Eki 2, 2012 | Aşı Efsanesi, SAĞLIK TERÖRİZMİ
Alan G. Phillips tarafından kaleme alınan “Dispelling Vaccination Myths: An Introduction to the Contradictions Between Medical Science and Immunization Policy” adlı makale, modern tıbbın kutsal ineği aşıların türeyiş ve yayılış efsanesindeki büyük gedikleri bilimsel çalışma ve referanslar desteğiyle tıkayan vurucu çalışmalardan yalnızca biri.
Phillips, çoğu anne-baba gibi aşıların herhangi bir risk taşıdığını bilmeden 2 aylık oğlunu aşılanması için kliniğe götürdüğünde, kendisine verilen aşı bilgi formunda bir bilgi dikkatini çekiyor. Formda, çocuğunun DPT (difteri-tetanoz-boğmaca) aşısı sonrası ciddi reaksiyon geçirme şansı 1750’de 1 olarak verilmişken, boğmaca geçirdiği takdirde bu hastalıktan ölme riskinin birkaç milyonda 1 olduğu yazıyor. Bunu klinikteki hekime işaret ettiğinde ise hekim kızgınlıkla böyle bir şey olamayacağını söyleyip odayı terkederken ağzından şu kelimeler dökülüyor: “Şu formu bir ara okumak gerekecek herhalde…” .
Bu deneyimden kısa bir süre sonra aşıdan kalıcı şekilde zarar görmüş bir çocukla ilgili haberleri de duyunca konuyu bizzat kendi araştırmaya karar veriyor ve bulgularını da herkesle paylaşmaya karar veriyor.
Sağlık yetkililerinden dünyanın her yerinde hastalıkların aşılar sayesinde azaldığını duyuyoruz ve doktorlar aşıların güvenle kullanılabileceği ve bizleri hastalıktan koruyacağı yönünde bizleri temin ediyor. Oysa Phlillips, tıpkı özel çabayla bu konuda mesai harcamış ve bilginin kaynağına giderek araştırma yapmış diğer sağlık uzmanları, ünlü hekimler ve sıradan vatandaşlar gibi, bu varsayımların devletin resmi istatistik kayıtları, yayımlanmış tıbbi çalışmalar, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve Hastalıklarla Mücadele Merkezi (Centres for Disease Control/CDC) raporları ve dünyanın dört bir yanından saygıdeğer araştırmacı bilimadamlarının fikirleriyle doğrudan çeliştiğini tespit ediyor. Varsayımların aksine, bulaşıcı hastalıklar kitlesel aşılama kampanyaları uygulamaya konulmadan önceki onyıllar boyunca istikrarlı bir düşüş seyri izliyor, Amerika’daki doktorlar popülasyonda her sene yüzlerce ölüm ve kalıcı sakatlık da dahil olmak üzere binlerce ciddi aşı reaksiyonu rapor ediyor, bütün aşılarını olmuş topluluklarda salgınlar başgösteriyor ve araştırmacılar son birkaç onyılda çığ gibi artan düzinelerce kronik immün ve nörolojik hastalığı uygulanan kitlesel aşılama programlarına bağlıyorlar.
Dünyanın önde gelen tıp dergilerinde onyıllardır yayımlanmakta olan çalışmalarda aşıların işe yaramadığı vakalar ile ölüm de dahil olmak üzere aşılar sonucu oluşmuş ciddi yan etkilerin raporların olduğunu belirten Phillips, ayrıca hekimler, araştırmacı bilim adamları ve diğer bağımsız araştırmacılar tarafından kaleme alınmış düzinelerce kitapta, hakim bağışıklanma teorisi ve uygulamalarındaki ciddi hataların ortaya konmuş olduğunu söylüyor. Şaşırtıcı olan ise, tüm bunlara rağmen çocuk doktorları ve ebeveynlerin büyük kısmının bu bulgulardan habersiz olması. Ancak son zamanlarda tüm dünyada gerek anne-babalar gerekse sağlık çalışanları arasında sorunları fark eden ve zorunlu hale getirilen kitlesel aşılama kampanyalarını sorgulayanların sayısı gitgide artıyor. Artık uluslararası camiada zorunlu kitlesel aşılama aleyhtarı bir hareket oluşmuş durumda. Phillips’in bu raporu işte bu hareketin temelini oluşturan bilgilerden bir kısmını okuyucuya sunuyor.
Phillips’in gayesi insanlara aşı olun veya olmayın demekten ziyade, herkesin aşılanıp aşılanmama kararını vermeden önce gerçekleri neden incelemesi gerektiğine dair birkaç geçerli neden ortaya koymak. Yeni çocuk sahibi bir baba olarak, çocuk doktorlarını aşılanmanın riskleri hakkında tam manasıyla bilgi sahibi olmaya mecbur tutan herhangi bir mesleki etik ilkesi veya yasal zorunluluk olmaması ve aynı şekilde ebeveynlere aşılamanın çocukları için ölüm veya kalıcı sakatlık riskini de beraberinde getirdiğini bildirme zorunluluğu bulunmaması karşısında yaşadığı büyük şaşkınlığı paylaşıyor okurlarıyla. Aynı şekilde, her ne kadar iyi niyetli olursa olsunlar, eksik ve hatta bazı durumlarda tamamen yanlış bilgiye dayanan tıbbi girişimleri uygulayan hekim sayısının fazlalığına da işaret ediyor.
Phillips’in bu raporu konuya yalnızca kısa bir giriş – okuyucuyu konuyu şahsen araştırmaya ve derinine inmeye davet ediyor. Duygusal yoğunluğu bu kadar fazla ve şaibeli bir konuda objektif bir görüşe varabilmein tek yolu da bu.
Son olarak bir uyarısı var Phillips’in. Çoğu çocuk doktorunun bu konuya açık fikirli ve sakin bir tavırla yaklaş(a)madığını ve bunun belki de bu doktorların aidiyet ve mesleki itibarlarının aşıların varsayılan güvenilirlik ve etkinliği üzerine kurulu olmasından ve meslekleri icabı toplumda aşılanma oranlarını arttırmakla yükümlü olmalarından kaynaklandığını belirtiyor. Nedeni her ne olursa olsun, anekdotal olarak aktarılanın, doktorların kanıta rağmen aşıyla ilgili bir sorun olabileceğini kabul etmeye yanaşmadıklarıdır diyor. Kendi tecrübesinde örnekle, konuyu sakin bir şekilde açtığı ilk pediyatristin kendisine öfkeyle bağırmasını anımsatıyor ve aşı konusundaki yanılgıların kökünün çok derinlerde olduğunu söylüyor.
Yazıda ele alınan söylence başlıkları ise şu şekilde sıralanıyor:
Söylence 1: Aşılar güvenlidir …
Söylence 2: Aşıların koruyucu etkisi çok yüksektir …
Söylence 3: Bugün Amerika’da görülen düşük hastalık oranları aşılar sayesindedir …
Söylence 4: Aşılamanın temeli sağlam immünolojik teori ve uygulamalarına dayanır …
Söylence 5: Çocukluk çağı hastalıkları son derece tehlikelidir …
Söylence 6: Çocuk felci, aşılamanın tartışmasız en parlak başarı öykülerinden biridir …
Söylence 7: Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir …
Söylence 8: Hastalıkları önlemenin tek yolu aşılanmaktır …
Söylence 9: Aşı yaptırmak kanunen zorunludur ve aşıyı olmamak gibi bir seçenek yoktur …
Söylence 10: Halk sağlığı yetkilileri mutlak surette halkın sağlığını ve çıkarını gözetir …
Şimdi bunları teker teker, Phillips’in aktardığı şekliyle ele alalım..
Söylence 1:
“Aşılar güvenlidir…”
…mi acaba?
Federal hükümetin VAERS (Vaccine Adverse Events Reporting System; Türkiye’deki karşılığı “Aşı Sonrası İstenmeyen Etki İzleme (ASİE) Sistemi”dir) sistemi Amerikan Kongresi tarafından, 1986 yılında yürürlüğe giren Ulusal Çocuk Aşıları Tazminat Yasası uyarınca oluşturulmuştur. Bu sisteme her yıl ortalama 11,000 adet aşı sonrası yaşanan ciddi reaksiyon bildirimi yapılmaktadır; bildirilen ciddi reaksiyonlar arasında sayıları 100 ila 200’e ulaşan ölüm vakaları ile bunların birkaç katına ulaşan kalıcı sakatlık vakaları bulunmaktadır. VAERS yetkilileri, bildirilen istenmeyen etkilerin %15’ini “ciddi” yan etkilerin (acil servis başvurusu, hastane yatışı, ölümden dönme episodları, ömür boyu sakatlık oluşumu, ölüm) oluşturduğunu bildiriyor. VAERS bildirimlerinin bağımsız analizinde, Hepatit B aşısı için yapılan bildirimlerin %50’ye yakınının “ciddi” yan etki kategorisinde olduğu görülmüştür. Bu korkutucu oranlar ise buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. FDA’nın tahminlerine göre aşı sonrası oluşan ciddi yan etkilerin ancak %1’i(3,4), CDC’nin açıklamasına göre ise bu tip olayların sadece %10’u bildirilmektedir(5). Hatta Kongre duruşmalarında alınan ifadelerde tıp öğrencilerine olası yan etkileri bildirmemeleri gerektiğinin söylendiği kayıtlara geçmiştir(6).
Aşılardan zarar görmüş ve/veya hayatını kaybetmiş çocukların anne-babalarının biraraya gelerek oluşturduğu Ulusal Aşı Bilgilendirme Merkezi’nin (National Vaccine Information Centre-NVIC) kendi yaptığı araştırma sonuçları şu şekildedir: “New York’taki her 40 sağlık merkezinden sadece 1’i aşı sonrası oluşan herhangi bir yan etki veya ölümü bildirdiklerini teyit etmiştir”. Başka bir deyişle, New York’ta aşıya bağlı ölüm veya mağduriyetlerin %97.5’i resmi olarak sisteme bildirilmemektedir. İşin tıp etiği ile ilgili kısmı bir yana (ki federal kanun doktorları ciddi yan etkileri bildirmeye yönlendirmektedir(7)), bu bulgular gerçek hayatta aşıya bağlı yaşanan ölüm ve ciddi yaralanmaların, bildirilen oranların 10 ila 100 katı üzerinde olabileceğini göstermektedir.
Pertussis’e (“boğmaca”) bakıldığında, aşıya bağlı ölüm sayısı yanında hastalığın kendisinden ölenlerin sayısı devede kulak kalmaktadır. CDC’ye göre boğmacadan ölenlerin sayısı uzun yıllar boyunca yılda 10 civarı seyretmiş ve hastalığın tepe yaptığı (boğmaca döngüsel olarak her 3-4 yılda bir başgöstermekte olup, aşılanma oranlarında böyle bir döngüsellik olmadığına göre hastalığın neden böylre bir seyir izlediğini kimse bilmemektedir) son yıllardan biri olan 1993’te sadece 8 ölüm kaydedilmiştir. Bildirim yapma oranının düşüklüğü hesaba katıldığında, aşısının hastalıktan 100 kat daha ölümcül olduğu kabul edilebilir. Bazıları aşıdan daha ölümcül olabilecek böyle bir bulaşıcı hastalığın geri dönmesini önlemek için bunun ödenmesi gereken bir bedel olduğunu öne sürmektedir. Ancak hastalıkta bu yüzyıl içinde görülen düşüşün büyük kısmının geniş aşılama kampanyalarından önce oluştuğu (boğmaca ölümlerinde %79’luk düşüş aşılardan önce gerçekleşmiştir), ve hastalığın görülme oranlarındaki düşüş eğiliminde kitlesel aşılama programına geçildikten sonra da hemen hemen hiçbir değişiklik olmadığı düşünülürse, bugün aşılara verilen zayiatların 0 boğmaca görülen bir toplum yaratmak için verilmesi gerekli ödünler olarak açıklanmaya çalışılması mantıken mümkün olmayacaktır.
Ne yazık ki, aşıya bağlı ölüm hikayesi burada da bitmemektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan bilimsel çalışmalar aşılanmayı SIDS ölümlerinin nedenlerinden biri olarak ortaya koymuştur(8,9). SIDS (Sudden Infant Death Syndrome – Ani Bebek Ölümü Sendromu), ölümün spesifik nedeninin bilinmediği hemen her durumda kullanılabilecek bir teşhistir; Amerika’da her yıl 5,000 ila 10,000 SIDS ölümü yaşandığı tahmin edilmektedir. Yapılan bir çalışmada Amerika’daki SIDS ölümlerinin tepe noktası 2 ve 4. aylar olarak belirlenmiştir; 2. ve 4. aylar tam da bebeklere ilk iki rutin aşı grubunun verildiği aylardır(10). Yapılan bir diğer çalışmada da aşılamayı takip eden 3 haftayı içine alan dönem ile SIDS ölümleri arasında net bir korelasyon bulunmuştur. Yine yapılan bir başka çalışmada, Amerika’da her yıl aşılanmayı takip eden 4 gün içerisinde 3,000 çocuğun öldüğü tespit edilmiş (ancak şaşılacak şekilde çalışmayı yürüten bilimadamları SIDS ve aşılar arasında bağlantı olmadığına hükmetmiş), bir diğer araştırmacının çalışmasında da SIDS vakalarının en azından yarısının aşılardan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır (11).
Aşılar ve SIDS ölümleri arasında nedensellik bağlantısı kuran bu ilk çalışmaların hemen ardından, ilişki olmadığı yönündeki bulgularıyla sponsorluğu aşı üreticisi firmalar tarafından yapılan çalışmalar birbirini izlemiş ve hatta bu çalışmalardan birinde aşılanan kişilerde SIDS ölümlerinin aşılanmayanlara göre biraz daha az görüldüğü iddia edilmiştir. Ne var ki sonradan yapılan bir başka bilisel çalışma(12) ile aşı sanayi destekli bu çalışmaların geçerliliği, çalışmalarda bulunan ‘karıştırıcı etken’lerin (confounding factors) sonuçları hatalı şekilde aşıdan yana bulgular ortaya konmasına neden olacak şekilde çarpıttığı gerekçesiyle sorgulanmıştır. Bu durumda, ortada ancak birbiriyle çelişen kanıtlar bulunduğundan sözedilebilir. Peki ama sağlık konusunda ihtiyatı elden bırakmamaya çalışmamız gerekmez mi? Aşılar ve bebek ölümleri arasında bulunmuş güvenilir bir korelasyon ilişkisi, kaydedilen tüm SIDS ölümlerinin aşılanma durumunun titizlikle araştırılmasını gerektirmez mi? Oysa sağlık yetkilileri ihitiyatlı davranmak yerine kategorik ret ve inkar yolunu seçmişlerdir.
1970’lerin ortasında Japonya aşılanmaya başlama yaşını 2. aydan 2. yıla çıkartıyor ve ülkedeki SIDS ölümlerinde ani bir düşüş yaşanıyor(13); Japonya dünya ülkeleri arasındaki bebek ölümleri sıralamasında 17.’likten birden 1. sıraya çıkıyor (yani, bebeklere aşı uygulanmadığı dönemde Japonya dünyada en az bebek ölümü yaşanan ülke oluyor). İngiltere’de, aşıya bağlı beyin zedelenmesi vakalarının medyaya yansımasının ardından geçici bir süreliğine aşılanma oranları %30’lara geriliyor. Bebek ölüm oranları yaklaşık 2 sene boyunca hızlı bir düşüş gösteriyor, ancak 1970’lerin sonunda aşılanma oranlarının yeniden yükselişe geçmesiyle baraber bebek ölümleri de yeniden artıyor. Bu yaşananlara rağmen, tıp camiası inkarcı duruşunu değiştirmiyor. Koronerler SIDS kurbanlarının aşılanma durumlarına bakmıyor, ölümlerin acısı aşıların içerdiği tehlikeler konusunda hiçbir şey bilmeyen, ‘aydınlatılmış onam’ hakkından yararlandırılmamış ebeveynlerden çıkartılıyor.
FDA ve CDC’nin aşıların istenmeyen etki raporlamasındaki eksiklikler ile ilgili kendi açıklamalarına bakılacak olursa, aşıya bağlı istenmeyen etkilerin toplam sayısının yılda 100,000 ila 1 milyon vakayı bulduğu söylenebilir, kaldı ki bunların %20’sinin de “ciddi yan etkiler” olduğu düşünülmelidir. Bu sorun, yapılan bir çalışmada(14) DPT (difteri-boğmaca-tetanoz) aşı serisini tamamlayan her 175 çocukta 1’inin “ağır reaksiyon” geçirdiğinin bulunması ve ayrıca avukata verilen bir doktor raporunda(15) her 300 DPT aşılamasında bir nöbet vakası yaşanmış olduğu gerçekleriyle de vurgulanmaktadır.
Aslına bakılacak olursa, İngiltere’de 1970’lerin ortasında aşılama oranlarının %30’a düşmesiyle birlikte boğmaca ölümlerinde de düşüş yaşanmıştır. İsveçli epidemiyoloji uzmanı B. Trollfors’un boğmaca aşısının koruyucu etkisi ve toksisitesi üzerine dünya çapında yaptığı araştırmada, “boğmaca ölüm oranları şu anda sanayileşmiş ülkelerde oldukça düşük seyretmekte olup, yüksek-düşük ve 0 aşılama oranlarına sahip ülkeler karşılaştırıldığında ölüm oranlarında herhangi bir fark saptanamamıştır.” bulgusu ortaya çıkmaktadır. Aynı araştırmada ayrıca İngiltere, Galler ve Batı Almanya’da, aşılanma oranlarının yüksek olduğu 1970 senesinde, oranların düştüğü 1980 senesinin ikinci yarısına göre daha fazla boğmaca ölümü yaşandığı tespit edilmiş(16).
Aşılar sadece çocuklarımızın sağlığı ve yaşamlarına mal olmuyor. Amerikan Federal Hükümeti’nin NVICP adıyla bilinen Ulusal Aşı Mağduriyeti Tazminat programı (National Vaccine Injury Compensation Program) çerçevesinde, kurulduğu 1988 yılından beri çocukları aşılardan zarar görmüş veya ölmüş ailelere 1,2 milyar doların üzerinde tazminat ödenmiştir(17). Bu tazminatlar için gerekli para ise, doğrudan aşıyı olan halkın aşı için ödediği vergilerden tahsil edilmektedir. Aşı mağdurları tazminatlarını kendi ceplerinden öderken, diğer yandan ilaç şirketleri ‘esir’ bir pazarı kendilerine yasa yoluyla bağlamış durumdalar; Amerika’da 50 eyalette de aşılar kanunen mecbur tutulmaktadır (ancak çoğu eyalette aşı olmamanın yasal yolları da mevcut, bunun için bkz. ‘Söylence 9’). Hal böyleyken, aynı ilaç firmalarına, ürettikleri aşıların doğurduğu olumsuz sonuçlara karşı “yasal bağışıklık” kazandırılmış, borç yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca, ilaç firmalarının [Amerikan hukuk sisteminde mevcut “gag order” kararları ile] mahkeme davalarının içeriği üzerinde yayın(lama) yasağı hakkı kullanmalarına izin verilmiş, böylelikle aşıya bağlı mağduriyetler için açılmış davalarda geçen aşının zararları ile ilgili bilgilerin kamuoyu tarafından duyulması engellenmeye çalışılmıştır. Bu tip düzenlemeler açıkça ahlak dışıdır; habersiz bırakılmış Amerikan toplumu bu yolla aşı şirketlerinin hukuki mesuliyetlerinden doğan borcunu ödemeye zorlanmakta, bu yapılırken de aynı halkın ürünlerinin zararları hakkında bilgi edinmekten kesin bir şekilde alıkonulması sağlanmış olmaktadır. Bu düzenleme ayrıca ilaç firmalarının daha güvenli aşılar üretmesini sağlayacak herhangi bir teşviği de ortadan kaldırmaktadır; sonuçta, aşıları ölüm veya hasara yol açsa dahi herhangi cezai bir yaptırım olmayacağı belli ve üstüne, bu aşılardan elde ettikleri kar da yanlarına kalacak.
Bu noktada, sigorta şirketlerinin, ki en iyi borçlar hukuku çalışmalarını onlar yapmaktadır, aşı reaksiyonlarını kapsam dahiline almayı reddettiklerini belirtmemiz gerekiyor. Bu konuda hem ilaç ve ecza şirketleri hem de sigorta şirketlerinin pozisyonu bell ki ‘kar hesabı’ üzerinden belirleniyor.
AŞI GERÇEĞİ 1
“Aşılama, bilgi edinme şansı tanınmamış aileleri inanılmaz bir maddi ve manevi yük altına sokan, sayıları ciddi boyutta ölüm ve sakatlıklara neden olmaktadır.”
Referanslar:
1.Vaccine Adverse Events Reporting System (VAERS); National Technical Information Service, Springfield, VA 22161, 703-487-4650, 703-487-4600; see also NVIC, infra note 7; and the VAERS website athttp://www.fda.gov/cber/vaers/vaers.htm
2.Statement of the National Vaccine Information Center (NVIC), Hearing of the House Subcommittee on Criminal Justice, Drug Policy and Human Resources, “Compensating Vaccine Injuries: Are Reforms Needed?” September 28, 1999.
3.Less than 1%, according to Barbara Fisher, citing former FDA Commissioner David Kessler, 1993, JAMA, in the Statement of the NVIC, supra note 2.
4.Less than 10%, according to KM Severyn, R.Ph., Ph.D. in the Dayton Daily News, May 28, 1993. (Vaccine Policy Institute, 251 Ridgeway Dr., Dayton, OH 45459)
5.American Association of Physicians and Surgeons, Fact Sheet on Mandatory Vaccines athttp://www.aapsonline.org/
6.Jane Orient, M.D., Director of the American Association of Physicians and Surgeons, “Mandating Vaccines: Government Practicing Medicine Without a License?” 1999.
http://www.haciendapub.com/article25.html
7. 42 U.S.C.S. § 300aa-25(b)(1)(A),(B).
8. Karlsson L. Scheibner V. Association between non-specific stress syndrome, DPT injections and cot death. Paper presented to the 2
nd immunization conference, Canberra, Australia, May 27-29, 1992
http://www.whale.to/vaccines/cot_death.html . See also Viera Schiebner, Ph.D.,
Vaccination: 100 Years of Orthodox Research Shows that Vaccines Represent a Medical Assault on the Immune System for discussion and references.
9. W.C. Torch, “Diptheria-pertussis-tetanus (DPT) immunization: A potential cause of the sudden infant death syndrome (SIDS),” (Amer. Academy of Neurology, 34th Annual Meeting, Apr 25 – May 1, 1982), Neurology 32(4), pt. 2.
10. Id.
11.Viera Schiebner, Ph.D., Vaccination: 100 Years of Orthodox Research Shows that Vaccines Represent a Medical Assault on the Immune System, 1993.
12. Confounding in studies of adverse reactions to vaccines [see comments]. Fine PE, Chen RT, REVIEW ARTICLE: 38 REFS. Comment in: Am J Epidemiol 1994 Jan 15;139(2):229-30. Division of Immunization, Centers for Disease Control, Atlanta, GA 30333.
13. See Viera Scheibner, supra note 12.
14. Nature and Rates of Adverse Reactions Associated with DTP and DT Immunizations in Infants and Children (Pediatrics, Nov. 1981, Vol. 68, No. 5)
15. DPT Report, The Fresno Bee, Community Relations, 1626 E. Street, Fresno, CA 93786, December 5, 1984.http://www.whale.to/vaccines/fresno.html
16. Trollfors B, Rabo, E. 1981. Whooping cough in adults. British Medical Journal (September 12), 696-97.
17. National Vaccine Injury Compensation Program (NVICP) http://bhpr.hrsa.gov/vicp/
.
Eyl 17, 2012 | Featured, SAĞLIK TERÖRİZMİ
Aşılar, koruduğu varsayılan hastalıklar; hastalıkların özellikleri, bulaşma yolları, riskleri/tedavi yöntemleri, bunun karşısında aşılarının koruyucu güçleri, güvenlik çalışmaları ve tespit edilmiş yan etkileri konusunda araştırmanızı yaptınız ve bireysel olarak çocuğunuzun aşılanmasının gerekli olduğuna karar verdiyseniz, çocuğunuzun aşıların ciddi sağlık sorunu oluşturabilecek yan etkilerinden daha az etkilenmesini sağlayacak önlemler konusuna eğilmenizin zamanı gelmiş demektir. Bu önlemleri doktorunuzla, hatta daha iyisi güvendiğiniz birden fazla doktorla mutlaka görüşüp karşılıklı fikir alışverişinde bulunun ve aşılama ile ilgili seçeneklerin neler olduğunu öğrenin.
Aşılamadan Önce:
Araştırın. Çocukluk çağı hastalıkları ve koruyucu olarak yapılan aşılar hakkında bilgi edinin. Konu ile ilgili içinize sinecek derecede bilgi edinmeden kendinizi aşıyı yaptırtmak zorunda hissetmeyin.
Çocuğunuzun aşılanacağı dönemde hiçbir şekilde hasta olmamasına dikkat edin. Hastayken veya henüz yeni iyileşmişken aşılanması durumunda çocuğunuzun aşıya bağlı ciddi komplikasyon yaşama riski de artacaktır. Doktorunuzdan aşıyı yapmadan önce çocuğunuzun fizik muayenesini yapmasını ve herhangi bir rahatsızlığı olmadığını teyit etmesini isteyin.
Kayıt tutun. Çocuğunuzun ve ailenizin tıbbi öyküsünü gösteren belgeleri hazır edin veya yazıya dökün. Çocuğunuzun doktoruna geçirdiği belli başlı hastalıkları, varsa alerjilerini ve diğer sağlık sorunlarını özellikle de daha önce herhangi bir aşıdan sonra reaksiyon oluşmuş olup olmadığını bildirin. Aile bireylerinde herhangi bir immün sistemi rahatsızlığı veya beyinle igili bir rahatsızlık varsa belirtin. Dokümente etmek için doktorunuzdan çocuğunuza vurulan aşılarla ilgili tuttuğu kaydın bir kopyasını isteyin. Bu kayıtlarda hangi aşıların yapılmış olduğu ile birlikte aşı üreticisinin ismi ve aşının parsel numarasının da bulunmasına dikkat edin.
Soru sorun. Çocuğunuzun tıbbi öyküsünde aşıya reaksiyon gösterme riskini arttıracak herhangi bir sağlık sorunu varsa, özellikle de önceki aşılama(lar)dan sonra sağlığında bozulma yaşandıysa bunu doktorunuza bildirin. Önceki aşılamaya reaksiyon vermiş bir çocuğun müteakip aşılarda daha ağır reaksiyon yaşama riski de artacaktır. Doktorunuza mutlaka çocuğunuzda veya aile bireylerinden herhangi birinde aşı içeriğindeki yumurta, jelatin, neomycin (bir antibiyotik) veya aşının diğer bileşenlerine (doktorunuzdan, aşı prospektüsünden veya internetten aşı bileşenlerinin neler olduğunu öğrenebilirsiniz) karşı herhangi bir alerji öyküsü olup olmadığını bildirin. Doktorunuzdan yönelttiğiniz sorulara doyurucu cevap alamıyorsanız ya da sorularınız geçiştiriliyorsa mutlaka güvenilir bir başka sağlık uzmanına da danışın.
Önceden bilgi talep edin. Çocuğunuzun olması gereken aşı programındaki aşıların yararları, taşıdığı riskler ve hatta aşı sonrası görülmesi mümkğn yan etkiler hakkında doktorunuzdan yazılı bilgi isteyin ve aşılama zamanı gelmeden önce mutlaka bu bilgileri incelemiş olun. Doktorunuzdan ayrıca, aşı üreticilerinin her aşı için hazırladığı prospektüsü göstermesini de isteyebilirsiniz. Bu prospektüslerde aşının muhteviyatı, rapor edilmiş yan etkiler ve kontraendikasyon denilen, aşının geciktirilmesi veya yapılmamasını gerektirecek durumlardan bazıları belirtilmektedir. Kanunen doktorunuzun aşılama yapılmadan önce size aşının yararları ve taşıdığı riskler hakkında yazılı ve/veya sözlü bilgilendirme yapması gerektiğini unutmayın.
Grip aşısı için thimerosal içermeyen aşıları tercih edin. Çoğu çocukluk çağı aşısından çıkartılmış olsa da thimerosal çocukara öngörülen çoğu grip aşısında bulunmaktadır. Thimerosal grip aşılarının daha iyi çalışmasını sağlamaz. Bir cıva türevi olan thimerosal, daha ucuz maliyet sağlayan büyük aşı şişelerinde bakteri öldürücü olarak kullanılır. Eğer kendiniz veya çocuğunuza grip aşısı yaptırmayı düşünüyorsanız, tek dozluk, thimerosal içermeyen grip aşılarından talep edin.
Alternatif bir aşı çizelgesi takip edebileceğinizi düşünün. Yurtdışında ve ülkemizde bebek ve çocuklara tek ziyarette 2 veya daha fazla aşının aynı anda uygulanması yaygın eğilimken, kimi doktorlar da çocuklara önerilen aşıları daha geniş bir zamana yayarak, iki aşı uygulamasının arasını mümkün olduğunca açmaya çalışmaktadırlar. Doktorunuzla görüşüp çocuğunuza aynı gün içerisinde daha az aşı vurulması yönünde ortak karar alabilirsiniz. Dünyada azımsanamayacak sayıda doktor bu yolun çocuğun immün sistemine daha az yük bindireceği görüşündedir. Aşıları teker teker olduğunuz takdirde bu sizin çocuğunuzda hangi aşı sonrası bir reaksiyon oluştuğunu (şayet olursa) tespit edebilmenizi de sağlayacaktır. Küçük bebekleriniz ek gıdaya geçtiğinde herhangi bir gıdaya alerjisi olup olmadığını anlamak için bile pediyatristlerin her yeni gıdayı teker teker çocuğunuza yedirmenizi ve gözlemlemenizi tavsiye ettiğini hatırlayın.
Aşılama Sonrasında:
Her aşıdan sonra, yan etki olup olmadığını takip edin. Aşılanmadan sonraki 72 saat süresince çocuğunuzda aşıya bağlı olarak gelişmiş olabilecek alışılmışın dışında herhangi bir belirti veya davranış değişikliği olup olmadığını gözlemleyin. Aşı reaksiyonları uygulamadan 4 hafta sonrasında bile ortaya çıkabilmektedir.
Aşıya reaksiyon aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını kapsayabilir:
- kızarık deri lekelenmesi
- ürtiker (kurdeşen)
- kaşıntı
- enjeksiyon yerinde şişkinlik, kızarıklık ve ağrı
- yüksek ateş
- solunum zorluğu veya nefes alıp vermeden hırltı, hışırtı
- ciltte veya dudaklarda solgunluk veya renk değişimi
- kaslarda zayıflama veya güçsüzlük
- aşırı uyku hali veya uyarıcıya yanıt vermeme
- hızlı kalp atışı
- sersemlik
- olağanın dışında huysuzluk, huzursuzluk veya başka davranış değişiklikleri
- uzun süreli ağlama (özellikle bebeklerde görülen çığlık şeklinde olanı)
- havale nöbetleri, konvülsiyon
- kusma veya ishal
Bu belirtilerden herhangi biri veya sizi endişelendirecek herhangi başka bir belirti oluşması durumunda derhal doktora başvurun.
Çocuğunuzun aşı sonrası ciddi bir sağlık problemi yaşaması durumunda doktorunuzdan bunu mutlaka ASİE sistemine bildirmedsini talep edin. Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı genelge uyarınca doktorunuzun bunu bildirme zorunluluğu olduğunu unutmayın, eğer bildirim yapılmıyorsa aynı sisteme siz de bildirimde bulunabilirsiniz..
İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Gülbin Gökçay’ın hazırladığı “Kritik hastalıklardan korunma: Aşılar ve yan etkileri” adlı sunumda (http://www.cayd.org.tr/Egitim/yeni%20asilar%20ve%20asie.pdf) ASİE bildirim sistemine rapor edilmesi gereken reaksiyon ve bulgular şu şekilde verilmiştir:
Lokal reaksiyonlar |
Sinir Sistemi ile İlgili İstenmeyen Etkiler bildirim |
Diğer İstenmeyen Etkiler |
- Aşıdan sonra 48 saat içinde ciddi lokal reaksiyon (1)
- Aşıdan sonra 7 gün içinde enjeksiyon yerinde abse (2)
- Aşıdan sonra 2 hafta – 6 ay içinde lenfadenit (3)
|
- OPA’dan sonra 4-30 gün (temaslılarda 4 -75 gün) içinde ortaya çıkan paralitik poliomiyelit (4)
- Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-12 gün, DaBT-IPA-Hib aşısını takiben 72 saat içinde konvülsiyon (5)
- Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-15 gün içinde ortaya çıkan ensefalopati (6)/ensefalit (7)
- DaBT-IPA-Hib aşısını takiben 72 saat içinde ortaya çıkan ensefalopati
- Tetanoz bileşenli aşılardan sonra 2-28 gün içinde ortaya çıkan brakial nevrit (8)
- Aşıdan sonra 0-6 hafta içinde ortaya çıkan paraliziler (9)
- Kabakulak bileşenli aşıları takiben 15-21 gün içinde ortaya çıkan aseptik menenjit (10)
|
- Aşıdan sonra 1 saat içinde ortaya çıkan anaflaksi (11)
- Aşıdan sonra birkaç saat içinde ortaya çıkan toksik şok sendromu (12)
- Aşıdan sonra 4 saat içinde ortaya çıkan (deri bulguları daha geç görülebilir) akut alerjik reaksiyonlar (13)
- DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde ortaya çıkan hipotonik-hiporesponsif atak (14)
- Aşıdan sonra 1 hafta içinde ortaya çıkan sepsis (15)
- Kızamıkçık aşısından sonra 1-3 hafta içinde artrit (16)
- Kızamık aşısından sonra 1-6 hafta içinde gelişen trombositopeni (17)
- DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde gelişen apne – bradikardi (18)
- BCG aşısından sonra 1 – 12 ay içinde gelişen yaygın BCG enfeksiyonu ya da BCG osteiti (19)
- Zaman sınırı olmaksızın yukarıdakiler dışında sağlık personeli ya da toplum tarafından aşılamayla ilgisi olduğu düşünülen, ciddi kaygı ya da olumsuz propaganda nedeni olan durumlar
|
(1) Ciddi Lokal Reaksiyon: Enjeksiyon alanında ve çevresinde ilk 48 saat içinde oluşan hiperemi (kızarıklık) ve/veya ödem ile birlikte aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ciddi lokal reaksiyon olarak bildirilmelidir.
- Yakın eklemi içine alacak şekilde yayılmış olan şişlik, ödem
- Ağrı, şişlik, kızarıklığın üç gün veya daha uzun sürmesi,
- Hastaneye yatışı gerektirmesi.
(2) Abse: Enjeksiyon yerinde 2- 7 gün içinde ortaya çıkan, içi sıvı dolu sert veya fluktuasyon veren kolleksiyon varlığında enjeksiyon yerinde abse oluşumu olarak kabul edilmeli, boyutları ile birlikte bildirimi yapılmalıdır.
- Eğer, ateş, pürülan sıvı, kızarıklık-endürasyon, hassasiyet, kültür pozitifliği gibi enfeksiyon bulguları mevcutsa pürülan (bakteriel) abse,
- Eğer enfeksiyon bulguları olmadan sadece lokal abse bulguları mevcutsa steril abse olarak değerlendirilmelidir.
(3) Lenfadenit:
- En az bir lenf bezinin 1.5cm ya da üzerinde büyümesi ve/veya,
- Bir lenf bezinin üzerinde drene olmuş sinüs varlığıdır.
Genellikle BCG’nin neden olduğu bir durumdur. Aşı uygulandıktan sonraki 2 hafta ile 6 ay içinde, aşının uygulandığı tarafta boyun ya da koltukaltı lenf bezlerinde ortaya çıkar.
(4, 8, 9) Akut Paralizi [Felç]
- Aşıya Bağlı Paralitik Poliomyelit: OPA [Oral Polio Vaccine/ Ağızdan Uygulamalı Çocuk Felci Aşısı] aşısı uygulanmasından sonraki 4-30 gün (temaslılarda 4-75 gün) içinde akut olarak flask paralizi (gevşek felç) gelişmesi, başlangıç tarihinden itibaren 60 gün sonrasında kalıcı nörolojik sekel ya da ölüm olmasıdır. Kesin tanı için paralizi yapan diğer nedenlerin olmadığının kanıtlanması gereklidir.
- Brakial Nevrit: Tetanos komponentli aşıların uygulanmasından sonraki 2-28 gün içinde, aşı uygulanan tarafta, karşı tarafta ya da her iki tarafta üst ekstremitede omuz ve üst kolu tutan, derin, sürekli ve ciddi ağrı ile karakterize bir klinik tablodur. Ağrıyı günler ve haftalar içinde üst ekstremite kas gruplarında güçsüzlük ve atrofi takip eder. Daha az sıklıkla tabloya duyu kaybı eşlik edebilir. Tanıda güçsüzlüğün saptanması gereklidir.
- Diğer paraliziler:Aşı uygulamasından sonra 0-6 hafta içinde görülen paraliziler bu grupta yer almaktadır.
(5) Nöbet Geçirme (Konvülsiyon) (febril/afebril): Fokal nörolojik bulgular eşlik etmeden havale geçirilmesi bildirilmelidir. Koltukaltından ölçülen vücut sıcaklığı 38 0C ve üzerinde ise febril konvülsiyon, ateş yoksa afebril konvülsiyon olarak değerlendirilmelidir.
Kızamık aşısı sonrası konvülsiyon 5 -12 gün içinde, DaBT bileşenini içeren aşılar ile KPA aşısını takiben 72 saat içinde ortaya çıkabilir.
[ed-Not: Ateşli havale; beyin hücrelerinin normal dışı bir aktivite göstermesi sonucu ortaya çıkan, vücuttaki istemsiz kasılmalardır.]
(6) Ensefalopati [Beyin iltihabı]: Aşağıda belirtilen üç durumdan ikisinin varlığı ile tanımlanır. Kızamık komponenti içeren aşıların uygulanmasını takiben 5-15 gün içinde, boğmaca komponenti içeren aşıların uygulanmasını takiben 7 gün içinde ise aşı ile ilişkili olduğu düşünülmelidir.
- Nöbet geçirme,
- Bir gün veya daha uzun süren bilinç değişikliği,
- Bir gün veya daha uzun süren davranış veya kişilik değişikliği
(7) Ensefalit: Ensefalit tanısı yukarıda sıralanan belirtilere ek olarak beyin omurilik sıvısı (BOS)’da pozitif bulguların (hücre artışı, mikroorganizma ya da antijeninin) gösterilmesi ve/veya virüs izolasyonu ile konur.
(10) Aseptik Menenjit: Kabakulak aşısı ile ilgili aseptik menenjit, sıklıkla aşılamadan 15-21 gün sonra görülür. Menenjit belirti ve bulguları vardır. BOS’da bakteri yoktur ve lenfosit hakimiyeti (>5 lenfosit/ml) ile karakterize pleositoz vardır. Kesin tanı aşağıdakilerden en az birinin saptanması ile konur;
- BOS’dan kabakulak virusu izolasyonu, ya da
- BOS’dan kabakulak virusu izolasyonu ve sekanslama ile aşı virusu saptanması.
(11) Anafilaksi: Genellikle aşı uygulandıktan sonra ilk bir saat içerisinde gelişen dolaşım bozukluğuna (bilinç bulanıklığı, düşük kan basıncı, periferal nabızların yokluğu ya da güçsüzlüğü, periferal dolaşım bozukluğuna bağlı ekstremite soğukluğu, yüzde kızarıklık ve terlemede artma) neden olan akut allerjik reaksiyonların ağır/ciddi formudur. Yaygın ürtiker, anjioödem ve bronkospazm, laringospazm sıklıkla klinik tabloya eşlik eder ancak gerek bronkospazm (nefes darlığının ön planda olduğu semptom ve bulgular) gerekse laringospazm (solunum açlığı, nefes alamama şeklinde gelişen semptom ve bulgular) gelişmeden de dolaşım yetmezliği (kardiyak ve vasküler fonksiyon bozukluğu) ve şok gelişebilir.
(12) Toksik Şok Sendromu: Aşı uygulanmasını takip eden bir kaç saat içerisinde kusma, ishal ve yüksek ateş gelişimi ile ortaya çıkabilen diffüz eritem, ateş, hipotansiyon, deskuamasyon ve organ yetmezliği tablosudur. Staphylococcus aureus toksinine bağlı olarak, daha az sıklıkla Streptococcus pyogenes pirojenik toksinine bağlı olarak da gelişebilir.
(13) Akut Alerjik Reaksiyonlar: Kesin sınırlaması olmamakla birlikte; aşılama sonrasında allerjik sorunlar dakika ve saatler içinde sıklıkla ilk dört saat içerisinde görülür. Deri bulguları daha geç ortaya çıkabilir. Klinik tablo aşağıdakilerden bir veya daha fazlasının varlığı ile karakterizedir.
- Lokal olarak kızarma, kabarma veya aşı yapılan yerde lokalize ürtikerden geniş ürtiker alanlarına, enjeksiyon yapılan ekstremitede ödem, yüz ödemi veya tüm vücutta ödeme kadar değişen tablo
- Bronkospazm (nefes darlığı, solunum sıkıntısı, hışırtılı nefes alıp verme),
- Laringospzam/laringeal ödem (solunum açlığı vardır, soluk alıp vermeye çalışır ancak akciğerlere yeterli hava gitmez, konuşamaz).
(14) Hipotonik-Hiporesponsif Atak: Aşıdan sonra 24 saat içinde birden bire ortaya çıkan solukluk, uyaranlara azalmış ya da kaybolmuş cevap, kas tonusunda azalma ya da kaybolmadır. Atak kendiliğinden geçer.
(15) Sepsis: Aşıdan sonraki ilk 1 hafta içinde gelişen, generalize, organ yetmezliği ve dolaşım bozukluğunun eşlik edebileceği, sıklıkla ateşin bulunduğu ancak hipoterminin de gelişebileceği taşikardinin ve takipnenin tespit edildiği klinik tablodur. Kan kültüründe bakteriyel etken tespit edilebilir ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Genellikle uygulama hatasına bağlı olarak ortaya çıkar.
[ed-Not: Sepsis bir mikrobun kanda, vücut sıvılarında veya dokularda çoğalması sonucunda vücutta oluşan hastalık ve hasar halidir. Sepsis bakteri, virus ve mantar gibi farklı mikrop türleri ile gelişebilir. Mikrop kan veya komşuluk yoluyla birden fazla organa yayılarak organların normal fonksiyonlarını bozar, hastalık zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmezse şok ve ölümle sonuçlanır.]
(16) Artrit: Kızamıkçık aşısından sonra 1-3 hafta içinde başlayan eklemlerde (sıklıkla proksimal interfalangiyal ve metakarpofalangiyal eklemler, diz, ayak bileği ve ayak parmakları) efüzyon veya şişlik, ısı artışı, hassasiyet, hareketle ağrı veya hareket kısıtlılığı semptomlarından en az ikisinin olması durumudur.
(17) Trombositopeni: Tam kan sayımında trombosit sayısının 50.000’in altında oluşudur. Kızamık aşısı uygulanmasından sonraki 1-6 hafta içinde ortaya çıkabilir. Klinikte purpura veya hafif travma sonrası kanamalar ve morluklarla karakterizedir
[ed-Not: Trombositopeni kanınızda platelet adı verilen hücre parçacıklarının normalden daha az sayıda bulunması durumudur. Plateletler kemik iliğinizde diğer kan hücreleriyle birlikte yapılırlar. Plateletler kanda hareket ederler ve bir kan damarı hasar gördüğünde oluşabilecek kanamayı durdurmak için birbirlerine yapışarak pıhtı oluştururlar. Plateletlere aynı zamanda trombosit adı da verilir, çünkü kan pıhtısına trombus da denir. Kanınızda çok az platelet varsa hafif ya da ciddi kanamalar oluşabilir. Bu kanama vücut içine (iç kanama) ya da derinin altında veya deriden dışarı (dış kanama) şeklinde olabilir. Trombositopeni, özellikle kanama şiddetliyse veya beyinde oluşursa ölümcül olabilir. Ancak, genelde trombositopenili kişilerde düşük platelet sayımının nedeni bulunur ve tedavi edilirse genel gidişat iyidir.]
(18) Apne – Bradikardi: DaBT-İPA-Hib aşısından sonra prematüre bebeklerde, 24 saat içinde apne-bradikardi olması durumudur.
[ed-Not: Apne terminolojik olarak 20 saniye ve üzeri solunum durmasıdır. <span >Bradikardi (KTA < 100/dlk) ile birliktedir ve apne süresi uzadıkça solukluk, hipotansiyon ortaya çıkar, taktil stimülasyona cevap alınamaz. Apne bulgusu olan yenidoğanda, gestasyon yaşı ve apnenin ortaya çıktığı postnatal yaş önemlidir].
(19) Yaygın BCG Enfeksiyonu: BCG aşılamasından sonra genellikle 1 -12 aylık dönemde ortaya çıkan ve Mycobacterium bovis BCG suşunun izole edilerek doğrulandığı dissemine enfeksiyondur.
[ed-Not: “Nadir ve ölümcül seyredebilen bir komplikasyon olan yaygın BCG enfeksiyonu (BCGitis) özellikle immünsupresif hastalarda BCG uygulaması sonrasında birkaç hafta içinde gelişebilir. Karaciğer fonksiyon bozukluğu, pansitopeni; karaciğerde, lenf nodlarında, akciğerde, kemik iliğinde, dalakta BCG pozitif granülomlar ile karakterize oldukça ciddi bir tablodur (2).”, bkz. http://www.uroonkoloji.org/ebulten/pdf/pdf_URO_326.pdf]
BCG Osteiti: BCG aşısının (aşı uygulamasından 1 -12 ay içinde ortaya çıkabilen) neden olduğu tüm uzun kemikleri tutabilen kemik inflamasyonudur.
Bu yan etki ilstesinin, şu anda Türkiye’de çocukluk aşıları takviminde yer alan Hepatit B, Hepatit A, su çiçeği, zatürre aşısı olarak da bilinen konjüge pnömokok (KPA) gibi aşıların bilinen yan etkilerini içermediği dikkate alınmalıdır.
Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Ek 2, Vaka Tanımları Belgesi (http://www.saglik.gov.tr/TR/dosya/1-44884/h/ek-2-vaka-tanimlari.doc)
İstanbul’da ASIE Bildirimleri için:
İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ
BULAŞICI HASTALIKLAR ŞUBESİ
TEL: 0212 5118920-22/1412-14