Aşılı Popülasyonlarda Başgösteren Salgınlar – Kızamık / Samoa – 2

Aşılı Popülasyonlarda Başgösteren Salgınlar – Kızamık / Samoa – 2

Düşük gelirli, az gelişmiş, nüfusu kronik hastalık şampiyonu, çocukları malnutrisyolu, etnik bakımdan nüfusu oldukça homojen bir yapılanma gösteren küçük ada devleti Samoa’dayız.

Tam manasıyla bir kaşık suda koparılan global fırtınanın tozu dumanı henüz yeni duruluyor ve biz sizlere medyanın büyük bir çabayla sansürlediği asıl gerçekleri aktarmaya hazırlanıyorken, sahnelenen bu ödüllük performansın asıl sebebi kendini 14 Aralık 2019 tarihi itibariyle belli etmiş bulunuyor.

2020 itibariyle global çapta geçilmesi planlanan Yeni Sağlık Düzeni’nin (Orwelce bilenlerimiz bunun asıl okunuşuna vakıflar) fişeği bu minicik kukla devletçikten ateşlenmiş ve bu PROVA ile globalistler büyük başarıya imza atmış durumda.

Aynı imza Türkiye Cumhuriyeti’nde bakalım kaç tarihinde atılacak, hep birlikte göreceğiz.

İşte 2 haftadır pompalanan “Katil Kızamık Salgını”, “halkın sağlığını korumak” adına ilan edilen olağanüstü haller, sokağa çıkma yasakları, resmi kurumlardan sosyal medyada paylaşıma yasak konulması çağrıları, yapılan yanlışları dile getirip o adada hayat kurtaran tek şeyi yapmakta olanları hapse atmalar, şeytanlaştırılan “aşı-karşıtlığı”nın meyveleri…

Samoa Sağlık Bakanlığı geçirdiği yeni kanunla kendine özel güçler kazandırıyor (aklı veren kimdi acaba?), dilediği zaman dilediği kişiyi tıbbi muayeneden geçirme, enfeksiyonel hastalığı olmadığı belirlene kadar kişileri karantinada tutma hakkını kendine kazandırıyor.

Karşı çıkanlar günlük 200 Amerikan doları cezaya çarptırılıyor, tutuklanıp hastaneye veya karantina alanına tıkıştırılma hakkı kolluk kuvvetlerine tanınıyor.

Bunlar dışında, ‘enfeksiyonel hastalıklar bağlamında suç(!) teşkil eden davranışlar’ için ayrıca cezalar da uygulanabiliyormuş. İstediğimiz gibi yorumlayabiliyoruz malum bu ucu açık, muğlak ifadeleri. Mesela sosyal medyada aşıdan sonra ölen veya sakat kalan çocuğunun acısını paylaşmak “suç” olabilir, yahut arkadaşlar A vitamini, C vitamini hastalığın şiddetini azaltıyor derseniz, patentlenemedikleri için tü kaka olması gereken bu doğal (Orwelcesi “tehlikeli”!) çarelerle halkı gerçek zehirlerden (pardon, ilaçlardan) mahrum bırakmaya çalıştığınız iddiası ile ‘halk düşmanı numero uno’ ilan edilebilirsiniz.

Başımızı kuma gömüp yaşamıyorduysak, bu yasalar bize epey tanıdık gelmeli? 2001 İkiz Kuleler Saldırılarının hemen ardından geçirilen ve aylar öncesinden hazırlandığı bilinen Ulusal Güvenlik ve Terörle Müccadele Yasaları kapsamında ABD’de çoktan yürürlüğe girmiş yasa içerikleri bunlar. Şimdi bu yasaları ‘virüs gibi yayma’, diğer ülkelere ve esasen tüm dünyaya bulaştırma zamanı.

Düğmeye basıldı. Ya akıllanır, aynı oyun Türkiye’de sergilendiğinde (şu anda olanlar tam olarak budur!) örüntüyü tanır ve karşı çıkarız, ya da evlerin kapısı işaretlenip zorla aşı uygulanacak dendiğinde ‘iyi vatandaş’ olup uslu uslu kolları sıvarız.

Kim ilgileniyor, kim okuyor, kimin umurunda bilmiyoruz. Ancak biz herzamanki gibi gerçekleri yine de belgelemeye devam ediyoruz.

Buyrun başlayalım.

MMR (KKK) Aşılamasının Samoa’daki Tarihçesi ve Güven Kaybı:

2003 Kızamıkçık Salgını ve Ölümler

KAYNAK

1990 – 2004 yılları arasında 1 yaşındaki Samoalı çocukların MMR (KKK – kızamık-kabakulaK-kızamıkçık) ile aşılanma oranlarını gördüğümüz tabloda 2002 ve 2003 yıllarda çocukların %99‘unun aşılanmış olmasına rağmen 2003 Haziran’ında Samoa büyük bir kızamıkçık salgını görüyor ve 3 çocuk hayatını kaybediyor. Büyük güven kaybı yaşayan MMR aşılamasının kapsayıcılığı ertesi sene %25‘e düşüyor. Dönemin gazeteleri Samoa hükümeti’nin kızamıkçık aşılamasını eline yüzüne bulaştırdığı yönünde haberler yapıyor. Haberin detaylarında maalesef o dönem sağlık bakanlığının MMR canlı virüs aşısını gebelere de önermekte olduğu anlaşılıyor. DSÖ‘nün 2003’te Pasifik Bölgesi’nde kızamığı bitirmek istiyoruz çağrısı uyarınca çocuklara 2 doz olarak uygulanmaya başlanan MMR/KKK aşısı %99’luk oranlarda uygulandığında belli ki ortaya ağır yan etkiler de çıkıyor, zira sağlık bakanlığı gazetenin haberine göre MMR aşısının yan etkileri olduğu yönünde kamuoyuna açıklama yapma gereği duyuyor. İhmaller birden fazla, halk kızgın. Aşılara güven dipte…

Ucuz Aşılar ve Güven Sorunu – Serum Institute of India

Bill Gates’in 10 sene süren Polio erasikasyon kampanyası, yanında yine Merck’ün Gardasil aşısı deneyleri gibi sebeplerden Hindistan’la yakın münasebeti biliniyor. Vergiden muaf vakfı Bill & Melinda Gates, özellikle dünyanın gelişmemiş veya az gelişmiş bölgelerinde aşı çalışmalarına GAVI ile birlikte yoğun destek veriyor.

Hintli Serum Institute of India firmasının sahipleri ve Bill Gates İşbirliği – 2012

2012 – Hayırsever Bill Gates’i, Hindistan’da ucuz aşı üreterek DSÖ, UNICEF, GAVI gibi kuruluşlara dozu 50 cent‘e satan Serum Institute of India firmasının sahibi iki doktor kardeşe İsviçre’de aynen şu sözlerle iltifatta ve teşekkürde bulunurken görüyoruz: “Bu ‘Aşı Kahramanları’ olağanüstü, mitolojik karakterler hakikaten.”

Oysa hemen bir sene öncesinde, 2011’de, 10 senelik Gates destekli yoğun polio eradikasyon programı ardından sonunda ülkenin polio’dan temizlendiğini ilan ettikleri yılda, ahlak sahibi doktorlar Hindistan’da sadece 2011’de aşılama yüzünden fazladan 47.500 non-polio akut flask paralizi gelişmiş olduğunu, bu vakaların doğal polio enfeksiyonundan 2 kat ölümcül seyrettiğini ve çocuk sakatlayıp öldüren bu programa 10 senede 8 milyar Amerikan doları harcanmış olduğunu, bu paranın insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye çalışmak, sanitasyon çalışmalarına yatırım yaparak polio için kalıcı çözümler oluşturmak yerine aşıyla geçici “Pirüs Zaferi” kazanılmış olmasının sevinilecek ve ahlaki açıdan da doğru bir tarafının olmadığını ifade ediyor.

Dünyanın gelişmemiş ve az gelişmiş yörelerinde (TR dahil) herhangi bir salgın durumunda DSÖ bu firmanın ucuz tekli kızamık yahut kızamık-kızamıkçık (MR) aşılarını vurdurtuyor. 2019 sonunda Türkiye’de başlatılmış olan kızamık aşısı kampanyalarında kullanılan aşılar bu firmaya ait olup, bugün salgın var denilen Samoa ve Kongo gibi ülkelerde kullanılan karma MMR (KKK) aşısı da yine bu firmaya ait.

Tekli Kızamık Aşısı Prospektüs
MMR (Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık) Aşısı Prospektüsü

Samoalı tıp camiasının kızamıkçıktan insan öldürmeyi nasıl başarabildikleri kesinlikle muamma, fakat kızamıkçığa atfedilen ölümlerin bizzat aşı komplikasyonu olma olasılığı elbette çok yüksek. Halkın bir sonraki sene verdiği tepki de asıl suçluyu işaret ediyor gibi bizlere.

2018 Temmuz, MMR Aşılamasına Bağlı Ölümler

Samoa’da 1 yaş aşılarını olmak üzere hastaneye gelen iki bebek, Serum Institute of India‘nın karma MMR (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısını olduktan dakikalar sonra ölüyor.

İlk bebeğin ölümüne şahit olan diğer anne, çocuğuna aşıyı yaptırmak istemiyor, fakat hemşire ısrarcı olarak annenin itirazına rağmen aşıyı yapıyor ve 2. bebek de aynı dakika içinde hayatını yitiriyor.

1 yaş MMR/KKK aşılaması ardından dakiaklar içinde hayatını kaybeden Samoalı bebekler.

Aşılar firma tarafından sağlanan özel kitler halinde gelmesine rağmen bu kıdemli hemşirenin bir şekilde, aşıyı seyreltmek için kullanması gereken safsu yerine tarihi geçmiş bir kas gevşeticisi ilaç kullandığı, çocukların MMR aşısı yüzünden değil, bu hatalı uygulama yüzünden öldüğüne hükmedilip 2 Ağustos 2019’da hastanedeki 2 hemşireye 5 yıl hapis cezası veriliyor.

Bu kıdemli hemşirelerin, aşıyı safsu ile sulandırdıktan sonra çalkalayıp renk değişimini gözlemledikten sonra uygulaması gerekiyor. Aşıyı bambaşka bir ilaçla karıştırmış olduklarını nasıl anlayamadıkları anlaşılır gibi olmasa da, bildiğimiz tek şey varsa o da, sözkonusu olan aşıysa, kusurun hiçbir zaman onda olmayacağı.

Bu olay büyük haber oluyor, başbakan ülkedeki tüm MMR aşılarını toplatıyor ve soruşturma açıyor.

Başbakan yayınladığı taziye mesajında ailelere başsağlığı dilerken, torununun da çok eskiden bu aşıdan sonra benzer bir deneyim yaşadığını, ölümden döndüğünü, sağlığına kavuşmuş olsa da bu olaydan sonra konuşma yetisini yitirdiğini söylüyor.

MMR-Otizm skandalının kırmızı çizgilerinden (ya da bizim hekimlerimizin anlayacağı dilden söyleyecek olursak ‘Wakefield Vakası’ndan) belli ki haberdar olmayan Samoa başbakanı, bir de görevini yapıp MMR aşılamasını askıya alınca bu haritada nokta kadar dahi yer kaplamayan minik ada devleti kendi kendini ‘kırmızı bayrak’la işaretlemiş oluyor.

Bunu nereden mi anlıyoruz?

1 Nisan 2019‘da koskoca DSÖ’nün yeni Pasifik Bölge Müdürü kalkıp, bu hala MMR aşılamasını askıda tutan(!) minik ada devletini şahsen ziyarete geliyor ve ısrarla “salgınların görülebileceğini”, “bölgesinde Filipinler, Tayvan, Yeni Zelanda’da kızamık vakaları olduğunu”, “bunun nasıl da bulaşıcı bir virüs olduğunu”, “mutlaka aşılamaya geçilmesi gerektiğini” söylüyor [linkte en alttaki videoyu izleyiniz]. Yani esasında, Modern Tıp Dini’ne imanın şartlarından olan “Kutsal Su enjekte etme seromonisi”ni uygulamadan kaldırarak Tıbbın Vatikan’ının (DSÖ) radarına girmiş bu mini mini ülke, Papa’nın görevlendirdiği Başpikopos’un şahsi ziyareti ile işlemekte oldukları bu küfrün cezasının ağır olabileceği mesajı verilerek açıkça tekrar “dine davet” edilmiş oluyor. Bakan da karşılık olarak aşılarla ilgili herhangi bir problemin olmadığını, bunun insan hatası olduğunu, hastanelerde (niyeyse?) aşıların saklandığı buzdolaplarının yenilenip çoğaltılacağını ve aşılamaya yeniden başlanacağını söylüyor.

Sonuçta oldukça sıcak tropikal bir adada, 2-8 santigrat derecede tutulması şart aşılar bunlar. Hele daha uzun süre muhafaza edileceklerse derin dondurucuda tutulmaları gerek. Elektrik kesintisi hiç oluyor mudur adada? Elektrik kesintisi durumunda jeneratörleri var mıdır anında devreye girecek? Bunlar hep, sorulması gereken sorular.

DSÖ Bölge Direktörü Dr Takeshi Kasai, Sa’anapu Sağlık Kliniğ’nden kadın komitesi ile birlikte görülüyor

Dr. Kasai’nin açıklaması:

15 Nisan 2019‘da Samoa devleti yeniden MMR aşılamasını başlatıyor. Halk fazla ilgi göstermiyor. O (kibarcası) “uyduruk” Hint aşılarını vurdurmayız çocuğumuza diyorlar.
Haziran 2019 – Aslen Samoalı olan ve Avustralya’nın ünlü bir Amerikan Futbolu oyuncusuyla evli olup çocuklarını aşılatmayı tercih etmediği için Pharma ve emrindeki medyanın hışmına uğrayan Taylor Winterstein, ABD’de Monsanto’yu mahkemede dize getirmiş, ICAN derneği kurucusu ve Vaxxed prodüktörü Del Bigtree ile birlikte 2018 yılından bu yana Amerikan Sağlık Bakanlığı ve FDA’e üst üste davalar açıp soru önergeleri vererek özellikle MMR (KKK) aşısının ruhsatlandırma sürecindeki büyük çarpıklıkları ortaya çıkaran ve yeni ve daha büyük davalar için hazırlık aşamasında olan Robert F. Kennedy ile biraraya geliyor.

Ağustos 2019 – İki hemşireye adam öldürme suçundan 5’er yıl hapis cezası veriliyor.

Samoa’da bu noktada 1 senedir kızamık aşılaması düşük seyretmesine rağmen henüz vaka bildirimi yok, ancak gazeteler yaz boyunca ‘salgının kapıda olduğu’ tamtamlarını çalmaya devam ediyor.

Minvalde büyük Polinezya nüfusuna sahip Yeni Zelanda’da herzamanki gibi kızamık vakaları görülmeye devam ediliyor. Kızamık Yeni Zelanda’dan ‘elimine edildi’ diye ilan edilmiş olsa da ‘epizodik’ olarak vakalar hep görülmekte. Büyük Samoalı popülasyonuyla Auckland’ın bir kentinde kızamık vakaları Temmuz ayında yoğunlaşıveriyor. Kentin hastanesine ayağı kırıldığı için giden gençler bile orada kızamık kaparak hasta düşüyorlar. Sorun neden sonra anlaşılıyor, hastanenin oda havalandırma sistemleri negatif basınca değiştirilmediği için hastane salgın alanına dönüşüyor. Vakaların büyük bölümü Samoalı (Polinezyalı) çocuklarda ve ne gariptir ki bu etnik grup fakirliklerinden ötürü devletin özellikle en yoğun aşıladığı (%98.7’si aşılı) grup. İlginç. Ve bir diğer ilginç nokta, Yeni Zelanda’daki kızamık vakalarında hiç can kaybı olmamış olması.

Samoa’nın aksine, Yeni Zelanda’da kızamık şüpheli her vaka test ediliyor, PCR ile genotipine bakılıyor. Auckland’daki salgında doktorların kızamık zannettiği 6385 vakanın yalnız %23.5‘inin hakikaten kızamık olması ise hayli ilginç.

Bu noktada aklımıza gelen sorular:

1. Doktorların kızamık teşhisinde bu oranda yanılmaları alarm verici değil midir? Kızamık salgını var dendiğinde, PCR testi ile teyit olmayan durumlarda bu bildirime ne kadar güvenilebilir?
2. 6385 şüpheli vakadan 4885’i kızamık değilse, peki ya nedir?
3. Genotiplemede geçirilen enfeksiyonun ‘aşı tipi virüse bağlı’ olduğu anlaşıldığında bu vakalar ‘kızamık’ kategorisinde mi gösterilmektedir, yoksa “kızamık değildir” denilen vakaların bir bölümünü bizzat aşıdan kızamık kapanlar mı oluşturmaktadır?
4. Yeni Zelanda’da kızamık teşhisinde bunca büyük olan yanılma payı, acaba Samoa adası için nasıldır? Samoda’daki vakalardan PCR ile test edilen var mıdır?

Yeni Zelanda’nın Auckland bölgesinde test edilmiş kızamık şüpheli vakalardan büyük kısmı kızamık çıkmıyor.

Bir gazete haberinde kızamıklı birinin uçakla Yeni Zelanda’dan Samoa’ya uçtuğu yönünde bir bildirim haricinde bilgiye ulaşamasak da, genel kanaat Samoda’ki salgının Yeni Zelanda’daki yaşayan Samolalıların (Polinezya komünitesi) adaya uğraması ile buradan aktarıldığı yönünde.

Olayların bundan sonraki zamansal sıraması şöyle gelişiyor:

30 Eylül Pzt günü Samoa’daki 28 kızamık şüpheli bireyden alınan örnekler test ve teyit için Avustralya’ya gönderiliyor.
Haftasonuna kadar test edilen 12 örneğin yalnızca 4‘ünün (1 erişkin, 3 de çocuk) kızamık olduğu bildirimi geliyor.
Bu vakaların hepsi tedavi edilip sapasağlam taburcu ediliyor.

1 Ekim Salı – UNICEF kızamık salgının geleceğinden o kadar emin ki, hemen ertesi gün Samoa, Fiji ve Tonga Krallığı‘na 115.000’er aşı ve yeteri kadar da A vitamini gönderiyor. KAYNAK

2 Ekim Çarşamba – Samoa test için şüpheli 8 numuneyi daha gönderiyor. 16 Ekim itibariyle (2 hafta sonra) alınan sonuçlar da 3 vakayı kızamık olarak doğruluyor. Bu 3 vakanın 2’si 5 yaş tında çocuk, biri ise 22 yaşında erişkin.

Bunların da hepsi tedavi edilip sağ salim taburcu ediliyor.

16 Ekim itibariyle doğrulanmış toplam 7 kızamık vakası var Samoa’nın, can kaybı yok. Aynı gün Samoa, 7 kızamık vakası sebebiyle ülkede kızamık salgını olduğunu ilan ediyor. Ülke yalnız 1 ay içinde, 15 Kasım‘da Olağanüstü Hal ilan edinceye kadar neler yaşanmış ona da bakacağız.

BASIN TONGA’YA NİYE DOKUNMUYOR?
Minvalde, 1 Ekim Salı itibariyle civar adalar, Tonga ve Fiji’ye de UNICEF tarafından MR (Setum Institute of India’nın kızamık-kızamıkçık) aşıları gönderildiğini söylemişltik.

Birleşmiş Millerler’e bağlı çalışan UNICEF’in durum raporunu görelim:

Yeni Zelanda’ya maça giden lise Amerikan futbolu takımından bir gencin kızamıkla Tonga’ya dönmesi, daha sonra diğer 12 gencin de Tonga’da kızamık geliştirmesi üzerine Tonga’da bu çocuklar çocuklar karantinaya alınıyor, temaslılar aşılanıyor ve ilkokulu da tatil edilip bulaşı önleyici tedbirler alınıyor. Gayet güzel. UNICEF bunu nasıl öngördüyse, zaten 1 Ekim tarihi itibariyle bu adaya da 12.000 kızamık aşısı, 1500 kapsül de A vitamini yollamış bulunuyor. Daha da soğuk zincir için iki buzdolabı ile ekstradan 6.000 doz aşı daha yollayacağız diyor.

Her şey kontrol altındayken birden ikinci bir dalgayla kızamığın bu defa adadaki bütün köylerde ortaya çıktığı haberi geliyor. Vurulan canlı virüs aşılarının 1 hafta ila 14 gün arasında bulaşıcı kızamık enfeksiyonu oluşturabileceği bilindiğinde göre, bu pekçok farklı yerde birden ortaya çıkan yeni vaka kümelerinin nedenini insan merak ediyor.

Ve Tonga 22 Ekim‘de evet kızamık salgınımız var diyor. Vakaların çoğu 10-24 yaş arası gençlerde. Artık biliyoruz, teşhisi koyalım, sekonder aşı başarısızlığı (sönen bağışıklık yanıtı) diyorduk buna. Ömür boyu da aşılansanız, kaçarı yok, bir noktada enfeksiyonlara aynen açık kalacaksınız demektir. O vakte kadar aşı saldırısından öteki dünyaya göç etmediyseniz tabii. Belki de istenen odur, kimbilir?

3 Aralık itibariyle devlet 15.124 doz aşı vurmuş Tonga’da.
9 Aralık tarihine kadar (1.5 ay boyunca) kızamık şüpheliler ve kızamık olduğu doğrulanmışların toplamı 485 vaka, hiç ölüm yok.


İşte Tonga’dan yapılmış 27 Kasım tarihli resmi açıklama:

Tonga’daki kızamık şüpheli 380 vakanın 145’inin aşı karnesine ulaşılmış, diğer 235 vakanın kayıtları araştırılıyormuş.
Elde edilen 145 aşı karnesine göre, vakaların 119‘u (yani %82‘si) en az 2 doz aşı ile tam aşılanmış çıkıyor, 26‘sı (%18’i) de tek doz kızamık aşısı almış.

Tonga’ya kimsenin dokunmamasının sebebi bu işte: Salgın aşısızlıktan değil, aşılar korumadığı için başgösteriyor!

Tonga’da tutup “aşı-karşıtları” yüzünden salgınlar görülüyor da diyemiyoruz, bu öcü “aşı-karşıtları” çocuk öldürüyor diye karapropaganda da yapamıyoruz, hatta bu münasebetsiz gerçekleri mümkünse basında hiç duyurmamaya özel ihtimam gösteriyoruz. Ve görüyoruz, işini adam gibi yapan yerlerde, malpraktis de yoksa “katil kızamık”tan kimse ö-le-bi-le-mi-yor da…

Ve Tonga’dan 14 Kasım tarihli haber:

Tonga Sağlık Bakanlığı yetkilileri mevcut vaziyete bakıp, demek ki vurup durduğumuz aşılar işe dahi yaramamış, 2 dozda dahi koruma yetersiz kalıyormuş diyor ve fakat bu noktada artık, ergenlik ve erişkinlikte dahi geçirilse can kaybı filan yaratmayan kızamığı o halde bırakalım doğal döngüsünde, tek dokunuşta ömürlük bağışıklık sağlasın diyeceklerine, iman tazelemek için, işe yaramadığını gördükleri aşılarla biz yeniden bir aşılama yapalım bakalım diyorlar.

Nasreddin Hoca ne demiş? “Ya tutarsa…”

Trajikomik ama devam edelim.

DURUM ÖZETİ

Yeni Zelanda birçoğu aşılılarda olmak üzere 2000’in üzerinde test edilmiş ve doğrulanmış kızamık vakasına sahip – SIFIR ölüm.

Tonga‘da çoğu aşılılarda olmak üzere 500’e yakın vaka – SIFIR ölüm.

Samoa‘da (bunlardan kaçı gerçekten kızamık bilinmiyor ama) 4000’in üzerinde bildirilmiş vaka ve 72 ÖLÜM.

İlk başta test edilen 200 vaka var Samoa’da ve bunlardan kızamık doğrulaması alanların sayısı 42 (ilk başta kızamık teşhisi koyduklarının sadece %21’ini tutturabilmişler yani). Samoa 200 örnekten sonra test etmeyi bırakıyor. Neden?

Önemli bir ara bilgi daha:

DSÖ/UNICEF’in 10 Aralık tarihli Durum Özeti’nde Samoa, Amerikan Samoası, Tonga ve Fiji’de görülen kızamık vakalarının D8 tipi kızamık virüsünden kaynaklandığı açıklaması yapılıyor. Vakaların tümü mü yoksa bir kısmı mı D8 tipi virüs, bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var; piyasadaki aşıların hiçbirinin D8 tipi virüse karşı koruma sağlamadığı! Hepsi A genotipinden virüslere karşı “koruyor” hesapta.

KAYNAK

Bakalım CDC kızamık genotipleri hakkında ne diyor:

https://www.cdc.gov/measles/lab-tools/genetic-analysis.html

1990’dan bu yana kızamık için A’dan H’ye kadar 19 genotip tespit edilmiş ve…. mevcut aşıların hepsi de A genotipindenmiş….

Sorular üşüşüyor yine beynimize:

1. A genotipinden zayıflatılmış aşı virüsü ile diğer 18 tip virüsü nötralize edebiliyor muyuz? Samoa örneğine ve tüm dünyada bol keseden aşılanmış popülasyonlarda habire başgösteren kızamık vakalarına bakacak olursak ı-ıh.

Ama biz ne bileceğiz, elbet bilim bilir. Bakalım “uzman”lardan ne yanıt gelecek.

2. Bu genotiplerin hepsi de 1990’dan sonra, yani aşılar iyiden iyiye yaygınlaştıktan sonra mı belirmiş yani? O zaman… Acaba suşlardaki bu kaymanın sebebi yaratılan yapay seçilim ortamı ile virüsün mutasyona gitmesi olabilir mi? Yani… acaba bu durumun sebebi aşılama ve aşıcılar olabilir mi? Üstün matematik modellemeleri bu durumu öngörememiş mi? Mutant kızamık virüsleriyle toplumları başbaşa bırakan ve toplumların immün sistemlerini de aşılarla sakatlayan sistem, boşuna “aşı-karşıtları” öcüsünü yaratmak zorunda kalmamış yani, öyle mi?

3. Türkiye’de hangi genotipte kızamık virüsleri dolaşıyormuş da, acaba bizim Vuducular, pardon Vaksinologlar A’ya ateş edip D’yi, B’yi de tutturabiliyorlar mıymış? İmandan yana eksiğimiz yok çok şükür de, yine de bu tür bilimsel mevzularda bizim Diyanet İşleri’nin de bir fetvasını filan görmeden içimiz rahat etmez vallahi. Malum, oluyor türlü domuzluklar bu aşı işinde… 😉

Samoalı iki öğrenci hemşire, kızamıktan dolayı hasta olduğu söylenen çocuğa kendilerince bakım sağlıyor.

BAŞKA YERDE ÖLDÜRMEYEN VİRÜS SAMOA’YI NEDEN KIRIP GEÇİRİYOR?

1. BM raporları Samoa’daki halkın, özellikle çocukların malnutrisyon sorununu belgelemiş, A vitamini eksikliği gayet net biçimde ortaya konmuş olmasına rağmen DSÖ’nün senede 2 doz A vitamini uygulaması yapılacak öncelikli ülkeler listesine dahi giremiyor. KAYNAK

Listede olmasına rağmen A vitamininden nasibini alamayan bir diğer ülke neresi mi? Aman kızamık ölümleri var denilen Kongo!

Aşı vurmak için Samoa’ya Belçika’dan İsrail’den, İngiltere’den anında uçup gelen gönüllü sağlık personeli, iş A vitamini dağıtmaya gelince parmaklarını kıpırdatmıyor demek ki?

Yardım yağıyor Samoa’ya, tutmayan aşıları ile sıcağın alnında bozulmayan(!) soğuk zincirle kimbilir kaç can yakıyor, pardon kurtarıyor beyaz adam.

Nisan başında salgın uyarısı ile gelen DSÖ şefi önlem olarak aşı önerirken, beslenme ve özellikle de A vitamini desteğine başlanması gerektiğinden hiç bahsetmiyor?

2. A vitamini Samoa’ya ulaşmış olmasına rağmen Samoalı ebeveynler çocukları için ne hastanelik olmadan önce A vitamini alabiliyorlar ne de hastane yatışı olanlara veriliyor vitamin.

Bu salgında Samoa sağlık personelince uygulanan standart protokol şu:

– Daha önce aşılanmış olsun olmasın yaşı tutan (6 aylıktan itibaren tüm bebek, çocuk ve yetişkinler) herkes aşılanıyor.
Aktif olarak kızamık enfeksiyonu geçirmekte olduğu için hastaneye getirilen bebek ve çocuklar hastaneye kabul edildikleri anda aşılanıyor!
– Ateş düşürücü olarak Panadol (parasetamol) uygulaması rutin.

-Profilaktik(!) olarak her vakaya antibiyotik veriliyor.

Merak edenler için felaketin reçetesi işte tam olarak buna benziyor!

Aktif olarak akut enfeksiyon geçiren bebek-çocuk ve erişkinlere canlı virüs aşısı vurmak da ne demek, böyle bir şey yapılabilir mi diyenlerimiz, DSÖ’yü hiç tanımıyor? Bakınız icazet ta 1997’de verilmiş.

Modern Tıbbın Vatikanı DSÖ, 1997 bülteninde diyor ki,

Kızamık aşısı için kontraendikasyon diye bir şey sözkonusu olmadığından, kızamık aşısı hastanın sağlık durumu gözetilmeksizin uygulanmalıdır. Kızamık geçirdikleri takdirde komplikasyon geliştirme riskleri yüksek olduğundan, kızamık aşısı yapılması bilhassa malnutisyonlu çocuklar ve kronik hastalığı olanlar için ehemmiyet taşımaktadır. İstisnai tek durum, hastaneye geldiğinde ölmek üzere olan hastalar olabilir. Bu durumda kızamık aşısı uygulanmasının herhangi bir mahsuru yoksa da, ebeveynler yanlış şekilde ölümü aşıya bağlamasınlar diye uygulamamakta fayda vardır.”

“….kızamık salgınlarında 6 aylıktan 9 yaşa kadar olan çocukların tümü, daha önce aşılanmış olsun veya olmasınlar yeniden aşılanabilirler. Salgın olmadığı durumlarda da, aşı olduğuna dair resmi evrağı olmayan 9 aylıktan 2 yaşa kadar tüm çocukların aşılanması gerekir….”


İşte bu ahval ve şerait içinde, çocuklarını tedavi olsun diye hastaneye getiren ebeveynler, DSÖ destekli uygulamalardan sonra çocukları ölmeye yazınca, hatta ölünce, güvenlerini daha da yitiriyorlar.

Samoa’lı ailenin oğlu sabah kızamıktan öldü deniyor. Çocuk hasta ve evde, ancak kendi kendine oyun oynuyor ve yemek yiyebiliyor o noktada. Aile çocuğu hastaneye götürüyor, aşısı vuruluyor(!). üzerinden çok geçmeden çocuk ölüyor. Adada niye bazı çocuklar (dikkat, çoğul!) aşılandıktan sonra ölüyor diye sormuş bu kişi. Belli ki sadece aşılama sonrası açığa çıkan şu meşhur ‘Tesadüf Sendromu’ salgınını duymamış.

Kendilerine gelenlerin sağlam olanı hasta, hasta olanı ölü çıkmaya başlayınca, insanlar güvenlerini iyiden iyiye yitiriyor ve bu müthiş(!) tıbbi müdahale performanslarına rağmen (siz yüzünden diye okuyunuz) can kayıpları gelmeye başlayınca devlet çareyi 17 Kasım tarihinde olağanüstü hal ilan etmekte buluyor. Tam bir fiyasko, tam bir becereksizlik, teknik adı MALPRAKTİS. Üstelik bütün dünyanın gözleri üzerlerindeyken yaşanan felaket….

Siz kendinizi eve kitleyin, aşısızsanız da kırmızı bayrakla işaretleyin evinizi, biz gelip (etraftan ne mikrop varsa toplaya toplaya) sizi sıradan aşılayacağız (ameliyat maskemiz var, inan olsun bunu taktık mı evden eve mikrop taşımamış oluyoruz!), ne yaş ne aşı öyküsü ne hasta olup olmamanız fark etmez. İşimizi biliyoruz, hazır olun geliyoruz deniyor 🙂

Girişilen bu zeka dolu aşı operasyonu ilerledikçe, kızamık vaka sayıları azalacağına artıyor ama olsun… Vatikan/DSÖ vurun aşıları demiş, vuracaklar mecbur…

İNSAN İYİLEŞTİRDİĞİ İÇİN TUTUKLANAN SAMOALI

Derdest edilip hapse atılmadan önce 22 kişiye yardım ediyor, 22’si de hızla sağlığına kavuşuyor.

Edwin Tamasese.. Suçu, sağlık endüstrisinin ihmal, kusur ve beceriksizliğini ister istemez gözler önüne sermek.

Sosyal medya hesabı kapatılmış, deliller karartılmaya çalışılmışsa da, önceden elde edilmiş ekran görüntüleri ile hikaye gayet net anlaşılabiliyor.

Hawai ve ABD’den duyarlı vatandaşların gönderdiği vitaminler. Aynı anda medya’da Pharma trolleri tarafından ise bu alkışlanası durum, “katil aşı-karşıtları”nın çocukların hayatını tehlikeye atması şeklinde yansıtılıyor. Bu nefret söylemi içeren ve açıkça yanlış paylaşımlara ise sansür yok, açık destek var!

İşte Edwin’in uyguladığı “tehlikeli” “alternatif terapiler” ile belki de ölümden döndürdüğü çocuklar.

Sosyal medyadan çağrı ile civar ülkelerden yardım isteyen Edwin, devletin ayağına gelmiş olmasına rağmen insanlara vermediği A vitamini ve enfeksiyonlarda sayısız faydası tıp literatüründe belgeli basit C vitaminini insanlara ÜCRETSİZ dağıtıyor. Yukarıda, Edwin’in tavsiyesi ile ilk zamanlar karartılmış odada tutulması gereken minik bebeğin daha sonra kendine gelip muz yerkenki fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşan bu anne, Modern Tıp Dini’nin ölümcül 7 günahından birini işlemiş bulunuyor.

Ya hastanelerde kızamıklı çocuğuna aşı basılıp, antibiyotik ve parasetamol de verildikten sonra çocuğu fenalaşan ve hatta ölenler arasından kalkıp bu “sakıncalı” paylaşımları gören olursa. Kimi suçlarlar sonra?

Zaten 5 Aralık‘ta, dünyanın aşı polisi UNICEF’in Pasifik Adaları şefi Amerikan Sheldon Yett isimli zat, bu sosyal medyada sesi çok çıkan “aşı-karşıtları”nın susturulması gerektiğini, sansürün sosyal medya şirketlerinin kurumsal görevi olduğunu söylüyor.

Bol ölüm çıkması gereken adadan 22 kişiyi sen tut iyileştir. İstatistiklerimiz için hiç iyi değil durum. Tehlike(!) büyük hakikaten. Ya bu önlenebilir ölümlerin kendi ihmalleri hatta suçu olduğunu dünya anlarsa?

O halde, sansür!

Sansürcü Sheldon Yett.
Birkaç gündür kızamıktan yatan oğlu Edwin’in yardımlarıyla kendine geliyor. Anne müteşekkir.
“Birtek A ve C vitamini ile evde istirahat yetti iyileşmemize. Mikrop yuvası hastaneye de gitmedi, zayıf vücuduna kimyasallar da enjekte edilmedi,” diyor günahkar(!) anne.
Edwin’den yardım alan bir de genç var…
Erken fark edip hemen Edwin’in sağladığı vitaminleri kızına veren anne çocuğunun toparlandığını söylüyor. Altta Edwin’in yardım ettiği bir başka aile var.

Edwin’in bir diğer paylaşımı:

Hastalara parasetamol verilmekte olduğunu, ancak kızamık gibi bir virüs için bunun ölümcül olduğunu yazmış. Vücut virüsü öldürmek için ateş yükseltir. Ateşi keserseniz virüsün öldürülmesine de müsaade etmemiş olursunuz diyor. Enfeksiyon çığrından çıkar, sonra hastayı öldürür bunu yaparsanız diye eklemiş. A ve C vitamini verilme gerekçelerinden bahsettikten sonra can alıcı ve yetkililerin kırmızı alarma geçmesine yol açan bildirimleri geliyor:

“Aşılamadan sonraki 4 – 8 gün içinde istikrarlı bir biçimde virüsün kendini belli ettiğini görüyoruz. Virüsün SEROTİPİNİ öğrenmek için ÇOK ACİL test edilmesi gerekiyor. Bu hangi tipiyse kızamığın, derhal müdahale edilmediği taktirde AŞIRI AGRESİF biçimde ilerliyor. Bunun aşı tipi virüs olmadığından kesinkez emin olmamız lazım.”

Mesajın son cümlesi yarım kalmış, fakat burada da, “önerilen 2 doz kızamık aşısını da olmuş kişilerde kızamık görüldüğüne dair belgelere sahip olduğu”nu söylüyor Edwin.

Artık kesinlikle tehlikeli sularda yüzüyor. Biz ne güzel bütün medya ordusunu mobilize etmişiz, “aşı-karşıtı” şeytanlaştırıyoruz burada, acilen geçirilecek yasalarımız var 2020’ye kadar, ölümü bol sağlam bir salgına ihtiyacımız var, sen kalk foyamızı açığa çıkarmaya çalış…

Ve Edwin’in tutuklanmadan önceki son paylaşımı:

Telefonu elinden alınmadan önce C ve A vitaminlerinin nasıl alınması gerektiğini paylaşıyor Edwin ve son sözleri şunlar oluyor:

“Çocuklarımızı kurtarın. Kimse ölmemeliydi. Kendi elimizle kendi insanımıza karşı işlediğimiz en büyük suçtur bu. Tanrı Samoa’yı esirgesin. Lütfen bu deliliği durdurun.”

Ve Edwin tutuklanıyor.

Bu insan iyileştiren azılı “aşı-karşıtı”, “pek bir öcü”, “tehlikeli suçlu” hapse atılıp alan temizlendikten sonra, sahneye artık son noktayı koymak ve ülke yönetimine halen daha kimlerle dans ettiklerini anlamadılarsa son bir mesaj iletmek üzere, Dr. Andrew Wakefield’ın kariyerini başlattığı cadı avıyla yakan, kriminal suçlu (İngiltere’nin, göstermiş olduğu bu üstün başarıdan dolayı iki ayrı basın ödülü verdiği) Brian Deer alıyor.

Murdoch Medyası’nın MMR Tetikçisi “Gazeteci” Brian Deer, basın toplantısından sonra Samoa başbakanı ile el sıkışırken

Özellikle Avustralya’da medya hakimiyeti büyük olan Murdoch‘un TV kanalları ve gazeteleri, Samoa’da yaşanan gelişmelerin suçunu aşı dışında her şey, en iyisi “aşı-karşıtları”na atmaya ant içmiş olduklarından sahneye “ağır silah”lar çıkıyor. Murdoch’un İngiliz Times gazetesinde kiralık itibar katilliği yapan ve Dr. Andrew Wakefield’ın haksız şekilde meslekten men edilmesi ile sona erecek sürecin mimarı “gazeteci” Brian Deer, gelişmeleri koklamak ve yine buradan da bir “büyük haber” çıkarmak üzere av köpeği olarak Samoa adasına intikal ettirilmekte gecikmiyor. Globalistlerin MMR’ı aklama ve savunmadan sorumlu maşası Deer, burada da Samoa Başbakanı ile sözlü tartışmaya giriyor ve aşılamaya herhangi bir şekilde ara verilmesini eleştirerek devletin halktan özür dilemesi gerektiğini ifade ediyor. 20 senedir ülkenin idaresini elinde bulunduran başbakan, çakalların sahneye çıkmasıyla başına gelecekleri anlamış olacak ki, o da suçu tabii ki “aşı-karşıtları”na atarak paçayı kurtarmaya çalışıyor.

Minvalde Dünya Bankası’ndan ülkede yaşanacak kıyım için “kan parası” olarak bağışlanan on milyonlarca dolar da, yolsuzluklarıyla ünlü başbakanın “ikna edilmesi”ni kolaylaştırıyor.

Yeri gelmişken Samoa’nın başbakanını da tanıyalım:

İnsan Haklarını Koruma Partisi başkanı ve Başbakan Usuga Tuilaepa Sailele Malielegaoi 20 yıldır yönetimde, 8 çocuğu var ve Katolik.

Ülkedeki çok sayıda bakanlığı bizzat kendisi yürüten başbakanın aile fertleri de kabinede yer alıyor. Anlaşılacağı üzere şov tek kişilik ve Samoalılar kendi torunu aşıdan dolayı otizm geliştirmiş başbakanlarının bu sene neredeyse silah zoruyla istemedikleri ve güvenmedikleri bir aşıyı çocuklarına ve kendilerine zorla uygulatmasına oldukça kızgın.

KAYNAK

Ancak artık şikayet etmek için çok geç. Ülke DSÖ, CDC, UNICEF, hayırsever Avrupalı medikal ekipler ve Deer gibi medya çakallarının işgali altında ve kan parası çoktan ödendi.

Baştan beri ölecek çocuklar kimsenin umru değildi, şov başarıyla sergilendi, kanun geçti.

Sistem yanlısı büyükbaşlar, eleştirel seslerden iyiden iyiye temizlenmiş sosyal medya ortamlarında, “Samoa’da yaşananlardan bütün dünya ders olmalı” diyorsa, aynı kanunlar er ya da geç kapımızda demektir.

Kapanışa geçmeden önce Samoa hükümetinin yayımladığı şu içleracısı tabloyu verelim. İşte yarım yüzyıldır aşıyla sağlanılmaya çalışılan kör-topal bağışıklığın sonuçları. Tarihte görülmemiş şekilde, maternal anitkorlar aşıyla elimine edilmiş olduğundan dolayı bebeklik çağına inmiş kızamık enfeksiyonları, yanında ergenler ve erişkinler… Eskinin çocukluk çağı hastalığı artık tanınmaz halde ve tehlikeli… Kimlere teşekkür etmemiz gerektiğini biliyoruz…

Ve son olarak, çocuklarının dakikalar içinde aşıdan ölümüne şahit olan iki Samoalı aileyle hemen geçtiğimiz hafta yapılmış bir röportajı veriyoruz. Devlete tazminat davası açacağını öğrendiğimiz ailelerden ilki 7 yıl uğraştan sonra sahip oldukları bebeklerini 1. yaşında aşıyla kaybediyor, ikinci ailede de anne, ilk bebeğin hastanede ölümüne şahit olduktan sonra hemşireye aşıyı istemediğini belirtiyor, hemşire “o bebek hastaydı zaten, aşıdan değildi ölümü” diyerek anneyi ikna ediyor ve daha aşıyı vurur vurmaz nöbet geçirmeye başlayan bebek fenalaşarak ölüyor. Annenin sağ bacağı ve kolu ile sol gözüne üzüntüden felç iniyor.

Umarız bu küçücük adada yaşanan akıl almaz ihmalkarlıklar, arka planda dönen dolaplar ve işin ucunun vardığı nokta Türkiye için hakikaten de “ders olur” ve aynı tuzağa düşmez, sağlık özgürlüğüne karşı açılan savaşta evlatlarımızı ve kendimizi teknokrasinin ilan etmeye hazırlandığı medikal sıkıyönetimin zehirli oklarından (bkz mecburi aşılar) koruyabiliriz.

Aşılı Popülasyonlarda Başgösteren Salgınlar – Kızamık / Samoa – 1

Aşılı Popülasyonlarda Başgösteren Salgınlar – Kızamık / Samoa – 1

Beklenmeyen bir durum değil; vaksinolojinin en tepedeki isimleri aşıların taşıdığı primer ve sekonder başarısızlık özelliklerinden dolayı kısmi, yahut bütünüyle aşılanmış topluluklarda enfeksiyon hastalıklarının yeniden patlak vermeye başlayacağına ve toplumda hastalığa duyarlılığın (süseptibilite) çocuk nüfustan çıkıp tüm nüfusa yayılacağına dair matematik modellemeleri eşliğinde yayınlarını çıkaralı çok oldu.

Güncel konu kızamık olduğundan, buradan örneklendirelim.

Stanley Plotkin, vaksinolojinin hala hayatta olan en kıdemli/önemli ismi kabul ediliyor, Dr. Paul Offit’in hamisi ve hocası. 1973’te çıkardığı yayının başlığı “Kızamık Aşısının Korumada Başarısız Olduğu Durumlar”.

Kızamık aşısı devreye girdikten 10 yıl sonra, 1973’te Dr. Stanley Plotkin, aşılanmış çocukların yine de kızamığa yakalanabileceği, “ciltte ister tipik ister atipik döküntü (ekzantem) olsun, çocuk önceden aşılanmış diye bunun kızamık olmadığı hükmüne varılamayacağı” yönünde tıp camiasını uyarıyor. “Aşılananların %5 kadarı immün yanıt geliştirmemekte ve muhtemelen enfeksiyona duyarlı (açık) kalmaktadır” derken, bu durumu “primer aşı başarısızlığı” olarak adlandırıyor. Plotkin ayrıca, aşısı yapılmış çocukların daha sonra doğal (vahşi) kızamık virüsü ile karşılaştıklarında “hastalığı değişime uğramış (modifiye) şekilde geçirdikleri ve sekonder tipte antikor yanıtı verdikleri” yönünde kanıt bulunduğunu açıklıyor, buna da “sekonder aşı başarısızlığı” adını veriyor.

Bu vesileyle, ülkemizde 2000’lerin başında yapılan kızamık aşı kampanyaları sonrasında gelişen toplu SSPE vakalarının devletin ‘bilirkişi heyeti’nce aşılamayla ilgisinin bulunmadığı yönündeki kararını dayandırdığı gerekçelerin, görüldüğü üzere tıp ve aşı “bilmi” (vaksinoloji) literatürü ile açıkça çelişmekte olduğunu yeniden hatırlatalım.

1963‘te “tek dozla 1 senede kızamığı bitireceğiz” iddiası ile başlanan kızamık eradikasyon çalışmaları hüsran ardına hüsran yaşıyor ve CDC (DSÖ ile birlikte) eradikasyon için hedef olarak belirdiği 1973‘te yaşadığı hüsranın ardından “haydi aşılanma oranlarını %90’ın üzerine çekiyoruz, başka türlü bitmez herhalde(!) bu kızamık” diyerek meşhur “aşı yoksa okul da yok” uygulamasına geçiyor, bu arada MERCK firmasına kızamık-kabakulak-kızamıkçık virüslerini birleştirip (karma) aşı yapma yetkisi veriliyor ve 3 yıl sonra bir de bakılıyor, kızamık 10-19 yaş grubuna kaymış, adölesanlar salgın halde kızamık geçiriyor. Çiçeği ve Polio’yu çok daha ilkel yöntemlerle “eradike etmeyi bilecek” kadar “ileri” vaksinoloji “bilmi”, bir yılda hallederiz dediği kızamıkta gol bir türlü gelmeyince kale direklerini habire oynatmaya başlıyor, ne kadar önlem alsa, ne kadar zorlasa da kaş yapayım derken habire göz çıkardığıyla kalıyor ve bu defa çocuklukta selim geçen basit bir hastalığı alıp, komplikasyon riskinin çok daha yüksek seyrettiği ergenlik dönemine kendi eliyle çekmiş oluyor.

Kaynak: Current Status of Measles in the United States, 1973–1977

Baktılar bitmiyor, eradikasyon için bu defa hedef 1982 olarak ilan ediliyor, 1978 itibariyle CDC aşılanmış çocuk oranını %96 olarak açıklıyor ve bu oran yıllar içerisinde sadece artıyor, hiçbir zaman bu oranın altına düşmüyor. Buna rağmen, neredeyse %100’e yakın aşılı okul popülasyonlarında birkaç sene arayla kızamık vakaları hep başgösteriyor. Kızamık eradikasyon hedefi, ’82’de de kaçırılıyor.

Bunun sebebini ve isterseniz popülasyonun %100’ünü aşılayın kızamığın yine eradike edilemeyeceğini 1984 yılında Dr. Levy’nin yapmış olduğu çalışma ile ortaya koyuyor. Dr. Levy’nin o dönemdeki tespitleri bugün yaşanmaya başlayan tabloyla da örtüşmekte. Özetle Levy, “kısa vadede çatışma kazanılsa bile, uzun vadede savaşın tümden kaybedileceğini” söylüyor. Yetkililerden duyduğumuz “kızamık elimine edilmişti, her şey kontrol altındaydı, aşısızlar geldi işi bozdu, hasta olan hep bunlar” repliği gerçekleri yansıtmıyor. CDC ve Merck en başından beri bu “en başarılı aşımızdır dedikleri” kızamık aşısının bilmini tutturamamış, koydukları eradikasyon hedefine hiçbir zaman ulaşamamış, üstelik bugün, 50 yaş ve üzerindeki %99’u kızamığa bağışık nüfusun sağladığı toplum bağışıklığı da azaldıkça, anneden maternal antikor alamayan 12 ay altındaki bebekler ve 20 yaş ve üzerindekiler de dahil olmak üzere kızamık aşılı/aşısız bütün nüfus grupları enfeksiyona duyarlı hale getirilmiş bulunuyor. Ve bunun böyle olacağı da 36 sene öncesinden belliyken, olmayacak duaya amin denilerek toplum hem ‘zamansız’ geliştiği takdirde hasar bırakacak doğal enfeksiyonun, hem aşıya bağlı gelişen kızamık enfeksiyonlarının hem de aşının çoğu kronik sağlık sorunları olmak üzere yaratmakta olduğu türlü olumsuz etkilerin çaresiz kurbanı haline getiriliyor. Ve altını çizmek isteriz ki, aşı toplumun tamamına dahi uygulanıyor olsa, bu etkilerin er ya da geç ortaya çıkacağı, bunun aşı yaptırmayı tercih etmeyenlerle alakası olmadığı biliniyor.

[Son cümleyi sindirene kadar tekrar tekrar okuyunuz lütfen.]

1970 ve 80’lerde aşılamaya atfedilen “başarı”nın aslen hastalığa doğal (ömürlük) bağışıklığı olan yetişkin popülasyona ait olduğu ve aşı öncesi devirde doğmuş (1960 öncesi) kuşak yavaş yavaş hayatını yitirip sayıca azaldıkça, tarihte görülmemiş aşılanma oranlarına ulaşılmış ve hatta 1 dozdan şu an itibariyle 3 doza çıkarılmış olmasına rağmen aşının Çin gibi %99’a varan aşılanma oranlarına sahip ülkelerde büyük çaplı kızamık salgınlarını önleyememiş olması, Kanada, ABD gibi ülkelerde (ve kimse sorup kontrol etmediğinden bilinmiyor ama muhtemelen Türkiye’de de) 2014-15’lerde yeniden başlayan kızamık vakalarının oldukça kapsamlı bir kısmının aşılılar arasında görülmekte olması gibi gerçekler Dr. Levy’yi doğrulamakta.

KAYNAK: Aşılamayla Bitmeyecek Kızamık Sorunsalı

Üzerinde duracağımız bir diğer isim ise Amerikan Savunma Bakanlığı bünyesinde de çalışmış (ABD’de Milli Güvenlik Konseyi tarafından yürütülmekte olan ve ‘biyoterörizm’ aracı olacak kullanılabilecek mikroplara karşı aşı geliştirilmesini içeren programlar mevcuttur, bu programlar CIA gibi federal istihbarat teşkilatlarının da bilgisi ve gözetimi dahilinde yürütülür) bugün vaksinolojinin tartışmasız en önde gelen isimlerinden Dr. Gregory A. Poland. Elsevier yayın grubunun dergisi Vaccine‘in başeditörü Dr. Gregory A. Poland -sağ kolu olan meslekdaşı yeni bir aşı geliştirmekte olduğu için midir bilinmez- mevcut aşılar ve yürürlükteki bu programla kızamığın hiçbir zaman eradike edilemeyeceğini belirterek “daha iyi çalışan bir aşı” geliştirilmesi için çağrıda bulunmuştu.


Kaynak: The Re-Emergence of Measles in Developed Countries: Time to Develop the Next-Generation Measles Vaccines?

Kızamık eradikasyonu için kaçırılacağı baştan belli olan 2000 yılı hedefi de geride kaldıktan ve toplumların sahip olduğu doğal ve sağlıklı toplumsal bağışıklık parametreleri yerle bir edildikten sonra DSÖ devreye giriyor ve dünya genelinde kızamığı ortadan kaldırmak için hedefi 2020 olarak koyuyor. İşte bugünlerde yaşadığımız tüm bu kızamık terörünün sebebi bu ve Türkiye de DSÖ’nün hedefine koşmaya ant içmiş ülkeler arasında, madalya için yarışıyor.

Kızamık aşısıyla ilgili şu bilimsel gerçekler bu hikayeyle ilgili yürütülen dezenformasyon çalışmalarının perdesini aralamada bize yardımcı olacak:

Mayo Clnic Aşı Araştırmaları Grubu’ndan (Poland’ın ekibi):

  • “ABD ve diğer pekçok ülkece kullanılmakta olan kızamık aşısı her ne kadar güvenli ve etkiliyse de, paradoksal şekilde, kızamık kompanenti popülasyonda yeterli “sürü bağışıklığı” (toplumsal bağışıklık) sağlayamamaktadır.KAYNAK
  • Alınan iki MMR (KKK) dozuyla bile immün yanıt oluşturamayan (antikor üretemiyor yani vücut), yahut koruyucu düzeyde antikor ilk başta üretilmiş olsa da bu seviyeyi uzun vadeli olarak koruyamayan kişiler olmaktadır. İki doz aşı uygulanmışların %10 civarında bir kısmı “koruyucu düzeyde hümöral bağışıklık (antikor seviyesi) geliştirmemekte, geliştirdikleri kadarı da zamanla yitip gitmektedir, ki bu da enfeksiyon gelişimine kapı aralamaktadır.” KAYNAK
  • Herkesin aşılamaya verdiği yanıt farklı olup, aşıyla kimin ne şekilde bir bağışıklık yanıtı oluşturacağının (antikor üretip üretmeyeceği, ne kadar antikor üreteceği)nin kontrolü kişinin genlerinde yatmaktadır. Bilimadamları vücudun tam olarak ne tür bir mekanizmayla “immün yanıt oluşturduğunu”, yahut “konaktan konağa (aşıyı olan canlıdan canlıya) değişen genetik ve epigenetik faktörlerin, vurulan aşının oluşturacağı bağışıklık yanıtlarında ne tür bir değişim/etki yarattığını” veya “patojenlerin bağışıklık sistemiyle nasıl bir etkileşimde bulunduğunu” hala tam olarak bilmemektedir. KAYNAK
  • “Aşıyla oluşturulmuş korumada hücresel bağışıklığın önemi tam anlaşılamamıştır.” Zira, kanda ölçümlenebilir düzeyde antikora sahip dahi olmayan çocukların kızamıktan korunabildiği görülmekte, bu da “işin içinde hücresel bağışıklığın da rolü olduğu” görüşünü desteklemektedir. KAYNAK
  • Bilimadamları ne “kızamık virüsünün patogenezi” ne de aşıyla oluşturulmuş innate ve adaptif (hümoral) bağışıklık konusunda derin bilgiye sahiptir. Koruma olup olmadığını anlamak için “antikor seviyesi ölçme”nin ötesinde korelatlara ihtiyaç vardır. Aşılamaya kimin niye yanıt verdiği, kimin niye yanıt vermediği pek bilinmediği gibi, aşı reaksiyonlarının neden oluştuğu ve dahi bağışıklık sisteminin çalışmasını sağlayan bileşenleri arasındaki kompleks etkileşimlere dair bilinmeyenler çoktur. KAYNAK
  • Gen soyu, aşıya verilecek yanıtı belirleyen önemli faktörlerdendir. Yapılan bir kohort araştırmasında ABD nüfusunun %80’ine yakınını oluşturan beyaz ırk, Latin Amerikalılar ve diğer bazı etnik grupların, siyahi Amerikalılara göre MMR/KKK aşılamasına karşı verdikleri hümoral ve hücresel bağışıklık yanıtının çok daha düşük seyrettiği tespit edilmiştir. KAYNAK

Hindistan’daki Tıbbi Bilimler Akademisi’nde görevli mikrobiyologlardan:

  • “Kızamık virüsü (MeV) serolojik olarak monotipik olmasına rağmen, genotipleme yapıldığında (A’dan-H’ye) sekiz alt dalı (clade) olduğu görülmektedir. …Aşılanmış bireylerin kanı virüsün tüm altdallarına karşı nötralize edici etki gösteriyorsa da, etkinlik bakımından gruptan gruba farklar ortaya çıkmaktadır. Netice olarak, kızamık için geliştirilmiş bu aşının sağladığı koruyuculuğun genotipten genotipe değiştiği söylenebilir.” KAYNAK: Global eradication of measles: Are we poised?
  • “Mevcut aşı tam koruma garantisi vermemektedir ve sahip olduğu kısıtlar artık aşikardır. Yeni [kızamık] suşlar[ı]na bakıldığında aşıdaki suşlardan farklı epitoplara sahip oldukları görülmektedir. Aşılanmış bireyler arasında doğal (vahşi) kızamık virüsünün nötralizasyonunda farklılıklar olduğu bildirilmiştir.” KAYNAK

    Johns Hopkins Bloomberg Halk Sağlığı Fakültesi’nden bir virologdan:
  • “Kızamık virüsünün Edmonston suşunun [13 yaşındaki David Edmonston adlı kızamıklı çocuğun kanından izole ettikleri virüs tipi] orijinaline artık ulaşılamadığı, A genotipindeki kızamık virüslerinin de soyu tükenmiş olduğu için, atenüe (zayıflatılmış) aşı virüslerini, ilk başta elde edilmiş oldukları vahşi virüsle karşılaştırmak artık mümkün değildir. …aşı virüsü suşlarının gen sekansları şu an doğada dolaşımda olan vahşi virüs suşlarıyla karşılaştırıldıklarında, viral proteinlerin çoğunun farklı olduğu görülmektedir, kaldı ki bunların içinden herhangi biri atenüasyona neden olabilmektedir.” KAYNAK: Measles Vaccine, Viral Immunol. 2018 Mar 1; 31(2): 86–95. [Türkiye’de de kullanılmakta olan Merck’ün mevcut MMR2 aşısındaki kızamık suşudur Edmonston.]
  • Uzun zamandır kullanımda olmasına rağmen kızamık aşısının ne atenüasyon ne de koruyucu bağışıklık için belirleyicileri bilinmektedir, araştırılmasında fayda vardır. Formalinle (formaldahidle) öldürülmüş aşı ile yüksek titreli canlı aşının geçmişte yaşadıkları başarısızlıkların nedeni yalnızca kısmen anlaşılabilmiş olup ileride başka aşılar geliştirileceği zaman bunlardan ders alınmalıdır.” KAYNAK: Measles Vaccine, Viral Immunol. 2018 Mar 1; 31(2): 86–95.

    Daha 2019 Mayıs‘ında Avustralyalı bilimadamaları aşılanmış bireyler arasında sekonder aşı başarısızlığı olarak nitelenen ‘kızamık bağışıklığında meydana gelen sönme’den dolayı, bulaşıcılık potansiyeline sahip kliniği değişmiş kızamık hastalığının görüldüğünü söylüyor.
    KAYNAK: Emergence of Attenuated Measles Illness Among IgG-positive/IgM-negative Measles Cases: Victoria, Australia, 2008–2017

    Bu bulgu tabii 2019 Nisan‘ında Almanya, Berlin’den gelen bilimsel kanıtların da teyidi niteliğinde. Deniyor ki:

    “Kızamık vakaları artan aşılama oranlarına bağlı olarak 1980’lerden itibaren küresel ölçekte kademeli bir düşüş göstermişse de, Avrupa Birliği bölgesinde 2017’den bu yana, görülen tüm vakaların üçte birinden fazlası 20 yaşın üstündeki yetişkinlerde olmak üzere yeniden salgınlar görülmeye başlanmıştır.

    “Kızamığa karşı yaratılmış bağışıklığın kaybolması [waning immunity] sorununun etkisi ilerleyen yıllarda daha da belirginleşecek ve aşılı popülasyonun yaş aldıkça (ortada kızamığa doğru dürüst maruziyet imkanı da olmadığından) muhtemelen sorun daha da ağırlaşacaktır. Berlin’de kızamık geçirme yaşının ortalamasının son 15 yıldır yükselme eğiliminde olduğu ve bağışıklık sönmesi durumunun kapsamının daha da genişleyeceği notunun düşülmesi gerekir. Aşılanmış olguların viremisi daha düşük olup etrafa kızamık bulaştırdıkları nadiren görülse de, aşılananların yaşı ilerleyip titreler (kandaki antikor seviyeleri) daha da düştükçe bu gözlemin de yeniden değerlendirilmesi gerekecektir.”

    KAYNAK: Estimating age-specific vaccine effectiveness using data from a large measles outbreak in Berlin, Germany, 2014/15: evidence for waning immunity

Bu durumda, bütün bu veri ve bilgiler ışığında durup şu soruları sormamız gerekir:

  1. Aşılanmamış oldukları için kızamığı olması gerektiği gibi tüm belirtilerini eksprese ederek geçiren, bu yüzden de bakıldığında teşhisleri derhal koyulabilen ve hastalık bildirimi olarak kayıtlara geçirilen çocukların sayısı kaç, öte taraftan, aşılı ve kızamık enfeksiyonunu ‘asemptomatik’ (klinik olarak herhangi bir belirti vermeden) yahut çok hafif belirtilerle geçirdiği için enfekte olduğu dahi anlaşılamayan (teşhis almayan/bildirimi yapılmayan) çocuk ve yetişkinlerin sayısı kaçtır?

  2. Artık varlığından tamamen emin olduğumuz bu aşı bağışıklığındaki sönme durumu ve ortaya çıkmış yeni tip kızamık virüslerinin mevcudiyeti, bağışıklığı sönmüş gebe kadınlar ve bunların anneden pasif bağışıklık hücresi aktarımı da alamayacak yeni doğmuş bebeklerinin yaşamını acaba ne yönde etkileyecektir? Peki ya immünyetmezlikli olduğu için toplumda diğer herkesin zorla aşılanarak bunları kozalaması, korumaya alması gerektiği söylenenlerin hali ne olacaktır bu olmayan sürü bağışıklığı durumu ile?

    3. Yaratılan bu açmazın sorumlusu kimdir?

    Türkiye özelinde bu sorulara diğer bazılarının da eklenmesi gerekir:

    1. Aşılamaya verilecek immün yanıtın etnik farklılıklara ve hatta bireylerin genetik tablosuna göre değişiklik gösterdiği, aşılamanın bizzat atipik ve tipik kızamığa yol açabileceği ve enfekte kişilerin hastalığı etrafa bulaştırabileceği bilindiğine göre, toplu kızamık aşılamaları sonrası özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde kümelendiği görülen SSPE vakalarının bu bilimsel veriler ışığında değerlendirilmesi ve buna göre önlem alınması gerekmemekte midir?

    2. Doğal kızamık virüsü ile enfeksiyon 1 yaş altında gerçekleştiği takdirde, milyonda 1 de olsa beliren SSPE riski, Türkiye’de birtakım 3. dünya ülkelerindeki veya civar ülkelerdeki salgınlar bahane edilerek mutat şekilde 9 aylıktan itibaren bebeklere vurulan ve enfeksiyona yol açma kabiliyeti bulunan canlı virüs aşıları ile tıp eliyle yaratılmış olmuyor mu? Türkiye’nin sahip olduğu hayli etkin elektronik kayıt sistemi ile kaydedilmiş SSPE vakalarının kaçta kaçının aşılanmış vakalarda kaçta kaçının ise kızamığı doğal yoldan geçirmiş popülasyonda olduğu Sağlık Bakanlığı’nca neden açıklanmamaktadır? Genç anneleri ve 1 yaş altındaki bebeklerini korumasız bırakan yoğun aşılama programlarının mucitleri SSPE konusunda yaratılan bu açmazda neden sorumluluk üstlenmemektedir?

  3. Türkiye’de saptanan kızamık vakalarının PCR teknolojisi ile genotiplemesi yapılmakta mıdır? Bu yolla, oluşmuş kızamık vakalarının aşı tipi virüs mü yoksa doğal virüsle enfeksiyon sonucu mu gerçekleştiği, yaşanan “salgınlar”ın çıkış noktasının doğal kızamıkla enfekte bireyler mi yoksa aşılanma sonucu atipik kızamık geçiren çoğunluk mu olduğu anlaşılabilecekken Sağlık Bakanlığı’ndan bu ayrıntılara dair açıklama neden hiç yapılmamakta, sığ ve Nazi Almanyası’nı çağrıştıran yöntem ve söylemlerle “aşı-karşıtları” suçlanmakta ve mütemadiyen hedef gösterilmektedir?

  4. Türkiye’de kızamığa (aşı tipi kızamık yahut doğal kızamık) bağlı komplikasyon ve varsa ölümlerin istatistiği neden Sağlık Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmamakta, sadece “salgın var, çocuklar ölecek” şeklinde tıbben ve ahlaken yanlış bir propagandada bulunulmaktadır?

Bu soruların yanıtları gelene kadar anne-babaların sağduyulu davranıp bu son derece invazif, hakkında bilinmeyenler belli ki bilinenlerden çok daha fazla olan aşılama paradigması hakkında kendi bireysel araştırmalarını yapması ve evlatlarını körlemesine yapılan birtakım deneylerden sakınması gerekir.


Gelelim yaratılan Samoa Sorunsalı’na…

Güney yarımkürede, Güney Pasifik adalarında peşpeşe kızamık vakaları ortaya çıkıyor ve hepsinde değil, ancak aralarından Samoa’da ölümler yüksek seyrediyor.

Amerikan Samoası, toplam nüfus: 55.259

Nüfusun %91’i yerli, geri kalanı Asyalı ve beyaz ırk karışık. [Her ne tür bir deney yürütülecekse oldukça müsait bir coğrafya ve demografi aslında.]

15 yaş altı nüfus: 14.699
(genel nüfusun %25.2’si)

Kaynak

Son belirtilen ve ağırlıklı olarak çocuk nüfusta oldunu bildiğimiz “kızamık” ölümlerinin sayısı 63.

Demek ki bu salgında kızamıktan ölüm hızı Samoa için yaklaşık 1000’de 4.2.

Hiç merak ettik mi acaba Türkiye’de nedir kızamık morbidite/mortalite oranları aşı öncesi devir ve aşı sonrası devirde diye? Valla bizler de hala meraktayız, Sağlık Bakanlığı herhalde birgün “yerli ve milli” oranları resmi olarak kamuoyunun dikkatine sunar? Yalnız lütfen Amerika’dan veya 3. dünya ülkelerinden projeksiyon olmasın ve hesaplamalarda kullanılan ham veriler erişime açık olsun, biz de görelim yapılan o “tahmin”, pardon, “hesaplama”ları 🙂

Fakat bilgimiz olsun ve bir perspektif oluşsun diye en azından kayıt tutma alışkanlığı olan ülkelerden kızamık özelindeki şu verileri de koyalım biz buraya:

Efendim Amerikan makamlarının açıklamaları kızamığın şu an, aşı-öncesi devirden daha ölümcül seyrettiğini ortaya koyuyor. Belki nedenini merak edenlerimiz olur, devam edelim:

[Amerikan resmi bildirimlerini okumadan önce biliniz ki, verilenler kızamık vaka sayısıdır, vaka hızı/oranı değil, yani CDC hiçbir zaman kızamık aşısı devreye girmeden önceki onyılda ABD’de yaşanan müthiş nüfus patlamasını [2. dünya savaşı sonrası yaşanan Baby Boom] hesaba katmak istemiyor! Artı, tarihsel olarak kızamık daima 2-3 yıllık çevrimler halinde ortaya çıkıyor aşı öncesi devirde, CDC verdiği istatistiklerde bu bilgiye göre düzeltme de yapmıyor. Epidemiyoloji dersi veren hocalarımız bu konuyla belki ilgilenir?]

KAYNAK: A Broken Trust: Lessons from the Vaccine–Autism Wars
Researchers long ago rejected the theory that vaccines cause autism, yet many parents don’t believe them. Can scientists bridge the gap between evidence and doubt?

Meali: ABD’de aşı 1963 yılında devreye girmeden önce her sene 3-4 milyon kızamık vakası kaydediliyormuş.

Vay canına! Bugün dünyanın diğer ucunda 1 vaka var dendiğinde korkudan kalp krizinin eşiğine gelen milenyal kuşak mensubu ebeveynlerimiz bu noktada biraz mola almak isteyebilir belki? 🙂

Aşı yokken bu 3-4 milyon kızamık vakasından topu topu senede 450 kişilik can kaybı oluyormuş.

Bu da mı çok geldi gözümüze? Peki, o zaman bir de şöyle ifade edelim durumu…

2. Dünya Savaşı sonrası, Büyük Buhran denilen ekonomik krizden geçilmiş dönemde, ortada daha aşı yokken kızamıktan ölenlerin oranı %0.015, yani neredeyse 10 binde 1 imiş.

Amerikan pratiklerini Türkiye’de hayata geçirme konusunda fazlasıyla azimli Sağlık Bakanlığımız, ezbere devreye soktuğu aşıların yan etkilerinin incelendiği Amerikan IOM raporlarına eminiz(!) sahiptir, açar bakarlarsa orada da ABD’de aşı öncesi dönemde kızamıktan ölüm oranlarının 10 binde 1 olarak açıklandığını göreceklerdir? Hani bizde(!) bu oranlar kaçtı acaba “çalışma”sı yaparken yardımcı olsun diye haber verelim isteriz önden 🙂

57 yıldır “eradike edeceğiz, çünkü yapabiliyoruz” diye aşılayadurdukları popülasyonda peki şu anda kızamıktan ölüm oranlarını kaç olarak açıklıyor CDC? “Kızamık geçiren her 1000 kişiden 1 veya 2’si kaybediliyor”, deniyor!

Ya CDC (aşı satmak için) abartıyor [CDC’nin istatistik çarpıtma–hadi yalan söyleme demeyelim–alışkanlığı bilim çevrelerinde iyi bilinir], ya da cidden eskinin bu selim hastalığı bugün itinayla daha ölümcül hale getirilmiş durumda?!

1990 itibariyle (ABD’de) kitlesel aşılama programları yüzünden kızamıktan ölüm oranı, bildirimi yapılmış her 1.000 vakadan 3.2’ye yükselmiş gözüküyor. Büyük başarı hakikaten! KAYNAK

Ve yine CDC’ye göre 1999 – 2017 yılları arasındaki (18 yıllık) dönemde kızamıktan 12 ölüm vakası bildirimi alınıyor; bunların 2’si 1 yaş altındaki bebeklerde, 2’si 1-4 yaş arası çocuklarda, geri kalanı–yani vakaların üçte ikisi–ise 25 yaş ve üzerindeki yetişkinlerde görülüyor!

Yani aşılar sayesinde bir ilke imza atılarak, kızamık, en tehlikeli ve komplikasyona en açık dönem olan 1 yaş altına ve yetişkinliğe kaydırılmış oluyor. Yine… Büyük başarı!

Aynı dönemde bildirimi yapılmış 2393 kızamık vakası var, senelik ortalama 126 vaka eder, fakat reelde yıllar arasında büyük oynamalar var ve 2014 yılı 667 vaka ile tepe nokta oluyor. Baktığımızda, bildirimi yapılmış her 1000 vakada ölüm hızının 5’e yükselmiş olduğunu görüyoruz! Yani modern halk sağlığı çalışmalarının gözbebeği aşılama programları sayesinde hastalığa ait risk yükü insan eliyle, toplumun kızamıktan en çok zarar görecek kesiminin omuzlarına bindirilerek kar/zarar terazisinde denge zarardan tarafa kaydırılıyor.

Ve unutmayalım, bunun böyle olacağı 1980’lerden beri biliniyor! Fakat aşıların ve aşılama ile güdük bağışıklama oluşturma rüyasının başarısızlığı sürekli günah keçisi olarak aşılanmamış, sağlıklı bireyler şeytanlaştırılmak suretiyle yine aşı satışı olarak kara dönüştürülüyor. Ortada tek başarı var: Canım doğal toplumsal bağışıklık bu kendini bilmezlikle darmadağın edilerek “eradike edilmiş” oluyor. Ve kızamık artık serseri kurşun, kimi ne zaman nerede vuracağı belli değil.

Yetmez ama…Bir çalışma daha:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1349980/

Korumada başarısız olan aşılar sayesinde primer ve sekonderi geçtik, artık tersiyer (üçüncül) aşı başarısızlığından bahsediyoruz. Şöyle ki, aşı kaç kere vurulursa vurulsun hiçbir zaman serokonversiyon oluşmayacak (antikor üretmeyecek) bir kesim var (primer aşı başarısızlığı), serokonversiyon gösterecek (antikor üretecek) ama yine de karşılaştığında kızamığa yakalanacak bir kesim var (sekonder aşı başarısızlığı), ve bunlar bir de etraflarına hastalığı bulaştırıyorlar! Yukarıdaki ’89 yılına ait çalışma der ki: “Sekonder aşı başarsızlığı vakaları gözlemlenmektedir ve her ne kadar çoğunluk primer başarısızlığa bağlı vakalar olarak kaydedilse de, salgınlarda sekonder aşı başarısızlığına bağlı bulaş yüzünden de kızamık vakaları oluşmaktadır.”

Yani…
Aşılıların er yada geç yaşayacağı sekonder aşı başarısızlığı (“bağışıklık” sönmesi) yüzünden salgınlarda kızamık yayılıyormuş!

Çok ‘aşı-karşıtı’ bir yayın olmuş bu 🙂 Pharma’nın ajandasını yürütüp endüstrinin borazanlığını yapan “gazete”lerimiz ve duyduğunu tekrardan öteye gidemeyen entellektüelite yetmezliğinden mustarip “doktor”larımızın kamyon arkası yazılar şeklinde attıkları sloganlarla yaptıkları ‘aşı-karşıtı-karşıtlığı’na hiç yakışmayan yayınlar bunlar.

Bitmedi…

Bir de doğrudan, olduğu aşıdan kızamık kapanlar var! 🙂
Ve fakat CDC (kızamık öcüsüyle yürüttükleri dezenformasyon çalışmalarıyla bu başarısızlıktan kırılan ve prospektüslerin şahit olduğu gibi son derece de tehlikeli olan aşıları kanunen mecburi hale getirilmesini sağlayacak yasalar her yerde geçene kadar!) bu vakalara ait verileri kamuoyuyla paylaşmayı reddediyor. İnsan düşünüyor, sen kalk, tıbbın 1 numaralı icadının(!) başarılarıyla göğsünü gere gere övünme şansını böyle kendi elinle tep? 🙂

“2015’te ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Disneyland’da ortaya çıkan kızamık şüpheli olguların büyük bölümünün kısa süre önce aşılanmış bireylerde olduğu saptanmıştır. 2015’te ABD’deki salgında kızamık geçiren 194 kişiden alınan örneklerde yapılan virüs gen sekanslamasında, 73’ünün aşı tipi virüse ait gen sekansları olduğu tespit edilmiştir. (YAYIMLANMAMIŞ VERİLER)”

https://jcm.asm.org/content/jcm/55/3/735.full.pdf

Bu durumda yeniden soralım:

Ey Sağlık Bakanlığı yetkilileri, aşıcılar ve anne-babalar. Samoa’da, Kongo’da salgın var diye 9, 10 ve 11 aylık bebeklere tekli kızamık, üzerine 12. ayda bir de üç ayrı canlı virüsüyle, enfeksiyon kabiliyetine sahip olduğu ispatlı MMR / KKK aşılarını peşpeşe vurup, 1 yaş altında bebeklerin beyni tutmuş kronik kızamık enfeksiyonu diyebileceğimiz SSPE ve onun patogenezi aynı, lakin hemen öldürmeyen versiyonu Otizm geliştirme risklerini BİLEREK 2 katına çıkartmak istediğinize emin misiniz?

Pekala… Belki birileri bizde de bu aşı kampanyasını fırsat bilip kızamık virüsü genotiplemesi, aşılılarda ve aşısızlarda daha sonra gelişmiş SSPE ve Otizm vakalarının kıyaslamasını, ‘efendim ama biz elimine etmiştik (sıfırlamıştık) de hortladı şimdi’ dedikleri kızamık insidansı aşıdan evvelki dönemle mukayese kabul etmeyecek denli düşük olmasına rağmen SSPE’nin neden hala görülmekte olduğunu ortaya çıkaracak araştırmaları yapar. Sürekli ‘neden aşı yaptırmıyorsunuz?’ çalışmaları/soruşturmaları yapan halk sağlığı bölümü talebeleri belki devletin merkezi sistemle yürüttüğü elektronik kayıt sistemlerini inceleyerek, madem elde 23 binlik aşısız nüfus var halihazırda, geriye ve ileriye dönük kıyaslama araştırmaları yapmak isterler? Söz veriyoruz, bir daha “ama niye aşı yaptırmak istemiyorsunuz?” sorusunun cevabını aramak zorunda kalmayacaklar. Biz de Amerika’dan İngiltere’den istatistik vermek zorunda kalmayacağız 😉

Sürdürdüğü aşılama programıyla 60 yılda bugünün Samoa, Kongo, Tonga Krallığı gibi 3. dünya ülkelerinde görülmekte olan kızamığa bağlı ölüm oranlarını yakalama başarısını(!) gösteren Amerika’yı bırakıp tekrar Samoa’ya geri dönelim biz. Zira, ortada bir salgın var, ama salgının oluştuğu ortam ve koşullar nedir, gazetelerin cayır cayır yanan manşetlerinden bu bilgileri öğrenemediğimiz için kendimiz araştırıyoruz:

Amerika yönetimi altındaki Samoa yerlileri
https://www.who.int/chp/chronic_disease_report/samoa.pdf…

DSÖ’nün ‘Gerçeklerle Yüzleşmek’ başlıklı, Samoa’daki kronik hastalık yükünü ortaya koyduğu rapora göre 2015 yılına ait veriler, Samoalı kadınların %91‘inin fazla kilolu olduğunu gösteriyor.

2013 tarihli bir başka araştırmaya göre Samoa’ya ait diğer bazı “sağlık” istatistikleri:

  • Başı çeken ölüm nedenleri sırasıyla kalp hastalığı, diyabet, kanser, inme.
  • Amerikan Samoası, dünyanın diyabet şampiyonu ünvanına sahip
  • Yetişkin nüfusun %93‘ü fazla kilolu yahut obez, %47’sinin de (neredeyse yarısı ve bunlar eski istatistikler!) diyabetli.
  • 25-64 yaş grubu yetişkinlerin (doğurganlık çağındaki kadınlar dahil) %39.4’ü sigara içiyor, %29.9’u hergün sigara içiyor. Yani ada halkı arasında her 3 kişiden biri sigara kullanıyor.
  • Liseli gençlerin %16.8’i ilk sigaralarını 13 yaşından önce içmiş, %9.1’i düzenli sigara içicisi.
  • İlköğretim öğrencilerinin %55‘i fazla kilolu veya obez.
Anaokuldan itibaren sınıf sınıf çocuklarda aşırı kilolu olanların oranını gösteren tablo. Ortaokula gelindiğinde çocukların %71.3’ünün fazla kiloya sahip olduğu belli oluyor.
  • 1999 verilerine göre Samoa halkının %61’i yoksul; 65 yaş ve üstü nüfusun neredeyse yarısı (%47.9’u) yoksulken, 0-17 yaşları aradındaki çocuk nüfusun %66.5‘i yoksuluk içinde yaşıyor. Ailelerin %58.3‘ü yoksulluk sınırının altında yaşarken, 18 yaş altında çocuğu olan ailelerin %62.2‘si, 5 yaşından küçük çocuğa sahip ailelerin de %67.3’ü yine yoksulluk sınırının altında yaşamakta.
  • Ne kronik hastalıklar ne de diğer sağlık kalemleri için Samoa yönetiminin belirli bir hareket planı veya projesinin de olmadığı söylenmiş.
Beyaz Adam medeniyet getirmeden öncekiSamoa yerlisi
Samoa’nın “Amerikan”laşmış hali

Bilemiyoruz ama, birileri DSÖ’nün 2020’de ‘kızamığı eradike etme’ planını paravan ederek tüm dünyada bütün aşıları herkes (çocuklar ve yetişkinler) için zorunlu hale getirme planları yapıyor olsa (buyrunuz, komplo teoriniz!), bu pasifik okyanusunun ortasında, kıta karasına bağlantısı inanılmaz zor (ABD’nin iç bölgelerinden 17 saatte uçuyorsunuz adaya), insanlarının halihazırda sağlıksız ve fakir olduğu, en popüler yiyeceklerin Amerikan ekmeği ve Çin makarnası olduğu, papaya, mango, muz, hindistancevizi yetişip kayalık yapısından ötürü fazla bir tarım pratiğinin bulunmadığı, 2020’ye girilecekken hala dizanteriden ölümlerin yaşandığı, tuvaletlerin evlerin dışında kazılmış kulübeciklerden ibaret olduğu, iklimi sıcak ve nemli, geleneksel evlerin duvarlarının bile olmadığı, hala elektiriği olmayan evlerin bulunduğu, devletin bir salgın durumunda fazla sayıda aşıyı/ilacı muhafaza edecek yeterli buzdolaplarının bile olmadığı, salgın olsa(!) bulaşın bu ortamda pek rahat gerçekleşip üstelik kimsenin bir yere de kaçamayacağı(!), sağlık bakanlığının pek ehil olmadığı da kibar şekilde çalışmalarda belirtilmiş, popülasyonu oldukça homojen tam da böyle bir alanda salgın patlatıp, sonra gelecek ölümleri ellerini ovuşturarak saymaya başlasalar fazla şaşırmazdık.

Kızamık özelinde ise malum, aşımızın karnesi belli (öldürmediğini sakat bırakıyor, önlemeye çalıştığı hastalığı yarattığı oluyor), hastalığın hangi elverişsiz koşullarda can alacağı zaten belli, hele bir de kolaylıkla etkilenecek zayıf bir yönetim, beceriksiz ve yanlış ve usulsüz uygulamalardan sabıkası da olan bir sağlık personeli de varsa bu iş tamamdır. Gelsin ölümler, patlasın manşetler.

Elverişsiz koşullar demişken, “açlıktan ölmüyorsanız kızamıktan ölmezsiniz” demiştik ve fakat ne yazık ki Samoa’lı çocuklarda malnutrisyon sebepli ölümler de yaşanıyormuş.

  • Samoa 2013’te yeterli protein alamamaktan ötürü gelişmiş 72 hastane yatışlı ağır malnutrisyon vakası görüyor ve bu çocukların ikisi maalesef zafiyetten hayatını kaybediyor.
  • 2014’te toplu ishal vakaları görülüyor ve dört çocuk hayatını kaybederken 19 da hastane yatışı oluyor. Devlet, formül süt yerine Devondale sütü kullanılmış olmasını ve genel anlamda sağlıksız beslenme koşullarının neden olduğunu söylüyor bu ishal vakalarına.
  • Anneler arasında emzirme pratiğinin de fazla yaygın olmadığını görüyoruz Samoa’da ve bu durum da gözlemlenen malnutrisyon oranlarının ana nedenlerinden olarak verilmiş. Bir şehirde yapılan araştırmada, formül sütle beslenen bebeklerin %17’sinin, emzirilen bebeklerin de %5’inin malnutrisyonlu olduğu saptanmış.
  • Samoa’daki malnutrisyon sorunu “şok edici” olarak nitelenirken, bu durum son birkaç onyıldır yaşanan “şehirleşme”nin etkisi olarak betimlenmiş.

    KAYNAK

    Birleşmiş Milletler’in bir raporuna göre de, 2019 Ekim ve Kasım aylarında kızamık vakalarının başgösterdiği Fiji, Samoa gibi Pasifik adalarında özellikle A vitamini, demir ve iyot eksikliğinin yaygın olduğu, bunun da çocuklukta hastalık ve can kaybı oluşumu ile güçlü ilişkisi olduğu belirtilmiş.

    DSÖ biliyor dünyanın neresinde ne açık var, kim neden hasta düşmeye yatkın tabii. Bu adalarda gözde öcümüz kızamık enfeksiyonuna bağlı komplikasyon gelişimi için gerekli tüm koşullar mevcut, biliniyor.
http://www.fao.org/3/a-i5973e.pdf

Ve biz ne biliyorduk; doktorların kızamığı nasıl tedavi edeceklerini bilmediklerini, bu yüzden gereksiz yere can kayıplarının yaşanabildiğini, oysa gayet etkin ve güvenli A vitamini terapisinin bizzat DSÖ tarafından kızamık tedavisi için önerilmekte olduğunu, hatta bu seneki salgınlarda adalara aşı yanında DSÖ’nün A vitamini desteği de göndermiş olduğunu.

https://www.who.int/elena/titles/bbc/vitamina_pneumonia_children/en/

Karaciğer bu hastalıkta hayati önemde, A, D, E ve K vitaminlerinin depo organı ve bırakın A, D ve C vitamini desteği vermeyi doktorlarımız tutup ateş düşürücüler ile doğrudan karaciğeri vurduklarından iyileşecek hastalık komplikasyona ve hatta ölüme gidebiliyor.

Geçtiğimiz aylarda ilköğretim öğrencilerine uygulanan kızamık aşılaması sırasında ailelere, herhangi bir salgın durumunda çocuklarının kızamığa yakalanma ihtimalini azaltacak, enfeksiyonu kapsalar dahi hastalığın şiddetini büyük oranda azaltacak güvenilir ve yüzyıllardır bu iş için kullanılan (hatta 1900’lerin başlarında bizzat doktor ve hemşireler tarafından çocuklara uygulandığı bilinen) A ve D vitamini içeren yağları tavsiye etmiştik. Küçük çocuğu olan her ailenin elinin altında bulunması gereken bu yağların tanıtım görsellerini buraya bırakıp, bir sonraki bölümde Samoa’daki yaşananların kronolojisine ve medyanın size elbette aktarmadığı tüm detaylara eğilelim.

Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık Aşısının Klinik Deneylerde Tespit Edilen “Yan Etkileri”

Aşağıdaki bilgiler M-M-R® II marka canlı Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak aşısının orijinal ürün bilgisinden alınmıştır.

Aşıyı uygulayacak hekim veya sağlık görevlisinin her aşıdan önce oturup sizinle birlikte üzerinden geçmesi gereken, aşı ürün bilgisi dediğimiz doküman şu:

kkk insert

Bu dokümanda genel olarak aşı yapımında kulanılan maddeler ve bunların miktarları, aşıya kontraendikasyon oluşturacak durumlar, aşının kaç kişi üzerinde ne tür deneylerde denenmiş olduğu, yan etki için kaç gün izlem yapıldığı, bu izlemin telefonda soru mu yoksa hastanede gözlem şeklinde mi yapılmış olduğu, klinik deneylerde karşılaşılan yan etkiler ve aşı genel popülasyona uygulanmaya başlandıktan sonra ortaya çıkan yan etkiler, aşının toksikolojik çalışmalarının yürütülmüş olup olmadığı, kanser yapıcı etkisinin araştırılıp araştırılmamış olduğu gibi bilgiler yer alır.

Kanunen hastanın “aydınlatılmış rıza” hakkı çerçevesinde bu açtığınızda yarı bele kadar uzanan bilgileri doktor veya hemşireden almış ve aşıyı olup olmama kararını buna göre vermiş olması gerekmektedir.

Bu belgeyi ve burada geçen bilgileri size göstermeden “bilgilendirme” yapan sağlık çalışanları görevlerini yerine getirmiyor, siz de aydınlatılmış rıza hakkınızdan mahrum bırakılıyorsunuz demektir.

Unutmayınız, hekim veya sağlık personelinin sizlere aşı ile ilgili verirken amacı sizi bilgilendirmek olmalı, ikna etmek değil.

Tıp hukuku gereği hekimin size karşı olan yükümlülüklerini, bunları yerine getirmediği takdirde doğacak hukuki sorumlulukları yeniden hatırlamak için lütfen buradaki aydınlatılmış onam ilkesinin açıklandığı yazımıza göz atınız.


Tüm Vücutta Yarattığı Etkiler
:

Panikülit – Özellikle karın duvarındaki derialtı yağ dokusunun iltihabı

panniculitis (1)

Panikülit

Atipik Kızamık [Sadece aşılılarda görülen Atipik Kızamıkla ilgili geniş bilgi için buraya ve buraya bakınız.

Atypical-Measles

Atipik kızamık döküntüsü

Senkop – Beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık
Bağ ağrısı
Baş dönmesi, sersemlik
Malez – Keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi
İritabilite – Vücudun veya organın uyartıya aşırı tepki gösterişi ile belirgin durum; uyartıya aşırı duyarlılık hali

Kardiyovasküler Sistem:

Vaskülit – Damar iltihabı; kan veya lenf damarı iltihabı

vaskülit-2

Vaskülit

Sindirim Sistemi:

Pankreatit – Pankreas iltihabı

panreas (1)

Pankreas iltihabı

İshal
Kusma
Parotit – Kabakulak virüsünün sebep olduğu, kulakaltı tükürük bezi (parotis)’nin iltihaplanarak şişmesi ve ateşle belirgin, bazı vakalarda menengoensefalit [Beyin ve beyin zarlarının beraber iltihabı], erkekte orşit [Testis iltihabı], kadında ooforit [yumurtalık iltihabı] gibi komplikasyonlara yol açan iltihabi hastalık

parotit (1)

Parotit bezi iltihabı

Mide bulantısı

Endokrin Sistem:

Tip 2 Diyabet – Şeker hastalığı

Hemik [Kan] ve Lenfatik Sistem:

Trombositopeni – Kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı

trombocitopenia-en-infante1

Trombositopeni

Purpura – Kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşi ’1er ya da ekimoz’lar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu

purpura-300x220

Purpura

Lenfadenopati – Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık; lenf düğümü veya lenf düğümlerinin -herhangi bir sebeple- şişmesi ile belirgin durumu

lenfanonit-300x221

Lenfadenopati

Lökositoz – Kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı

Bağışıklık Sistemi:

Anafilaksi – Önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen (ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.)‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık yanıtı
Anaflaktoid [anafilaksiye benzeyen] reaksiyonlar
Anjiyonörotik ödem – Allerjik etkenlere bağlı olarak deri ve mukozalarda aniden gelişen, fakat bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, sınırlan belirli ödematöz alanlar oluşmasıyla belirgin ödem; anjiyoödem; Quincke ödemi

angioedema1336664143934

Anjiyoödem

Periferal Ödem
Yüz Ödemi
Kişide geçmiş alerji (bronşiyal astım) öyküsü olsun olmasın görülen Bronşiyal Spazm

Kas ve İskelet Sistemi:

Artrit – Eklem iltihabı

151f52a25d06066cdc39afd8fb80325f

Çocuklarda görülen artrit

Artralji – Eklem ağrısı
Miyalji – Kas ağrısı
Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali

Sinir Sistemi:

Ensefalit – Beyin iltihabı; beynin akut enflamasyonu. Beynin virüsler tarafından enfeksiyonu anlamına gelir. Ensefalitlerin en sık bulgusu ateş ile birlikte olan başağrısı, bulantı, kusma, konfüzyon (yer, zaman, kişi bilgisinde karıştırmalar)’dur. Hastalık ilerledikçe nörolojik kayıplar, epilepsi nöbetleri ve felçler ortaya çıkabilir.
Ensefalopati – Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklar olarak bilinmektedir. Akut veya kronik karaciğer hastalıkları sonucu oluşan, motor ve mental bozuklukların görüldüğü nöro pisikiyatrik bir sendromdur. Zayıf koordinasyon, kas seğirmesi, titreme, veya nöbet gibi belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda hasta komaya bile girebilir.
Measles inclusion body encephalitis (MIBE) – Kızamık inklüzyon cisimciği ensefaliti
Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) – Kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık veya kızamık benzeri bir virüsün sebep olduğu az rastlanan, ölümcül bir nörolojik hastalıktır. Hastalık yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Hastalığın sebep olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda, beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerlemeli beyin işlevi kaybı görülür.

Bu hastalık, nadir olarak, genelde bir milyon çocukta bir vaka olarak görülmesine karşın, son 40 yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. [Neden acaba??!!] Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir.
Guillain-Barré Sendromu (GBS) – Akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit.
Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM) – Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit, yani beyin ve omuriliğin birarada iltihabı.
Transvers Miyelit – Omurilikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk. TM, hem yetişkin hem de çocukları etkileyen bir felç durumudur. Çok nadirdir ve hasta belirtileri göstermeye başladıktan 24 saat sonra hastalık son safhaya gelecek şekilde hızlı yayılır. İlk belirtisi bacaklarda ve nadiren kollarda uyuşma-karıncalanma şeklindedir. Bu hissizlik zamanla vücuda yayılır. Omurilik etkilendiği için, dokunma gibi duyularda ve bazı kaslarda işlevsizlik gözlenir. Mesane ve bağırsak kontrolü kaybedilir.
TM genellikle viral veya bakteriyel bir hastalığın sonucudur ya da bağışıklık sisteminin omuriliğe saldırması (Otoimmün) sonucu oluşur.
Febril konvülsiyon/Ateşli Havale – Genellikle bebeklerde yüksek ateş esnasında görülen konvülsiyon. Şuur kaybı, katılaşma, istem dışı kasılmalara neden olur.
Afebril Konvülsiyon (ateşsiz havale) veya nöbetler – Kandaki şeker veya kalsiyum düşmesi gibi biyolojik nedenleri olabileceği gibi beyinde bir zedelenme olanağı da muhtemeldir. Hiçbir neden bulunmamışsa, bu havaleler sara hastalığı olarak kabul edilir. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma [basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize [kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
Ataksi – Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi hali; vücut hareketlerinde uyumsuzluk

dwe00211g18

Denge sağlamak için ataksili çocuk bacakları iki yana açık ve öne eğilmiş şekilde yürür. Adımları düzensizdir; hareketleri çalkantılı denizdeki bir teknede yürümeye çalışıyormuş veya sarhoşmuş izlenimi verir.

Polinevrit – Birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı
Polinöropati – Birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi
Okülomotor palsiler/sinir paralizileri – Göz sinirlerini tutan felç

Nerve_Palsy_and_Paresis1

Viral enfeksiyon sonrası göz siniri felç olan çocuk

Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali
Aseptik Menenjit – Amerikan Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne KKK aşılaması sonrası aseptik menenjit bildirimleri geliyor. Daha önceki yıllarda kullanılan Urabe tipi kabakulak virüsünün aseptik menenjite yol açtığı kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bu aşıda kullanılan Jeryl Lynn™ tipi kabakulak aşısının aseptik menenjite yol açtığına dair henüz kanıt bulunamadığından bunu yok sayıyorlar.

Solunum Sistemi:

Akciğer iltihabı/Zatürre/Pnömoni
Boğaz ağrısı
Öksürük
Rinit – burun mukozasının iltihabı

Cilt:

Stevens-Johnson Sendromu – Cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur

steven

Stevens-Johnson Sendromu

Mültiform eritem – deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum

29218tn

Multiform Eritem

Ürtiker – Allerjik, psikojenik ya da fiziksel nedenlere bağlı olarak deride kaşıntılı, geçici kabarcıklar oluşması ile belirgin durum; kurdeşen

images

Yüzde çıkan ürtiker

Raş/Döküntü – Deri üzerinde oluşan pembe ya da kırmızımtrak küçük kabartılar

raş

KKK aşısı sonrası ortaya çıkan döküntü

Kızamık Benzeri Raş/Döküntü
Pruritus – kaşıntı

Duyu organları – Kulak:

Sinir harabiyetine bağlı Sağırlık
Otit Medya – Kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı

Duyu Organları – Göz:

Retinit – Retina iltihabı
Optik Nörit – Görme sinirin iltihaplanması, rahatsızlanan gözde aniden kısmi körlüğe neden olur. Virütik enfeksiyon, bir otoimmün süreci (vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırması) ya da çok yönlü gözakı iltihaplanması sonucu meydana gelebilir. En sık neden multipl skleroz hastalığıdır. MS hastalarının %50 den fazlasında optik nörit gelişir. %20-30 hastada da optik nörit MS’in ilk bulgusu olarak görülür.
Optik nöritin bazı diğer nedenleri; enfeksiyonlar (örneğin; Sifiliz, Lyme hastalığı, zona), otoimmün bozuklukları (Örn. lupus), inflamatuvar barsak hastalığı, ilaca bağlı (örneğin kloramfenikol, Etambutol) vaskülitler ve diyabet.
Papillit – Görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı
Retrobulber optik nörit – Görme siniri (nervus opticus)’nin göz küresi arkasındaki bölümünün iltihabı
Konjunktivit – Göz yangısı, gözün beyazı kaplayan şeffaf zarlar ile göz kapaklarının iç çeperlerinin kızarması ve iltihaplanmasıdır. Göz yangısına genellikle bir virüs veya bakteriyel enfeksiyon sebep olur; bununla birlikte alerjiler, toksik maddeler ve diğer hastalıklar da bir rol oynayabilir.

Ürogenital Sistem:

Epididimit – Epididim iltihabı. Epididim testislerin arkasında yoğun bir şekilde dolanmış durumdaki ince mikroskobik tüplerden oluşmuş, testisin hemen arkasında testis boyunca uzanmış bir eklenti organıdır. Sperm epididim boyunca ilerlerken olgunlaşır ve kendi kendine hareket edebilme yetisi kazanır.
Epididimin enfeksiyonuna “epididimit”, testisin enfeksiyonuna “orşit” adı verilir. Bu iki organın enfeksiyonu uygun antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilir, fakat kısırlık gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı erken tanı ve tedavisi gereken enfeksiyonlardır.
Orşit – testis iltihabı

Diğer yan etkiler:

Ölüm

 

Aşılamayla Bitmeyecek Kızamık Sorunsalı

Aşılamayla Bitmeyecek Kızamık Sorunsalı

Açılışı şahsi favorimle yapmak istiyorum:

1. İki tam aşılı doktor kızamık geçiriyor (2009)
2009’daki bir kızamık salgınında ikisi de ikişer doz KKK aşısı almış iki hekim kızamığa yakalanıyor. Kızamıklı hastalara bakarken enfekte oldukları düşünülüyor 🙂

Skor tabelası: Kızamık 2 – Aşılı doktorlar 0.

http://jid.oxfordjournals.org/content/204/suppl_1/S559.full.pdf+html

Tesadüf bu ya, 2013’te Türkiye’deki salgında da bir hekimimiz kızamık kapmıştı. En azından artık bir daha kapmayacağını bilmenin iç huzurunu taşıyordur.

2. Kanada, Quebec’te %99 aşı kapsayıcılığına rağmen büyük kızamık salgını (1989).

1989’da Quebec’te 1.363 kişinin hastalandığı salgında yetkililer tabii ki “hayat kurtaran”, “ömür boyu koruyan” aşılarını suçlayacak değiller ya, işte herkes aşılanmadı da “yetersiz aşı kapsayıcılığı”ndan oldu demeye getiriyorlar.

Oysa yapılan araştırmada, kızamıklı kişiler arasında aşılanma oranının en az %84.5 olduğu ortaya çıkıyor. Tüm popülasyondaki aşı kapsayıcılığı oranı ise %99. Sürünün haydi haydi bağışık olması lazım ama?

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1884314

3. Uygun hastalık kontrol önlemleri mevcut olmasına rağmen başgösteren kızamık salgını (1985)

1985’te Montana’daki Blackgfeet rezervasyonunda 118 kızamık vakası görülüyor, %82’si aşılı. Bunların 23’ü Browning’deki okullarda görülüyor, ki burada da öğrencilerin %98.7‘si aşılı.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?term=3618578

4. Tam aşılı lise popülasyonunda kızamık salgını (1985)
Texas’ta, canlı virüs aşısı olma oranı %99’un üzerinde olduğu halde bir lisede kızamık salgını başgösteriyor. Durumu inceleyen sağlık yetkililerinin vardığı sonuç şu: “öğrencilerin %99’undan fazlası aşılanmış ve %95’ininden fazlası bağışık durumdaki liselerde kızamık salgını yaşanabilmektedir.”

Okuldaki aşılılık oranı: %99.

http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJM198703263161303

5. New Mexico’daki aşılı bir okul çağı popülasyonunda kızamık salgını (1984)
Yine aynı hikaye ..

1984’te New Mexico, Hobbs’ta 76 kızamık vakası görülüyor. Bunlardan 47’si (%62) öğrenci. Okulun bildirimi salgından önce öğrencilerinin %98‘inin aşılı olduğu yönünde.

http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00000476.htm
Şimdi Dr. Viera Scheibner’ın BMJ dergisinde yayımlanmış yorumundan [http://www.bmj.com/content/346/bmj.f245/rr/626008] örneklere bakalım:
6. Conrad et al. (1971) Amerika’da son 4 sene boyunca kızamığın dinamiklerini incelemiş ve sonuç olarak kızamığın artmakta olduğunu ve “şayet herhangi bir noktada eradikasyon mümkünse dahi bunun epey uzak bir gelecekte mümkün olabileceğini” [“eradication, if possible, now seems far in the future”.] söylemiş. Kehaneti bundan bir 40 yıl sonrası için halen geçerliliğini koruyor!

7. Barratta et al. (1970). Measles (rubeola) in previously vaccinated children. Pediatrics; 46 (3): 397-402)

Florida’da 1968 Aralık ayından Şubat ayına kadar başgösteren bir kızamık salgınında, aşılı ve aşısız çocuklar arasında kızamık insidansı bakımından fark bulamamış.

8. Linneman et al. (1973. J Pediatrics; 82: 798-801) yeniden aşılanan çocuklarda kızamık aşısının uygun immünolojik yanıt oluşturmadığını göstermiş.

9. Robertson et al. (1992. Public Health Reports; 197(1): 24-31) 1985 ve 1986 yıllarında Amerika’da aşılı okul çağı çocukları arasında 152 kızamık salgının başgösterdiğini, her 2-3 yılda bir, aşı kapsayıcılık oranlarından bağımsız olarak kızamıkta artışlar yaşandığını söylemiş.

Aşının hastalık önlemedeki bu bariz başarısızlığına rağmen 1978 Ekim’inde Sağlık Bakanı çıkıp “1 Ekim 1982 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde kızamığın kökünü kazıyacak bir kampanya başlatıyoruz” demiş.

Bu hiç de gerçekçi olmayan plan tutmamış, 1982’den itibaren ABD’de, aralarında kızamık aşılaması tam popülasyonlar da olmak üzere peşpeşe büyük ve uzun süreli kızamık salgınları başgöstermiş. Bunun için kalkıp önce 1963’ten 1967’ye kadar yüzbinlerce çocuğa vurdukları “korumada başarısız, formalinle inaktive edilmiş (“öldürülmüş”) kızamık aşısı”nı suçlamışlar.

Oysa küçük ve büyük çaplı kızamık salgınları bu ilk aşının yerine 2 doz “canlı” virüs aşısı vurulmaya başlanmasına ve aşılama yaşı değiştirilmesine rağmen devam etmiş.

10. Black et al. (1984. Bull WHO; 62 (92): 315-319) demiş ki, tekrar aşılanmış çocuklarda antikor titreleri birkaç ay sonra çok düşük seviyelere düşebiliyor ve bu çocuklar çok daha hafif seyirli olsa da hala klinik olarak tespit edilebilir düzeyde kızamık geçirebiliyor. Sonuç olarak, bu çocukların immünolojik olarak sensitize edilmiş olduklarını, ancak bağışıklanmamış olduklarını söylüyorlar.

Burası önemli. Çünkü bu yazarlar, kızamığı çok daha hafif seyirli geçirmiş olmanın öyle faydalı bir şey olmadığını göremiyorlar. Zira, Ronne’nin (1985) Lancet (5 January: 1-5) makalesinde şu tespit var: “Çocuklukta döküntüsüz kızamık enfeksiyonu geçirmek, yetişkinlikte hastalanmayla ilşkilidir.” [“Measles virus infection without rash in childhood is related to disease in adult life”]

Dr. Scheibner şu açıklamayı yapıyor: Bugüne kadar (2013), kızamık enfeksiyonu yüksek aşılanma oranlarına sahip ülkelerde tüm doz aşılarını olmuş popülasyonlarda görülmeye devam ediyor: Sahraaltı Afrika’da 90.000 vaka, Çin’de giderek artan kızamık insidansı, Avrupa çapında bildirilen 6.500 kızamık olgusu ve ABD’de 2011 yılında kızamık insidansında 4 katlık artıştan bahsediyoruz.

11. MMWR (2009’da) Amerikan Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC)’nin hekimleri, ABD’de ortaya çıkan kızamık vakarı dolayısıyla kızamık aşılamasına ehemmiyet vermeleri konusunda hatırlatmada bulunduğu yazıyor. 1 Ocak ve 5 Nisan 2008 arasında 64 kızamık vakası kaydediliyor.

Voice of America, 9 Temmuz 2010’da “Afrika’da başgösteren kızamık salgınları kazanımları tehdit ediyor” diyor. “…2009 Haziran ayından bu yana Sahralatı Afrika’da 90,000’e yakın kızamık vakası görüldü, 1400 de ölüm yaşandı” diye ekliyor.

12. Shi et al. (2011), Çin’deki kızamık insidansını ve yakın zamanın H1 genotipi kızamık suşlarının filogenetik incelemesini sunuyor ve Çin’de son onyılda kızamık insidansında yaşanan artıştan dolayı yeni bir aşı geliştirilmeli diyor.

13. Şu ironiye bakalım şimdi: 25 Nisan 2011’deki Avrupa İmmünizasyon Haftası’nda Avrupa çapında geniş kızamık salgını rapor ediliyor. DSÖ’nün basın açıklamasına göre 30 ülkede 6.500 kızamık vakası var.

14. MMWR Wkly Rep 2012; 61: 253-257 [CDC’nin haftalık hastalık ve ölüm raporu], 2011’de kızamık insidansında 4 katlık bir artıştan söz ediyor. Tabii bu bildirimlerin gerçek vaka sayısını yansıtmayabileceği ve gerçek rakamların çok daha yüksek olma ihtimali herzaman var. Yaşanan salgınların suçu, ülkeye dışarıdan gelenlerin sırtına yükleniyor. Tanıdık geliyordur sanırım Türkiye’de geçen sene başgösteren kızamık salgınında suçu 1 veya 2 Suriyeliye atmaları. E hani aşı bizi koruyordu, kızamıklı biriyle temasta kızamık geçirmememiz lazımdı? Madem korumayacak, niye yaptırıyoruz?

Tüm bu skandal gelişmeler yaşanmasına rağmen bu işe yaramayan ve bariz şekilde tehlikeli aşıyı kaldıracaklarına, halen daha rapel dozlar ekleniyor ve hadi daha iyisini geliştirelim deniyor.

Bir diğer nokta… ortaya yeni ve son derece ağır bir tip kızamık çıkıyor: atipik kızamık (atypical measles (AMS)).

Nicholson (1979)‘dan dinliyoruz bu atipik kızamıkla ilgili tespitleri:

Kuzey Kaliforniya’da 1974-75’te yaşanan kızamık salgınında bazı hekimler tarafından AMS ile uyumlu belirtiler gösteren hastalarda laboratuvar teyitli kızamık enfeksiyonu bildirimi yapılıyor. Tipik kızamıkta belirleyici faktör olan Koplik beneklerinin bu yeni atipik kızamıkla farkını açıklıyorlar:

“In typical measles a maculopapular rash occurs first at the hairline, progressing caudally, is concentrated on the face and trunk, and is often accompanied by Koplik’s spots. In AMS the rash is morphologically a mixture of maculopapular, petechial, vesicular, and urticarial components. It usually begins and is concentrated primarily on the extremities, progresses cephalad, and is not accompanied by Koplik’s spots”.

Dini gerekçeyle büyük oranda aşısız yaşayan Amişlerde 1970 ile aralık 1987 tarihi arasında, tam 18 yıl boyunca tek bir kızamık vakası dahi bildirilmiyor. (Sutter et al. 1991. J Infect Dis; 163: 12-16).

Aşılanmamış olsalar belki de Amişler dışındaki topluluklarda da görülebilecek bir durum bu ve virüsün hala barınmasını sağlayan belki de bizzat kızamık aşılaması. [Hedrich 1933. Am J Hygiene: 613-635) 2-3 yıl ila 18 yıla kadar kızamık salgınlarının dinamiklerini açıklamış mesela.

Birçokları tarafından seneler öncesinden uyarısı yapıldığı gibi, örneğin Black et al (1984), kızamığı doğal yoldan geçiren “yaşça daha büyük kadınlara oranla aşılanmış daha genç jenerasyon kadınların hemaglutinin engelleyici ve nötralize edici antikor tireleri daha düşük“ çıkıyor. Ve kaçınılmaz sonuç: gebelikte plasental yoldan bebeğe geçirilecek bağışıklığın (TTI) zayıflaması.

Aynı durum aşısı yapılan diğer doğal enfeksiyonel hastalıklar için de geçerli, özellikle de şu sürekli vurgulanan boğmaca için: annenin transplasental yolla koruyamadığı yenidoğanlar artık boğmaca geçiriyorlar!

Bu noktada, hekimlerin yeni anne-babaları iliklerine kadar korkuya garkeden açıklamalarından, şu 1 yaş altında ölüme sebebiyet veren boğmacayı aslında neyin bu denli tehlikeli hale getirdiği ve sonsuz bilgelikte invazif uygulamalarıyla bebeklerin ölümcül enfeksiyonlara yakalanma riskini asıl kimin arttırdığına dair resim netleşiyordur umarım.

Doğa işini bilmiyorsa biz en iyisini biliriz diyen kimdir?

Çocukluk çağının bulaşıcı hastalıkları şayet düzgün bakıldığı takdirde, yani antibiyotik ve ateş düşürücü ilaçlar dayanmadığı takdirde, çocukların bağışıklık sistemlerini geliştirir ve olgunlaştırır ve bu hastalıklar çocukların gelişiminin birer parçası, birer kilometre taşıdır.

Kızamığı geçirmek ömür boyu bireyi kızamığa karşı koruduğu gibi, aynı zamanda da kemik ve kıkırdakla ilgili dejeneratif hastalıklara, sebasöz cilt hastalıklarına, immünoreaktif hastalıklara ve bazı tümörlere karşı da kişiye ömür boyu bağışıklık sağlar, gelişmekte olan ülkelerde bile! (Ronne 1985; Lancet; 5 January: 1-5)

Shaheen et al. (1996. Lancet; 347: 1792-1796)‘te aşısız ve kızamığı doğal yoldan geçirmiş Guinea-Bissau çocuklarında, aşılı ve kızamık geçirmemiş çocuklara oranla daha az atopi tespit etmiş.

Alm et al. (1999. Lancet; 353: 1485-1488)‘de İsveç’in Steiner okullarına devam eden antropozifik bir yaşam tarzını benimsemiş (yani çok az aşılı ve kızamık geçirmiş) ailelerin çocuklarında, kontrol grubu okullardaki çocuklara oranla daha düşük atopi oranları tespit etmiş.

Kabakulak geçirmek yumurtalık kanserine karşı korur. (West 1966. Epidemiologic studies of maligancies of the ovaries. Cancer: 1001-1007).

Dr. Scheibner der ki, tıp, doğal enfeksiyonel hastalıklara karşı gerçek manada bilimsel ve sağduyulu bir tutum izlemeli ve sağlıklı bağışıklık sistemi oluşturmadaki hayati rolünü görmelidir, tıpkı 180 İsviçreli hekimin bir araya gelerek kızamığın nefrotik sendromu iyileştirmedeki rolünü işaret ettikleri çalışmada olduğu gibi: (Albonico et al. 1990. Vaccination campaign against measles, mumps, and rubella. A constraining project for a dubious future? Self-published).

Carmon Mota (1973. BMJ; 19 May: 423)‘te doğal kızamık enfeksiyonunun ardından remisyona giren bir enfantil Hodgkins’ olgusundan sözeder, büyük servikal kütlenin başka herhangi bir tedavi olmadan nasıl yok olduğunu anlatır.

İyi beslenme ve iyi bir bakımla aşısız çocuklar kızamık ve diğer doğal çocukluk enfeksiyonlarını atlatabilirler ve uzun vadeli de faydalarını görürler. Aşılar ise koruma sağlamadıkları gibi, immün sistemi sensitize edici etkisleriyle normalde faydalı bir hastalığı tutup tehlikeli atipik bir forma dönüştürüyorlar. Onlarca yıldır dokümante edilmiş vaka ve uyarıları dikkate almanın vaktidir der Dr Scheibner ve haklıdır da.

Kızamıkta A vitaminin önemine dair ebeveynler şu yazıyı da belki okumak isterler.

 

Kızamık aşısının SSPE ve Otizm bağıntısı

Kızamık aşısının SSPE ve Otizm bağıntısı

SSPE

Enfeksiyonel hastalıklara karşı sağlık ve ilaç endüstrilerinin giriştiği savaşta kolaylıkla gözardı edilebilen tıbbın temel ilkeleri ve tıp etiğinin altın kurallarını hatırlatıyor Sn. Yıldıran bu yorumunda da.

Aşılarla sürü bağışıklığı oluşturmaya kalkmanın getireceği olumsuzluklara değiniyor ve en önemlisi de, dünyada bazı hekimlerin en başından beri öne sürdüğü gibi kızamık aşılamasının SSPE’ye yol açabileceğini beyan etmesi oluyor.

İngiltere’de 30 yıl sonra bilgiye erişim yasası kapsamında elde edilen gizli resmi belge ve tutanaklarda da, devletin aşı konusunda karar alıcı mercilerinin tekli ve karma kızamık aşılaması ve SSPE bağıntısını bildikleri halde halkı bilgilendirmedikleri, bunun yerine ilaç firmaları temsilcileriyle birlikte aşı kapsayıcılığının artması için projeler geliştirdikleri, yakın zamanda ortaya çıkmış skandallardan biriydi.

Başta Dr. Rebecca Carley olmak üzere dünyada pekçok hekim otizmin aslında SSPE’nin ölümcül olmayan şekli olduğunu 20 senedir söylüyor, ancak bu hekimler tıp mafyasınca lisansları iptal edilmek suretiyle aforoz ediliyor.

Bu noktada, Türkiye’de geçtiğimiz senelerde özellikle Güneydoğu Anadolu’da uygulanan toplu kızamık aşılaması sonrası görülen yüzlerce SSPE vakasının, bırakın uygulanan tekli kızamık aşısından kaynaklanmış olabileceğini, aksine yetersiz aşı dozundan meydana geldiğini öne süren ve TC. Sağlık Bakanlığı’nın aşı bilim ve danışma kurulunun başkanlığını yürüten hekimlerimiz var hala. Devletin karar alıcı mekanizmalarında görev almakta olan hekimlerimizin umuyoruz ki İngiliz meslektaşları gibi ilaç/aşı firmaları ile doğrudan veya dolaylı bir çıkar ilişkisi, finansal bağlantısı yoktur; aşı üreticilerinin yeni gözdesi Türkiye pazarında ulusal aşı takvimine eklenen her bir yeni aşı ile muazzam oranda ve sürekli şekilde kar elde edecek aşı üreticilerinin ajandasını ve bağışıklama programının bekasını değil, halkın ve bireyin sağlığını ön planda tutuyorlardır.

Şimdi yine sözü Sn Prof. Dr. Alişan Yıldıran’a bırakalım:

Değerli yorumlar ve katkılar için teşekkürler. Muhterem Prof. Dr. Hakan Hakeri’den özür dileyerek bir yorum daha eklemek istiyorum.

Tıbbın birinci ilkesi ‘primum non nocera’dır. Üçüncü kişilerin sağlığını korumak amacı ile kendini koruyamayacak konumdaki bir bebeğe zararlı olma ihtimali olan, antidotu olmayan bir uygulamanın mantıki, bilimsel, ahlaki ve vicdani olmadığı kanaatindeyim.

Aslında aşıları zorla uygulamada aynı mantıkdan kaynaklanıyor, buna herd immünite ‘sürü bağışıklığı’ deniliyor.

Herd immünite doğal veya aşıya bağlı olarak gelişmekdedir. Doğal kızamık ile toplumun %68’i kalan kişileri kalıcı olarak koruyabilirken, aşı ile bu ancak %95 ile ve geçici olarak sağlanabilmekde, yani yüz kişinin 95’ini aşıladığınızda, kalan beş kişiyi koruyabiliyorsunuz (1).

Kızamık aşısının SSPE’ye yol açabildiğinin bilinmesi çok önemlidir. SSPE çok muhtemeldir ki bir immün yetmezlikdir, bu konuda yakın zamanda ülkemizden aynı ekibin iki yazısı çıkdı (2, 3). Bu çalışmalar SSPE’nin immün yetmezlik olduğu düşüncemi kuvvetle desteklemekdedir.

Bu konuyu meşhur immünolog Dr. Casanova’ya sorduğumda yorum yapmakdan kaçındı. Bu durumda sağlıklı kişilerde SSPE gelişmeyeceği, immün yetmezlikli kişilerde ise aşıya bağlı olarak kaçınılmaz şekilde gelişeceği açıkdır. Bu durumda aşı yapmak hem mantıksız, hem de haksız bir uygulama durumuna düşmekdedir. Geniş bilgi için makaleme bakılabilir (4).

Aşıların hastalıkları kesin olarak önlediği gibi bir algı maalesef çok yaygın. Oysa hastalıkların azalmasının aşılardan çok önce hayat şartlarının iyileşmesine ve sanitasyona bağlı olduğu aşikardır (5).

Ancak, salgın hastalık durumu ve risk gruplarında aşı aydınlatılmış muvafakat şartı ile elbette yapılabilir.

Aşıların yan etkilerinin ve yol açdığı hastalıkların ise çok önceden beri, idari mekanizmalar tarafından bilinmekde olduğu da ortaya çıkmışdır (6).

Aşılar hakkındaki yanlış algılar ile ilgili geniş bilgiye şu yazıdan erişebilirsiniz (7).

Halk sağlığı, aile hekimliği ve enfeksiyon uzmanlarına bir atasözünü hatırlatmak isterim: ‘cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşelidir’.

 

1. Fine PE. Herd immunity: history, theory, practice. Epidemiol Rev 1993, 15: 265-302.

2. Piskin IE, Karakas-Celik S, Calik M, Abuhandan M, Kolsal E, Genc GC, Iscan A. Association of interleukin 18, interleukin 2, and tumor necrosis factor polymorphisms with subacute sclerosing panencephalitis. DNA Cell Biol. 2013, 32(6):336-40.

3. Piskin IE, Calık M, Abuhandan M, Kolsal E, Celik SK, Iscan A. PD-1 gene polymorphism in children with subacute sclerosing panencephalitis. Neuropediatrics. 2013, 44(4):187-90.

4. http://iospress.metapress.com/content/e78n0861qlv220x7/

5. http://anheurope.org/ANH+Book+Review+Dissolving+Illusions+by+Suzanne+Humphries+MD+and+Roman+Bystrianyk

6. http://www.globalresearch.ca/the-vaccine-coverup-30-years-of-secret-official-transcripts-show-uk-government-experts-cover-up-vaccine-hazards-to-sell-more-vaccines-and-harm-your-kids/5354241

7. http://www.whale.to/v/phillips.html