Nisan ayı dünya çapında ‘otizm farkındalık ayı’ olarak biliniyor ve geçtiğimiz haftalarda Amerikan CDC kurumu tarafından Amerika’da okul çağındaki çocuklarda otizm oranının 50 çocukta 1’e yükseldiği açıklamasının ardından CDC’nin kendi bilimadamlarından Frank DeStefano’nun önderliğinde yapılmış ve kısaca 0-2 yaşları arasında olunan aşıların otizm oluşumuyla ilişkisini saptayamadığını duyurduğu yeni ve anlamsız bir çalışma daha gündeme oturdu.

Gaia Health‘ten Heidi Stevenson bu çalışmayı masaya yatırıyor:

CDC Yürüttüğü ‘Junk Science’a dayanarak Otizm-Aşı Bağlanstısı Yoktur Diyor

CDC, hiçbir şey ortaya koymayan sahtebilim örneği çalışmasıyla otizm ve yürürlükteki aşı takvimi arasında bağlantı olmadığını iddia ediyor. Şimdi de bu çalışmayı sanki modern zamanların kabusu otizm ve Big Pharma için insanlara zorla dayattıkları aşılar arasında hiç bağlantı yokmuş gibi çarpıtmakla meşguller. İşte bunun kanıtı.    

CDC yeni çalışmasıyla otizm ve olunan aşıların sayısı ya da zamanlaması arasında herhangi bir bağlantı olmadığını kanıtladığını öne sürüyor. Anaakım medya haber bültenlerinde ise herzamanki sorgulamayan amigo yaklaşımını görüyoruz. Daha da kötüsü, medya, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin de yardımıyla tutup bu çalışmayı temeldeki soru, yani ‘aşılar otizme yol açar mı’ sorusuyla birleştirmiş durumda. Elbette burada üstü örtülü verilen mesaj aşıların otizme yol açmadığı ve ebeveynlerden beklenen de bu sonucu kabullenmeleri.

Ancak ben çalışmayı okudum ve açıkça söylemem gerekirse “sahte bilim” (pseudo-science) terimine yeni bir boyut kazandıran bir çalışma bu. Medyada çalışmanın içeriğine yönelik bu kadar az bilgi verilmesi bile bunun sahte bilimden başka bir şey olmadığını açıkça gösteriyor. Otizm ve aşılar arasında ilinti olmadığını göstermeyi bırakın, yakınından bile geçemiyor. Neden mi?

Çalışmadaki en büyük kusur, aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmıyor oluşu.

Evet durum aynen böyle. Tek başına bu bile bu çalışmayı çöpe atmak için yeter de artar bile. Aşıların otizme yol açtığını kanıtlamanın tek yolu aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmaktır. Bugüne kadar bu yapılmadı. Bu yapılana kadar da, görece farklı aşılanma oranlarının otizme etkisini incelemenin hiçbir manası yok:

Bir şeyin verili sağlık sorununa yol açtığını halihazırda tespit etmemişsen, kalkıp neden maruziyet derecesinin soruna etkisini araştırasın ki?

Gerçek şu ki bu yöndeki meşru çalışma bugüne kadar yapılmış değil. CDC’nin dünya genelinde de ağızlardan aynen duyduğunuz bahanesi bunun etik dışı olacağı. Böyle bir çalışmayla çocukların aşıların ‘tartışmaya açık’ faydalarından mahrum bırakılamayacağını öne sürüyorlar. Ancak tabii bu iddiaya karşı 2 geçerli karşı argüman mevcut:

  • İlki, bu türden mülahazalar daha önce kendilerini başka herhangi bir alanda tıbbi çalışma yapmaktan alıkoymamıştır. Şimdi neden yapamıyorlar?
  • İkincisi de, ülkede aşılanmışlarla karşılaştırılacak büyük aşısız çocuk popülasyonları mevcut. Bunların arasında Amiş toplulukları, Homefirst kliniklerinden binlerce kişi ve Waldarf Okulları’ndan çok sayıda çocuk var. Ne geriye dönük ne de ileriye yönelik çalışma için aşısız çocuk sıkıntısı bulunmuyor.

 

ÇALIŞMA:

Sözkonusu çalışma[1] vaka kontrollü çalışmalardan. Otizm spektrum bozukluğu (ASD) teşhisi almış 256 çocuk, bu teşhisi almamış 752 çocukla karşılaştırılıyor. Ancak bu rakamlar bildirilirken hikayenin hepsini duymuyoruz.

Aynı zamanda frajil X sendromu, tuberöz skleroz, Rett sendromu, konjenital kızamıkçık sendromu veya Angelman sendromu teşhisi de almış çocuklar çalışmaya alınmamış. Neden olarak da bunların “ASD belirleyici özellikleri ile bağlantısı bilinen” durumlar olduğu söylenmiş. Oysa bunlardan en az biri, Rett sendromu, otizmin bir çeşidi olarak tanımlanır. Otizm benzeri değildir. Belki de otizmin en kötü halidir. Yani, çalışma yazarları deneylerinden en ağır otizm vakalarını özellikle elemişlerdir!

Çalışmaya 771 potansiyel ASD vakası ile başlanmış, medyada dendiği gibi 256 vaka ile değil ve kontrol grubunda da 2,760 potansiyel çocuk yer alıyormuş, duyduğumuz gibi 752 değil – ve sonra denekleri elemeye başlamışlar:

  • 103 ASD vakası (geriye 668 kalıyor) ve 316 kontrol (geriye 2,444 kalıyor) çalışma kriterlerine uygun bulunmamış. Neden uygun bulunmamışlar, bilmiyoruz.
  • Geriye kalan deneklerden yalnızca 321 ASD vakası (%48.1) ve 774 kontrol (%31.7) çalışmayı tamamlamış. Nedenleri verilmiyor çalışmada. Bu oldukça önemli bir faktör. Dikkat ettiyseniz deneyi kontrollere oranla çok daha yüksek oranda ASD vakası tamamlamış.
  • Geriye kalan kontrollerden:

– 12’si (yukarıda açıklandığı gibi) çalışma kapsamı dışı sağlık sorunlarından dolayı elenmiş

– 10 tanesi ASD vakalarından hiçbiriyle eşleşmediğinden dahil edilmemiş

– 186 kontrol ise “dil veya konuşma geriliği endikasyonu, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu veya dikkat eksikliği bozukluğu veya tikler, veyahut da bireysel eğitim planı” olduğu için çalışmadan elenmiş. Yani bir başka deyişle, gelişim bozukluğuna dair herhangi bir endikasyon çocuğun kontrol grubundan elenmesini sağlamış.

– çalışmada orijinal kontrollerin sadece %27’si kalmış.

  • Geri kalan ASD vakaları ise kontrollerdekiyle aynı nedenlerden elenmemiş. Onlara farklı kriter grubu uygulanmış:

– Hangi çocukların çalışmada kalacağını belirlemek için teste dayalı bir grup kriter belirlenmiş.

– Teşhisini 36 aylıktan sonra almış tüm çocuklar elenmiş.

– Çalışmaya orijinal ASD vakalarının %33’ü katılabilmiş.

Çalışmanın sonuçları neden anlamsız

Başta da belirttiğimiz gibi bu otizm ve aşılar arasında bir bağlantı olmadığı varsayımından hareketle yapılmış bir çalışma. Bu nedenle de böyle bir çalışmaya girişmenin hiçbir anlamı yok. Aşılarla otizm arasında bağlantı gösteren bir çalışmanın olmadığına inanırken kalkıp neden aradaki ilintiyi çalışan bir çalışma yapasınız ki? Bunun gerçekten de meşru bir bilimsel arayış olduğunu kabul ettiğinizde, ortada bu çalışmanın yapılması için bir gerekçe olmadığını da anlarsınız.

Çalışmayı neden bu denli yüksek sayıda deneğin tamamlamamış olduğu konusunda hiçbir açıklama olmadığı gibi, çalışmadan ayrılan ASD (%51.9) ve kontrol vakaları (%68.3) arasında neden bu kadar fark olduğuna dair de herhangi bir bilgi yok. Her iki grubun da yarısından fazlası çalışmayı bitirmeden ayrılmışken bu konuda herhangi bir açıklama bile yapılmamış. Oysa bariz şekilde bu denli yüksek oranlar çalışma sonuçlarını kolaylıkla değiştirebilirdi.

Otizmin en berbat şekli olan Rett sendromluların çıkartılması çalışma sonuçlarını kolaylıkla çarpıtabilir.

ASD vakaları ve kontrollerin farklı nedenlerle elenmesi genellikle vaka kontrollü çalışmalarda meşru olarak kullanılabilecek bir yöntem değildir.

Her bir çocuğa verilen antijen sayısının hem ilk iki yıldaki toplamına hem de tek bir günde ne kadar alındığına bakılmış. Burada tabii asıl mevzunun alınan aşılar değil de antijen sayısı olduğu varsayılıyor. Adjuvanlar ve aşıların içeriğindeki formaldehid, cıva, sorbital 80 ve diğer pekçok tanınmış toksin tamamen gözardı edilip hesaba dahi katılmıyor.

Yazarlar Nasıl İstemeden Çalışmalarının Abesliğini Ortaya Koyuyor

İşin en enteresan tarafı ise, aşılar otizmle bağlantılı mıdır sorusuna yaklaşımlarının hiçbir şekilde önemsenmemesini sağlayacak nedenin bizzat çalışmanın yazarlarınca tam da şu sözlerle verilmesi:

Çalışmamıza katılan çocukların aşılandıkları yıllarda yürürlükte olan aşı programında difteri, tetanoz ve tam hücre boğmaca gibi bugünün aşılarına göre daha ilkel ve antijenik ve bu yüzden daha fazla yan etki yaratan bazı aşılar bulunmaktaydı. Tam hücre boğmaca aşısının çocukluk çağı aşı takviminden çıkartılması aşıların antijenik yükünü önemli ölçüde hafifletmiştir.

Çalışmada ele alınan yılların sonrasında otizm oranı fırlamıştır. Çalışmada 1 Ocak 1994 ve 31 Aralık 1999 yılları arasında doğan çocuklara, yani bundan en az 13 yıl öncesine bakılmıştır. O zamanki antijenlerin “bugünkülere oranla daha ilkel ve daha antijenik olduğu ve ayrıca daha fazla yan etkiye neden olduğu”nu belirtmişler. Peki bugünün antijenleri eskiye göre çok daha hafifse, madem olay antijenlerle alakalı, otizmin bu denli yükselişte olmasının nedeni nedir?

Belli ki, aşılarla otizm arasında ilişki olup olmadığını antijen yüküne bakarak anlamaya çalışmanın hiçbir manası yok. Bizzat yazarların ifadelerinden bu gayet net anlaşılıyor.

Bu çalışmanın Geçersizliğini Kanıtlayan Diğer Faktörler

Çalışmanın sonunda yazarlar “aşıların antikor oluşturucu protein ve polisakkarid içeriğinin belirlenmesindeki yardımları”ndan dolayı Dr. Paul Offit’e teşekkürlerini sunuyor. Offit’in kim olduğunan haberdar herkes bilir ki kendisi belki de dünyanın en önde gelen aşı destekçisidir. Bir çocuğa aynı anda on bin aşı yapılabileceği yönündeki meşhur açıklaması düşünüldüğünde, yazarların çalışmaya peşinen aşı yanlısı güçlü bir önyargıyla başladığı aşikardır.

Çalışma CDC tarafından yaptırılmıştır. Çocuk ve yetişkinler için aşı takvimini belirleyen Amerikan kuruluşudur bu. İddialarını doğrulayacak meşru tek bir çalışma olmamasına rağmen bugüne kadar defalarca aşılar ve otizm arasındaki hertülü ilişkiyi reddetmişlerdir. Bu yüzden de, bağlantı olmadığı izlenimini veren bir şeyler üretmek için güçlü bir motivasyonları vardır.

İyi yapılmış bir çalışma olsaydı dahi bu çalışma halen anlamsızlığını korurdu, zira tabanca patlamadan erken çıkış yapmış bir çalışmadır. Daha ortada ilişki olduğunu gösteren tek bir çalışma dahi yokken, potansiyel bir toksinin otizm üzerindeki görece etkisini çalışmanın hiçbir manası yok. Daha önce de açıklandığı üzere, ortada resmi olarak aşıları otizmin nedenleri arasında gösteren bir çalışma yoksa, aşının verdiği zarar derecesini karşılaştırmaya odaklanan bir çalışma yapmanın ne manası var? Bu CDC’nin düzenbazlığından başka bir şey değil.

Bu Çalışmayı Tutup Aşılar Otizme Yol Açar mı Açmaz mı Sorgusu ile Eş Tutmak

Çalışmanın yayımlanmasının ardından anaakım medyanın tepkisi tam da beklendiği gibi. İşte çıkan haberlerden bazı başlıklar:

Çocukların fazlasıyla erken bir dönemde gereğinden fazla aşılanması nedeniyle otizm geliştirdiğini düşünen ebeveynler için devletten endişelerinin neden yersiz olduğunu gösteren büyük çaplı yeni çalışma. (Ulusal Radyo)[3]

Bayan Dawson [Autism Speaks örgütünün bilimden sorumlu başkanı], otizm ve aşılar hakkındaki efsanelerin ortaya konan bilimsel kanıtlara rağmen sürmekte olduğunu, bunun da kısmen araştırmacıların otizme neyin yol açtığını bilmemelerinden kaynaklandığını ifade etti. “Otizmin nedenleri ve risk faktörleri ile ilgili soruları yanıtlayacak çalışmalar ortaya konulmadığı sürece, ebevenylerin kafasında soru işareti kalmaya devam edecektir”, dedi. (USA Today)[4]

Bu çalışmanın ‘olmayan sonuçları’nın, aşıların otizme yol açıp açmama meselesi ile birleştirildiği aşikar. Tabii bu çalışmayı yayımlayan Journal of Pediatrics dergisinin kendi makalesinin açılışını bile aynı şekilde yapmasına bakılacak olursa bu hiç de şaşırtıcı değil:

Eldeki bilimsel veriler aşıların otizme yol açmadığını işaret etmekteyse de ebeveynlerin yaklaşık üçte biri aksi yöndeki endişelerini dile getirmeye devam etmektedir; yaklaşık olarak her 10 ebeveynden 1’i, CDC’nin takvimini izlemekten daha güvenli olduğuna inandığından çocuklarını aşılatmayı reddetmekte veya aşıları geciktirmektedir (http://www.cdc.gov/vaccines/parents/downloads/parent-ver-sch-0-6yrs.pdf). En büyük endişelerden biri de gerek aynı günde gerekse yaşamın ilk 2 yılında olunan aşı sayısıdır. Journal of Pediatrics dergisinde yayımlanacak yeni bir çalışmanın araştırmacıları, “çok erken dönemde çok sayıda aşı vurulma” ile otizm arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı sonucuna varmıştır.[5]

Bu açıklama açık bir şekilde otizme aşıların neden olup olmadığı meselesi ile bu çalışmanın sonuçlarını birbirine karıştırmakta. Çalışmanın yapılma amacının tam da bu, yani meseleyi karıştırmak olmadığına şüphe var mı?

Sonuç olarak, sözkonusu çalışma ile tanıtım ve reklamının yapılma şekli, kastedilenden çok daha farklı bir hikaye anlatıyor. CDC’nin halkı her ne pahasına olursa olsun çocuklarını aşılatmaya ikna etmeye kararlı olduğu ve hatta bu amaç uğruna ortaya hiçbir sonuç koymayan, palavradan bilimsel çalışmalar çıkarıp, sonra da bunu sanki modern zamanların kabusu otizm ile Big Pharma adına halka zorla dayattıkları aşılar arasında bağlantı olmadığını kanıtlıyormuş gibi işi bilgi manipülasyonu ve çarpıtmaya kadar vardırdığına kimsenin şüphesi olabilir mi?

Kaynaklar:

  1. Increasing Exposure to Antibody-Stimulating Proteins and Polysaccharides in Vaccines Is Not Associated with Risk of Autism; Journal of Pediatrics; Frank DeStefano, MD, MPH, Cristofer S. Price, ScM, and Eric S. Weintraub, MPH1
  2. Autism Risk Is Not Increased by Childhood Vaccines: StudyPharmalot; Ed Silverman
  3. Number of Early Childhood Vaccines Not Linked to AutismNPR; Jon Hamilton
  4. Full vaccine schedule safe for kids, no link to autismUSA Today
  5. The Risk of Autism Is Not Increased by “Too Many Vaccines Too Soon”