Yerli Yersiz Aşı İstemezük!

Yerli Yersiz Aşı İstemezük!

Facebook aşı sayfasında paylaşılmış yorumumdur.

jenner

Edward Jenner, kendi oğlunu çiçekle aşılarken. Oğlan, 10’larca kez aşılandıktan sonra daha 21 yaşında tüberkülozdan ölüyor.

Sevgili …….. hanım şöyle bir yazı iletti. Okur okumaz aklıma gelenleri yazmak istedim, başka katkıda bulunmak isteyen olursa yorumlarınızı bekliyorum. 🙂

Yakın tarihimizde “tarihi yeniden yazmak” moda oldu biliyoruz. Bu defa da aşı tarihi siyasi emellere kurban gitmiş. Birkaç doğrunun arasına yalan yanlış ne serpiştirirsek serpiştirelim, sorgulamadan her duyduğuna inanmaya ant içmiş bir topluluğu ikna edebiliyoruz.

Yazarın Osmanlıcılık güzellemesine dahil etmeyi unuttuğu(!) birkaç gerçek:

1. Bahsi geçen yıllar Avrupa’da sanayi devriminin son sürat gittiği ve peşisıra yoğun salgınların görüldüğü bir dönem.

O yıllarda İngiltere’de henüz belediye hizmeti yok; bu da çöplerin sokaklardan toplanmaması, hayvan leşlerinin düştükleri yerde kalması, kanalizasyon şebekesi ve temiz suya erişimin henüz olmaması demek.

İngiltere’de hızla kömür madenciliğine geçiliyor; çocuk işçi çalıştırmak henüz yasaklanmamış, anne-babalar günün büyük bölümünü madende çalışarak geçiriyor, çalışmayan çocuklar sokaklarda aç bi ilaç dolaşıyorlar.

Sanayileşmeyle birlikte büyük şehre göç hızlanmış, bir hanede 10-15 kişi beraber yaşıyor, yarı aç yarı tok.

2 seneye yaklaşık zamandır çeşitli vesilelerle anlatmaya çalışıyorum; hastalık bağışıklık sisteminizin ne kadar sağlam olduğuna bağlı, bağışıklık sisteminizin ne kadar sağlam olduğu da ne kadar düzgün beslendiğinize, hijyene ve yaşam koşullarınıza doğrudan bağlı..

İngiltere bir kuzey ülkesi, yılın bir iki ayı doğru dürüst güneş alıyor ve insanlar zaten günün büyük bölümünü madenlerde veya fabrikalarda çalışarak geçiriyor. Aileler çok çocuklu, ancak bu çocukları besleyecek imkan çok kısıtlı bir kesimde var, hatta çocuklar da çeşitli fiziksel işlerde çalışıyor. İklim koşulları nedeniyle tarım açısından Osmanlı’nın zenginliğiyle boy ölçüşmeleri mümkün değil. Çeşitli bilimsel makalelerde belirtildiği gibi, vücutta TEK BİR vitaminin eksik olması durumunda dahi kişi hasta olabiliyor ve hastalığı ağır seyredebiliyor.

Osmanlı’da o dönem ne çocuk işçiliği var ne de Avrupa ülkelerinin büyük şehirlerinde görülen sefalet. Çocuklar sağlıklı, bakımlı. Yaşlı teyzeler çiçek geçirmiş kişilerin yara kabuklarını alıp kurutup, daha sonra sağlıklı(!) çocukların veya yetişkinlerin kollarına açtıkları çiziklere yediriyorlar.

Yazar hanım bahsetmemiş ancak bu uygulamanın mucidi bizim teyzeler değil, Çinliler. Çinlilerin yöntemi çok daha başarılı bakın. Yara iltihaplarını alıp kurutup toz haline gitiriyorlar ve BURUNDAN çekiyorlar.

Bağışıklık sisteminin nasıl çalıştığını bilen herkes için bu yöntem çok şey anlatıyor aslında. Vücudumuzun ilk savunma hattı cildimiz ve ağız, göz burun açıklıklarımız, bunların sahip olduğu mukozal yapı değil mi? Mikropların kana ulaşabilmesi için öncelikle bu sistemleri aşması gerekiyor. Bugün bizlere aşıları dayatan sağlıkçıların hiçbirinden bağışıklık sisteminin 2 bölümü olduğu ve aşılamanın bu ilk savunma hattını doğrudan bypass ederek bağışıklık sisteminin dengesini bozduğunu duymuyoruz? Vücuda normal yoldan, cilt-ağız-burun-boğaz yoluyla tanıtılmış patojenlere karşı bağışıklık sistemimizin tüm unsurlarıyla harekete geçeceği, bu yüzden de çok daha etkili bir savunma yapacağı aşikar. Ama aşı sanayisi bunu size açıklasa o zaman aşının gerekliliğini sorgulamaz mısınız? Madem hastalık etmenini doğanın öngördüğü şekilde cillten, burundan, ağızdan aldığımızda gayet etkili şekilde korunabiliyoruz, o halde iğneyle kas içine mikrop zerk etmenin ne manası var?!

Çin ve Osmanlı’nın uyguladığı inokulasyon yöntemi ve bugünün aşı yöntemi arasındaki en temel fark bu işte;

Eskiler hastalık unsurunu vücuda doğanın öngördüğü yoldan tanıtıyor, bizler ise elde iğne cildi, mukozal sistemi aşıp doğrudan kas içinden kana veriyoruz mikropları.

Yazar hanım ve bugünün “yerli aşı isterük”çüleri bu farkın farkındalar mı acaba?? Enfiye kutularından kurutulmuş cerahat tozu mu çekelim hep birlikte yoksa “yetişmemiz gereken” batı gibi biraz ondan biraz bundan mikrop bakteri kokteyli yapıp yenidoğmuş çocukların doğum anını iğne seromonisi ve çığlıklarla mı kutlayalım? Hangisi savunduğumuz, talep ettiğimiz yöntem??

Yoksa acaba Osmanlı ile o dönemin hastalıktan başını alamayan Avrupası arasındaki farkı yaratan hijyen, düzgün beslenme yolundan gidip çocuklara çalışsın diye bahşedilen ve hiçbir eksikliği bulunmayan bağışıklık sistemlerini desteklemeyi mi seçsek?

Yazıda bahsi geçen meşhur Pasteur’ün ölüm döşediğinde dediği gibi;

Mikrop hiçbir şeydir, aslolan vücudun sağlığıdır…

 

Bugün artık Pastör’e borçlu olduğumuz tıbbın “mikrop teorisi”nin nasıl düpedüz yanlış olduğu KANITLANDI. Sadece bağırsaklarımızda kilolarca bakteri, parazit ve mantar taşıyoruz ve bunlar olmadan hayatta kalmamız mümkün değil!

Bugünün batı toplumu bu keşfe imza atarken biz biraz geriden takip ediyoruz her zamanki gibi ve hadi aşı yapalım, daha çok yapalım, kendimiz yapalım fantezileri kuruyoruz.

2. nokta … Yaşlı teyzeler [bugünkü gibi] her önüne gelene gözükapalı mikrop vermiyorlardı elbette. İnokulasyon yapılacak çocuğun mutlak surette sağlıklı olduğu bir dönemde, çok çok küçük bir miktar, belki bir toplu iğne başı kadar mikrop tanıtılıyordu vücuda. Ve çocuk evde bakıma alınıyor, hastalığı bu şekilde kapsa da kısa sürede iyi bir bakımla ayağa kalkıyordu.

Bugünün doğum anından itibaren ilaçla aşıyla yetişen, doz doz karma aşılarla bağışıklık sistemi dağlanan, antibiyotik turundan antibiyotik turuna koşan, türlü alerjilerle boğuşan, kronik yeme bozukluklarıyla pençeleşen çocuklarına yapsalar aynı işlemi o teyzeler, çocuğu öldürmeleri işten bile olmazdı ve aslında bu hiç sürpriz de olmazdı.

Ne demiştik? Aslolan vücudun ne kadar sağlıklı, dirayetli olduğu. Aynı mikrop neden Afrikalı çocuğu öldürürken bizde hafif bir ateşlenmeyle geçiyor? Sormamız gereken soru bu. Bu sorunun çok basit bir cevabı var ve çocuğunuzu koruyacak olan da bu bilgi, aşılar değil!

Bir de sormazlar mı hiç insana? Yahu bizim Osmanlı’nın pekala başarıyla uyguladığı bu yöntemi İngilizler almış uygulamış da niye becerememiş?? İnokulasyon yönteminde mi sorun varmış yoksa gavurda tutmamış mı aşı, acep n’olmuş da son sürat salgınlar devam etmiş bir 200 sene daha??

Çiçek aşısı kiti. Önce 1 seferde ömür boyu bağışıklık vaadi, sonra nedense 2. ve 3. doz işkencesi "zorunlu" hale getirilmiş meşhur aşımız.

Çiçek aşısı kiti. Önce 1 seferde ömür boyu bağışıklık vaadi, sonra nedense 2. ve 3. doz işkencesi “zorunlu” hale getirilmiş meşhur aşımız.

Yazıdaki hayal mahsulü “bakınız bizde ne aşılar vardı” masalına hiç deyinme gereği duymuyorum bile. İngilizcesi olanlar burada verilen bilgilerin büyük çoğunluğunun yalandan ibaret olduğunu kısa bir araştırmayla görebilir. Fakat tabii bu tip dezenformasyon birimlerinin dayanağı da bu değil mi, halk nasıl olsa sorgulamayacak, sorgulamak istese de yabancı dil bilgisi gerektiren kaynakları anlamayacak.

90’lara kayıp yıllar demiş hanımefendi, sanırım özelleştirecek hiçbir şeyimiz kalmadığı bilgisinden ve bunun da son 10 yılda olduğu bilgisinden bihaber?? Sağlık sisteminin bir önceki sağlık bakanı döneminde “dönüşümünün” tamamlandığını da duymamış herhalde? Dönen dümenlerin hepsine gözümüzü kapayalım biz 2000lerde, tek derdimiz Osmanlının uyguladığı TEK ve ilkel bir aşılama prosedürü olsun. Bunu kotardık mı dış mihraklar bizi biyoterörizmle vuramaz değil mi?

Biyoterörizm olanca hızıyla yıllardır sürüyor oysa .. çocuklarımızın genleri tahrip ediliyor bu ağırlıklı çoğunluğu son 10 yılda takvime dahil edilmiş teknolojik aşılarla, Monsanto’nun bizzat devletin başı tarafından yeşil ışık yakılan ucube yemleriyle besleniyor bu çocuklar, dereleri uluslararası şirketlere peşkeş çekiliyor, yeşil doğa yerini villa koruluğuna bırakıyor .. kayıp yıllara rahmet okutur bu gelişmeler .. kapımıza zorla aşı yapmak için dayanıyorlar diye şikayet dahi edemeyeğiz yakında, ama biz masal dinlemek istiyoruz toplum olarak .. bir varmış bir yokmuş .. Osmanlı zamanında 2. Abdülhamit efendi ……

Çocuklar için Aşı Detoksu Protokolü

Çocuklar için Aşı Detoksu Protokolü

Doğal tıp metodolojisine göre yaşanılan rahatsızlığın temelinde iki unsur yatar: toksisite ve beslenme zafiyeti. Detoksla vücudun toksin arındırma kanalları desteklenerek metal, kimyasal ve toksinlerin vücuttan güvenli şekilde atılabilmesi sağlanır, böylelikle vücudun iç dengesini yeniden kurmasına çalışılır. Aşılar bu açıdan değerlendirildiğinde kesinlikle toksiktir.

Çocuklar için Aşı Detoksu Protokolü

Sadece şelasyon ve açlık yaparak detoks yapılabileceği kanısı yanlıştır. Özellikle çocuklarda detoksun yavaş ve incinmeye sebep olmayacak basit ve güvenli yöntemlerle yapılması son derece büyük önem taşır. Detoks süreci genellikle 1 aydır, ancak çocuğunuz aşı kaynaklı bir istenmeyen etki yaşadıysa bu süre uzayabilir. Detoks tamamlandıktan sonra çocuğunuzun sağlık sorununa (eğer varsa) odaklanabilirsiniz artık. Bunun için Naturapat, Homeopat, Fonksiyonel Tıp Hekimi, Şiropraktör gibi hekimler rahatlıkla tercih edilebilir.

Aşılanmış çocuğun almış olduğu toksik maddelerin bir kısmından kurtulabilmesi ve aşıların zararlı etkilerinden bazılarının geri çevrilebilmesi için kullanılabilecek detoks yöntemlerinden bazıları şunlar:

Arınma banyosu – Bu banyo omuriliği tutmuş bakteri ve virüslerin temizlenmesi, vücuttaki hücresel atıklar, metaller ve kimyasalların atılmasında kullanılabilir. Bunun için çocuğunuzun banyo suyuna 5 damla Purification Esansiyel Yağı damlatıyor ve iyi kalite deniz tuzundan bir iki çay kaşığı ilave ediyorsunuz. Bunu aynı şekilde ayak banyosu olarak da uygulayabilirsiniz.

Probiyotikler– Bağırsak florasını toparlamak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotikler olmazsa olmazımız. Çocuk aşı sonrası herhangi bir reaksiyon (örn. egzema, kulak enfeksiyonu, artrit, diyabet, mide-bağırsak rahatsızlıkları gibi) yaşamışsa bu daha da önem kazanıyor. Bunun için Natren’den Life Start adlı probiyotik tercih edilebilir, süt enteloransı olanlar için laktozsuz seçenekleri de bulunuyor.

Omega3 Balık Yağı – Çocuğunuz istenmeyen etki yaşadıysa veya KKK, DtaB veya su çiçeği aşılarından birini olduysa mutlaka kullanmalısınız. Fermente morina karaciğeri yağı (tereyağlı olanı) tüm balık yağları içinde en üstün olanı kabul edilmekte.

Kişnişle Şelasyon Terapisi – Kişniş (coriander) bitkisinin yapraklarının vücuttan cıva ve alüminyum atılımını hızlandırabileceğini keşfeden Dr. Yoshiaki Omura’dır. Vücuda ihtiyacı olanı verirseniz, kendi kendini iyileştirecektir. Kişnişte ağır metallere bağlanıp vücuttan söküp atmaya muktedir moleküler bağ yapısı olduğunu görüyoruz. Kişniş terapisi hem çocuğunuzu zorlamayacak hem de bütçenizi yormayacak bir yöntem.

Kullanımı: Kişniş hapları şelasyonda etkili değil. En iyisi suyunu çıkarıp içmek, çiğden yemek veya pesto sosu tarzı gıdalara katıp tüketmek. Çocuğunuzun 2-3 hafta boyunca günde en az 1 çaykaşığı kişniş alması gerekiyor. Buna ilaveten banyo suyuna 2 damla kişniş suyu ve biraz da tuz da katabilirsiniz.

Mürver– Çocuklar için mükemmel bir şifalı bitki olup şurup şeklinde veya gıda desteği olarak alınabilir. Araştırmalara göre mürver virüslerin sağlıklı hücrelere işleyip enfekte etmede kullandığı enzimleri etkisiz hale getiriyor.

Bir diğer seçenek de içinde ekinezya, arı sütü ve zeytin yaprağı olan Elderberry Defense adlı ürünü kullanmak. Ekinezya bağışıklık sistemini güçlendiriyor, vücutta viral enfeksiyonlarla savaşıyor ve bakteriyel toksinlerle mücadele için gerekli T-lenfositlerin çoğalmasını sağlıyor, ayrıca (lenfatik sistemimizdeki yabancı partikülleri, bakteri ve toksinleri filtreleyip yok etmekle görevli) makrofajları stimüle ediyor.

Arısütü yoğun besleyici özellikte bir gıda, toplam 8 adet olan esansiyel amino asitlerin tümüne sahip, hastalıkları önlüyor, aşıların vücutta yarattığı stresi alıyor.

Zeytin yaprağının ise hastalık yapıcı mikroorganizmaların neredeyse tümüne karşı etkisi gösterilmiş durumda. Pekçok sağlık sorununu ortadan kaldırıyor, 130’un üzerinde enfeksiyonel hastalıkla mücadelede etkisi kanıtlanmış. Canlı virüs aşılarından herhangi birini (KKK, su çiçeği, grip aşısı, OPA gibi) ve ayrıca DtaB aşısını olmuş çocukların bu remedy’yi kullanmaları yerinde olacaktır.

Wellness Mama’nın verdiği mürver şurubu tarifi 2 yaşın altındaki çocuklar için ideal, onun dışında yumuşak çiğneme tabletleri veya bitkisel destek olarak (elma sosuna karıştırılmış 1-2 kapsül halinde günlük kullanım) veya bitki çayı şeklinde kullanılabilir. 6 yaşın üzerindeki çocuklar için (daha düşük dozda olmak kaydıyla) Nature’s Sunshine tarafından üretilen Elderberry Defense harika bir seçenek.

C Vitamini– Aşılardaki ağır metaller, kimyasallar ve toksinlerin yarattığı hasarı gidermede etkilidir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. C vitaminini almanın en iyi yolu bu vitaminden zengin gıdaları tüketmek, ancak detoks aşamasında gün içinde sık sık alacağımız destek ürünlerle prosesi desteklemek faydalı. Genellikle çiğnenebilir tabletler öneriliyor, fakat toz veya lipozomal halde de kullanılabilir.

Silika– Dokulardaki toksinleri yavaşça çekip vücuttan atılımını sağlamak üzere kan dolaşımına verir. Silisit asit üzerine yapılmış çalışmalar bunun, alüminyumun vücuda yükünü azaltan, alüminyumun beyin ve gastro-entestenal dokuda birikimini yavaşlatan, alüminyumun insanlardaki biyolojik yararlanım özelliğini büyük oranda azaltan, bitki ve hayvanlarda toksisiteyi azaltan ve negatif yan etki oluşturmadan alüminyumun idrar yoluyla vücuttan atılımını sağlayan etkili ve invazif olmayan bir terapi olduğunu gösteriyor. Sözün özü, iyi bir detoks için silika kullanılmalı. Likid mineral halde veya hücre tuzu olarak ya da bitkisel destek olarak (horsetail– kırk kilit otu?) alıp kullanabilirsiniz.

Homeopatik Antidotlar – Bazı çocuklar homeopatik antidotlardan büyük fayda görüyor. Homeopat veya naturapat hekimler ya çocuğun bünye tipine ve aşı sonrası yaşadığı yan etkilere bakarak bir remedy önerecek ya da “aşı antidotu” dediğimiz, homeopatik remedy olarak potansize edilmiş bir aşı önerecektir.

Çocuğunuz su çiçeği, kızamık, kabakulak, kızamıkçık ve polio aşılarını olduysa buna uygun olarak su çiçeği antidotu, KKK antidotu ve İPA antidotu alacaksınız demektir. K vitamini iğnesi veya Hepatit-B aşısı olmuşsa, K vitamini ve Hep-B antidotu alacaksınız. Antidotların genellikle olumsuz yan etkisi olmadığı gibi, dil altında çabucak eriyen küçük şekerli toplar halinde veya dövüp toz haline getirerek kolaylıkla kullanılabiliyorlar.

Su– Vücuttan çekilen toksinlerin taşınarak vücuttan dışarı atılabilmesi lazım. Böbreklerin tam kapasite çalışabilmesi vücutta yeterli su bulunmasına bağlı. Gazlı içecek, kola, konvansiyonel süt ve süt ürünleri ile hazır meyve sularını kesip çocuğunuzu günde 5 bardak su içmeye teşvik edin. Suyu bir parça balla tatlandırıp (C vitamini için) biraz da limon sıkabilirsiniz veya likid klorofil ilave edebilirsiniz.

Masaj– Detoks sırasında “lenf düğümlerini açmak” için hafif masaj uygulaması özellikle önemli. Lenfatik sistem vücudumuzun temizlikten sorumlu bölümü ve masaj da lenf düğümlerinin toplayıp biriktirdiği hücre atıklarının, proteinlerin, sıvı fazlasının, virüs ve bakterilerin temizlenmesine yardımcı oluyor.

Hindiba Kökü – Detoks sürecinde karaciğerin desteklenmesi çok önemli, zira karaciğerin toksin filtrasyonu da dahil olmak üzere 5000’i aşkın işlem gerçekleştirmesi gerekiyor. Karaciğeri destekleyip temizleyecek şifalı bitki çok, ancak hindiba kadar güvenlisi, etkilisi veya ucuzu yok. Hindiba karaciğer ve safra kesesinin toksinleri filtrelemesine, kanı temizlemesine yardımcı olduğu gibi böbreklerin idrar yoluyla toksinleri vücut dışına atmasına ve hücre metabolizmasına da yardımcı oluyor.

Karahindiba otlarından edinip/toplayıp suyunu içebilir veya smoothie’lerde kullanabilirsiniz veya hap şeklinde alabilir ya da bitki çayı olarak içebilirsiniz. Arka bahçenizde biten alalade bir ayrıkotunun böylesine önemli işler yapabileceğine inanmakta güçlük çekenlerimiz PubMed veritabanından bu bitki üzerine yapılmış bilimsel çalışmaları okumak isteyebilirler.

Çiğ Gıdalar, Sıkılmış Sebze Suları ve Smoothieler – Aşıların zararlı etkilerini azaltmanın en iyi yolu hiç tartışmasız beslenme! Çocukların gıda yoluyla desteklenmesi için ise en etkin ve kullanışlı yöntemler çiğden sıkılmış meyve-sebze suları ile smoothieler. Detoks süresince normal öğünlerinin haricinde günde en az 2 ila 3 bardak da çiğden sıkılmış meyve-sebze suyu içmelerini sağlamamız gerekiyor çocukların. Sıkılacaklar veya blenderdan geçirilecekler arasında mutlaka brokoli, lahanagiller, beyaz turp, sarmısak, soğanlar, baharatlar ve güvenilir kaynaklardan alınmış köy yumurtası sarısı bulunmasına dikkat edilmeli.

Detoks sürecinde ortaya çıkabilecek yan etkiler

Detoks sürecinde “iyileşme krizi” denilen hafif yan etkiler ortaya çıkabiliyor. Çocuğunuz ilk birkaç gün asabileşebilir, semptomlarında ağırlaşma görülebilir, kakada yumuşama/ishal olabilir, daha fazla uyuyabilir veya gribe benzer semptomlar olabilir. Ancak yine de, hiçbir rahatsızlık verici yan etki ortaya çıkmaması çok daha büyük bir ihtimal.

Detokstan sonra yapılması gerekenler

Henüz herhangi bir doğal tıp hekimi ile iletişime geçmemiş olanlarımız öncelikle bunu gerçekleştirmeli. Bu hekimler beslenme ve alternatif terapiler üzerine eğitim görmüş olup size çocuğunuzun ihtiyaçlarına özel bir plan sunabilirler.
Yazar bu bilgileri aldığı Naturapati eğitimi, kişisel araştırma ve deneyimlerine dayanarak vermiştir.

Medikal Mutilasyon – Korkunç Aşı Reaksiyonları

Medikal Mutilasyon – Korkunç Aşı Reaksiyonları

Madalyonun diğer yüzü çok karanlık, belki de bakmamak en iyisi. Ancak, basit bir kızarıklık, biraz ateşle bitmiyor aşıların vücutta yarattığı tahribat.

Bizim iyiliğimiz, hatta “sürünün” iyiliği için bizlere nedense zorla uygulanmaya çalışılan bu medikal uygulamanın kesinlikle milyonda 1 olmayan yan etkilerinden basit bir seçmeyi bizzat CDC’nin sitesinden görebiliyoruz. Nedense demir ciğer içindeki polio kurbanlarında olduğu gibi çarşaf çarşaf vermiyor CDC bunları, gözümüzün ucuyla bakalım, aklımızda yer etmesin isteniyor belli ki.

İşte bu, sadece bir avuç aşı reaksiyonunu daha “yakından” görelim istiyoruz, içimiz bu çocuklar için kan ağlayarak.

Bunlar görünür reaksiyonlar, bir de gizli tufan var bebeklerimizin beyinlerinde, sinir ve sindirim sistemlerinde kopan, içine sokuldukları kronik sitokin fırtınası, enflamasyon var. Bunlar görünür değil ama, henüz dilsiz bebeğinizin tek yapabildiği ağlamak. Onu da ağrı kesicilerle susturuyoruz nasılsa…

Dünyanın en fazla aşılanan ülkesi Amerika’da çocuklarda ölüme yol açan hastalıkların başında ne geliyor dersiniz?

KANSER!

Paylaşılan aşı içerik listesinde sıralanan 40 farklı kimyasal, metal, antibiyotik, deterjan artığı, fötal hücreler, çeşitli hayvan hücrelerinin hepsi de Pharma Sağlığı için çok faydalı, evet.

Bizim sağlığımız aşılardan sonra ne durumda, ona bakalım şimdi:

Babasının olduğu “çiçek”–evet yanlış duymadınız, Amerika’da askeri personelde kullanılıyor bu aşı hala– aşısından sonra ciddi reaksiyon geliştiren 2 yaşındaki miniğin resmi bu. Peki nasıl olabilir böyle bir şey? CDC’den yetkililer inceleme yapıyorlar ve evin her yerinde bu enfeksiyöz virüsü buluyorlar.

Bu etkiye sahip aşının 200 sene önceki çok daha ilkel versiyonunun el kadar bebeklere önce 1 ve daha sonra en az 2’şer defa (!) verildiğini düşünün, neden aşılamayı kanunen zorunlu hale getirmek zorunda kaldıklarını anlayabiliyorz şimdi sanırım. Çünkü insanlar bu berbat aşının çocuklarına, kendi vücutlarına yaptığı şeyin farkında, aşıdan dolayı çiçek geçirip ölenlerin sayısı oldukça fazla, insanlar vebadan kaçar gibi kaçıyor bu aşıdan. Toplu aşılamalardan sonra olmadık reaksiyonlar, sifilisinden anında ölümlere kadar pekçok reaksiyon ve elbette bizzat daha büyük çiçek salgınları yaşanması tesadüf olabilir mi ve acaba çiçek gerçekten bu aşıyla ortadan kaldırılmış olabilir mi, insan bu masalla uyutulmayı zekasına hakaret saymayan hekimlerimize hayret ediyor doğrusu!

Resimde miniğin karın bölgesi görülüyor.

çiçek1

 

Ve sevgili Ian’ın Hepatit-B aşısına verdiği reaksiyon. 1 ay boyunca sorunun kaynağını bulmak için vücudunu tam manasıyla delik deşik eden, yapılmadık tahlil bırakmayan hekimlerin bizzat aşı prospektüsünde yazan alerjik reaksiyonu bir türlü tanıyamaması, ailenin ısrarla aşıyı sorgulamasına rağmen hekim ordusunun “her şey olabilir ama aşı olamaz” çizgisinde hiçbir değişiklik olmaması, ihtimal olarak dahi kabul etmemeleri . . . Ian’ın yürek dağlayan hikayesi hiç de yabancı değil aslında bizlere. Bu bir türlü açıklanamayan ölüm ve reaksiyon vakalarının hiç de zihinlere aşılandığı gibi milyonda bir olmadığını biliyoruz, öyle değil mi?

ian

BCG – verem aşısının ender görülen ancak ölümcül seyrinden dolayı korkutucu yan etkilerinden dissemine tüberküloza yenik düşen 7 aylık bebeğin hazin hikayesini ise buradan görebilirsiniz.

bcg

 

Aşılama sonrası ciltte görülebilecek ağır reaksiyonlar şuna benzeyebiliyormuş, yine CDC’den öğreniyoruz. Literatürdeki ismi Eczema Vaccinatum.

skin reaction

yüz

 

Uzun uzun araştırılmış, ilaç firmaları(!) tarafından hayvan ve insan modellerinde denendikten sonra FDA’in uzman sağlıkçıları tarafından “güvenlidir” onayıyla ruhsatlandırılmış, fakat aşı tarihine yarattığı beyin özrü, ölüm ve diğer muhtelif sorunlar nedeniyle en fazla tazminat ödenmiş aşı ünvanıyla geçmiş, ha bir de elbette nedense 4-5 doz vurulmasına rağmen 30 sene boyunca boğmacayı bir türlü ortadan kaldıramamış aşımız DBT – difteri, tetanoz ve tam hücre Boğmaca aşımız. Pekçok çocuğun ve ailesinin mahvına sebebiyet veren bu “güvenli” aşımız, yerine daha az reaktif olduğu ileri sürülen DTaB-difteri, tetanoz, aselüler boğamaca aşısı konulmak suretiyle piyasan kaldırılıyor. Aşının yüzde (ve beyinde) yarattığı şekil-işlev bozukluklarına örnek:

dtp

Bir başka aşı mağduru masum bebek, yine CDC’den. Aşıların etkisinin, etkinliğinin ve yan etkilerinin neden öngörülemeyeceğini hatırlatıyor insana. Görünüşte sağlıklı, neşeli bir bebek ve aşılama sonrası girdiği hal bu. Hepimiz tıpkı parmak izlerimiz gibi birbirimizden farklıyken, hayır biz illa hepinize aynı ilacı, gerekirse zorla vereceğiz, tabii sizin iyiliğiniz için(!) diyen bir medikal mafyayla karşı karşıyayız.

bebiş

Aşılar nörolojik hasara yol açabilir uyarısını yapanlar neyi mi kastediyor? Bu güzel kızımızda DBT aşısı sonrası oluşan nörolojik hasar:

dptaşısı

 

Çiçeği eradike ettiği iddia edilen “efsane”vi çiçek aşısını, aşıyı olan birinin az kalsın kolunu eradike ederken görüyoruz şimdi de:

çiçek3

 

Hangi aşı prospektüsünü açsanız baş sırada yerini alan yan etki, egzema bazı çocuklarda neye benziyor bakalım şimdi de. Milyonda 1 efsanesi eskiden işe yarıyordu, ancak şimdi internet var, aşıdan sonra sıklıkla oluşan reaksiyonların gerçeği artık yüzümüze bakıyor.

egzema

Aşı sonrası oluşabilecek doku hasarı ne boyutta olabiliyor, buna bakalım şimdi de. Bu çocuk hayatını kaybediyor. CDC’nin verdiği bilgiye göre hani şu sürü bağışıklığıyla korumaya çalıştığımız bağışıklık sistemi baskılanmış, o yüzden aşılanamayan çocuklar var ya, işte o çocuklardan birinin aşıya verdiği tepki bu! Bu meleğin aşıya verdiği tepki, yüce tıp literatürüne vaccinia necrosum olarak geçmiş durumda.

doku hasarı

 

Bizzat aşıyı geliştiren biliminsanları ve eski Merck çalışanları tarafından işe yaramadığı gibi hayli tehlikeli olduğu yönünde açıklamalar gelmesine rağmen Amerika’da hem kızlara hem de erkeklere(!) uygulanan HPV aşısı, Gardasil’den sonra ölen pekçok genç kızın aileleri tarafından oluşturulmuş grup ve siteleri internetten bulabilirsiniz. Ölmeyip de hayatına devam edenlerden bazıları maalesef ömür boyu böyle bir hayata mahkum ediliyorlar. Aşı öncesi ve sonrasında bu genç kızımızın hali…

HPV

 

Burada verilenler aşı prospektüslerinde çarşaf çarşaf yazan yan etkilerin yalnızca birkaçı. Önemli olan nokta şu; doktorlar aşı güvenliği çalışmalarının bizzat aşı firmaları tarafından yapıldığını ve aşılarını onaylatmak için kongrenin geçirdiği bir yasayla FDA’e “zorunlu bağış”ta bulunduklarını, FDA’in halkın ödediği vergilerle çalışan bir devlet kurumu olmaktan çoktan çıkıp, denetlemekle yükümlü olduğu ilaç sanayiinin paraya bağladığı kağıttan bir kuruluşa dönüştüğünü bilmeleri gerekiyor.

Hiçbir tıbbi uygulama kişiye zorla dayatılamaz, kendi iyiliği için bile olsa. Son dönemde “blockbuster” ilaç çıkaramayan Pharma’nın karlılığının devamı için yeni kapısı aşılara bir de bu açıdan bakmaları gerekiyor. Bu aşılarla yaratılan çığ gibi sağlık sorunları için yine kimin ilaç ve medikal cihazları, teçhizatı kullanılıyor, kimler bu “iş”ten kar sağlıyor bir düşünsünler.

Tamamen sağlıklı bir avuç çocuk üstünde denenen ve 3-5 gün yan etki var mı diye bakıldıktan, arada oluşan ölüm varsa istatistiklere yanısımasın diye çalışma dışı bırakıldıktan sonra evet, tüm dünya popülasyonu için aynı şekilde güvenlidir diye piyasaya sürülen aşılar sizin erken, düşük doğum ağırlıklı doğan bebeğiniz için güvenli olmayabilir. Ailenizde kronik veya otoimmün hastalık öyküsü varsa çocuklarınız aşı reaksiyonu için çok daha büyük risk altında demektir. Sezeryanle doğmuş, formüla sütle beslenmiş, midelerine zorla GDO’lu suni yem tıkılarak şişirilmiş mutant hayvanların etiyle, pastörize / UHT sütüyle, peyniriyle, yoğurduyla beslenmiş çocuklar aşı reaksiyonu için risktedir.

Hekimlerimiz bunları bilmiyor olabilir. Ancak anne-baba olarak bunları sonuna kadar araştırmak ve gerçeğe ulaşmak bizlerin görevi.

Çünkü çocuklar bizim. Sağlık bizim. Çocuklarımız üzerinde her türlü karar hakkı da bizim!

 

 

Sürü Bağışıklığı Teorisine Dr. Suzanne Humphries’in Yorumu

Sürü Bağışıklığı Teorisine Dr. Suzanne Humphries’in Yorumu

 

Aldığı fizik eğitiminin ardından tıp fakültesine devam eden Dr. Humpries, hayli başarılı bir dahiliye uzmanı ve nefrolog olarak 12 yıl hizmet veriyor klasik tıbba. Ardından, bakımı altındaki hastalara hastane protokolü gereği yapılan aşıların hastalarında yarattığı rahatsızlıkları birinci elden tecrübe etmeye başlayınca konvansiyonel öğretilmişlikleri reddedip, konuyu bizzat kendi araştırmaya karar veriyor.

Dr. Suzanne Humphries artık bir klasik tıp hekimi değil, bu mesleği kendi isteğiyle terk ediyor.

Ve bugün Dr. Humpries, Roman Bystrianyk ile birlikte kaleme aldığı “Dissolving Illusions: Disease, Vaccines, and The Forgotten History” adlı, aşıların gerçek tarihini belgelerle ifşa eden dev eseri ve gönül verdiği alternatif tıpta edindiği deneyimle, danışanlarına bütünleyici tıbbın sağladığı engin imkanlarla yardımcı oluyor.

Bu videoda, kendisinin İsveç’te verdiği bir sunumdan “Sürü Bağışıklığı” ile ilgili bölüme yer verilmiş.

Sunumun orijinali için aşağıdaki video serisini izleyebilirsiniz. Yukarıdaki kısa segment ise Türkçe altyazılıdır.

 

Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerikan vatandaşları Disneyland’da başgösteren kızamık vakaları sonrasında bireysel hak ve özgürlüklerinden biraz daha kaybetmiş buldular kendilerini. 320 milyon nüfuslu ülkede 50 kişilik “salgın” herzamanki gibi medya ve “seçilmiş” halk sağlığı uzmanları tarafından bütünüyle perspektiften çıkartılıp objektif değerlendirme kriterlerinden tamamen yoksun bir şekilde bir halkla ilişkiler ve propaganda kampanyasına dönüştürülmüş ve her zamanki gibi gerçekler ve sağduyu pencereden uçup gitmiş gözüküyor.

Bundan sadece birkaç ay önce KKK aşısı üreticisi Merck’ün ve CDC’nin başını çok ağrıtması gereken, bizzat CDC’den üst düzey bilimadamının KKK aşısı ve otizm bağlantısını kasıtlı şekilde nasıl örtbas ettiklerini itirafı internette otizm aileleri nezdinde fırtınalar koparırken “penguen belgeseli oynatmayı” tercih eden basın yayın kuruluşlarından şimdi günün her saati “korkunç kızamık salgını”na dair gelişmeleri dinliyor olmamız manidar elbette. Burada da kalınmıyor artık… Medyada açıkça çocuğunu aşılatmayanların hapse atılmaları, çocuklarının ellerinden alınıp zorla aşılanması gerektiği haykırılıyor. Kimileri muzdarip oldukları miyopiden burunlarının ucundaki gerçekleri görmekten aciz olsa da, Amerika’nın dümen suyundaki Türkiye’de çok yakında aynı medikal faşizmin beyaz önlük altı siyah postalları altında ezilirken bulacağız anne baba olarak kendimizi ve çocuklarımızın sağlığını.

İlaç sanayii Amerika’da ve esasen dünyanın her yerinde devlet aygıtı olarak çalışmakta artık. Tüm bu tartışmalar arasında dikkatten kaçmaması gereken bir gerçeği de hatırlatalım. KKK aşısının üreticisi Merck’in aşı departmanı başında şu an kim var dersek hatırlayacaksınız sanırız; CDC’nin önceki şefi sayın Dr. Julie Gerberding.

Devletteki “görev”ini tamamlar tamamlamaz, yani ulusal aşı takvimine aldırttığı dünyanın en pahalı aşısı (yine Merck’ten) Gardasil’i hem kız hem de erkek çocuklara mecburi tuttuktan ve otizm bağıntısında tüm dünyada tartışmaların baş aktörü, Merck’ün yıldız aşısı KKK ile ilgili gerçekleri inkar için sipariş ettiği dev epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarının kendi idaresi altında kasten çarpıtıldığından haberdar olduğuna dair kanıtlar bugün su yüzüne çıkmış büyük şef görevini bir sonraki meslektaşına devrettikten sonra doğrudan Merck’ün üstün hizmetleri için kendisine tahsis etmiş olduğu koltuğa yerleşiyor. Ne güzel değil mi? Devletin aşı politikalarına yön veren idari merciinin en tepedeki ismi gerekli düzenlemeleri yaptıktan ve Pharma sağlığı, pardon, “halk sağlığı” için halka rağmen üstün hizmette bulunduktan sonra eski iş ortağı, şimdiki işvereni tarafından bol sıfırlı maaş çekiyle ödüllendiriliyor.

Bir başka manidar gelişme de, bu kızamık “salgını”nın yine Merck’ü KKK aşısı deneylerine sahtekarlık karıştırmakla ve FDA’yi de görevini ihmal etmekle itham eden kendi virologlarının davasında bir sonraki aşamaya ulaşılmış olması. Çok yakında ifşa olacak gerçeklerden önce birkaç eyalette daha aşı reddini yasaklatarak önlemlerini şimdiden almaya çalışıyor proaktif ilaç firmaları. Ne de olsa paranın konuşulduğu yerde gerçeklerin hiçbir ehemmiyeti yok, can sıkıcı teferruatlar bunlar [linkte aşılar ve otizm bağlantısını gösteren 86 çalışmayı görebilirsiniz] …

50 kızamık vakası, 10 senedir tek bir ölüm yok kızamıktan, diğer yandan her 50 çocuktan 1’i otizm spektrumunda … Durum böyleyken yetkililer odadaki fili (otizmi) görmezden gelip halkı kızamık öcüsüyle korkutmayı ve bunun için tıp etiğini, insan haklarını süresiz olarak rafa kaldırmayı tercih ediyor.

Reklam gelirlerinin aslan payını ilaç firmalarına borçlu olan Amerikan medyasının elbette bu konuda sadakatinin kime olacağını tahmin etmekte zorlanmıyoruz. Ancak, hep dediğimiz gibi, büyük birader Amerika’da sahnelenen oyunun en fazla 2-3 yıl içinde aynı replikler ve fakat bu defa yerli “yıldız”larla Türkiye’de perde açacağını bildiğimizden önümüzü görelim, yarınımızda bizleri neler bekliyor önizleme yapalım istiyoruz.

NVIC’dan Barbara Loe Fisher’ın sunumunda bakın hangi soruların cevabını bulacağız:

1. Kızamık, boğmaca veya grip gibi aşıları olanların bu hastalıkları aşıdan kapıp, aşılı veya aşısız, başkalarına geçirme ihtimali var mı?

2. Evetse, aşılılardan diğer aşılı ve aşısızlara hastalık bulaşının kontrol ve izlemi sağlık birimlerince yapılıyor mu?

3. Hayırsa, ortaya çıkan herhangi bir salgında öncelikle ve sadece aşısız popülasyonu suçlamak ne derece mantıklı ve bilimsel?

4. Bundan sadece bir 20 sene önce tek doz aşıların ömür boyu koruduğunu düşünen tıp camiasının gözbebeği aşıların koruyucu süresi hakkında itiraf etmek zorunda kaldıkları son gelişmeler neler ve buna karşın önerdikleri “çözüm yolu” ne?

5. İşe yaramadığı tescillenmiş aşılarla sürü bağışıklığı sağlanması mümkün mü?

6. Hemen her sene koparılan salgın yaygarasının altında insanların aşı ret hakkını tümden yasaklama motifi yatıyor olabilir mi ve bundan çıkarı olabilecek kimleri tanıyoruz?

Bu sunumda yer almasa da bir ek bilgi daha vermek gerekiyor burada. Disneyland’da tespit edilen kızamık virüsü tipinin Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine has kızamık virüsü tipi olduğu anlaşılmış durumda. Yani Merck’ün KKK aşısını istediğiniz kadar olun, bu yabancı tip virüslere karşı korunmasızsınız. Tüm dünyada kızamık eradike edilemeden sizin herhangi bir aşıyla bir ülkeden kızamığı eradike etmeniz sadece bu nedenden dolayı bile imkansız.

Ama biz koltuğumuza kurulup sahnelenen oyunun heyecanına bırakalım kendimizi yine de …

Hep aynı düzenlemeyi görüyoruz bu oyunlarda; problem – reaction – solution. Önce bir problem var et, ardından tepki topla, insanlar bizi kurtarın bu dertten desin ve baştan hazır çözümünüzü kucağını açmış bekleyen halka sunuverin, günü kuratın, ajandanızı aksatmadan yürütün. Her defasında ayakta alkışlanıyor, kapalı gişe oynuyor bu şov, kaçırmayın …

 

https://www.youtube.com/watch?v=NciXSnb2n6A

 

Barbara Loe Fisher, NVIC

Disneyland ziyaretçileri arasında kızamığa yakalananlar olduğu ve tahminlere göre Kaliforniya, Washington, Utah ve Colorado eyaletlerinden kişilerin buradan kızamık kaptığına dair ilk bildirimin geldiği 14 Ocak 2015 tarihinden bu yana ABD ve dünya medyasında konuya dair yüzlerce haber yapıldı. (1)

Toplum sağlığı yetkililerinin ‘dünya üzerindeki en mutlu yerle bağlantılı’ dedikleri 51 laboratuvar teyitli kızamık vakası hakkında daha elde çok fazla veri olmamasına rağmen haber yıldırım hızıyla tüm dünyaya yayılmış durumda.

23 Ocak tarihinde CDC’nin yayımladığı Sağlık Bülteni’ne göre, “salgını başlatanın kim olduğu belirlenebilmiş değil”. (2)

Ebeveyn ve Çocuklarının Şeytanlaştırılması

ABD’nin nüfusu 320 milyonun üzerinde, Kaliforniya’da ise 38 milyon kişi yaşıyor. Öyleyse bir avuç kızamık vakasından yola çıkarak Kaliforniya’da yayın yapan gazetelerden biri nasıl oluyor da suçu derhal çocuklarını araştırmaları sonucunda aşılatmamayı seçmiş anne-babalara atıp, bu kişileri “keyfe keder şekilde bilimi reddeden” “cahiller” olarak yaftalayabiliyor? (3)

Astrotürf (kime denir buradan okuyun, 4) ve troller (5, 6) de bunu kendilerine yeşil ışık olarak görüp sosyal siteler ve forum alanlarında, aşıya bağlı beyin özrü geliştirmiş çocukların genetik mutantlar, çocuğunun aşılardan zarar gördüğünü söyleyen annelerin ise “yalancı” ve “cadı” olduklarını ileri sürüyorlar. (7)

Suç Atma ve Yaftalama Yarışında Başı Çeken Pediyatrist

UCLA Üniversitesi’nin önde gelen pediyatrist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. James Cherry, (8) çıktığı TV programında kamuoyu önünde alenen bu suç atma ve yaftalama oyunun bir parçası olarak, devletin önerdiği ve aralarından KKK’nın da olduğu 16 aşıyı 69 doz halinde çocuğuna vurdurmayı reddeden anne-babalara hakaretler savuruyor.

Dr. Cherry’nin ifadelerinden bazıları şöyle: “Hakikaten kafası hiç çalışmıyor bu insanların,” (9) ve “Bazı insanlar gerçekten de inanılmaz bencil olabiliyor.” (10)

İsim takma ve yaftalama elbette insanların dikkatini habire sınıfta kalan, korumayan aşılar ve kendi kendine çözülüp dağılmakta olan sürü bağışıklığı efsanesiyle ilgili uygunsuz gerçeklerden başka yöne çekmek için iyi bir yol. (11)

Aşılanma Oranı Hayli Yüksek ABD Popülasyonu

Şöyle ki: 2014 yılında Amerika’da bildirimi yapılmış 644 kızamık vakası var, (12) oysa anaokuluna başlayan çocukların %95‘i iki doz KKK aşısı almış durumda (13), aynı şekilde 13 ila 17 yaş grubu okul çağı çocuklarının da %92‘si iki doz KKK ile aşısı tam çocuklardan oluşuyor. (14)

Ayrıca, ABD’de üç yaş altındaki çocukların yalnızca %1‘i hiç aşılanmamış çocuklardan oluşuyor, yüzde 92‘si ise en az bir veya daha fazla KKK aşısı almış durumda. (15) Bazı eyaletlerde, KKK ile aşılanma oranları yüzde 100‘e yaklaşıyor. (16)

Dr. Cherry’ye göre aşılanma oranı yüzde 90’ın üzerinde olduğu takdirde kızamık için sürü bağışıklığının devrede olduğunu söyleyebiliyoruz. (17) Ve fakat tek doz KKK aşılaması için bu durum Amerika’da 1981 yılından beri geçerli zaten (18) ve iki dozluk KKK uygulaması için de 2000’den beri geçerli, kaldı ki CDC’nin tam da bu yüzden 2000 yılında kızamığın ABD’de kökünün kazındığını ilan etmişliği vardır. (19)

Fakat belli ki ABD’de kızamık eradike filan edilmiş değil, tıpkı bunun başarılabildiği başka bir ülke de olmadığı gibi… En son bilimsel kanıtlara göre zaten dilerseniz dünyadaki herkesi,–kadın, erkek, çoluk çocuk– dilediğiniz dozda aşılayın KKK ile, kızamığı ortadan kaldırmanız mümkün değil. (20, 21, 22, 23)

ABD’de epi topu 51 kızamık vakası için koparılan bu yaygaranın nedeni nedir?

İşe Yaramayan Grip Aşıları

Belki kamuyounun ilgisinin sadece bu sene milyonlarca Amerikalı’nın korumayan grip aşılarını olduğu ve bu işe yaramayan grip aşılarını olmadıkları takdirde sağlık çalışanlarının işten atıldıkları gibi gerçeklere odaklanması yerine Disneyland’daki bir avuç kızamık vakasıyla oyalanması işlerine geliyordur halk sağlığı yetkililerimizin. (24, 25)

Bu seneki grip aşısını olduysanız, dolaşımdaki influenza suşuna karşı sizi hiçbir şekilde korumayacak mesela. (26, 27, 28) Daha fenası, senelik grip aşılarını ne kadar sık olursanız korunma şansınızın bir o kadar düştüğü bilimadamları tarafından teyit edilmiş durumda! (29, 30)

Aşıyı olup da belirti geliştirmediği veya sadece hafif grip berlirtileri oluştuğu için virüsü “shedding” dediğimiz yolla etrafa yaydıklarından, insanlara bulaştırdıklarından bihaber şekilde okuluna giden, çarşı pazar alışverişini yapan, hastanede, klinikte çalışan kaç kişi vardır dersiniz? (31, 32)

Ve tabii kimbilir kaç çocuk o burunlarına sıkılan canlı influenza virüslü grip aşısından hasta oluyor (33) veya canlı aşı virüsünü etrafındakilere bulaştırıyor?! (34, 35)

Korumayan Boğmaca Aşısı

Boğmaca aşısı da sınıfta kalan aşılardan. (36, 37) Tıpkı kızamık gibi son yıllarda Kaliforniya ve diğer eyaletlerde hem çocuklar hem de yetişkinlerde ‘B. Pertussis’ ile boğmaca enfeksiyonu vakalarında büyük artış gözleniyor ve boğmacaya yakalananların pekçoğu aşılı. (38, 39)

30 sene önce de boğmaca salgınları için durum aynıydı ABD’de. (40, 41)

Bilimadamlarının bunca zamandır yazıp çizdiği gerçeği halk sağlığı yetkililerinin anca kabul ettiğini görüyoruz: boğmacaya karşı tam aşılı olsanız da boğmaca geçirebilir, ve fakat hastalığınız atipik veya belirtisiz seyredebilir ve boğmacayı aşılı veya aşısız kişilere bulaştırabilirsiniz. (42, 43, 44)

Esasına bakılacak olursa Dr. Cherry bizzat kendi kabul ediyor Amerika’da okul çağındaki çocukların yüzde 95 ve hatta daha fazlası çoklu kereler boğmacaya karşı aşılanmış olmalarına rağmen (45) her yıl teşhis almayan milyonlarca B. Pertussis boğmaca vakası yaşandığını. (46)

2013’te Dr. Cherry şöyle yazıyor, “Ne B. Pertussis enfeksiyonu ne de pertussis (boğmaca) aşısı uzun vadeli bağışıklık sağlar. Enfeksiyon ve hastalık yaşam boyu, her yaşta tekrar tekrar geçirilir.” (47) Bu demektir ki, boğmaca aşılamasıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesini çöpe atabiliriz. (48)

Korumayan Kızamık Aşısı

Boğmaca veya grip salgınları için aşısızları suçlamak pek bilimsel değil gördüğümüz gibi. Kızamık salgınları için aşısızları suçlamak da aynı şekilde.

Kaliforniya’da geçtiğimiz sene yaşanan bazı salgınlarda kızamık geçirenlerin neredeyse yüzde 20’si aşılıydı. (49) CDC’ye göre Disneyland’deki vakaların yüzde 12’si aşılı, hatta bazıları KKK’dan en az 2 doz almış gözüküyor. (50)

Kızamık aşısıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesi de ilmek ilmek çözülmekle meşgul. (51, 52, 53) Halk sağlığı hekimleri kızamık aşısıyla bağışıklamadaki sızıntıları nasıl açıklasak diye çabalamaktalar (54, 55) ve bula bula şu sudan bahaneyi bulabilmiş durumdalar. Diyorlar ki, efendim kızamık aşısının sağladığı bağışıklık zamanla azalıp yok olduğundan her 10 aşılı yetişkinden 1’i kızamık enfeksiyonuna açık durumda şu an. (56) Bu fenomene de “bağışıklığın zamanla kaybolması” (waning immunity) diyorlar. (57)

Ufukta Ek KKK Dozları mı Var?

Şimdi asıl bombaya hazır olun: Dr. Cherry geçen hafta bir TV kanalında yayınlanan röportajında bu “kızamığa karşı azalan bağışıklık” fenomeni karşısında çözümün yetişkinlere verilecek ek KKK aşıları olduğunu söylüyor. (58, 59) Tabii ya, haydi milyonlarca Amerikalı’ya birkaç doz KKK daha dayatalım, Merck hissedarlarını iyice bir mutlu edelim. (60)

İyi de Dr. Cherry kimi kandırdığını sanıyıor? Yetişkinleri öyle kolay kolay yakalayıp aşılayamayacaklarını hepimiz biliyoruz—tabii işten atmakla, sağlık hizmeti vermemekle veya hapse atmakla tehdit etmediğiniz sürece—o yüzden benim tahminim bu bahsi geçen üçüncü KKK dozu büyük ihtimalle lise öğrencilerini ve üniversite eğitimi almaya çalışanları hedef alacak. (61)

Dr. Cherry’nin Disneyland’deki kızamık vakaları ile ilgili öne sürdüğü çözüm bana doktorların 1990‘da halka ‘efendim bu tek doz KKK’nın ömür boyu bağışıklık sağlamayacağını fark edememişiz n’apalım, o yüzden çocuklar bir ikinci doz daha alacak KKK’dan’ dedikleri zamanı hatırlatıyor. (62)

Kızamık Aşısıyla ilgili Uygunsuz Bilimsel Gerçekler

Disneyland ve hatta dünyada görülen kızamık vakalarıyla ilgili nahoş bilimsel gerçek şu ki, halk sağlığı hekimleri aşılanmış insanlardan kaçı kızamığı belirtisiz veya çok hafif belirtilerle geçirecek ve etrafındakilere bulaştıracak, bilmiyorlar. (63)

Resmi sağlık yetkilileri aşılanmış kişilerin rutin kontrolünü yapıp asemptomatik (belirtisiz) veya atipik kızamık geçirip geçirmediklerini ve bunu başkalarına bulaştırıp bulaştırmadıklarını takip etmiyor.

Dahası, canlı kızamık aşısını almış kişilerin aşı virüsünden kızamık kapabildiğini ve shedding dediğimiz etrafa canlı organizma saçma yoluyla aşı virüsünü temaslılara bulaştırabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcut. (64, 65, 66) Halk sağlığı yetkilileri, canlı KKK aşısı olmuş kişileri aktif izleme alıp aşı tipi virüsle enfeksiyon olup olmadığını, shedding’in gerçekleşip gerçekleşmediğini ve hastalığın başkalarına bulaşının sözkonusu olup olmadığını araştırmıyor bile.

Bu kızamık mı yoksa başka bir şey mi?

Hekimlerin ve ebeveynleri çoğu CDC’nin şu ihtarından habersiz: “Salgın durumunda hastalığı kontrol altına almak için kızamık aşısı uygulanmaktadır ve böyle durumlarda aşı reaksiyonları yanlışlıkla kızamık enfeksiyonu olarak kayda geçirilebilmektedir. Kızamık aşısı olanların küçük bir bölümünde aşılamadan 10 ila 14 gün sonra döküntü ve ateş görülebilmektedir.” (67)

Evet, KKK aşısı aynı kızamığa benzer aşı tipi kızamık enfeksiyonuna yol açabiliyor. (68) Artı, aynen kızamık gibi döküntü, ateş ve konjunktivit belirtileriyle seyreden adenovirüs enfeksiyonları gibi sık görülen başka viral enfeksiyonlar da var (69, 70) ve son derece pahalı RNA laboratuvar testiyle teyit edilmedikçe bu enfeksiyonların gerçekten doğal virüsten kaynaklı kızamık olup olmadığı tam anlaşılamıyor ve olgular yanlışlıkla kızamık teşhisi alabiliyor. (71)

 

Kaliforniya Eyaletindeki Aşı Ret Hakkını Gasp Etme Planları

Ve şimdi ikinci bombaya hazır olun, en azından Kaliforniyalılar gardlarını alsınlar: 2013’te aşısız çocukların devlet okullarına kayıt olabilmek için kullanabilecekleri tıbbi nedenler dışındaki aşı ret hakkı seçeneklerine kısıtlama getirilmesi amacıyla düzenlenen bir yasa teklifi için lobi faaliyeti yürüten pediyatrist politikacı Dr. Pan, yerel bir gazeteye verdiği röportajda ebeveynlerin çocukları için aşıların yarar ve zararlarını tartıp kendi hür iradeleriyle aşı konusunda bir tercih yapma haklarına daha da zarar verecek yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışmakta olduğunun müjdesini verdi. (72) Kaliforniya eyaletinin sağlık yetkilileri dini ve felsefi aşı ret hakkını kaldırıp, kimin eğitim hakkından yararlanıp yararlanamayacağı kararını Dr. Pan ve Dr. Cherry gibi doktorların insafına mı bırakacak, göreceğiz.

 

Disneyland Bahane, Kale Direklerini Oynatmak Şahane

Disneyland’le bağlantılı olduğu öne sürülen bu 51 kızamık vakasıyla ilgili bir kaşık suda koparılan fırtınanın (73) halk sağlığını koruma çabasından ziyade, işe yaramayan/korumayan aşıların başarısızlığını gizleme ve aşıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesinin yıkılmakta olan kumdan kalesini toparlayıp destekleme telaşı olduğunu biliyoruz. Kendilerine ve sürekli oynattıkları kale direklerine (74) bekledikleri akıldışı itimatı reddeden ve bunun yerine düşünmeyi ve rasyonel şekilde hareket etmeyi seçen bir avuç anne-babayı suçlama telaşındaki defansif doktorları görüyoruz. (75)

O üçüncü KKK dozu Amerika’ya geliyor evet, hem de ilaç sanayiinin önderliğinde aşılar da dahil olmak üzere aldığı herhangi bir medikal risk konusunda aydınlanmış rıza hakkını kullanma taraftarı olan tüm Amerikalıları şeytanlaştıp cezalandırmaya çalışan muazzam boyutta lobi faaliyetleri ile birlikte. (76, 77, 78) Devletin sürekli genişleyen mecburi aşılar listesindeki her bir dozu harfiyen almayanları devre dışı bırakmaya yönelik çağrılar en üst perdeden yapılmakta. (79, 80) Aşısız olanların bir vatandaşlık hakkı olan eğitim-öğretim haklarının ellerinden alınması, tıbbi bakım görme haklarının engellenmesi, aşısız olanların işlerine son verilmesi ve diğer pekçok vatandaşlık ve insan haklarının ayaklar altına alınması planlanmakta.

Amerikalılar bir seçim yapmak durumunda

Taraflar belli oldu ve kılıçlar kınından çekildi artık. Amerikalılar karar vermek durumunda: Hangi aşıyı satın alıp neyi yaptırıp yaptırmayacağımıza özgür irademizle karar verme hakkımızı savunacak mıyız, yoksa hertürlü yasal kovuşturmadan muaf ilaç firmaları ve resmi sağlık yetkililerinin bu özgürlüğü elimizden almasına izin mi vereceğiz? (81)

NVICAdvocacy.org adresine gidip yaşadığınız eyalette aşı ret hakkınızı korumak için neler yapabileceğiniz hakkında bilgi alın. NVIC.org adresinden kızamık ve aşısının taşıdığı riskler ve oluşlabilecek komplikasyonlar neler, öğrenin. Ve eğer çocuğunuz aşılandı, fakat buna rağmen hastalıktan korunmadıysa veya aşıdan zarar gördüyseniz NVIC’a durumunuzu bildirebilir ve deneyiminizi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.

Sağlık sizin. Çocuk sizin. Karar sizin.