sokaklarda mavi ışıklar yakılsın, halaylar çekelim, kansere “çare”ler arayalım, yalanlar söyleyelim, yaşıyor-muş gibi yapalım, sürüm sürüm sürünelim, yeter ki düzene boyun eğelim…

Hocamızı topun ağzına yerleştiren görüş ve bildirimleri, yazısının başında da ifade ettiği gibi tamamen kendi kanaatleri. Katılırsınız veya katılmazsınız. Bu kişi 30 senelik tecrübesine dayanarak ve sistemi tamamen karşısına alacağının bilincinde olarak bunları ifade etme gereği görüyor ve bunun üzerine verilen tepki bu kişiyi acilen derdest edip SUSTURMAK/CEZALANDIRMAK oluyorsa…hedefi 12’den vurmuş olduğu noktalar olduğunu derhal anlıyor, o noktaları tek tek kendimiz araştırıp, kendi akıl süzgecimizden geçirip bizler de kendi kanaatimizi oluşturmaya bakıyoruz demektir.

Devletin, milletin vekilinin, X kişisinin, Y doktorunun, O uzmanın BU çokbilmişin beni/bizi/toplumu “kötülüklerden/tehlikelerden/yanıltıcı bilgilerden” “KORUMAK”, “KOLLAMAK”, “DOĞRUYU” bana/sana/bize dikte veya servis etmeyi görev addetmesi demek, beni APTAL YERİNE KOYMASI demektir.

Benim adıma düşünme EY YETKİLİ/UZMAN!

Beni korunmaya muhtaç bir zavallı olarak görmek senin NE HADDİNE?

Eğriyi-doğruyu, gerçeği-yanlışı bana EMPOZE ETMEYE KALKMA!

Farklı görüşleri ÖNCE VE İLLE EZME/SUSTURMA/YASAKLAMA!

KENDİ DOĞRULARINI KOY ORTAYA YETER!

Ama…. DAYATMA!

Sunduğun hizmet, yaptığın iş, “sağlık ordunun kapasite/kalitesi” ve sağlımızın hali ORTADA!

HESAP VER!

Bilgiye BİLGİYLE cevap ver! Zorbalıkla değil!

Hocamızın yazısında ele aldığı konuları daha sonra tek tek ele alıp değerlendireceğiz elbet… Bunlar bilinmeyen, uçuk kaçık, aşırı uç fikirler de değil üstelik! Bunları yaşayan, yaşatan, icra eden Batılı ülkelerde yaşayan milyonlar var! Dünya Amerika ve onun SAKAT İDEOLOJİSİNDEN ibaret değil EY SAĞLIK BAKANLIĞI ve SAĞLIKSIZLIK AJANLARI! Bilim bir Amerika’da yapılmıyor?! Hatta bilim bir tek Amerika’da YAPIL-A-MIYOR!!!

Hür düşünceye, bağımsız bilime, doktor-hasta arasındaki mahrem ilişkiye DOKUNMA, KİRLİ ELLERİNİ ÇEK!

Hocamıza soruşturma açmışlar…

Neyle itham edecekler acaba?

Hangi “bilimsel kanıtlara” dayanarak iddiada bulunacaklar, hakikaten ÇOK merak ediyoruz!

Birileri de bu ona-buna değnek sallayanlara dava açsa…LAFLA değil, sosyal medya vuzvuzelalarının gazıyla da değil, GERÇEK BİLİMSEL KANITLARLA devletin uygulayama koyduğu ve bu meslek birliklerinin de pek bir iştahla(!) “HALK SAĞLIĞI ADINA” (yersen!) dayattığı uygulamaların GEREKÇELERİNİ ve GEREKLİLİĞİNİ masaya yatırıverse…

ABD’de 2018 sonundan beri tam olarak BU oluyor işte! Saldırıların, çığırtkanlığın ve yasaklamaların DOZUNUN birden artması NEDEN zannediyorsunuz? İŞ SONUNDA DEVLETİN İDARİ BİRİMLERİNİN MAHKEMEYE VERİLEREK HESAP SORUILMASINA GELDİ ÇATTI. HALK hesap soruyor ve SUÇ İŞLEMİŞ ve İŞLEMEKTE OLAN, ENDÜSTRİ İLE SUÇ ORTAKLIĞI KESİNLEŞMİŞ DEVLET ÇAREYİ KANUNİ ZORLAMALAR VE YASAKLAMALARDA ARIYOR?!

Ne yapalım dersiniz? ABD kalesinin düşmesini mi bekleyelim? Birileri bizim adımıza savaş versin, kazansın, biz rahata erelim diye mi bekleyelim?

YOKSA…

Zararsız denilen şu aşıları özel laboratuvarlarda bir test mi ettiriverelim???

İçinde NE var ne YOK, bir görüverelim???

Yan etki listelerinin asıllarını bütünüyle bir çeviriverelim??
TV kanallarına aşılardan sonra çocuğu sakatlanmış veya ÖLMÜŞ ana-babaları konuk ediverelim???

Hani ÇOK düşünüyor ya yetkililer bir avuç “aşı olamayacak kadar hasta” çocuğu…
Akli dengesinden şüphe ettiğimiz “doktor”lar internet ortamlarında timsah gözyaşları içinde şiirler okuyor, ağıtlar yakıyor ya “aşılanabilir enfeksiyon”dan ölmüş(!?) o hiiiç adını sanını bilmediğimiz, varlığından kimsenin emin olmadığı çocuklara…

TEK bir defa, TEK bir sosyal medya forum alanında AŞIDAN SONRA SAKAT KALMIŞ VE HATTA ACILAR İÇİNDE ÖLMÜŞ ÇOCUKLARIN gözü yaşlı ana-babalarının bildirimlerine “GEÇMİŞ OLSUN/BAŞIN SAĞ OLSUN” bile DEMEMİŞ, YÜREĞİ TAŞ KESMİŞ (mesleki araz??) bu güruhun, kızamıktan, su çiçeğinden ÖLMEMİŞ çocuklar için sosyal medyada, TV’de ağıtlar yakması, “DUYGUSALLIĞIN” “RENGİ”Nİ APAÇIK ELE VERİYOR OYSA KAMU NEZDİNDE!

TV programcıları gazetecilik değil çanak tutuculuk yapmaya çoktandır alışık oldukları, bu konuda çok sağlam terbiye edilmiş oldukları için, sistem ajanlarının Tv ekranlarından saatler boyunca slayt slayt SUNUM YAPMASINA kadar vardırıp işi, karşı tarafın sorularını, itirazlarını YOK sayarak meslek onurlarını bir kez daha ayaklar altına almaktan çekinmez… Bu “ÇOK SAYGIN”, apoleti kabarık aşı/ilaç yanlısı “profesörler” ekranlardan BİLİMSEL VE TIBBİ YANLIŞ ÜZERİNE YANLIŞ YAPARKEN kimseler haklarında SORUŞTURMA AÇIP CEZALANDIRMAZKEN…. Sosyal medyada kuş uçurtmaz, cevval, bilimden ÇOK ANLAR(!), Allah sizi inandırsın “doğru”yu temsil eden vuzvuzelalar KENDİ ADAMLARININ AÇIKÇA SUÇ UNSURU OLAN YALAN–pardon MADDİ YANLIŞLARINA GIK SESLERİNİ DAHİ ÇIKARTMAZKEN…

Daha çooook çekeceğin var Türkiyem…

Sakatlanmış, zehre doyurulmuş, ablukaya alınmış bedenler ve zihinlerle gerçek kabusunu henüz yaşamadın canım ülkem…

2020 ve ötesi, ÇOCUĞUNUN GELECEĞİ, BUGÜN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYUP HAKLININ YANINDA DURMAYA CESARET EDİP ETMEYECEĞİNE, boyu küçük gölgesi büyük TİRANLARIN OYUNLARINI BOZUP BOZMAYACAĞINA BAĞLI.

Şimdi OKU….
Önce OKU…
Sonra DÜŞÜN…
Ve HAREKETE GEÇ.

Prof. Dr. Alişan Yıldıran hocanın tartışmaya konu olan yazısını buradan oku.

Gelen eleştirileri buradan gör.

Ve Alişan hocamızın ötüşe geçen vuzvuzelalara cevabını da buyur sindire sindire oku:

Yatrojenik: Tıbbın ve uygulamalarının verdiği zararlar

Prof. Dr. Alişan Yıldıran

Başlıktaki ‘Yatrojenik’ kelimesinin mânâsı, tıbbın ve uygulamalarının verdiği zararları ihtiva ediyor (1).

‘Modern tıbbın’ (2, 3) ‘delile dayalı tıp’ ile aynı şey olmadığını ve bizatihi endüstrinin elinde olduğunu da anlatmıştım. Daha evvel yazdığım yazılara doktorlardan (hekim veya tabip kelimelerini bilhassa kullanmıyorum) dikkate değer bir tepki gelmemesini, Türkiye’nin sağlık ve tıp eğitimi konusundaki uygulamalarını beğenmediğimi ifade etmeme bağlı olduğu iyice anlaşıldı. (4-8).

Gerçek Hayat Dergisi’nde yayınlanan son yazım ise doktorlardan ‘Bilim ve Aşı Karşıtı’ diye büyük tepki almış.

İddialarına göre, ‘Bilimsel yararı yapılan çalışmalar ve kanıtlarla ispatlanmış birçok konuya karşı çıkarak toplum sağlığını tehlikeye atacakmışım(9)!

Bu meyanda geçen hafta ise ‘şeref beratım’ geldi. Tabip Odası hakkımda soruşturma açmış (10). Demek ki, yakın takipteymişiz. İdeolojik bir takip yani!

Mevzu-u bahis yazımın başlığı tırnak içinde “Doktorunuza rağmen sıhhatli bir

çocuk nasıl yetiştirilir” olup, müteveffa çocuk profesörü Robert Mendhelson’un kitabının adı idi (11) ve 30 yıllık meslekî tecrübemi ve kanaatlerimi vatandaşıma aktarma ve tam da toplum sağlığını ‘yatrojenik’ etkilerden korumak endişesi ile dikkat çekmek maksadı ile seçilmişti.

Johns Hopkins Üniversitesi “modern tıbbın” her yıl yüzbinlerce insanın ‘yatrojenik’ ölümüne yol açtığını belirtiyor (12). Yol açtığı sakatlık ve hastalıkların ise milyonları aştığını tahmin etmek zor değil.

Ülkemizde daha 2003’de 5000 civarında olan tıp fakültesi kontenjanlarının 15 senede 15000’e çıkarılması (13), ‘öğretim üyelerini eğitime yönlendireceğiz’ derken ‘küstürülerek’ özel sektöre geçmesi sebep olduğu bir gerçektir. Bunun da zaten yetersiz olan tıp eğitimini daha da gerilettiği de ayrı bir gerçek…

Mezkûr yazımda kullanmış olduğum ‘ayağa düşmüş unvan’ tabiri mesleğim adına üzüntümün ifadesi olup, mesuliyeti de bana ait değildir! Ayrıca ‘tıp doktoru’ akademik bir unvan olmayıp, bir mesleğin adıdır, yani ‘doktora’dan farklıdır!

Yazıma tepki gösteren doktor sitesinin (9) saçma ve mesnetsiz iddialarını geçip, ana itirazlarının yersizliğini ortaya koyalım.

Folik asit takviyesi faydalı değil, zararlıdır.

■ Folik asit takviyesi ile ilgili en mühim yazı nöral tüp defekti (ağır bir sakatlık) ilk gebelikten sonra tekrarlamasının (recurrence) yeşil yapraklılarda bulunan folat (folik asit değil, bir proton eksik olan şekli) alınması ile belirgin azaldığını, çeşitli genlerle alakası olabileceğini yazıyor (14).

‘Folik asit hapı’ aldığı halde sakat çocuğu olan onlarca kadın gördük. Akraba evliliğinin son derece yüksek olduğu ülkemizde, ‘piyasada ne olduğu belirsiz müstahzarları kullanmayın, dengeli beslenin’ diyerek insanlarımıza doğru olanı söyledik.

Kordon kanı bankacılığına itibar etmeyin.

■ En zayıf tenkidiniz bu arkadaşlar, kök hücre nakli ile uğraşmış birine bunu söylemeniz en hafif ifade ile cehaletinizi gösteriyor.

Türk Hematoloji Derneği ‘Bebeğin biyolojik sigortası olarak lanse edilen kordon kanı toplanmasının reklamlarda adı geçen hastalıkların hemen hiçbirinde endikasyonu yoktur’ diyor zaten (15). Yani kastedilen kordon kanından elde edilen kök hücre değil, insanların kandırılması.

Kadın ve erkekte kısırlığın en önemli sebeplerinden biri aşılardır.

■ Eğer kendi aşınızı üretemez iseniz kapitalist devletler ülkenizin demografisini aşılarla değiştirir. Bu gerçeği ta 1995’lerde herkes duymuştu, siz yeni duymuşsanız geç kalmanız sizin meseleniz (16).

Doktorların akraba evliliğine karşı olmaları bilimle ilgili değil ideolojiktir.

■ Üstelik bir de bir makalemizi gösterip çelişkiye düştüğümüzü zannetmişler ki, ideoloji gözlüğü ile bakıldığının zımnen ifadesidir. Otosomal resesif hastalıkların akraba evliliklerinde ortaya çıkma sıklığının çok arttığını, ülkemizde de bu evliliklerin oranının bazı bölgelerde yüzde 40’lara yaklaştığını düşününce yine buldumcuk olmuşlar.

Genetik hastalıkların geçişi ve fenotipe (hayata) yansıması çevresel etkenlere bağlıdır ve buna ‘epigenetik’ denir.

Daha evvel bunun ne olduğunu ve aşılarla alakasını yazmıştım (17). Heterozigot avantaj bahsine girip okuyucularımızı sıkmak istemem. Bazı mahfillerin milletimizin en mühim dayanak noktası olan ‘aile yapısını’ ortadan kaldırmaya çalışmasına rağmen hâlâ ayakta kalmasının en mühim sebeplerinden birinin akraba evliliği olduğu ve hayatın ilk iki senesinde bebeklerine aşı yapılmadığı takdirde bu ırsî hastalıkların genotip olarak vârid olsa bile fenotipe yansımasının azalacağı kanaatindeyim.

Son olarak, derslerimde öğrencilerime anlatmaya çalıştığım gibi, doktor değil hekim olmak, hikmet (çözüm diyelim) üretmek, bunun için de evvela dürüst, vicdanlı ve ahlâklı insan olmak lazımdır.

Vesselâm!

  1. https://www.merriam-webster.com/dictionary/iatrogenic
  2. http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/02/05/misafir-yazar/zikavirus-ve-rockefeller-tibbi/
  3. https://lilliputian.me/2018/03/immunogenetik-ve-tarihi-acidan-asi-illuzyonu-prof-dr-alisan-yildiran/
  4. http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/11/05/misafir-yazar/muhterem-cumhurbaskaninin-yanildigi-kanaatindeyim/
  5. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/04/23/misafir-yazar/deveye-sormuslar-boynun-neden-egri/
  6. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/04/etibba-diyor-ki/derhal-milli-bir-asi-bilim-kurulu-ihdas-edilmelidir/
  7. http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/01/06/misafir-yazar/milli-saglik-enstitusu-mu-universitesi-mi-bilim-uretir/
  8. http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/02/06/misafir-yazar/mekteb-i-tibbiye-i-sahane/
  9. http://doktorlarsitesi.net/2019/04/28/omulu-profesorun-kaleme-aldigi-bilim-ve-asi-karsiti-yaziya-buyuk-tepki/
  10. http://www.habergazetesi.com.tr/haber/5501083/samsunda-profesore-asi-sorusturmasi
  11. http://www.gercekhayat.com.tr/saglik/doktorunuza-ragmen-sihhatli-bir-cocuk-nasil-yetistirilir/
  12. https://hub.jhu.edu/2016/05/03/medical-errors-third-leading-cause-of-death/
  13. https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-yillara-gore-tip-fakulteleri-kontenjanlari-artmaya-devam-ediyor-11-681-78944.html
  14. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16924261
  15. http://www.thd.org.tr/thdData/userfiles/file/kordonkani.pdf
  16. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12346214
  17. http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/08/25/etibba-diyor-ki/epigenetik-neden-cok-onemli/