Sosyal medyada tozu dumana katan, sürekli bağıran, en çok sahne komedyenleri/sihirbazlardan hoşlanıp hep karikatürize bilgilerle aşıların müthiş faydalarını halkın eğitim seviyesi en düşük kesimine belletme görevini ifa eden Pharma Trolleri’ni bilirsiniz… Bunların onca bağırış-çığırış arasında yapmadığı TEK şey nedir, dikkatinizi çekmiştir?
Yılanyağından aşılarının 1. Koruduğunu gösteremezler 2. Vurulduğunuzda sakat kalmayacağınızı veya ölmeyeceğinizi size asgaride garanti dahi edemezler.
Kısacası… Sosyal medyada bir Pharma Trolünü tek kıstasla anında ayırt edebilirsiniz. Size BİLİM diyecek ve karşısında titremeniz gerektiğini ima edecek, fakat size BİLİMSEL TEK AÇIKLAMA YAPMAYACAK, AŞILARIN MUHTEŞEM BİLİMİNE DAİR SİZE TEK KANIT SUNAMAYACAKTIR.
Niye mi?
Çünkü öyle bir kanıt YOK da ondan!
Tamam?
Okuduğunuz cümlenin manası bi’ müsaade edin yerleşsin iyice… Acele etmeyin. Laf değil bu çünkü…
Siz ve çocuklarınız sadece KOBAYSINIZ bu uygulamada, başka hiçbir fonksiyonunuz yok.
Kime güveniyorsunuz da hakkında ne sizin ne doktorunuzun ne devletinizin ne dünyada kimsenin bir şey bilmediği birtakım biyolojik ürünleri gebelikte, bebek gözünü dünyaya açtığı anda, daha sonra defalarca, kaç kere derlerse o kadar, ömrünüzün sonuna kadar gözü kapalı alıyorsunuz?
Ortada kontrol grubu filan yok, bir siz varsınız denek olarak! Aşıyı olurken sağlık durumunuzu dikkate alan, soruşturan, test/tahlil yapan var mı? Yok.
Aşıdan sonra takibinizi yapan var mı? Yok.
Doktor aşının prospektüsünü açmış değil, fakültede aşının vücuttaki etkisine, yan etkisine dair TEK kelime okumuş değil, nasıl üretilir bilmez, içinde ne var BİLMEZ.
Aşıdan sonra oluşacak herhangi bir yan etkiyi EN SON tanıyacak kişi kendisi, kendi başına gelse yine aşıya bağlamayacak denli UZAKTIR KONUYA, zaten İMMÜNOLOJİ cahilidir. BİL-MEZ.
Her aşıyı vururken size önden saymakla ve oluştuğu takdirde de yan etki takip sistemine bildirmekle MESUL olduğu yan etkileri hayatında duymamıştır ki bildirsin? Hem devletin kendilerine telkini de kutsal aşılarını korumak için(sizi değil), bu yan etkileri GÖRMEMEK ve BİLDİRMEMEK yönündedir.
Ve bu ahval ve şerait içinde doktorunuz size, kar/zarar hesabı ile ilgili kimsenin elinde değerlendirme yapmak için TEK VERİSİ dahi yokken, sadece VARSAYILAN YARAR üzerinden aşı önerir. Israr da eder hani… Yemin de eder içinde alüminyum yok diye. Yapıyorlar vallahi… Bilim de şaşkın bu işe 🙂
Şimdi…
Amerika yazar Türkiye oynar, malum… Amerika’nın onaylayacağı her yeni aşıyı TR takvimine eklemek için büyük bir iştahla, banka hesap numaraları açık, pardon, hesap makineleri kar/zarar hesabı(!) yapmak için önlerinde açık bekleyen bir AŞI “BİLİM” (BİLMİYİM) KURULUmuz var bizim. Onların vatana millete aşı seçerken değerlendirme kriterleri TEK. Amerika onaylamış mı? Tamam, o halde, bizim için de yeterince iyidir. At sepete!
(Bunun bir tek aşı/ilaç konusunda norm olduğunu düşünüyorsanız bir an evvel çocuk masallarından büyükler için yazılmış kitaplara terfi etmenizi öneririz. Kopyala/Yapıştır Cumhuriyeti’nde en iyi iş çıkaran birim, bakanlıkların tercüme birimleri, net!)
Hatırlayın bakalım şu ADJUVAN konusunu şimdi… Bilmiyor musunuz? Merak etmeyin, doktorunuz da bilmiyor! Aşı bilim kurulunun en başındakiler de! Neyse… Okuyun siz en iyisi, çizgi filmimiz/karikatürümüz yok ama biz anlatalım yine de tane tane…
Genital Siğil Aşısı HPV ile ayyuka çıkan ve ağzı-dili olmayan bebekler yerine ergenlere vurulduğu için de aşıyla doğrudan ilişkinin gizlenemediği alüminyuma bağlı ölüm ve nörolojik hasar salgınından sonra, aslında endüstrinin uzun zamandır denediği ama bir türlü alüminyumdan daha az öldüren ve zarar verenini bulamadığı adjuvan gereksinimine yanıt verecek güzide bir yenilikle endüstri karşımızda ve kobay da dünyanın en özgür köleleri olarak tabii ki ABD halkı.
Üyelerinin ağırlıklı olarak ilaç/aşı sanayii bağlantılı olmasına özellikle dikkat edilen, Amerikan devletinin ulusal takvime hangi aşıların alınacağını belirlemeden sorumlu resmi kurumu ACIP (Advisory Committee on Immunisation Practices), 18 yaş üstü popülasyona önerilecek (o da şimdilik, yakında 0 günlük bebeklerin kabusu olacağı besbelli) HEPLISAV-B isimli taptaze sentetik DNA aşısını ve tabii bu aşının yepyeni ve popülasyonda ilk defa denenecek 1018-ISS (immunostimulatory sequences) isimli adjuvanını bakınız hangi tür sorgulamalar, tahkikatler sonucunda 1 düğmeye basıp hem de OYBİRLİĞİ ile onaylıyor. Bu BİLİM/İRFAN yuvası ABD’de sağlık “iş”i bakalım nasıl yürütülüyor.
Hazır mısınız?
ACTION!
ACIP üyesi, Milwaukee Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Paul Hunter soruyor:
“Bu aşının, adjuvanlı diğer aşılarla aynı anda vurulup vurulamayacağı üzerine yorumu olan?”
Yanıt CDC çalışanı Dr. Sarah Schille’den geliyor (basitçe omuz silkip gülümseyerek): “Tek başına vurulsun veya birlikte vurulsun diye herhangi bir tavsiye kararı çıkartabileceğimiz veri yok elimizde.” (Boş boş kafa sallıyor ardından.)
CDC’yi temsilen Amanda Cohn araya giriyor: “Iıııh, diğer aşılar bağlamında ele alacak olursak bunu, ıııh, önklinik deneylerde başka aşılarla birlikte denenmemiş olsa da bu aşı, bizim (CDC’nin) genel yaklaşımımız, ıııh, aşıların farklı ııııh uzuvlardan olmak kaydıyla aynı anda vurulmaları gerektiği, vurulabileceği yönünde.”
(Tamam? Deney filan yok ortada, ama farklı koldan bacaktan olduğu sürece belli ki bu kutsal suları kaçar tane olursa olsun birlikte vurabiliyorsunuz-muştur-herhalde-canım diyor CDC. Ama farklı koldan-bacaktan olsun, OK? Niye diye bize sormayınız rica ederiz, CDC’nin kesin bir bildiği var ki söylüyor.)
Dr. Hunter: “Adjuvanlı, hatta birden çok adjuvana sahip aşılar Avrupa’da veya başka herhangi bir pazarda kullanılmakta mı? Bilen var mı?”
(Avrupa’nın alüminyumdan adjuvan dışında bir şey kullanmadığını, hatta dünyada başka kimsenin sentetik DNA aşısı filan kullanmadığını gerçekten bilmiyor olabilir bu seçkin ACIP üyesi zat?)
Dr. Ward: “Bildiğim kadarıyla hayır.”
(Eh, bilmiyoruz/kimse bakmamış ama kesin herhangi başka bir güzide aşımızla birlikte vurulabiliyormuştur bu tamamen güvenli olduğu besbelli aşı; başka kimse de kullanmıyormuş bu yepyeni adjuvan teknolojisini, demek ki ilk kobaylar da yine bizden çıkacak, ah ne güzel, çığır açacağız yine diyerek ACIP’in herbiri birbirinden değerli üyesi OY BİRLİĞİ ile bu müthiş sürprizlere gebe aşıyı da gözünü bile kırpmadan (2020 tarihi itibariyle tüm yetişkinler için kanunen MECBURİ hale getirmeyi planladıkları) YETİŞKİN AŞI TAKVİMİNE eklenmek üzere onaylayıveriyor. Oldu da bitti maşallah! Bir nazar boncuğu da bizden!)
Eh haydi kalkın gidelim derken bir de bakıyorsunuz, oylama yapıldıktan, ACIP CDC’ye ‘haydi bu kıyağımızı da unutmayın, çok hayatlar karartacak (pardon, kurtaracak) bu gıcır gıcır aşıyı da alın ekleyin takviminize’ dedikten *SONRA*, Dr. Stephens diye biri söze giriyor??
“Pardon, küçük bir çekincem vardı, onu söylemek istiyorum. Müthiş bir gelişme, ileriye doğru atılmış koca bir adımdır bu karar. Şu sinyal, miyokard infarktüs sinyali biraz düşündürdü beni. Bu yeni adjuvanın kullanımı hakkında endişelerim var ve aşı piyasaya sürüldükten sonra toplanacak verilerin çok dikkatli takip edilmesini öneriyorum.”
(Efendim, aşının güvenlik deneyinde 14 kişi kalp krizinden ölüvermiş. Endişelenecek bir şey değil esasında, hergün yetişkinler durup dururken ölüyor ABD’de kalp krizinden, değil mi? İçme suyuna statin katalım önerisi ile gelmelerini sağlayacak kadar doktorların, statin eksikliğinden mustarip zaten bu memleket. Aralarından birkaçı bu deneyde aşı olmasa da ölecekti zaten diye düşünmek lazım. Tesadüflerle aşı “bilimini” lütfen biribirine karıştırmayalım. Şimdi bebek olsa bu işimiz kolay, SIDS diyoruz biz buna; ani bebek ölümü, asla aşıdan kaynaklanmayan bir tür ölüm çeşidi bu. 139 farklı neden sayabiliyor CDC o bebeği öldürmüş olabilecek size, fakat Allah sizi inandırsın aşıdan bir türlü ö-le-bi-le-mi-yor bu bebekler! Yetişkin ölünce de aşıdan sonra, artık eceli gelmiş demek lazım. Sakatlananlar da kesin numara yapıyorlardır, psikosomatik dahi olabilir bu HPV aşısından sonra yatalak olup nöbet üstüne nöbet geçiren histerik kızlar ve oğlanlar gibi! Aşılar baksanıza her haliyle ayrı mucizeye imza atmaya devam ediyor! Hokus pokus ve PUF! Hastalık eradike ediyor!! Ne hikmetse bebeğin dünyadaki ilk nefesinde hem de 3 kere bastıkları Hepatit-B aşısını 18 yaş ve üzerinde YİNE vurmaları gerekiyor yalnız?! Hatırlayınız: KO-RU-MU-YOR aşılar! Eh yani, iş mi şimdi, şarlatanlık bunun neresinde allaseniz? Yılan yağı satıcısı mı bu saygın, üniformalı filan kimseler? Komplo teorisyenliğine gerek yok rica ederiz, bakınız, canla başla çalışırlarken toplum yararına üstelik izleyebiliyoruz da bu kahramanları! İyi bakın, göreceksiniz kesin!)
Efendim, beyefendinin aman takibini yapalım dediği pazarlama sonrası sürveyansı için, en az 2 yıl geçmesi, bu zaman zarfında da hatırı sayılır sayıda kişiye bu aşının sağlam bir vurulmuş olması gerekiyor ki anlasınlar hakikaten kalp krizinden öldürüyor muymuş, otoimmün hastalık yapıyor muymuş?! Tamam? Tekrarlayalım hep birlikte şimdi:
HE-Pİ-MİZ KO-BA-YIZ.
Güzel.
Bu videoda kısaca sürreal gerçekliklerine tanıklık etme bahtına eriştiğiniz ABD denilen esir-pazar ülkesinde elle tutulur herhangi bir veri toplanabilemesi için ürünün yıllar yılı kullanılmasının gerektiği Aşı Güvenlik Verihattı (Vaccine Safety Datalink) denilen bir şey ile kimsenin (doktorların bile) haberinin dahi olmadığı VAERS (ASİE – Aşı sonrası İstenmeyen Etki İzlem Sistemi) var, ki onda da en iyimser tahminler, aşıya bağlı oluşan yan etkilerin ancak %1’inin bildiriminin yapılmakta olduğu yönünde. Görüldüğü üzere, siz zararı GÖRMEZ, kaydını filan hiç tutmazsanız böyle hep yarar hep yarar kalır geriye!
Yani… Beyaz ekran karşısında ABD yiyor diye yediğimiz GDO’ları atıştırmaktan bağırsak/beyin yakmışlar için konuya altyazı geçmemiz gerekirse, efendim göz ünündeki apaçık gerçek, burada onaylandığını gördüğünüz aşının (ki esasında bütün takvimlerdeki (çocukluk, ergenlik çağı vs) bütün aşılar için geçerli bu) insan deneylerinin bu şekilde, genel popülasyon üzerinde yapılmakta olduğu ve bunda da hiçbir sakınca görülmediğidir!
Hep birlikte alalım:
KO-BA-YIZ HE-Pİ-MİZ!
Gelişim aşamasında onay için bekleyen yüzlerce aşı daha olduğunu ve salt ABD değil, dünya genelinde aşıları sözümona “sürü bağışıklığı” (bkz. Şarlatanlık 101) sağlama gerekçesiyle kanunen zorunlu hale getirilmeye başlandığını düşünürsek, çok yakında salt yıllar yılı derdini kimselere anlatamamış otizm camiasının değil, hepimizin, her hanenin problemi olacak bu konu.
HER – ŞEY – PHARMA – İÇİN!
(Çekinmeyin, tekrarlayın lütfen, trans hali acıyı dindirir.)
İşte kaf dağının ardında bilim icracıları filan diye düşlediğiniz, hekimlerimizin keza sözünden hiç çıkmadığı, örnek aldığı, özendiği, öykündüğü Amerikan SAĞLIKSIZLIK sistemi BÖYLE çalışıyor. Bunlar karar verme mekanizmasının EN TEPESİNDEKİLER. ACIP burada bu aşıyı takvime alın onayını verdi, topu CDC’ye attı. CDC, sahibi Pharma (onun da sahipleri kimler, biliyorsunuz değil mi? I-ıh?? Peki, devam edin okumaya en iyisi siz) adına o golü sırf Amerikan halkının kalesine değil, öyle ya da böyle Türkiye ve onunla birlikte tüm az gelişmiş ülkelere atacak demektir.
Bu herzamanki gibi %100 güvenli olduğu besbelli, gıcır gıcır aşının bir an evvel Türkiye’de onaylanmasını, ÖNCELİKLE ve İVEDİLİKLE hergün Hepatit B riski altında çalışmakta olan TÜM KIYMETLİ SAĞLIK PERSONELİMİZE, yanında A’sı ile birlikte (ayrı uzuvdan rica ederiz) vurulmasını diliyoruz.
18 Nisan 2016 tarihli NPR haberi; bu hafta içinde Türkiye’de de milyonlarca doz kullanılan OPA, yani ağızdan verilen canlı Polio virüsü aşısının tüm dünyada aynı anda imha edileceği, yerine daha güvenli ve uygulandığında vücutta mutasyona uğrayıp yepyeni polio vakaları yaratma riski daha az olan bir aşıya geçileceğini söylüyor.
Bizde bu haberi duyan gören oldu mu?
WALTER ORENSTEIN, dünyanın bir numaralı aşı merkezi Emory Vaccine Center (Emory Aşı Merkezi)’nde direktör olan isimden gelen açıklamalara göre, tüm ülkelerde Polio aşısındaki bu değişim için AYLARDIR eğitim uygulanmaktaymış ve sağlık çalışanları şu anda halen “etkili ve güvenli” olduğu teminatıyla kampanya kampanya ülkemizde uygulanmasına devam edilmekte olan bu aşıyı kaynatma, yakma ve hatta gömme suretiyle nasıl yok etmeleri gerektiği konusunda meğerse aylardır eğitim görmekteymiş?! Hatta bebek ve çocukların vücutlarına en aşağı 5-6 doz verilmesinde şu ana kadar hiçbir sakınca görmeyen sağlık yetkililerinin bu “zararsız” aşıyı doğru şekilde imha edip etmediklerini denetlemek üzere de onbinlerce denetmen görevlendirilmiş?
Daha önce aynı Polio aşısının içerdiği ‘gözönünde ama gizli’ tehlikelere dair kaleme aldığımız yazıda bu sağlık yetkililerince dillendirilmeyen gerçekleri ifade ettiğimizi hatırlatalım:
UNICEF’te “bağışıklama” operasyonu başkanı Robin Nandy de yaptığı açıklamada diyor ki çoğu ülkede (Türkiye’de de) canlı virüs ihtiva eden polio aşıları kullanılıyor, şimdi bu virüs zayıflatıldı, böylelikle insanları artık hasta etmeyecek ama…
Evet, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir operasyonla yakıp, kaynatıp, gömüp kurtulmaya çalıştığımız “güvenli” aşımız poliodaki virüsün mutasyona uğrayıp bizzat polio’ya yol açabildiğini bir kez daha itiraf ediyor Nandy ve fazlasıyla muhafazakar olduğunu bildiğimiz örnek rakamlarla durumu açıklıyor:
Geçtiğimiz sene dünya 100 yeni polio vakası görmüş, bunların 30 kadarı “eski” aşıdaki mutant virüs suşlarından kaynaklanmış, yeni aşıda da canlı virüs varmış, fakat bundaki çok daha az mutasyona uğruyormuş, o yüzden de eskisinden %90 daha az polioya yol açacağı düşünülüyormuş.
Hindistan’da Bill & Melinda Gates inisiyatifiyle yürütülen OPA – ağızdan polio aşılaması sonrasında bir Hintli çocuk.
Tıp ve bilim dünyasının bu açıklamaları ve verdikleri bu yeni güvencelerle eminiz içiniz artık çok rahatlamıştır, artık GÜVENLE bebeğinizi bu yeni polio aşısıyla aşılatmaya devam edebilirsiniz.
FAKAT diyor Nandy, bu yeni aşı polio tiplerinden birine karşı koruma sağlamıyormuş ve o tip de dünyanın 15 sene önce “eradike ettiği” polio virüsü tipiymiş. O yüzden de işte bu binlerce klinikte saklanan “eski” polio aşısı flakonlarının tümüyle imha edilmesi elzemmiş. Edilmezse, yeni aşıyla “korunmadığımız” tip polio virüsü dışarı sızabilir ve 1999’dan beri “görmediğimiz” tipte polio vakaları yeniden başgösterebilirmiş!
Nandy eski polio aşılarından dışarıya sızma ihtimalinizaten beklediklerini ve bu duruma ivedilikle müdahale etmek için önlemlerini de aldıklarını ifade etmiş!
Bu koca eradikasyon fiyaskosuna rağmen Sn. Nandy halen daha bu riske girmeye değer olduğunu, çünkü polio yeryüzünden birgün silinecekse eğer, ÖNCE AŞININ POLİO YAPMAYACAĞININ GARANTİLENMESİ GEREKTİĞİNİ söylemiş.
Tarihin en büyük, global çaptaki aşı imha operasyonu ile ilgili T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan kamuoyuna herhangi bir açıklama gelmiş mi?
Suriyeliler bahane edilerek kampanya üzerine kampanya düzenlenen ülkemizde bu “bilimsel” bilgiler ışığında son 5 senede kaç adet OPA aşısı uygulanmış ve bunun sonucunda kaç çocuk veya bireyde POLİO vakası oluşturulmuş, devletin yürüttüğü kampanya sonucu oluşturulmuş bu vakaların tedavisi yine devlet tarafından mı karşılanmış, vakaların kaçta kaçı tedaviye yanıt vermiş kaçta kaçında sekel kalmıştır?
“Eski” (aslında belki de bugün Türkiye’de hala kullanımdaki) bu aşıyla ilgili sorun AYLARDIR bilinmesine, imha için personel aylardır eğitilmesine rağmen bir yandan ebeveynlere çocuklarına bu bizzat polioya yol açtığı bilinen aşıların uygulanması için baskı yapılmasını ve hatta kanuni düzenlemelerle bu aşının da aralarından bulunduğu birtakım aşıların zorunlu hale getirilmeye çalışılmasını Sağlık Bakanlığı ve Aşı Bilim Kurulu nasıl açıklamaktadır?
Türkiye bu hafta içinde uygulanacağı bildirilen bu POLİO AŞISI İMHASINI gerçekleştirmiş midir?
Gömüt alanları işaretlenmiş midir, sözümona Polio’yu eradike etmiş bu tarihi ve efsanevi aşının gömüldüğü yere bakanlık anıt da dikmeyi düşünür mü?
Ebediyete uğurlanan “eski” polio aşısının ruhu (hastalık yapan polio suşu) acaba topluma ileride musallat olur da oradan buradan bu toprağa karışmış polio virüsü ile felç geçirenler olur mu, bunlar için devletin aldığı tedbirler nelerdir?
Bitmeyen aşı efsanelerinin bir başka bölümünde yeniden görüşmek üzere…
Ve Amerika’da CDC yeni bir kararla takvime eklediği 3 yeni aşıyla 17 yaşına gelinceye kadar bebek ve çocukların olması gereken aşı dozu sayısını, akıl alır gibi değil ama tam 74’e çıkarmış durumda!
Bununla da kalmıyor bu halk sağlığı kurumu ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan HPV (insan papilloma virüsü) aşısını olma yaşını da 9’a çekiyor?!
1950’den bu yana ABD’de olunması önerilen aşı dozu 3’ten 74’e çıkmış durumda, yani 24 katın da üstünde bir artış sözkonusu.
1983’te 6 yaşın altında çocukların olması gereken aşı çeşidi 10, bu aşıların vurulma dozu sayısı 24’tü; ki bu da 7 enjeksiyon halinde uygulanıyordu, 4 de ağızdan damla şeklidnen alınan polio aşısı vardı.
2010’a gelindiğinde doz sayısı 68‘e yükseliyor ve bunların yarısından fazlası da çocuk daha 18 aylık bile olmadan veriliyor.
1 Şubat 2016 itibariyle ise 17 yaşa gelinceye kadar çocukların olması gereken aşı dozu sayısı, 53’ü enjeksiyon şeklinde verilenler 3’ü de ağızdan rotavirüs dozu
olmak üzere toplam 74‘e yükselmiş durumda.
The Healthy Home Economist bu konuda şöyle diyor:
“Aşı takvimindeki bu ani yükseliş, bugün doğan bir bebeğin 6. aya kadar aldığı aşıdozu sayısının, 1980’lerde bir çocuğun 6 yaşına kadar olmasına izin verilen maksimum aşı dozu sayısının 2.5 katından fazla olması demek. Bugünün bebeği 12 yaşına geldiğinde, 30 yıl önce doğan bebekten 7 kattan da fazla aşı almış olacak demektir bu.”
“Gayet öngörülebilir şekilde bugünün çocuklarının, roket gibi fırlayan aşı adedinin hızıyla birebir örtüşecek hız ve oranda otoimmün hastalıklar, davranış bozuklukları ve fiziksel özürlerden muzdarip hale geldiğini görüyoruz.”
“Bugün her iki çocuktan birinin kronik bir hastalığı var ve her geçen sene durum daha da kötüye gidiyor.”
1983’te aşı sayısındaki bu ani artışın nedeni nedir peki?
Bu çıkarılmış bir “Öldürme Yetkisi” (License to Kill) midir?
Çoğu Amerikalı 1986‘da ‘Aşı Mağduriyeti Yasası’ çıkarılmış olduğunu bilmez.
Bu yasa ile üretici firmalar aşılardan dolayı oluşacak hertür yan etki ve ölüm vakalarına karşı hukuken tam koruma altına alınmıştır.
Evet yanlış duymadınız: Amerika’da çocuğunuz aşıdan ölürse veya sakat kalırsa, aşıyı yapan firmayı kanunen sorumlu tutamıyorsunuz.
Bu da neden onca aşının takvime ardı ardına eklendiğini, daha da FDA’den onay için sırada bekleyen 271 tanesinin olduğunu açıklıyor:
“Aşı firmaları HERTÜR sakatlık ve ölümden korundukları müddetçe CDC “bağışıklama programına” durmadan yeni aşı eklemekten vazgeçmeyecek … Ne mevcut aşıların ne de yeni geleceklerin güvenli hale getirilmesi veya takvimin makul bir çerçevede tutulması için bu 1986 Aşı Mağduriyeti Yasası geçtiğinden beri hiç ama hiçbir sebep kalmamış durumda ortada.”
Risk almaya değer mi?
Çoğu ebeveyn için aşılatmanın riski aşısız olmanınkinden çok daha beter, ancak Big Pharma lobicilerinin cepleri derin ve aşı politikalarını belirleyen siyasileri satın almış durumdalar.
Aşı istemeyenlerin oluşturduğu hareketi ise medya, nüfusun geri kalanının hayatını tehlikeye atan bir avuç paronayak kaçık olarak lanse ediyor ki aslında hakikate bunun tam tersi.
Kanun yapıcılar şu an, büyük ilaç firmaları ne güvenliğinden ne de etkinliğinden mesul oldukları aşılarıyla dünyanın karını yapmaya devam edebilsin diye aşılamayı bir de kanunen zorunlu hale getirmek istiyorlar.
Tüm bunlar aşıların gerçekten de ciddi sağlık sorunlarına yol açmakta olduğu ve hastalıktan da korumakdıklarına dair eldeki çok sayıdaki kanıt katlanarak artmasına rağmen oluyor.
Amerikan Çocuklarının Sağlık Tablosunda sırasıyla ‘fazla kilo’, ‘öğrenme özürleri’, ‘astım’, ‘DEHB-dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu’, ‘besin alerjileri’, ‘havale nöbeti’ ve ‘otizm’ görülme sıklığı verilmiş.
Bu aşıların birçoğu hem çeşitli kirleticilerle kontamine olduğu gibi işe dahi yaramıyor. Ve üstelik büyük aşı üreticilerinden Merck, bir de aşılarının etkinlik verilerini tahrif ederken suç üstü yakalanmış durumda.
Aşıyı üreten firmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde yasal koruma ile kollanmaya devam edildiği sürece, hem Amerikalılar hem de bizim gibi aşı ve sağlık politikaları için doğrudan Amerika’yı kendilerine örnek alan çok sayıdaki ülkede önerilen aşı dozu sayısı eksponantel şekilde artmaya devam edecek.
Tabii aynı şekilde, aşılardan zarar gören çocuk sayısında da artış bu durumda kaçınılmaz.
Gelecek nesiller büyük ilaç kartellerinin bitmek bilmez açgözlülüğü yüzünden onarılması mümkün olmayan şekilde zarar görmeden önce bu çılgınlığa son verilmesinin zamanı gelmedi mi?
Ed-Not: Bu yazı Jeffrey Phillips’in yazısından uyarlanmıştır.
Dr. Gerberding’in Amerika Birleşik Devletleri Federal Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi – CDC’nin yönetimini üstlendiği 2002 ve 2009 yılları arası dönem, aynı zamanda Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA’nın Merck’ün Gardasil adlı HPV aşısını onayladığı ve bu, takvimin en pahalı aşısının 9 yaşından itibaren hem kız hem de erkek çocuklar için Amerika’da rutin olarak önerilmeye başlandığı dönem olma özelliğini taşıyor.
Yönetimi devralır almaz CDC’nin organizasyon yapılanmasında baştan aşağı değişikliğe gittiğini öğrendiğimiz Gerberding zamanında kurumun kıdemli çalışan kadrosundan büyük kayıplar yaşanıyor, birçok bilimadamı kurumu terk ediyor. Yeni kadroların hemen hepsinin ise aşı endüstrisi ile bağlantısı olan isimlerden oluşması yine dikkat çekici.
Gerberding 20 Ocak 2009 tarihinde CDC’den istifa ediyor, devletten özel sektöre geçişte zorunlu tutulan 1 yıllık bekleme süresi dolar dolmaz da, CDC’nin önerdiği rutin aşı takviminde en çok aşının tedarikçisi olarak gördüğümüz Merck ilaç ve aşı şirketinin yıllık cirosu 5 milyar dolar olan aşı departmanının başkanlık koltuğuna oturuyor.
Şu anda ilaç endüstrisi devi Merck’ün başkan yardımcılığını yürüttüğünü öğrendiğimiz Dr. Gerberding, sahibi olduğu şirket hisselerinden 38,368’inin satışı karşılığında $2,340,064.32 kazanmış durumda. Elinde aşağı yukarı $2 milyon değerinde 31,985 hisse daha olduğunu öğreniyoruz.
Devletin halk sağlığı ve aşı güvenliğinden sorumlu resmi kurumları ile ilaç şirketleri arasında görülen bu bariz çıkar çatışması örnekleri yetmiyormuş gibi Amerika’da, Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institute of Health-NIH) gibi resmi kurumlar bizzat Gardasil gibi aşıların patent hakkını elinde bulunduruyor ve bu aşıların satışından maddi kazanç elde ediyorlar.
Eminiz Amerikan halkının büyük çoğunluğu devletin, bugüne kadar pekçok genç kızın ve maalesef erkek çocuğun hayatının mahvına ve hatta ölümüne sebep olmuş Gardasil’in satışından gelir elde ettiğinden haberi dahi yoktur. Hatta bu aşıyı savunan ve uygulayan Amerikalı hekimlerin dahi bu konudan haberleri olduğunu hiç sanmıyoruz.
Türkiye’de de 12 yaşından itibaren uygulanmak üzere rutin aşı takvimine alınması yönünde çalışmalar devam eden HPV aşısı hakkındaki korkunç gerçekleri umuyoruz anne-babalar şimdiden araştırmaya başlarlar.
Kendilerine başlangıç noktası olarak konuyla ilgili iki belgesel film öneriyoruz. İlki HPV aşısının Danimarka’da sakatladığı kızlardan yola çıkılarak hazırlanmış belgesel, ikincisi ise hemen geçtiğimiz aylarda İrlanda’da HPV aşısının yarattığı kalıcı nörolojik bozukluklar nedeniyle ailelerin inisiyatifiyle başlatılan kampanyadan hareketle çekilmiş belgesel.
Hem aileler, hem de bu aşının Türkiye için ne kadar gerekli olduğundan dem vuran hekimler bu videoları dikkatle izlesinler.
Aşısız yaşanamayacağına kani arkadaşlarımıza işte bilimsel bir deneyin gönüllü kobayı olma, bilime ve tıbba bizzat hizmet etme imkanı. Bunca gelişmeye imkana rağmen onsuz olmaz; gebelikte, doğumda vurulmazsa çocuğum yaşamaz diyen arkadaşlarımızı takvimdeki tüm aşılarını almış vaziyette, bugünün toy hekimlerine belletildiği şekliyle modern tıbbın BİR numaralı icadının tek tek hastalık kellesi aldığı döneme bir yolculuğa çıkarıyoruz. Deneyi kaçının daha ilk günden sonlandıracağına dair bahisleri açtık, ancak deneyi tamamlayanlardan kaçta kaçının oldukları o aşılara rağmen hastalanacağına dair bahisler için belirli bir yığılma bekliyoruz. Hastalık ve tedavilerin risk hesabında çok usta olduklarını ifade eden, yolda yürürken kafaya saksı düşmesi hesaplamalarında özellikle uzman hekimlerimiz kendilerine tahsis edilmiş özel kadrodan deneye katılabilirler. Altyazı seçeneğini açmayı unutmayınız.
Temmuz sonunda hatırlarsanız senatör Posey temsilciler meclisinde itirafçının mektubundan alıntılar paylaşmış, CDC’deki korkunç yolsuzluğu, otizmle KKK aşısı bağlantısının nasıl ODAYA KOCA ÇÖP KUTUSU GETİRİP OLUMSUZ SONUÇ GÖSTEREN ÇALIŞMA DOKÜMANTASYONU ATILMAK SURETİYLE örtbas edildiğini açıklamış ve meslekdaşlarına adeta yalvararak bir şeyler yapılması için harekete geçilmesini, CDC’nin resmi soruşturmaya tabii tutulması için kendisine destek olunmasını istemişti.
Peki bizler yer yerinden oynacak diye beklerken ne oldu?
…………………
Cırcırböceği sesleri ortalığı kapladı…
Kimseden TIK çıkmadı, kimse kılını dahi kıpırdatmadı.
Arada hep bir soran çıkıyor: “Efendim aşılar bu kadar zararlıysa devlet bunu BİLMİYOR MU, neden izin veriyor?”
“Onları (CDC’yi) bunun doğruluğuna ikna edemezsiniz. Niye mi? Zaten biliyorlar da ondan. Bildiklerini bana şahsen söylediler. Açılabilecek davalar ve yargılanma ihtimali yüzünden çıkıp kabul edemiyor kimse. Neyin ne olduğun, 2004 u zaten bilen birini ikna edemezsiniz.” – Dr. Mark Geier, AutismOne Kongresi 2004.
Yanıt veriyoruz: Evet, BİLİYOR!
Demek ki neymiş, endüstrinin çıkarı devlet için halkın çıkarından üstünmüş. Sizleri “çocuğun üstün yararı”nadır aşı olmak diye mahkemeye veren devlet çalışanları, endüstrinin üstün yararı için çocuklarınızın BİLEREK kurban edilmesine GÖZ YUMUYORMUŞ, SİZİN DE YAPACAK HİÇBİR ŞEYİNİZ YOKMUŞ.
Endüstrinin maaşa bağladığı devlet bürokrasisinin [çocuğunuzu elinden alırız, zorla aşılarız, mahkemeye veririz tarzı hukuksuz] kapris ve güç denemelerine siz şimdiden boyun eğer, hakkınızı bilip korumazsanız devlet yaratılan yetki boşluğunu seve seve doldurur, tıpkı Amerika’da olduğu gibi yakında kanunen de zorunlu hale getirdiğinde aşılamayı, eliniz kolunuz bağlı kalakalırsınız ortada.
Neyse, CDC bu skandaldan sonra hiç sıkılmadan ne diyor?
Efendim bu bizim iç sorunumuzdur, hiç telaşa mahal yok, biz kendi kendimizi bi’ denetleyip size sonucu bildiririz(!).
Snowden’ı hapse atan Amerika’da bunların yaşanması hala kendisine gerçeküstü gelenlerimiz varsa hiç umut yok, onlar hala “yok canım böyle bir şey olsa kimse bir şey yapmaz mı, izin verilir mi, olur mu canım onca anlı şanlı doktor, bunlar hep komplo teorisi…” plağını takıp geceleri bu masallarla uyumaya devam edebilirler.
Koca senatodan yakarışlarına TEK kişiden destek göremeyen senatörümüz ise CDC’ye madem siz kendinizi soruşturuyorsunuz, görelim nasıl gidiyor, belgeleri gösterin diyor.
Kimseye hesap vermeyen, şeffaf olmayan, kendi içinden yolsuzluk itirafında bile yüzü kızarmadan bildiğini okumaya devam eden, DOKUNULMAZLIK zırhını kuşanmış bir devlet kurumu düşünün.
Dönemin CDC şefi Dr. Julie Gerberding, şu anda MERCK İlaç şirketi Aşı Departman Müdürü
Bu öyle bir kurum ki TÜM DÜNYAnın gözünün içine baka baka aşıların güvenliği ile ilgili YALAN söylemiş, 13 SENE boyunca onmilyonlarca siyahi (ve beyaz) çocuğun OTİZMin karanlık kuyusuna yuvarlanacağını BİLE BİLE bunu SAKLAMIŞ, bu SUÇA iştirak etmiş ve kongre soruşturmasında yemin altında YALAN İFADE vererek İLİŞKİ YOKTUR diyebilmiş sahtekar çalışma yazarlarını yetmemiş, üzerine bir de ÖDÜLLENDİRMİŞ ve TERFİ ETTİRMİŞ devlet kurumu.
Şimdi bir de şunu düşünün.
İtirafçı Epidemiyolog William Thompson, CDC’ye ait 100,00’in üzerinde iç yazışma, resmi belge ve bilimsel yayın orijinallerini Senatör Posey’e teslim etmiş, kongrenin resmi soruşturma açmasını ve böylelikle ifade vermeye çağrılmayı (BOŞUNA) bekliyor!
Bütün bu olup bitenler HABER DEĞERİ EN YÜKSEK konulardan biriyken bizim MEDYAmızdan aşılar konusunda kaleminden kıvılcımlar saçarak yazan çizen “gazeteci”ler NEREDE?
Aşı bilim danışma kurulu yetkililerimiz Twitter kampanyası niye düzenlemiyor bu konuda görüş bildirmek için?
Hukukçularımız nerede tüm bu olup bitenlere rağmen devletin aşıları zorunlu tutmak için yasal boşluğu doldurmasını uzaktan seyredip bekleyen?
Onlar da mı “görmedim-duymadım-bilmiyorum”u oynuyorlar? Ne tesadüf!
Bu konuda bilimsellik iddiası altında karikatürize yazı dizileri kaleme alıp sosyal medyada terör estiren, kimse merak etmesin biz araştırdık, öyle bir şey yok, uzmanız filan diyen pek “yetkin” “şüpheci” blogger isimler soruyordu “yok mu helal süt emmiş birileri itiraf edecek?” diye. Tüm bunlar kaçık annelerin iddiası, komplo teorisiydi hani… e ETTİ İŞTE helal süt emmiş bir tanesi TAM 13 YIL SONRA!
Şimdi biz soruyoruz:
“Yok mu DEVLETİN BİLE BİLE ÇOCUKLARI NASIL SAKATLADIĞINI ve adaletten nasıl kaçtığını okuyucu kitlesiyle paylaşacak HELAL SÜT EMMİŞ, ahlaklı(!) “şüpheci” blogger ve ekip arkadaşları ile belli “bağzı gasteci(ler)”?”