Sağlıkta Kabul Edilemez Sığlık – İfşa Ediyoruz!

Sağlıkta Kabul Edilemez Sığlık – İfşa Ediyoruz!

ED-Not: Sağlık çalışanlarının sorumsuz ve yanlış bildirimleri zaman içinde geldikçe bu post altına eklenmektedir.

Sosyal medyada senelerdir çeşitli branşlardan hekimler aşılar konusunda kendilerine belletilmiş basmakalıp bilgilerle biz bilim-fakirlerine otorite/gövde gösterisi yapmaya çalışırken yaralandı-berelendi.

Her seferinde önce “doktor” kimliğini yüzünüze dayayarak, bir ben bilirim-dediğim de taşa kazılı kuraldır edasıyla bizleri bilgisizliğimizden/cahilliğimizden ötürü şöyle yerli yerince bir azarlama sevdasıyla diyaloga giren hekimlerin sadece edebiyatla sınırlı kalan, ne bilimle ne tıpla ne de dümdüz mantık veya asgaride sağduyuyla bağdaşan sosyal medya açıklamalarını bundan böyle ifşa edeceğimi dile getirmiştim. Doktorlarımızın basına sağlık konusundaki açıklamalarını, halk sağlığı yararına değerlendirmelerini şahin gibi takip edip ardı ardına suç duyurusunda bulunan, süreci mahkemeye taşıyan meslek örgütlerinin ve özellikle de Sağlık Bakanlığı’nın dikkatine sunuyoruz hekimlerinin sosyal medya performansını.

Hastaları bilerek, kasıtlı olarak hastalık riskleri ve aşıların performansı konusunda yanlış yönlendirmekten tutun, tıbbi alan bilgilerindeki eksikliği ve maalesef akli dengelerinin hekimlik yapmaya müsait olup olmadığını sorgulamamıza sebep olan tuhaf açıklamalarını sürekli gördüğümüz bazı kişileri de ifşa ediyoruz. Her mesleğin bir davranış kodu, hukuken uyulması gereken mesleki kuralları vardır. Bu kuralları fütursuzca ihlal ederek günahsız çocukların hayatıyla oynayan, hiçbir şeyden haberi dahi olmayan anne-babaları yanıltan bu kişiler hakkında ne tür işlem başlatılması gerekiyorsa eminiz(!) bakanlık gereğini yapacaktır.

16 Aralık 2017 tarihinde bir doktorumuz şöyle bir açıklama yapar ve bunun üzerine aşağıdaki gibi diyaloglar gelişir:

Cinsel yolla bulaşan Hepatit-B aşısını beyin gelişimini henüz tamamlamamış bebeklere dünyaya gelir gelmez uygulayan Tıp, nasıl bir Tıptır?
Bu ülkede konuşma platformu sahibi olup konuşma hakkını sadece kendilerine biçenler millet ve vatana haindir.

Birtürk Karaboğa hanımdan gelen açıklamalar ve açıklamalarını dayandırdığı “Uzmanlık Tezi”

9 AY- 8 YAŞ ARASI ÇOCUKLARDA HEPATİT B SEROPREVALANSI VE AŞILANMA DURUMLARI (UZMANLIK TEZİ)

 

 

Birtürk hanımın hiçbir şekilde gerçeklerle bağdaşmayan, açıkça yanlış/yalan ifadelerle öne sürdüğü iddiaları bir tarafa koyalım, Attila Bey’in kendi sitesine verdiği linkte topluma enjekte ettiği muhteşem bilimsel bilgilere bakakalalım?! Bu yazılar suç unsurudur. Bu zat kendi bunun farkında olabilecek akli dengeye sahip değil, umuyoruz çocuklara zarar vermesinin önüne geçilecek adımlar ilgili kurum veya kişilerce ivedilikle atılır!

 

Paylaşımın sahibi doktorumuz kendisine “anne hepatit-b negatif ise nereden bulaşacak, yeni doğan çocuğa dişçiden mi bulaşacak?” dedikten sonra gelişen diyalog:

 

 

Beyefendinin verdiği link:

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/215996

Konuşmada geçen diğer linkler:

Hepatitis B vaccine and liver problems in U.S. children less than 6 years old, 1993 and 1994.

Hepatitis B vaccination of male neonates and autism diagnosis, NHIS 1997-2002.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21058170

 

Inflammatory responses to hepatitis B virus vaccine in healthy term infants.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23358708

The Blood-Brain Barrier: Bottleneck in Brain Drug Development

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC539316/

 

The Putative role of Environmental Aluminium in the Development of Chronic Neuropathology in Adults and Children

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28752219

 

Hepatit B yaygınlığının Türkiye’de aşı devreye girmeden çok önce neden ve nasıl düşüşe geçtiğini, Hep-B aşısının yan etkilerini şu yazımızdan görebilirsiniz:

Hepatit B Aşısı

 

 

Facebook üzerinden aşı konusundaki deneyimleri ile ilgili bize ulaşan diğer bazı takipçilerin aktardıkları:

“merhaba…size tesekkur etmek icin yazıyorum..kızımın besin alerjisi gittikçe düzeliyor..kan artık hiç görmüyorum..sizin sitenizden öyle çok şey öğrendim ki..minnettarım..Aşı da yaptırmıyoruz artık.. 2. ay bizim için son oldu..şimdi 7. ayımıza doğru gidiyoruz inşallah..ek gıdaya geçtik..şimdilik elma, havuç, hindistancevizi yağı ve zeytinyağı veryorum..muhallebi falan yok😎😎

şuanda lotus anneyi dinliyorum…dün de akif beyi dinlemiştim..bebek uyudugunda sitenizi takip ediyorum..sitenizdeki sirke tarifi ile kendi sirkemi bile yaptım.

paketli gıdayı hayatımızdan çıkardık,herşeyi kendim yapıyorum..organik alıyorum herşeyi,dışarda hiçbirşey yemiyorum,kimyasal temizlik maddeleri hayatımızıdan çıktı
bebeğimin yanağında hafifi sertlik vardı doktor coresatin verdi ben hindistancevizi yağı verdim tamamen geçti..makatındaki çatlak için antibiyotik verdiler kantaron yağı ile geçirdim..
ilk başta ççooook korkuyordum..çünkü tel bildiğimiz aşılar antibiyotik paketli gıda zararlı olsa devlet buna izin vermezDİ..ancak hiçbirşey göründüğü gibi değilmiş..öğrenmiş olduk..

bu arada şunu da anlatmak istiyorum aşı yaptırmadığım için 4 farklı doktorda ciddi tepki gördüm..ve onların tepkilerinden sonra iyice aşıdan soğudum

1.doktor..aşılar tamamen güvenli yemin ediyorum içinde aliminyum falan yok dedi..ben de aşılar otizme ve daha başka hastalıklara sebep olabilir dediğimde yahu biz otizmli çocuklara da aşı yapıyoruz dedi😯

2.doktor beni vicdansızlıkla suçladı..ve yan etki görmediğini söyledi en son cumle beni inanılmaz sarstı: ‘eğer 1000lerce cocuk hastalıktan kurtulup bir kac cocuk yan etki yasayacaksa onemli değil dedi ve tıbbı en ciddi sorgulamam burda oldu.”

5 Eylül 2018 / Vitamingiller Facebook sayfasında, Dr. İrem Çiftçi‘nin sosyal medya paylaşımı üzerinden gelişen diyalog:

“Dünkü nöbette gördüğüm içimi acıtan vaka; 19 yaşında, 3 ay öncesine kadar sağlıklı, üniversite sınavına hazırlanan, hatta tıp isteyen gencecik bir kız. Birkaç ay önce hesap yapmada zorlanmaya başlıyor, sonra kelime hazinesi azalıyor ve sıklığı giderek artan irkilmeler başlıyor. Şu an anne-baba dışında kelime çıkışı yok, basit emirlerin bir kısmını yapabiliyor, 20 saniyede bir miyokloni dediğimiz irkilmeleri oluyor, idrar kaçırmaya başlamış, bezleniyor.

Bugün EEG’si yapıldı tanısı büyük ihtimalle SSPE. Sebebi kızamık virüsü. Çocuklarda en sık gördüğümüz ateşli döküntülü hastalıklardan birini yapan kızamık virüsü bazı hastalarda beyne yerleşip böyle progresif mental hasarlar giden tabloyu oluşturuyor. Tedavisi yok. Tek yapabildiğimiz şikayetleri biraz azaltmak. Sonrası genç yaşta ölüm. Yani o yaptırdığınız kızamık aşısı çocuğunuzu sadece döküntülü hastalıktan korumak için yapılmıyor. O basit hastalıkların adını bile bilmediğiniz böyle üzücü komplikasyonları var. Ve aşı ile hem hastalıklar hem komplikasyonlar ciddi oranda azaltılıyor. Bu benim gördüğüm ilk SSPE değil. Son da olmayacak muhtemelen. Zaten aşı karşıtı kampanyalar devam ederse, artık nadir bir komplikasyon olmaktan çıkacak.

Velhasıl kelam; biz “aşı firmaları” para kazansın diye değil, bu olaylar yaşanmasın diye aşısız çocuk kalmasın diyoruz.

(Dr İrem Çiftçi)

Kendisine yanıtımız:

Doktorlarımızın henüz kesin tanı dahi konulmamış, herhangi bir netlik kazanmamış acı vakalar üzerinden topluma korku salacak bu tarz sosyal medya açıklamları açıkça bir mesleki sorumsuzluk örneği olup, Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli ihtar kendilerine yapılmalıdır.

SSPE tanısı konulabilmesi için hastanın BOS (beyin-omurilik sıvısından) şüpheli kızamık virüsünün (vahşi veya aşı tipi virüs olmak üzere) bulunabilmesi/gösterilmesi gerekir.

Var mıdır?

Hastanın tıbbi öyküsü alınmış, geçmişte vahşi tip virüsten doğal kızamık enfeksiyonu geçirip geçirmediği teyit edilmiş midir?

Kandan antikor bakılarak enfeksiyon geçmişi yine teyit edilebilir. Yapılmış mıdır?

Bu çocukcağız acaba AŞILI MIDIR?

KKK aşısını olmuş mudur, evetse kaç doz olarak uygulanmıştır?

Türkiye’de genel uygulama, Suriyeli sığınmacılar bahane edilerek kızamık aşılamasının, DSÖ’nün kesin bir mecburiyet yoksa yapılmamalıdır uyarısına rağmen, 12. ayın altına çekilerek uygulanmasıdır.

Doktor hanım SSPE vakaları ile haşır neşir oldğuna göre, bu hastalık için riskin 12. ayın altında geçirilmiş kızamık enfeksiyonu olduğunu bilir.

Aşının bilgilendirme broşüründe bu aşıyı olanların %5’inde aktif kızamık enfeksiyonu gelişeceği yazılıdır.

Bu durumda, KKK aşılamasının kontrolsüz bir şekilde 12 ayın altında uygulanamsı SSPE vakaları yaratıyor olabilir mi?

Evetse, bu İYATROJENİK ve ölümcül hastalığın birinci dereceden müsebbibi kimdir?

Bir diğer konu…

Aşıdaki virüs öldürülmemiş (canlı tabir edilen) bir virüs tipidir ve latent kalarak immün sistemin baskılandığı (mesela üniv giriş sınavlarına hazırlanma stresi) dönemlerde reaktive olabilmektedir.

Kızamık aşısının bizzat immün baskılayıcı etkisi de ürün prospektüsünde yazmaktadır.

Hastanın yakın geçmişte geçirdiği bir hastalık, görmüş olduğu bir tedavi, kullanmakta olduğu farmasötik ilaç var mıdır veya yakın zamanda bir aşılama sözkonusu mudur?

Bu araştırmaları dotor hanım yapmış mıdır?

Türkiye’de özellikle G.D. Anadolu’da yaşanan SSPE vakaları ile kimsesizler yurdunda hesapsızca aşılanan bahtsızlar arasında daha sık olduğu göze çarpan SSPE vakaları ağırlıklı olarak aşı kaynaklıdır.

Devletin bu konudaki eskiden yürüttüğü resmi bir soruşturma dahi vardır, ancak 2 yıl sonunda nedense(!), bu vakaların aşıyla ilgili olmadığı sonucu çıkmış, epey bir kurum ve sağlıkçı aklanmıştır.

“İhtimal”ler ve yarım gerçeklikler üzerinden sosyal medyaya bu tarz duygusal açıklamalar yapmanın meslek ahlakına uymadığını ve konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmayan kitleler için ciddi ve bazı durmlarda geri dönülmez sonuçlar doğurabileceğini umarız doktorlarımız göz önüne alır, bu sorumluluğun bilincinde olarak açıklamalarda bulunurlar.

Cansel Dönmez adlı bir sağlıkçının bu yazı altındaki yorumları ve cevaplarımızdan sonra kendisi, daha sonra birden fazla olduğunu anladığımız FB hesaplarından bu ilgili olanını kapatmıştır. İlgililerin ve yetkililerin dikkatine sunulur:

Başka yorumlar altına bıraktığı diğer “ilginç” yorumları arkadaşımızın:

 

SERAP KONAKÇI hanım, Instagram’dan katılıyor – 2018/ Kasım

Konu, DSÖ’nün Tetanoz aşılamasıyla Kenya’da kısırlaştırma çalışmaları sırasında yine(!) suç üstü yakalanmış olması.

Beni (*düşünebilen*) Türk Hekimlerine Emanet Ediniz

Beni (*düşünebilen*) Türk Hekimlerine Emanet Ediniz

Tarih: 22 Haziran 2015
Yer: Facebook, DoktorlarSitesi.NET sayfası

AŞI YAPTIRMAMAYI HUKUK ZAFERİ ZANNEDEN SAVCIYA VE AŞI HAKKINDA TEREDDÜTLERİ OLAN AİLELERE!

Resimde gördüğünüz tablo aşı öncesi ve sonrası görülen vaka sayılarını, aşıların etkinlik oranını çok açıkca ifade etmektedir!
Ulusal basına yansıyan bir savcının ikizlerine aşı yaptırmayıp konuyu mahkeme taşıması ve Yargıtay’ın da “Çocuğun yasal temsilcileri uygulanacak aşı ile ilgili aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe ileri sürmeksizin buna rıza göstermiyorlarsa, çocuğun menfaatine aykırı bu tavra hukuki sonuç bağlanamaz, çocuğun üstün yararına açıkça aykırı ise rıza aranmaz.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29346109.asp ) ifadeleri aşı yaptırmanın hukuki olarak da zorunluluk zeminini hazırlamıştır!
SAVCI’nın aşı hakkındaki özellikle şu yorumu: “Aşı yaptıran her çocukla ilgili olarak döner sermayeden alınacak maddi menfaatin hesabı yapılarak anne-babaların çocuklarına zorunlu olarak aşı yaptırmaları gerektiği noktasında baskılar yapılmaktadır. İzah ettiğimiz nedenlerle velisi bulunduğumuz Muhsin ve Nergis bebeklere aşı yaptırmak istemiyoruz.”
savcı bey’in bilgisi olmadığı konularda da konuştuğunu gösteriyor! Zira aşıdan döner sermaye kazanılmıyor! Bu yorum ile bir hukukçu tüm bir sağlık camiasını ulusal basında hedef göstermiş, itibarını zedelemiş, iftira atmıştır! Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği ve Sendikaların hukuken de gereğini yapmasını istiyoruz!

Aşı yaptırılmayan çocuklarda ileri dönemde ortaya çıkabilecek hastalıkların ve toplumdaki diğer çocukları riske atabilecek durumlarda da yine hukuken sorumlu olacağını hatırlatıyor ve yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Tüm aileleri aşı hususunda bir HUKUKÇUYU değil DOKTORU dinlemeye davet ediyoruz!

Asena  Aşıların başarısını bir de şu siteden araştırın derim. Sadece kurulduğu 1987 yılından bu yana 3 milyar doların üzerinde tazminat ödenmiş durumda aşı reaksiyonları için aynı ülkede. Aşıdan öldüğünü ispatlayabilen aileye verdikleri para 250,000 dolar!

https://vaers.hhs.gov/index

Bizde ne hastalık bildirimi ne de aşıya bağlı istenmeyen etki bildirimi yapılmıyorken sizler kar/zarar hesabını neye dayanarak yapıyorsunuz? Amerika’dan mı öğreniyoruz halk sağlığı nasıl korunur? Çocuk popülasyonunu %54’ü kronik hastalığın pençesinde, çökmek üzere olan sağlık sistemi sonucu DSÖ’ye göre tüm gelişmiş ülkeler arasında sağlık hizmetleri, halkın yaşam kalitesi ve yaşam süresi kriterlerine bakıldığında 50. sırada olan, 1 yaş altı yenidoğan ölüm oranlarında yine tüm gelişmiş ülkelerin gerisinde kalan Amerika’ya mı tabiyiz sağlık politikalarımızda?

10 sene öncesinin rakamlarına göre her 50 çocuktan birinin otizm spektrumunda olduğu aynı Amerika’dan bahsediyoruz öyle değil mi?

Aşılarla otizm arasında bir türlü bağlantı bulamayan ve dünyanın en pahalı aşısı GARDASIL’i hem kız hem de (!) erkek çocuklar için önererek ulusal takvime kazandıran CDC’nin eski şefi Dr. Julie Gerberding, şu an nerede görev yapıyor dersiniz?

Amerikan takviminde 10’larca aşısı bulunan MERCK ilaç şirketinde aşı departmanı başı.

Bunlar bize ortada dönen “sağlık oyunları”na dair bir ipucu veriyor mu?

Gerberding’in talimatıyla yine aşı-otizm bağlantısı bulmamak üzere görevlendirilmiş CDC’de görevli epidemiyologun geçtiğimiz sene bunu itiraf ettiğini, ve bu yıl içinde kongre soruşturmasında yeminli ifade vermesinin beklendiğini, başkan OBAMA tarafından bizzat “whistleblower” koruması altına alındığını niye yazmıyor bu kullandığınız siteler?

Sözkonusu epidemiyolog MERCK’ün KKK aşısının siyahi çocuklar için otizm riski yarattığını nasıl sakladıklarını anlatacak. Gerberding ateş hattında, Merck ateş hattında, CDC’de terfiden terfiye koşan diğer çalışma yazarları ateş hattında, bizzat CDC ateş hattında ve son olarak koca aşı endüstrisi ateş hattında.

Aşıların farmasötik ilaçlar gibi patent süresinin belirli bir süre sonra ortadan kalkmadığını da biliyoruz öyle değil mi?

Aşıyı yap, ulusal takvime sok, ömür boyu kar garanti!!

Oluşacak hiçbir yan etkiye karşı hukuki sorumluluğun yok, devlet güvencesi altındasın, kimse seni daba da edemiyor?!

Evet, hakikaten ben yürekten inanıyorum ilaç firmalarının hiçbir check/balance olmadan dünyanın en güvenilir aşılarını sırf çocuk hayatı kurtarmak için yaptığına, Amerikan senatörlerine “bağış”larda bulunmadıklarına, aşı etkinlik ve güvenlik deneylerinde hiçbir hile hurda yapmayacaklarına….

Fakat kendi virologları benim kadar inancı bütün değil anlaşılan. Merck’ün kendi virologları KKK aşısındaki kabakulak kompanentinin etkinlik deneylerine nasıl hile karıştırıldığını, şirketin sessiz kalmadıkları takdirde kendilerini dava etmekle tehdit etiğini anlatıyor ve şirketi dava ediyor.

Bugün yarın bu davanın da MERCK aleyhine sonuçlanması beklenirken, yine bir taraftan tekellerindeki bu KKK aşısının otizm bağıntısı çok yakında gün ışığına çıkacakken, İspanya, Japonya ve Fransa yine MERCK’ün GARDASIL aşısını önermekten vazgeçmiş, aşılamayı durdurmuşken hem Amerika’da hem Avrupa’da aynı anda, koordineli olarak aşıların kanunen zorunlu hale getirilmesi yönünde adımlar atılmaya başlaması “tesadüf” olsa gerek.

Bunlardan da konuşabiliyor muyuz yoksa sadece “aşılar hayat kurtarır, bakın ispatı pdf dosyası” şeklinde mi yürüyor burada paylaşımlar?

B. U. bu konuda oldukca ciddi bir risk var.biz de mmr asisi sonrasi yasadigimiz gelisim bozulmasini sahsen tecrube etmis bir aileyiz.asilar belki gerekli ama icerisisindeki thimerosal sanki sut gibi portakal suyu gibiymis gibi anlatmayin..her gecen gun artan bir otizm olayi var..ustelik asilar sadece 5 yil gibi bir direnc sagliyor,hastaligi saglam ve iyi bakimla gecirmekse omur boyu.lutfen karsi tarafin fikirlerine saygi..ben asi yaptirtmiyorum ve yaptirtmayacagim..bilgiler icin cok tesekkurler Asena hanim..
Asena  Belgin hanım, geçmiş olsun. MMR aşısında thimerosal yok, ancak kızamık RNAsının bağırsaklarda yarattığı tahribat çok açık biliniyor artık. Mekanizmayı tam çözebilmiş değiller ancak bağırsak geçirgenleşmesiyle oluşan “molecular mimicry” denilen mekanizmayla otoimmünite oluşuyor ve şayet beyne bir antikor saldırısı olursa, büyük sorunlara yol açabiliyor.
S. Ö. Bende oğluma asi yaptırmak istememe me rağmen aile hekimligindeki yetkili tarafından aşıları yaptirmamamiz durumunda bunun için bir kagit imzalamamiz gerektiğini ve sonrasında bu tip aileler için sosyal hizmetlerin devreye girip ailenin çocuğun sağlığını riske atmasından dolayı çocuğun aileden alındığını ifade etmişti..bizde uzak bir ihtimal de olsa böyle bir sorunla karşılaşmaktan korkup aşıları ni y aptirmistik…neyazikki Bende asilara guvenmeyenlerdenim.
Asena  Amerikan usulü “pharma sağlığı” çalışmaları bunlar. Birebir kopya.

Kitaptaki her yolu deneyecekler, BİZ ses çıkarmadığımız müddetçe.

Kanunen hiçbir zorunluluğunuz yok aşı yaptırmaya, tabii şimdi bunu değiştirmeye çalışıyorlar.

Güvenli ve etkili olduğunu garanti edemediği bir ilacı kimse bana veya çocuğuma zorla veremez. Devletin hükmü benim evimin kapısında biter. Bu komünetaryen anlayış halk sağlığı etiketiyle dayatılıyor toplumlara.

Aşı bilim kurulunun yarısı liaç firmaları yetkilierin oluşan bir ülke Türkiye!

Yatırım çok büyük. Ancak yatırım sağlığa değil, hastalıklara…

 

–Ahmet Zt isimli yeni mezun bir hekimle karşılıklı konuşma bölümleri, kendisinin yorumları 2017 itibariyle silinmiş gözükmekte–
Asena  Hep aklıma sigara ve akciğer kanseri ilişkisinde 20 seneye yakın aynı itirazlarla ilişkinin reddedilmiş olması, hatta hekimlerin bizzat çıkıp sigaranın faydalarını anlatan reklamlarda oynamaları, ve fakat şimdi sigaranın kansere yol açtığını tartışılmaz bir hakikat olarak görüşümüz geliyor.

Bakın, olay sadece thimerosal-otizm meselesi değil. PUBMED’den taratın lütfen 50’ye yakın farklı hastalık ve sendroma yol açtığına dair olgu sunumları göreceksiniz Hep-B aşısının. 10 sene koruyuculuğu olduğu söylenen bir aşının doğar doğmaz ve kısa aralıklarla 3 doz vurulmasının hiçbir geçerli nedeni olamaz. Bu çocuklar hastaneden çıkıp damardan uyuşturucu alımına başlamıyor, cinsel ilişkide bulunmuyor. Anne taşıyıcı mı zaten rutin testlerden bu anlaşılıyor, riskte olan bebeklere önerirsiniz bu aşıyı veya daha iyisi immünoglobulinini. Milyonlarca canlı doğuma birden uygulamamızın nedeni var mı diye soruyoruz.

Şimdi aynı FDA biliyorsunuz piyasadan toplatılmak zorunda kalınan pekçok ilaç ve aşıya da öncesinde “güvenlidir” diye onay vermiş kurum.

Halen daha aspartamı doğal ve zararsız kabul eder.

Tavuklarda arsenik kullanımını zararsız kabul eder.

Bir zamanların meşhur DDT’sini insanlar sandviçlerin içlerine dökü döküp yiyorlardı, çok güvenli ve zararsızdı, çünkü FDA onaylamıştı.

Vioxx, FDA’in kendi çalışanı “whistleblower” olup, zararların nasıl gizlendiğini ortaya çıkarmasa zor toplatılırdı herhalde ve halen insan öldürmeye devam ederdi.

CDC yine, bizzat aşı patentlerine sahip, vakfı aracılığıyla doğrudan, denetlemekle yükümlü oldukları ilaç firmalarından bağış alan bir kurum.

Bütün bunları bırakalım, siz lütfen açın, Dr. Paul King’in analizini, diğer analizlerini inceleyin. Devletin yaptırdığı çalışmaların metodolojik kusurlarını ortaya koyan, hesaplamalardaki yanlışlıkları ortaya koyan analizler bunlar.

Gerçeği anlamak için asıl hekimlerimizin okuması, incelemeleri gereken yazılar bunlar.

Burada olduğu gibi Amerikan hükümetinin hazırlamış olduğu propagandif bir infografik size ne bir kanıt, ne bir referans sunuyor.

Hastalık oranları ortada.

Başka hiçbir şekilde bir açıklama getiremiyoruz, ama emin olduğumuz tek bir şey var, aşıların kesinlikle bu sorunlarda payı olamaz diyebilir miyiz hakikaten?

. . .
Asena  Şu haberleri de lütfen kaçırmayın.

İcra edilenin kanıta dayalı tıp olmadığını artık bizzat içeriden kişiler ifade ediyor.

Bu arada, bahsi geçen editör, Dr. Andrew Wakefield’ın kariyerini yakmış Lancet editörüdür aynı zamanda.

Ancak o dönemde dahi verdiği ifadede Wakefiled’ın çalışmasında hiçbir kusur olmadığını kabul etmiştir.

https://nsnbc.me/2015/06/19/shocking-report-from-medical-insiders/

. . .
Asena  Çok doğru söylüyorsunuz.

Ancak dikkat ederseniz aşı-otizm çalışmalarının hemen hepsi epidemiyolojik çalışmalardır ve istatistik oyunlarıyla manüplasyona son derece açık modellerdir bunlar. İstediğiniz sonucu çıkartabilirsiniz bunlardan, zaten CDC’den William Thompson da bunu itiraf etti 2014 sonunda biliyorsunuz. Birtakım verileri gömerseniz, KKK aşısının otizm riskini yok edebilirsiniz.

O yüzden, tarafsız kurum ve kişilerce, kusursuz düzenekte çalışmalara ihtiyaç var.

Zarların baştan hileli olduğu alenen bilinen bir konu bu. İnceledikçe, konuyu etraflıca araştırdıkça, çıkar ilişkilerini takip ettikçe siz de açıkça göreceksiniz bunu.

Hileli zarlarla birilerinin ilişki bulamıyor oluşu ortada bağlantı olmadığını göstermiyor. Hakikate yüzümüze bakıyor.

Aşının bahsini ettiğim çok geniş yelpazede yarattığı, çoğu ağır nörolojik sorunlar olan yan etki riskini hiç hesaba katmadığınız takdirde ben de sizin dediklerinize katılabilirim genel manada.

Medimagazin’deki yorumları tekrarlamayayım burada, lütfen Prof. Yıldıran hocamızın ve benim oraya Hep-B aşısı uygulaması ile ilgili bıraktığımız yorumları okuyun. Neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksınız.

Oradan küçük bir alıntı:

– Hepatit B aşısı (Engerix-B) doğumda, 2. ve 6. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg (mikrogram) alüminyum var.

– DtaB (Infanrix) aşısı 2, 4, 6 ve 18 aylarda vuruluyor; her dozda 625 mcg alüminyum var.

– Hib aşısı (Pedvax) 2, 4 ve 18. aylarda vuruluyor; her dozda 225 mcg alüminyum var.

– Konjüge Pnömokok aşısı (PCV/Prevnar) 2, 4, 6 ve 12. aylarda vuruluyor; her dozda 125 mcg alüminyum var.

– Hepatit A (Havrix) aşısı 18 ve 24. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg alüminyum var.

Yani, devletin önerdiği rutin aşıları olan bebeklerin vücuduna 18 ayda tam 4675 mcg (4.5 mg’nin üzerinde) alüminyum zerk edilmiş oluyor.

Alınan bu metal miktarının zararsız olduğunu gösteren çalışmalar hangileridir?

http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-22-yillik-verileri-taradi-hepatit-b-asisi-ms-vakalarini-artirdi-1-11-63162.html

Aşının korumaya çalıştığı karaciğere verdiği tahribat:

http://www.greenmedinfo.com/blog/hep-b-vaccine-damages-liver-it-supposed-protect
Bahsini ettiğim Hep-B aşısına ait yan etki bildirimleri:

http://www.greenmedinfo.com/disease/hepatitis-b

 

Bu da ilginizi çekebilir:

http://www.greenmedinfo.com/blog/mother-s-decision-first-shot-hepatitis-b

Asena  En azından konuyu baştan mental blokla reddetmemiş olmanız beni ümitlendiriyor.

Biz de istiyoruz ki bu tip bilgileri araştıran, saatlerce kafa patlatan, iz süren biz olmayalım. Hekimlerimiz sorgulasın, bizzat kendileri araştırsın, tepeden gelen emirlerle değil, aldıkları eğitimin hakkını vererek kendi sağduyu ve bilgilerine göre hareket etsinler.

Burada paylaştıklarımız buzdağının görünen kısmının üstünde duran fokun kulağı inanın 🙂

İnanmakta zorlandığımız çok şeyin doğruluğunu maalesef zor yoldan öğrenmek durumunda kalıyoruz.

Sizden tek ricam, araştırmaya ve sorgulamaya devam edin. İleride sizin çocuklarınız için de lazım olacak bu bilgiler inanın.

Biliyorum Ahmet Bey, gelin görün ki ilaç sektörü de biliyor bu durumu 🙂

Bunca yıldır gözlemim çok net.

Konuyu zaman ayırıp kendi araştırmış hekimlerin aşı konusunda duruşu çok net. Ve tüm baskılara, karalamalara rağmen fikirlerinin arkasında durmalarının nedeni de bu.

Zamansızlık nedeniyle oldukça yüzeysel okuyup geçtikleri immünoloji ve aşı mevzuunda bakanlıktan gelen bildirimlere sırt dayayan hekimlerimiz ise bu konuda en sert tavrı gösteren ve dogmaya yenik düşen hekimlerimiz.

Medimagazinden örnek verdiğim yorum nedense gözükmüyor şimdi. Tam da siz konuyu araştırmış uzmanların görüşü nedir diye sormuşsunuz, orada hem aşı bilim kurulu iyesi bir hekim hem de konuyu bizzat kendi senelerdir araştırmış bir başka hekimimizin ve benim katkılarım vardı. Onun linkini vermiştim.

Yine vereyim, mutlaka okuyun lütfen yorumları, tablo netleşecektir sizin için de 🙂

http://www.medimagazin.com.tr/…/tr-22-yillik-verileri…
Ayça Mustafa Özdemir Hepatitin verdigi zarari ve olusturdugu komplikasyonlari bizzat goren ve onlari tedavi etmeye calisan birisi olarak, o hastalarin yuzundeki ifadeleri yakinen taniyan birisi olarak asimi yaptirdim. Cocuklarimada yaptirdim. Keske o insanlarda yaptirsalardi. Simdi cok sukur rutin programda ve bu ucu canlidan nakile kadar giden yolda cicek hst da oldugu gibi eradikasyon saglanir. Keske HCV asisida ciksaydida 2 hafta once HCV li hastanin ignesi batan hemsireminde emdigi sut burnundan gelmeseydi. HBV veya HCV li hastanin ignesinin elinize batma ihtimali olmadigindan bol keseden atmayin lutfen.

Ö. C  Yan etki bildirimlerini nereye yapıyoruz bebeğim kkk aşısınınyan etkilerinden fazlaca nasibini aldı

Asena http://www.istanbulsaglik.gov.tr/…/asilar/belge/asie.pdf
D. U. K. Asena hanım uzmanlığınızı yazarmısınız gerçekten baya araştırma yapmış konuya hakim görünüyosunuz

Asena D… hanım ben hekim değilim. Ama çocuğumun ve kendi sağlığımın uzmanı olduğumu söyleyebilirim.

Murat ÖZ Maşallah. Bilgi kirliliği son safhada Asena Devlet hnm sağolsun.
Aşıya bu kadar karşısınız, aşılar bu kadar tu kaka da çiçek hastalığı nasıl yeryüzünden silindi? Veya çocuk felci yurdumuzda artık görülmüyor? Bunlar organik beslenmeyle olmadı asena hanım. Binlerce sağlık neferinin on yıllar süren özverili Çalışması ve kararlı devlet politikası sayesinde oldu.
Benzer şekilde sizin dünyanın en pahalı aşısı dediğiniz gardasil ise rahim ağzı kanserine karşı yüksek oranda koruma sağlamaktadır. Siz hiç rahim ağzı kanseri gördünüz mü? Umarım görmezsiniz.
Siz hiç difteri, boğmaca, tetanos, su çiçeği pnömonisi, kızamığa bağlı beyin hasarı, hepatit b ye bağlı karaciğer kanseri (sirozun ve karaciğer kanserinin ülkemizdeki en sık nedeni hepatit b dir) gördünüz mü? Ben hepsini GÖRDÜM!
Op. Dr. Murat Öz. 
Kadın hast ve doğum uzm. 
Jin onkoloji yan dal uzm.

Murat ÖZ Sizin yaptığınız düpedüz insanları yanlış bilgilendirmektir bu şekilde insanlara zarar veriyorsunuz.
Gulsum Atay Asena Devlet hanım hekim değilseniz o zaman bilmediğiniz konuda ahkam kesmeyin. Aşı yapılmayan çocuklar aşılı olanların yarattığı etki ile hastalıkla karşılaşmaktan korunabiliyorlar. Aşılanma oranı düşsün de görelim bakalım ne olacak o zaman aşısızlara.
Ya otizmin artış nedeni artan wifi kullanımı ise, bunu düşündüz mü hiç?

Derya Uğurlu Karadeniz Ben 16 yıllık ebeyim asena hanım her doğan bebeğe doğar doğmaz aşı yapıyorum ve küçük bir ilçede çalıştığım için çoğu doğumunda bulunduğum ve aşı yaptığım çocuğu görüyorum aşı dan kaynaklı bir hastalık yada zarar gören bebeğe rastlamadım inşallah bundan sonrada rastlamam tıpda olmazsa olmazlar vardır. bence aşıda bunlardan biri .bu arada iki evladım onlarada tum aşıları yaptırdım şükür bi sıkıntı yaşamadım. hayırlı Ramazanlar herkese…

Erdinç Yılmaz  Asena Hanımın tüm yazdıklarını ve diğer yorumları okudum.Kusura bakmayın ama Boğazı köprüden geçmeyin, yıkılırsa düşersiniz, yüzerek geçin diyor.
Allahtan işin uzmanı doktorlar var.
Yemezler…
Erdinç Yılmaz Tıbba emek vermiş tüm doktorlara ve bilimin emekçilerine selam olsun, bu bilim ile safsatanın mücadelesidir.
Hayırlı ramazanlar…

Haktan Aydın Arkadaşlar bunu kaale almamız hata
Araz Aliyev  Ya boyle ISKS’li kadinlar hinclarini baska seylerden cikariyorlar takmayin. Eredike edilmis onca hastalik gun gibi ortadayken, magazin medyasinin şok şok şok diye verdigi haberleri gercek sanip burda yuzlerde hekimin emegine salliyor. Cocugunuz adina uzuluyorum maalesef sizin gibi bilgili oldugu sanip ama hic bir sey bilmeyen bir annesi var
Levent Aksoy vaers.hhs.gov adresindeki uyarıyı lütfen yazarın kendisi dikkatlice okur mu? Bu verilerin sebep sonuç oluşturan gozlemlerden alınmadığını net bir şekilde ifade ediyor.

Vaccine Adverse Event Reporting System
VAERS.HHS.GOV

Levent Aksoy Yazarı kaale almamayı öneren yorumculara not: Çakmabilim (pseudoscience) bilim adamları tarafından genellikle göz ardı edilir. Bu düşüncelerin gerçek bilimsel çalışmaları etkilenmediği düşünülür. Ancak Çakmabilim kulaktan kulağa çok hızlı yayılır. Büyük gruplar buna inanır hale gelir. Bu grupların seçtiği politikacılar üniversiteleri ve bilimi yönetmeye başlar. Bunun önüne geçmek için bilim adamlarının basit, anlaşılır ve aşağı görmeyen bir tavırla doğrusunu anlatmaları gerekir.
Asena  Amerika’nın endüstri güdümlü sağlık sistemini alıyorsak elbette jargonunu ve dezenformasyona yarayan “akıl yürütme” tekniklerini alacağız, şaşırtıcı değil.

Bu propaganda jargonunu Türk bilim ve tıp dünyasına tanıtmakla insanlığa büyük hizmette bulundunuz Sayın Aksoy.

Amerikadan bildiriyorsanız bize orada işlerin nasıl yürüdüğünü, özel sektör (ilaç firmaları) ve devlet kurumları arasındaki turnikeyi de anlatın lütfen. “Half-truth”larla gitmeyelim.

Çakma bilim örneği görmek istiyorsanız, CDC’nin kendi zorla vurduğu aşıların etkileri anlaşılmasın diye Danimarkalara, Kanadalara sipariş ettiği epidemiyolojik çalışmalara bakmanız yeterli olacaktır.

Danimarkalı Thorsen, interpol listesinde aranmaktadır, neden? Araştırın!

William Thompson, CDC’de nasıl veri tahrifatı yaptığını açıkladı, araştırın.

Bunları senelerdir haykırmakta olan “bilim insanları” ve “hekimler” ve “aileler” şarlatan ve kaçıktı.

VAERS – pasif bir aşı istenmeyen etki bildirim sistemidir, hekimlerin aşı yan etkilerini bildirme zorunluluğu yoktur. FDA ve CDC oluşan yan etkilerin en fazla %1 ila %10’nunun sisteme kaydedildiğini ifade etmiştir.

Geçenlerde CDC’nin son yıllrda ortaya çıkan başta grip aşısı sonrası görülen Guillain-Barre sendromu olmak üzere pakçok yan etki bildirimini SİLDİĞİ ortaya çıkmıştır.

Buraya yorum yapan her “yüksek otorite”nin bu tür half-truth’larını düzeltmek adına mesai harcıyoruz maalesef!

Amerika’nın bir de “Vaccine Injury Table”ı vardır.
Burada oldukça dar çerçevede ve zaman kısıtı da konularak aşı sonrası oluştuğunda tazminat alacağınız (elbette ispat yükümlülüğü tamemen aileye ait) hastalık, bozukulk ve sendromların listesi bulunur.

Ve evet, bu listede her aşı için ÖLÜM de vardır.

Epidemiyolojik çalışmalar zaten “causality” göstermez biliyorsunuz sayın Aksoy, bir örüntü varsa korelasyonu gösterir. VAERS’in amacı da causality ispatlamak değil, diğer HER ilaç yan etkisinde olduğu gibi, kullanım sonrası görülen yan etkilerin kaydını tutmaktır.
Erdinç Yılmaz Otomobille seyahat ettiğinizde ölüm riskiniz yüzbinde bir, uçakla üç milyonda bir.Bu kadar insan öldü bedavadan, keşke arabaya hiç binmeselerdi?

Gulsum Atay Asena Devlet internetten diploma mı veriyorlar.. madem ilginiz vardı tıp fakültesi okusaydınız

Asena  Orhan Batur Şahin, hakikaten çok bilimsel bir açıklama olmuş sizinki. Şimdi, etilmerkür bir bileşik ve hiçbir zehirli etkisi yok sizin hesabınıza göre. Peki metilmerkür nasıl zararlı olabiliyor, hani gebeye balık yeme içinde metilmerkür var, aman ha, çocuğun beyin özürlü doğar diyorsunuz ya? Ama aynı bebek bir gün sonra doğduğunda biz kan-beyin-bariyeri de apaçık bebeğe doğrudan kana zerk edebiliyoruz etilmerkürü, doğru mu anladık hesabı??

Can Özen Ahahahahaha 😀 binlerce hekim şokta. Tabi ki düşünülüyor bunlar da ona göre ne zaman aşı yapılacağı kararlaştırılıyor. Bebeği öldürmek, ona zarar vermek için aşı mı yapılıyo sanki 😀
Like · Reply · 1 ·

Asena  Hiç sanmıyorum Can Bey bunların hekimler tarafından düşünüldüğünü. Ağızdan alınan cıvayla doğrudan doku ve kan dolaşımına verilen cıvanın vücuttaki etkisini bir kabul edenlerin konuya fazla hakim olduğunu düşünmem açıkçası ben.

CDC’nin hekimler için hazırladığı, endişeli anne-babaların aşılarla ilgili çekincelerine verilecek cevaplar şeklinde hazır formül yanıtlar vardır. Hekimlerimiz sorgulama konusunda değil ama emri alıp uygulama konusunda çok iyiler.

Ezberlerini bozan bir soru geldiği zaman konuyu yeterince bilmediğini itiraf eden ve araştırmaya koyulan bir hekim görmedim daha ben. Siz gördünüz mü?

Yıllar yılı 3 doz önerdikleri GARDASIL aşısının meğersen tek doz da yapılabileceğini daha geçen hafta keşfettiler.

Muazzam araştırmışlardı, yüzlerce deney yapılmıştı değil mi?

Geçelim lütfen…

Amerikan aşı takvimi (ve dolayısıyla bizim takvim) zavallı Afrikalı çocukların kanı üzerine inşa edilmiştir.

Bu zavallıları kobay olarak kullanıp, ne kadar çocuk öldürdüklerine göre aşı aralıklarını tespit etmişleridir.

Şimdi şoka girdiniz mi?

Can Özen Hala internetten okuduklarınızla geliyorsunuz. Lütfen bana bu konudaki bilimselliği gösterin. Cidden benim profesör hocalarımın haksız olduğunu söylüyorsunuz ama neye dayanarak? Sadece yok şurda böyle olmuş şurda şöyle olmuş diyerek insanların kafasını karştırmayın aşı yaptırılmalı, o kadar.
Asena  Can Bey, valla internetten PUBMED’e de giriyorum ben.

Amerika’nın aşı yan etki programı, mortalite/morbidite istatistikleri, tazmin programları hep online.

İnternetten okudukjlarımla geliyorum haliyle size. Siz de okuyun lütfen. Yoksa siz hala milyon da 1 yan etki dendiğinde hı hı deyip kafa mı sallıyorsunuz? Bunların %1 ile 10’u kayda geçirilse de bunlar da ülkeler bazında online mevcut. Kısa bir taramayla aşıların yan etkis riskinin hastalık komplikasyon riskinden çok daha fazla olduğunu anlarsınız.

Bakın başka neler var internette..

Mesela aşı prospektüslerinde Türkçeye nedense(!) çevrilmemiş deney bulgularını tüm ayrıntılarıyla orijinallerinden okuyabiliyor hatta aşılarla ilgili tüm klinik deneylerin tutuldupu resmi siteye girebiliyorsunuz. Hiç baktınız mı bunlara? Hocalarınız hiç bakmış mı hayatında? Milyonda 1 diyorsunuz di mi hala? :))

Kindle filan da kullanıyorsanız şahane! Okumamak ve sorumluluğu başkasına yüklemek gibi bir bahaneneiz olamaz. Sizin göreviniz bunları araştırmak. Başlayacağınız yer:

https://www.amazon.com/Dissolving-Illusions-Disease-Vaccines-Forgotten/dp/1480216895

Gerçek hastalık istatistiklerini, aşıların ve bulaşıcı hastalıkların sizlere anlatılmayan gerçek tarihini gerçekten öğrenmek istiyorsanız istemediniz kadar bilimsel kaynak var burada.

Benim başucu kitabımı da vereyim size, 2000’den fazla referansı vardır:

https://www.amazon.com/Vaccine-Safety-Concerned-Families-Practitioners/dp/188121737X/ref=sr_1_1?s=books&ie=UTF8&qid=1434994143&sr=1-1&keywords=vaccine%20safety%20manual

Dr. Russell Blaylock … otizmin daha bugün yeni yeni keşfedilmeye başlayan oluşum mekanizmasını yıllar önce ortaya koymuş bir beyin cerrahı..

Makaleleri de var yayımlanmış, arayın bulun ve okuyun bir zahmet.

Tıbbın bebekleirn bağışıklık sistemini nasıl HİÇ bilmediklerini ortayan koyan sunumuyla yine Dr. Suzanne Humphries..

Çocuğunuz varsa bu sunumu MUTLAKA izleyin.

Buradan başlayın, amacınız gerçekten hakikate ulaşmaksa fazla gecikmeden kendi yolunuzu bulursunuz zaten.

Hocalarınıza saygılar, selamlar!
Murat ÖZ Asena Devlet hanım siz kendinize ve çocuklarınıza istediğiniz aşıyı yaptırıp yaptırmamakta özgürsünüz (aslında bence özgür de değilsiniz çünkü aşı olmayan çocuklar toplumdaki bulaş zincirini bozmaktadır ve çocukluk çağı hastalıklarının daha ileri yaşlarda görülmesine neden olmaktadır Bu da toplum sağlığı yönünden büyük bir probleme yol açmaktadır) ama millete kesinlikle aşı yaptırmayın diyemezsiniz vicdani olarak suç işliyorsunuz.

Erdinç Yılmaz Yüzeysel bilgi sahibi olup bu işe yıllarını vermiş insanlara ders vermeye kalkmak, kusura bakmayın biraz cahillik kokuyor.
Ben de en az sizin kadar şüpheciyim, ama şahsım adına konuşuyorum sağdan soldan okuduklarımla gidip doktoruma ders vermeye kalkmıyorum!

Asena  Erdinç Bey, bazen susmak konuşmakta daha değerlidir. Bir değer üretin lütfen.

Murat Bey, aşıların ömür boyu korumadığı 20 senedir biliniyor ve o yüzden bugün örnek aldığımız CDC takvimi, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere bölümlendirilmiş durumda.

Dikkat ederseniz, 3 veya 5 yılı geçmeyen virüs aşısı etkinliği yüzünden insanlar çocukken aşılandığı takdirde ömür boyu tekrar dozlarını almak zorunda.

CDC’nin 2020’ye kadar aşısız kimse kalmasın programının altında kendi beyanlarıyla “waning immunity” sorunu yatar ve şu an yetişkinlere kızamık aşısı öneriyorlar.

Bu açıdan baktığınızda, bugün TR’de nüfusun önemli bir bölümü aşılı ve çoktan çocukluklarında oldukları aşıların etkisi geçmiş olmasına rağmen salgın görülmüyorsa, bu bizler gibi çocukluklarında bu hastalıkları geçirip ömür boyu bağışıklık kazanmışların sağladığı “sürü” bağışıklığındandır.

DSÖ’nün yayınlarına bakacak olursanız, aşı sonrası çağın yarattığı bu dilemmeya çözüm olarak, daha fazla aşı öngörürler. Çünkü aşılı ve çocuk sahibi olduğu yaşta korunmasız anneler, doğan bebeklerine koruyucu antikor iletemiyor ve asıl bu yüzden hastalıkların görülme yaşları değişmiştir dikkat ederseniz.

Bizzat toplu aşlılama yüzünden çocukluktan ergenliğe kaydırılmıştır bu hastalıklar ve şimdi çok daha büyük risk oluşturmaktadır.

Bunları ben söylemiyorum, bizzat vaksinologların değerlendirmeleridir, başta Polland gelir ve bizzat kendisinin tahminleri de vardır ne zaman aşılama yüzünden ilk büyük salgınların ortaya çıkacağına dair. Bu tahminleri de matematik modellemelere göre yapmıştır.

Araştırın lütfen.
Murat ÖZ Asena devlet hanım kullandığınız süslü anlatım diliyle paylaştığınız bilgiler ve varsayımlar safsatadır.
Orhan Batur Şahin Aşının içinde civa olduğundan endişe duyanlar için:

Son 15 yılda üretilen aşıların çoğunda civa veya benzeri madde bulunmamaktadır. Hali hazırda bu bileşikleri içeren aşılara ise koruyucu madde olarak “tiyomersal” veya amerikalıların tabiriyle Thimerosal eklenmektedir. Bu madde, merkezinde civa atomu bulunduran bir bileşiktir.

Kimyada bir bileşik oluştuktan sonra kendi yapıtaşlarının özelliklerini taşımaz. 

Örneğin; Su , oksijen ve hidrojenden oluşan bir bileşiktir. Oksijen yakıcı, hidrojense aşırı yanıcıdır. Ancak su söndürücüdür. Tiyomersal de civa içerir ancak civa zehirlenmesi yapmaz, çünkü bir bileşiktir :))
Kanbay Mustafa 15 sene evvel civa zehirlemesi yapiyordu demekki aşılar ! kendine kurşun sıkmak bu olsa gerek .

Orhan Batur Şahin  Hayır Kanbay Bey, kimi aşılar için daha etkili koruyucular bulundu. Kimi içinse bu kadar uyumlu olmadığı için hala tiyomersal kullanılıyor.

30-40 yıl öncesinde kullanılan metilciva zararlı sayılabilecekken bunlar daha güvenli olan tiyomersal ile değiştirilmişlerdir.

Sonuçlara atlamak ve hemen yargılamaktansa sorgulayarak hepimiz doğru olanı öğrenebiliriz.
Asena  Orhan Bey, siz neden bahsettiğinizi biliyor musunuz?

Yukarıda size bir cevap yazmıştım ancak şimdi buradaki yorumlarınızı görünce pişman oldum. Thimerosal zaten bahsettiğiniz etilcıvadır! FDA daha kurulmadan önce Bush ailesinin de ortaklarından olduğu Elli Lilly ilaç firmasının aşılarında ve bazı topikal solüsyonlarda kullanılmaya başlanmıştır. Tek bir çalışma yapılmıştır o da ölüm döşeğindeki hastalar üzerinde, ve thimerosal verilen tüm hastalar da 24 saat içinde ÖLMÜŞTÜR.

Ne FDA ne CDC thimerosal üzerine güvenlik çalışması yapmadan, nasıl olsa bunca zamandır aşılarda kullanılıyor, o halde güvenlidir deyip onlarca daha aşı eklenmesine rağmen takvime oturup da bebeklerin aldığı dozun toplamına bakmamıştır.

Bugün thimerosal iz miktarda vardır denilen aşılardaki miktar, içme suyunda bulunmasına izin berilen miktarın yüzlerce kat üzerindedir!

Siz bilgilerinizi nereden alıyorsunuz hakikaten inanılır gibi değil.

Bu da, yukarıda size yönelttiğim soru:

Hakikaten çok bilimsel bir açıklama olmuş sizinki. Şimdi, etilmerkür bir bileşik ve hiçbir zehirli etkisi yok sizin hesabınıza göre. Peki metilmerkür nasıl zararlı olabiliyor, hani gebeye balık yeme içinde metilmerkür var, aman ha, çocuğun beyin özürlü doğar diyorsunuz ya? Ama aynı bebek bir gün sonra doğduğunda biz kan-beyin-bariyeri de apaçık bebeğe doğrudan kana zerk edebiliyoruz etilmerkürü, doğru mu anladık hesabı??
Orhan Batur Şahin  Metilciva olacaktı, Etil yazmışım. Sağolun, uyarmazanız fark edemezdim.

Araştırmanın bağlantısını vermeden araştırmadan bahsederseniz neden bahsettiğinizi anlayamam. Bilmediğim böyle bir araştırma varsa buyrun, bildirin, gösterin. Hep beraber öğrenelim… Ancak tek bir araştırma var o da böyle denirse ben de binlerce araştırma ve binlerce ispat var ki bu aşılar gayet güvenlidir derim ve işin içinden çıkamayız. Tıp, kanıta dayalı çalışır.

Bir grip aşısındaki thimerosal miktarını iki kutu ton balığı yiyerek saf civa olarak alabilirsiniz zaten. Lütfen ajitasyon yapmadan tartışalım 🙂
Asena  Orhan Bey, samimiyetinize inanmak istiyorum.

Lütfen şu linki inceleyin, ondan sonra görüşlerinizi bekliyorum.

Teşekkürler..

http://dr-king.com/…/20140314_PGK_sRebuttalTo…

Orhan Batur Şahin  Tamamını okuyup incelemeden yorum yaparsam taraflı davranırım. Tümünü okuduğumda mutlaka döneceğim. Siz de mutlaka bilimsel temellere dayanan ve kanıtlara dayalı , uzmanlar tarafından incelenip yorumlanmış bilgilere inanın.

Konusunda uzman olmayan birinin her yönde kandırılması çok kolaydır. Son 300 yılda insanın ortalama ömrünün ve hastalık oranlarının hızla artmasının tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Sadece hijyenle de açıklanamayacak pek çok durum mevcut bunda…
Kanbay Mustafa Fransa İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde zorunlu aşı diye birşey yokken etilcivanin halen ABD de yasaklı olmasına rağmen ülkemde ” aman bişey yok sakin olun “ söylemleri düşündürüyor
Orhan Batur Şahin  Etilciva dünyada en çok abd’de kullanılıyor. Hatta aşı karşıtı hareket de Andrew Wakefield ve Mercola gibi isimler önderliğinde ABD’de başlamıştır. Bilgilerinizi güncelleyin.
Asena  Orhan Bey, aşı karşıtlığı hareketi bizzat Jenner zamanında ve dönemin en ünlü hekimlerinin önderliğinde başlamıştır.

Etilcıvanın 2002’de alınan kararla aşamalı olarak Amerikan takvimindeki aşılardan çıkarılmasına karar verildi ancak aynı yıl bu defa full doz cıvalı grip aşıları Amerika’da bebeklere 6. aydan itibaren(!) ve her sene tekrarlanmak üzere(!) önerilmeye başlandı.

Bu arada, aşılardaki, özelilkle doğumda vurulan Hep-B aşısındaki cıva çıkartılınca yerine ne kondu? Alüminyum!

Danimarka ve Rusya Amerika’dan 15-20 sene önce thimerosal kullanımını yasaklamıştır mesela aşılarda.

Afrika’ya giden tüm büyük flakon aşılarda ise tam soz cıva bulunmaktadır!

Orhan Bey, lütfen tüm açılarıyla ele alalım bu konuyu. Hakikaten hekimlerimizle konuştukça nasıl tabloid gazete haberi tarzı bilgilerle yanlış yönlendirilmiş olduklarını üzülerek görüyorum. Bu bir propaganda savaşı ve bu savaşta bilim değil, para konuşuyor maalesef.

İlettiğim link üzerine yorumlarınızı mutlaka bekliyorum.

Teşekkürler.

 

Çağlar Koç ya yorumlara bakıyorum da bu kadar saçmalama nasıl olabilmiş diyorum. çocuğuna aşı yaptırmak istemeyenlere diyecek lafım yok kendi çocuklarınızın göreceği zarar sizi ilgilendirir. ama ben aşısı olmadan en basitinden hepatit b ve polio aşıları vs gibi aşıları bile olmamış zihniyette birinin çocuğunun kendi çocuğumun yanında dolanmasını istemiyorum. gidin kendinizi izole edin. kendi çocuklarınızı yakacak kadar salak olmanız başka çocukların ve toplumun sağlığını bozma hakkını size vermez. kendi salaklığınızın bedelini kendiniz ödeyin. bi yeriniz kirli metalle çizilse tetanoz da yaptırmayın. opistotonus pozisyonunda kıvranın durun ne diyeyim yani bilemiyorum. düşündükçe anlıyorum bu aşı takvimini devlet kaldırsın hepsini paralı yapsın gider hepiniz yaptırırdınız. ama işte kafa bu zeka bu. o yüzden müstehak olan o aşıları olmamanız aslında. madem böyle düşünüyorsunuz, imza karşılığında aşıyı yaptırmayın. hukuki sorumluluğu kabul edin. ben artık bu toplum ve insanlara bişey demiyorum tek isteğim ilerde olacak çocuklarımdan ve yakınlarımdan uzak durun. saçma sapan fikirlerinizi kendinize saklayın.

Hasan Arsan Mersal türü koruyucu maddeler, plastik boyalardan bile çıkarılmıştır. Bir dönem çok kullanıyorduk. Benim korkum, aşı üretici firmalar eski teknolojilerini genellikle yaptıkları gibi kendilerine göre bir alt teknolojiye sahip ülkelere pazarlamalarıdır. Mersol hatırladığım kadarıyla önemli bir ilaç ve kimyasal üretici firmanın ürettiği ürünün ticari ismidir.
Kanbay Mustafa ABD de aşı üretimeinde kullanılıyor ama ABD kendi vatandaşına yaptırtmıyor bu aşıları … evet en çok ABD de kullanılıyor

Mustafa Kemal Yiğit Ufuk Beyazova kıymetli hocam. Sizi çok seviyor ve özlüyorum.

Yukarıdaki haberle ilgili yorumları okurken insanlarımızın bilgi kirliliği altında ezildiğini düşündüm. Ve affınıza sığınarak sizi buraya etiketledim ki yapacağınız yorumla insanlarımıza ışık tutun. Gerçekleri öğrenebilecekleri ve alanında dünya çapında yetkinliğe sahip biri olarak bu yorumlarda bahsi geçen konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Aşılar cıva içerir mi bu cıva zehirler mi? Aşılara güvenmeli miyiz yoksa uluslararası kapitalist güçlerin özellikle ilaç sanayisi devlerinin tuzağı mı?


Asena
  Çağlar Bey,

Katrana batırıp kaz tüyüne de bulayalım bu adı üzerinde, “çocukluk çağı hastalıklarını” geçirip, iyileşip, ömür boyu bağışıklıklarını kazanıp, GERÇEK toplum bağışıklığına katkı sağlayacak çocukları ve akılsız ailelerini, ne dersiniz?

Siz izole edin lütfen kendinizi, mikroplardan, bakteri ve virüslerden bunca korkuyorsanız. Her 5 senede bir tekrarlamanaız gereken, buna rağmen koruyucu etkisi hayli tartışılır aşılarınızı olmayı ve çocuğunuza vurmayı da ihmal etmeyin.

Aşısız hayatta kalmamız mümkün değil zira, ben toplam 3 aşıyla nasıl bugüne geldim hala hayret ediyorum mesela…

Kontrolsüz kullanılan, gereğinden fazla ve sorumsuzca reçete edilen antibiyotikler yüzünden ölecek onmilyonlar da sizin kapınıza kilit vurmak istediğinde savunmanız ne olacak bilmiyorum?
Ayça Mustafa Özdemir Asena hanim 3 asiyla bugunlere gelmissiniz. Belli oluyor. Cocugunuz varmi merak ettimde.

Can Özen  Asena hanın hekimlerimiz böyle gazete haberleriyle falan filan diyorsunuz da tıp fakültesinde aşı ile ilgili eğitim teorik olarak 1. Sınıftan başladığı için merak etmeyin Orhan’ın alt dönemi olarak ne kadar bilgili olduğunu biliyorum. Ve söylemek istediğim şudur ki siz sadece şanslısınız. Aşı önemli bir şey, rutin olarak yapılması gereken bir şey. Gidip internetten bilgi bulup söyleyeceğinize doktorunuza gidin ya da bu konunun alanında uzman insanlarına gidin, en azından bir mikrobiyologla konuşun. Siz hasta olmadınız sadece o etkenler size gelmedi. Örnek vereyim; ben tetanoz aşısı olmamışımdır. Tetanoz etkeniyle karşılaşmazsam tabi ki hasta olmam doğal olarak 😀 yani 3 aşı falan hikaye. Aşılarınızı yaptırın mutlaka, yok civaymış havaymış takılmayın bunlara. Antibiyotik ve aşı farklı şey karıştırmayalım. Birisi olan etkene karşıyken diğeri etken olmadan önce vücudun immün sistemini buna hazır hale getirmek, daha hızlı antikor üretmesini sağlamak. Antibiyotik kullanımı çok ayrı konu başka bir yerde tartışılabilir. Ama aşıdan zarar gelmez.
Çağlar Koç asena hanım o zaman burada insanların kafasını rahatça karıştırıyorsanız, gidin aşısız suriyeli çocukların arasına kendi çocuğunuz varsa yada olacaksa gidin sokun. tüberküloz aşısı polio aşısı su çiçeği kızamık aşıları olmadan o çocuğu bi aşısız suriyeli arasına koyun da biz de seyredelim. o kadar lafınızın eri ve şeref sahibi iseniz ve kendinizine güveniyorsanız bunu yapmak zorundasınız. ÇOCUK NE GÜZEL GERÇEK HASTALIKLARI GEÇİRSİN BİZ DE SEYREDELİM 😀 bunu yapamıyorsanız 2 yüzlüsünüz demektir.şu an suriyeliler yuzunden sürekli artan kızamk ve tbc vakalarını biliyor musunuz ? polio hastalıklı bireylerin tc toprakları içinde özellikle güney bölgelerde gezindiğini biliyor musunuz? hollandadan atıp tutmak kolay. boş klavye delikanlılığı yapmayın. burası türkiye. susun. daha fazla sorumluluk almayın bunun vebalini bilip bilmeden atıp tutmakla alamazsınız.

Can Özen Bir de sürekli işte yan etki raporu falan paylaşıyorsunuz da yan etkisi var diye kalp hastası ilaçlarını içmesin mesela 😀 riskleri göz önünde bulundurup kar zarar oranına bakmanız gerek ki yararlı olduğu apaçık ortada. Benim mikrobiyoloji hocam bu gönderiyi paylaşıyorsa ve derste ısrarla rutin aşıları yaptırın ihmale gelmez diyorsa bir bildiği vardır. Beni hekim olarak yetiştirmeye çalışan ve profesör olan bir insan gazeteden okuduğu şeyleri paylaşmaz herhalde. Bunları kitabını okuyan, bilinçli ve her şeyden önemlisi 2 çocuk annesi biri bu anlattığım hocam. Bilmem anlatabildim mi? Sizin internetten bulduğunuz raporlar değil bizzat ken hocalarımdan nedenleriyle 1. Ağızdan dinlediğim konular bunlar ki sadece ben değilim burda aşıyı destekleyen herkes öyle. Çağlar bey kesinlikle haklı. Dünyadan çiçek virüsü nasıl eradike edildi? Aşıyla edildi, demek ki bir hikmet var aşıda
Asena  Orhan Bey, kendisi gayet şık bir şekilde hatasını kabul etti ve kendisine ilettiğim linki okuyacağını ve değerlendireceğini beyan etti.

Meslekdaş dayanışmanızı anlıyor ve takdir ediyorum, kendim de ailem sebebiyle bu camianın çok dışında biri değilim. Ancak Orhan Bey’in kimsenin avukatlığına ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum.

Çok merak etmişsiniz, evet 7 yaşında bir oğlum var.

Ve evet ben şanslıyım, ÇÜNKÜ su çiçeği hariç TÜM hastalıkları kardeşimle birlikte geçirdim, babam bir hekim olmasına ve mecburi hizmetini doğuda yapıyor olmasına rağmen bizlere hiçbir aşı vurmadı, kazandığım KALICI koruyucu antikorları ve daha pekçok immün molekünü bizzat 3 seneye yakın emzirdiğim oğluma aktarabildim.

Göğsümü gere gere toplum bağışıklığına hizmet ettiğimi söyleyebiliyorum, sizler aşılı jenerasyon musunuz bilmiyorum, ancak şayet öyleyse, sürü bağışıklığı için en büyük tehditi aşılarla edindiğiniz geçici, yapay bağışıklıkla sizler oluşturuyorsunuz.

Can Bey, “internetten edindiğim bilgilere göre”, Amerika şu an kızamık için de “waning immunity” nedeniyle çocukluğunda ve üniversite girişte oldukları aşıya rağmen yetişkinlikte de herkesin aşılanmasını şart koşma aşamasında!

Doğumda Hep-B aşısı olmuş ve haliyle 10 yaş civarı “koruyucu” antikorlarını yitirmiş sağlık personeli için de yeni yönerge yeniden hepatit B aşılarını olmaları yönünde değiştirilmek üzere.

Her sene yüzlerce hemşire meslekten istifa ediyor zorunlu tutulan senelik grip aşılaması nedeniyle Amerika’da.

Biz burada bunları tarışırken bu gelişmeler ÇOK YAKINDA sizlerin de gerçeği olacak biliyorsunuz. Madem Amerika’nın sistemine baş koyduk, hekimler ve diğer sağlık personeli için öngörülen aşılar da tekrarlanmalı rutin aralıklarla, öyle değil mi?

Can Bey, antibiyotik ve aşıları “bilinçsizse” ve “gereğinden fazla” kullanımın” yaratacağı ve her nasılsa tıp dünyasınca öngörülememiş yan etkiler ve doğurduğu sonuçlar bakımından örneklendirdim.

Ben tam ifade edememişim herhalde kendimi.

Yorumunuzun tamamını okumadım, fakat siz de tutup kalp ilacı ile aşı kullanımını mı karşılaştırdınız gerçekten? :))

İleride geçireceğiniz “varsayılan” bir hastalıktan sizi koruması için 5 ila 10 sene gibi rutin aralıklarla en az 2, 3 ve hatta polio ve DTaB aşılarını düşünecek olursak 5’er doz vurulmak zorunda olduğunuz ve elbette bunların yanında diğer 12 hastalık için de üretilmiş (ve halen üreitm aşamsında sırasını bekleyen 100lerce diğer aşıyı) aşıların dozlarını almakla ve buna rağmen HALA korunma garantisi size sunulamıyorken VE üstelik olunan bunca aşı nedeniyle bağışıklık, sinir ve sindirim sisteminiz baskılanmış, hadi dümdüz söyleyelim DAĞILMIŞken, bana kalp ilacının etkisinden mi bahsediyorsunuz?

Aslında fena bir noktaya da değinmediniz. Ne oldu koca lipid/heart disease hipotezine?? Hani kolesteroldü kalp hastalığınnı nedeni?? Az yağlı diyette değilsinizdir hala umarım?? Hani kanıta dayalı tıp?? Hani dağ gibi çalışmalar?? Ne oldu bunlara Can Bey? :))

Biraz oturup muhakeme edin bütün bunları lütfen..

İyi akşamlar.
A. Y. B.  Azminize ve konuya olan azimli arastrmalariniza da hayran kalmamak elde degil cidden.. @asenadevlet

Asena  Çağlar Bey, OPA aşılarının bizzat shedding yoluyla CDC’nin adına “contact immunity” dediği, pasif yoldan aşılama manasına gelen bir yöntemle etrafa yayıldığını ve hakikaten de akut flask paralizi dediğimiz felcin aşılılar arasında oldukça yaygın olduğunu, bu yüzden Amerika’nın 2000’de OPA’yı uygulamadan kaldırdığını biliyorsunuz değil mi?

Hindistan’daki etik dışı aşılamalar nedeniyle felç geçirmiş ve hatta ölmüş çocukların haberlerini duymadınız mı?

Tesadüfe bakın, şimdi oğlum 5. hastalığını geçiriyor 🙂

Gayet rahat, güle oynaya ..

Sorumlu bir ebeveyn olarak bulaşıcı safhası geçmiş bile olsa bir iki gün daha okula göndermiyorum, evde istirahatini sağlıyorum. Gerisini bağışıklık sistemi hallediyor zaten.

Ben Pasteur’cü mikrop teorisini sakat buluyorum bakın.

Mikrobiyota üzerine yeni bulgular, yükselişteki epigenetik bilimi ve hemen buna bağlı olarak giderek ağırlık kazanan nutrigenomics gibi alanlar hayli heyecan verici. El yordamıyla ve düşe kalka da olsa sanırım doğruya ulaşma yolunda ilerliyor bilim.

Ben ümitsiz değilim Çağlar Bey, vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesine sonsuz güvenim var.
Asena Teşekkür ederim Ayça hanım. Zamanında yapsaydım tüm bu araştırmaları çocuğuma kendi elimle zarar vermemiş olacaktım. Azmin nedenini anlatabiliyorum sanırım. Ne kendi çocuğum ne de başka tek bir çocuk daha zarar görmesin istiyorum sadece…
Çağlar Koç ya ben bu kadar saçmalamaya dayanamayacam gerçekten saçmalıyorsunuz. 1. si 5. hastalığın aşısı ve ilacı zaten yok. 2. si akut flask paralizi dediğimiz tablo polio aşısı sonrası çok nadirdir ve bilinçli dezonformasyon yappıyorsunuz. o tablo olasılığı milyonda 0.70 dır yani herkes aşılansa bu durum olasılığı (ki buu oral polio için geçerli ) türkiyede oran 70*0,7 den 49-50 kişi olacaktır. peki bu oral polio yu yapmazsak ne olur? oral polio inaktive poliodan farklı olarak bi toppluumsal bağışıklık bırakır. polio aşılarını yapmayan bi toplumda varolacak bi salgında yüzbinlere varan sakatlık ve binlerce ölüüm olacak, ve polioyu eradike etmek tekrardan yıllar sürecektir. o yüüzden tekrar diyorum SÜSLÜ LAFLARLA MİLLLETİ KANDIRMAYA ÇALIŞMAYIN. SİZ İSTERSENİZ ÇOCUĞUNUZA HİÇ AŞI YAPTIRMAYABİLİRSİNİZ. AMA BİZ SİZİN GİBİ SAÇMALAYANLARA İNAT AŞIYI ÖNERECEĞİZ. “VUCUDUN KENDİNİ İYİLEŞTİRME KAPASİTESİNE SONSUZ GÜVENİM VAR” GİBİ SAÇMA SAPAN Bİ CÜMLE OLABİLİR Mİ YA. SİZ Bİ POLİO GEÇİRİN ÇOCUK FELCİ GEÇİRİN DE BAKALIM İYİLEŞİOR MU… CİDDEN KÖRKÜTÜK CAHİLSİNİZ SUSUN YA REZİL OLDUĞUNUZ YETMEDİ Mİ …. biz ve hele hele çocuk uzmanları yıllarca bunu okuyoruz ve bunu önerip kendi çocuuklarımıza buunu yappıyorsak size çok afedersiniz ama hoş olmayan bi yiyecek yemek düşer. siz kimsiniz sorması ayıp ? hangi biimsel sıfatla buunu öneriyorsunuz ? sizi mahkemeye vermek gerek toplum sağlığına tehtidsiniz.
Oytun Pamuk Ben de Asena hanım gibi düşünüyorum bir doktor olarak…Mesela vücudumda oksijen radikalleri oluşabildiği için oksijenli solunum yapmamaya çalışıyorum…Kafama saksi dusebilecegi icin celik baslikla geziyorum sokakta…Cok akli selim bir arkadaş sağolsun,hepimizi aydınlattı…Hindistan’daki etik dışı(?) aşılamalardan bahsetti,Amerika’da,Avrupa’da aşı yapılmadığını kirli bir oyunun parçası olduğumuzu öğrendik sayesinde…
Arya Volkan Şen Tıp eğitimi almadan tıbbi tavsiyede bulunmak suçtur Asena Hanım bilginize. Gerçekten cahilden değil, yarı cahilden korkmak gerek. Araştırmış da öğrenmiş. Bir de tavsiye veriyor. Tavsiye değil kaynak verin, mümkünse de hakemli bilimsel makale olsun. Popüler bilim sitelerinden, ne idüğü belirsiz yerlerden duyduklarınızla bir de milletin çocuğunu sakat bırakacaksınız. Gerçekten bu yarı cahillerin, çocuğunu aşılatmayanların elinden çocukları alınmalı. Açıkça çocuk istismarı bu. Çok yazık, bilimsel kaynakla popüler bilim sitesini, pseudo-science’ı ayırmaktan aciz binlerce ebeveyn var.
Çağlar Koç  oytun hocam orantısız mizah 😀 polio hakkında atıp tutanların o kullanmayı çok sevdikleri google’a “demir ciğer” diye yazıp aratmalarını istiyorum. o demir ciğerlerin ne zaman neden en çok kullanıldığını polio salgınlarında ne olduğunu öğrensinler. danimarka ve norveçte polio salgını olunca yabancı üülkelerden sağlıkçıların gelip solunum felcine girmiş hastalara ambu yapmaya geldiğini anlatırdı hocalarımız. ki aşı tartışması neden polio üstünden dönüyor ki. çocuğunuza tbc aşısı da yaptırmasaydınız keşke asena hanım. ilk fırsaatta tetanoz aşılarını da yaptırmayı bırakın. herkes bıraksın. sonra sırf İBRET OLSUN DİYE tetanozdan miliyer tüberkülozdan ölenleri seyredelim. artık difteri diye bi hastalığı bilmeyen hekimler yeniden difterileri görsün. boğmaca ile çocuklar günlerce öksürsün. sırf ibret olsun diye aşıları kaldırmak lazım ki bi daha asena hanım gibiler türemesin. “çocuğum ne kadar rahat hastalık geçiriyor” diye övünmeni çocuk küçükken yaptırdığın 5 li aşılara ve 3lü aşılara borçlusun asena hanım. ama hala atıp tutuyorsunuz ya,bunu anlamıyorum. bu türk annelerinin bazılarında çocuğu için en iyi olacağı sandığı şeyi yapmaya çalışırken en kötüsünü yapma huyu yok mu bunu hiç anlayamayacağım.

Oytun Pamuk Hanımefendi hepatit b aşısı için de birşeyler paylaşıyor…Aslında hiç cevap vermeyeceksin…Zamanında aşılanmış olsalar kronik hepatit gelismeyecek hastaların olduğu bir foruma bırakacaksın bu hanımı…Buyrun burda paylaşın fikirlerinizi diyeceksin sonra oturup seyredeceksin…O zaman görücem contact immunity leri…
Arya Volkan Şen  Kaynak diye verdiği sitenin HİÇBİR bilimsel dayanağı yok, hatta şarlatanlıkları, sahtekarlıkları mahkeme kararıyla ispatlanmış bir grubun işlettiği anlaşılıyor.

http://www.quackwatch.com/04Consumer…/Nonrecorg/comed.html

Sahte bilimi bilimden ayırmak için konu üzerine ihtisas yapmış olmak gerek, ama yazık ki ebeveynler kendi sınırlı bilgileriyle bu sitede böyle yazıyor demek ki doğru diyerek bir de tavsiye veriyorlar.
Asena  Bir dakika… Çağlar Bey, beni mahkemeye vermezseniz bu bildirimlerden sonra BEN sizi mahkemeye vereceğim ve inadına sizi rezil edeceğim!

Yarım yamalak bilginizle asıl ahkam kesen sizsiniz!

Ben size 5. hastalığın aşısı var demedim, normal çocukluk hastalıklarından biridir, gayet normal geçiriyor dedim. Ha, aşısı çıkınca bu da ölümcül hastalıklardan biri olacak o ayrı tabii. O zaman sizin bilinçli dezenformasyonlarınızı dinleriz!

Bu bildirimlerinizin hepsini kayda alıyorum. Sanıyorum kimin rezil olduğu gayet açık ortada.

Bunca anlatılanı süslü laf olarak görüp sonra bana hala milyonda bilmemkaçlık risk edebiyatı yapıyorsunuz da, hangi sağlam verilere göre yapıyorsunuz o hesapları?

Ortada tek bir polio vakası yokken aşılamalardan doğacak HER yan etkiden siz sorumlusunuz demektir.

Burada hekimlerin ağzından yalan yanlış verilmiş tüm bilgileri kayda alıyorum! Suçsa cezasını da vardır elbet?? Bakalım kim kimin çocuğunu alıyor elinden? Ya da kim lisansını kaybediyor??

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16222855
Asena  Aksini iddia ediyorsanız polio ile ilgili engin bilgilerinizi paylaşın lütfen.

Polio, kontamine dışkı (kaka) ile temasla (örneğin enfekte olmuş bir bebeğin altını değiştirirken) veya havadaki zerreciklerle, yiyecek veya suyla yayılan bulaşıcı, viral bir hastalık. Virüs vücuda burun ve ağız yoluyla giriyor, buradan barsaklara geçerek inkübe ediyor.

Sonrasında, barsaklardan kana geçiyor ve anti-polio antikorları oluşuyor. Çoğu durumda bu noktada virüsün ilerlemesi duruyor ve birey polio’ya kalıcı bağışıklık kazanmış oluyor.
[Okonek BM, et al. Development of polio vaccines. Access Excellence Classic Collection, February 16, 2001:1. www.accessexcellence.org/AE/AEC/CC/polio.html#]

Birçoğumuz yanlış şekilde polio kapan herkes felç olur veya ölür diye düşünürüz. Bunda elbette devletlerin sağlık birimlerinin bizlere aşılanabilir herhangi bir hastalıkta korkutma amacıyla ÖNCElikle en kötü senaryoyu sunmasının büyük katkı payı var. Ancak, polio enfeksiyonlarının çoğunda ancak birkaç belirgin semptom ortaya çıkıyor. [Volk WA, et al. Basic Microbiology, 4th edition. Philadelphia, PA: J.B.Lippincott Co., 1980:455.]

Hatta esasına bakılacak olursa, doğal polio virüsüne maruz kalan kişilerin %95’i salgın durumunda bile hiçbir belirti göstermiyor! [Physician’s Desk Reference (PDR); 55th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. ve Burnet, M., et al. The Natural History of Infectious Disease New York, NY: Cambridge University Press, 1972:16.]

Enfekte kişilerin sadece %5′inde hafif belirtiler, yani boğaz ağrısı, boyun tutukluğu, başağrısı ve ateş gibi belirtiler görülüyor ki bu da çoğu kez basit bir soğuk algınlığı veya grip teşhisi alabiliyor. [a) Physician’s Desk Reference (PDR); 55th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. b) Neustaedter R. The Vaccine Guide. Berkeley, California: North Atlantic Books, 1996:107–8]

Kas paralizisinin hastalığa yakalanmış her 1.000 kişide 1 gibi bir oranda seyrettiği tahmin ediliyor [Physician’s Desk Reference (PDR); 55 th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. ve Baby Center. The Polio Vaccine (0-12 months). www.babycenter.com/refcap/155.html?CP_bid=]

Bu durum bazı araştırmacı bilimadamlarına ‘paralitik polio’ [felç] geliştiren bu az sayıda insanda hastalığa anatomik yatkınlık olabileceğini, nüfusun geri kalan ezici çoğunluğunun ise polio virüsüne doğal olarak bağışık olabileceğini düşündürtmüş. [Moskowitz R. Immunizations: The Other Side.Mothering Spring 1984:36.]

Paralitik polio nadiren kalıcı üstelik, çoğu kez felçten tam iyileşme sağlanıyor. [Harry NM. The recovery period in anterior poliomyelitis. British Medical Journal 1938; 1:164–7. ve Ramlow, J., et al. Epidemiology of the post-polio syndrome. American Journal of Epidemiology 1992;136:783.]

Birkaç gün içinde kas gücü yerine gelmeye başlıyor ve sonraki 12-24 ay içinde iyileşme devam ediyor. [bkz bir öncekii kaynaklar]

Vakaların çok düşük bir yüzdesinde paralizi kalıntısı görülüyor.

Çok nadir olarak da solunum kaslarında paralizi nedeniyle ölüm gerçekleşiyor. [bkz. Yukarıdaki kaynak]

Tedavi için hastanın yatakta istırahati sağlanıyor ve tutulan uzvun tamamen rahatlaması sağlanıyor. Şayet kişi nefes almakta zorlanıyorsa bir solunum cihazı veya eskilerin ‘demir ciğeri’ kullanılıyor. Gerekirse fizik tedavi uygulanıyor.
Ayşen Sümer Cengiz Insanların internet sitelerinden saçma sapan bilgileri okuyup hayatlarına yön vermesi cahil cesareti olsa gerek
O zaman hepimiz google amcaya soralım herşeyi öğrenelim.Tıp Fakültesi’ni ve diğer pozitif bilimlerin üniversitelerdeki bölümlerini(Biyoloji gibi kimya gibi) kapatalım.
Herkes kendi kendini iyileştirsin.

Can Özen Hep söylenilen şeyleri cevaplamaktan kaçınıyorsunuz, bu zaten gösteriyor bilgisizliğinizi. Cevaplayamadığınız şeyleri cevaplayın önce sonra kaynak verip internetten ordan burdan okuduğunuz bilgileri bizzat bunun kitabını okuyan mesleği bu olan insanlara anlatmaya çalışın.
Can Özen Doktorluk lisansı diye bir şey yok biz Topçu değiliz biz diploma verildiğini öğrenin ilk önce. İstediğiniz hepsini kaydedin, bunlar gerçek olduğundan pek şansınız yok zaten 😀 Yalan yanlış verilmiş bilgiler diyorsun hala, adam GÖZÜMle gördüm diyor. Hala yalan yanlış sitelerden yazıyorsunuz. Bilimsel dayanağınız yok.

Asena  Can Bey, size “idrak yolları enfeksiyonuna” karşı bir aşı geliştirilsin, öyle yanıt verelim en iyisi .. keşke topçu olsaymışsınız!
Asena  Şen Arya bey, sizin benim kaynak diye verdiğim siteye (ki aslen buradaki çalışmayı kaynak olarak verdim ama okuma güçlüğünüz var sanırım) şarlatan filan gibi aşırı bilimsel tanımlamalar getiren QUACK watch, hakikaten inanılmaz güvenilir bir kaynak! Vaklayıp duran hilkat garibesi kenara köşeye itilmiş zavallı tipler.

İsiminin başına MD yazmaya utanmayan o Barrett tiplemesinin hangi davalardan HÜKÜM giymiş olduğunu da araştırmak ister misiniz?

Vak! mı dediniz?
Can Özen  Ben hala diyorum ki cevaplayamadığınız şeyleri cevaplayın. Kelimeleri cımbızla seçmeyin 😀 komiksiniz şimdi hakarete girmeye kalkışıyorsunuz. Çok bildiğini sanıp aslında bilmediğiniz zaten aşikar. Artık bu bildiklerinizle size bir doktor diploması verebiliriz. Biz de topçu olalım, kenara köşeye itilmiş zavallı tipleriz 🙁 napalım kaderimiz buymuş bizim de çağlar,oytun, volkan boşverin gelin top oynayalım 😀
Can Özen Siz haklısınız aşı çok zararlı aman yaptırmayın sakın ha sakın özellikle siz HPV aşısı yaptırmayın immün sisteminiz çok güçlü çünkü sizin onu da yenersiniz. Gerçi şimdi HPV yazdım hemen google amcaya yazıp link yapıştırcaksın 😀 yapıştır gitsin ama başına gelirse lütfen ama lütfen burayı hortlat da utanalım. 🙂


Asena
  Selcan hanım .. şayet köpek gerçekten kuduzsa aşıyı düşünürüm. Fakat takdir edersiniz ki kuduz aşısı takvimdeki diğer aşılanabilir hastalıklardan çok farklı bir konumda ve enfeksiyondan sonra(!) vuruluyor.

Siz taşıyıcı değilseniz bebeğinize doğum anında ve sonrasında 2 doz daha hepatit-B aşısı vurdururken değerlendirmeye aldığınız risk faktçrleri neler olurdu mesela, onları paylaşmak ister misiniz?
Asena  Can Bey, sizin tartışmaya katkınız nedir Allah aşkına?

Bambaşka bir telden çalar gibisiniz? Self-medicate filan etmiyorsunuz umarım kendinizi?
Can Özen Sizin katkınız gram yok ki benim daha fazladır en azından rahatım 🙂 şöyle ki ilk önce şunu bir öğrenin biri sizin dediğinize aykırı bir şey diyince buna cevap vermeniz gerekir, ama cevap vermiyorsunuz hala ısrar ediyorsunuz gereksiz bilgilerle. İnsanları yanlış yönlendirip sağlıklarına kastediyorsunuz, hala bana tartışmanın neresindesin diyosunuz. Valla siz eğer tartışmanın içindeyseniz şayet ki yukarıda verilen onlarca cevaba cevap verin hala kelimeleri cımbızla seçip onun üstünden laf oyunu yapmayın. 🙂 Türkçe konuşursanı öncelikle, kendinin haksız olduğunu kabul etmeyen sizsiniz zaten. Bambaşka telden çalan sizsiniz. Tek bir kelimeyle onlarca link atıyorsunuz. Bir de gelip uzmanlık taslıyorsunuz. Allah aşkına sizin katkınız nedir tartışmaya?

Meltem Aktaş Asena Devlet sizin ne farkınız kaldı hekimlerimizi öldüren cahiller den. Şu yaptığınız silahla vurmaktan beter.babanız aykırı bi hekim olabilir kendince bildikleri olabilir bunları size aktarmış olabilir ama bunlar size tıpçı gibi konuşma hakkını vermez.benim de ablam doktor.fakülteyi nerdeyse onla beraber okudum.ama o kadar.tecrübe yok hasta bakmadım.ve nerdeyse her an yenilenen tıbbı bi doktor gibi takip etmedim.sizde edemezsiniz.lütfen görüşlerinizi kendinize saklayın.ben biyoloğum.ilaçlar yapımları ve hammedeleri ile ilgili baya ders aldım.lütfen burda daha fazla düşürmeyin kendinizi.istemiyorsanız siz aşıdan uzak durun.ama bize akıl vermeye kalkmayın.ben bir anne olarak sizi değil doktorlarımı dinlemek isterim.sizi mahkeme nin en büyüğüne allaha havale ediyorum.
Asena  Oytun “beyefendi” .. sizi de alıp her sene düzenlenen autism one kongresindeki anne-babaların ortasına koyalım? Orada anlatın derdinizi!

Asena  Anlaşıldı, “engel”iniz yabancı dil demek… Olsun bakın siz ortaya latince bir iki bir şey attığınızda çok daha mistik bir hava veriyor, bir şey bildiğinizi filan zannediyor insanlar.. hay Allah, bilmeden üzdük sizi, bir de aşı vurduruyoduk az kalsın!!

Can Özen İngilizcem iyi elhamdülillah ama latince içeren bir konuda bizim daha iyi bildiğimiz konuda ahkam kesiyosunuz. Herkes uzmanlığıyla uğraşsa çok güzel olacak 🙂

Asena  Önce alın uzmanlığınızı sonra konuşalım Can Bey, niye bu telaş?

Asena  Meltem hanım, çok incesiniz, hakikaten “düştüğüm” durumu fark edememişim. Ben en iyisi sizin tavsiyenizi dinleyeyim. Ben ismimin önüne etiketler, ünvanlar dizmeden de sağlam durabiliyorum ama yine de iade-i havale etmekte fayda var sizi.
Ayca Yarcı Bacaksız Asena hanm madem bu kadar okumaya arastrmaya düşkünsünüz malum insan sagliğini cocuk sagliğini da cok onemsiyorsunuz giriverin bi tıp fak ne burda elinizi sallasaniz 50 si zira.. O küçümseyiverdiginiz yazmasi kolay okumasi zor MD unvanini aliverin nöbetlerde hastanelerde sabahlayip dirsek cürütün bayramlarda tatillerde herkes cocuguyla gezerken siz hastane odasinda hasta yataginda üstünüzde pis nöbet kiyafetleriyle bi bayram sabahi gecirin ondan sonra e tabi bi de üstüne uzmanlik e o da yetmez sizin gibi arastrmaci omrünü tibba adamiş birinin bi yan dala da ihtiyaci var hadi bi de onu yapiverin..e tabi mecburisi filan da derken biraz yipranirsinz ama bu azim sizi bence süper yerlere getrebilir.. Biz de bu paragözz topcu kilikli drlardan sermayenin usagi olmus bu biseyden anlamaz drlardan kurtulalim valla..ha bi de ltfn biraz sci drgilerde 1-2 metanaliz filan da yaziverin ki bilim dunyasi aydinlansin dustugu kör bataklik kuyudan ciksin..

Çağlar Koç WHO yani dünya sağlık örgütü tiyomersal ile alakalı son noktayı aslında uzun zaman önce koydu. tiyomersal oranlarının sağlığı tehtit edecek düzeyde olmadığını açıkladı. ki zaten tiyomersal 2007den itibaren türkiyeye gelen aşılarda iyice düşürüldü. bu konuşma olmayan hayali bi aşı tehtidi üzerine yürüyor. bi gün asena hanım ve onlar gibilerin konuşmaları fıkra niyetine tıp fakültelerinde anlatacaklar. kimse kendini yormasın olmayan bi tehtid bilerek balon gibi şişiriliyor.

N. T.  Aşı karşıtı insanları cahil diyerek yaftalayamazsınız, Asena hanım gayet net anlatıyor derdini diplomaysa mesele yumurta yemeyin kolesterol yükseltiyor diyen doktorlar da zamanında tereyağı ve yumurta yiyenlere cahil margarin yiyenlere akıllı diyordu herhalde, bazı şeyleri şuan çözüme kavuşturamazsak yitip giden birçok şeyin ardından tıp dünyası özür dilese de boş, otizm haricinde pek çok otoimmün hastalığın ne sebebi ne tedavisi var ve biz aşılarla bağışıklık sistemi üzerinde oynayarak bir risk almak zorunda bırakılıyoruz, otizmle ilgili çalışma yüzünden civanın azaltıldığını bilerek konuşmak gerek, yani zararlı olduğu ispatlanmış fakat kimse de çıkıp evet bizim yüzümüzden otizm oranları arttı demiyor.

Prin Temps Asena Hn, bilimsel kaynak farkli birseydir. Bilimsel arastirma ve kanit degerlendirme iyi bir egitim gerektirir. Her tibbi dergide yazan dahi ayni degerde degildir. Arastirma alt tiplerinin ve yayinlarin hepsi ayni kanit degeri tasimaz. Onemli olan yayin tipi meta analizlerdir. Case report veya tek uzman gorusleri guclu kaynaklar degildir. Okurken buna dikkat edin, hele ki magazin tipi tibbi kaynaklara girmeyin.

Prin Temps  Cok inancli ve biraz da “obsesyon” tarzinda bir arastirmaya girmissiniz. İs şu ki filin tuttugunuz yerini anlatiyorsunuz. Bir ornek: cocugunuz gule oynaya kabakulak gecirebilir ve immunite kazanir. Ama ayni cocugunuz belki kabakulak menenjiti olur, sakat da kalabilir.cocugunuz cok dusuk olasilikla hepatit b yi de gule oynaya gecirebilir. Ya da ayni cocuk fulminat hepatitten olmezse kronik hepatit b sonrasi siroz veya hepatoselluler kanser olabilir. Bizim kanitlarimiz ve istatistiklerimiz uzgunum ki sizinkinden kuvvetli.

Oytun Pamuk asena “””hanimefendi”””autism one kongresine niye gidiyim zaten benim isim bu..autistic hastalarim var…iste sizin hala anlayamadiginiz nokta burda.. google dan arayip bulmaya calistiginiz seyleri biz zaten yasiyoruz,goruyoruz,dokunuyoruz…otizm-asi iliskisini gosteren,yeterli denekle calisilmis,kontrol grubu iceren bi calisma yok..ama siz yine de google a bi yazin,iciniz rahat etsin…
Prin Temps Bir de OPA diye oral polio asisina girmisdiniz ornegin. Vaka olmayan yerde niye yapiliyor diye. Eradikasyon kabul edildikten sonra o hastaligin asisi riskli bolgede bir sure daha devam eder. Cicek asisi gibi sonradan kaldirilabilir. Ama bu her virus icin ozellikle uygun olmayabilir. İnsanlarin asisiz olmasi durumunda bir index vaka dahi olsa hastalik geometrik hizla yayilabilir ki bu sakatlik ve olum riski cok yuksek olan polio gibi hastaliklarda cok tehlikelidir. Polio cok kolay yayilir. Fekal oral yayilir. Hindistan gibi atik su ve kullanim suyu dogru durust ayrilmamis ulkelerde oral polio yapilmasi hizli ve duzgun bir immunite yaratir. Canli asi oldugundan asi olmayan bireyleri de kismen asilamis oluruz ve gastrointestinal yolumuzdaki immuniteyi de saglariz.

Oytun Pamuk hayatimizda,buna tibbi islemler de dahil sifir riskli hicbisey yok…burdaki hekim arkadaslar size asilarin yan etkileri olmadigini anlatmaya calismiyorlar..gozardi edilebilecek yan etkileri oldugunu soyluyorlar hele ki asiyi yaptirmadiginizda olusacak rahatsizliklari dusunursek…
Oytun Pamuk hiv icin, hepatit c icin bulunabilecek bir asinin insan hayatini nasiĺ degistirebilecegini,hele ki bu hastaligi tasiyanlarin aileleri icin;google a yazip bulma sansiniz yok..O yuzden sacma sapan calismalar yerine asi yaptirdiginizda dogacak riskleri degil yaptirmadiginizda olusabilecek durumlari okuyun…12 hastada yapilan wakefield calismasi yerine danimarkada 500 bin cocuk uzerinde yapilan calismalara bakin..hindistandan ornek vereceginize kafanizi monitorden cikartin pencereden disari bakin ulkenizdeki asili saglikli milyonlarca cocugu gorun…yok hala autism one ,contact imunity,ya ya ye coco jambo diyorsaniz zaten sizin icin yapacak bisey yok…
Prin Temps Asena hn, Opa sifir risklidir denmiyor zaten. Flask paralizi yapabilir. Tip muhendislik degildir. İki kere iki bizde dort etmez. Cunku hastalik yok hasta vardir deriz biz. Her birey her duruma farkli yanit verebilir. Hatta ayni birey ayni olaya bir diger sefer oncekinden farkli da yanit verebilir. İmmun sistemin hala cozulememis bircok yonu vardir. Tipta cozulememis bircok konu hala var hatta. Ancak cozulmus olan ve guclu kanitlara guvenip kullanmak zorundayiz. Hastanin lehine kar zarar oranina bakariz. Zarar ihtimalini minimuma indirmeye calisiriz. Cabaniz guzel ama yanlis metodoloji… Hastaliklari ve komlikayonlarini, virus, bakteri ve diger patojenleri oncelikle iyice okuyun. Sonra immunizasyon ve hastaliga yakalanma durumunda komlikasyonlarini ne kadar tedavi edebiliriz onu olcun. Polio gecirmis, sag kalabilmisse yuruyemeyen bir cocuga ne yapabiliriz onu olcun.

Bir de lutfen ” kimin lisansi aliniyormus gorursun” gibi nahos tartismalara girmeyin. Bizler toplumu zehirlemeye calisan bundan keyif alan sadist ve sahtekarlar klani degiliz. Egitimini aldigimiz alanda hizmet etmeye calisan ve isini yapan insanlariz. İsimiz zor, zamanimiz kisitli, muhattabimiz insan, cok calismamiz gerekli, elimizden geleni yapiyoruz. Size yakistiramadim bu tarzi. İcinde bulundugum camianim boyle tutum ve tabirleri hakettigine inanmiyorum.
Meltem Aktaş Asena Devlet hiç yanılmamışım.tam bir muhalefetsiniz.emin olun Ahir vakti iple çekiyorum.burda istediğiniz kadar konuşun. Doktorlarımdan helallik isterken görecem sizi.saygı değer hekimlerim lütfen cevap vermeyin artık.yalnız kalınca zaten konuşamıcak.en fazla kendi kendine konuşur.

Haktan Aydın Ya arkadaşlar bosver in aşıya karşı olan zihniyeti. Bu zihniyet ler genelde acil serviste karşımıza geliyor ya risus sardonicus ifadesiyle ya opistotonus postürü ile ya da hidrofobi ve fotofobi tablosu ile.ee sonra aman doktor canım doktor kurtar hastamizi. Yav insan bu devirde bu kadar okur cahil olursa sonunda ölümü hakedecek hatalar yapar ve ölür. Aşı olurken ( eğer olmassa sonunda ne olurum ) diye düşünmeli insan.

Haktan Aydın O kadar tiyomersal ahkamı kesen sizler, kuduz bi hayvan size saldirsin da göreyim entel dantelliginizi. Burda çakma google amca profosör ü kesilmesine önce bulaşıcı hastalıkları sonuçlarını . Kısa ve uzun dönem komplikasyonları.nı ve mortality ve morbidite oranlarını bi tam öğrenin öyle ahkam kesin.bilmiyorsaniz susun milleti yanlış yonlendirmeyin

Mustafa Kemal Yiğit Hepatit b aşısının ölçülebilir antikor düzeyinin yaklaşık on yıl sonra kaybolduğunu ve aşının işe yaramadığını söyleyen bir zihniyete karşı susmayı reddediyorum. Zaten başımıza ne geldiyse böyle tiplerin karşısında sustuğumuz için geldi her daim.

İnsan vücudunda öyle bir beyin ve öyle bir yüksek teknoloji var ki bunu anlamak için “düz mantık” ya da “az beyin” olmamak gerekir. İnsan vücudu israfı sevmez. Aşısını olduğunuz hastalığın antikorunu ömür boyu kanda yüksek tutmak sadece vücudun hammaddelerinin israfıdır. Düşünsenize 10 yıldır vücut virüsle karşılaşmamış ama antikor titresini çok yüksek düzeylerde tutmuş. İşte bu beyinsiz bir vücuttur. Böyle düşünen gibi tıpkı. Çünkü vücut orada bir rölanti mantığıyla çalışıp “uzun zamandır bu virüsün gelip gittiği yok en iyisi üretmeyeyim” der ve hafıza hücreleri denilen hücrelerde bağışıklık özelliğini saklar. Yıllar sonra bile özel bir durum olmamış ise -örneğin kemik iliği nakli- virüsle karşılaşma olduğu takdirde hızla İmmunglobulin üretimi gerçekleşip bağışıklığın devamı sağlanır.

YANİ KISACA LABORATUARDA ANTİKOR ÖLÇÜMÜNDE DAHA ÖNCE HBV AŞISI YAPILMIŞ BİRİNİN ANTİKOR SEVİYESİNİN DÜŞÜK OLMASI AŞININ YA DA AŞILAMANIN BAŞARISIZ OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ. EK OLARAK BAĞIŞIKLIĞIN GEÇİCİ OLDUĞU ANLAMINA DA GELMEZ. 

Bir an vazgeçmiştim aslında cevap vermeye değer görmedim ama ne bileyim işte tutamadım kendimi. Bir kişiyi dahi aydınlatmış olursam ne mutlu ki kendimi amacına ulaşmış sayarım. Tıp araştırmakla kitapları makaleleri okuyup ezberlemekle öğrenilmez. Tıp nosyonu kazanmak babasının hasta bakma yöntemini izlemekle kazanılmaz. Yani “Elin … ile gerdeğe girilmez” derler ya o hesap.
Hıı pratisyen misin deyip tıp eğitimini beğenmeyip önce uzman ol gel diyen zihniyetin burada değil hiçbir yerde bir birey değeri bile görmemesi gerekir. Bu tip insanlara inanın hekim muayenesi ve hekim tarafından uygulanan tedavi bile büyük bir ihsandır ikramdır lütufdur.

Diplomamı elimden almak isteyen varsa lütfen rica ediyorum ayağa düşürmüş olduğunuz; söylemlerinizle içine zaten çoktan sıçmış olduğunuz mesleğimi ve benim de diplomamı listenize ekleyip elimden alın ve beni de sizin gibilerden kurtarın.

Herkese hayırlı geceler diliyorum.
Bilime bir ömür adamış olan gerçek bilim insanlarına teşekkür ediyorum. Ülkemizde öğretmen öğretemezken mühendis üretemezken hukukçu adil değilken tarihçi taraf tutarken ÜLKEMİZDE ADAM GİBİ EĞİTİM ALAN VE İŞİNİN GEREKTİRDİĞİ YETİLERE HAKİM OLARAK MEZUN OLAN TEK MESLEK OLAN HEKİMLİK MESLEĞİ MENSUPLARINA DA SELAM OLSUN!!
Orhan Gokkaya Ben siz doktorları seviyorum ne kadar sadıksınız işinize allah sizleri başımızdan eksik etmesin

Asena  Mustafa Bey,

Tıp nosyonu karşısındaki insanın ne dediğini dinlemeden hakaret etmekle, küçümsemekle de kazanılmaz. Mesleğinize bu yaklaşım tarzıyla en büyük lekeyi siz sürüyor ve en büyük zararı kendiniz yaratıyorsunuz.

Hiçbir diploma size benim şahsım, çocuğum ve aile büyüklerim hakkında bu tür yorumlarda bulunma hakkını vermez. Sizi uyarıyorum!

İnsan bedeninin yüksek beynine ve muhteşem teknolojisine bu denli inanan bir insanın, insan eliyle yaratılmış, daha hangi mekanizmayla çalıştığı konusunda bile emin olunmayan aşı gibi uyduruk ve 200 yıl öncesinin İngiliz taşrasında inek memesinden cerahatle insan iyileştirdiği iddiasıyla yola çıkmış aşıların hakikaten işi doğadan iyi bildiğine, ondan daha iyisini yapacağına, eksiği tamamlayacağına, doğanın işi yarım bırakmış olduğuna inanması ne tür bir beyin yıkaması gerektirmekte onu da alalım sizden.

Bizzat aşı üreticileri aşılarının nasıl bir mekanizmayla çalıştığından emin değilken sizlerin bu denli kendinden emin olması endoktrinasyonun ne denli güçlü olduğunu gösteriyor.

Açın şu yazarlara ve gerekli mercilere bu üstün çözümlemelerinizi anlatın, biraz istihza, bol hakaret katmayı ihmal etmeyin. Ve aşılarınızı sakın ihmal etmeyin!

WAINING IMMUNITY to plasma-derived hepatitis B vaccine and the NEED for BOOSTERS 15 years after neonatal vaccination.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15565627

Healthcare Workers May Need HBV BOOSTERS as TITERS DROP

http://www.medscape.com/viewarticle/774313
Asena  Haktan Bey,

Haklısınız, Tanrının eli omzunuzda bakın, benim eksik bıraktığım immün sistemi bi tamamlayıver aslanım diyor tepenizden!

Ha gayret, birkaç düzine aşı sonra bakın doğayı alt edicez, sonsuza dek yaşıycaz, bütün hastalıklar ortadan kalkacak…

Küçük bir sorun var yalnız, dünyanın en fazla sayıda ve en yoğun aşılanan ülkesinin yeni kuşakları bu gelişmeleri göremeyecek, görse de pek idrak edebilecek durumda olmayacak. 2020’de her 2 ÇOCUKTAN 1’inin OTİSTİK olacağı öngörülen, şu anki neslin anne-babalarından kısa yaşayacağı tıp sempozyumlarında sunulan bir ülkeden bahsediyoruz.

Siz boşverin ama, enfeksiyonel hastalıklara karşı cihadınız var sizin.

Gazanız mübarek ola!
Orhan Batur Şahin Üşenmedim saatlerce gelen düzinelerce yorumu okudum. Aşağı yukarı söylenebilecek her şey herkes tarafından söylenmiş. Aşıların fayda ve zararına ilişkin de her şey söylenmiş neredeyse. Ben onun yerine başka bir şeyden bahsedeceğim.

Asena Hanım, tutkulusunuz ancak perseverasyon gösteriyorsunuz. Size sorulan sorular ne kadar değişirse değişsin çoğuna cevap vermiyor, aynı sözleri söylüyorsunuz. Paylaştığınız makalelerin önemli kısmı ya kanıt kabul edilemeyecek kadar eksik/yanlı ya da waning immunity makalesi gibi konuyla alakalı değiller. HBV aşısının 15 sene boyunca işe yaradıktan sonra yavaş yavaş antikor sayısının azaldığını gösteriyor makale. Antikor varsa immün cevap da vardır.

Davranış şekliniz mantığa uygun değil… Belki her yerde haklı ya da haksız değiliz hiçbirimiz, ama yanıldığımız yerleri kabul etmeden ilerleyemeyiz. Belli ki sizin de gayeniz iyi ve sağlıklı insanlar görmek. Ancak inanın aşıların götürüsü bir ise getirisi binlerin üzerinde. 

Size sorulan soruları cevaplayamayınca sadece çaresiz ve batıl inançlı gibi gözüküyorsunuz dışarıdan. Bunu sizi aşağılamak için değil gayet dürüstçe söylüyorum.

Bu şey haklı gözükmeye çabası değil. Doğruyu arayıp bulma çabası.
Asena  Oytun Bey,

Hekim arkadaşlarınızdan çok daha iyi farkındayım aşıların yan etkilerinin, teşekkür ederim.

Onlar açıp da tek bir insert okumadıklarından ve aşı deneylerinin hangi hile hurdalarla yapıldığından haberleri olmadığından aşıların yan etkilerinin “ihmal edilebilir” rahatsızlıklar olmadığından bihaberler. Konu bu.

Bir başka meslekdaşınız gayet samimi bir dille bunu dile getirdi zaten, bizim yoğun eğitim ve çalışma koşullarından dolayı ekstradan araştırma yapacak vaktimiz yok, o yüzden “bize öğretilenlere güvenmek” durumundayız diye.

Aksaklık ve eksiklik bu noktada açığa çıkıyor. Benim tıbbı sizlerden iyi bildiğim gibi bir iddiam zaten yok, kimse kimseye ders vermeye çalışmıyor. Ancak, size “öğretilenler” dışında gerçeklikler de olabileceği fikrine bu kadar kapalı olmayın. Tıpta dogmatik düşünceye yer yoktur. Yine bir başka meslekdaşınız gayet güzel ifade etmiş, tıpta hastalık yok, hasta vardır diye.

Aşıların tek tek her bireyde ne etki yaratacağını asla bilemezsiniz.

Bakın, olayı redüksiyonist bir yaklaşımla aşı-otizm veya thimerosal-otizm’e indirgemek endüstrinin en sevdiği yöntemdir. Çünkü o zamansize Wakefield der, konu kapanır. İlüzyonu görmenizi rica ediyorum.

Bakın, çok önemli araştırmalar çıkıyor, bunların hangisini takip ediyorsunuz bilmiyorum. Çığ gibi artan oto-iimün hastalıkara karşı işin bir numaralı isimlerinden ses çıkıyor artık.

Bunlar cahil anne-babalar filan da değil, mesleğinizin ilahlarından …

Attacking Ourselves: Top Doctors Reveal Vaccines Turn Our Immune System Against Us 
Asena  Meltem Aktaş

Diğer tarafı düşününceye kadar isterseniz bebeğinize her aşı turundan sonra karaciğeri bitiren Tylenoldan kaç posta verdiğinizi, yaşadığınız veya ergeç yaşayacağınız kulak enfeksiyonlarını, bunlar için önerilecek antibiyotikleri, bağırsakların bu noktada nasıl geçirgenleşeceğini, başlayacak gıda alerjini, etrafta her ne mikrop varsa hepsini kapmaya and içmiş gözükecek bebeğinizi, bundan dolayı kullanacağınız ilaç, antibiyotik ve diğer müdahaleleri düşünün.

Kolay gelsin.
Asena  Oytun Bey,

Diğer mesajınızı şimdi görüyorum.

Hep C virüsü izole edilebilirse aşısı da gelir, üzülmeyin. 🙂

HIV için de aynısı geçerli. Bunca zaman niye aşısı geliştirilemedi dersiniz?

Şİmdi bakın, siz genellikle sağlıklı çocuk görmediğinizden hep hasta çocuklar size getirildiğinden hakikaten sağlıklı çocuk neye benzer pek bilmiyorsunuz 🙂

Gürbüz, çakı gibi, alabildiğine zeki çocuklar bunlar. Ama onlar sizi görmeye gelmiyor 🙂

Oldukça kalabalık bir grubum var, siz ne derece anne-babalarla görüşüyorsunuz bilmiyorum ama gerçek şu ki Facebook yeni yeni türeyen birtakım hastalık gruplarından geçilmez oldu. Buradaki ortak tema da bu çocukların aşılardan sonra bu hastalıkları geliştirdiği. Şimdi, apayrı backgroundlardan, çevreden insanlar hepsi bir ağızdan aynı şeyi söylüyorsa bir durup düşünmek, kulak kabartmak gerekir.

Katılır mısınız?
Asena Sevgili Prin Temps,

Bilimsel araştırmalarla ilgili açıklamalarınıza gönülden katılıyorum. Olgu sunumu, meta analiz, çift kör plasebo deney nedir gayet iyi öğrendik yıllardır 🙂

Bunun eğitiminin şart olduğu kesin, ancak hekimlerimiz bugün yoğun iş yükü arasında girip çalışmaların hangi birinin tam metini okuyor, okuduğu çalışmanın metodolojik kusuru varsa bunu far edebilicek denli eğitimi sağlam mı, orası su götürür.

Bunca zamandır çeşitli vesilelerle hekim arkadaşlarla konuşuyoruz (atışıyoruz) :), bana tek bir bilimsel çalışma sunanını görmedim! Hep Wakefield diyorlar 🙂

Ben Medimagazinde yer alan haber altına bırakılmış yorumları işaret ettim, ancak hekim arkadaşlarımız bu bahsettiğiniz meta analizlere göre değil, tabloid gazete haberi niteliğinde “söylence”lerle hüküm veriyor maalesef.

Bunun en basit örneği Wakefield örneği, zira bu hekimin bahsi geçen çalışmasının başlığı nedir diye sorsanız hiçbiri bilmez!

Ortaya konan bulgular nedir o çalışmada (ki bu da bir olgu sunumudur, deney filan değildir) diye sorsanız yine bilmezler.

Bu bulgular bugün onlarca başka çalışmayla replike edildi, hatta Wakefiled’ın bu olgu sunumunda tanımladığı bağırsak patolojisine karşı bugün, bu çalışmayı yerden yere vuran tıp ve ilaç endüstrisi AŞI bile geliştirdi desem, yine ruhlarının blie duymuş olduğunu zannetmiyorum.

Benim gittiğim kaynaklar bellidir, hepsi de branşlarının uzmanı hekimdir ve en önemlisi de binlerce saatlik mesai harcayıp kendi araştırmalarını yapmış hekimlerdir.

Daha önceki yorumlarda Can Bey kaynak istediğinde kendisine bir liste verdim, oradan kendiniz de görebilirsiniz.

Kusura bakmayın yorumlarınızın tamamını okuyamadım, ancak obsesif bulmuşsunuz bu ilgimi, ancak çocuğu aşıdan dolayı hastanelik olmuş hangi anne-babaya sorsanız, aynısı başkasını başına gelmesin diye çabalar. Konuyu soluksuz araştırır, bakılmadık yayın, kaldırılmamaış taş bırakmaz. Bunun patolojik bir durum olduğunu sanmıyorum.

Selam ve sevgiler..
Asena  Çağlar Bey,

Capslock’u kapamış olamnız ne güzel?

WHO destekli belgelerinizi dosyanıza koyun lütfen, malum mahkemelik filan olursak lazım olacak.

O zaman gereği gibi çözümleriz bildirimlerinizi
Asena  Orhan Bey,

Size ilettiğim analizi incelemeye pek vakit bulamadığınızı anlıyorum bu açıklamalardan.

Perseverans göstermenin neresi yanlış bilemiyorum veya cevaplanmamış ne gibi bir soru var onu da bilmiyorum?

Ortada bir taraflılık ve batıl inanç varsa o da hekimlerimizin aldıkları yoğun eğitim nedeniyle aşıları kutsal bir statüye yerleştirmiş olmalarından ve tıpkı dini bütün fundamentalistler gibi hararetli şekilde savunma ihtiyacı duymalarından kaynaklanıyordur gibi geliyor bana.

İşin en önemli kısmı ise kalkıp medikal jandarmalığa soyunup hekimlerimizm ailelerin ellerinden çocuklarının alınmasını fütursuzca ikrar etmeleridir! Bu çok çarpıcı bir durumdur ve tehlikeli gidişatı gösterir.

Cıva konusunda araştırmalarınıza devam etmeniz dileğiyle..
Ece Dupont Asena hanım, evren ve doğa insan ırkının mutluluğunu düşünmek ile uğraşmazlar. Bu düzen içerisinde bazı değerler diğerlerinden daha ağır bastığında ise işin doğası gereği bu değerleri dengeye oturturlar. Şimdi, belki de (kesinlikle) tıp olmasaydı ve herşeyi doğaya bıraksaydık, dünya gezegeninde insan nüfusu bugünkü kadar aşırı düzeye ulaşamayacaktı. Hatta belki doğa, insanı bünyesinden tamamen atacaktı, kim bilir. Dünya için iyi fakat insanlar için kötü bir durum, kimse ne yazık ki sevdiklerinin patır patır öldüğünü izlemek istemez. İşte bu noktada, o beğenmediğiniz diplomalı arkadaşlar devreye giriyor ve sağolsunlar ellerinden geldiğince doğaya karşı gelip böcekler gibi türemiş insan ırkını, zeki-aptal faydalı-faydasiz zararlı-zararsiz vs. ayrımı yapmaksızın koruyup iyileştirmeye çalışıyorlar. Araştırmacı kişiliğiniz etkileyici ancak işin eğitimini almış insanlarla bu tür tartışmalara girdiğiniz için bir tür deli cesaretine sahip olduğunuzu düşünüyorum. Merak ediyorum, teknolojiyi de aşılar kadar irdeliyor musunuz? Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş aletlerin yaydığı radyasyonun insan sağlığına etkilerini biliyor musunuz? Psikolojik olarak etkilerini araştırdınız mı, intihar ve depresyona sürükleme oranlarını incelediniz mi? İnsan bağışıklık sistemi bunlarla mücadele edebilir mi? Sigara içerken alkolün sağlığa ne kadar zararlı olduğu üzerine tartışmaya girebilir misiniz? Mesela, çocuğunuza aşı yaptirmiyorsunuz ancak onu 100% organik mi besliyorsunuz? Farkında olmadan hergün tükettiğiniz yiyeceklerle vücudunuzda kanser, obezite veya şeker hastalığı oluşumuna yardım ediyor olabilirsiniz. İçtiğiniz suyun, soluduğunuz havanın temizliğinden emin misiniz? Bu konularda da aynı derecede hassas mısınız? Çocuğunuzun rahatlıkla mücadele ettiği hastalıklar Immun sistemi zayıf olan birini kolaylıkla öldürebilir, başkalarını bu riske atmak bencillik değil mi? Bırakalım doğa işini yapsın, zayıf olan ölsün mü?
Asena  Ece hanım,

“Beğenmediğim” hekim diye benim adıma bir genellemede bulunmayın lütfen.

Hekimliğin esası öğretmekten, insanların kendi ayakları üzerinde durabilecek, kendi bedenlerinin sağlığını koruyabilecek bilinç ve düzeye ulaşmasına yardımcı olmaktan geçer.

Ben kişisel olarak sağlığı için hiçbir sorumluluk almaya gayret sarfetmeden, kararın/sorumluluğun tamamen 3. bir kişiye devredilmesine karşıyım.

Hayır, çok enteresan, Rockefellerin kurucusu olduğu farmasötik tıp modeli her nasılsa tıbbı tekelinde görüyor.

Hayır, tıp bir pastaysa, farmasötik tıp bunun yanlızca 1 dilimidir. Bunun geleneksel tıbbı var, Çin tıbbı var, Hint tıbbı var, naturapatisi var, homeopatisi var, herbalismi, kayropraktörüğü, enerji tıbbı, şamanlık var .. var da var!

Siz tıp tarihine ne kadar hakimsiniz bilmiyorum ama bugünün “travma/acil durum” bakımında harikalar yaratan ancak geri kalan her alanda binlerce yıllık akıldan süzülüp gelmiş diğer tıp ekollerinin fersah fersah gerisinde kalmakta olan konvansiyonel tıbın bu “self-glorifying” bildirimlerini, sağlıkta kaydedilen başarıların tümünü sahiplenip başarıyı kendine yontmasını sorgulamıyorsanız bilgi açığınız olması normal.

“Tek bir köpek vardır o da labradordur” demek gibi bir şey tıbbı bu farmasötik tıptan ibaret görmek. Hayır efendim, birsürü başka cinsi var köpeğin 🙂

Bunları keşfeder, kendi sağlığınız üzerinde kontrolü yeniden(!) elinize alırsanız işte o noktada hareket ve karar verme mekanizmanız ‘korku’ya dayanmaz.

Bahsini ettiğiniz tüm bu etmenler bir hakikat, sorgulamıyoruz ve elimizden geldiğince en aza indirgemeye çalışıyoruz.

Bugün yenidoğanların göbek bağından alınan kanda yapılan tahlillerde 200’ün ÜZERİNDE kimyasal saptanmaktayken doğum anından itibaren, kovası zaten bu yüzlerce kimaysalla dolmuş durumdaki bebeği bir de doz doz aşıyla yüklemenin ve kovayı taşırmanın manası var mı, bunu soruyorum ben de size?

Thimerosala takılıp kaldık ama aşıların içinde 40 farklı kimyasal, metal, antiboyotik, deterjan, insan ve hayvan DNA’sı cirit atarken ve bunların HİÇBİRİNİN bireysel toksikolojik etkisi çalışılmamışken, hele bir de birlikte verildiğinde, hani Hep-B aşısında hem cıva hem alüminyum olduğunu düşünürsek, bu iki metalin bir arada oluşturduğu toksikolojik etkinin 1+1=1000 ettiğini bilmeden, gözümüzü kapatır uygularsak bu enjeksiyonları işte bugünkü gibi bir sağlıksızlık tablosu çıkar karşımıza.
Oytun Pamuk ”Gürbüz,sağlıklı çocuk görmediniz” ne demek asena hanım(asena’nın a’sı küçük)…bütün insanları 1 metre boyunda 30 kilo ağırlığında hobbitler olarak mı görüyorsunuz??bir iddiayı savunmakla saçmalamak arasında çok ince bir çizgi vardır,o çizginin neresinde olduğunuza dikkat edin
Orhan Batur Şahin Size haklı olduğunu ispatlamaya çalışan biriyle tartışıp değerli vaktinizi harcamayın arkadaşlar. Sizinle doğrunun ne olduğunu keşfetmek isteyen biriyle harcayın. Türkiye hakkında Hollanda’dan yorum yapan, rant elde etmek için satılan popüler kitapları okuyup hekimliği aşağılayan insanlara yemininizin gerektiği gibi davranın, ve fazlasını vermeyin.

Avrupa şartlarında çocuk felci görmemiş ülkelerde büyüyünce bunları da efsane sanan hatta illuminati’nin yalanı sanan bir grup var batıda. Bunlar yüzünden ABD’de Kaliforniya başta olmak üzere her yerde boğmaca, kızamık, çocuk felci gibi hastalıkların salgınlarınbaşladı…

Siz siz olun, google üniversitesi mezunlarının sözünü hekimlerin önüne almayın

Oytun Pamuk Meslektaşım kendi adına yeni çıkan çalışmaları takip etmediğini söylemiş olabilir…Kendini bağlar…Bu konuda bütün doktorlar hakkında genelleme yapamazsınız…Öncelikle ben bir babayım…Kendi çocuklarıma da o aşıları yaptırıyorum…Isıtıp ısıtıp ortaya getirdiğiniz çalışmaların hepsini defalarca inceledim…Bunu yaparken karşı iddiaları da okudum…Mantıklı olana yöneldim…Bakınız ”mantıklı”…

Can Özen Cevaplanmamış soru var mı yazmış ya cidden kahkaha attım. 😀 😀 😀 Sadece benim dediğim doğrudur diyip duran bir insandan bişi bekleyemeyiz. Çünkü Türkiyedeki bütün doktorlar bürün laborantlar bütün aşıyla ilgilenen kesim bunları hiç düşünmüyor sadece taa Hollandada “muhteşem” bir Türk düşünüyor. Böyle havadan nem kapan insanları etkilemeye çalışıyor, şimdi uzun uzun cevap yazacak üşenmeyip ama okumaya hiç gerek yok, saçmalamanın ötesine geçti. Böyle insanlarla hiçbir şey konuşulmuyor. Boşverin arkadaşlar gerçekten şimdi cımbızla bir kelime seçip onun üstünden yorum yapacak bütün yorumlara cevap olarak.

Can Özen Sen yaptırma diyoruzz aşılarını ama gidip de insanlara da bunu söyleme. Sen yaptırma sadece sonra Allah korusun çocuğunuzu kaybederseniz o zaman görürüm ben sizi.
Haktan Aydın  Evet Asena Devlet hanim haklısın iz enfeksiyon hastalıklarına karşı cihad içindeyiz. Çünkü aşılar enfeksiyon hastalıklarını önlemek için yapılır genelde :).Ayrıca dünyadan çiçek ve ülkemizden de kızamık ve polio yu eredike edebildiği gore aşılar ise yarıyor mu nedir 🙂 saygilar.
Asena  🙂

Group-thinking ve birbirinizin sırtını sıvazlamakdan başka hiçbir şey ortaya koyamamış olmanın verdiği bir acz görüyorum.

Orhan Bey, verdiğim linki değerlendirmek yerine savunmaya çekilmiş olmanız samimiyetinizden kuşkulanmaktaki haklılığımı ortaya koyuyor.

Sizin ilk bildirimlerinizde yaptığınız ve bu paylaşımda en fazla beğeni almış olan thimerosalla ilgili bariz hata odadaki fil gibi ortada dururken benim bir şey ispat etmeme veya haklılık kanıtlamaya ihtiyacım yok.

Benim yapacağım hata ile sizin(!) yapacağınız hatanın sonuçları arasında büyük fark var. Siz bunu düzeltmek yerine başınızı kuma gömmeyi tercih ediyorsanız bana hekimlikten filan bahsetmeyin lütfen.

Hepinize iyi mesailer.

 

Mustafa Kemal Yiğit  Abi Allah kimseyi “işsiz” yapmasın. Valla işsizliğin böylesini daha önce görmemiştim. Hekim ol da kafamızı kumdan çıkar nasılsa maşallah vaktin çokmuş. Çok üzücü gerçekten. Hollandada zaten en son ne zaman polio görülmüş? Abisi kardeşi polio nedeniyle sakat kalmamış tuzu kuru. Ülke gerçeklerinden ve toplumsal sağlık mevzularından bihaber yetişmiş. Oralardayken Haberiniz yok tabi burada noluyo ne bitiyo hayatın gerçeklerinden kopuk bir halde internet üniversitesi öğrencisi olduğu halde meslektaşlarıma laf ettirmem arkadaş. Haddini bileceksin önce. Ne kadar bilirsen bil okursan oku hekim değilsen bu mesleğin öğretilerine yorum yapmak sana düşmez. Hayır yani acaba neden işsizlikten kafayı sıyıranlar sağlık konularına sarıyo. Git kardeşim
Git matematiğe sar. Git hukuğa sar tarihe sar muhasebeye vergilere falan sar. Güzel ahlaka dinlere falan sar. Ama sağlığımızdan ellerini çek. Bize Atatürkün emanet ettiği toplum sağlığı vazifesi sana bırakılmayacak kadar kutsaldır.
Sen binlerce makale okuyup burada bik bik ötsen bile yüzlerce insanı ölümün ellerinden çekip kurtaran onlarca anaya çocuğunu yeniden kurtarıp tekrar emanet eden onlarca insanı evlat acısından kurtaran kişi bendim. İşte bu yüzden yerini ve haddini bileceksin.

Sadece sokakta gezerken mesaisi dışında bile bir sürü hayat kurtarmış birilerine bik bik bilmiş bilmiş konuşamazsın kardeşim!!! Konuşamazsın hadsiz!

Elini taşın altına sokmaya bu kadar meraklıysan pineklediğin evinden çıkacaksın emek vereceksin yıllarca ve hekim olacaksın. İşte anca o zaman tekrar konuşursak dikkate alırım seni.

Hekimlik adına sağlık adına söylediğin her şey tastamam doğru olsa dahi bir hekim değilsen şarşatanlıktır tüm yaptığın. Önce hekim ol gel bi dinleyeyim seni sonra.

Ayrıca çok net söylüyorum; bir hekim arkadaşımız dahi söyleseydi bunları neden olmasın derdim. bilimsel kimliği bu sorgulamaları yapabilecek düzeyde olduğu için. Ama arkadaş! yolladığın tek kelimeyi bile kaydadeğer bulabilmem için önce git hekim ol gel.
Prin Temps  Arkadaslar olayi cozdum, ama maalesef asisi yok:
http://www.mayoclinic.org/…/basics/definition/con-20025568

http://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/narcissistic-personality-disorder/basics/definition/con-20025568
G. S. Peki yeni doğduğunda değil de 2 yaşında aşı yaptırmaya başlasak nolur? Yardım lütfen?

Mustafa Kemal Yiğit Gülçin hanım sorunuz iki şekilde yorumlanıyor.

Bilerek 2 yaşını beklerseniz pek çok mikropla çocuğunuz karşılaşacaktır bunların hepsini yeneceği anlamına gelmez. Anne sütü bebeklik dönemine ait sık görülen hastalıkların tümünün değilse de çoğunun antikorlarını içerir. Öncelikle anne sütünü aksatmamanın şart olduğunu söylemek isterim. Ardından aşıları geciktirmeden vaktinde yaptırmanızı.

Eğer elinizde olmayan nedenlerle aşı yaptıramadıysanız; gecikmiş aşılarla ilgili kılavuzlar mevcut her tip gecikmenin de bir uygulama takvimi var. Merak etmeyin aile hekiminize gidip gecikmiş aşı için yardım isteyin. Saygılar

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

Çeviren: Özgecan KOCAMAN

Yaşanan son kızamık salgınları boyunca popüler medya, hastalığa yakalananların aşılı olmaları ve de aşıların etkisizliğinin ispatlanmış olması gerçeğine rağmen, suçu sadece ve sadece asışız çocuklara yüklemiştir. Popüler medya sürekli olarak en ufak bir fark göz etmeksizin, sadece aşılar hakkında biraz tereddüdü olan aileleri dahi “aşı karşıtı” olarak yaftalamış, onları Andrew Wakefield’in aşıları otizm ile ilişkilendiren “hileli” çalışmasına dayalı mantık dışı korkuları olan, sorumsuz ve yanlış bilgilendirilmiş kişiler olarak lanse etmiştir. (Dr. Wakefield’ın ve ona minnettar küçük otizmli hastalarının yer aldığı Lima B. Romeo’nun ‘Shots in the Dark’ belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz.)

Gerçekte, ‘aşı karşıtı’ denilenlerin birçoğunun aşılara öyle TÜMÜYLE karşı filan olmadığını görüyoruz. Her tür aşılamayı kesinlikle reddeden bir grup bulunduğu gibi, çoğunluk-ki bu gruba doktorlar ve sağlık uzmanları da dahildir- belirli bazı aşıları, aşılarda kullanılan maddeleri ve/ya aşı takvimini sorgulamaktadır. Bu ifade bir anket çalışmasının sonucu olmayıp, benim gazeteci olarak son 5 yılda okuduğum hatırı sayılır miktardaki makaleye dayalı kişisel çıkarımımdır. Gerçek anlamda bağımsız araştırma yürütmüş çok sayıda doktor ve sağlık uzmanı bulunmaktadır ve bu kişiler aşı uygulamasını bilimsel araştırmalar ve somut delillerle eleştirmektedirler.

Neden popüler medya ilaç kartellerini eleştirenleri, akıldan yoksun, eğitimsiz, bilimden uzak ve sorumsuz olarak yaftalamaya bu kadar düşkün peki?

marcia

Dr. Marcia Angell 20 yıldan uzun bir süre The New England Journal of Medicine’da editör olarak çalışmıştı. Ancak bilimsel literatüre geniş çaplı olumsuz etkisi yüzünden ilaç endüstrisini eleştirince görevine son verildi. Kendisi şöyle demişti:

“Günümüzde yayınlanan çoğu klinik araştırmaya inanmak artık pek mümkün değil.”

Çok sayıda gazeteci ise aynı şeyin popüler medya için de geçerli olduğunu söylemekte.

Burada aşılar ve ilaç endüstrisi hakkında bugüne kadar yapılmış geniş çaplı bağımsız, bilimsel araştırmaların sadece kısmi bir bölümü olan 27 gerçeği okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. Popüler medyanın geçmişte yayınlamış olduğu, ancak bügün yaratmaya çalıştıkları ‘aşı karşıtı’ portresine uymadığı için görmezden gelmeyi tercih ettiği haber makalelerine de yer verdik.

Bu listenin hazırlanmasındaki amaç, ilaç endüstrisinin propagandasını körü körüne yayıp ajandasını desteklemekten başka bir şey yapmayan popüler medyanın yapmadığını yapıp, sizlere bağımsız araştırma sonuçları ile bilgi kaynaklarını ulaştırmak:

(Tüm vurgulamalar sonradan eklenmiştir. Başlıkların büyük çoğunluğu ekli makalelerden alınmış cümlelerdir.)

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

1) Çin’de kızamık salgını, fakat yakalananların %99’u aşılı

Son dönemde PLoS’ta yayınlanan bir araştırmanın başlığı şöyleydi:
“Kızamık eliminasyonunda ve kabakulak ile kızamıkçığı kontrol altına almadaki güçlükler: İlk dozu ‘kızamık ve kızamıkçık’ aşısı olarak, ikinci dozu ise ‘kızamık, kızamıkçık ve kabakulak’ aşısı olarak uygulanmış aşılamada hastalık prevalansı çalışması.” Bu araştırma, iki aşının da (kızamık – kızamıkçık (MR)) ve kızamık, kızamıkçık ve kabakulak (MMR) iddia edilenin aksine, yüksek oranda aşılanmış popülasyonlarda salgın oluşumunu önlemekte düpedüz etkisiz olduklarını gözler önüne sermiştir. (Sayer Ji, Nüfusunun %99’u Aşılı Çin Neden Kızamık Salgınları Yaşıyor? GreenMedInfo, 20 Eylül 2014)

2) Araştırmaya göre, zorunlu su çiçeği aşısı hastalığa yakalanma oranını arttırıyor

Varicella, ya da diğer adıyla suçiçeği aşısı Güney Kore’de 2005’ten beri zorunlu aşılar kapsamında. 12 – 15 ay grubundaki bebekler kanun gereği aşılanmak zorunda. 2011’e gelindiğinde su çiçeği için aşı kapsayıcılığı ülke çapında neredeyse %100’ü buluyor, ancak su çiçeğine yakalananlarda bir azalma gözlemlenmiyor; aksine, zorunlu aşılama kapsamında %100’e yakın seviyelere ulaşılmasıyla birlikte vakalarda artış oluyor.

Suçiçeği vakaları, Kore Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (KCDC) raporuna göre 2006’da 100.000’de 22,6 vakadan, 2011’de 100.000’de 71,6’ya yükseliyor.
Bu müthiş fark, aşı uygulamasının hastalığın yayılmasını önlemede işe yaramadığının reddi mümkün olmayan ispatıdır. (Christina Sarich, %97’lik Aşılanma Oranlarına Rağmen Su Çiçeği Aşısı Yüzünden Ortaya Çıkan Salgınlar, Natural Society, Ocak 08, 2015)

3) 2012’de Kanada’da yaşanan kızamık salgınında vakaların yarıdan fazlasını aşılı gençler oluşturuyor

Ağır bir kızamık salgınına maruz kalan kasabadaki lisede yapılan incelemede, vakaların yarıdan fazlasının önerilen iki doz kızamık aşılarını küçükken olmuş–hani herhangi bir salgın durumunda resmi yetkililerce kızamığa yakalanmayacak kesim diye düşünülen– gençler olduğu ortaya çıkıyor.

Genel kabul, erken çocukluk evresinde yapılan iki doz kızamık aşısının sizi kızamık enfeksiyonundan %99 olasılıkla koruması gerektiği şeklinde. Bu nedenle, kızamığa yakalanan 98 gencin 52’sinin tam aşılı çıkması incelemeyi yapan araştırmacılarda şok etkisi yaratıyor. (The Canadian Press, Quebec’te Aşılı Çocuklarda Görülen Kızamık Vakaları İncelemeye Alındı, CBC, 20 Ekim 2011)

4) 1987’de tam aşılı bir grup çocukta görülen kızamık salgını kayıtlara geçiyor

Örneğin, 1987’de New England Journal of Medicine (NEJM)’de, Texas’ın Corpus Christi kasabasında 1985 baharında yaşanmış bir kızamık salgınını belgeleyen bir çalışma yayımlanıyor. 14 adolesan öğrenci, hepsi de KKK ile kızamığa karşı aşılanmış olmasına rağmen hastalığa yakalanıyor. Araştırmacılar okulun %99’unun – yani nereden baksanız tamamının– aşılı olduğunu, ve üstelik bu öğrencilerin %95’ten fazlasının kanında ölçülebilir oranlarda kızamık antikoru tespit edilmesine rağmen salgının oluştuğunu not düşüyor. (Ethan A. Huff, Tam Aşılı Çocuk Grubunda Başgösteren Kızamık Salgını, Natural News, 15 Şubat 2015)

5) Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin kendi verileri Aşılar ve Ani Bebek Ölümleri arasında bağlantı bulunduğunu gösteriyor

Peki ya bu devlet kurumlarının kendi çıkardığı bilimsel ve klinik literatür, kendi aşı politikalarıyla çelişirse?

Journal of Pediatrics‘te yayımlanan yeni çalışmayla olan şey tam olarak bu işte. Çalışmanın başlığı şöyle: “Aşıya Bağlı İstenmeye Etki Bildirim Sistemi’ne 1990-2013 yılları arasında Bildirilmiş ‘Haemophilus influenza tip b [Hib]’ Aşısına Bağlı Yan Etkiler”. Bu çalışmada CDC ve FDA’de görevli araştırmacılar Hib aşısına bağlı 749 ölüm vakası tespit ediyor, bu ölümlerin %51’inin de Hib aşısı uygulamasına bağlı ‘ani bebek ölümleri’ olduğu kayda geçiyor. (Sayer Ji, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Kendi Verileri Aşılarla Ani Bebek Ölümleri Arasında Bağlantı Gösteriyor, GreenMedInfo, 23 Ocak 2015)

6) Japonya’da 1993’te 1,8 milyon çocuğa uygulanan iki farklı MMR aşısının ardından yaşanan rekor seviyede non-viral menenjit vakası ve başka istenmeyen etkiler sebebiyle Japonya MMR (KKK) aşısını yasaklıyor

Japon hükûmeti MMR (KKK) aşısıyla ilgili bir sorun olduğunu aşılamanın zorunlu tutulduğu 1989 Nisan’ında aşı uygulaması daha başlar başlamaz fark ediyor. O dönem aşı yaptırmayı reddeden ailelere cüzi bir miktar para cezası uygulanıyor Japonya’da.

Aşılamayla ilgili 3 aylık gözlem döneminde her 900 çocuktan birinin problem yaşadığı ortaya çıkıyor. Her 100,000 ila 200,000 çocukta 1 olması beklenen yan etki oranı gerçekte tam 2,000 kat fazla çıkıyor. ( Jenny Hope, Japonya MMR Aşısını Neden Yasakladı, Daily Mail)

7) Yapılan bir araştırma, daha yüksek dozda aşı uygulayan ülkelerde bebek ölümü oranlarının da daha yüksek olduğunu gösteriyor

Amerikan aşı takvimi uyarınca 1 yaş altı bebeklere 26 doz aşı vurulmakta ve Amerika bu oranla dünyada en fazla aşı uygulayan ülkeler sıralamasında birinci. Gelgelelim, Bebek Ölüm Oranı (BÖO) istatistiklerine bakıldığında ABD’yi tam 33 gelişmiş ülkenin gerisinde görüyoruz.

Bazı ülkelerin BÖO’su Amerika’nın yarısı kadar: Singapur, İsveç ve Japonya’da oran 2.80’in altında. Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi’ne (CDC) göre “Amerika’nın bebek ölüm oranının, düşük oranlı ülkelere kıyasla giderek daha kötüye gittiği gözlenmekte.”

Bu bulgular, aşılarla ilgili sağlık beklentilerine uymuyor, hatta aksini işaret ediyor. Bir ülkede uygulanan aşı dozu arttıkça, bebek ölüm oranları da artıyor. (Neil Z. Miller ve Gary S. Goldman, Rutin Aşı Uygulamalarında Doz Azaldıkça, Bebek Ölüm Oranları da Azalıyor: Biyokimyasal ya da Sinerjik Bir Zehirlenme Mi Sözkonusu? (U.S. National Library of Medicine, Eylül 2011)

8) ABD’de “Üreticileri Yasal Sorumluluktan Koruma” amacıyla kurulmuş bir aşı mahkemesi bulunuyor

Şirketleşmiş medya kuruluşları yıllarca bu mahkemenin varlığını dahi kabul etmekte zorlandı. Ancak aşı mağdurlarının davalarının görülmesi amacıyla kurulmuş olduğu halde, bugünkü işlevi dosyaları mümkün olduğunca çabuk şekilde halı altına süpürmeye indirgenmiş bu özel mahkeme sisteminin aşı mağduru çocukların ailelerine tazminatlarını gerekli ve uygun biçimde sağlama görevini yerine getirmediğine dair haberler artık anaakım medyada dahi yerini almaya başladı. (Ethan A. Huff, Aşı Mahkemesinin Gizli Görevi: Aşı Üreten Firmaların Kanun Önünde Hesap Vermesini Önlemek, Natural News, Kasım 2014)

9) CDC tarafından KKK aşısını aklamada kullanılan 2004 tarihli bir çalışmada sahtecilik yaptıkları itirafının da ötesinde, halen CDC’deki görevine devam etmekte olan bilimadamı William Thompson aşılarda kullanılan cıva (timerosal) ile otizm arasında bağlantı olduğunu da ifade ediyor. (Jon Rappoport, ABD Hastalık Kontrol Merkezi’nden Çıkan İtirafçı: Aşılardaki Cıva (Timerosal) Otizme Neden Oluyor, No More Fake News, 5 Eylül 2014)

10) William Thompson, ta 2002 yılında KKK aşısını Afrika kökenli Amerikan çocuklarda çok yüksek oranda otizm artışı riskiyle ilişkilendiren çalışma sonuçlarından haberdar aslında. Brian Hooker’ın CDC’nin kendi veri tabanı üzerindeki analiziyle KKK (MMR) aşısı olmuş Afrika kökenli Amerikalı çocuklarda otizm görülme riskindeki %340’lık artışı gözlerönüne seren çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz. (Mike Adams, İşte Otizmin Aşıyla Bağlantısı: İtirafçı, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Delil Karartma Yoluyla İşlediği Suçu İfşa Etti, Natural News, Ağustos 2014)

11) CDC’nin Amerikalı 100,000 çocuğun tıbbi kaydını tuttuğu dev veritabanını analizi sonrası Tom Verstraeten adındaki CDC epidemiyoloğu, aşılarda koruyucu olarak kullanılan cıvan (timerosal), çocuklardaki otizm ve bir dizi başka nörolojik bozukluktaki dramatik artıştan sorumlu gözüktüğünü buluyor. (Robert F. Kennedy Jr, Aşılar: Ölümcül Bağışıklık. Cıva/Otizm Skandalına Devlet Örtbası, Rollingstone.com, 20 Temmuz 2005)

12) Kamuoyunu derhal durumdan haberdar edip aşılardan timerosal adlı cıva türevini çıkarma çalışmalarına girişmek yerine resmi yetkililer ve şirket yöneticileri biraraya gelerek kendileri için tehlike oluşturan bu verileri nasıl gizleyeceklerini tartışıyor. (Ibid.)

CDC, Tıp Enstitüsü’ne timerosalin risklerini temize çıkaracak yeni bir çalışma yapması için ödeme yapıyor ve araştırmacılara bu kimyasalın otizmle bağıntısını “ortadan kaldırma” talimatı veriliyor.

CDC aynı zamanda hemen yayımlanması planlandığı halde Verstraeten’in bulgularını yayına vermiyor ve inceleme yapmak isteyen diğer bilim adamlarına Verstraeten’in kullandığı orijinal verilerin “kayıp” olduğunu ve yeniden elde edilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Bilgi Alma Özgürlüğü yasası gereğince başvuru yapıldığı takdirde belgeleri teslim etmesi gerekeceğinden, bunu engellemek için CDC elindeki aşı kayıtlarının bulunduğu dev veritabanını özel bir şirkete devrederek bağımsız araştırmacıların verilere ulaşmasının önünü kesmiş oluyor. Verstraeten’in çalışması 2003’te nihayet yayımladığında, kendisi çoktan GlaxoSmithKline adlı İngiliz ilaç/aşı firmasında çalışmaya başlamış ve çalışma verileri üzerinde timerosal ile otizm ilişkisini tarihe gömecek oynamalar yapılmış oluyor.

13) 1991’de CDC ve FDA’nın, çok küçük bebekler için Timerosal bazlı koruyucunun kullanıldığı üç aşıyı daha takvime eklemesiyle 2,500 çocukta 1 oranında seyreden otizm oranları [2005’e gelindiğinde] 15 kat artış göstererek her 166 çocukta 1’e yükseliyor. (Ibid.)

Bugün CDC’nin internet sitesinde verilen tablo şu şekilde:

cdccd

Massachusetts Institute of Technology (MIT) araştırma görevlilerinden biri tarafından otizmle Monsanto’nun RoundUp adlı herbisitinin etken maddesi Glifosat arasında bağıntı tespit edilmiştir.

14) Aşı üreticileri […] stoktaki cıva içeren aşılarını satmayı 2004’e dek sürdürüyor.

CDC ve FDA cıvalı aşıları satın alıp gelişmekte olan ülkelere ihraç ettikleri gibi, ilaç şirketlerinin bu koruyucuyu Amerikan aşılarından bazılarında kullanmaya devam etmesine de izin veriyor. Bunlar arasında bebek ve çocuklara yönelik birkaç çeşit grip aşısı ile onbir yaşındaki çocuklara rutin olarak uygulanan tetanoz kompanentli pekiştirme aşıları bulunuyor. (Ibid.)

15) İlaç endüstrisinden 873,000$ tutarında bağış alan Senato Çoğunluk Lideri Bill Frist, aşıdan zarar görmüş ailelerce açılmış 4,200 davaya karşı firmalara yasal koruma sağlamak üzere çalışmalarda bulunuyor. (Ibid.)

16) Mevsimlik Grip Aşılarında hala timerosal (cıva) kullanılıyor

Monograflara bir bakınız. Mesela Sanofi Pasteur’den Vaxigrip‘e bakıldığında, 4. sayfada cıva içeren koruyucunun çok dozluk flakonlarda bulunduğu yazıyor:
“Aşıda Kullanılan Klinik Açıdan Alakalı İlaç Dışı Maddeler: thimerosal, formaldehyde,Triton® X-100†, neomycin.”

17) Daha önce Phizer ilaç firması adına çeşitli kongrelerde konuşma yapan hekim grubunun bir üyesi olan Dr. Scott Reuben’in tıp dergilerine yayımlattığı çok sayıda uydurma çalışma olduğu ortaya çıkıyor

Dr. Reuben 2005’te Pfizer’dan, Celebrex adlı ilaç hakkında bir çalışma yapması için 75,000 $’lık ödeme alıyor… Bir tıp dergisinde de yayımlanan çalışmasına bugüne kadar yüzlerce doktor ve araştırmacının, Celebrex’in ameliyat sonrası ağrıları hafifletmede yardımcı olduğunun “kanıtı”dır diye atıfta bulunmuşluğu varHalbuki Reuben’ın çalışmasına katılmış tek bir hasta dahi yok!

Kendisi ayrıca Bextra ve Vioxx adlı ilaçlar için de sahte çalışma verileri üretiyorHakemli tıp dergisi Anesthesia & Analgesia, Reuben tarafından kaleme alınmış tam 10 “bilimsel” yayını geri çekmek zorunda kalıyor… Dr. Reuben tarafından yazılmış ve çeşitli tıp dergilerinde yayımlanmış diğer 21 makale de uydurmadır ve geri çekilmelidir. (İlaç Karteli’nin kaleminden Pfizer ve Merck firmaları için düzinelerce sahte çalışma hazırladığına dair itiraf, Mike Adams, Natural News.com, 18 Şubat 2010)

18) Timerosal grip aşılarında bugün dahi kullanılmakta

Örneğin, Vaxigrip monografında geçen ifade şu: “Bu aşının çok dozluk flakonların koruyucu olarak timerosal kullanılmaktadır. Timerosal, alerjik reaksiyonlarla ilişkilendirilmiştir.”

19) Aşılarla otizm arasında bağlantı olduğunu gösteren en az 123 çalışma var.

20) CDC bir taraftan “aşılardaki düşük doz timerosalin zararlı olduğuna dair ikna edici delil bulunmadığını” ileri sürerken, diğer yandan da sağlık otoritelerinin “tedbir olarak timerosalin aşılardaki miktarının azaltılması veya aşılardan tamamen çıkartılması gerektiği hususunda uzlaştıklarını” söylüyor 

Timerosal hakkında CDC’nin internet sitesinde şöyle denilmekte:

“2001’den bu yana timerosal, bazı influenza (grip) aşıları haricinde, rutin çocukluk çağı aşılarında koruyucu madde olarak kullanılmamaktadır. Thimerosal cıva bazlı bir koruyucu madde olup bazı aşılarda ve diğer bazı ürünlerde 1930’lardan beri kullanılmaktadır. Enjeksiyon yerinde kızarıklık ve şişkinlik gibi hafif reaksiyonlar dışında aşılarda kullanılan düşük dozdaki timerosalin yarattığı başka herhangi bir yan etkiye dair delil bulunmamaktadır. Yine de, 1999 Temmuz’unda Toplum Sağlığı Hizmetleri’ne bağlı idari kurumlar, Amerikan Pediatri Akademisi ve aşı üreticileri tedbir olarak timerosalin aşı preparatlarındaki miktarının azaltılması ya da tamamen kullanımdan kaldırılması gerektiği yönünde fikir birliğine varmıştır.”

21) Tıp dergilerinde yayımlanmakta olan endüstri destekli deneylerin hepsi sponsorlarının lehine sonuçlar gösteriyor

“Sağlık piyasasına hakim bu kontrol atmosferi ve boğazına kadar batılmış çıkar çatışması bataklığında, endüstrinin sponsor olduğu ve tıp dergilerinde yayınlanan deneylerin istikrarlı şekilde sponsorların istediği sonucu verdiğini görmek hiç de şaşırtıcı değil aslında. Ana mekanizma şu: olumsuz sonuçlar yayımlatılmıyor, olumlu sonuçlar üstünde küçük değişiklikler yapılarak tekrar tekrar yayımlatılıyor ve hatta olumsuz sonuç gösteren çalışmalar dahi olumluymuş gibi yorumlanarak lanse ediliyor. Antidepresanlar üzerine yapılmış 74 klinik deney incelendiğinde mesela, olumlu sonuç gösteren 38 çalışmanın 37’sinin yayımlanmış olduğunu görüyoruz. Halbuki olumsuz sonuç gösteren 36 çalışma var ve bunların 33’ü yayımlanmamış, yayımlanmış olanlar da sonuçlar sanki olumluymuş gibi yorumlanacak formatta sunulmuş.” – Dr. Marcia Angell (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun: Bizi Nasıl Kandırıyorlar; “İlaç Karteline Eleştiri“, Global Research, 16 Şubat 2015)

22) Bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin neredeyse yarısı hatalı bulgular içeriyor (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırıyorlar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

“Bundan 6 yıl önce, Yunanistan’daki Ioannina Tıp Fakültesi’nden epidemiyoloji profesörü John Ioannidis yaptığı araştırma sonucu bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin hemen hemen yarısında hatalı bulgulara yer verilmiş olduğunu, bu bulguların bağımsız araştırmacılar tarafından denendiğinde replike edilememiş olduklarını ifade ediyor. Ve bu sorun, bu tür hakem değerlendirmesinden geçmiş makaleler milyonlar hatta bazen milyar dolarlarla ifade edilen harcamalar için verilecek kararlarda kilit rol oynadığından, özellikle tıbbi araştırmalarda çok yaygın görülüyor deniyor. Çıkar çatışmaları yüzünden dergilerin editoryal nötralitesinden arada sırada ödün verilmemesi şaşırtıcı olurdu zaten, kaldı ki tıbbi araştırmalardaki taraflılığı gayet açık ve net görebiliyorsunuz.

23) Tıp dergilerinin çoğu, gelirlerinin yarısını ve hatta daha fazlasını ilaç şirketlerinin verdiği reklamlardan ve yeniden basım siparişlerinden elde ediyor. Geri kalan onlarcasının sahibi de Wolters Klower gibi, aynı zamanda ilaç endüstrisine pazarlama hizmeti de sunmakta olan tıbbi yayın firmaları. – Helen Epstein, “Grip Alarmı: İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun” çalışmasının yazarı (http://aaci-india.org/COI/Flu_web_final.pdf) (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırmaktalar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

24) FDA’nın kendi internet sitesinde, güvenlidir diye onay verdiği ilaçların her yıl 100.000 ölüme sebep olduğunun itirafı yer alıyor. (ABD Federal İlaç Dairesi (FDA)’da Yolsuzluk, Yanlış Bilgilendirme ve Tehlikelerinin Üstünü Örtme Konusunda Anayasa Savcısı’nın Görüşleri, Activist Post, 8 Şubat 2015)

25) FDA, bizzat kendi bünyesindeki tıbbi konularda inceleme yapmak ve görüş bildirmekle görevli çalışanlarının itirazlarını rutin şekilde görmezden gelerek ilaç onaylamaya devam ediyor. (Ibid.)

26) FDA’nın onay vereceği tıbbi ürünler üzerinde kendi yürüttüğü bağımsız test/deney sayısı sıfır.

Menfaat ilişkileri üzerine inşa edilmiş bu sistem yüzünden tüketici, kullandığı ilaç kartellerine ait ürünün sağlığı için yaratacağı tehlikenin gerçek boyutunu hiçbir zaman bilemiyor. (Ibid.)

27) 2012’de GlaxoSmithKline ilaç/aşı şirketi, haklarında “Dolandırıcılık ve Güvenlik Verilerini Eksik Bildirme” iddiasıyla açılan davada suçunu kabul ediyor ve 3 Milyar Dolar tazminat ödüyor.

ABD Adalet Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle:

“Bu karar, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde sağlık sektöründe meydana gelmiş bir yolsuzluk için verilmiş en büyük mahkumiyet kararı ve aynı zamanda bir ilaç firması tarafından bugüne kadar ödenmiş en büyük mebladır…

GSK’nın suçunu kabul ettiği 3 ayrı dolandırıcılıktan ikisini, eyaletlerarası ticari dolaşım için onaylattığı Paxil ve Wellbutrin ilaçlarında yanlış etiket bilgisi kullanma oluştururken, bir diğeri de Avandia adlı ilacın güvenlik verilerini Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) gerektiği gibi sunmamış olmaları.

Makalenin orijinali Global Research sitesinde yayımlanmıştır.

OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar – VİDEO

OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar – VİDEO

Cady Wellness Institute’ta biyo-medikal tedavi danışmanlığı yapan ve Vaxtruth.org adlı websitesinin kurucusu Marcella Piper-Terry’den, tamamen resmi dokümanlar ve yayımlanmış bilimsel çalışmalara dayalı olarak hazırlamış olduğu “OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar” başlıklı sunumu izleyeceksiniz.

Sunumda ele alınan konular:

1. En tehlikeli 4 aşı nedir, bu aşılarla ilgili sorunlar nelerdir?

2. Aşılar – Otizm ilişkisine dair şu ana kadar yapılmış çalışmalar nelerdir, bu çalışmalarla ilgili ne tip sorunlar bulunmaktadır?

3. CDC’nin kendi bilimadamları arasından çıkan ihbarcı kimdir, neleri ifşa etmiştir ve neden konu medyaya yansımamaktadır?

4. Aşılarda adjuvan olarak kullanılan Alüminyum ilgili olarak bilimsel çalışmalar bize ne demektedir?

5. Dünyada uygulanan farklı aşı takvimleri var mıdır, ABD’nin takviminden farkları nelerdir?

Sunumda yer alan bilimsel çalışmaların orijinallerine erişim sağlamak isteyen izleyiciler için bu çalışmalardan birkaçı:

Influence of pediatric vaccines on amygdala growth and opioid ligand binding in rhesus macaque infants: A pilot study.

Do aluminum vaccine adjuvants contribute to the rising prevalence of autism?

International Comparisons of Infant Mortality and Related Factors: United States and Europe, 2010

Acellular pertussis vaccines protect against disease but fail to prevent infection and transmission in a nonhuman primate model

Rapid Increase in Pertactin-deficient Bordetella pertussis Isolates, Australia

California Department of Public Health – July 2011 B. parapertussis Infection: Public Health Recommendations

Acellular pertussis vaccination enhances B. parapertussis colonization

Yalanlar, Kuyruklu Yalanlar ve Dr. PrOffit

Yalanlar, Kuyruklu Yalanlar ve Dr. PrOffit

proffit

“Bir bebeğin bağışıklık sistemi 10,000 aşıyı birden kaldırabilir.” — Aşı yobazı, Paul Offit

Aşağıdaki videoda endüstrinin bir numaralı sözcüsü, aşı [RotaTeq] milyarderi Dr. Offit’i herzamanki gibi yalan üzerine yalan sıralarken göreceksiniz.

Kendi kendini aşı, otizm uzmanı ilan etmiş, Amerika’da eyalet eyalet gezdirilip doktorlara, tıp talebelerine aşı hakkında ders veren bu pediyatrist nedense bir türlü canlı bir TV programında bir başka uzmanla tartışmaya yanaşmıyor 15 yıldır.

Bu defa sanal tartışma platformu yaratılmış; Dr. Boyd Haley, Offit’in sorulara [ezberden] verdiği yanıtları yorumluyor.

Bizim için en önemli noktalar:

1. HAYIR, cıva aşılardan tamamen çıkartılmış filan değil! Her zamanki gibi kelime oyunu yapıyorlar!

Aşı üretiminin son safhası olan, sıvıyı flakona koyup ağzını kapatma aşamasında koruyucu olarak eklenen son doz thimerosal artık eklenmiyor grip aşıları ve bir iki difteri-tetanoz aşısı dışında.

FAKAT, aşı üretim aşamasında thimerosal’u HALA kullanıyorlar bakteri, mantar vs üremesini engellemek için ve eskiden kullanılan oranın 10’da biri kadar olsa da, hala aşılarda CIVA MEVCUT.

2. Türkiye gibi ülkelere satılan özellikle Hepatit B aşılarında thimerosal zaten var, prospektüsü kontrol etmeden asla yaptırılmasına izin vermeyin.

Ve thimerosal’lı aşı üretimi de satışı da alımı ve kullanımı da kanunen yasaklanmış filan değil!

Amerika’da dahi salt daha ucuz diye bu cıvalı aşılar veriliyor HALA bazı yerlerde. Insert’ü kontrol edin.

3. Cıvanın toksik etkisi 1’ken, diyelim alüminyum, kurşun, kadmiyum gibi diğer metallerden biriyle dahi aynı ortamda bulunması durumunda etki 100’e çıkıyor!
Otizmli çocukların kanında anormal düzeyde hangi metaller bulunuyordu?? Kurşun, cıva, alminyum, kadmiyum, yanında bir de arsenik??

4. Dr. Haley cıvanın bağırsak, kalp ve damar zarlarında nasıl “geçirgenlik” yarattığını anlatıyor. Patlayan gıda alerjilerini, otoimmün hastalıkları, Alzheimer’sı, türlü bağırsak hastalıklarını düşünün…

5. Şayet çocuğunuza grip aşısı da dahil takvimde önerilen her aşıyı yaptırıyorsanız [Amerika’da], eskiye oranla daha az değil, 1985’teki cıva oranıyla AYNInı çocuğunuz alıyor, üstüne bir de alüminyum yükleniyor demektir. Aşı yalancılarının neden sürekli, “eh aşılardan cıvayı çıkarttık(!) ama otizm daha da arttı” kartının ardına sığınmaya çalıştığını ve bunun nasıl bir aldatmaca olduğunu umarım görebiliyoruzdur artık.

Her şey PR’dan ibaret. Bu insanlar bilim icra etmek, sizin ve çocuğunuzun sağlığını korumak için didinmiyorlar. Tıpkı politikacılar gibi demogoji, duygu sömürüsü ve YALANLARla insanların gözünü bağlıyorlar. Şimdi uyanmazsanız bir sonraki nesil için çok geç olacak!

Altyazıları göremiyorsanız, sağ alttaki CC kutucuğuna tıklayın lütfen.

Video transcriptini ise aşağıda görebilirsiniz.

 

 

Aşılar . . .
Güvenli ve etkili midirler?
Dr. Paul Offit’in yanıtı EVET.
Dr. Boyd Haley’nin yanıtı ise HAYIR.

Dr. Offit’e göre insanlığı yığınla enfeksiyonel hastalığın istilasından koruyan tek şey aşılar; evet, bazılarımız aşılardan zarar görüyor görmesine,ancak toplumun büyük çoğunluğu da hastalıktan korunmuş oluyor.

Dr. Haley, aşıların hastalıktan korumada hiç de etkili olmadığını, ve aynı zamanda, yürürlükteki ‘çocukluk çağı aşı programı’nın koca bir neslin özürlü hale getirilmesinin müsebbibi olduğunu söylüyor.

AŞILAR

Çağımızın en şaibeli tıbbi uygulaması hakkında sanal bir tartışma

Soru: Bir pediyatr olarak moleküler biyoloji olsun, beyin veya diğer benzer konular olsun bilginizi geliştirmek için bir çalışmanız olmuyor, öyle mi?

[Paul Offit, Tıp Hekimi, Ruhsatlı Aşı Mucidi, Philadelphia Çocuk Hastanesi Enfeksiyonel Hastalıkları Dalı Başkanı]

Diyelim kafa travması geçirmiş veya beyin hasarı oluşmuş bir çocuk başka bölüme sevk ediliyor, siz görmüyorsunuz, değil mi?

Dr. Offit: Hayır, ben burada enfeksiyonel hastalıkları ana bilim dalı başkanıyım. Biz burada, enfeksiyonel hastalıklar bölümünde; ağır, kronik, geçmeyen veya ne olduğu bilinmeyen enfeksiyonel bir hastalık nedeniyle hastaneye yatmış veya dışarıdan, çözümlenemediği için pediyatristi tarafından hastanemize sevkedilmiş çocuklara bakıyoruz.

Dr. Haley: Dr. Paul Offit gibi insanlarla ilgili asıl sorun şu; toksikoloji konusunda hiçbir(!) eğitimleri yok.

[Dr. Boyd Haley, PhD, Kentucky Üniversitesi, Kimya/Biyokimya Emeritus Profesörü]

Tıp hekimlerinin, vücuda belirli miktarda zerk edilecek ‘thimerosal’ (cıva) gibi zehirli bir kimyasalın toksik etkiye yol açıp açmayacağı hakkında yorum yapabilecek seviyede toksikoloji bilgisi yoktur. Bu değerlendirmeyi yapabilmek için gerekli eğitimleri yok bir kere.

Dr Offit: Aşıyla bir taşla iki kuş vuruyoruz bakın; doğal enfeksiyonun yaratacağı immün yanıtın aşağı yukarı aynını(!) oluşturduğumuz gibi, bunu bir de doğal enfeksiyondaki bedeli ödemek zorunda kalmadan yapmış oluyoruz.

Dr. Haley: Bu kesinlikle doğru değil.
Hastalığı doğal yoldan kapıp geçirdiğinizde oluşan immün yanıtla aşının oluşturduğu immün yanıt arasında büyük(!) fark var.
Misal olarak, kızamık aşısı oldunuz diyelim, aynen kızamık kapabiliyorsunuz, insanlar bunu yaşıyor.
Kızamığı doğal yoldan geçirdiniz diyelim, bir daha kızamığa yakalanma ihtimaliniz yok.

Dr. Offit: Bir taşla iki kuş; kızamık virüsüyle bir daha karşılaştığınızda size koruma sağlayacak immün yanıtı oluşturuyorsunuz, fakat doğal kızamık enfeksiyonunun bazen pahalıya mal olabilen bedelini(!) ödemek zorunda değilsiniz.

Dr. Haley: Çoğu Amerikalının inanmak istediği senaryo tabii bu; ancak gelin görün ki, Amerika Birleşik Devletleri olarak dünyanın en erken, en sık ve en fazla sayıda hastalığa karşı aşı uygulayan ülkesi olmamıza rağmen,
en modern 43 dünya ülkesi arasında en yüksek yenidoğan ölüm oranına sahip ülkeyiz.
Çocuklarımızı koruma başarısında nal toplamış, en geride kalmış durumdayız.
Hal böyleyken haklı olarak şunu soruyoruz; kullandığımız aşılar enfeksiyonel hastalıkları ve bunlardan dolayı oluşacak ÖLÜM vakalarını önlüyorsa, Amerikan çocuklarını, dünyanın en yüksek bebek ölümü oranlarından birine sahip olacak şekilde patır patır öldüren şey nedir?

Dr. Offit: Boğmaca veya (boğmacadaki kadar olmasa da) difteri gibi hastalıklara baktığınız zaman hakikaten de doğrudur(!), ülkede sanitasyon ve hijyen seviyesinin artmasıyla bu hastalıklarda BİR MİKTAR azalma olmuştur,
ancak aşılar(!) devreye girene kadar öyle ÇOK büyük çaplı düşüşler görmüyorsunuz veya hastalıklar kendi kendine ortadan kalkma seviyesine gelmiyor.

Dr. Haley: Söylediği kesinlikle yanlış ve eldeki veriler de bu “varsayım”ında yanıldığını ortaya koyuyor.
Kayıt tutmaya başlanılan 1900’lü yıllara giderseniz, 1900-1910’lu yıllar ile 1940-1950’li yıllar arasındaki dönemde pekçok enfeksiyonel hastalığın ölüm oranlarında esaslı(!) düşüşler kaydedildiğini, hiçbirinin de o dönemde aşısı filan olmadığını(!) görüyoruz.
Ölüm oranlarında %90’ın üzerinde düşüş var zaten. Yani ölümde ESAS azalma aşılar devreye girmeden ÖNCEKİ dönemde.

Boğmaca

ABD, Boğmacadan Ölüm İstatiskleri, 100,000’lik ölçekte – Aşının yaygın kullanıma giriş tarihi 1940’ların sonu.

 

Pertussis, yani BOĞMACAya ait ölümleri gösteren bu çizelge ‘ABD Önemli Tarihi İstatistikler’ arşivinden olup, aşının geniş kitlelere uygulanmaya başlandığı 1940’lı yıllardan ÇOK ÖNCE, boğmaca ölümlerinde zaten büyük çaplı düşüş yaşanmış olduğu görülüyor.

Ölüm oranı 1918 [Büyük İspanyol Gribi Salgını’nın yaşandığı yıl!]‘de YÜZBİNde 17’den, yaygın kullanımı ancak 1940’ların sonuna denk gelen aşıdan önce(!) YÜZBİNDE 2’nin de altına düşmüş durumda.

difteri

New York şehri Difteriden Ölüm İstatistiği – Difteri anitotksininin devreye giriş tarihi 1895.

 

New York şehrinde 1880 – 1911 yılları arasında bulaşıcı hastalıklara bağlı ölüm vakalarını gösteren bu grafiğe göre, mavi çizgiyle gösterilen DİFTERİ ölümleri, 1882’deki yüzbinde 175 noktasından 1911’de hızla yüzbinde 25’in altına düşmüş durumda.

Krup [larenks difterisi]’ne bağlı ölümlerin de aynı dönemde hızla düşüşe geçtiği görülüyor, halbuki krubun aşısı bile yok!

difteriaşı

ABD Ölüm İstatistikleri, 100-000’lik ölçek – Difteri aşısının devreye girdiği tarih 1920

 

Bu ‘ABD Ölüm Oranları’ grafiğinde, aşı 1920’de devreye girmeden ÖNCE, difteriye bağlı ölümlerin YÜZBİNDE 15’in altına düşmüş olduğu görülüyor.

aydifteri

1907 için yüzbinde 16, 1919 için yüzbinde 17 olan boğmacadan ölüm oranı, 1951’e gelindiğinde 1’in ALTINA düşüyor.

Aşı 1940’lı yıllarda kullanıma alınıyor, ancak ölüm oranlarında görülen hatırı sayılır düşüş, aşı devreye girmeden ÇOK ÖNCE gerçekleşmiş durumda zaten.

kızamıkpic

ABD’de kızamıktan ölüm oranları, 100,000’lik ölçek – Aşının devreye giriş tarihi 1963

 

KIZAMIK -yeşil çizgi – 1940’da, yani aşının ilk kullanıma girdiği 1963 yılından tam 25 koca yıl(!) önce,  yüzbinde 2’nin(!) altına düşmüş durumda!

tifo

ABD, Tifo ve Kızıldan Ölüm Oranları – 100,000’lik ölçek – AŞI YOK

 

TİFO -lacivert çizgi-  ve  KIZIL -kırmızı çizgi- AYNI dönemde, aşıları OLMADIĞI halde(!), aynı şekilde hızla düşüyor.

5li

“5’li karma” grafik! Kızamık, kızıl, tifo, boğmaca, difteriden ölüm oranları – 100,000’lik ölçek, ABD

 

Bu grafik, 5 hastalığın birden ölüm oranlarındaki düşüşü gösteriyor; kimi aşıdan ÖNCE düşüş gösteriyor, kimi ise AŞISIZ, kendiliğinden düşüyor.

Dr. Haley: Bu aşı programının Amerikan halkına kaça mal olduğundan bahsedecek olursak, aşılara milyarlarca dolar harcıyoruz! Milyarlarca dolarlık bu paranın hijyene, iyi/sağlıklı yiyeceğe ve belki ihtiyacı olan bölgelere antibiyotik teminine harcanması daha faydalı olurdu. Çünkü bana göre bu ülkede bulaşıcı hastalıkların azalmasında antibiyotikler ve hijyenin payı, aşı programına göre kat kat fazladır.

Dr. Offit: Philadelphia’da yaşıyorum ya, o yüzden hastanemiz de benim söylediklerimden alıntılar kullanıyor tabii… bu soruya kısa cevap şu; “bir önlem, bin tedaviye bedeldir”.
Bu hep böyledir; iyileştirmek zorunda kalmaktansa hastalığın önüne geçmek her zaman evladır.

Dr. Haley: Katılıyorum buna. Benim de yapmaya çalıştığım, vücutlarına zerk edilen cıvayla bebeklerin ölmesinin ve hastalanmasının önüne geçmek zaten.

Dr. Offit: Bence aşılarla gurur duyabiliriz, çünkü ASİE – aşı sonrası istenmeyen etki- yakalama sistemi gibi bir mekanizma ilaçlar için bile yok açıkçası.

Dr. Haley: Valla, etkin şekilde çalışan böyle bir sistemin aşılar için de mevcut olmadığını düşünüyorum ben. Kendisi madem aşıların bunca güvenli olduğuna kani, dünyanın en erken ve en yoğun şekilde aşılanan ülkesinde yenidoğan ölümlerinin bunca fazla olmasını nasıl açıklıyor acaba? Bizden ÇOK daha AZ aşılayanlara göre ÇOK daha FAZLA hem de . . . Üstelik de aşıları bize göre çok daha GEÇ vermelerine rağmen çocuklara.

Dr. Offit: Bence aşılar ÇOK güvenli. “Güvenlidir” x “Güvenli değildir” zıtlaşmasına takılıp kalıyoruz genellikle.
Fakat bana kalırsa “çok güvenli” demek daha hakkaniyetli olur, çünkü aşılar, vücutta bir “etki” yaratan diğer HER ŞEY gibi, “yan etki” yaratma kapasitesine de sahip ve aşıların yan etkileri elbette ki var.
Ancak tabii sağladıkları faydanın yol açılacak zarardan ÇOK daha fazla olduğu aşikardır denebilir. Ve ne yazık ki aşının taşıdığı riskler halk tarafından çoğu kez yanlış anlaşılmakta.

Dr. Haley: Aşıların en ufak bir zarar vermemesi, tamamen güvenli olması lazım! Toksik olduğu bilinen(!) HİÇBİR şey bir bebeğin bedenine zerk edilmemeli. Bebeğin sağlığıyla oynamış, sağlığını riske atmış olursunuz
Bunca zaman yaptığımız şey de bu işte; alüminyum ve (etil)cıva zerk ediyoruz bu çocukların bedenlerine, bunun yanında bazı aşılarla domuz, inek, tavuk vs gibi hayvan DNA’sı parçacıkları da zerk ediyoruz, bunların güvenli bir tarafı olamaz.

Soru:        Aşılar otizme yol açar mı?
Dr. Offit:  Hayır, aşılar otizme yol açmaz.
Soru:       Yüzde yüz eminsiniz?
Dr. Offit:  Yüzde yüz eminim.
Peki.
Dr. Offit: Ne mantığa ne biyolojiye sığıyor çünkü böyle bir şey. Zaten elimizde de bir dolu EPİDEMİYOLOJİK çalışma var bunun aksini KANITLAYAN.

Dr. Haley: Otizm epidemisine çocukların maruz kaldığı thimerosal (cıva)’nın yol açtığını düşündürtecek son derece mantıklı nedenleri var.
İlk olarak, aşılar ve diğer biyolojik ürünlerde organik cıva kullanımına geçilmeden önce ortada otizm diye bir şey yoktu.
Otizme dair ilk bildirimler 1941’de geliyor; cıvanın aşılar ve diğer biyolojiklerde kullanılmaya başlandığı tarih ise 1933 veya o civarda bir tarih.
Otizm epidemisinin ABD’de ilk tırmanışa geçtiği tarih olan 1988’e baktığınızda, oranların BÜTÜN eyaletlerde birden arttığı görülüyor.
Alaska, Hawaii, Kaliforniya, Florida, Maine ve diğer tüm eyaletler . . .
İşin içinde çevresel bir toksinin parmağının olması lazım. Çünkü otizmin GENETİK faktörlere DAYANMADIĞI ortaya konulmuş durumda.
Daha önce var olan bir şey değil bu ve genetik salgın diye bir şey olmaz.
Toksin hasarına genetik yatkınlıktan bahsedebiliriz, ki sisteme yeni toksini verdiğinizde, işte o zaman salgını oluşturabilirsiniz.
Bence otizmin salgını da bu şekilde oluşmuştur.
Bunlar, yeni bir toksine maruz kalmış, genetik açıdan zarar görmeye müsait insanlar.
Biz de, CDC’nin öngördüğü aşı programının devreye girmesiyle birlikte 50 eyalette birden, aynı anda aynı örüntüyle otizm vakalarının patlak vermesine yol açanın, ‘Thimerosal’ (cıva) olduğunu düşünüyoruz işte.
Bu birincisi . . .
İkincisi ise, bu toksin ne olabilir acaba?
Hani kömür yakan termik santral filan deseniz ülkenin her yanına eşit şekilde yerleştirilmiş olmaları lazım.
Bunun, çocuğun 2 YAŞINDAN ÖNCE maruz kaldığı bir toksin olması lazım, zira ortalama teşhis alma yaşı 4.5 yaş… O zaman bu toksin her neyse, çok çok erken maruz kalmış olmaları lazım.
Aşı programı bu profile uyuyor!
Ayrıca bunun kız çocuklarına göre erkekleri daha fazla etkileyen bir toksin olması da lazım.
Thimerosal (cıva), HİÇ şüphesiz ki, dişiye oranla erkek cinsini kat be kat daha fazla etkilemektedir.
Dördüncüsü, biyolojik etkilerin TÜMÜNE bakmak gerekir.
Dr. Offit, şayet thimerosal ya da cıva sebep olamaz diyorsa, otizmin biyokimyasal mekanizması ile ilgili CEHALET içinde demektir.
Zira hem biz hem de başkaları tarafından ortaya konulan çalışmalar, ki bunlar arasında Alman, Polonyalı, Japon, Koreli bilimadamları var, Thimerosal’ün otizmde görülen biyokimyasal anomalilerin AYNINI oluşturduğunu göstermiştir.

Dr. Offit: Aşıların HERHANGİ bir şekilde otizmle ilişkisi var deyip de bunu epidemiyolojik(!) çalışmaların hiçbirinde gösteremiyorsanız iddianız geçersiz demektir.
Yok ki bulabilesiniz bu ilişkiyi zaten.
Gerçek şu; aşılar otizme yol açmaz.

Soru: Peki ama bütün bu anne-babalar niye “aşıları vurdurduk, sonra, hatta aşılardan hemen(!) sonra çocuğum otistik oldu”, diyor o zaman?

Dr. Offit: Kesinlikle anlaşılabilir bir durum bu esasında..
Anne-babanın açısından bakarsanız çocuklarının sağlığı yerindeydi, aşı vurdurdular ve çocukların sağlığı bozuldu…
Ancak soru şu: Buna AŞILAR mı neden oldu??
Sırf bir olay diğerinden sonra(!) oldu diye bunlardan birinin diğerine yol açtığını söyleyemezsiniz ki.
Bu gibi soruların yanıtını bulmak için yapılıyor işte uygun tipte(!) çalışmalar.

Dr. Haley: Thimerosal’ün inanılmaz derecede toksik olduğunu gösteren su geçirmez kanıtlar ortada.
Ölçülebilir EN KÜÇÜK dozda, kültürdeki her ne tip hücreye verirseniz verin, hangi hayvana zerk ederseniz edin, yavru hayvanın cildine sürseniz dahi öyle büyük zehirlenme geçiriyorlar ki hepsi ölüyor.

Soru: Peki, diyelim Chicago’da sağlık sisteminde kaydı olan, aşısız ve aynı zamanda otizmsiz bir topluluk var mı diye baksak, sorunun cevabını bulamaz mıyız?

Dr. Offit: Chicago’da aşılanmamış, evokulunda öğrenim gören bir nüfus grubuna bakıp, sonra bunları civarlarında yaşayan ve aşılanma oranları OLMALARI GEREKEN düzeyde olan diğer gruplarla karşılaştıracasanız eğer,
böyle bir çalışma ancak geleceğe dönük olarak yapılabilecektir ve bu çocukların bakımlarında farklılıklar olabileceğini de çalışmada gözönüne almanız gerekecektir.

Yani, sonuçta evet, böyle bir çalışma yapılabilir ama bu hiç de ETİK bir çalışma olmayacaktır! Her şeyden önce çocukları aşısız bırakmak ETİĞE SIĞMAZ! Yoksa çocuklar aşıyla önlenebilir(!) hastalıklardan ÖLEBİLİR!
Peki bu olduğunda bunun SORUMLUSU kim olacak?!

Dr. Haley: İmmünoloji dalındakilerin ve aşı programı çalışanlarının yapmaya hiçbir şekilde yanaşmadıklar ve var güçleriyle karşı koydukları tek çalışma bu;
aşılanMAmış, thimerosal’a maruz kalmamış nüfus gruplarıyla AŞILI, cıva almış nüfus gruplarındaki otizm oranlarının karşılaştırması.
Bu çalışmayı yapmamak için ne gerekiyorsa yapacak, size olmadık bahanelerle geleceklerdir.
Bu aktardığınız bahanenin ipe sapa gelir yanı yok;
Gayet basit şekilde sistemden girip genel popülasyondan aşılanmamış geniş çapta bir gruba dair verileri alabilir bu insanlarda otizm var mı yok mu, oranlar nedir görebilirsiniz.
Devletin elinde VAR bu veriler, talep edip alabilirler.
Gelin görün ki aşı üreticileri ve aşıdan para kazanlar buna bakılmasını istemiyorlar, zira bu veriler dün de bugün de aynı şeyi gösteriyor, yarın da aynı şeyi gösterecek;
aşı olmamış veya thimerosal’e maruz kalmamış olanlardaki otizm oranı aşılıların yanında solda sıfır kalıyor.

Dr. Offit: Esasında bu çalışma Amiş cemaatinde yapıldı da ve Amişlerdeki otizm oranının da civar nüfus gruplardakiyle muhtemelen(!) tıpa tıp AYNI olduğunu öğrendik.
Hatta otizmli Amiş çocuklara özel klinikler var! Demek ki orijinal hipotezimiz yanlışmış!

Dr. Haley: UPI haber ajansından Dan Olmsted Pensilvanya’nın Lancester şehrine gidiyor o kliniklerde otizmli Amiş var mı bakmak için.
Amişlerin genele göre çok daha az aşı yaptırdıklarını şahsen biliyorum, çoğu insan gibi bebeklerini hastanede bile doğurmuyorlar.
Bu da, büyük çoğunluğunun doğumda vurulan aşıyı almadıkları anlamına gelir.
Peki Amişlerdeki otizm oranları neymiş diye bakıyor Olmsted, ve tek tük vaka bulabiliyor.
Onlar da AŞILANMIŞ olanlar çıkıyor. O yüzden de bana kalırsa bu opsiyon hala açıktır.

Şunu da belirteyim, aradan geçen zamanda bir çalışmaya, hatta epidemiyolojik bir çalışmaya da rastladım; çocuklarına evde öğrenim veren ebeveynlere form gönderiliyor ve çocukları aşılı mı aşısız mı, tıbben otizmzatürre vs gibi herhangi bir sağlık sorunları var mı, cevaplamaları isteniyor.
Bu çalışmadan çıkan sonuç şu; aşısız çocuklar aşılılardan ÇOK DAHA SAĞLIKLI. Otizm, astım gibi sorunlar da bu çocuklarda ÇOK daha az. Aşılıların örneğin, ileride ZATÜRREye yakalanma ihtimalleri ÇOK daha YÜKSEK çıkıyor.
Hastane ziyaretleri filan da daha fazla bu çocukların.

Soru:        Thimerosal hakikaten aşılardan çıkartılmış durumda mı?
Dr. Offit:   Evet.
Soru:        Tamamen mi?
Dr. Offit: – Iııh, çoklu doz flakonlar halinde hazırlanan influenza (grip) aşıları, ki 2 yaş üstündeki çocuklara verilir, koruyucu seviyesinde Thimerosal ihtiva edebilir.
Ve sanırım bir de DT – Difteri, Tetanoz aşısında var yine koruyucu seviyesinde, hepsi bu!
Etilcıvayı aşılardan, hele hele 2 yaş altında verilen TÜM çocuk aşılarından kaldırmış olmamıza RAĞMEN, koruyucu seviyesinde etilcıva bile almıyorlar, otizm oranları düşeceğine daha da arttı?!

Dr. Haley: Her şeyden önce, bu söylediği doğru değil. Thimerosal AŞI ÜRETİM SÜRECİNDE HALA KULLANILMAKTA, son aşamada koruyucu olarak ekstradan ilave edilmiyor artık, hepsi bu.
Ancak aşılarda HALA thimerosal bulunuyor, eskiden koydukları miktarın ONDA BİRİ kadar HALA VAR.
Ve 6 aylık çocuklara önerdikleri grip aşılarında olduğu gibi, çok dozluk [büyük] flakonlar halindeki aşıların hepsinde(!) hala thimerosal mevcut!
Bebeğinize gidip mahallenizdeki kilinikte grip aşısı yaptırıyorsanız, bolus doz cıva alıyor demektir.
Oldukça yüksek seviyede cıvadan bahsediyoruz: doz başına 12.5 mikrogram.
EPA’nın ‘balık yendiğinde’ aşılmaması gereken cıva miktarı için koyduğu standartlara bakacak olursanız, bir bebeğin bu dozda cıvayı zarar görmeden alabilmesi için 125 kg olması lazım.
Thimerosal’lu aşı yapmak kanunen yasaklanmış filan değil bakın.
Bir HMO (sağlık hizmeti veren özel şirket) aşı üreticisi firmaya veya eyaletin halk sağlığı kurumuna gidip, “aşı satın almak istiyoruz ama en ucuzunu istiyoruz, çünkü bütçemiz müsait değil”, diyebilir.
“Bulunduğumuz eyalette, kurumumuza bağlı sağlık hizmeti alan çocuklarımız için bu thimerosal’lu [UCUZ] aşıları satın alabilir miyiz?”
Yanıt, evet, alabilirler! Yasaya aykırı filan değil bu.
Sonuçta thimerosal’suz aşıları tercih edip etmemek bu şirketlerin elinde ve siz de onlara itimat etmiş oluyorsunuz bu kararda.
Ve herzaman thimerosal’sız aşıları tercih etmediklerini de biliyoruz!
Çünkü beni arayan anneler soruyor, “Dr. Haley, çocuğumu aşılatmak zorundayım, ne yapmam lazım?
Aşının ürün bilgisini göstermelerini talep edin, diyorum onlara.
Aşının thimerosal’suz olup olmadığı ancak bu belgeden kesin olarak anlaşılabilir.
Kağıtta “koruyucular” başlığı altına bakıyorsunuz ve thimerosal geçiyor mu, bakıyorsunuz.
Geçtiğimiz son birkaç yıl içinde öyle çok anne geri arayıp, “çocuğuma vermek istedikleri aşı thimerosal’lu çıktı” dedi ki…
Sonuç olarak, Amerikan çocuklarının thimerosal’a maruziyetinin ortadan kaldırılmış olduğuna dair hiçbir kanıt yok ortada.
İnsanları, benim gibileri yatıştırmak için söyleyip durdukları bir şey bu sadece.

Soru: Boyd Haley ya da Calgary Üniv’den biriydi sanırım, ha evet Kanada’dan gelen çalışmaydı ama Boyd Haley de aynını gösterdi,
salyangozların beyin nöronlarını alıp farklı ağır metallerle dolu solüsyon veriyorlar nöronlara ve kamera çekimiyle nörona cıvalı solüsyon verildiğinde nasıl parçalandığını gösteriyorlar.
Benim anladığım kadarıyla bu kullanılan, tepkimeye girmemiş metalik (elemental) cıva ama emin değilim, yanlışsa düzeltin lütfen, ve ayrıca bu karışıma bir de alümimyum eklediklerinde reaksiyonu katalize ettiğini söylüyorlar.

Video: Burada, salyangoz beyin dokusundan alınmış canlı beyin nöronu aksonunu büyüme konisi aktivitesi uyarınca linear büyüme gösterirken görüyoruz. Büyüme konilerinin salyangozdan insana, tüm hayvan türlerinde tıpatıp aynı yapı ve davranış özellikleri gösterdiğinin ve aynı yapıda proteinleri kullandıklarının bilinmesi önemli. Bu deneyde, yine salyangoz beyin dokusundan alınmış nöronlar birkaç gün boyunca kültürde büyütüldükten sonra, Takip eden 30 dakika boyunca, akson membranının hızla dejenerasyona uğrayıp ardında, ekranda görünen çıplak kalmış bir sinir telciği bıraktığı görülüyor. Oysa, aynı konsantrasyona ilave edilen alüminyum, kurşun, kadmiyum ve manganez gibi diğer ağır metaller bu etkiyi GÖSTERMİYOR.
Elde edilen bu yeni bulgular, cıvanın nasıl nörodejenerasyona yol açtığına dair önemli görsel kanıtlar ortaya koyuyor. Daha da önemlisi, bu çalışma, çok düşük seviyede cıvanın hakikaten de beyinde bu nörodejeneratif prosesi başlatabilecek presipitan bir faktör olduğuna dair İLK DİREKT KANIT olmuş oluyor.

Soru: Bu çalışmadan haberdar mısınız? Başka şekilde bir açıklama getirmek istersiniz ya da?

Dr. Offit: Yo yo, tıp tarihine bakacak olursanız bence hücre üzerinde yapılmış laboratuvar çalışmaları olsun veya kobay hayvanlar üzerinde yapılmış deneyler olsun, bunların çocuklarda ortaya çıkacak etkiyi her zaman tahmin edemediğini görürsünüz.

Dr. Haley: Bilme bakmayalım diyor yani.
Her zaman birebir aynı etkiyi tahmin edebiliyor muyuz? Elbette ki hayır.
Ancak esas olarak, herhangi bir materyalin toksik etkiye sahip olup olmadığını çoğu zaman açıklayabiliyor, tıpkı bu çalışmadaki gibi, görülen etkiyi biyolojik olarak açıklayabiliyoruz laboratuvar deneyleriyle.
Calgary’den gelen bu çalışma, benim çalışmalarımı da aynen destekliyor ve şunu gösteriyor; Cıva, normal insan beyni dokusuna verildiğinde, Alzheimer’slı beyinle aynı biyokimyasal anomalileri oluşturuyor.
Bu da, cıvaya maruziyetin, her neden kaynaklıyor olsursa olsun Alzheimers’a fazlasıyla müsait kişiler için çok önemli boyutta etkisinin olacağı alamına gelir.
Calgary’deki ekiple beraber bir çalışma yaptık; fareleri alıp ‘cıva buharı odaları’na koyduk. Ve farklı sürelerle cıva buharı soluttuktan sonra farklı farklı zamanlarda hayatlarına son verdik.
Beyinlerindeki cıva miktarına ve Alzheimerslı beyinde en fazla zarar gören protein olan ‘tubulin’in ne durumda olduğuna baktık.
Elde ettiğimiz sonuçlar yine aynı oldu; cıva buharına maruz bırakılan farelerde tubulin ve beyinde TAM fonksiyon kaybı meydana geldi.
Hatta daha sonra Calgary Üniv’de, aynı çalışma kültür nöronları üzerinde yapıldı. Burada da cıvanın, (benim de bulduğum gibi) SADECE cıvanın normal beyne, insana beyniyle türdeş bir beyne verildiğinde bu biyokimyasal anomalilere yol açtığı gösterildi.
Kültürdeki nöronlarda da yine aynı şey çıktı ortaya; çok çok düşük dozlarda verilen cıva, YALNIZ cıvada tubulin bütünüyle dağılıyor, parçalanıyor.
Cıva aynı zamanda beyin hücrelerinde aynı Alzheimers’da görülen patolojik sinir ucu uzantıları oluşturuyor.
O zaman beri başka çalışmalar da yayımlandı, hatta daha geçenlerde Kore’den bir çalışmada kültürdeki sinir hücrelerine cıva verildiğinde, ‘beta amiloid plak’ oluşturduğu tespit edildi.
Yani başka bir deyişle, bugün artık cıvanın ‘nörofibriler yumaklar’, ‘beta amiloid plaklar’ ve ‘tau proteini hiperfosforilasyonu’ oluşumunu arttırdığı gösterilmiş durumda.
Ve bu üç durum da Alzheimer’s hastalığınına ait teşhis kriteridir.
Ve fakat devletimiz, bu ülkede Alzheimer’s hastalığını azaltmak için gerekli inisiyatifi ele alıp da hem bizzat ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından gelen sağlam, güvenilir bilimsel çalışmalara bakmayı reddediyor!
Alzheimers’ı önlemenin yolu, cıva maruziyetini ortadan kaldırmaktan geçer.

Soru: Aynı noktaya dönmek istiyorum; Burbucher’ın çalışmasında ortaya konan şey şu: Etilcıva vücuttan TAMAMEN ATILMIYOR, sadece kandan temizleniyor, kanda görememenizin nedeni ORGANLARA gitmesi.

Dr. Offit: Burbucher’ın gösterdiği şey . . .

Soru: Bu YENİ bir bilgi mi yoksa aksi gösterildi mi?

Dr. Offit: Yo yo, Burbucher’ın bulduğu şey şu; ister ‘ETİL’ ister ‘METİL’ cıva olsun, esas itibariyle İNORGANİK haldeki cıva beyne ulaşabiliyor. Burada etil veya metil cıva molekülünü serbest bırakıyor.
Peki bu toksik midir? Tehlikesi var mıdır? Öyle olduğuna dair HİÇ KANIT YOK Kİ!
Maymunlardaki(!) deneyi evet ilginç bir şey gösteriyor, fakat benim bildiğim kadarıyla burada herhangi zararlı bir etki olduğuna dair bir bulgu yok.

Elbette organik cıvanın metilcıva halinin zararlı olabileceği gayet iyi biliniyor veya aşılardan alacağınızdan logoritmik olarak daha yüksek miktarlardaki etilcıva da zararlı.
Fakat burada önemli nokta şu; gerçek hayatta böyle bir etki var mı yok mu, ona bakacaksınız!
[Etil cıva] Gerçekten zararlıysa, çalışma yapıp göstereceksiniz o zaman bu zararı!
Ve bu sorunun cevabını en iyi verebilecek olan da bir EPİDEMİYOLOJİ çalışmasıdır, hayvan modelli deney veya laboratuvarda hücrelerle yapılmış bir deneyler değil.
Bir şeyin çocuklara zararı olup olmadığını mı öğrenmek istiyorsunuz, o zaman bunu ÇOCUKLARDA TEST EDECEKSİNİZ.
Ve bu da ziyadesiyle yapılmış durumda zaten.

Soru: Yani size göre elemental cıvanın beyne herhangi bir zararı yok, öyle mi?

Dr. Offit: Bilmiyorum! BİLMİYORUM. Yani ilginç bir bulgu tabii . . .

Dr. Haley: Yani, hakikaten akıllara durgunluk verici bir yorum bu . . .
Bakın, farelerde yapılan deneyler, ve aynısı tavşanlarda da yapıldı, tavşanlara radyoaktif thimerosal zerk edildi ve 6 saat içinde thimerosal’ün %75’inin kandan temizlendiği görüldü, ancak kandaki değerler düşerken ne oldu, thimerosal vücudun diğer tüm organlarında hızla birikmeye, artmaya başladı.
Yani cıva tavşanın vücudunu terk etmiş filan değil bakın tavşan idrarla filan atmış değil, o kadar hızlı atılmaz bu zaten vücuttan.
Bunlar belgeli, ispatlı bilimsel çalışmalar;
Thimerosal vücuttan kısa sürede atılan bir şey değil!
Kanı terk etmesi, diğer dokulara yerleşme prosesinde –ki dokulara da toksik etkisi vardır– ilk adım sadece.
Ve hatta cıvanın vücuttan TAMAMEN temizlenmesi için katedilmesi gereken uzuuun yolun daha belki ilk adımı.
Ama bu cıvanın toksik etkisini değiştirmiyor!
Esaslı toksik etki yaratacak denli uzun kalıyor çünkü vücutta.
Bu bilim caimasında gayet iyi bilinen bir gerçek, o halde neden kalkıp çocukları aşıladığınızda thimerosal’un vücuttan 6 saatte veya şu kadar saatte temizlendiğini söylüyor ki?
Söyledikleri tamamen yanlış! Yayımlanmış hiçbir çalışma yok bu söylediklerini destekleyen.

Dr. Offit: Aşıların HERHANGİ bir şekilde otizmde rolü, hani GERÇEK, elle tutulur bir rolü olduğunu iddia edip de bu ilişkiyi hiçbir epidemiyolojik çalışmayla ortaya koyamıyorsanız olmaz bakın.
Niye bulunamıyor bir türlü bu ilişki peki? Ortada böyle bir ilişki YOK da ondan!

Dr. Haley: Bahsettiği epidemiyolojik çalışmalar için şunları söyleyebiliriz:
neredeyse tamamı CDC tarafından fonlanmış çalışmalar bunlar;
hiçbiri(!) Amerikalılar tarafından yapılmış değil;
ağırlıklı olarak Danimarka’da yürütülmüş çalışmalar;
yaptığı bu çalışma için tahsis edilen fondan zimmetine para geçirdiği için Amerikan Adalet Bakanlığı tarafından “en çok aranan” listesine alınmış biri tarafından yapılmış bunlar da;
mantığa aykırı sonuçlar çıkarma pahasına bir dolu istatistiki manipülasyonda bulunulmuş çalışmalar…
Örneğin, bahsettiği çalışmalardan biri, MADSEN çalışması …
Bunda diyorlar ki, bir NÖROTOKSİN olan thimerosal adlı zehirli materyalin, yenidoğanlara [aşı yoluyla] verilmesinden vazgeçildi diye otizm oranları 20 kat artmış!
Çalışmanın ilk grafiğinde gösterdikleri bu.
Böyle SAÇMA bir şey olabilir mi?!
Saçmalıktan başka bir şey değil bu!
Bu çalışmayı alıp yakında inceledik tabii sonra ve verilerin ne kadar yanlı şekilde toplanmış olduğunu gördük.
CDC’nin bu şekilde Avrupa’da fonladığı o 6 yayınla ilgili sorunları sıralayan bir çalışma da biz yayımladık ve burada istatistiğin temel kurallarının nasıl hiçe sayıldığını tek tek gösterdik, sırf istedikleri sonucu çıkartmak için(!) yok saydıkları kurallar bunlar.
Mark Twain’in o meşhur sözündeki gibi; “Yalancılar, kuyruklu yalancılar ve istatistikçiler”…
Parayla tutulmuş, görevi de Thimerosal’u güvenli göstermek, herhangi toksik bir etkiye yol açmıyormuş gibi göstermek olan insanlar bunlar.
Bunu da istatistiksel analizin her ne kuralı varsa çiğneyerek yapmış durumdalar.
Bunların tümünü yayımlanmış çalışmamızda ayrıntılarıyla gösterdik zaten.

Dr. Offit’in bahsini ettiği epidemiyolojik (ya da istatistiki) çalışmalardan biri hariç diğer hepsinin gözden geçirildiği, 2003 yılından öncesine dayanan daha eski bir çalışma da mevcut.
Bu çalışmalar, o sene sona erecek olan toplam 3 yıllık bir kongre soruşturması kapsamında masaya yatırılıyor.
[TIPTA CIVA KULLANIMI İLE İLGİLİ RAPOR, Temsilciler Meclisi Üyesi, Sn. DAN BURTON, ABD Kongre Kayıtları – 20 Mayıs, Salı]

Soruşturma sonuçlarının yer aldığı rapora göre,
“Bugüne kadar, otizm ile aşılar arasında hiçbir tür bağıntı olmadığını gösteriyor diye tarafımıza iletilen,
bizzat CDC tarafından yapılmış veya fon sağlanmak suretiyle sipariş edilmiş çalışmaların
kötü dizayn edilmiş, temsil gücü zayıf ve hayati kusurlar taşıyan çalışmalar olduğu görülmüştür.
CDC’nin böylesi çalışmaların promosyonuna verdiği ivedi destek ve ehemmiyet,
aşılamadan kaynaklı olumsuz reaksiyonlarla ilgili ortaya çıkmakta olan teori ve klinik verilere
tarafsız ve adil şekilde bakmalarına engel teşkil eden felsefi bir çıkar çatışması içinde olduklarını göstermektedir.

Dr. Offit: Cıvanın bir toksin olduğu kesin, buna şüphe yok zaten. Ve fakat, 16. yy’da Paracelsus’un dediği gibi, “zehir ile ilacı ayıran DOZdur”. Her koşulda doğru bir söz bu.

Dr. Haley: Paracelsus’un dediğindeki mantığı anlıyoruz elbette; gidip 1 bira içtiğinde 10 bira içtiğindeki kadar sarhoş olmayacağını herkes bilir.
Fakat Thimerosal için düşündüğümüzde, “Bir BEBEK ne seviyede Thimerosal alırsa zehirlenir?”, hangi seviyede thimerosal toksik etki göstermeye başlar ve tabii bu madde aşıyla verildiğinde o toksik seviyeye ne kadar yaklaşmış oluyorsunuz diye bir parça düşünürseniz, bu çocuklara zerk edilmekte olan miktarın HAYLİ toksik olduğunu anlarsınız.
Çok düşüncesizce laflar ediyor hakikaten.

Artı, cıvanın KURŞUN, KADMİYUM ve ALÜMİNYUM gibi başka şeylerle SİNERJİK etki gösterdiğini yapılan çalışmalardan biliyoruz, ki alüminyumla bu etkiyi nöron çalışmamızda göstermiş bulunuyoruz.
Thimerosal’u verdiniz, üzerine bir de kurşun, kadmiyum ve alüminyumdan herhangi birini eklediğiniz takdirde, cıva dozunun toksisitesini kat be kat arttırmış oluyorsunuz.
Çoğu diğer metalin mevcudiyetinde, cıvanın etkisi sinerjetik olarak artıyor.
Yayımlanmış bir çalışmada hatta, toksik olmayan dozda CIVA ve (bunun 20’de 1’i kadar) yine nontoksik KURŞUNu alıp karıştırıyorlar ve fareleri 100’de 100 öldürecek güçte bir karışım elde etmiş oluyorlar.
Farelerin hepsini öldürüyor bu karışım.
Ki, iki nontoksik maddeyi karıştırıyorsunuz, hiçbirini öldürmemesi gerekiyor normalde.

Dr. Offit: Ancak alüminyum ıııh thimerosal kadar iyi ıııh çalışılmış değil kesinlikle.
“Aluminyum alanlar x alüminyum almayanlar” diye karşılaştıran bir çalışma yok, OLAMAZ da zaten, çünkü aşılarda, BAZI aşılarda ‘adjuvan’ kullanılması ŞART.

Güney Illinois Üniversitesi Tıp Fakultesi’nden Dr. David Ayoub’un hazırladığı bu grafikte, 18 aya kadar çocukların aşılardan aldığı alüminyum ve ek etilcıva miktarları karşılaştırılıyor.

alüminyum

1970’ten 1985’e kadar çocuklar içinde HEM cıva HEM de alüminyum olan 4 aşı oluyor.

Bu rakam 1986'da 5'e,
1994'te 10'a,
2000'de de 11'e çıkıyor.

Sonra, 2001’de, aşılara koruyucu olarak sonradan(!) ilave edilmiyor cıva,
ancak HALA eski seviyenin ONDA BİRİ kadar da olsa aşılarda mevcut,
ve diğer yandan alüminyumlu aşılar 15’e (!) yükseliyor.

2004’te alüminyumlu aşı sayısı değişmezken, koruyucu olarak cıva ihtiva eden 3 aşının yeniden takvime alındığını görüyoruz.

2007’ye gelindiğinde, 18 aydan küçük çocuklar cıva içeren 3, alüminyum içeren 17 aşı olmaktalar.

2015 itibariyle çocuklara önerilen aşılardan 10’una koruyucu olarak cıva, 6’sına ise adjuvan olarak alüminyum ilave edildiğini görüyoruz
Soru: Vücudumuzun verdiği immün yanıt bize zarar verebilir mi? Aşılarla ilgili problem, immün sistemimizin gördüğü yabancı proteinlere verdiği tepkiden kaynaklanıyor olabilir mi?

Dr. Offit: BAZI enfeksiyonel hastalıkların vücudun kendine reaksiyon vermesine yol açabileceği bir gerçek.
Kampilobakter mesela… vücutta aşağıdan yukarıya doğru gelişen bir çeşit felç olan Guillain-Barre sendromuna bizzat yol açabilen, bakteriyel bir bağırsak enfeksiyonu bu.
Ve tabii “Borrelia Burgdorferi” denilen LYME bakterisi, vücudun bakteriye reaksiyon verirken aynı anda da eklem yerlerinizdeki hücrelere de saldırıp kronik artrit geliştirmenize neden olabilir.
Fakat aşıların(!) böyle bir şey yaptığına dair herhangi bir kanıt yok elimizde.

Dr. Haley: Cıvanın canlıları immünolojik sorun gelişimine ve ayrıca bakteriyel enfeksiyona yatkınlaştırdığı dünya kadar araştırmayla gösterilmiş durumda.
Örneğin, bir bakteri tipinin enjeksiyonuyla artrit geliştirmeye yatkın, aşırı kilolu boz fareleri ele alalım.
Bakteriyi enjekte etmeden önce bir doz cıva verildiği takdirde çok daha çabuk ve kolay şekilde artrit geliştirdikleri gözlemlenmiştir bu hayvanların.
Bir başka deyişle cıva, bakterinin eklem yerlerine nüfuz edip artrit oluşturma kabiliyetini arttırıyor.

Yaptığımız çalışmalarda, ki bunlar dünyanın en iyi birtakım toksikoloji dergilerinde yayımlanmıştır, kardiyovasküler sistem zarlarına VE bağırsakların iç yüzeyini kaplayan zarlara baktığımızda;
metil cıva, etilcıva ve thimerosal, hepsinin de bu zarları SON DERECE GEÇİRGENLEŞTİRDİĞİNİ tespit ettik.
Bu zarlar geçirgenleştiğinde ise bağışıklık sistemi kompartmentalizasyonunu kaybediyor. Yani, immün sistemin kompartmentalize halde kanda bulunması gerekiyor;
immün sistem bileşenlerinin bağırsaklarımızda işi yok, bağırsak partiküllerimizin de kan dolaşımına yıkımlanmadan hiçbir şekilde girmemesi lazım.
İşte siz gider cıvaya maruz kalırsanız, bu belirli bir seviyeye ulaştığında, bu zarlar gerçirgenleşebiliyor ve tıpkı “sızıntılı bağırsak sendromu” veya kolit vs’de olduğu gibi(!) sızdırmaya başlıyor.
Bu sızıntı hali oluştuğunda bağışıklık sistemi görev yerini şaşırıyor ve saldırmaması gereken yerlere saldırmaya başlıyor, normal şartlarla hiçbir şekilde oluşturmayacağı antikorlar üretmeye başlıyor.
Bugün bu kadar çok insanın kanında, oraya hiçbir şekilde ait olmayan ve geçmemiş olması gereken gıda proteinlerine karşı antikor taşıyor olmasının nedeni budur işte.
Ve bu antikorların oluşmasının tek yolu da, mikromoleküllerine ayrılmamış gıda partiküllerinin, geçirgenleşmiş zarlardan geçerek kana karışmış olmasıdır.
Bu da ya arter membranlarınız ya da bağırsak yolunu kaplayan zarlarınızın geçirgenleşmesiyle mümkündür.

Dr. Offit: Fakat bana kalırsa artık elimizde aşılanmış ve aşılanmamış çocuklarda astım, alerji gibi sorunlardaki risk analizini yapmış mükemmel çalışmalar var.
Ve aşılanmış çocuklar daha fazla risk altında mı derseniz, bana kalırsa yanıt, hayır.

Dr. Haley: Kanada’dan bir çalışma var; 2. ayda aşılananlarla aşıyı 4. ayda alanlar arasında astım oluşumu oranlarında fark olup olmadığına bakıyor.
Ve burada, 2. ayda aşılananlarda çok daha yüksek çıkıyor astım oranları.
Belli ki özellikle işine gelen, inanmak istediği çalışmaları seçiyor kendisi. Kendi inanç sistemine uymayan çalışmaları ise görmezden geliyor.

Soru: Genetiktir açıklamasını eleştirenler, ‘genetik salgın’ diye bir şey olmaz diye itiraz edeceklerdir. Sizce itirazlarında haklı olabilirler mi?

Dr. Offit: Bence ortada otizm salgını diye bir şey yok.
Zaman makinemiz olup da bir 30 veya 40 yıl öncesine gidebilseydik ve bugünün otizm teşhis kriterlerini aynen o dönemde de kullanarak baksaydık eğer ve tabii toplumda da farkındalığı bugünkü kadar üst seviyeye çıkarmış olsaydık
ve ayrıca da otizm teşhisi aldıkları takdirde sosyal hizmetlerden faydalanabileceklerini bugünkü gibi açık ve net ifade etmiş olsaydık, bana kalırsa bir 30 sene önce de şimdikiyle aynı çıkardı otizm oranları.

Dr. Haley: Otizm oranlarının 30 sene de önce de bugünküyle aynı olduğunu düşünmesi, bu adamın literatürden de bilimden de bihaber olduğunu gösteriyor.
Eğitim bakanlığı bile dünya kadar veri sağlıyor; erkek çocuklarıyla ilgili sorun var, bu çocukların okul başarıları giderek düşmekte, üniversiteye girmeyi bırakın eskiye oranla liseyi bitirebilenlerin bile sayısı düştü diyorlar.
Nörolojik hastalıklardan muzdarip, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozuklukları olan bu çocukların tedavisine harcanan paraya bakıyorsunuz…
Böyle bir şey nasıl söyler, aklım almıyor.
Demek ki tıp literatürünü okumuyor kendisi ve umud ediyorum sözümona uzmanı olduğu aşı geliştirmede literatür okurken otizmde olduğundan daha eleştirel düşünebiliyordur.
Verdiği cevaplara bakılacak olursa, otizm konusunda uzman görüşü filan bildirebilecek biri değil kesinlikle.

 

1943’te ilk defa Leo Kanner tarafından keşfedilinceye dek herhangi bir Otizm vakasına rastlanmıyor literatürde.

Onyıllarca nadir bir hastalık olarak kaldıktan sonra giderek yükselişe geçiyor.

Şu anda, CDC’ye göre her 68 çocuktan birini etkilemekte.

Kızlara göre erkek çocuklarda görülme oranı 4 kattan daha fazla.

Kızlar: 189’da 1
Erkekler: 42’de 1

Cıvayle ilintili hastalıkların ABD’de görülme oranları:
Otizm Spektrumundaki Bozukluklar –  4.9 milyon (çoğunluk çocuk)
Alzheimer’s Hastalığı –  5.4 milyon.
Kanser:  14.48 milyon.
Otoimmün hastalıklar:
Alerjiler, Kronik Yorgunluk Sendromu, Diyabet, Fibromiyalji, Lupus, Lou Gherig’s, Romatoid Artrit, Multipl Skleroz  –  15 ila 25 milyon.
Astım  –  43 milyon
Kardiyovasküler Hastalıklar  –  88.6 milyon
Obezite  –  97.4 milyon

Cıvaya bağlı oluşan ani ölümler:
Anafilaktik şok  –  1,500
Ani Bebek Ölümü  –  2,300
Astım  –  3,300
Ani Kalp Durması  –  381,600
ABD’de Kronik Hastalık Sahibi Çocuk Oranı  –  %54.1