14 yaşında lisede vurdular ilk tetanoz aşısını bana (yıl 1996). Fenalaştım, aşıdan korktu tansiyonu düştü dedi okula gelen sağlıkçılar; ayaklarımı havaya kaldırıp meyve suyu verdiler, kendime geldim yarım saate.
3 yıl sonra bacağıma kaynar su döküldüğünde devlet hastanesinde sorgusuz sualsizvurdular yine tetanoz aşısını. Semptomlar 3 yıl öncesiyle aynıydı:
Hiçbir şey duyamıyor ve göremiyordum, kulaklarımda yoğun bir çınlama vardı kendi sesimi bile duyamıyordum. Gözlerim kararmıştı, tvdeki o karıncalı ekran gibiydi tek gördüğüm. Korkunç bir baş dönmesi vardı ayakta duramıyordum. Bu arada bacağıma pansuman yapılıyordu, bagırış cağırışlarım pansumanın acısından zannediliyordu.
Aradan 3 yıl daha geçti, 2002 senesi, bu kez elimde bir kesikle hastaneye başvurdum, özel bir poliklinikti. 20’li yaşlardaydım, durumu idrak etmistim, orada aşıya verdiğim reaksiyonu anlattım, korkup vurmadılar aşıyı, şok geçirmişsin sen risk almayalım dediler.
Aradan bir 5 yıl daha geçti, çalısıyorum, internet, email elimin altında. Bu konu aklıma düştü. O zamanlar aşıların zararlarından bihaberim tabii. Araştırdım ve Aşı Çalışma Grubunun web sitesine, iletişim bilgilerine ulaştım. Orada iki profun emaili vardı, ikisini de to’ya koyup anlattım meramımı, başımdan geçenleri. Ne yapmalıyım böyle bir durumda, vurdurmalı mıyım aşıyı, vurdurmamalı mıyım diye.
Ilk cevap 3 ay sonra geldi, başıma gelen şeyin iğne korkusu olduğunu, bunun önemsiz bir sey oldugunu, tetanoz aşısı vurdurmazsam yakalanacağım hastalığın çok kötu sonuçlanacağını, mutlaka vurdurmam gerektigini söyledi.
Şaşırmıştım, çünkü o yaşa kadar defalarca kan vermiştim, iğne vurulmuştum, hiç böyle bir reaksiyon vermemişti vücudum. İnanmadım söylenen şeye.
Aradan 4 ay daha geçti ve maili gönderdigim diğer prof dönüş yaptı bana. Geçirdigim durumun bilimsel tanımını (maalesef hatırlayamıyorum şu an), başıma böyle bir kesik veya yanık vakası gelirse muhakkak kendisini aramamı, birlikte risk değerlendirmesi yapmamız gerektiğini, hatta gerekirse yanıma hastaneye gelebileceğini, kendisiyle konuşmadan kesinlikle aşıyı vurdurmamam gerektigini, semptomlara bakılırsa bu aşının beni öldürebileceğini yazmış ve cep telefon numarasını bırakmiştı mailin sonuna.
Yaşadığım şaşkınlık çok daha büyüktü; nolur nolmaz diye vurulan bir aşının beni öldürebileceği bilgisi mi, beni öldürebilecek bir aşının birkaç yıl arayla vücuduma iki kez zerk edilmiş oluşu mu, aynı kurumdan iki profesörün de birbirine tamamıyla zıt geri dönüşler yapması mı daha cok şaşırttı bilmiyorum.
3 yıl önce hamilelikte ASM’de önerilen bu aşıyı vurdurmayı reddettim elbette, gerekçemi belirterek. Şu an düşünüyorum da, bana cevap veren ilk doktor ilaç firmaları icin, ikinci doktor da akademisyen olarak çalışıyor olabilir mi? Kim bilir?
Bildiğim tek bir şey var: Sn. Big Pharma, önce beni öldurmeye çalıştınız, sonra beni korkak ilan ettiniz, ardından da ölürüm diye korktunuz, üstüne karnımdaki günahsıza zarar vermeye kalktınız. Sizden gelecek hiçbir asiya, ilaca razı olmayacagim bundan sonra. Istediginiz kanunla gelin karşıma, istediginiz kadar taciz edin sağlık çalışanlarınızla. Ben ne canımı ne de evladımı sokakta bulmadım.
Uzun zamandır sizin çalışmalarınızı takip ediyorum ve size yazmak istiyorum fakat psikolojimi toparlayıp yazmak zaman aldı.
Benim de; ne kadar modern tıp teşhis koyamamış ve neden böyle olduğunu bilememiş olsa da bize göre tam olarak aşıdan kaynaklı rahatsızlığı olan bir yavrum var.
Oğlum normal doğum ile miadında dünyaya geldi. Çok sağlıklı bir bebekti. 9. ayına kadar hiç bir ilaç iğne, vitamin vs kullanmadık.
1 yaşına kadar sadece anne sütü aldı. Gittiğimiz her kontrolde Dr’muz çok iyi buldu gelişimini. Algısı, tepkileri bulunduğu ayın üstündeydi. Aşı hakkındaki aşı karşıtı olanların ve sizlerin yazılarını okuyor ve aşıya mesafeli yaklaşıyordum. Yurt dışında olduğumuz için sadece doğumda hepatit aşısı yapılmış başka bir aşı yapılmamıştı. Ta ki 6. ayda Türkiye’ye dönünceye kadar. Dr’umuz hiç aşılarını yaptırmamamızdan büyük bir risk altında olduğumuzdan bahsetti. Ben de sizden okuduklarım, Ahmet Aydın’ın kitabı ve Gerçek Tıp kitabında yazılanlardan edindiğim bilgilerden Dr’a sordum. Hepsine bir cevap bulup bizi, başımıza gelecekleri anlatarak korkuttu. Bildigim hiç bir şeyden emin olmadığımı hissettirdi.
Ben, hepsinin olmasını istemediğimi söylediğimde ‘ya hep ya hic’ dedi Dr. (O an hala gözümün önünde. Hayatımda yasamamış olmayı istediğim başka bir an yok. Bütün ayrıntıları ile oda, Dr, çocuğum ve ben..hersey bir film karesi gibi zihnimde ve hiç gitmiyor.)
Bir Dr’un bizden daha iyi bilecegini düşünen eşim ile göz göze geldik. Ve ben dondum sanki. Eşimi o an ikna edemeyecegimi biliyordum. Ve yapılmamış aşıların hepsini bir anda vurdu.
Çocuğumda hemen oluşan bir yan etki olmadı. Ne ateş ne şişlik ne başka bi şey. Hastaneden çıktık. İçim karmakarışıktı. Şehirdışına yola çıkacaktık. Ben böyle bir şey yapılmasına müsaade etmenin verdiği pişmanlık ile yol boyunca ağladım. ‘Nasıl izin verdim ben buna’ diye düşünerek ama olan olmuştu. Dr bizi de felaket senaryoları ile korkutmuştu. Tüm okuyup öğrendiklerimi bir anda unutmustum. Eşime yol boyunca ‘Lütfen Dr’u bir daha ara. Hepsinin bir anda yapılmasının bir zararı olmazmış değil mi bir sor’diye yalvardım. Eşim ‘yapılmadan önce bir sürü şey konuştuk sorduk, zararı olsa söylemez mi’ diyerek beni rahatlatmaya çalıştı. 3 aylık TR tatilimizde hersey yolunda gözüküyordu. Hatta arada su çiçeği çıkardık aşısını olmadan.
Yurt dışına çıkmadan önceki kontrolumüzde ilk dozu yapılan aşıların 2. dozunu yaptı Dr. Yani 3 ay sonra.
Aşıların yan etkisinin hemen ortaya çıkacağını düşünen eşim, benim yersiz telaş yaptığımı ve hiç bir zararının olmadığını gözlerimizle gördüğümüzü söyledi bana. İçim biraz daha rahatladı.
Yurt dışına çıktıktan 3 hafta sonra çocuğum 9. ayında iken çok şiddetli bir ishal geçirdik. Henüz sadece anne sütü alıyordu. Nasıl ishal olabilirdi anlam veremedim. O kadar çok ağrısı vardı ki kıvranıyordu. Bez yetiştiremiyordum. Koyu yeşil ve cok pis kokulu idi. Hiç bir ilaç kesmiyordu. Bir hafta sonunda geçti. Ama çocuğum çok bitkin bir hale düşmüştü. Bol bol emziriyordum. Felaketin başlangıcı olacağı hiç ama hiç aklıma gelmiyordu…
Aradan 2-3 hafta geçmişti ki hafif hafif ateşlenmeye başladı. Ateşi ilaçsız yenebilecegimi ve bağışıklık sisteminin böyle böyle kuvvetlenecegini düşünüyordum. Olan bitenden haberim yoktu. Bu sağlıklı çocuk için geçerliydi. Ateşi düşüremedik git gide artıyordu. 40’ları bulmuştu. Dr hemen antibiyotikli serumlara başladı. 3 gün sabah akşam serum yedi. Teşhis bronsiolit idi.
Ateş hafiflemiş ama geçmemişti ama yavruma bi şeyler olmuştu. Vücudu kasları yumuşacıktı. Başını tutamıyordu. Yeni doğmuş bebek gibi başı düşüyordu.
Dr’a ağlayarak sordum. ‘Ateşten başı dönüyor geçince normale döner’ diye cevap vermişti. Ama geçmiyordu.
Haftalarca böyle devam etti. Artık eskisi gibi değildi. Desteksiz oturan, etrafa gülücükler saçan çocuk gitmiş yerine; yerinden kalkamayan, desteksiz oturamayan, önündekini almak için eğildiğinde bile doğrulamayan, öylece kalan bir çocuk vardı.
Bulunduğumuz yerdeki Dr’ların ‘geçer’ deyip üzerinde durmamasına dayanamayıp apar topar Türkiye’ye gittik. Bütün tahlil tetkikler yapıldı. Hiç bir şey çıkmıyordu. Hafif kan ve b12 değerlerinde düşüklük vardı.
Hacettepe’den İstanbul’a gelmiş çok ünlü bir çocuk nöroloğundan randevu aldık. Kan ve b12 değerlerini toparlarsak normale döneceğini, önemli bir şeyin gözükmedigini söyledi.
İlaçlarımızı alıp tekrar döndük.
Aradan bir ay geçmedi ki akciğer enfeksiyonu oldu. Öyle ki artık onu kaybediyorduk. Ateş çok yükselmiş ve düşürülemiyordu. 4 gün hastanede yattık. Hastalık başladığında kandaki enfeksiyon çok az gözüküyordu ve ciddiye bile almamışlardı. Hastalık çok hızlı bir şekilde ilerledi ve perişan etti.
İshal ile başlayan hastalık zinciri boyunca artık geceleri hiç ama hiç uykusu kalmamıştı bebeğimin. Sabahlara kadar bazen 10 dk’da bire kadar düşen çığlık çığlığa ağlamalar ile bağırarak uyanıyordu. Bir kabus yaşıyorduk. Kimse de bunun neden olduğunu, bize ne olduğunu bilmiyor söylemiyordu.
18. ayda yattığı yerde bile dönemeyen, ayağa kalkamayan, ayaklarını yere basamayan bir çocuk vardı artık.
Tekrar Türkiye’ye dönüp bütün tahlil ve tetkikler yapıldı. Kayda değer hiç bir şey bulunamadı.
Sonradan oluşan hipotoninin nelerden oluşabilecegini bulup tersten gidip kendim ortaya çıkarmaya çalışıyordum.
Ensefalit geçirmiş gibi duruyordu. Dr’lara bunu söylediğimde ‘olabilir’ deyip bırakıyorlardı.
Onun olduguna kanaat getirirsem ordan aşı kaynaklı oldugunu bulabilecektim belki de…
Artık rutin tahlillerin yetersiz olduğuna kanaat getirip kendimiz Cerrahpaşa çocuk metabolizma’ya gittik. Bu sırada heyet raporu çıkarılıp fizik tedaviye başladık. Bilişsel olarak da 6 aylık bir gerilik oluşmuştu.
Cerrahpaşa’ya gider gitmez Dr’a ilk söylediğim ‘aşılardan sonra böyle olduğu ve ağır metal tarama testi’ istediğim oldu.
Ama artık Ahmet Aydın yoktu orda. Dr bana ‘aşıların sadece otizme sebep olabileceği ile ilgili söylentilerin olduğunu, bunun sebebinin aşı olduğunu söylemenin doğru olmayacağını‘ söyledi.
8 ay boyunca tahlil üstüne tahlil, genetik testler, emar…
Aklımıza gelebilecek her şey yapıldı. Kayda değer tek çıkan şey idrarda kreatinin çok düşük olması oldu. Referans aralığı 2000 olan değer bizde sadece 3 tü. Aylarca bunu arastırdılar. Tekrar emarlar çekildi. Bir şey çıkmadı. Bu sırada tek verilen ilaç b12 oldu. Bu biraz bize iyi geldi.
Fizik tedavi, hidroterapi alıyorduk. Emeklemeye başlamıştı.
9. aya kadar anne, baba, dede, mama diyen yavrum sadece herşeye ‘anne’ der olmuştu. Diğer heceler de gitmişti.
Aşırı derecede su tüketiyordu. Günde 4-5 litre. Cerrahpaşa bunu da araştırmaya başladı. Yine bir sebep bulunamamıştı.
Günler tedavilerle geçiyor hastanelerden bir sonuç alamıyorduk.
Bu sırada Suat Arusan beyin videolarını netten izleyip serebral palsi hastalarına sülüğün nasıl etki ettiğini görünce belki benim yürüyemeyen ve konuşamayan çocuğuma da etki eder düşüncesi ve modern tıbbın hiç bir çözüm bulamayışı üzerine sülük seansı almaya başladık.
Zaten Suat bey de aşı takvimini görünce çocuğumun, ‘Artık daha hiç bir yere gitmeyin. Hiç bir hastane, dr bunun aşılardan olduğunu itiraf edemez.Dahası bu verdikleri zararı telafi edecek bir tedavi de veremez’ dedi.
Çok haklıydı. Haftada 2 kez gidip ozon ve sülük seansına girdik. 20 seans bittiğinde algısında biraz gelişme farkediliyordu. Kaba motorda da sıralamaya başlamıştı.
Bu sırada bizim modern tıpdan çare bekleyip bulamadıgımızı gören bir tanıdığımız çok faydalandığı bir biorezonans uzmanına bizi yönlendirdi. Gittiğimiz biorezonans uzmanı Meral hanım gıda alerji testleri yaptı. Yapılan tahlil ve tetkilerde ‘bu duruma aşıların sebep olduğunu, bağırsaklarının çok ciddi tahrip olduğunu’ söyledi.
Gıda testleri ile bir çok besine alerjisinin olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda ensefalit de geçirmiş oldugumuz ortaya çıktı.
GAPS kitabı, diyeti ve yiyip yiyemeyecegi gıda listesi elimize verildi. Bu arada biz bütün tahlil ve tetkikleri Çapa’ya taşıyıp 4 bölüme bıraktık. Hematoloji, çocuk metabolizma, genetik ve çocuk nöroloji… Bir sürü yeni tahlil ve test yapıldı. Onların sonuçlarının çıkmasını bekliyoruz bir taraftan.
Bu zamana kadar geçen süreçte tıbbın bize koymuş olduğu teşhis; gelişim geriliği.Hipotoni de oluştu.
İshallerle başlayan sağlık sıkıntıları ile doğumdan 6. aya kadar simsiyah olan saçları birden altınsarısına döndü.
Dahası, 6. ayda normal olan kan degerleri git gide düştü ve ara ara kullandığımız kan ilaçları ile bile yükseltemiyoruz.
Çıkan üst ön dişlerinin yanındaki dişler çıktığı gibi çürüyüp ufalandı döküldü.
Bunların hepsinin neden sonra ve nasıl oluştuğunu gözlerimle gördüm.
Çapa’da gittiğimiz yar. doç. çocuk hastalıkları uzmanı ve genetik uzmanı, yani her iki Dr da aşı takvimini gördükten ve hikayemizi dinledikten sonra ‘aynı anda yapılmış aşıların altta yatan genetik bir hastalığı ortaya çıkartabileceğinden’ bahsetti. İlk defa bir hastanede dr’lardan ‘bunu aşı yapmış olabilir’sözünü duyduk. Ve saçların birden altın sarısına dönmesi, toparlanamayan kan değerleri, diş ve ağız yapısının değişmesi, çıkan dişlerin çıktığı gibi çürümesi, kaslarda sonradan hipotoni oluşması…bunların hepsinin sonradan olup 5’inin bir araya gelmesi genetik bir hastalığın aşı sebebi ile ortaya çıkabileceğini gösteriyor dediler….
Hiçbir sağlık sorunu olmayan, normal doğum ile dünyaya gelmiş sağlıklı bir bebek nasıl bir hale geldi…
Perişan bir şekilde kimsenin elinden bir şey gelmeden sadece baktık aylardır. Şimdi ise bize verilen diyeti alarak bir ümit ile yurtdışına geldik tekrar. Şu an diyeti uyguluyoruz. 1.5 ay içinde ne kadar çok sık dengesini kaybedip düşse de tutunmadan evin içinde yürüyebilir hale geldik çok şükür. Algısı biraz daha açıldı sanki. Bu tedavide fayda görürüz artık diye ümit ediyoruz… Daha başka ne yapabiliriz bilmiyorum. Bu konuda sizin bizi yönlendireceğiz her şeye açığız. Neticede siz de bu felaketin kıyısından döndürdünüz oğlunuzu.. Gidebilecegimiz nereler varsa bildiginiz tr’de bize yazın lütfen…
[Asena: Bu noktada gözyaşlarımı tutamıyorum………]
Bitirirken; bizim, Dr’lardan daha gerçek bir bakış açısı ile yapılanlara bakıp gerçeği görmemizi sagladığınız için çok teşekkür ederim. Buna teşekkür yetmez biliyorum. Her zaman dualarımdasınız…
İnşallah başka çocukların hayatlarını kurtarmaya devam edersiniz.
Aşağıdaki bilgiler M-M-R® II marka canlı Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak aşısının orijinal ürün bilgisinden alınmıştır.
Aşıyı uygulayacak hekim veya sağlık görevlisinin her aşıdan önce oturup sizinle birlikte üzerinden geçmesi gereken, aşı ürün bilgisi dediğimiz doküman şu:
Bu dokümanda genel olarak aşı yapımında kulanılan maddeler ve bunların miktarları, aşıya kontraendikasyon oluşturacak durumlar, aşının kaç kişi üzerinde ne tür deneylerde denenmiş olduğu, yan etki için kaç gün izlem yapıldığı, bu izlemin telefonda soru mu yoksa hastanede gözlem şeklinde mi yapılmış olduğu, klinik deneylerde karşılaşılan yan etkiler ve aşı genel popülasyona uygulanmaya başlandıktan sonra ortaya çıkan yan etkiler, aşının toksikolojik çalışmalarının yürütülmüş olup olmadığı, kanser yapıcı etkisinin araştırılıp araştırılmamış olduğu gibi bilgiler yer alır.
Kanunen hastanın “aydınlatılmış rıza” hakkı çerçevesinde bu açtığınızda yarı bele kadar uzanan bilgileri doktor veya hemşireden almış ve aşıyı olup olmama kararını buna göre vermiş olması gerekmektedir.
Bu belgeyi ve burada geçen bilgileri size göstermeden “bilgilendirme” yapan sağlık çalışanları görevlerini yerine getirmiyor, siz de aydınlatılmış rıza hakkınızdan mahrum bırakılıyorsunuz demektir.
Unutmayınız, hekim veya sağlık personelinin sizlere aşı ile ilgili verirken amacı sizi bilgilendirmek olmalı, ikna etmek değil.
Panikülit – Özellikle karın duvarındaki derialtı yağ dokusunun iltihabı
Panikülit
Atipik Kızamık [Sadece aşılılarda görülen Atipik Kızamıkla ilgili geniş bilgi için buraya ve buraya bakınız.
Atipik kızamık döküntüsü
Senkop – Beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık Bağ ağrısı Baş dönmesi, sersemlik Malez – Keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi İritabilite – Vücudun veya organın uyartıya aşırı tepki gösterişi ile belirgin durum; uyartıya aşırı duyarlılık hali
Kardiyovasküler Sistem:
Vaskülit – Damar iltihabı; kan veya lenf damarı iltihabı
Vaskülit
Sindirim Sistemi:
Pankreatit – Pankreas iltihabı
Pankreas iltihabı
İshal Kusma Parotit – Kabakulak virüsünün sebep olduğu, kulakaltı tükürük bezi (parotis)’nin iltihaplanarak şişmesi ve ateşle belirgin, bazı vakalarda menengoensefalit [Beyin ve beyin zarlarının beraber iltihabı], erkekte orşit [Testis iltihabı], kadında ooforit [yumurtalık iltihabı] gibi komplikasyonlara yol açan iltihabi hastalık
Parotit bezi iltihabı
Mide bulantısı
Endokrin Sistem:
Tip 2 Diyabet – Şeker hastalığı
Hemik [Kan] ve Lenfatik Sistem:
Trombositopeni – Kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı
Trombositopeni
Purpura – Kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşi ’1er ya da ekimoz’lar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu
Purpura
Lenfadenopati – Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık; lenf düğümü veya lenf düğümlerinin -herhangi bir sebeple- şişmesi ile belirgin durumu
Lenfadenopati
Lökositoz – Kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı
Bağışıklık Sistemi:
Anafilaksi – Önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen (ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.)‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık yanıtı Anaflaktoid [anafilaksiye benzeyen] reaksiyonlar Anjiyonörotik ödem – Allerjik etkenlere bağlı olarak deri ve mukozalarda aniden gelişen, fakat bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, sınırlan belirli ödematöz alanlar oluşmasıyla belirgin ödem; anjiyoödem; Quincke ödemi
Anjiyoödem
Periferal Ödem Yüz Ödemi
Kişide geçmiş alerji (bronşiyal astım) öyküsü olsun olmasın görülen Bronşiyal Spazm
Kas ve İskelet Sistemi:
Artrit – Eklem iltihabı
Çocuklarda görülen artrit
Artralji – Eklem ağrısı Miyalji – Kas ağrısı Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali
Sinir Sistemi:
Ensefalit – Beyin iltihabı; beynin akut enflamasyonu. Beynin virüsler tarafından enfeksiyonu anlamına gelir. Ensefalitlerin en sık bulgusu ateş ile birlikte olan başağrısı, bulantı, kusma, konfüzyon (yer, zaman, kişi bilgisinde karıştırmalar)’dur. Hastalık ilerledikçe nörolojik kayıplar, epilepsi nöbetleri ve felçler ortaya çıkabilir. Ensefalopati – Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklar olarak bilinmektedir. Akut veya kronik karaciğer hastalıkları sonucu oluşan, motor ve mental bozuklukların görüldüğü nöro pisikiyatrik bir sendromdur. Zayıf koordinasyon, kas seğirmesi, titreme, veya nöbet gibi belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda hasta komaya bile girebilir. Measles inclusion body encephalitis (MIBE) – Kızamık inklüzyon cisimciği ensefaliti Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) – Kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık veya kızamık benzeri bir virüsün sebep olduğu az rastlanan, ölümcül bir nörolojik hastalıktır. Hastalık yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Hastalığın sebep olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda, beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerlemeli beyin işlevi kaybı görülür.
Bu hastalık, nadir olarak, genelde bir milyon çocukta bir vaka olarak görülmesine karşın, son 40 yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. [Neden acaba??!!]Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir. Guillain-Barré Sendromu (GBS) – Akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit. Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM) – Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit, yani beyin ve omuriliğin birarada iltihabı. Transvers Miyelit – Omurilikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk. TM, hem yetişkin hem de çocukları etkileyen bir felç durumudur. Çok nadirdir ve hasta belirtileri göstermeye başladıktan 24 saat sonra hastalık son safhaya gelecek şekilde hızlı yayılır. İlk belirtisi bacaklarda ve nadiren kollarda uyuşma-karıncalanma şeklindedir. Bu hissizlik zamanla vücuda yayılır. Omurilik etkilendiği için, dokunma gibi duyularda ve bazı kaslarda işlevsizlik gözlenir. Mesane ve bağırsak kontrolü kaybedilir.
TM genellikle viral veya bakteriyel bir hastalığın sonucudur ya da bağışıklık sisteminin omuriliğe saldırması (Otoimmün) sonucu oluşur. Febril konvülsiyon/Ateşli Havale – Genellikle bebeklerde yüksek ateş esnasında görülen konvülsiyon. Şuur kaybı, katılaşma, istem dışı kasılmalara neden olur. Afebril Konvülsiyon (ateşsiz havale) veya nöbetler – Kandaki şeker veya kalsiyum düşmesi gibi biyolojik nedenleri olabileceği gibi beyinde bir zedelenme olanağı da muhtemeldir. Hiçbir neden bulunmamışsa, bu havaleler sara hastalığı olarak kabul edilir. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma [basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize [kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir. Ataksi – Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi hali; vücut hareketlerinde uyumsuzluk
Denge sağlamak için ataksili çocuk bacakları iki yana açık ve öne eğilmiş şekilde yürür. Adımları düzensizdir; hareketleri çalkantılı denizdeki bir teknede yürümeye çalışıyormuş veya sarhoşmuş izlenimi verir.
Polinevrit – Birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı Polinöropati – Birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi Okülomotor palsiler/sinir paralizileri – Göz sinirlerini tutan felç
Viral enfeksiyon sonrası göz siniri felç olan çocuk
Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali Aseptik Menenjit – Amerikan Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne KKK aşılaması sonrası aseptik menenjit bildirimleri geliyor. Daha önceki yıllarda kullanılan Urabe tipi kabakulak virüsünün aseptik menenjite yol açtığı kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bu aşıda kullanılan Jeryl Lynn™ tipi kabakulak aşısının aseptik menenjite yol açtığına dair henüz kanıt bulunamadığından bunu yok sayıyorlar.
Stevens-Johnson Sendromu – Cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur
Stevens-Johnson Sendromu
Mültiform eritem – deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum
Multiform Eritem
Ürtiker – Allerjik, psikojenik ya da fiziksel nedenlere bağlı olarak deride kaşıntılı, geçici kabarcıklar oluşması ile belirgin durum; kurdeşen
Yüzde çıkan ürtiker
Raş/Döküntü – Deri üzerinde oluşan pembe ya da kırmızımtrak küçük kabartılar
KKK aşısı sonrası ortaya çıkan döküntü
Kızamık Benzeri Raş/Döküntü Pruritus – kaşıntı
Duyu organları – Kulak:
Sinir harabiyetine bağlı Sağırlık Otit Medya – Kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı
Duyu Organları – Göz:
Retinit – Retina iltihabı Optik Nörit – Görme sinirin iltihaplanması, rahatsızlanan gözde aniden kısmi körlüğe neden olur. Virütik enfeksiyon, bir otoimmün süreci (vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırması) ya da çok yönlü gözakı iltihaplanması sonucu meydana gelebilir. En sık neden multipl skleroz hastalığıdır. MS hastalarının %50 den fazlasında optik nörit gelişir. %20-30 hastada da optik nörit MS’in ilk bulgusu olarak görülür.
Optik nöritin bazı diğer nedenleri; enfeksiyonlar (örneğin; Sifiliz, Lyme hastalığı, zona), otoimmün bozuklukları (Örn. lupus), inflamatuvar barsak hastalığı, ilaca bağlı (örneğin kloramfenikol, Etambutol) vaskülitler ve diyabet. Papillit – Görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı Retrobulber optik nörit – Görme siniri (nervus opticus)’nin göz küresi arkasındaki bölümünün iltihabı Konjunktivit – Göz yangısı, gözün beyazı kaplayan şeffaf zarlar ile göz kapaklarının iç çeperlerinin kızarması ve iltihaplanmasıdır. Göz yangısına genellikle bir virüs veya bakteriyel enfeksiyon sebep olur; bununla birlikte alerjiler, toksik maddeler ve diğer hastalıklar da bir rol oynayabilir.
Ürogenital Sistem:
Epididimit – Epididim iltihabı. Epididim testislerin arkasında yoğun bir şekilde dolanmış durumdaki ince mikroskobik tüplerden oluşmuş, testisin hemen arkasında testis boyunca uzanmış bir eklenti organıdır. Sperm epididim boyunca ilerlerken olgunlaşır ve kendi kendine hareket edebilme yetisi kazanır.
Epididimin enfeksiyonuna “epididimit”, testisin enfeksiyonuna “orşit” adı verilir. Bu iki organın enfeksiyonu uygun antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilir, fakat kısırlık gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı erken tanı ve tedavisi gereken enfeksiyonlardır. Orşit – testis iltihabı
Eli, 37. haftada 4 kilo 200 gram ile dünyaya geldi.
Kendime geldiğimde Hep-B aşısının çoktan vurulmuş olduğunu öğrendim.
Daha 3 saatlikti.
Niye vurdunuz bu aşıyı dedim.
Hep-B cinsel ilişkiyle ve damardan uyuşturucu kullanımıyla bulaşmıyor mu?
Benim 3 saatlik bebeğimin ne ihtiyacı var ki buna dedim.
Hiçbir şeyden anlamayan taze anne muamelesi yaptılar.
Üstelemem gerekirdi oysa.
Çok çabuk büyüyordu.
Yaşından çok önce atlıyordu gelişim basamaklarını.
2. ayında aşılatmaya götürdük.
Hemşirenin iğneleri batırmasını izledik.
Vurdukları aşıları sorgulayacak oldum. Aşırı-duygusal davranan yeni yetme anne muamelesi gördüm.
Hergün biraz daha aşık oluyordum oğluma.
4. ayında aşılara “ufak” bir reaksiyon geliştirdi.
Vücudunda döküntü oldu. Doktor endişelerimin yersiz olduğunu söyledi. GÜVENDİM doktorumuza. Aşıların arasını biraz açarak gitsek olmaz mı dedim.
Bir kez daha, sözüm dikkate dahi alınmadı.
Esasında bu noktada aşılamayı tamamen bırakmaktı niyetim. Fakat Eli’nin kullanmak zorunda olduğu pahalı formül mamayı devlet desteği ile alabiliyorduk ve bu hakka sahip olmak için de aşı kaydı isteniyordu.
6. ay randevusuna giderken bütün benliğim bana ‘dur’ diyordu. Fakat bu yüzden ‘kötü anne’ diye damgalanmak da istemiyordum, o yüzden yine gittik…
Oldu aşılarını. Eve götürdüm uyusun diye. Canlı bedenini son tutuşum olduğunu bilmiyordum ki bunun. Koydum beşiğine. Çamaşırları toparladım, sonra ben de biraz uzandım.
Uyandığımda gitmişti yavrum.
7 Mayıs 2010 günü saat 20:18 diye geçti ölüm anı kayıtlara.
6 ay, 2 günlüktü.
“Anne” diyebiliyordu.
İlk anneler günümü çocuğumun cenaze törenini planlayarak geçirdim.
Annelik içgüdülerimi dinlemedim de ondan.
İlaç Kartelleri paraya doymuyor da ondan.
Hiçbir araştırma filan yapmadım da ondan.
Benim hikayem size ders olsun. Çoğumuzun yaşadığı bir hikaye aslında bu.
Elini böyle tutuyorum oğlumun artık. Cenazeevinin hediyesi bu bana.
N’olur konuyu araştırın. Sesinizi yükseltin.
Bu, ana-baba olarak sizin göreviniz. Ben şimdi keşke! diyorum.
[Lütfen ayarlardan Türkçe altyazıyı açmayı unutmayın]
Madalyonun diğer yüzü çok karanlık, belki de bakmamak en iyisi. Ancak, basit bir kızarıklık, biraz ateşle bitmiyor aşıların vücutta yarattığı tahribat.
Bizim iyiliğimiz, hatta “sürünün” iyiliği için bizlere nedense zorla uygulanmaya çalışılan bu medikal uygulamanın kesinlikle milyonda 1 olmayan yan etkilerinden basit bir seçmeyi bizzat CDC’nin sitesinden görebiliyoruz. Nedense demir ciğer içindeki polio kurbanlarında olduğu gibi çarşaf çarşaf vermiyor CDC bunları, gözümüzün ucuyla bakalım, aklımızda yer etmesin isteniyor belli ki.
İşte bu, sadece bir avuç aşı reaksiyonunu daha “yakından” görelim istiyoruz, içimiz bu çocuklar için kan ağlayarak.
Bunlar görünür reaksiyonlar, bir de gizli tufan var bebeklerimizin beyinlerinde, sinir ve sindirim sistemlerinde kopan, içine sokuldukları kronik sitokin fırtınası, enflamasyon var. Bunlar görünür değil ama, henüz dilsiz bebeğinizin tek yapabildiği ağlamak. Onu da ağrı kesicilerle susturuyoruz nasılsa…
Dünyanın en fazla aşılanan ülkesi Amerika’da çocuklarda ölüme yol açan hastalıkların başında ne geliyor dersiniz?
KANSER!
Paylaşılan aşı içerik listesinde sıralanan 40 farklı kimyasal, metal, antibiyotik, deterjan artığı, fötal hücreler, çeşitli hayvan hücrelerinin hepsi de Pharma Sağlığı için çok faydalı, evet.
Bizim sağlığımız aşılardan sonra ne durumda, ona bakalım şimdi:
Babasının olduğu “çiçek”–evet yanlış duymadınız, Amerika’da askeri personelde kullanılıyor bu aşı hala– aşısından sonra ciddi reaksiyon geliştiren 2 yaşındaki miniğin resmi bu. Peki nasıl olabilir böyle bir şey? CDC’den yetkililer inceleme yapıyorlar ve evin her yerinde bu enfeksiyöz virüsü buluyorlar.
Bu etkiye sahip aşının 200 sene önceki çok daha ilkel versiyonunun el kadar bebeklere önce 1 ve daha sonra en az 2’şer defa (!) verildiğini düşünün, neden aşılamayı kanunen zorunlu hale getirmek zorunda kaldıklarını anlayabiliyorz şimdi sanırım. Çünkü insanlar bu berbat aşının çocuklarına, kendi vücutlarına yaptığı şeyin farkında, aşıdan dolayı çiçek geçirip ölenlerin sayısı oldukça fazla, insanlar vebadan kaçar gibi kaçıyor bu aşıdan. Toplu aşılamalardan sonra olmadık reaksiyonlar, sifilisinden anında ölümlere kadar pekçok reaksiyon ve elbette bizzat daha büyük çiçek salgınları yaşanması tesadüf olabilir mi ve acaba çiçek gerçekten bu aşıyla ortadan kaldırılmış olabilir mi, insan bu masalla uyutulmayı zekasına hakaret saymayan hekimlerimize hayret ediyor doğrusu!
Resimde miniğin karın bölgesi görülüyor.
Ve sevgili Ian’ın Hepatit-B aşısına verdiği reaksiyon. 1 ay boyunca sorunun kaynağını bulmak için vücudunu tam manasıyla delik deşik eden, yapılmadık tahlil bırakmayan hekimlerin bizzat aşı prospektüsünde yazan alerjik reaksiyonu bir türlü tanıyamaması, ailenin ısrarla aşıyı sorgulamasına rağmen hekim ordusunun “her şey olabilir ama aşı olamaz” çizgisinde hiçbir değişiklik olmaması, ihtimal olarak dahi kabul etmemeleri . . . Ian’ın yürek dağlayan hikayesi hiç de yabancı değil aslında bizlere. Bu bir türlü açıklanamayan ölüm ve reaksiyon vakalarının hiç de zihinlere aşılandığı gibi milyonda bir olmadığını biliyoruz, öyle değil mi?
BCG – verem aşısının ender görülen ancak ölümcül seyrinden dolayı korkutucu yan etkilerinden dissemine tüberküloza yenik düşen 7 aylık bebeğin hazin hikayesini ise buradan görebilirsiniz.
Aşılama sonrası ciltte görülebilecek ağır reaksiyonlar şuna benzeyebiliyormuş, yine CDC’den öğreniyoruz. Literatürdeki ismi Eczema Vaccinatum.
Uzun uzun araştırılmış, ilaç firmaları(!) tarafından hayvan ve insan modellerinde denendikten sonra FDA’in uzman sağlıkçıları tarafından “güvenlidir” onayıyla ruhsatlandırılmış, fakat aşı tarihine yarattığı beyin özrü, ölüm ve diğer muhtelif sorunlar nedeniyle en fazla tazminat ödenmiş aşı ünvanıyla geçmiş, ha bir de elbette nedense 4-5 doz vurulmasına rağmen 30 sene boyunca boğmacayı bir türlü ortadan kaldıramamış aşımız DBT – difteri, tetanoz ve tam hücre Boğmaca aşımız. Pekçok çocuğun ve ailesinin mahvına sebebiyet veren bu “güvenli” aşımız, yerine daha az reaktif olduğu ileri sürülen DTaB-difteri, tetanoz, aselüler boğamaca aşısı konulmak suretiyle piyasan kaldırılıyor. Aşının yüzde (ve beyinde) yarattığı şekil-işlev bozukluklarına örnek:
Bir başka aşı mağduru masum bebek, yine CDC’den. Aşıların etkisinin, etkinliğinin ve yan etkilerinin neden öngörülemeyeceğini hatırlatıyor insana. Görünüşte sağlıklı, neşeli bir bebek ve aşılama sonrası girdiği hal bu. Hepimiz tıpkı parmak izlerimiz gibi birbirimizden farklıyken, hayır biz illa hepinize aynı ilacı, gerekirse zorla vereceğiz, tabii sizin iyiliğiniz için(!) diyen bir medikal mafyayla karşı karşıyayız.
Aşılar nörolojik hasara yol açabilir uyarısını yapanlar neyi mi kastediyor? Bu güzel kızımızda DBT aşısı sonrası oluşan nörolojik hasar:
Çiçeği eradike ettiği iddia edilen “efsane”vi çiçek aşısını, aşıyı olan birinin az kalsın kolunu eradike ederken görüyoruz şimdi de:
Hangi aşı prospektüsünü açsanız baş sırada yerini alan yan etki, egzema bazı çocuklarda neye benziyor bakalım şimdi de. Milyonda 1 efsanesi eskiden işe yarıyordu, ancak şimdi internet var, aşıdan sonra sıklıkla oluşan reaksiyonların gerçeği artık yüzümüze bakıyor.
Aşı sonrası oluşabilecek doku hasarı ne boyutta olabiliyor, buna bakalım şimdi de. Bu çocuk hayatını kaybediyor. CDC’nin verdiği bilgiye göre hani şu sürü bağışıklığıyla korumaya çalıştığımız bağışıklık sistemi baskılanmış, o yüzden aşılanamayan çocuklar var ya, işte o çocuklardan birinin aşıya verdiği tepki bu! Bu meleğin aşıya verdiği tepki, yüce tıp literatürüne vaccinia necrosum olarak geçmiş durumda.
Bizzat aşıyı geliştiren biliminsanları ve eski Merck çalışanları tarafından işe yaramadığı gibi hayli tehlikeli olduğu yönünde açıklamalar gelmesine rağmen Amerika’da hem kızlara hem de erkeklere(!) uygulanan HPV aşısı, Gardasil’den sonra ölen pekçok genç kızın aileleri tarafından oluşturulmuş grup ve siteleri internetten bulabilirsiniz. Ölmeyip de hayatına devam edenlerden bazıları maalesef ömür boyu böyle bir hayata mahkum ediliyorlar. Aşı öncesi ve sonrasında bu genç kızımızın hali…
Burada verilenler aşı prospektüslerinde çarşaf çarşaf yazan yan etkilerin yalnızca birkaçı. Önemli olan nokta şu; doktorlar aşı güvenliği çalışmalarının bizzat aşı firmaları tarafından yapıldığını ve aşılarını onaylatmak için kongrenin geçirdiği bir yasayla FDA’e “zorunlu bağış”ta bulunduklarını, FDA’in halkın ödediği vergilerle çalışan bir devlet kurumu olmaktan çoktan çıkıp, denetlemekle yükümlü olduğu ilaç sanayiinin paraya bağladığı kağıttan bir kuruluşa dönüştüğünü bilmeleri gerekiyor.
Hiçbir tıbbi uygulama kişiye zorla dayatılamaz, kendi iyiliği için bile olsa. Son dönemde “blockbuster” ilaç çıkaramayan Pharma’nın karlılığının devamı için yeni kapısı aşılara bir de bu açıdan bakmaları gerekiyor. Bu aşılarla yaratılan çığ gibi sağlık sorunları için yine kimin ilaç ve medikal cihazları, teçhizatı kullanılıyor, kimler bu “iş”ten kar sağlıyor bir düşünsünler.
Tamamen sağlıklı bir avuç çocuk üstünde denenen ve 3-5 gün yan etki var mı diye bakıldıktan, arada oluşan ölüm varsa istatistiklere yanısımasın diye çalışma dışı bırakıldıktan sonra evet, tüm dünya popülasyonu için aynı şekilde güvenlidir diye piyasaya sürülen aşılar sizin erken, düşük doğum ağırlıklı doğan bebeğiniz için güvenli olmayabilir. Ailenizde kronik veya otoimmün hastalık öyküsü varsa çocuklarınız aşı reaksiyonu için çok daha büyük risk altında demektir. Sezeryanle doğmuş, formüla sütle beslenmiş, midelerine zorla GDO’lu suni yem tıkılarak şişirilmiş mutant hayvanların etiyle, pastörize / UHT sütüyle, peyniriyle, yoğurduyla beslenmiş çocuklar aşı reaksiyonu için risktedir.
Hekimlerimiz bunları bilmiyor olabilir. Ancak anne-baba olarak bunları sonuna kadar araştırmak ve gerçeğe ulaşmak bizlerin görevi.
Çünkü çocuklar bizim. Sağlık bizim. Çocuklarımız üzerinde her türlü karar hakkı da bizim!
“Kızımın bugün uyutuluşunu izlediğim andan beri aşılara lanet okuyorum. Elimden tek gelen ağlamak oldu. Bir daha size “aşılar güvenlidir, “yan etkiler milyonda birdir”, “aşı karşıtları kaçıktır” diyen olursa ona kızımın hikayesini anlatın. Çünkü çektiğim ızdırap fazlasıyla gerçek.
Bu fotoğrafı koyup koymama konusunda çok tereddüt ettim, ancak sonra bir zamanlar pek güvendiğim aşıların neye mal olduğunu herkes görmeli diye düşündüm. Ben bir taraftan alnını okşayıp dua ederken bebeğimin ağlaya ağlaya uykuya dalışını izledim ve gözyaşlarım sel oldu. Eminim bu uykudan sağ salim uyanacak, ancak önümüzdeki bir saat yanıbaşında oturup uyanmasını beklemek çok sancılı, çok zor olacak benim için.
Resimde uyutulmak üzere o aptal gazı verirlerken görüyorsunuz yavrumu. Sonra odadan çıkartıldım. Keşke orada yatan o değil ben olsaydım. Daha hiçbir şeyden haberi yok ki onun, daha küçücük bir bebek.”
Tatlı Adaline’in Yolculuğu
Adaline, 7 Mayıs 2013’te mutlu, sağlıklı bir bebek olarak dünyaya geldi. 2. ayda biz de herkes gibi gidip rutin aşılarını [Hep-B, Rotavirüsü, Difteri-aselüler Boğmaca-tetanoz (DtaB), Hib, KPA, IPA]yaptırdık, hiçbir şeyi sorgulamadık bile. O günün gecesinde ve takibeden günlerde Adaline’nin durumu hep daha kötüye gitti.
Sıradan reaksiyonlarla; iğne yerinde şişlik, kızarıklık, huzursuzluk, uyku hali, sersemlik, kusma, bulantıyla başladı her şey.
5 gün sonra kan pıhtısı kusmaya başladı ve iyice letarjik hale (uyuşukluk, hareketsizlik) geldi. Hemen acile götürdük ve şiddetli reflü ve dehidrasyon teşhisi konuldu.
Birkaç gün hastanede yattıktan sonra eve çıktık. İşte bu noktadan sonra küçük meleğimiz asla eskisi gibi olmadı.
Aşıdan sonra oluşan reaksiyonun “NORMAL” olduğu, 4. ay aşılarının vurulmasından hiçbir sakınca olmadığı söylendi bize.
Ve 4. ay aşılarını da [Rotavirüsü, DTaB, Hib, KPA, IPA] oldu Adaline.
Bu defa çok daha çabuk şekilde çok daha kötü hastalandı. Nöbet atakları geçirdi, yoğun şekilde kustu, kan pıhtısı kustu, kalbi hızla atıyordu ve tüm vücudu şişti.
O hafta 500 gram verdi. Uyarıya neredeyse hiç yanıt vermiyordu ve Teksas Çocuk Hastanesi’ne kaldırıldı.
Birkaç hafta boyunca bir dolu test yaptılar. Bir iki ay öncesine kadar mükemmelen çalışan kalbinde şimdi “Triküspid Regürjitasyon” [triküspid kapaktaki yetersizlik nedeniyle sistol esnasında bir kısım kanın, sağ karıncıktan tekrar sağ kulakçığa geçişi] çıktı ve kapakçığın değiştirilmesi gerekebileceğini öğrendik. Tüm vücudunun içten şiştiğini öğrendik. Hiçbir şey yiyemediği için beslenme tüpü takıldı. Kalbini ve akciğerlerini takip için apne ve kalp monitörüne bağlandı. Her şeyi kontrol altına alabilmek için pekçok ilaç denendi. 4 aylıkken ilk ameliyatlarını geçirdi. Onun acı çekerken görmek beni kahretti. Bütün bu korkunç sorunları olduğunu söylediler bize. Neyse ki birçoğunu yendi, beslenme borusu ve apne monitörü takılı halde; kalbi, mobilitesi ve kusmayı engellemek için alması gereken birkaç ilaçla birlikte taburcu edildik.
O günden sonra da birkaç kez hastane yatışımız oldu ve daha da olacak.
Aşılamayla ilgili tehlikelerin hiçbirinden haberdar değildim ben. İlaç kutularında yazan o “riskler” benim bebeğim için geçerli olamazdı. Koruması gerekiyordu bunların, zarar vermesi değil.
Şimdi amacımız tıpkı Adaline gibi aşıdan zarar görmüş diğer çocuklar; beslenme borusuna bağlı olanlar, kalp problemleri olanlar ve genetik bozukluklara sahip olanlara sahip çıkmak, haklarını savunmak.
Umarım yeni anne-baba olanlar, zaman ayırıp, masum evlatlarının vücutlarına soktukları aşı ve ilaçları iyice araştırırlar.
Bana herhangi bir sorunuz olursa çekinmeden sorun. Lütfen.
Ed-Not:Bu yazı Vaccination Information Network adlı sitede yayımlanmış yayımlanmış orijinalinden çevrilmiştir. Kendisinin medikal durumuyla ilgili gelişmeleri Facebook’ta adına açılmış olan Sweet Adaline’s Journey sayfasından takip edebilirsiniz.
Aşılama sonrası hangi potansiyel yan etkileri izlemeye almanız gerektiği konusunda bir fikriniz yoksa lütfen burada, burada ve burada verilen aşıya özel yan etkileri okumakla işe başlayın ve herhangi bir yan etkide durumu doktorunuza bildirin.