Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

Hep aynı hikaye. Sonbahar başladıktan sonra gazeteler ‘gripten dünyada su kadar kişi ölecek şeklinde’ grip ile ilgili haberler ile dolmaya başladı. Tabii aynı gazetelerde grip aşılarının boy boy reklamları da var. Eczanelerin camekanları “Yeni grip aşısı geldi” ilanları ile doldu. İsteyen kişi hekime danışmadan eczaneye giderek aşı olabiliyor. Dostlarımız, akrabalarımız ve hastalarımız her yıl bıkmadan hep aynı soruları soruyorlar. “Grip aşısı olalım mı?”, “Grip aşısının zararı var mı?”, “Grip aşısı Alzheimer hastalığı yapabilir mi?” , “Grip aşısı otizme yol açabilir mi?”, “Grip aşısı kanser yapar mı?”

İsterseniz konuyu sorulu cevaplı bir şekilde irdeleyelim.

Grip asısı soğuk algınlığından ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarından korur mu?

Grip asısı sadece grip mikrobuna etkilidir; soğuk algınlığına ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına değil.

Grip asısı her grip virüsüne etkili midir?

Grip aşısı sadece influenza virüslerinin yaptığı griplere karşı koruyucu olabilir. Örneğin yapılan aşı kuş gribinden korumaz.

İnfluenza virüsünün A, B ve C tipleri hastalık yapar (daha çok A ve B tipleri). Her tipin birçok suşu (alt tipi) vardır.

Aşılar iki A suşu ve bir B suşu içerir (trivalan = üç değerlikli). Bunlar en çok görülen suşlardır ve bunlardan yapılan aşılar influenza enfeksiyonlarının % 70’inden korur. Diğer suşlarla olan (%30) influenza enfeksiyonlarını etkilemez.

Bir suşa karşı kazanılan bağışıklık diğerleri için geçerli değildir. Ayrıca virüslerin sık sık antijenik mütüasyonlara uğraması (yapı değiştirmesi) nedeni ile kalıcı bir bağışıklık mümkün değildir.

Kimler aşı yaptırmalıdır?

Sağlıklı çocuklara önerilmez. Sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları gerçek bir endikasyon değildir; Aşı, maalesef çocuk yuvaları ve kreşlerde yaygın olarak uygulanılmaktadır.

Bazı hekimler kronik hastalıkları (akciğer, böbrek, kalp diyabet vb) olan kişilere her yıl grip aşısı olmalarını önermektedir. Bize göre potansiyel zararları nedeni ile bu kişilere aşı yapmaktan kaçınılmalıdır.

Bağışıklığı baskılayıcı (immünsüpresif) tedavi görenlerde (kanser hastaları vb) grip aşısı yapılabilir. Bize göre aşı yapmanın tek endikasyonu budur. Ama yine de potansiyel tehlikelere karşı uyanık olunmalı, ve mümkün olduğunca aşıdan kaçınılmalıdır.

Bazı hekimler yaşlı kişilere her yıl grip aşısı önermektedir. Bu hekimlerin hastalarına mutlaka aşının içinde alüminyum, cıva gibi ağır metaller olduğunu ve bunların bunamaya yol açabileceğini uyarması gerekir.

Grip aşısı hangi yaşlarda kaç dozda yapılıyor?

Aşı grip mevsiminin(Sonbahar) ilk aylarında (ekim-kasım) yapılır

Aşı 6 aydan küçük bebeklerde yeterli bağışıklık sağlamaz.

6 ay – 3 yaş arası çocuklara: 4-6 hafta ara ile iki kez yarımşar (0.25 mL) doz kas içine yapılır.

4-12 yaş arası 0.5 mL tek doz. İlk kez yapılıyorsa 4-6 hafta sonra ikinci doz yapılır.

Daha sonraki yaşlarda ve büyüklerde: 0.5 mL tek doz yapılır. ikinci doz yapılmaz.

Grip aşısının sağladığı bağışıklıkla, doğal olarak geçirilen gribin sağladığı bağışıklık aynı mıdır?

Grip aşısı solunum yolunu devre dışı bıraktığı için (ağızdan alınmıyor, iğne tarzında kalçadan yapılıyor) bağırsakta mukozal (iç tabaka) bağışıklık sağlamıyor. Doğal olarak geçirilen mikrobik hastalıklar ise mukoza bağışıklığı yapıyorlar. Bu da bağışıklık sistemini güçlendirerek birçok alerjik ve kronik iltihabi hastalıktan sizi koruyor (hijyen teorisi). Her hastalığın aşısını oluyorsanız bu korunmadan yoksun kalıyorsunuz.

Etkisi bu kadar şüpheli olan aşının zararları var mı?

Önce aşının hangi maddeleri içerdiğine bakalım;

  • Etilen glikol: Antifrizde bulunan bir toksindir. Antifriz çocuk gelişimini bozabilir ve kısırlığa ve asidoza neden olabilir.
  • Fenol: Dezenfektan bir boyadır
  • Formaldehit: Kanser yapan bir kimyasaldır
  • Alüminyum: Aşıda antikor cevabini arttırmak için kullanılır. Alzheimer, sara ve kansere neden olabilir.
  • Timerosal (cıva: Tarife gerek var mı?) Beyin hasarı, otizm ve otoimmun hastalıklara yol açabilir. Cıva çıkartıldıktan sonra California’daki otistik çocukların sayısında bariz azalma olmuştur (bak baslenme bülteni). İçinden cıvanın çıkartılmadığı tek aşı grip aşısıdır. Diğer aşılardan farklı olarak grip aşısının her yıl yapılması beyin hasarı riskini artırmaktadır.
  • Neomisin ve Streptomisin: Antibiyotik olarak kullanılır. Bazı insanlarda alerjiye yol acar. Grip aşısı ayrıca yumurta alerjisi olan kişilerde nadir de olsa kurdeşen ve anaflaksi şoku gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
  • Aşı, grip benzeri belirtilere de yol açabilir.

Bu bilgilerden sonra düşünün: Attığınız tas, ürküttüğünüz kurbağaya değiyor mu?

Gripten korunmak için ne yapalım?

Enfeksiyonlardan korunmak için neler yapılmalı?

  • Hijyen kurallarına uyulmalı
  • Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet kullanılmalı
  • Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçeği vb) yağların kullanılmaması, bunların yerine hayvani yağların ve zeytin yağının yenilmeli
  • Balık yağı alin
  • Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bol fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) tüketilmeli
  • Günde en az 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli
  • Güneşlenilmeli ya da D vitamini alınmalı
  • Erken yatıp erken kalkılmalı
  • Fazla alkol tüketilmemeli

Grip tedavisi için ne yapalım?

  • İstirahat edin
  • Şekerli hiçbir şey yemeyin (alyuvarların mikropları yutmasını engelliyor)
  • Hava güneşli ise güneşlenin ya da günde 10-20 damla D vitamini alın
  • Nane-limon, ıhlamur ve diğer ot çaylarını için (şekersiz!)
  • Aşağıdaki şekilde C vitamini alın;
  • Soğuk algınlığı ya da gribal enfeksiyonun ilk işaretlerinde (boğaz ağrısı, aksırma, ateş, kırgınlık, burun çekme vb) 1-2 gram C vitamini alın. (1 silme çay kasığı askorbik asit 1 gramdır, eczanede satılan tabletler genellikle 0,5 gramdır.
  • Her saat aynı miktarı almaya devam edin. Genellikle birkaç saat içinde semptomlarınız hafifleyecektir.
  • Eğer semptomlarınız hafiflemezse saatlik miktarı 2-4 grama çıkartın. Hafif ishal olmaya başlamışsanız dokularınız doymuş demektir. O zaman bir önceki doza dönebilirsiniz.
  • Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik, vazokonstriktor (damar büzücü burun damlası, antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın şiddetini artırır ve süresini uzatır.
  • C vitaminini birden keserseniz hastalık belirtileri tekrarlayabilir. O nedenle tedaviyi azalta azalta sonlandırın. Hastalık genellikle 2-3 gün içinde tedavi olur.

Sağlıcakla kalın

Ahmet Aydın

Kaynaklar

  1. http://chetday.com/noflushots.htm
  2. http://www.mercola.com/2000/nov/26/flu_shots.htm
  3. Geier DA, Geier MR. Early Downward Trends in Neurodevelopmental Disorders Following Removal of Thimerosal-Containing Vaccines. J Amer Phys Surg 2006;11:8-13.
  4. Vallance S. Relationships between Ascorbic Acid and Serum Proteins of the Immune System. British Medical Journal 1977;2:437-438.
  5. Wetal P. The Effect of Ascorbic Acid Supplementation on Some Parameters of Human Immunological Defence System. Int . Vit. & Nut. Research 1977;47:248-56.
  6. Thomas WR, Holt RG. Vitamin C and Immunity: An Assessment of the Evidence.’ Clinical Experimental Immunology 1978; 32:370-379.
  7. Dahl H, Degre M. 1976. The Effect of Ascorbic Acid on Production of Human Interferon and the Antiviral Activity In Vitro. Acta Pathologica et Microbiologica Scandinavica. 84:5, 280-284.
  8. Horrobin DF, Oka M, Manku MS. The Regulation of Prostaglandin E1 Formation: A Candidate for One of the Fundamental Mechanisms Involved in the Actions of Vitamin C. Medical Hypotheses 1979;5:849-858.
  9. Geber WF, Lefkowitz SS, Hung CY. Effect of ascorbic acid, sodium salicylate, and caffeine on interferon level in response to viral infection. Pharmacology 1975;13:228–33.
  10. Hemila H. Vitamin C and the common cold. Br J Nutr 1992;67:3–16.
  11. Pauling L. How to Live Longer and Feel Better. Avon Books, 1986.

 

 

DeStefano’nun aşı-otizm çalışmasına eleştiri yağmuru

DeStefano’nun aşı-otizm çalışmasına eleştiri yağmuru

From Dr Bob Sears!<br /><br /><br /><br />In case anyone wants a different interpretation of the CDC's press release today that they once again proved that vaccines don't cause autism, here is Dr. Bob Sears:</p><br /><br /><br /><p>"Another waste of money in another attempt to pretend to do research on vaccines and autism. Here’s what the researchers did: They looked at the HMO medical records of 256 kids with autism and 752 kids without autism and counted up the total number of antigens in the vaccines they received as children. They found no difference, and concluded that this provides evidence that the number of vaccines given to a child does not increase the risk of autism.<br /><br /><br /><br />I pretty much only have one major criticism of this study. You would probably find the exact same results no matter what group of kids you studied. Pretty much all children in any given span of years receive the exact same number of shot antigens. (By the way, an antigen is simply a protein or sugar germ-related ingredient in a vaccine – some vaccines only have a few, some have many.) Virtually all kids WITH autism have had the same shots as kids WITHOUT autism. So, why would it even be useful to study this? You’ll get the same results every time, whether you study 1000 kids or 100,000 kids. They all get the same shots on the same schedule. They would have gotten the same results if they’d studies asthma, cancer, or any other chronic problem. All this study proved is that all the kids in that HMO got about the same vaccines over that 5 year time period. This doesn’t give us any useful data on how vaccines would have or would not have influenced the rate of autism.<br /><br /><br /><br />Now, if I were to do a study (and have several million bucks to fund it), here’s how I would look at the question of whether or not an increased number of vaccines relates to an increased risk of autism: I would take a bunch of kids who had all the vaccines on the regular schedule and look at the rate of autism in that group. We know that it’s about 1 in 50 kids. Then I’d...

 

CDC’nin ‘Good Friday’ günü herkes tatildeyken ortaya çıkarmayı tercih ettiği, aşılarla otizm arasında bağlantı olmadığını gösterdiğini iddiasındaki ‘yeni’ çalışmaya çeşitli doktor ve bilimadamlarından eleştiri gelmeye devam ediyor. Bu çalışmada eski verilerin kullanıldığı yetmiyormuş gibi kontrol grupları da uygun kriterlere göre seçilmemiş ve anlamsız birtakım veri noktalarını “çalışmış”lar. CDC bir yandan aşıların güvenliğini kontrol etmekle sorumlu kurumken diğer yandan da kurumsal amacının kendi ifadeleriyle aşı kapsayıcılığını en az %90’lara çekmek olduğunu görüyoruz. Bunun muazzam bir çıkar çatışması yarattığı ve CDC tarafından yaptırılan hertürlü “bilimsel çalışma”nın sorgulanması gerektiği açık.

Araştırmacı bilimadamı Dr.Brian Hooker’ın, geçtiğimiz günlerde Journal of Pediatrics‘te de yer bulan eleştirisine geçmeden önce, kendisinin bu çalışma hakkında, 26 yıllık kariyerinde gördüğü en kusurlu çalışma olduğu yönündeki ifadesi öne çıkıyor. Eleştirisinin bütününü buradan görebilirsiniz.

Bu çalışmayı eleştirenlerden bir diğeri de pediyatr Dr. Bob Sears. Kendisinin çalışma yayımlandıktan hemen bir iki gün sonra yaptığı yorumun Türkçeleştirilmiş halini Aşı Hakkında blogundan takip edebilirsiniz.

GÜNCELLEME:

CDC’den 1 Nisan Şakası: Otizm ve Aşılar Arasında Bağlantı Yok!

Dr. Mayer Eisenstein’ın, CDC’nin 29 Mart 2013 tarihinde Journal of Pediatrics’te yayımlattığı otizm-aşılar arasında yine bağlantı bulamayan çalışmaya ithafen hazırladığı videonun mesajı şöyle:

“Bu çalışma 1 Nısan’a özel hazırlanmış olmalı, çünkü şaka gibi. Bakın Journal of Pediatrics’te çalışma için ne deniliyor:

“Bir çalışma daha otizm ve aşılar arasında bağlantı göremedi. ABD hükümetinin bu yeni çalışması, aşı sayısı arrtıkça otizm riskinin yükseleceğine dair bir kanıt bulamadı. Araştırmacılar 0-2 yaş döneminde alınan aşılar ile otizm arasında hiçbir ilişki bulamadı. Çalışmaya alınan otizmli çocuklar ile normal çocuklar toplamda aynı miktarda aşı antijenine maruz kalmıştı.”

Bu ne saçmasapan bir çalışmadır böyle?! Bununla ilgili en güzel yorum da Philedelphia gazetesinde yer alan habere yapılan yorumlardan birinden geliyor:

“Hadi canım sen de! Yanlış okumuyorum değil mi? Otizmli ve otizmsiz çocuklar aynı sayıda antijen almışlar! Bu şunu demek gibi oluyor; ben mahalledeki şu diğer adamla aynı miktarda sigara içtim, o kanser oldu ben olmadım, o zaman sigara kansere yol açmıyor demektir. Eh, sonuçta kanser olanla olmayan aynı miktarda duman almadı mı?”

Bakın, gerçek çalışma aşılanmamış çocuklarla yapılır ve 40 yıllık meslek hayatımda elimden 50.000’in üzerinde aşısız çocuk geçti Allah’a şükür. Ve aralarında neredeyse tek bir otizmli yok! Bir tane bile! Bunu tam 10 yıldır söylüyorum; şu ana kadar kimse de bana gelip ‘çocuğum aşısız ve otizmli’ demiş değil. Otizm mi sadece? Otizm, ADD, ADHD, fıstık alerjisi.. Tüm bunlar bir şekilde aşılarla bağlantılıdır.

Yapılması gereken ne biliyor musunuz? Araştırmadan aşılatmayacaksın! Zaten araştırıldığı takdirde çok büyük olasılıkla aşı da yaptırılmayacaktır.”

 

Dr. Eisenstein, evde doğum, aşıda seçim hakkı ve minimal ilaç kullanımı prensibiyle yıllardır çok sayıda aşısız çocuk ve ailelerine sağlık hizmeti vermekte olan ‘Homefirst Health Services’ adlı sağlık kuruluşunun başkanıdır.

 

 

 

 

Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan Grip Aşısı Yorumu

CDC’nin Grip Aşısı ile İlgili Kuyruklu Yalanlar Serisi

Facebook’ta şu yazı üzerinden grip aşılarının etkinliği üzerine yapmış olduğum paylaşımı da bilgilendirme maksadıyla buraya ekliyorum.

 

Amerikan CDC kurumu bu sezon [2012/2013] grip aşısının “koruyucu” etkinliğini %60 olarak açıklamış.
“Lancet” dergisinde yayımlanan bir meta-analizde ise bu rakam masaya yatırılmış. Gerçek rakamın aslında %1.5 olduğu ortaya çıkmış.

CDC’nin kasıtlı istatistik çarpıtma alışkanlığı olduğu zaten biliniyor ama gerçek oran açıklandığı takdirde sizce kaç kişi gidip grip aşısını olurdu? Grip aşısını diğer aşılardan farklı olarak 6 aylık bebekten 65 yaş ve üstündeki herkese, yani tam manasıyla beşikten mezara kadar bir yelpazede her sene verdiklerini düşünürseniz endüstri için ne kadar karlı olduğunu ve bu yüzden DSÖ’nün (dünya sağlık örgütü) “salgın” tanımını değiştirecek kadar da kıymetli olduğunu anlarsınız.

Olay şu, her sene 100 kişiden yalnızca ortalama 2.7‘si grip geçiriyor. 100 kişiyi aşıladınız, yetişkinler arasında grip kapanları %60 azalttınız. O zaman 100 kişide 2.7 yerine 1.2‘si gribe yakalanacak. Yani siz bu durumda 1.5 kişiyi gripten korumak için 100 kişiyi aşılamış oldunuz.

Yine CDC’nin sitesine bakarsanız, aşılanan 100 kişinin %30‘unda aşıya karşı reaksiyon oluştuğunu ve bunların %6‘sının da yaşam değiştirecek ağır reaksiyonlar (Guillain-Barré Sendromu’nu (GBS) bir araştırın derim) olduğunu görürsünüz. Bu durumda aşının yarardan çok zarar getirdiği aşikar değil midir?

Bu yetişkin grubu için geçerli oranlar. Bir de Cochrane Review‘un yıllardır grip insidansı ve aşının etkinliği ile ilgili yaptığı ‘review’lar var ki, bunlarda senelerdir 2 yaş altında çocuklarda ve 65 yaş üstü yaşlılarda grip aşısının plasebodan farklı olmadığı ortaya çıkıyor. İki yaş grubunda da immün sistem verili bir virüse karşı full-force savunma geliştirecek güçte değil de ondan, değil ki grip aşısının inaktive edimiş virüsüne karşı tepki oluştursun. (Nazal grip aşılarında ise zayıflatılmış canlı virüs kullanılıyor).

Metinde kaynak olarak kullanılan CDC’nin bilgilerinde grip aşısı gribe yol açmaz ama “gribe-benzer” belirtilere yol açabilir demiş. Nasıl bir mekanizma işliyor acaba?

Bakın, resmi görevi halk sağlığı adına aşı kapsayıcılığını %100’e çekmek olan ve endüstri ile “revolving door policy” denilen bir çalışan/yönetici alışverişi olan CDC’nin çarpıtılmış istatistiklerine güvenmek yerine incelemeniz gereken “bağımsız” yayın şu: Vaccines for preventing influenza in healthy adults

Şimdi bu çalışmadaki verileri çözümlemeye çalışalım:

”The corresponding figures for poor vaccine matching were 2% and 1% (RD 1, 95% CI 0% to 3%)”

Anlamı: Aşılarda kullanılan virüs suşu ile gerçekte dolaşımda olan virüs suşu birbirini tutmuyor.

Neden biliyor musunuz? Çünkü aşıda hep bir önceki senenin viral suşları kullanılıyor da ondan. Bir aşının ne kadar sürede üretilebildiğini, hangi aşamalardan geçtiğini bilmek gerekiyor. Her sonbahar dolaşımdaki virüsü yakaladılar ve pat 2 haftada size aşısını geliştirdiler diye bir şey yok. O virüslerin aylarca yumurtada kültürlenmesi, onlarca kez pasajlanması gerekiyor. Bu arada yumurta alerjisi olanların grip aşısını olmaması gerekiyor (kontraendikasyon); anafilaktik şok riski var.
Bir diğer deyişle mevcut koşullarda 1 kişi grip geçirmesin diye 100 kişiyi aşılamış olduk. 100 kişinin 99’unda aşı ha var ha yok, hiç farkettirmiyor bile.

En iyi halde, diyelim doğada dolaşan virüsle örtüştü o seneki aşının suşu, ki Cochrane Review araştırmacılarına göre bu gerçekten “nadir” görülen bir durum, o zaman da sonuç şu:

– “4% of unvaccinated people versus 1% of vaccinated people developed influenza symptoms (risk difference (RD) 3%, 95% confidence interval (CI) 2% to 5%).”

Anlamı: (nadir de olsa) doğadakiyle aynı suşa sahip aşı her 100 kişiden 3’ünde enfeksiyonu önlemiş. Yani, aşıyı olanların %97′si aşıdan bir fayda görmemiş.

 

Doğalıyla örtüşen virüse sahip aşıyla ilgili araştırmacıların diğer bulguları şunlar:

– “Aşılamanın hastane yatışı veya komplikasyon oranlarında herhangi bir etkisi olmamıştır.”

– “Aşının hastaneye yatan kişi sayısı veya oluşan iş günü kaybında herhangi bir etkisi olmamamıştır.”

– “The review showed that reliable evidence on influenza vaccines is thin but there is evidence of widespread manipulation of conclusions…”

Anlamı: %60′ı bizzat aşı üreticileri tarafından yaptırılan etkinlik ve güvenlik çalışmalarına baktık, bu durumda grip aşıları hakkında güvenilir kanıt bulmak zor ve çalışma sonuçlarında manipülasyon yaygın!

“There is no evidence that influenza vaccines affect complications, such as pneumonia, or transmission.”

“Grip aşılarının zatürre veya bulaş gibi komplikasyonları önlediği ya da etkilediğine dair hiçbir kanıt yok.”

Buraya kadar gördük ki grip aşıları hastalığın bulaşmasını engellemiyor. İyi de salgın(!) durumlarında aşının bunca pompalanmasının asıl nedeni bulaşmasını önlemek değil mi?

– “In average conditions (partially matching vaccine) 100 people need to be vaccinated to avoid one set of influenza symptoms.”

Bu kısım ‘self-evident’ sanırım, tercümeye gerek yok.

Ve bence ‘review’ın en ilginç çıkarımı en sonda geliyor:

– “Our results may be an optimistic estimate because company-sponsored influenza vaccines trials tend to produce results favorable to their products and some of the evidence comes from trials carried out in ideal viral circulation and matching conditions and because the harms evidence base is limited.

?! .. hani bunlar komplo arayıcısı filan da değil ki, bildiğimiz dünyanın en saygın araştırmacıları. But they are stating the obvious: Endüstri önyargısını hesaba katacak olursanız, esasında grip aşıları belki de sadece 1000 kişide 1’inde hastalığı önlüyor bile olabilir.

“Uzman”lar(!) gidip aşı ve ilaç endüstrisiyle ensest ilişkideki amerikan CDC’sinin referanssız propaganda yazılarına bakarak ortadaki “bilimsel sahtekarlığa” ortak oluyorlar bana sorarsanız. 100 kişiden 1’ini belki(!) koruyan (yazı tura hesabı bile değil?!) aşıyı siz her sene yüz milyonlarca kişiye ‘seni korur’ diye dayatıyorsanız, bu aynı zamanda ‘marketing fraud’dur.

Ha peki ne yapabilirsiniz gripten korunmak için, aşıdan başka hiç mi yol yok?

Var, hem de yan etkisiz, risksiz ve çok daha etkili… Bakın DSÖ ve CDC bile sitelerini incelerseniz gripten korunma ve yayılmasını önleme yöntemlerinin en başına “el yıkamak”ı koyar. Bu kadar basit.

Adı üzerinde, mevsimsel grip bu. Hangi mevsimde ortaya çıkıyor? Aldığınız güneş ışığının dibe vurduğu kışın değil mi? O zaman neymiş? D vitamini takviyesi yapacaksınız. Basit, etkili… Hem çocuklarda hem yetişkinlerde… Bunu da ben demiyorum, pekçok bilimsel çalışma var literatürde bunu diyen.

Mesela, antimikrobiyel esansiyel yağlar ve ‘homeopatik remedy’ler de var gribi önlemede mükemmel sonuçlar veren. Toksik veya zararlı hiçbir şey de içermiyorlar üstelik.

Bakın anneannemizin tavuksuyu çorbasını bile araştırmış bilimadamları, hikmeti nedir diye?

Görmüşler ki kemikleriyle birlikte pişirilen tavuk hem gripten hem de diğer viral hastalıklardan iyileşmenizi sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Bakın tarifte neler kullanıcaksınız:

Tavuk, soğan, patates, havuç, beyaz şalgam, maydonoz…

Esasında çorbanın asıl iyileştirici gücü tavuğun kemikleri, iliği ve kıkırdaklarından alınan ”carnosine”, mineraller ve diğer besleyicilerden geliyor. Yalnız, tavuğu pişirirken dikkat edilmesi gereken nokta da suyun kaynamasına izin vermemek, uzun süreyle “simmer” edilmesi. Tabii tavuk organik, soya ile beslenmemiş olacak .

Şimdi, bütün bunlardan sonra dilerseniz bir de grip aşılarında nelerin kullanıldığını bizzat araştırabilirsiniz. CDC’nin sitesinden mesela bakılabilir çeşitli grip (influenza) aşılarına: www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/…/excipient-table-2.pdf

 


Sonra, isterseniz teker teker thimerosal, alüminyum, polysorbate 80, formaldehid ve diğer metal ve kimyasallar araştırılabilir ve ne tür sağlık sorunları ile ilişkilendirilmişler bakılabilir.

Ve tabii, grip aşısı deyip de “komplocu” Dr. Hugh Fudenberg’i anmamamk olmaz. Bu alanının önde gelen immünogenetikçisi tutmuş araştırmaları sonucunda bakın “60 yaş üzerindeyken ard arda olunan grip aşıları Alzheimer’s riskini 10 kat arttırıyor” demiş. Bunu da aşıdaki alüminyum ve cıvanın toksik etkisine bağlamış. Ne mi olmuş sonra? Tarih boyunca endüstrinin çıkarına aykırı açıklama yapma gafletinde bulunmuş nice bilimadamının başına gelen gelmiş tabii ki… Hiç ders almıyoruz bakın tarihten… ‘Sen nasıl bir komplocusun böyle’ deyip elinden lisansını alıvermişler.

Kıssadan hisseyi anlayan anlamıştır sanırım.

Sağlıcakla kalınız…

 

CDC: “Allah sizi inandırsın aşılarla otizm arasında ilişki yok, olsa söylemez miyiz?!”

CDC: “Allah sizi inandırsın aşılarla otizm arasında ilişki yok, olsa söylemez miyiz?!”

 

Nisan ayı dünya çapında ‘otizm farkındalık ayı’ olarak biliniyor ve geçtiğimiz haftalarda Amerikan CDC kurumu tarafından Amerika’da okul çağındaki çocuklarda otizm oranının 50 çocukta 1’e yükseldiği açıklamasının ardından CDC’nin kendi bilimadamlarından Frank DeStefano’nun önderliğinde yapılmış ve kısaca 0-2 yaşları arasında olunan aşıların otizm oluşumuyla ilişkisini saptayamadığını duyurduğu yeni ve anlamsız bir çalışma daha gündeme oturdu.

Gaia Health‘ten Heidi Stevenson bu çalışmayı masaya yatırıyor:

CDC Yürüttüğü ‘Junk Science’a dayanarak Otizm-Aşı Bağlanstısı Yoktur Diyor

CDC, hiçbir şey ortaya koymayan sahtebilim örneği çalışmasıyla otizm ve yürürlükteki aşı takvimi arasında bağlantı olmadığını iddia ediyor. Şimdi de bu çalışmayı sanki modern zamanların kabusu otizm ve Big Pharma için insanlara zorla dayattıkları aşılar arasında hiç bağlantı yokmuş gibi çarpıtmakla meşguller. İşte bunun kanıtı.    

CDC yeni çalışmasıyla otizm ve olunan aşıların sayısı ya da zamanlaması arasında herhangi bir bağlantı olmadığını kanıtladığını öne sürüyor. Anaakım medya haber bültenlerinde ise herzamanki sorgulamayan amigo yaklaşımını görüyoruz. Daha da kötüsü, medya, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin de yardımıyla tutup bu çalışmayı temeldeki soru, yani ‘aşılar otizme yol açar mı’ sorusuyla birleştirmiş durumda. Elbette burada üstü örtülü verilen mesaj aşıların otizme yol açmadığı ve ebeveynlerden beklenen de bu sonucu kabullenmeleri.

Ancak ben çalışmayı okudum ve açıkça söylemem gerekirse “sahte bilim” (pseudo-science) terimine yeni bir boyut kazandıran bir çalışma bu. Medyada çalışmanın içeriğine yönelik bu kadar az bilgi verilmesi bile bunun sahte bilimden başka bir şey olmadığını açıkça gösteriyor. Otizm ve aşılar arasında ilinti olmadığını göstermeyi bırakın, yakınından bile geçemiyor. Neden mi?

Çalışmadaki en büyük kusur, aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmıyor oluşu.

Evet durum aynen böyle. Tek başına bu bile bu çalışmayı çöpe atmak için yeter de artar bile. Aşıların otizme yol açtığını kanıtlamanın tek yolu aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmaktır. Bugüne kadar bu yapılmadı. Bu yapılana kadar da, görece farklı aşılanma oranlarının otizme etkisini incelemenin hiçbir manası yok:

Bir şeyin verili sağlık sorununa yol açtığını halihazırda tespit etmemişsen, kalkıp neden maruziyet derecesinin soruna etkisini araştırasın ki?

Gerçek şu ki bu yöndeki meşru çalışma bugüne kadar yapılmış değil. CDC’nin dünya genelinde de ağızlardan aynen duyduğunuz bahanesi bunun etik dışı olacağı. Böyle bir çalışmayla çocukların aşıların ‘tartışmaya açık’ faydalarından mahrum bırakılamayacağını öne sürüyorlar. Ancak tabii bu iddiaya karşı 2 geçerli karşı argüman mevcut:

  • İlki, bu türden mülahazalar daha önce kendilerini başka herhangi bir alanda tıbbi çalışma yapmaktan alıkoymamıştır. Şimdi neden yapamıyorlar?
  • İkincisi de, ülkede aşılanmışlarla karşılaştırılacak büyük aşısız çocuk popülasyonları mevcut. Bunların arasında Amiş toplulukları, Homefirst kliniklerinden binlerce kişi ve Waldarf Okulları’ndan çok sayıda çocuk var. Ne geriye dönük ne de ileriye yönelik çalışma için aşısız çocuk sıkıntısı bulunmuyor.

 

ÇALIŞMA:

Sözkonusu çalışma[1] vaka kontrollü çalışmalardan. Otizm spektrum bozukluğu (ASD) teşhisi almış 256 çocuk, bu teşhisi almamış 752 çocukla karşılaştırılıyor. Ancak bu rakamlar bildirilirken hikayenin hepsini duymuyoruz.

Aynı zamanda frajil X sendromu, tuberöz skleroz, Rett sendromu, konjenital kızamıkçık sendromu veya Angelman sendromu teşhisi de almış çocuklar çalışmaya alınmamış. Neden olarak da bunların “ASD belirleyici özellikleri ile bağlantısı bilinen” durumlar olduğu söylenmiş. Oysa bunlardan en az biri, Rett sendromu, otizmin bir çeşidi olarak tanımlanır. Otizm benzeri değildir. Belki de otizmin en kötü halidir. Yani, çalışma yazarları deneylerinden en ağır otizm vakalarını özellikle elemişlerdir!

Çalışmaya 771 potansiyel ASD vakası ile başlanmış, medyada dendiği gibi 256 vaka ile değil ve kontrol grubunda da 2,760 potansiyel çocuk yer alıyormuş, duyduğumuz gibi 752 değil – ve sonra denekleri elemeye başlamışlar:

  • 103 ASD vakası (geriye 668 kalıyor) ve 316 kontrol (geriye 2,444 kalıyor) çalışma kriterlerine uygun bulunmamış. Neden uygun bulunmamışlar, bilmiyoruz.
  • Geriye kalan deneklerden yalnızca 321 ASD vakası (%48.1) ve 774 kontrol (%31.7) çalışmayı tamamlamış. Nedenleri verilmiyor çalışmada. Bu oldukça önemli bir faktör. Dikkat ettiyseniz deneyi kontrollere oranla çok daha yüksek oranda ASD vakası tamamlamış.
  • Geriye kalan kontrollerden:

– 12’si (yukarıda açıklandığı gibi) çalışma kapsamı dışı sağlık sorunlarından dolayı elenmiş

– 10 tanesi ASD vakalarından hiçbiriyle eşleşmediğinden dahil edilmemiş

– 186 kontrol ise “dil veya konuşma geriliği endikasyonu, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu veya dikkat eksikliği bozukluğu veya tikler, veyahut da bireysel eğitim planı” olduğu için çalışmadan elenmiş. Yani bir başka deyişle, gelişim bozukluğuna dair herhangi bir endikasyon çocuğun kontrol grubundan elenmesini sağlamış.

– çalışmada orijinal kontrollerin sadece %27’si kalmış.

  • Geri kalan ASD vakaları ise kontrollerdekiyle aynı nedenlerden elenmemiş. Onlara farklı kriter grubu uygulanmış:

– Hangi çocukların çalışmada kalacağını belirlemek için teste dayalı bir grup kriter belirlenmiş.

– Teşhisini 36 aylıktan sonra almış tüm çocuklar elenmiş.

– Çalışmaya orijinal ASD vakalarının %33’ü katılabilmiş.

Çalışmanın sonuçları neden anlamsız

Başta da belirttiğimiz gibi bu otizm ve aşılar arasında bir bağlantı olmadığı varsayımından hareketle yapılmış bir çalışma. Bu nedenle de böyle bir çalışmaya girişmenin hiçbir anlamı yok. Aşılarla otizm arasında bağlantı gösteren bir çalışmanın olmadığına inanırken kalkıp neden aradaki ilintiyi çalışan bir çalışma yapasınız ki? Bunun gerçekten de meşru bir bilimsel arayış olduğunu kabul ettiğinizde, ortada bu çalışmanın yapılması için bir gerekçe olmadığını da anlarsınız.

Çalışmayı neden bu denli yüksek sayıda deneğin tamamlamamış olduğu konusunda hiçbir açıklama olmadığı gibi, çalışmadan ayrılan ASD (%51.9) ve kontrol vakaları (%68.3) arasında neden bu kadar fark olduğuna dair de herhangi bir bilgi yok. Her iki grubun da yarısından fazlası çalışmayı bitirmeden ayrılmışken bu konuda herhangi bir açıklama bile yapılmamış. Oysa bariz şekilde bu denli yüksek oranlar çalışma sonuçlarını kolaylıkla değiştirebilirdi.

Otizmin en berbat şekli olan Rett sendromluların çıkartılması çalışma sonuçlarını kolaylıkla çarpıtabilir.

ASD vakaları ve kontrollerin farklı nedenlerle elenmesi genellikle vaka kontrollü çalışmalarda meşru olarak kullanılabilecek bir yöntem değildir.

Her bir çocuğa verilen antijen sayısının hem ilk iki yıldaki toplamına hem de tek bir günde ne kadar alındığına bakılmış. Burada tabii asıl mevzunun alınan aşılar değil de antijen sayısı olduğu varsayılıyor. Adjuvanlar ve aşıların içeriğindeki formaldehid, cıva, sorbital 80 ve diğer pekçok tanınmış toksin tamamen gözardı edilip hesaba dahi katılmıyor.

Yazarlar Nasıl İstemeden Çalışmalarının Abesliğini Ortaya Koyuyor

İşin en enteresan tarafı ise, aşılar otizmle bağlantılı mıdır sorusuna yaklaşımlarının hiçbir şekilde önemsenmemesini sağlayacak nedenin bizzat çalışmanın yazarlarınca tam da şu sözlerle verilmesi:

Çalışmamıza katılan çocukların aşılandıkları yıllarda yürürlükte olan aşı programında difteri, tetanoz ve tam hücre boğmaca gibi bugünün aşılarına göre daha ilkel ve antijenik ve bu yüzden daha fazla yan etki yaratan bazı aşılar bulunmaktaydı. Tam hücre boğmaca aşısının çocukluk çağı aşı takviminden çıkartılması aşıların antijenik yükünü önemli ölçüde hafifletmiştir.

Çalışmada ele alınan yılların sonrasında otizm oranı fırlamıştır. Çalışmada 1 Ocak 1994 ve 31 Aralık 1999 yılları arasında doğan çocuklara, yani bundan en az 13 yıl öncesine bakılmıştır. O zamanki antijenlerin “bugünkülere oranla daha ilkel ve daha antijenik olduğu ve ayrıca daha fazla yan etkiye neden olduğu”nu belirtmişler. Peki bugünün antijenleri eskiye göre çok daha hafifse, madem olay antijenlerle alakalı, otizmin bu denli yükselişte olmasının nedeni nedir?

Belli ki, aşılarla otizm arasında ilişki olup olmadığını antijen yüküne bakarak anlamaya çalışmanın hiçbir manası yok. Bizzat yazarların ifadelerinden bu gayet net anlaşılıyor.

Bu çalışmanın Geçersizliğini Kanıtlayan Diğer Faktörler

Çalışmanın sonunda yazarlar “aşıların antikor oluşturucu protein ve polisakkarid içeriğinin belirlenmesindeki yardımları”ndan dolayı Dr. Paul Offit’e teşekkürlerini sunuyor. Offit’in kim olduğunan haberdar herkes bilir ki kendisi belki de dünyanın en önde gelen aşı destekçisidir. Bir çocuğa aynı anda on bin aşı yapılabileceği yönündeki meşhur açıklaması düşünüldüğünde, yazarların çalışmaya peşinen aşı yanlısı güçlü bir önyargıyla başladığı aşikardır.

Çalışma CDC tarafından yaptırılmıştır. Çocuk ve yetişkinler için aşı takvimini belirleyen Amerikan kuruluşudur bu. İddialarını doğrulayacak meşru tek bir çalışma olmamasına rağmen bugüne kadar defalarca aşılar ve otizm arasındaki hertülü ilişkiyi reddetmişlerdir. Bu yüzden de, bağlantı olmadığı izlenimini veren bir şeyler üretmek için güçlü bir motivasyonları vardır.

İyi yapılmış bir çalışma olsaydı dahi bu çalışma halen anlamsızlığını korurdu, zira tabanca patlamadan erken çıkış yapmış bir çalışmadır. Daha ortada ilişki olduğunu gösteren tek bir çalışma dahi yokken, potansiyel bir toksinin otizm üzerindeki görece etkisini çalışmanın hiçbir manası yok. Daha önce de açıklandığı üzere, ortada resmi olarak aşıları otizmin nedenleri arasında gösteren bir çalışma yoksa, aşının verdiği zarar derecesini karşılaştırmaya odaklanan bir çalışma yapmanın ne manası var? Bu CDC’nin düzenbazlığından başka bir şey değil.

Bu Çalışmayı Tutup Aşılar Otizme Yol Açar mı Açmaz mı Sorgusu ile Eş Tutmak

Çalışmanın yayımlanmasının ardından anaakım medyanın tepkisi tam da beklendiği gibi. İşte çıkan haberlerden bazı başlıklar:

Çocukların fazlasıyla erken bir dönemde gereğinden fazla aşılanması nedeniyle otizm geliştirdiğini düşünen ebeveynler için devletten endişelerinin neden yersiz olduğunu gösteren büyük çaplı yeni çalışma. (Ulusal Radyo)[3]

Bayan Dawson [Autism Speaks örgütünün bilimden sorumlu başkanı], otizm ve aşılar hakkındaki efsanelerin ortaya konan bilimsel kanıtlara rağmen sürmekte olduğunu, bunun da kısmen araştırmacıların otizme neyin yol açtığını bilmemelerinden kaynaklandığını ifade etti. “Otizmin nedenleri ve risk faktörleri ile ilgili soruları yanıtlayacak çalışmalar ortaya konulmadığı sürece, ebevenylerin kafasında soru işareti kalmaya devam edecektir”, dedi. (USA Today)[4]

Bu çalışmanın ‘olmayan sonuçları’nın, aşıların otizme yol açıp açmama meselesi ile birleştirildiği aşikar. Tabii bu çalışmayı yayımlayan Journal of Pediatrics dergisinin kendi makalesinin açılışını bile aynı şekilde yapmasına bakılacak olursa bu hiç de şaşırtıcı değil:

Eldeki bilimsel veriler aşıların otizme yol açmadığını işaret etmekteyse de ebeveynlerin yaklaşık üçte biri aksi yöndeki endişelerini dile getirmeye devam etmektedir; yaklaşık olarak her 10 ebeveynden 1’i, CDC’nin takvimini izlemekten daha güvenli olduğuna inandığından çocuklarını aşılatmayı reddetmekte veya aşıları geciktirmektedir (http://www.cdc.gov/vaccines/parents/downloads/parent-ver-sch-0-6yrs.pdf). En büyük endişelerden biri de gerek aynı günde gerekse yaşamın ilk 2 yılında olunan aşı sayısıdır. Journal of Pediatrics dergisinde yayımlanacak yeni bir çalışmanın araştırmacıları, “çok erken dönemde çok sayıda aşı vurulma” ile otizm arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı sonucuna varmıştır.[5]

Bu açıklama açık bir şekilde otizme aşıların neden olup olmadığı meselesi ile bu çalışmanın sonuçlarını birbirine karıştırmakta. Çalışmanın yapılma amacının tam da bu, yani meseleyi karıştırmak olmadığına şüphe var mı?

Sonuç olarak, sözkonusu çalışma ile tanıtım ve reklamının yapılma şekli, kastedilenden çok daha farklı bir hikaye anlatıyor. CDC’nin halkı her ne pahasına olursa olsun çocuklarını aşılatmaya ikna etmeye kararlı olduğu ve hatta bu amaç uğruna ortaya hiçbir sonuç koymayan, palavradan bilimsel çalışmalar çıkarıp, sonra da bunu sanki modern zamanların kabusu otizm ile Big Pharma adına halka zorla dayattıkları aşılar arasında bağlantı olmadığını kanıtlıyormuş gibi işi bilgi manipülasyonu ve çarpıtmaya kadar vardırdığına kimsenin şüphesi olabilir mi?

Kaynaklar:

  1. Increasing Exposure to Antibody-Stimulating Proteins and Polysaccharides in Vaccines Is Not Associated with Risk of Autism; Journal of Pediatrics; Frank DeStefano, MD, MPH, Cristofer S. Price, ScM, and Eric S. Weintraub, MPH1
  2. Autism Risk Is Not Increased by Childhood Vaccines: StudyPharmalot; Ed Silverman
  3. Number of Early Childhood Vaccines Not Linked to AutismNPR; Jon Hamilton
  4. Full vaccine schedule safe for kids, no link to autismUSA Today
  5. The Risk of Autism Is Not Increased by “Too Many Vaccines Too Soon”