Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerikan vatandaşları Disneyland’da başgösteren kızamık vakaları sonrasında bireysel hak ve özgürlüklerinden biraz daha kaybetmiş buldular kendilerini. 320 milyon nüfuslu ülkede 50 kişilik “salgın” herzamanki gibi medya ve “seçilmiş” halk sağlığı uzmanları tarafından bütünüyle perspektiften çıkartılıp objektif değerlendirme kriterlerinden tamamen yoksun bir şekilde bir halkla ilişkiler ve propaganda kampanyasına dönüştürülmüş ve her zamanki gibi gerçekler ve sağduyu pencereden uçup gitmiş gözüküyor.

Bundan sadece birkaç ay önce KKK aşısı üreticisi Merck’ün ve CDC’nin başını çok ağrıtması gereken, bizzat CDC’den üst düzey bilimadamının KKK aşısı ve otizm bağlantısını kasıtlı şekilde nasıl örtbas ettiklerini itirafı internette otizm aileleri nezdinde fırtınalar koparırken “penguen belgeseli oynatmayı” tercih eden basın yayın kuruluşlarından şimdi günün her saati “korkunç kızamık salgını”na dair gelişmeleri dinliyor olmamız manidar elbette. Burada da kalınmıyor artık… Medyada açıkça çocuğunu aşılatmayanların hapse atılmaları, çocuklarının ellerinden alınıp zorla aşılanması gerektiği haykırılıyor. Kimileri muzdarip oldukları miyopiden burunlarının ucundaki gerçekleri görmekten aciz olsa da, Amerika’nın dümen suyundaki Türkiye’de çok yakında aynı medikal faşizmin beyaz önlük altı siyah postalları altında ezilirken bulacağız anne baba olarak kendimizi ve çocuklarımızın sağlığını.

İlaç sanayii Amerika’da ve esasen dünyanın her yerinde devlet aygıtı olarak çalışmakta artık. Tüm bu tartışmalar arasında dikkatten kaçmaması gereken bir gerçeği de hatırlatalım. KKK aşısının üreticisi Merck’in aşı departmanı başında şu an kim var dersek hatırlayacaksınız sanırız; CDC’nin önceki şefi sayın Dr. Julie Gerberding.

Devletteki “görev”ini tamamlar tamamlamaz, yani ulusal aşı takvimine aldırttığı dünyanın en pahalı aşısı (yine Merck’ten) Gardasil’i hem kız hem de erkek çocuklara mecburi tuttuktan ve otizm bağıntısında tüm dünyada tartışmaların baş aktörü, Merck’ün yıldız aşısı KKK ile ilgili gerçekleri inkar için sipariş ettiği dev epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarının kendi idaresi altında kasten çarpıtıldığından haberdar olduğuna dair kanıtlar bugün su yüzüne çıkmış büyük şef görevini bir sonraki meslektaşına devrettikten sonra doğrudan Merck’ün üstün hizmetleri için kendisine tahsis etmiş olduğu koltuğa yerleşiyor. Ne güzel değil mi? Devletin aşı politikalarına yön veren idari merciinin en tepedeki ismi gerekli düzenlemeleri yaptıktan ve Pharma sağlığı, pardon, “halk sağlığı” için halka rağmen üstün hizmette bulunduktan sonra eski iş ortağı, şimdiki işvereni tarafından bol sıfırlı maaş çekiyle ödüllendiriliyor.

Bir başka manidar gelişme de, bu kızamık “salgını”nın yine Merck’ü KKK aşısı deneylerine sahtekarlık karıştırmakla ve FDA’yi de görevini ihmal etmekle itham eden kendi virologlarının davasında bir sonraki aşamaya ulaşılmış olması. Çok yakında ifşa olacak gerçeklerden önce birkaç eyalette daha aşı reddini yasaklatarak önlemlerini şimdiden almaya çalışıyor proaktif ilaç firmaları. Ne de olsa paranın konuşulduğu yerde gerçeklerin hiçbir ehemmiyeti yok, can sıkıcı teferruatlar bunlar [linkte aşılar ve otizm bağlantısını gösteren 86 çalışmayı görebilirsiniz] …

50 kızamık vakası, 10 senedir tek bir ölüm yok kızamıktan, diğer yandan her 50 çocuktan 1’i otizm spektrumunda … Durum böyleyken yetkililer odadaki fili (otizmi) görmezden gelip halkı kızamık öcüsüyle korkutmayı ve bunun için tıp etiğini, insan haklarını süresiz olarak rafa kaldırmayı tercih ediyor.

Reklam gelirlerinin aslan payını ilaç firmalarına borçlu olan Amerikan medyasının elbette bu konuda sadakatinin kime olacağını tahmin etmekte zorlanmıyoruz. Ancak, hep dediğimiz gibi, büyük birader Amerika’da sahnelenen oyunun en fazla 2-3 yıl içinde aynı replikler ve fakat bu defa yerli “yıldız”larla Türkiye’de perde açacağını bildiğimizden önümüzü görelim, yarınımızda bizleri neler bekliyor önizleme yapalım istiyoruz.

NVIC’dan Barbara Loe Fisher’ın sunumunda bakın hangi soruların cevabını bulacağız:

1. Kızamık, boğmaca veya grip gibi aşıları olanların bu hastalıkları aşıdan kapıp, aşılı veya aşısız, başkalarına geçirme ihtimali var mı?

2. Evetse, aşılılardan diğer aşılı ve aşısızlara hastalık bulaşının kontrol ve izlemi sağlık birimlerince yapılıyor mu?

3. Hayırsa, ortaya çıkan herhangi bir salgında öncelikle ve sadece aşısız popülasyonu suçlamak ne derece mantıklı ve bilimsel?

4. Bundan sadece bir 20 sene önce tek doz aşıların ömür boyu koruduğunu düşünen tıp camiasının gözbebeği aşıların koruyucu süresi hakkında itiraf etmek zorunda kaldıkları son gelişmeler neler ve buna karşın önerdikleri “çözüm yolu” ne?

5. İşe yaramadığı tescillenmiş aşılarla sürü bağışıklığı sağlanması mümkün mü?

6. Hemen her sene koparılan salgın yaygarasının altında insanların aşı ret hakkını tümden yasaklama motifi yatıyor olabilir mi ve bundan çıkarı olabilecek kimleri tanıyoruz?

Bu sunumda yer almasa da bir ek bilgi daha vermek gerekiyor burada. Disneyland’da tespit edilen kızamık virüsü tipinin Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine has kızamık virüsü tipi olduğu anlaşılmış durumda. Yani Merck’ün KKK aşısını istediğiniz kadar olun, bu yabancı tip virüslere karşı korunmasızsınız. Tüm dünyada kızamık eradike edilemeden sizin herhangi bir aşıyla bir ülkeden kızamığı eradike etmeniz sadece bu nedenden dolayı bile imkansız.

Ama biz koltuğumuza kurulup sahnelenen oyunun heyecanına bırakalım kendimizi yine de …

Hep aynı düzenlemeyi görüyoruz bu oyunlarda; problem – reaction – solution. Önce bir problem var et, ardından tepki topla, insanlar bizi kurtarın bu dertten desin ve baştan hazır çözümünüzü kucağını açmış bekleyen halka sunuverin, günü kuratın, ajandanızı aksatmadan yürütün. Her defasında ayakta alkışlanıyor, kapalı gişe oynuyor bu şov, kaçırmayın …

 

https://www.youtube.com/watch?v=NciXSnb2n6A

 

Barbara Loe Fisher, NVIC

Disneyland ziyaretçileri arasında kızamığa yakalananlar olduğu ve tahminlere göre Kaliforniya, Washington, Utah ve Colorado eyaletlerinden kişilerin buradan kızamık kaptığına dair ilk bildirimin geldiği 14 Ocak 2015 tarihinden bu yana ABD ve dünya medyasında konuya dair yüzlerce haber yapıldı. (1)

Toplum sağlığı yetkililerinin ‘dünya üzerindeki en mutlu yerle bağlantılı’ dedikleri 51 laboratuvar teyitli kızamık vakası hakkında daha elde çok fazla veri olmamasına rağmen haber yıldırım hızıyla tüm dünyaya yayılmış durumda.

23 Ocak tarihinde CDC’nin yayımladığı Sağlık Bülteni’ne göre, “salgını başlatanın kim olduğu belirlenebilmiş değil”. (2)

Ebeveyn ve Çocuklarının Şeytanlaştırılması

ABD’nin nüfusu 320 milyonun üzerinde, Kaliforniya’da ise 38 milyon kişi yaşıyor. Öyleyse bir avuç kızamık vakasından yola çıkarak Kaliforniya’da yayın yapan gazetelerden biri nasıl oluyor da suçu derhal çocuklarını araştırmaları sonucunda aşılatmamayı seçmiş anne-babalara atıp, bu kişileri “keyfe keder şekilde bilimi reddeden” “cahiller” olarak yaftalayabiliyor? (3)

Astrotürf (kime denir buradan okuyun, 4) ve troller (5, 6) de bunu kendilerine yeşil ışık olarak görüp sosyal siteler ve forum alanlarında, aşıya bağlı beyin özrü geliştirmiş çocukların genetik mutantlar, çocuğunun aşılardan zarar gördüğünü söyleyen annelerin ise “yalancı” ve “cadı” olduklarını ileri sürüyorlar. (7)

Suç Atma ve Yaftalama Yarışında Başı Çeken Pediyatrist

UCLA Üniversitesi’nin önde gelen pediyatrist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. James Cherry, (8) çıktığı TV programında kamuoyu önünde alenen bu suç atma ve yaftalama oyunun bir parçası olarak, devletin önerdiği ve aralarından KKK’nın da olduğu 16 aşıyı 69 doz halinde çocuğuna vurdurmayı reddeden anne-babalara hakaretler savuruyor.

Dr. Cherry’nin ifadelerinden bazıları şöyle: “Hakikaten kafası hiç çalışmıyor bu insanların,” (9) ve “Bazı insanlar gerçekten de inanılmaz bencil olabiliyor.” (10)

İsim takma ve yaftalama elbette insanların dikkatini habire sınıfta kalan, korumayan aşılar ve kendi kendine çözülüp dağılmakta olan sürü bağışıklığı efsanesiyle ilgili uygunsuz gerçeklerden başka yöne çekmek için iyi bir yol. (11)

Aşılanma Oranı Hayli Yüksek ABD Popülasyonu

Şöyle ki: 2014 yılında Amerika’da bildirimi yapılmış 644 kızamık vakası var, (12) oysa anaokuluna başlayan çocukların %95‘i iki doz KKK aşısı almış durumda (13), aynı şekilde 13 ila 17 yaş grubu okul çağı çocuklarının da %92‘si iki doz KKK ile aşısı tam çocuklardan oluşuyor. (14)

Ayrıca, ABD’de üç yaş altındaki çocukların yalnızca %1‘i hiç aşılanmamış çocuklardan oluşuyor, yüzde 92‘si ise en az bir veya daha fazla KKK aşısı almış durumda. (15) Bazı eyaletlerde, KKK ile aşılanma oranları yüzde 100‘e yaklaşıyor. (16)

Dr. Cherry’ye göre aşılanma oranı yüzde 90’ın üzerinde olduğu takdirde kızamık için sürü bağışıklığının devrede olduğunu söyleyebiliyoruz. (17) Ve fakat tek doz KKK aşılaması için bu durum Amerika’da 1981 yılından beri geçerli zaten (18) ve iki dozluk KKK uygulaması için de 2000’den beri geçerli, kaldı ki CDC’nin tam da bu yüzden 2000 yılında kızamığın ABD’de kökünün kazındığını ilan etmişliği vardır. (19)

Fakat belli ki ABD’de kızamık eradike filan edilmiş değil, tıpkı bunun başarılabildiği başka bir ülke de olmadığı gibi… En son bilimsel kanıtlara göre zaten dilerseniz dünyadaki herkesi,–kadın, erkek, çoluk çocuk– dilediğiniz dozda aşılayın KKK ile, kızamığı ortadan kaldırmanız mümkün değil. (20, 21, 22, 23)

ABD’de epi topu 51 kızamık vakası için koparılan bu yaygaranın nedeni nedir?

İşe Yaramayan Grip Aşıları

Belki kamuyounun ilgisinin sadece bu sene milyonlarca Amerikalı’nın korumayan grip aşılarını olduğu ve bu işe yaramayan grip aşılarını olmadıkları takdirde sağlık çalışanlarının işten atıldıkları gibi gerçeklere odaklanması yerine Disneyland’daki bir avuç kızamık vakasıyla oyalanması işlerine geliyordur halk sağlığı yetkililerimizin. (24, 25)

Bu seneki grip aşısını olduysanız, dolaşımdaki influenza suşuna karşı sizi hiçbir şekilde korumayacak mesela. (26, 27, 28) Daha fenası, senelik grip aşılarını ne kadar sık olursanız korunma şansınızın bir o kadar düştüğü bilimadamları tarafından teyit edilmiş durumda! (29, 30)

Aşıyı olup da belirti geliştirmediği veya sadece hafif grip berlirtileri oluştuğu için virüsü “shedding” dediğimiz yolla etrafa yaydıklarından, insanlara bulaştırdıklarından bihaber şekilde okuluna giden, çarşı pazar alışverişini yapan, hastanede, klinikte çalışan kaç kişi vardır dersiniz? (31, 32)

Ve tabii kimbilir kaç çocuk o burunlarına sıkılan canlı influenza virüslü grip aşısından hasta oluyor (33) veya canlı aşı virüsünü etrafındakilere bulaştırıyor?! (34, 35)

Korumayan Boğmaca Aşısı

Boğmaca aşısı da sınıfta kalan aşılardan. (36, 37) Tıpkı kızamık gibi son yıllarda Kaliforniya ve diğer eyaletlerde hem çocuklar hem de yetişkinlerde ‘B. Pertussis’ ile boğmaca enfeksiyonu vakalarında büyük artış gözleniyor ve boğmacaya yakalananların pekçoğu aşılı. (38, 39)

30 sene önce de boğmaca salgınları için durum aynıydı ABD’de. (40, 41)

Bilimadamlarının bunca zamandır yazıp çizdiği gerçeği halk sağlığı yetkililerinin anca kabul ettiğini görüyoruz: boğmacaya karşı tam aşılı olsanız da boğmaca geçirebilir, ve fakat hastalığınız atipik veya belirtisiz seyredebilir ve boğmacayı aşılı veya aşısız kişilere bulaştırabilirsiniz. (42, 43, 44)

Esasına bakılacak olursa Dr. Cherry bizzat kendi kabul ediyor Amerika’da okul çağındaki çocukların yüzde 95 ve hatta daha fazlası çoklu kereler boğmacaya karşı aşılanmış olmalarına rağmen (45) her yıl teşhis almayan milyonlarca B. Pertussis boğmaca vakası yaşandığını. (46)

2013’te Dr. Cherry şöyle yazıyor, “Ne B. Pertussis enfeksiyonu ne de pertussis (boğmaca) aşısı uzun vadeli bağışıklık sağlar. Enfeksiyon ve hastalık yaşam boyu, her yaşta tekrar tekrar geçirilir.” (47) Bu demektir ki, boğmaca aşılamasıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesini çöpe atabiliriz. (48)

Korumayan Kızamık Aşısı

Boğmaca veya grip salgınları için aşısızları suçlamak pek bilimsel değil gördüğümüz gibi. Kızamık salgınları için aşısızları suçlamak da aynı şekilde.

Kaliforniya’da geçtiğimiz sene yaşanan bazı salgınlarda kızamık geçirenlerin neredeyse yüzde 20’si aşılıydı. (49) CDC’ye göre Disneyland’deki vakaların yüzde 12’si aşılı, hatta bazıları KKK’dan en az 2 doz almış gözüküyor. (50)

Kızamık aşısıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesi de ilmek ilmek çözülmekle meşgul. (51, 52, 53) Halk sağlığı hekimleri kızamık aşısıyla bağışıklamadaki sızıntıları nasıl açıklasak diye çabalamaktalar (54, 55) ve bula bula şu sudan bahaneyi bulabilmiş durumdalar. Diyorlar ki, efendim kızamık aşısının sağladığı bağışıklık zamanla azalıp yok olduğundan her 10 aşılı yetişkinden 1’i kızamık enfeksiyonuna açık durumda şu an. (56) Bu fenomene de “bağışıklığın zamanla kaybolması” (waning immunity) diyorlar. (57)

Ufukta Ek KKK Dozları mı Var?

Şimdi asıl bombaya hazır olun: Dr. Cherry geçen hafta bir TV kanalında yayınlanan röportajında bu “kızamığa karşı azalan bağışıklık” fenomeni karşısında çözümün yetişkinlere verilecek ek KKK aşıları olduğunu söylüyor. (58, 59) Tabii ya, haydi milyonlarca Amerikalı’ya birkaç doz KKK daha dayatalım, Merck hissedarlarını iyice bir mutlu edelim. (60)

İyi de Dr. Cherry kimi kandırdığını sanıyıor? Yetişkinleri öyle kolay kolay yakalayıp aşılayamayacaklarını hepimiz biliyoruz—tabii işten atmakla, sağlık hizmeti vermemekle veya hapse atmakla tehdit etmediğiniz sürece—o yüzden benim tahminim bu bahsi geçen üçüncü KKK dozu büyük ihtimalle lise öğrencilerini ve üniversite eğitimi almaya çalışanları hedef alacak. (61)

Dr. Cherry’nin Disneyland’deki kızamık vakaları ile ilgili öne sürdüğü çözüm bana doktorların 1990‘da halka ‘efendim bu tek doz KKK’nın ömür boyu bağışıklık sağlamayacağını fark edememişiz n’apalım, o yüzden çocuklar bir ikinci doz daha alacak KKK’dan’ dedikleri zamanı hatırlatıyor. (62)

Kızamık Aşısıyla ilgili Uygunsuz Bilimsel Gerçekler

Disneyland ve hatta dünyada görülen kızamık vakalarıyla ilgili nahoş bilimsel gerçek şu ki, halk sağlığı hekimleri aşılanmış insanlardan kaçı kızamığı belirtisiz veya çok hafif belirtilerle geçirecek ve etrafındakilere bulaştıracak, bilmiyorlar. (63)

Resmi sağlık yetkilileri aşılanmış kişilerin rutin kontrolünü yapıp asemptomatik (belirtisiz) veya atipik kızamık geçirip geçirmediklerini ve bunu başkalarına bulaştırıp bulaştırmadıklarını takip etmiyor.

Dahası, canlı kızamık aşısını almış kişilerin aşı virüsünden kızamık kapabildiğini ve shedding dediğimiz etrafa canlı organizma saçma yoluyla aşı virüsünü temaslılara bulaştırabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcut. (64, 65, 66) Halk sağlığı yetkilileri, canlı KKK aşısı olmuş kişileri aktif izleme alıp aşı tipi virüsle enfeksiyon olup olmadığını, shedding’in gerçekleşip gerçekleşmediğini ve hastalığın başkalarına bulaşının sözkonusu olup olmadığını araştırmıyor bile.

Bu kızamık mı yoksa başka bir şey mi?

Hekimlerin ve ebeveynleri çoğu CDC’nin şu ihtarından habersiz: “Salgın durumunda hastalığı kontrol altına almak için kızamık aşısı uygulanmaktadır ve böyle durumlarda aşı reaksiyonları yanlışlıkla kızamık enfeksiyonu olarak kayda geçirilebilmektedir. Kızamık aşısı olanların küçük bir bölümünde aşılamadan 10 ila 14 gün sonra döküntü ve ateş görülebilmektedir.” (67)

Evet, KKK aşısı aynı kızamığa benzer aşı tipi kızamık enfeksiyonuna yol açabiliyor. (68) Artı, aynen kızamık gibi döküntü, ateş ve konjunktivit belirtileriyle seyreden adenovirüs enfeksiyonları gibi sık görülen başka viral enfeksiyonlar da var (69, 70) ve son derece pahalı RNA laboratuvar testiyle teyit edilmedikçe bu enfeksiyonların gerçekten doğal virüsten kaynaklı kızamık olup olmadığı tam anlaşılamıyor ve olgular yanlışlıkla kızamık teşhisi alabiliyor. (71)

 

Kaliforniya Eyaletindeki Aşı Ret Hakkını Gasp Etme Planları

Ve şimdi ikinci bombaya hazır olun, en azından Kaliforniyalılar gardlarını alsınlar: 2013’te aşısız çocukların devlet okullarına kayıt olabilmek için kullanabilecekleri tıbbi nedenler dışındaki aşı ret hakkı seçeneklerine kısıtlama getirilmesi amacıyla düzenlenen bir yasa teklifi için lobi faaliyeti yürüten pediyatrist politikacı Dr. Pan, yerel bir gazeteye verdiği röportajda ebeveynlerin çocukları için aşıların yarar ve zararlarını tartıp kendi hür iradeleriyle aşı konusunda bir tercih yapma haklarına daha da zarar verecek yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışmakta olduğunun müjdesini verdi. (72) Kaliforniya eyaletinin sağlık yetkilileri dini ve felsefi aşı ret hakkını kaldırıp, kimin eğitim hakkından yararlanıp yararlanamayacağı kararını Dr. Pan ve Dr. Cherry gibi doktorların insafına mı bırakacak, göreceğiz.

 

Disneyland Bahane, Kale Direklerini Oynatmak Şahane

Disneyland’le bağlantılı olduğu öne sürülen bu 51 kızamık vakasıyla ilgili bir kaşık suda koparılan fırtınanın (73) halk sağlığını koruma çabasından ziyade, işe yaramayan/korumayan aşıların başarısızlığını gizleme ve aşıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesinin yıkılmakta olan kumdan kalesini toparlayıp destekleme telaşı olduğunu biliyoruz. Kendilerine ve sürekli oynattıkları kale direklerine (74) bekledikleri akıldışı itimatı reddeden ve bunun yerine düşünmeyi ve rasyonel şekilde hareket etmeyi seçen bir avuç anne-babayı suçlama telaşındaki defansif doktorları görüyoruz. (75)

O üçüncü KKK dozu Amerika’ya geliyor evet, hem de ilaç sanayiinin önderliğinde aşılar da dahil olmak üzere aldığı herhangi bir medikal risk konusunda aydınlanmış rıza hakkını kullanma taraftarı olan tüm Amerikalıları şeytanlaştıp cezalandırmaya çalışan muazzam boyutta lobi faaliyetleri ile birlikte. (76, 77, 78) Devletin sürekli genişleyen mecburi aşılar listesindeki her bir dozu harfiyen almayanları devre dışı bırakmaya yönelik çağrılar en üst perdeden yapılmakta. (79, 80) Aşısız olanların bir vatandaşlık hakkı olan eğitim-öğretim haklarının ellerinden alınması, tıbbi bakım görme haklarının engellenmesi, aşısız olanların işlerine son verilmesi ve diğer pekçok vatandaşlık ve insan haklarının ayaklar altına alınması planlanmakta.

Amerikalılar bir seçim yapmak durumunda

Taraflar belli oldu ve kılıçlar kınından çekildi artık. Amerikalılar karar vermek durumunda: Hangi aşıyı satın alıp neyi yaptırıp yaptırmayacağımıza özgür irademizle karar verme hakkımızı savunacak mıyız, yoksa hertürlü yasal kovuşturmadan muaf ilaç firmaları ve resmi sağlık yetkililerinin bu özgürlüğü elimizden almasına izin mi vereceğiz? (81)

NVICAdvocacy.org adresine gidip yaşadığınız eyalette aşı ret hakkınızı korumak için neler yapabileceğiniz hakkında bilgi alın. NVIC.org adresinden kızamık ve aşısının taşıdığı riskler ve oluşlabilecek komplikasyonlar neler, öğrenin. Ve eğer çocuğunuz aşılandı, fakat buna rağmen hastalıktan korunmadıysa veya aşıdan zarar gördüyseniz NVIC’a durumunuzu bildirebilir ve deneyiminizi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.

Sağlık sizin. Çocuk sizin. Karar sizin.

Kıytırık Kızamıktan Kim Korkar!

Kıytırık Kızamıktan Kim Korkar!

LivingWhole.org blogunun yazarı Megan’la tanışın… Eskilerin sıradan çocuk hastalığı, aşı sonrası dönemin korkulu rüyası kızamığı ters köşeye yatırmış, örülen korku perdesini yalın sağduyusuyla yırtıp atmış, gerçeğin gözünün içine dimdik bakmış bir anne: “bu anneye kıytırık kızamık vız gelir!”, diyor!

Kendisinden dinleyelim …

megan

“Önce grip, sonra boğmaca, ondan sonra kabakulak, polio ve tabii tahmin edilebileceği gibi şimdi de kıytırık kızamık. Ne düşündüğünüzü biliyorum:

“[Derin bir iç çekiş!] Korkunç, ölümcül bir hastalıkla dalga mı geçti şimdi bu? Bu yılın ilk beş ayı itibariyle kızamığın belki de ta 2000’den beri görülmüş en yüksek rakamlara ulaştığını bilmiyor mu?”

Evet aynen öyle yaptım ve lütfen o son cümleyi yüksek sesle bir kez daha tekrarlayıverin, zira hakikaten de kulağa geldiği kadar gülünç bir durum bu. Bir dolu saçmalık ve aşağılayıcı “aşı karşıtları” retoriği ile uğraşmaktan kendimi dize kadar sığır pisliğine batmış ve acil lastik çizme ihtiyacında hissediyorum. Çocuğum kızamık kapar diye korkuyor muyum? Kesinlikle hayır. KKK aşısından korkuyor muyum…hem de nasıl. Gerçekleri, hakikaten gerçekleri bilseydiniz emin olun siz de korkardınız.

(Kıytırık) Kızamıkla İlgili Tutarsızlıklar

CDC’nin en son yayımlanan Haftalık Morbidite ve Mortalite Raporu‘na (MMWR) göre kızamık “ciddi komplikasyonlar ve ölümle sonuçlanabilecek son derece bulaşıcı, akut viral bir hastalık.” Elbette bundan önceki MMWR raporlarında ve CDC’nin sürveyans klavuzunda bu “ciddi komplikasyon ve ölüm” kısmı yok hastalık tanımında ama biz burada insanları çocuklarını aşılatmaya ikna etmeye uğraşıyoruz ya, raporun bu güzide 2014 sayısında global bir bakış açısı kazandırıp kızamığa, duygu sömürüsü çıtasını bir üst noktaya çıkartıyor ve tehlikenin farkında mısınız diye soruyoruz anne-babalara; ölüm var işin ucunda diyoruz.

Yazılı/görsel basını takip ettiyseniz, aşı-karşıtlarına nefret kusan yazıları okuduysanız ya da hani Dünya Sağlık Örgütü‘nün istatistiklerine filan rastgeldiyseniz dünyada her yıl 122,000 kişinin kızamıktan öldüğünü duydunuz demektir. Korkunç hakikaten de, değil mi?

Ve fakat aynı MMWR raporunda CDC, kızamığın klinik açıdan tanımını şöyle yapıyor: “3 gün veya üzerinde süreyle vücut genelinde görülen döküntü, 38.3 veya üzerinde seyreden ateş ve buna eşlik eden öksürük, burun akıntısı ve/veya konjunktivit ile karakterize hastalık.” Başka bir deyişle, Amerika Birleşik Devletleri’nde doktor muayenehanelerinde görülen kızamık tipik olarak döküntü, öksürük ve ateşten ibaret; hastalığın kullandıkları tüm raporlarda ve sürveyans verilerinde geçen klinik tanımı bu. Bu ülkede [ABD] yılda kaç kişinin kızamıktan öldüğünü biliyor musunuz? Yaklaşık sıfır kişi.

E peki bunlardan hangisi kızamık? Öldüren mi…yoksa basit döküntü çıkartan mı? Bu sorunun yanıtı global istatistikleri işin içine katıp katmadığınıza göre değişir. Katmıyorsanız, döküntüden ibarettir. Yok eğer gelmiş geçmiş en tartışmalı aşılardan birini çocuklarına yaptırsınlar diye insanların kalplerine korku salmaksa amacınız, hastalığı sansasyonel hale getirmekse…kelimelerle ifade edilemeyecek denli korkunç, dünyayı temelinden sarsacak derecede ölümcül bir hastalıktır kızamık. Ancak gelin görün ki bunun gerçekle yakından uzaktan alakası yok…en azından ABD’de durum böyle ve bunun nedenini anlamak da o denli zor değil.

Dünya Sağlık Örgütü‘ne göre:

“Kızamık daha ziyade yeterince beslenemeyen, özellikle A vitamini eksikliğinden muzdarip, bakımsız kalmış veya bağışıklık sistemi HIV/AIDS veya başka hastalıklar nedeniyle zayıflamış küçük çocuklarda ağır seyreder. […] Yüksek oranda malnütrisyon (zafiyet) görülen ve yeterli sağlık hizmeti verilemeyen bölgelerde yaşayanlarda kızamık vakalarının %10’u ölümle sonuçlanabilir. […] Kızamık ölümlerinin %95’ten fazlası kişi başına düşen gelir oranı düşük ve sağlık altyapı hizmetleri zayıf ülkelerde görülmektedir. […] Göçmen kamplarında aşırı kalabalıklaşma enfeksiyon riskini son derece arttırır.”

Malumu ilan etmek gibi olmasın ama üçüncü dünya ülkesinde yaşamıyoruz. Ha ama sabah kapıdan dışarı adımımı atıp da belediye hizmeti nedir görmemiş, çöpten pislikten geçilmeyen, kanalizasyonu olmayan bir yola ayak basarsam, etrafım da açlık sefalet içinde milyonlarca insanla çevrili olursa haberdar ederim sizi, merak etmeyin.

Bakın, gelişmekte olan ülkelerin global istatistiklerini tutup ABD’ye uyarlamak, Afrika’da ABD istatistiklerinden yola çıkarak obeziteye karşı kampanya yürütmek gibi bir şey. Evet, hakikaten de çok mantıklı dünyanın 2. en şişman ülkesini kalkıp açlıktan karnı sırtına yapışmış bir ülkeyle kıyaslamak. ABD’nin ilk üçteki ölüm nedenleri (kalp hastalığı, kanser ve kendi sağlık sistemimiz {iatrojenik ölümler}) üçüncü dünya ülkelerinin ilk üçüyle aynı değil. Aslına bakarsanız gelişmekte olan ülkelerde kızamık “ilk 10”a dahi giremiyor. Dünya çapında 122,000 kişi kızamıktan ölüyor evet ama sadece milli gelirin düşük olduğu ülkelerde trafik kazalarında ölen insan sayısı yarım milyonun üzerinde. Bunun için aşı geliştirdiklerini gördünüz mü?

Ölümü hafife almaya filan çalışmıyorum burada ancak işimize geldiğinde global veri kullanmanın, bu ülkede hastalıkların düşüşe geçişini bir kalemde aşıya bağlamanın, sanayileşmiş bir ülkeyle gelişmekte olan arasındaki farkları görmezden gelmenin ve tabii KKK aşısı gibi aralarında ölüm de olmak üzere pekçok ağır yan etkisi olan ve yan etkilerin bu ülkede çok daha yüksek oranlarda seyrettiği bir aşının zararlarını tamamen gözardı etmenin ironik olduğunu düşünüyorum.

Kıytırık Kızamıkla İlgili Gerçekler

2014‘te şu ana kadar 228 kızamık vakası var; ne bir ensefalit [beyin iltihabı] ne de ölüm var. 2013’te 189 kızamık olgusundan hiçbirinde ensefelat veya ölüm yok. 2012; 54 kızamık vakası, ensefalit yok, ölüm yok. 2011; 22 kızamık vakası ve evet gerisi tahmin ettiğiniz gibi…ne ensefalit ne de ölüm. Liste daha da uzar ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. Genel itibariyle kızamık tatsız ama ölümcül olmayan bir hastalık.

Oysa bunun aynını KKK aşısı için söylemek mümkün değil. 1 Mart 2012 itibariyle KKK aşısını müteakip 842 ağır fiziksel zarar ve 56 ölüm vakası var. 1990’dan bu yana Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi (ASİE/VAERS)’ne 6,058 ağır yan etki bildirilmiş. İşin daha üzücü tarafı ise görülen yan etkilerin sadece %1 ila %10’unun sisteme giriliyor oluşu. Ah tabii tabii şimdi hatırladım, önemli olan kaç kızamık vakası var onun istatistiğini vermekti…öyle KKK yan etki verilerinin filan bir önemi yok. Tabii dünyada KKK’dan kaç ölüm yaşanmış, bu global veriler de bizi ilgilendirmiyor bu aşamada.

Ama kızamık kör edebilir…aynı şekilde KKK aşısı da.

Ama kızamık ensefalite yol açabilir…aynen KKK aşısı da.

Ama kızamıktan zatürre olabilirsin…aynı şekilde KKK aşısından da.

Ama aşılanmazsam kızamık geçirebilirim…Aşıyı olduğun takdirde hem doğrudan aşıdan kızamık kapabilir hem de yıllar içinde aşının etkisi kaybolduğundan ilerleyen yaşlarında kızamığı geçirebilirsin. CDC der ki, KKK aşısını olanların yüzde 5 ila 10’unda ateş ve kırmızı döküntü görülür. Bu da, 13-14 milyon dozla aşılanan 1 yaş çocukları düşünüldüğünde ABD’de her yıl 650,000 ila 1,300,000 aşı kaynaklı kızamık vakası var demektir.

“Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşısı uygulaması ardından tarafımıza nadir de olsa çeşitli sebeplerden ve bazen de bilinmeyen sebeplerden dolayı gerçekleşen ölüm vakaları bildirilmiştir […].” – KKK aşısı ürün bilgisi

Ama çocuğum kızamık kaparsa…ölebilir. ABD istatistiklerine bakıldığında çocukların KKK aşısından ölme ihtimali daha yüksek.

Ama kızamık aşısı pekçok ölümü engelledi. Yanlış. Bu kitaptan kızamıkla ilgili bölümü oku. Hikaye anlatılmış bizlere bugüne kadar. Ayrıca, herhangi bir aşının ölümü engelleyip engellemediğini test etmek mümkün değil. Bunun için diyelim bir kızamık salgını çıktı, bu salgında herkesin kızamık kapacağını farzetmen ve aşılanmışların da kesinkez kızamıktan korunacağını varsayman gerekir.

Ama kızamık aşısı güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmış bir aşı. Yine yanlış. Ama bu aşı birgün olur da çift-kör (salin suyla) plasebo kontrollü deneyden geçtiğinde ve tabii ‘“etkili” = “ömür boyu bağışıklık”’ demek olduğunda beni ara haber ver, e mi?

Ama sen aşı olmazsan benim henüz aşılanamayacak yaştaki yavrum için tehlike oluşur. Hepimiz duyduk bunu değil mi:

“Aşılanmayan kişiler kendilerini ve başkalarının hayatlarını tehlikeye atmış olurlar- özellikle de aşılanamayacak kadar küçük ve ağır komplikasyon geçirme riski en fazla olan küçük bebekleri”. Dr. Anne Schuchat

Kesinlikle gerçek dışı. Bebeklerimizi tehdit altına sokan, yüksek oranda aşılanmış bir popülasyonda hızla kaybolan yapay bağışıklıktır. Bebeğinin hayattaki ilk yılında ona sağlam bir koruma sağlayacak şey nedir biliyor musun? İyi bildin, doğal yoldan kızamık geçirmiş veya temas etmiş anneden yavrusuna geçecek ve ilk yıl ona koruma sağlayacak antikorlar. Hatta öyle ki, tıp literatürü bu tip korumanın 10 yıla kadar sürebileceğini bile söylüyor. Hayret bir şey hakikaten.

Doğal Yoldan Kızamık Geçirmenin Faydaları

Ne aşıdan ne de dolaşımdaki bir virüsten kimse çocuğu hastalık kapsın istemez, bu bu kadar basit, ancak gelin görün ki, bu virüslere doğal yoldan maruz kalmamız bağışıklık sistemimizin gelişebilmesi ve ilerleyen yıllarda hastalıklardan korunabilmemiz için fevkalade önemli aslında.

Çocukken çıkaracağınız kızamık döküntüsü sizi yetişkinlikte kanserden koruyabileceği (The Lancet, Bluming 1971, Pasquinucci 1971, Taqi 1981) gibi, aynı zamanda dejeneratif kemik ve kıkırdak hastalıkları, sebasöz cilt hastalıkları, immünoreaktif hastalıklar ve bazı tümörlere karşı da koruyabilir.

Ve tabii medyada çıkan kızamık aşısının kanseri tedavi ettiği yönündeki haberlere itibar ediyorsanız, o zaman gerçek virüsün de aynını yapabileceğini– üstelik de kalkıp 10 milyon insana gen mühendisliğiyle üretilmiş ‘ergen mutant ninja kaplumbağa’ kıvamındaki kızamık virüsü zerk etmenize gerek olmadan- kabul etmek durumundasınız demektir.

Sağladığı “Faydalar”a oranla Taşıdığı Riskler

Şimdi, bir yanda kaşıntılı kızarıklar şeklinde döküntü, burun akıntısı, ve öksürükle kendini belli eden ve yetişkinlikte bizleri daha ciddi hastalıklara karşı koruduğu gibi annenin hayatının ilk yılında bebeğine koruyucu antikorları geçirmesini sağlayan kızamık … diğer yanda ise ancak ve ancak geçici bağışıklık sağlayan (tabii onu bile sağlayıp sağlamayacağının garantisi yok) ve aşağıdaki yan etkilere neden olabilecek KKK aşısı var:

  • Panikülit [deri altı yağ dokusu iltihabı]
  • Atipik kızamık
  • Ateş
  • Senkop [beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık]
  • Başağrısı
  • Göz kararması/sersemleme
  • Malez [keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi]
  • İritabilite [uyartıya aşırı duyarlı olma hali]
  • Vaskülit [kan veya lenf damarı iltihabı]
  • Pankreas iltihabı 
  • İshal
  • Kusma
  • Parotit [parotit bezi iltihabı]
  • Bulantı
  • Diyabet
  • Trombositopeni [kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı]
  • Purpura [kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşiler ya da ekimozlar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu]
  • Bölgesel lenfadenopati [Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık]
  • Lökositoz [kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı]
  • Anafilaksi [önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen(ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.) ‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık reaksiyonu]
  • Artrit [eklem iltihabı]
  • Artralji [eklem ağrısı]
  • Miyalji [kas veya kaslarda hissedilen ağrı; kas ağrısı]
  • Ensefalit [beyin iltihabı]
  • Ensefalopati [beyin dokusunda dejeneratif değişikliklerle belirgin herhangi bir beyin hastalığı]
  • Kızamık  inklüzyon cisimciği ensefaliti [Measles inclusion body encephalitis (MIBE)]
  • Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) [mutant kızamık virüsünün neden olduğu, oldukça nadir rastlanani santral sinir sisteminin yavaş virüs infeksiyonudur. Kızamık infeksiyonunun nadir görülen, fatal seyreden geç dönem komplikasyonudur]
  • Guillain-Barré Sendromu [akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit]
  • Akut disemine ensefalomiyelit [Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit]
  • Nöbetler [özellikle aniden gelişen konvülsiyonlarla belirgin nöbet]
  • Konvülsiyonlar
  • Polinevrit [birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı], polinöropati [birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi]
  • Okülomotor sinir paralizileri [göz sinirlerini tutan felç], parestezi [herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali]
  • Aseptik menenjit
  • Pnömoni [zatürre]
  • Pnömonit
  • Boğaz ağrısı
  • Öksürük
  • Rinit [burun mukozasının iltihabı; nezle;]
  • Stevens-Johnson sendromu [Stevens-Johnson sendromu cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur]
  • Mültiform eritem [deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum]
  • Ürtiker
  • Kızamık benzeri döküntü
  • Pruritus [kaşıntı]
  • Nöral sağırlık
  • Otitis media [kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı]
  • Retina iltihabı
  • Optik nörit (yani, körlük)
  • Papillit [görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı]
  • Retrobulbar nevrit
  • Konjunktivit
  • Epididim iltihabı
  • Orşit [testis iltihabı]
  • Ölüm

Vaskülit

Pankreas İltihabı

Parotit bezi iltihabı

Trombositopeni

Purpura

Lenfadenopati

stevenjohnson

Stevens Johnson Sendromu

Olabilir, ama sen hani şu her kanalda/gazetede çıkan kızamıklı çocuğun korkunç halini görmedin mi, daha nasıl böyle konuşabiliyorsun? 

Measles

Evet gördüm ve hatta bu çocukcağızın bağışıklık sistemini tebrik edesim geldi. Bak, bu kırmızı döküntüye yol açan şey kızamık virüsü değil, anlıyor musun? Bu döküntü çocuğun hücresel bağışıklık sisteminin, virüs taşıyan hücreleri yok etmekle meşgul olduğunun fiziksel kanıtı sana ve inanılmaz da önemli bir aşama. Başka bir deyişle bu korkunç döküntü, T hücreleri kızamık virüsünü nötralize ederken ortaya çıkan bir yanürün, bu olmasaydı çocuklarımız ölebilir veya yetişkinlikte çok daha feci hastalıklara yakalanabilirlerdi.

Üçüncü dünya ülkelerinde çocukların kızamıktan ölmesinin sebebi:

a) beslenme yetersizliği

b) A vitamini eksikliğinden dolayı işlevini yerine getiremeyen hücresel bağışıklık sistemlerinin virüsü (döküntü çıkartmak yoluyla) nötralize edememesi, vücuttan temizleyememesi (kaldı ki DSÖ, A vitaminin desteği ile kızamıktan ölümlerin yarı yarıya azaltılabileceğini söylüyor).

c) küçük çocukları daha annelerinden aldıkları koruyucu antikorlar vücutlarındayken tutup KKK ile aşılıyor olmamız.

KKK Aşısı

Al bak bu da KKK aşısı sonrası döküntü çıkaran bir çocuğun resmi. Ne yazık ki bu çocuk ne ömür boyu bağışıklık kazanacak bundan, ne bebeğine aktarabileceği antikorları olacak ve hatta ileri yaşta yine kızamık geçirme tehlikesiyle (ki bunun çok daha tehlikeli olduğunu biliyoruz) ve aralarında kanserin de olduğu pekçok başka hastalık riskiyle karşı karşıya olacak. Burada görülen kızarıklıklar da aslında bu çocuğun bedeninin mevcut bir enfeksiyonu temizlemeye çalıştığının ispatı aslında, ancak bu defak, enfeksiyon aşıdan kaynaklanıyor. Nasıl? Bunu haberlerde hiç görmediniz mi? Ben de görmedim.

 

Journal of Acta Dermato Venereologica dergisinden alınmıştır

Bunlar da KKK aşısını olmuş başka iki çocuğun resimleri. 

 150730_422465497831899_42831702_n1625572_565787670166347_913835362_n

Evet, hani kızamıktan korusun diye çocuğunuza vurduğunuz aşının marifetleri bunlar.

KKK aşısından sonra sakat kalan, felç geçiren, kronik hastalık geliştiren ve hatta ölen çocuklar da cabası…hem burada hem de üçüncü dünya ülkelerinde.

Tabii KKK aşısı deyince aklımıza gelen tek şey otizm bizim. İleri sürülen ana argüman şu:

a) KKK aşısının otizmle alakası yoktur, ve

b) öyle olsa bile, ölümcül kızamık hastalığı, ömür boyu sürecek otizmden daha büyük bir tehdittir… o yüzden de başkalarını korumak adına hepimiz aşılanmalıyız. KKK aşısı-otizm bağıntısına ister inanın ister inanmayın, şayet KKK aşısı herhangi bir çocuk için en ufak bir hastalık riski taşıyorsa hiçbir çocuğa uygulanmaması gerekir. Keyifsizlikten öte bir rahatsızlık vermeyen hafif bir döküntü ile KKK aşısının sayılan TÜM bu yan etkileri mukayese dahi kabul etmez.

Hep Aynı Nakarat

Medyanın kızamık propagandası yeni bir fenomen değil. 1996’da da, 2008’de de, 2011’de de açıklanan kızamık oranları hep “tüm zamanların en yüksek oranları”ydı ve tabii (herzamanki gibi) bunun tek suçlusu da aşısızlardı. Oysa istatistiklerde yıldan yıla dalgalanmalar yaşanıyor ve hangi yıl olursa olsun salgınların ağırlıklı olarak yabancı ülkelere seyahatte bulunanlarda başgösterdiği de aşikar. Ayrıca kızamık her sene aşılılar arasında da görülüyor, hatta salgınların en yoğun görüldüğü yerler New York, Kaliforniya ve (bu yıl) Ohio gibi ülke çapında en yüksek aşılanma oranlarına sahip, yani teoride şu “aşı kaynaklı” sürü bağışıklığının koruması gereken eyaletler. Ya evet, hani şu sürü bağışıklığı meselesi… Bundan daha da vahimi ise bugünlerde kızamık kapanların büyük çoğunluğunun yaşının ileri olması. Aşılara teşekkür etmek lazım bunun için tabii. 

Çocuğum hiçbir şekilde hasta olsun istemem ama kimse beni bu Dexter’ın laboratuvarından çıkma, kızamığı tutup en riskli seyredeceği bebek veya yetişkin popülasyonuna çekmekten başka işe yaramayan, ağır yan etkilere sahip , tutup herhangi birini çocuğuna içirmeye kalksa anne-babanın hapse atılacağı denli toksik madde ve virüs dolu, geçici, sahte bağışıklığın doğal bağışıklığa üstün olduğuna ikna edemez. Kanıta dayalı tıbba amenna, ama iş “kötü kanıt”a geldiğinde buna dur derim.

Çocuklarımı hiçbir koşulda aşılatmıyorum. Ne şimdi, ne de hiçbir zaman. Sizin kıytırık kızamığınız bu anneye vız gelir.”

 

Diğer kızamık makaleleri

Melanie’nin Harikülade Kızamığı

Melanie’nin Harikülade Kızamığı

Aşağıdaki metin, immünolog Tetyana Obukhanych‘in Melanie’s Marvelous Measles adlı çocuk kitabı hakkındaki bilimsel değerlendirmesidir.

“Melanie’nin Harikulade Kızamığı” diye çevirebileceğimiz çocuklar için yazılmış öykü kitabında hastalığa değişik bir bakış açısıyla yaklaşılınca kurulu medikal düzen tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuş ve kitapta anlatılanların bilimsel açıdan hatalı ve hatta tehlikeli olduğu yönünde görüş bildirilmiş.

İmmünolog Obukhanych de kitapta anlatılanların bilimsel açıdan yanlış olup olmadığını değerlendirmiş.

Kitabın öyküsü şu şekilde:

  • okul çağındaki aşılı iki çocuk kızamık kapar;
  • çocuklardaki kızamığın seyri, hastalığı kapmadan önceki günlük beslenme alışkanlıklarının niteliğini yansıtmaktadır;
  • ailesi düzgün beslenmenin öneminin idrakında ve büyük çocuklarında meydana gelen aşı reaksiyonu dolayısıyla küçüğünü, yani kendisini aşılatmamış bir aileye mensup aşısız arkadaşları ise yukarıda bahsi geçen hasta arkadaşını ziyaret etmesine rağmen hastalığı kapmaz;
  • kitapta kızamığın önlenmesi ve hastalıktan hızlı iyileşme sağlanması için A vitamini içeren sebzeler önerilmektedir;
  • kızamığın çocuklukta geçirilmesi ve atlatılmasının, kazandırdığı bağışıklık açısından faydalı olduğu belirtilmektedir.

Peki aşılıyken hastalığı geçirmek mümkün mü?

Öyküde geçtiği gibi aşılı kişilerin gerçek hayatta da kızamık geçirebileceğini Dr. Obukhanych şöyle açıklıyor:

Hayvanlar üzerinde yürütülen immünolojik çalışmalar ile kızamık ve diğer enfeksiyonel hastalıklara ait epidemiyolojik verileri bilmeyenler için bu şaşırtıcı olabilir ancak aşılanma kapsayıcılığı oldukça yüksek bölgelerde, önerilen tüm aşı dozlarını almış kişilerin %20 ila %80‘ine varan oranlarda kızamık (1-3) ve diğer hastalıkların (4-7) salgınları görülmüştür.

Tam doz aşısını olmuş kişilerde bu denli yüksek oranda hastalık oluşumunun nedeni rastlantısal olarak aşının tutmadığı münferit vakalarla karşılaşılması değil, her türlü aşı için geçerli olmak üzere hedeflenen hastalığa karşı aşının öngörülebilir olarak ancak kısıtlı bir süreliğine koruma sağlayabilecek olmasındandır.

Hayvanlarda yapılan çalışmalarda inaktive virüslerin (ki çoğu aşı attenüe (zayıflatılmış) veya inaktive edilmiş (öldürülmüş) virüslerden yapılmaktadır) ancak kısa süreli koruma sağlayabildiği (alınan serumda virüsü nötralize edici antikor bulunduğu) görülmüştür.

Bunun aksine, deney hayvanlarına tam potansa sahip doğal virüs (yani virüsün gerçek hayatta doğada karşılaşılacağımız hali) verildiğinde, virüs nötralizasyon testleri ile serumda uzun süreli koruma kapasitesi bulunduğu tespit edilmiştir (8).

Bu bulgular bize aşılı bir kimsenin, aşının sağladığı kısa süreli koruyuculuk geçer geçmez kızamık veya herhangi başka bir viral hastalık etmeniyle karşılaştığında hastalığa yakalanabileceğini gösteriyor.

Bunun karşısında ise doğal virüsle temas sonrası geliştirilecek kalıcı bağışıklık var. İşte bu nokta Melanie’nin Harikulade Kızamığı kitabında çok iyi işlenmiş.

Bu bizi ikinci soruya getiriyor.

Şayet kızamığa karşı aşılama sadece kısa süreli koruma sağlıyor ve (kitapta doğru şekilde anlatıldığı gibi) aşılanmış çocuklar yine de hastalığı kapabiliyorsa, acaba A vitamininin hastalığın şiddetini modüle etmede bir rolü olabilir mi?

A Vitamini (retinoidler), interferon adlı vücudun doğal anti-viral proteinlerinin vazgeçilmez partneridir(9). Interferon, bağışıklık sistemimizin makrofaj* adlı hücrelerince vücutta bir virüs tespit edilir edilmez birkaç saat içinde üretilir(10).

*MAKROFAJ: Makrofajlar (Yunanca: “büyük-yiyiciler”) dokularda bulunan patojenlerin, ölü gözelerin, hücresel kalıntıların ve vücuttaki yabancı maddelerin yutulmasından sorumlu hücrelerdir. Makrofajlar doğuştan bağışıklık sisteminin bir bölümüdürler. Makrofajların ana görevi patojenlerin ve ölü dokuların ortadan kaldırılmasıdır

Interferonun bilinen anti-viral işlevlerinden biri de diğer hücrelere moleküler sinyaller göndermek yoluyla virüs girişine dayanıklı hale gelmelerini sağlamaktır.

Ancak interferonun bu mesajı hücrelere ve aynı zamanda da nöronlara ancak ve ancak A vitamini mevcutsa iletilebilmektedir.

Viral bir enfeksiyonun seyrinin modüle edilmesinde interferon salgılayıcısı makrofajların kritik rolü bir deneyle de gösterilmiş, bunun için makrofajdan arındırılmış farelere, normalde insan ve hayvanlarda hastalık tehlikesi oluşturmayacak veziküler stomatitis virüsü verilmiş. Ancak makrofajsız farelerde virüs sinir sistemini istila ederek ölmelerine yol açmış (11).

Bu deneyden anlıyoruz ki, madem interferonun rolü, viral bir enfeksiyonda hastalığın subklinik (klinik belirtiler vermeden veya oluşturmadan) veya ölümcül seyredip seyretmeyeceğini belirleyen önemli bir faktördür, o halde virüsle temas anında vücutta A vitamini eksikliği olması interferonun düzgün işlev görmesini engelleyecek ve kızamık veya herhangi başka bir viral hastalığın seyrini olumsuz etkileyecektir(12).

Bu aynı zamanda, şayet vücutta hastalıkla temastan önce A vitamini eksikliği varsa, bunu hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra (temastan 2 veya 3 hafta sonra) takviye etmeye çalışmanın hastalığın subklinik veya hafif geçmesine yetmeyeceği anlamına da gelmektedir, çünkü interferonun virüsle temastan hemen sonraki birkaç saat içinde devreye girmesi gerekmektedir.

Yine de, ağır kızamık olgularında A vitamini kullanımı üzerine yapılan plasebo kontrollü klinik deneyler analiz edildiğinde, kızamık teşhisi konulmasını takiben iki gün üstüste yüksek dozda A vitamini alımının krup, genel mortalite ve pnömoniye (zatürre) bağlı mortaliteyi azaltıcı etkiye sahip olduğu görülmektedir (13).

Melanie’nin Harikulade Kızamığı’nda geçen, “Vücudunda bol A vitamini varsa kızamık kapmayacağını ve kızamık olduysan da A vitamini açısından zengin meyve ve sebzeleri yemenin iyleşmene yardımcı olacağını okudum.” cümlesi bilimsel açıdan doğrudur.

Ancak burada belirtilmesi gereken bir şey var ki, meyve ve sebzeler doğrudan A vitamini (retinoidler) değil de daha ziyade beta-karoten içerir, beta-karoten de karaciğerde gerçek A vitaminine dönüştürülür. İnterferonla ortaklaşa anti-viral korumada yukarıda bahsedildiği şekilde doğrudan rolü olan beta-karoten değil, retinoidlerdir. Bu nedenle, vücudun A vitamini rezervlerini doldurmak için meyve ve sebzenin yanısıra günlük diyete yemle beslenmeyen çayırda otlatılan ineklerden elde edilen süt/tereyağı veya iyi kalite ‘morina karaciğer yağı’ (cod liver oil) gibi gerçek A vitamini kaynaklarının eklenmesi gerekebilir.

Son olarak, çocukken geçirilecek kızamığın uzun vadede bizlere sağlayacağı önemli bir fayda var mıdır diye soracak olursak, cevap evettir.

En önemli fayda kızlar (geleceğin anneleri) içindir, zira çocukluklarında geçirmiş oldukları kızamıktan dolayı sahip olacakları kalıcı bağışıklığı hamilelikte plasental yoldan, bebek doğduktan sonra da emzirmek suretiyle çocuklarına pasif bağılıklık transferi yoluyla geçirecektirler.

Çocukluk çağı kızamık aşılaması başlatıldıktan sonra doğmuş ve hastalığı kendi geçirmemiş anne adayları pasif bağışıklık transferinde bulunamazlar. (14, 15). Anneden bu immün korumasını alamayan bebeklerin kızamığa karşı bu denli çaresiz/savunmasız oluşunun nedeni, bağışıklık sistemlerinin yüksek düzeyde interferon üretme kapasitesinden yoksun olmasıdır (16).

İşin enteresan yönü, ülkelerinde kitlesel aşılama uygulamasına geçilmesinden onyıllar sonra dünyaya gelmiş bebeklerin, ortadan kaldırılmaya yüztutmuş hastalık sporadik olarak (dışarıdan gelen olgularla) baş gösterdiğinde kızamığa yakalanma şansı, çocuklukta kızamık enfeksiyonu isidansının tutarlı bir şekilde yüksek seyrettiği ve 1 ila 15 yaş arası grubunu da etkilediği ‘aşı öncesi çağ’da doğmuş bebeklere oranla çok daha yüksektir (17). Bunun nedeni ise, kızamığa erken maruz kalınmış olmasına rağmen bu bebeklerin hayatlarının ilk yılı boyunca, emzirilmemiş olsalar bile güçlü maternal immün koruması altında olmalarındandır ve emzirme bu korumayı daha uzatmaktadır. Bugün artık anneden gelen bu doğal koruma birkaç nesildir uygulanan aşılama nedeniyle dünyanın pekçok ülkesinde sistematik olarak yok edilmiştir. Hastalığı komplikasyonsuz geçirip atlatacak sağlıklı çocukların hastalıkla karşılaşması ve kendi çocuğunu ileride korumasını sağlayacak bağışıklığı kazanması engellenmek yoluyla, kızamık geçirmemesi gereken 1 yaş altı bebekler savunmasız bırakılmaktadır. Doğal yoldan kazanılan bağışıklık korunabilmiş olsaydı, bugün olduğu gibi bebeklerde kızamığa bağlı ölümlerden korkmamıza gerek kalmazdı.

“Melanie’nin Harikulade Kızamığı”nda şu sonuca varılıyor: “Çocukların ekseriyası için kızamık geçirmek iyi bir şeydir, pekçok bilge kişi kızamığın vücudu güçlendirdiğine ve olgunlaştırdığına inanmaktadır.”

Bir sonraki neslin en ufaklarında, yani bebeklerde (o yaşta mutlak ölümcül olacak) kızamığın önlenebilmesi için doğal bağışıklığın neden yerinin doldurulamaz ve vazgeçilmez olduğunu anladığımız noktada yukarıdaki cümlenin doğruluğunu da anlamış oluruz. Gerçekten de, tıp ve halk sağlığı yetkililerinin belirttiği gibi kızamık ölümcül olabilmektedir. Bu yargı tamamen doğrudur ve gerçeklere dayanmaktadır. Annelerinin kuşağını kitlesel programlarla aşılamak suretiyle hastalığın küçük bebeklerde daha yaygın hale gelmesine neden olmanın yanısıra, daha büyük çocuklar ve yetişkinlerde hastalık komplikasyonu riskini arttırabilecek birkaç başka faktör daha bulunmaktadır:

a) popülasyonda A vitamini eksikliği taraması yapılmaması ve hertürlü subklinik A vitamini (retinoid) eksikliğinin derhal giderilmesine çalışılmaması;

b) hastalık belirtilerini bastırmak için, özellikle kızamık için sekonder komplikasyonu arttırdığı (18) ve aynı zamanda mevcut bakteriyel bir enfeksiyon varsa bunu azdırdığı (19) bilinen ateş düşürücü ilaçların kullanılması.

Korku içindeki halka üstüne basa basa söylenen “kızamık ölümcül olabilir” cümlesi hakikaten de, immün sistemin düzgün çalışabilmesi için gerekli bireysel ve kuşaklararası şartlar karşılanmadığında veya iyatrojenik** (hekimin tedavi veya müdahalesi sonucu meydana gelen hastalık; herhangi bir hastalık veya bozukluğun tedavisinden doğan patolojik durum) olarak müdahale edildiğinde ‘kendi kendini doğrulayan kehanet‘e dönüşebilir.

Özet olarak, Melanie’nin Harikulade Kızamığı, haliyle çocukların algı düzeyine hitap edecek şekilde basitleştirilmiş ve abartılı tonlar kullanılmış olmasına rağmen aşılama gerçeğini geçerli bir şekilde vermektedir.

Halihazırda sağlığa holistik (bütüncül) bir yaklaşımı seçmiş ebeveynler çocuklarına bağışıklık ve aşılama konseptlerini tanıtmak için bu kitabı kullanabilirler. Ayrıca şayet kitap hiçbir şeyden haberi olmayan ebeveynleri de aşıların hastalıktan korunma garantisi olmadığı gerçeğine uyandırmayı başarıyor ve immün sistemin optimum düzeyde çalışabilmesi için beslenmeye daha fazla dikkat etmelerini sağlıyorsa, işte bu gerçekten de harikulade olurdu.

 

Yasal Uyarı: Bu değerlendirmede verilen bilimsel bilgiler sadece eğitim ve bilgilendirme amaçlı olup tıbbi öneri amaçlı bilgiler değildir.

 

Kaynakça:

1. Nkowane, B.M., S.W. Bart, W.A. Orenstein, and M. Baltier. 1987. Measles outbreak in a vaccinated school population: epidemiology, chains of transmission and the role of vaccine failures. Am J Public Health 77:434-438.

2. Boulianne, N., G. De Serres, B. Duval, J.R. Joly, F. Meyer, P. Dery, M. Alary, D. Le Henaff, and N. Theriault. 1991. [Major measles epidemic in the region of Quebec despite a 99% vaccine coverage]. Can J Public Health 82:189-190.

3. De Serres, G., F. Markowski, E. Toth, M. Landry, D. Auger, M. Mercier, P. Belanger, B. Turmel, H. Arruda, N. Boulianne, B.J. Ward, and D.M. Skowronski. 2012. The largest measles epidemic in North America in a decade–Quebec, Canada, 2011: Contribution of susceptibility, serendipity and super-spreading events on elimination. J Infect Dis

4. Lee, B.R., S.L. Feaver, C.A. Miller, C.W. Hedberg, and K.R. Ehresmann. 2004. An elementary school outbreak of varicella attributed to vaccine failure: policy implications. J Infect Dis 190:477-483.

5. Lopez, A.S., D. Guris, L. Zimmerman, L. Gladden, T. Moore, D.T. Haselow, V.N. Loparev, D.S. Schmid, A.O. Jumaan, and S.L. Snow. 2006. One dose of varicella vaccine does not prevent school outbreaks: is it time for a second dose? Pediatrics 117:e1070-1077.

6. Dayan, G.H., M.P. Quinlisk, A.A. Parker, A.E. Barskey, M.L. Harris, J.M. Schwartz, K. Hunt, C.G. Finley, D.P. Leschinsky, A.L. O’Keefe, J. Clayton, L.K. Kightlinger, E.G. Dietle, J. Berg, C.L. Kenyon, S.T. Goldstein, S.K. Stokley, S.B. Redd, P.A. Rota, J. Rota, D. Bi, S.W. Roush, C.B. Bridges, T.A. Santibanez, U. Parashar, W.J. Bellini, and J.F. Seward. 2008. Recent resurgence of mumps in the

United States. N Engl J Med 358:1580-1589.

7. Witt, M.A., P.H. Katz, and D.J. Witt. 2012. Unexpectedly limited durability of immunity following acellular pertussis vaccination in preadolescents in a North American outbreak. Clin Infect Dis 54:1730-1735.

8. Ochsenbein, A.F., D.D. Pinschewer, S. Sierro, E. Horvath, H. Hengartner, and R.M. Zinkernagel. 2000. Protective long-term antibody memory by antigen-driven and T help-dependent differentiation of long-lived memory B cells to short-lived plasma cells independent of secondary lymphoid organs. Proc Natl Acad Sci U S A 97:13263-13268.

9. Trottier, C., M. Colombo, K.K. Mann, W.H. Miller, Jr., and B.J. Ward. 2009. Retinoids inhibit measles virus through a type I IFN-dependent bystander effect. FASEB J 23:3203-3212.

10. Moseman, E.A., M. Iannacone, L. Bosurgi, E. Tonti, N. Chevrier, A. Tumanov, Y.X. Fu, N. Hacohen, and U.H. von Andrian. 2012. B cell maintenance of subcapsular sinus macrophages protects against a fatal viral infection independent of adaptive immunity. Immunity 36:415-426.

11. Iannacone, M., E.A. Moseman, E. Tonti, L. Bosurgi, T. Junt, S.E. Henrickson, S.P. Whelan, L.G. Guidotti, and U.H. von Andrian. 2010. Subcapsular sinus macrophages prevent CNS invasion on peripheral infection with a neurotropic virus. Nature 465:1079-1083.

12. Chen, S., Y. Yang, X. Yan, J. Chen, H. Yu, and W. Wang. 2012. Influence of vitamin A status on the antiviral immunity of children with hand, foot and mouth disease. Clin Nutr 31:543-548.

13. Huiming, Y., W. Chaomin, and M. Meng. 2005. Vitamin A for treating measles in children. Cochrane Database Syst Rev CD001479.

14. Papania, M., A.L. Baughman, S. Lee, J.E. Cheek, W. Atkinson, S.C. Redd, K. Spitalny, L. Finelli, and L. Markowitz. 1999. Increased susceptibility to measles in infants in the United States. Pediatrics 104:e59.

15. Bale, C., M.L. Garly, C. Martins, J. Nielsen, H. Whittle, and P. Aaby. 2011. Risk factors for measles in young infants in an urban African area with high measles vaccination coverage. Pediatr Infect Dis J 30:689-693.

16. Wilson, C.B., J. Westall, L. Johnston, D.B. Lewis, S.K. Dower, and A.R. Alpert.1986. Decreased production of interferon-gamma by human neonatal cells.Intrinsic and regulatory deficiencies. J Clin Invest 77:860-867.

17. Langmuir, A.D., D.A. Henderson, R.E. Serfling, and I.L. Sherman. 1962. The importance of measles as a health problem. Am J Public Health Nations Health 52(2)Suppl:1-4.

18. Ahmady, A.S., and A.R. Samadi. 1981. The adverse effects of antipyretics in measles. Indian Pediatr 18:49-52.

19. Sugimura, T., T. Fujimoto, H. Motoyama, T. Maruoka, S. Korematu, Y. Asakuno, and H. Hayakawa. 1994. Risks of antipyretics in young children with fever due to

infectious disease. Acta Paediatr Jpn 36:375-378.

Aşı Efsanesi – Söylence 5 ve 6: “Çocukluk Çağı Hastalıkları Son Derece Tehlikelidir”; “Çocuk Felci, Aşılama Tarihinin Tartışmasız En Parlak Başarı Öykülerinden Biridir”

Aşı Efsanesi – Söylence 5 ve 6: “Çocukluk Çağı Hastalıkları Son Derece Tehlikelidir”; “Çocuk Felci, Aşılama Tarihinin Tartışmasız En Parlak Başarı Öykülerinden Biridir”

SÖYLENCE 5:

“Çocukluk çağı hastalıkları son derece tehlikelidir…”

…gerçekten öyle midir? 

Çocukluk döneminde geçirilen bulaşıcı hastalıkların günümüz modern dünyasında ciddi sayılabilecek sonuçları tektüktür. CDC’nin muhafazakar istatikleri bile örneğin boğmaca için hastalıktan iyileşme oranını 1992-94 yılları için %98.8 olarak göstermektedir. 1993 sonbaharında Ohio ve Şikago’da başgösteren yüzlerce boğmaca vakasında Cincinnati Çocuk Hastanesi’nde görevli bir enfeksiyonel hastalıklar uzmanı, “Görülen boğmaca vakaları oldukça hafif seyirli; ölen yok, yoğun bakıma kaldırılan yok.” açıklamasında bulunmuştu.

Çoğu kez çocukluk dönemi bulaşıcı hastalıklarının seyri kısıtlı olup tehlike oluşturmayacak şekilde geçirilir. Çoğu durumda ömür boyu bağışıklık sağlayan bu hastalıkların yanında aşının sağlayacağı bağışıklık (koruma) geçicidir. Aşının geçici yapıdaki koruyuculuğu ise çocuğun ileriki yıllarda sağlığına tehdit oluşturulabilir. Örneğin, yeni su çiçeği aşısının koruyuculuğunun 6 – 10 yıl arası olduğu düşünülmektedir. Koruyuculuk sağladığı takdirde çocuğun hastalığa maruziyetini yetişkinlik yıllarına çekecek ve her ne kadar bu yıllarda da nadir bir sonuç olsa da su çiçeğinden ölüm riskini 20 kat arttırmış olacaktır. İngiltere’de eskiden “kızamık partileri” yapılırdı; kızamık çıkaran bir çocuk varsa civar komşular çocuklarını kapıp hasta çocukla oynatmaya gelirlerdi, amaç çocukların hastalığı kapıp bağışıklık kazanmalarını sağlamaktı. Böylelikle hastalığın gecikerek daha tehlikeli seyrettiği yetişkinlik yıllarına sarkması önlenir ve aynı zamanda da doğal hastalık sürecinin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisinden faydalanılırdı.

1980’lerin sonuna doğru başgösteren kızamık vakalarının yarıya yakını çocukken aşılanmış ergen ve erişkinlerden oluşuyordu(48) ve önerilen ek aşı dozlarının ise koruyuculuğu 6 aydan kısa olarak belirtilmektedir(49). Bazı sağlıkçılar su çiçeği aşısındaki virüsün ileriki yıllarda reaktive olarak “zona” (herpes zoster) veya diğer immün sistemi hastalıklarına yol açabileceğinden endişe etmekteler(50). Cleveland, Ohio’daki  St. Luke’s Medical Center’in pediyatri bölümü üyesi Dr. A. Lavin, “genetik yapıya [çocuklara] mutasyona uğramış DNA [aşı suşundaki herpes zoster] zerk etmenin taşıdığı risklerin ne olduğu … tam olarak anlaşılana kadar” yeni aşıya lisans verilmesine şiddetle karşı çıkmıştı(51). İşin aslı, bu işlemin sonuçlarının ne olacağını kimse bilmiyor, ancak aşıya lisans verildi ve şu anda sağlık otoriteleri tarafından önerilen bu aşı eyaletler tarafından zorunlu tutulan aşılar arasında hızla yerini almaya başladı.

Bulaşıcı hastalıkların büyük çoğunluğu tehlikeli olmadığı gibi, güçlü ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için son derece önemli bir rol de oynarlar. Kızamık geçirmemiş kişilerde belirli bazı cilt hastalıkları, kemik ve kıkırdak dokularda görülen dejeneratif hastalıklar ile bazı tümör çeşitleri daha sık görülürken, kabakulak geçirilmemiş olmasının da yumurtalık kanseri riskini arttırdığı tespit edilmiştir. Antroposofik tıp hekimleri yalnızca tetanoz ve çocuk felci aşılarını önerirler; diğer çocukluk dönemi hastalıklarını geçirmenin ise bağışıklık sistemini olgunlaştırıcı ve güçlendirici etkisinden dolayı faydalı olduğu inancını taşırlar.

 

AŞI GERÇEĞİ 5:

“Çocukluk çağı hastalıklarının tehlikeleri, anne-babaların şüpheli ancak oldukça karlı bir tıbbi prosedüre rıza göstermelerini sağlamak için olduğundan çok daha tehlikeli gösterilmektedir.”

 


 

SÖYLENCE 6:

“Çocuk felci, aşılama tarihinin tartışmasız en parlak başarı öykülerinden biridir…”

…gerçekten öyle midir?

Salk aşısının kullanıma girmesinden 1 yıl sonra Vermont’taki iki katın üzerindeki artıştan Massachusetts’teki %642’lik muazzam artışa kadar altı New England eyaletinde çocuk felci vakalarında artış bildirilmiştir. Wisconsin’de 5 faktörlük vaka artışı görülmüş, Idaho ve Utah ise artan çocuk felci ve ölüm vakaları nedeniyle aşılamayı durdurmuştur. 1959’da, Massachusetts’teki paralizi vakalarının %77.5’ini 3 doz IPV (enjekte çocuk felci aşısı) olmuş kişiler oluşturuyordu. 1962 yılında Amerikan Kongresi’nde yapılan duruşmalarda North Carolina School of Public Health Üniversitesi’nden, Biyoistatistik Bölüm Başkanı Dr. Bernard Greenberg, zorunlu aşılamanın ardından çocuk felci vakalarında (1957’den 1958’e %50; 1958’den 1959’a %80’lik) önemli artışın yanısıra Halk Sağlığı Hizmetleri birimi tarafından istatistiklerin tam tersi izlenim yaratmak amacıyla kasıtlı olarak manipüle edildiği yönünde ifade vermiştir(52). Burada önemli nokta, çocuk felci aşısının en azından ilk etapta tüm dünyada uygulamaya alınmamış olmasıdır. Buna rağmen çocuk felci vakaları, kitle aşılamasını reddeden Avrupa ülkelerinde tıpkı aşılama yapan ülkelerdeki gibi düşüşe geçmiştir.

Araştırmacı-yazar Dr. Viera Scheibner’a göre gerçekte ortada doğal virüsten kaynaklı salgın olmadığı halde çocuk felci (Salk) aşısı yüzünden birkaç ülkede birden paralitik çocuk felci vakaları yaşanmaktayken, bu vakalarının %90’ı sağlık otoritelerince aşının kullanıma girmesiyle birlikte hastalık tanımında yapılan değişikliklerle istatistiki olarak elimine edilmiştir. Örneğin, çocuk felciyle benzer belirtilere sahip viral ve aseptik menenjit vakalarına aşı kullanıma girmeden önceki dönemde rutin olarak çocuk felci tanısı konulup kayıtlara bu şekilde geçirilirken, aşının kullanıma alınmasıyla birlikte bunlar ayrı hastalıklar olarak kabul edilip çocuk felci istatistiklerine alınmamıştır. Ayrıca salgın (epidemi) ilanı için gerekli hastalık vaka sayısı 20’den 35’e yükseltilmiş ve hastalığın paralizi istatistiklerine alınabilmesi için belirtilerin önceki gibi 24 saat sürmesi yerine 60 gün süreklilik kaydı koşulmuştur (çocuk felci geçirenlerin çoğunda paralizi geçicidir). Bu durumda, kağıt üstünde de olsa çocuk felci vakalarında aşıdan sonra yaşanan keskin düşüşe şaşırmamak gerekir. 1985 yılında CDC, Amerika’da 1973 ve 1983 yılları arasında görülen çocuk felci vakalarının %87‘sinin, daha sonra ise yurtdışı ülkelerden gelen bir iki vaka dışındaki tüm çocuk felci vakalarının aşıdan kaynaklandığını açıklamıştır (yurtdışındayken çocuk felcine yakalananların da aşıları tam olan bireyler olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır).

IPV aşısının mucidi Jonas Salk, Amerikan senatosu altkomitesindeki yeminli ifadesinde 1961’den beri yaşanan çocuk felci salgınlarının hemen hepsinin ağız yoluyla alınan (oral) çocuk felci aşısından (OPV) kaynaklandığını belirtmiştir. Centres for Disease Control and Pevention (CDC) ve Institute of Medicine (IOM) sponsorluğunda düzenlenen bir çocuk felci aşıları atölyesinde, Duke Üniversitesi’nden Dr. Samuel Katz Amerika’da oral çocuk felci aşısı almış kişiler arasında görülen yıllık 8-10 aşıya bağlı paralitik çocuk felci vakasından ve doğal çocuk felci virüsünün Batı Yerküre’de [4 yıldır] görülmemiş olduğundan bahsetmiştir. Washington’daki Ulusal Rehabilitasyon Hastanesi Araştırma Merkezi’nden Jessica Scheer, Amerika’daki çocuk felci aşılamasının “her sene az sayıda insanın kurban edilmesi” ile sonuçlandığından anne-babaların haberdar olmadığına dikkat çekiyor. Bu tezata ek olarak aşıya bağlı istenmeyen etki bildiriminin düşüklüğü ve National Vaccine Information Centre (NVIC) örgütünün aşı reaksiyonu teyidi ve aşıya bağlı reaksiyonlara hekimler tarafından konulan yanlış teşhisleri düzeltme çalışmaları “aşıya bağlı paralitik çocuk felci”ne “kurban edilenler”in sayısının CDC tarafından verilen rakamların 10, hatta 100 katı üstünde olabileceğini göstermektedir. Bu nedenlerden dolayı da canlı çocuk felci virüsü kullanılan aşılar bugün yaygın kullanımdan kalkmıştır.

Bilinen şudur ki, 20. yüzyılın ilk yarısında görüldüğü şekliyle çocuk felcine günümüzde rastlanmamaktadır. Ancak, 1940’ların sonu ve 1950’lerin başında tepe yapan çocuk felci vakalarından sonraki düşüş ivmesinin başı aslen aşısı çıkmadan önceki dönemlere denk gelmektedir.

AŞI GERÇEĞİ 6:

“Çocuk felci aşısı, hastalığın aşı öncesi dönemde başladığı düşüş eğilimini geçici olarak tersine çevirmiş, bu gerçek ise sağlık otoritelerince kasıtlı olarak örtbas edilmiştir. Avrupa’da görülen çocuk felci vakalarında, aşıyı uygulayan ve uygulamayan ülkelerde aynı şekilde düşüş gözlenmiştir.”

 


 

Kaynaklar:

48. Reported by KM Severyn, R.Ph, Ph.D. in the Dayton Daily News, June 3, 1995.
49. Vaccine Information and Awareness (VIA), “Measles and Antibody Titre Levels,” from Vaccine Weekly, January 1996.
50. NVIC Press Release, “Consumer Group Warns use of New Chicken Pox Vaccine in all Healthy Children May Cause More Serious Disease”.
51. Id. [Reported by KM Severyn, R.Ph., Ph.D.]
52. Hearings before the Committee on Interstate and Foreign Commerce, House of Representatives, 87th Congress, Second Session on H.R. 10541, May 1962, at 94.

Aşı Efsanesi – Söylence 4: “Aşılamanın temeli sağlam immünolojik teori ve uygulamalarına dayanır”

Aşı Efsanesi – Söylence 4: “Aşılamanın temeli sağlam immünolojik teori ve uygulamalarına dayanır”

SÖYLENCE 4:

“Aşılamanın temeli sağlam immünolojik teori ve uygulamalarına dayanır…”

…mı acaba?

Aşıların işe yarayıp yaramadığını anlamakta aranan klinik kanıt, aşının vurulduğu kişide antikor üretimini stimüle edip etmediğidir; antikor üretimi sağlıyorsa işe yaradığı kabul edilir. Ancak burada belirsizliğe yol açan bir nokta var ki, o da bağışıklanmanın salt antikor oluşumundan ibaret olup olmadığıdır. Örneğin, kanda gama-globülin yokluğu anlamına gelen ‘agamaglobülinemi’den muzdarip çocukların kanında antikor üretimi olmamasına rağmen enfeksiyon hastalıklarından iyileşme hızları aynen diğer çocuklardaki gibidir(40). Ayrıca, 1950 yılında İngiltere Tıp Konseyi tarafından mevcut difteri salgını ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada antikor sayımı ile hastalık oluşumu arasında herhangi bir bağlantı olmadığı belirtilmiştir; araştırmacılar bu sonuca, antikor sayımı son derece düşük olmasına rağmen hastalığa dirençli bireyler ile yüksek antikor sayımı olmasına rağmen hastalanmış kişilerden yola çıkarak ulaşmıştır(41). Doğal yoldan bağışıklanma, vücutta pekçok organ ve sistemin karşılıklı etkileşimi ile sağlanan son derece kompleks bir işlemdir; suni yoldan antikor stimülasyonu ile replike edilemez.

Yapılan araştırmalar ayrıca, aşılamanın vücudun bağışıklık hücrelerini aşıdaki spesifik antijenlere bağlayarak, bu hücrelerin oluşacak başka enfeksiyonlara yanıt veremez hale geldiğini göstermiştir. İmmünolojik rezervlerde bu yüzden yaşanacak düşüşe bağlı olarak vücut dayanıklılığı da genel olarak düşecektir(42).

Bağışıklık teorisinin bir diğer parçası da “toplumsal bağışıklık”, yani belirli bir toplumda yeterli sayıda kişi bağışıklanmışsa bunun toplumun bütününü koruyacağı düşüncesidir. Ancak 2 numaralı söylenceyi hatırlayacak olursak bunun tam tersinin, yani tamamen bağışıklanmış topluluklarda salgın oluşumunun kayda geçmiş pekçok örneği bulunmaktadır. Hatta kızamık için düşünürsek, salgın oluşumu aşılama oranlarının yüksek oluşunun doğrudan sonucu gibi gözükmektedir(43). Minesota’da devlette çalışan bir epidemiyolog, yapılan bir çalışmada aşılı çocukların aşısız çocuklara oranla menenjite yakalanma riskinin 5 kat fazla çıkması üzerine  Hib (B Tipi Haemophilus influenza) aşısının hastalık riskini arttırdığı sonucuna ulaşmıştır(44).

İşin şaşılacak tarafı, aşılamanın hiçbir zaman klinik ortamda herhangi bir hastalığı önlediğinin kanıtlanmamış olduğudur, bunun sebebi ise gayet basit bir şekilde hiçbir araştırmacının deney katılımcılarını doğrudan hastalık virüsü veya bakterisine maruz bırakmamış olmasıdır (kaldı ki zaten mesleki etik kuralları gereğince bunu yapamazlar da). Tıp camiasının altın standardı; çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmayla da aşılı ve aşısız kişilerin sağlık durumu şimdiye kadar karşılaştırılmamış olduğundan aşı uygulaması bilimsel açıdan işe yararlığı kanıtlanmamış bir uygulama olma özelliğini korumaktadır. Ayrıca, bir hastalığa maruz kalan kişilerin hepsinin belirti geliştirmeyeceği gerçeği gözününde bulundurulmalıdır (esasına bakılacak olursa, bir hastalığın “salgın” olarak nitelenmesi için nüfusun çok küçük bir bölümünün etkilenmesi ve semptom geliştirmesi yeterlidir). Bu yüzden, aşılanmış bir kişi belirli bir hastalığa maruz kalıp da hastalanmadıysa onu aşının korumuş olup olmadığını anlayamak imkansızdır, zira aynı kişinin aşısızken de bu hastalığı kapıp kapmayacağını bilemezsiniz. Tabii son zamanlarda yaşanan salgınlara bakıldığında hastalıkların aşılı çocuklarda aşısızlara oranla daha fazla görülmesi de dikkate değerdir.

Aşılama programlarıyla ilgili bir diğer hayret verici nokta da bu tıbbi uygulamanın “herkesi tek tip gömleğe sokan” yönüdür. 4 kiloluk 2 aylık bir bebekle 18 kiloluk 5 yaşındaki çocuk aynı doz aşıyı olmaktadır. Kilolarıyla oranlandığında bağışıklık sistemi henüz olgunlaşmamış, tam gelişmemiş bebeklerin aldığı aşı dozu büyük çocuklara oranla 5 kat fazladır. Dahası, yapılan çeşitli testlerde aşı dozlarındaki “üniteler” etikette belirtilenin 1/2 ila 3 kat üzerinde çıkmıştır; üretim kalite kontrolünde belli ki oldukça geniş bir hata payına göz yumulmaktadır. Diğerlerine oranla çok daha fazla ölüm ve sakatlık oluşturduğu tespit edilmiş “hot lot” denilen aşı partileri National Vaccine Information Centre (NVIC) tarafından kayda alınmışsa da Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından bu gereksiz ölüm ve yaralanmalara yol açan aşılara müdahale bir türlü gelmemektedir. Daha fazla sayıda yan etkiye yol açtığı görülen aşı partilerinin devlet birimlerince geri çekildiği şimdiye kadar görülmemiş olsa da, rotavirüsü aşısı pekçok çocukta bağırsak düğümlenmesine yol açmasının ardında piyasaya sürüldükten birkaç ay sonra toplatılmıştır. İnanılmaz bir şekilde, FDA ve CDC (Centres for Disease Control) bu problemi lisanslama öncesinde bilmelerine rağmen oybirliği ile aşıya onay vermişlerdir(45).

Son olarak aşıların, aşının vurulduğu kişi veya toplulukların ırk, kültür, beslenme, genetik yapı, coğrafi lokasyon veya diğer başka özellikleri her ne olursa olsun aynı etkiyi sağlayacağı varsayılmaktadır. Bu varsayımın ne kadar yanlış olduğu belki de en iyi birkaç yıl önce Avustralya’nın kuzey bölgesinde yoğunlaştırılan aşılama programlarının aborijin kabilelerde bebek ölümlerini %50 gibi inanılmaz bir oranda arttırdığında ortaya çıkmıştır(46). Tabii bu noktada ölmeyip sağ kalanların da akıbetlerinin düşünülmesi gerekir; yarısını öldüren aşılardan diğer yarının hiç etkilenmeden kurtulduğunu düşünemeyiz.

Bir bu kadar düşündürücü bir diğer bulguya da New England Tıp Dergisi’nde kısa bir süre önce yayımlanmış ve Romanya’da çocuk felci aşısı vurulan çocukların önemli bir bölümünün aşıya bağlı çocuk felci geliştirdiğini gösteren çalışmada yer verilmiştir. Araştırmacılar, antibiyotik enjeksiyonları ile korelasyon saptamışlardır. Aşılamadan sonraki bir ay içerisinde vurulan tek doz antibiyotik iğnesinin çocuk felci riskini 8 kat, 2 ila 9 antibiyotik iğnesinin 27 kat, 10 veya üzerinde iğnenin ise riski tam 182 kat arttırdığı saptanmıştır(47).

Aşılama teorisinde daha önce gözönünde bulundurulmamış başka ne tip faktörler beklenmedik sonuçlar şeklinde kendini gösterecek acaba? Halk sağlığı yetkilileri gözlem sonuçlarını samimi şekilde ortaya koyup raporlamadığı takdirde oluşacak zararın çap ve derecesini tahmin bile edemeyiz. Ancak yaşamakta olduğumuz anın gerçeği, koskoca ülke popülasyonlarının, oyunun kuralları kendilerine önceden verilmiş olsa belki de katılmayı reddecekleri bir oyunda sağlıkları ve hatta hayatları ile kumar oynamakta olduklarıdır.

AŞI GERÇEĞİ 4:

“Bağışıklama teori ve pratiğinin dayandığı varsayımların çoğu ispat edilmemiş veya uygulamada yanlış olduğu ortaya çıkmış teorilerdir.”


Kaynaklar:

41. Id. at 21 (British Medical Council Publication 272, May 1950).
42. See Trevor Gunn, supra, note 29, at 21; see also Neil Miller, supra note 33 at 47 (Buttram, MD, Hoffman, Mothering Magazine, Winter 1985 at 30; Kalokerinos and Dettman, MDs, “The Dangers of Immunization,” Biological Research Inst. [Australia], 1979, at 49).
43. See Mayo Vaccine Research Group, supra note 27.
44. See Neil Miller, supra note 33 at 34.
45. Chairman/Congressman Dan Burton, Committee of Government Reform, Opening Statement, “FACA: Conflicts of Interest and Vaccine
Development, Preserving the Integrity of the Process,” June 2000. http://www.whale.to/v/conflict.html
46. Archie Kalolerinos, MD, Every Second Child, Keats Publishing, Inc. 1981.
47. Washington Post, February 22, 1995.