Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerika Disneyland’de Hak ve Özgürlüklerini Kaybetti, Hükümsüzdür!

Amerikan vatandaşları Disneyland’da başgösteren kızamık vakaları sonrasında bireysel hak ve özgürlüklerinden biraz daha kaybetmiş buldular kendilerini. 320 milyon nüfuslu ülkede 50 kişilik “salgın” herzamanki gibi medya ve “seçilmiş” halk sağlığı uzmanları tarafından bütünüyle perspektiften çıkartılıp objektif değerlendirme kriterlerinden tamamen yoksun bir şekilde bir halkla ilişkiler ve propaganda kampanyasına dönüştürülmüş ve her zamanki gibi gerçekler ve sağduyu pencereden uçup gitmiş gözüküyor.

Bundan sadece birkaç ay önce KKK aşısı üreticisi Merck’ün ve CDC’nin başını çok ağrıtması gereken, bizzat CDC’den üst düzey bilimadamının KKK aşısı ve otizm bağlantısını kasıtlı şekilde nasıl örtbas ettiklerini itirafı internette otizm aileleri nezdinde fırtınalar koparırken “penguen belgeseli oynatmayı” tercih eden basın yayın kuruluşlarından şimdi günün her saati “korkunç kızamık salgını”na dair gelişmeleri dinliyor olmamız manidar elbette. Burada da kalınmıyor artık… Medyada açıkça çocuğunu aşılatmayanların hapse atılmaları, çocuklarının ellerinden alınıp zorla aşılanması gerektiği haykırılıyor. Kimileri muzdarip oldukları miyopiden burunlarının ucundaki gerçekleri görmekten aciz olsa da, Amerika’nın dümen suyundaki Türkiye’de çok yakında aynı medikal faşizmin beyaz önlük altı siyah postalları altında ezilirken bulacağız anne baba olarak kendimizi ve çocuklarımızın sağlığını.

İlaç sanayii Amerika’da ve esasen dünyanın her yerinde devlet aygıtı olarak çalışmakta artık. Tüm bu tartışmalar arasında dikkatten kaçmaması gereken bir gerçeği de hatırlatalım. KKK aşısının üreticisi Merck’in aşı departmanı başında şu an kim var dersek hatırlayacaksınız sanırız; CDC’nin önceki şefi sayın Dr. Julie Gerberding.

Devletteki “görev”ini tamamlar tamamlamaz, yani ulusal aşı takvimine aldırttığı dünyanın en pahalı aşısı (yine Merck’ten) Gardasil’i hem kız hem de erkek çocuklara mecburi tuttuktan ve otizm bağıntısında tüm dünyada tartışmaların baş aktörü, Merck’ün yıldız aşısı KKK ile ilgili gerçekleri inkar için sipariş ettiği dev epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarının kendi idaresi altında kasten çarpıtıldığından haberdar olduğuna dair kanıtlar bugün su yüzüne çıkmış büyük şef görevini bir sonraki meslektaşına devrettikten sonra doğrudan Merck’ün üstün hizmetleri için kendisine tahsis etmiş olduğu koltuğa yerleşiyor. Ne güzel değil mi? Devletin aşı politikalarına yön veren idari merciinin en tepedeki ismi gerekli düzenlemeleri yaptıktan ve Pharma sağlığı, pardon, “halk sağlığı” için halka rağmen üstün hizmette bulunduktan sonra eski iş ortağı, şimdiki işvereni tarafından bol sıfırlı maaş çekiyle ödüllendiriliyor.

Bir başka manidar gelişme de, bu kızamık “salgını”nın yine Merck’ü KKK aşısı deneylerine sahtekarlık karıştırmakla ve FDA’yi de görevini ihmal etmekle itham eden kendi virologlarının davasında bir sonraki aşamaya ulaşılmış olması. Çok yakında ifşa olacak gerçeklerden önce birkaç eyalette daha aşı reddini yasaklatarak önlemlerini şimdiden almaya çalışıyor proaktif ilaç firmaları. Ne de olsa paranın konuşulduğu yerde gerçeklerin hiçbir ehemmiyeti yok, can sıkıcı teferruatlar bunlar [linkte aşılar ve otizm bağlantısını gösteren 86 çalışmayı görebilirsiniz] …

50 kızamık vakası, 10 senedir tek bir ölüm yok kızamıktan, diğer yandan her 50 çocuktan 1’i otizm spektrumunda … Durum böyleyken yetkililer odadaki fili (otizmi) görmezden gelip halkı kızamık öcüsüyle korkutmayı ve bunun için tıp etiğini, insan haklarını süresiz olarak rafa kaldırmayı tercih ediyor.

Reklam gelirlerinin aslan payını ilaç firmalarına borçlu olan Amerikan medyasının elbette bu konuda sadakatinin kime olacağını tahmin etmekte zorlanmıyoruz. Ancak, hep dediğimiz gibi, büyük birader Amerika’da sahnelenen oyunun en fazla 2-3 yıl içinde aynı replikler ve fakat bu defa yerli “yıldız”larla Türkiye’de perde açacağını bildiğimizden önümüzü görelim, yarınımızda bizleri neler bekliyor önizleme yapalım istiyoruz.

NVIC’dan Barbara Loe Fisher’ın sunumunda bakın hangi soruların cevabını bulacağız:

1. Kızamık, boğmaca veya grip gibi aşıları olanların bu hastalıkları aşıdan kapıp, aşılı veya aşısız, başkalarına geçirme ihtimali var mı?

2. Evetse, aşılılardan diğer aşılı ve aşısızlara hastalık bulaşının kontrol ve izlemi sağlık birimlerince yapılıyor mu?

3. Hayırsa, ortaya çıkan herhangi bir salgında öncelikle ve sadece aşısız popülasyonu suçlamak ne derece mantıklı ve bilimsel?

4. Bundan sadece bir 20 sene önce tek doz aşıların ömür boyu koruduğunu düşünen tıp camiasının gözbebeği aşıların koruyucu süresi hakkında itiraf etmek zorunda kaldıkları son gelişmeler neler ve buna karşın önerdikleri “çözüm yolu” ne?

5. İşe yaramadığı tescillenmiş aşılarla sürü bağışıklığı sağlanması mümkün mü?

6. Hemen her sene koparılan salgın yaygarasının altında insanların aşı ret hakkını tümden yasaklama motifi yatıyor olabilir mi ve bundan çıkarı olabilecek kimleri tanıyoruz?

Bu sunumda yer almasa da bir ek bilgi daha vermek gerekiyor burada. Disneyland’da tespit edilen kızamık virüsü tipinin Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine has kızamık virüsü tipi olduğu anlaşılmış durumda. Yani Merck’ün KKK aşısını istediğiniz kadar olun, bu yabancı tip virüslere karşı korunmasızsınız. Tüm dünyada kızamık eradike edilemeden sizin herhangi bir aşıyla bir ülkeden kızamığı eradike etmeniz sadece bu nedenden dolayı bile imkansız.

Ama biz koltuğumuza kurulup sahnelenen oyunun heyecanına bırakalım kendimizi yine de …

Hep aynı düzenlemeyi görüyoruz bu oyunlarda; problem – reaction – solution. Önce bir problem var et, ardından tepki topla, insanlar bizi kurtarın bu dertten desin ve baştan hazır çözümünüzü kucağını açmış bekleyen halka sunuverin, günü kuratın, ajandanızı aksatmadan yürütün. Her defasında ayakta alkışlanıyor, kapalı gişe oynuyor bu şov, kaçırmayın …

 

https://www.youtube.com/watch?v=NciXSnb2n6A

 

Barbara Loe Fisher, NVIC

Disneyland ziyaretçileri arasında kızamığa yakalananlar olduğu ve tahminlere göre Kaliforniya, Washington, Utah ve Colorado eyaletlerinden kişilerin buradan kızamık kaptığına dair ilk bildirimin geldiği 14 Ocak 2015 tarihinden bu yana ABD ve dünya medyasında konuya dair yüzlerce haber yapıldı. (1)

Toplum sağlığı yetkililerinin ‘dünya üzerindeki en mutlu yerle bağlantılı’ dedikleri 51 laboratuvar teyitli kızamık vakası hakkında daha elde çok fazla veri olmamasına rağmen haber yıldırım hızıyla tüm dünyaya yayılmış durumda.

23 Ocak tarihinde CDC’nin yayımladığı Sağlık Bülteni’ne göre, “salgını başlatanın kim olduğu belirlenebilmiş değil”. (2)

Ebeveyn ve Çocuklarının Şeytanlaştırılması

ABD’nin nüfusu 320 milyonun üzerinde, Kaliforniya’da ise 38 milyon kişi yaşıyor. Öyleyse bir avuç kızamık vakasından yola çıkarak Kaliforniya’da yayın yapan gazetelerden biri nasıl oluyor da suçu derhal çocuklarını araştırmaları sonucunda aşılatmamayı seçmiş anne-babalara atıp, bu kişileri “keyfe keder şekilde bilimi reddeden” “cahiller” olarak yaftalayabiliyor? (3)

Astrotürf (kime denir buradan okuyun, 4) ve troller (5, 6) de bunu kendilerine yeşil ışık olarak görüp sosyal siteler ve forum alanlarında, aşıya bağlı beyin özrü geliştirmiş çocukların genetik mutantlar, çocuğunun aşılardan zarar gördüğünü söyleyen annelerin ise “yalancı” ve “cadı” olduklarını ileri sürüyorlar. (7)

Suç Atma ve Yaftalama Yarışında Başı Çeken Pediyatrist

UCLA Üniversitesi’nin önde gelen pediyatrist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. James Cherry, (8) çıktığı TV programında kamuoyu önünde alenen bu suç atma ve yaftalama oyunun bir parçası olarak, devletin önerdiği ve aralarından KKK’nın da olduğu 16 aşıyı 69 doz halinde çocuğuna vurdurmayı reddeden anne-babalara hakaretler savuruyor.

Dr. Cherry’nin ifadelerinden bazıları şöyle: “Hakikaten kafası hiç çalışmıyor bu insanların,” (9) ve “Bazı insanlar gerçekten de inanılmaz bencil olabiliyor.” (10)

İsim takma ve yaftalama elbette insanların dikkatini habire sınıfta kalan, korumayan aşılar ve kendi kendine çözülüp dağılmakta olan sürü bağışıklığı efsanesiyle ilgili uygunsuz gerçeklerden başka yöne çekmek için iyi bir yol. (11)

Aşılanma Oranı Hayli Yüksek ABD Popülasyonu

Şöyle ki: 2014 yılında Amerika’da bildirimi yapılmış 644 kızamık vakası var, (12) oysa anaokuluna başlayan çocukların %95‘i iki doz KKK aşısı almış durumda (13), aynı şekilde 13 ila 17 yaş grubu okul çağı çocuklarının da %92‘si iki doz KKK ile aşısı tam çocuklardan oluşuyor. (14)

Ayrıca, ABD’de üç yaş altındaki çocukların yalnızca %1‘i hiç aşılanmamış çocuklardan oluşuyor, yüzde 92‘si ise en az bir veya daha fazla KKK aşısı almış durumda. (15) Bazı eyaletlerde, KKK ile aşılanma oranları yüzde 100‘e yaklaşıyor. (16)

Dr. Cherry’ye göre aşılanma oranı yüzde 90’ın üzerinde olduğu takdirde kızamık için sürü bağışıklığının devrede olduğunu söyleyebiliyoruz. (17) Ve fakat tek doz KKK aşılaması için bu durum Amerika’da 1981 yılından beri geçerli zaten (18) ve iki dozluk KKK uygulaması için de 2000’den beri geçerli, kaldı ki CDC’nin tam da bu yüzden 2000 yılında kızamığın ABD’de kökünün kazındığını ilan etmişliği vardır. (19)

Fakat belli ki ABD’de kızamık eradike filan edilmiş değil, tıpkı bunun başarılabildiği başka bir ülke de olmadığı gibi… En son bilimsel kanıtlara göre zaten dilerseniz dünyadaki herkesi,–kadın, erkek, çoluk çocuk– dilediğiniz dozda aşılayın KKK ile, kızamığı ortadan kaldırmanız mümkün değil. (20, 21, 22, 23)

ABD’de epi topu 51 kızamık vakası için koparılan bu yaygaranın nedeni nedir?

İşe Yaramayan Grip Aşıları

Belki kamuyounun ilgisinin sadece bu sene milyonlarca Amerikalı’nın korumayan grip aşılarını olduğu ve bu işe yaramayan grip aşılarını olmadıkları takdirde sağlık çalışanlarının işten atıldıkları gibi gerçeklere odaklanması yerine Disneyland’daki bir avuç kızamık vakasıyla oyalanması işlerine geliyordur halk sağlığı yetkililerimizin. (24, 25)

Bu seneki grip aşısını olduysanız, dolaşımdaki influenza suşuna karşı sizi hiçbir şekilde korumayacak mesela. (26, 27, 28) Daha fenası, senelik grip aşılarını ne kadar sık olursanız korunma şansınızın bir o kadar düştüğü bilimadamları tarafından teyit edilmiş durumda! (29, 30)

Aşıyı olup da belirti geliştirmediği veya sadece hafif grip berlirtileri oluştuğu için virüsü “shedding” dediğimiz yolla etrafa yaydıklarından, insanlara bulaştırdıklarından bihaber şekilde okuluna giden, çarşı pazar alışverişini yapan, hastanede, klinikte çalışan kaç kişi vardır dersiniz? (31, 32)

Ve tabii kimbilir kaç çocuk o burunlarına sıkılan canlı influenza virüslü grip aşısından hasta oluyor (33) veya canlı aşı virüsünü etrafındakilere bulaştırıyor?! (34, 35)

Korumayan Boğmaca Aşısı

Boğmaca aşısı da sınıfta kalan aşılardan. (36, 37) Tıpkı kızamık gibi son yıllarda Kaliforniya ve diğer eyaletlerde hem çocuklar hem de yetişkinlerde ‘B. Pertussis’ ile boğmaca enfeksiyonu vakalarında büyük artış gözleniyor ve boğmacaya yakalananların pekçoğu aşılı. (38, 39)

30 sene önce de boğmaca salgınları için durum aynıydı ABD’de. (40, 41)

Bilimadamlarının bunca zamandır yazıp çizdiği gerçeği halk sağlığı yetkililerinin anca kabul ettiğini görüyoruz: boğmacaya karşı tam aşılı olsanız da boğmaca geçirebilir, ve fakat hastalığınız atipik veya belirtisiz seyredebilir ve boğmacayı aşılı veya aşısız kişilere bulaştırabilirsiniz. (42, 43, 44)

Esasına bakılacak olursa Dr. Cherry bizzat kendi kabul ediyor Amerika’da okul çağındaki çocukların yüzde 95 ve hatta daha fazlası çoklu kereler boğmacaya karşı aşılanmış olmalarına rağmen (45) her yıl teşhis almayan milyonlarca B. Pertussis boğmaca vakası yaşandığını. (46)

2013’te Dr. Cherry şöyle yazıyor, “Ne B. Pertussis enfeksiyonu ne de pertussis (boğmaca) aşısı uzun vadeli bağışıklık sağlar. Enfeksiyon ve hastalık yaşam boyu, her yaşta tekrar tekrar geçirilir.” (47) Bu demektir ki, boğmaca aşılamasıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesini çöpe atabiliriz. (48)

Korumayan Kızamık Aşısı

Boğmaca veya grip salgınları için aşısızları suçlamak pek bilimsel değil gördüğümüz gibi. Kızamık salgınları için aşısızları suçlamak da aynı şekilde.

Kaliforniya’da geçtiğimiz sene yaşanan bazı salgınlarda kızamık geçirenlerin neredeyse yüzde 20’si aşılıydı. (49) CDC’ye göre Disneyland’deki vakaların yüzde 12’si aşılı, hatta bazıları KKK’dan en az 2 doz almış gözüküyor. (50)

Kızamık aşısıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesi de ilmek ilmek çözülmekle meşgul. (51, 52, 53) Halk sağlığı hekimleri kızamık aşısıyla bağışıklamadaki sızıntıları nasıl açıklasak diye çabalamaktalar (54, 55) ve bula bula şu sudan bahaneyi bulabilmiş durumdalar. Diyorlar ki, efendim kızamık aşısının sağladığı bağışıklık zamanla azalıp yok olduğundan her 10 aşılı yetişkinden 1’i kızamık enfeksiyonuna açık durumda şu an. (56) Bu fenomene de “bağışıklığın zamanla kaybolması” (waning immunity) diyorlar. (57)

Ufukta Ek KKK Dozları mı Var?

Şimdi asıl bombaya hazır olun: Dr. Cherry geçen hafta bir TV kanalında yayınlanan röportajında bu “kızamığa karşı azalan bağışıklık” fenomeni karşısında çözümün yetişkinlere verilecek ek KKK aşıları olduğunu söylüyor. (58, 59) Tabii ya, haydi milyonlarca Amerikalı’ya birkaç doz KKK daha dayatalım, Merck hissedarlarını iyice bir mutlu edelim. (60)

İyi de Dr. Cherry kimi kandırdığını sanıyıor? Yetişkinleri öyle kolay kolay yakalayıp aşılayamayacaklarını hepimiz biliyoruz—tabii işten atmakla, sağlık hizmeti vermemekle veya hapse atmakla tehdit etmediğiniz sürece—o yüzden benim tahminim bu bahsi geçen üçüncü KKK dozu büyük ihtimalle lise öğrencilerini ve üniversite eğitimi almaya çalışanları hedef alacak. (61)

Dr. Cherry’nin Disneyland’deki kızamık vakaları ile ilgili öne sürdüğü çözüm bana doktorların 1990‘da halka ‘efendim bu tek doz KKK’nın ömür boyu bağışıklık sağlamayacağını fark edememişiz n’apalım, o yüzden çocuklar bir ikinci doz daha alacak KKK’dan’ dedikleri zamanı hatırlatıyor. (62)

Kızamık Aşısıyla ilgili Uygunsuz Bilimsel Gerçekler

Disneyland ve hatta dünyada görülen kızamık vakalarıyla ilgili nahoş bilimsel gerçek şu ki, halk sağlığı hekimleri aşılanmış insanlardan kaçı kızamığı belirtisiz veya çok hafif belirtilerle geçirecek ve etrafındakilere bulaştıracak, bilmiyorlar. (63)

Resmi sağlık yetkilileri aşılanmış kişilerin rutin kontrolünü yapıp asemptomatik (belirtisiz) veya atipik kızamık geçirip geçirmediklerini ve bunu başkalarına bulaştırıp bulaştırmadıklarını takip etmiyor.

Dahası, canlı kızamık aşısını almış kişilerin aşı virüsünden kızamık kapabildiğini ve shedding dediğimiz etrafa canlı organizma saçma yoluyla aşı virüsünü temaslılara bulaştırabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcut. (64, 65, 66) Halk sağlığı yetkilileri, canlı KKK aşısı olmuş kişileri aktif izleme alıp aşı tipi virüsle enfeksiyon olup olmadığını, shedding’in gerçekleşip gerçekleşmediğini ve hastalığın başkalarına bulaşının sözkonusu olup olmadığını araştırmıyor bile.

Bu kızamık mı yoksa başka bir şey mi?

Hekimlerin ve ebeveynleri çoğu CDC’nin şu ihtarından habersiz: “Salgın durumunda hastalığı kontrol altına almak için kızamık aşısı uygulanmaktadır ve böyle durumlarda aşı reaksiyonları yanlışlıkla kızamık enfeksiyonu olarak kayda geçirilebilmektedir. Kızamık aşısı olanların küçük bir bölümünde aşılamadan 10 ila 14 gün sonra döküntü ve ateş görülebilmektedir.” (67)

Evet, KKK aşısı aynı kızamığa benzer aşı tipi kızamık enfeksiyonuna yol açabiliyor. (68) Artı, aynen kızamık gibi döküntü, ateş ve konjunktivit belirtileriyle seyreden adenovirüs enfeksiyonları gibi sık görülen başka viral enfeksiyonlar da var (69, 70) ve son derece pahalı RNA laboratuvar testiyle teyit edilmedikçe bu enfeksiyonların gerçekten doğal virüsten kaynaklı kızamık olup olmadığı tam anlaşılamıyor ve olgular yanlışlıkla kızamık teşhisi alabiliyor. (71)

 

Kaliforniya Eyaletindeki Aşı Ret Hakkını Gasp Etme Planları

Ve şimdi ikinci bombaya hazır olun, en azından Kaliforniyalılar gardlarını alsınlar: 2013’te aşısız çocukların devlet okullarına kayıt olabilmek için kullanabilecekleri tıbbi nedenler dışındaki aşı ret hakkı seçeneklerine kısıtlama getirilmesi amacıyla düzenlenen bir yasa teklifi için lobi faaliyeti yürüten pediyatrist politikacı Dr. Pan, yerel bir gazeteye verdiği röportajda ebeveynlerin çocukları için aşıların yarar ve zararlarını tartıp kendi hür iradeleriyle aşı konusunda bir tercih yapma haklarına daha da zarar verecek yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışmakta olduğunun müjdesini verdi. (72) Kaliforniya eyaletinin sağlık yetkilileri dini ve felsefi aşı ret hakkını kaldırıp, kimin eğitim hakkından yararlanıp yararlanamayacağı kararını Dr. Pan ve Dr. Cherry gibi doktorların insafına mı bırakacak, göreceğiz.

 

Disneyland Bahane, Kale Direklerini Oynatmak Şahane

Disneyland’le bağlantılı olduğu öne sürülen bu 51 kızamık vakasıyla ilgili bir kaşık suda koparılan fırtınanın (73) halk sağlığını koruma çabasından ziyade, işe yaramayan/korumayan aşıların başarısızlığını gizleme ve aşıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesinin yıkılmakta olan kumdan kalesini toparlayıp destekleme telaşı olduğunu biliyoruz. Kendilerine ve sürekli oynattıkları kale direklerine (74) bekledikleri akıldışı itimatı reddeden ve bunun yerine düşünmeyi ve rasyonel şekilde hareket etmeyi seçen bir avuç anne-babayı suçlama telaşındaki defansif doktorları görüyoruz. (75)

O üçüncü KKK dozu Amerika’ya geliyor evet, hem de ilaç sanayiinin önderliğinde aşılar da dahil olmak üzere aldığı herhangi bir medikal risk konusunda aydınlanmış rıza hakkını kullanma taraftarı olan tüm Amerikalıları şeytanlaştıp cezalandırmaya çalışan muazzam boyutta lobi faaliyetleri ile birlikte. (76, 77, 78) Devletin sürekli genişleyen mecburi aşılar listesindeki her bir dozu harfiyen almayanları devre dışı bırakmaya yönelik çağrılar en üst perdeden yapılmakta. (79, 80) Aşısız olanların bir vatandaşlık hakkı olan eğitim-öğretim haklarının ellerinden alınması, tıbbi bakım görme haklarının engellenmesi, aşısız olanların işlerine son verilmesi ve diğer pekçok vatandaşlık ve insan haklarının ayaklar altına alınması planlanmakta.

Amerikalılar bir seçim yapmak durumunda

Taraflar belli oldu ve kılıçlar kınından çekildi artık. Amerikalılar karar vermek durumunda: Hangi aşıyı satın alıp neyi yaptırıp yaptırmayacağımıza özgür irademizle karar verme hakkımızı savunacak mıyız, yoksa hertürlü yasal kovuşturmadan muaf ilaç firmaları ve resmi sağlık yetkililerinin bu özgürlüğü elimizden almasına izin mi vereceğiz? (81)

NVICAdvocacy.org adresine gidip yaşadığınız eyalette aşı ret hakkınızı korumak için neler yapabileceğiniz hakkında bilgi alın. NVIC.org adresinden kızamık ve aşısının taşıdığı riskler ve oluşlabilecek komplikasyonlar neler, öğrenin. Ve eğer çocuğunuz aşılandı, fakat buna rağmen hastalıktan korunmadıysa veya aşıdan zarar gördüyseniz NVIC’a durumunuzu bildirebilir ve deneyiminizi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.

Sağlık sizin. Çocuk sizin. Karar sizin.

Aşılardaki Alüminyum ve Otizm Bağlantısı

Aşılardaki Alüminyum ve Otizm Bağlantısı

Çok kısa bir literatür ve aşı prospektüs taramasıyla şaşırtıcı bilgilere ulaşılıyor. Şöyle ki:

  • Hepatit B aşısı (Engerix-B) doğumda, 2. ve 6. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg (mikrogram) alüminyum var.

  • DtaB (Infanrix) aşısı 2, 4, 6 ve 18 aylarda vuruluyor; her dozda 625 mcg alüminyum var.

  • Hib aşısı (Pedvax) 2, 4 ve 18. aylarda vuruluyor; her dozda 225 mcg alüminyum var.

  • Konjüge Pnömokok aşısı (PCV/Prevnar) 2, 4, 6 ve 12. aylarda vuruluyor; her dozda 125 mcg alüminyum var.

  • Hepatit A (Havrix) aşısı 18 ve 24. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg alüminyum var.

Yani, devletin önerdiği rutin aşıları olan bebeklerin vücuduna 18 ayda tam 4675 mcg (4.5 mg’nin üzerinde) alüminyum zerk edilmiş oluyor.

[Alüminyum miktarı olunan aşının markasına göre değişiklik gösterebilir; bilgi için prospektüslerine bakınız.]

Alüminyum çok küçük miktarlarda bile nörotoksik etki gösteren bir metaldir ve zararları uzun zamandan beri bilinmektedir. Kaynak 1; Kaynak 2

Ta 1927’de, Michigan Üniversitesi’nden toksikoloji uzmanı Dr. Victor Vaughn, Federal Ticaret Komisyonu önünde verdiği ifadede “subkutanöz (deri altından) ve intravenöz (damar içinden) vücuda zerk edilecek hertürlü alüminyum tuzunun zehirli” olduğunu söylemiştir.

Amerikan Pediyatri Akademisi’ne göre ise “alüminyumun bugün sinir sistemi ve diğer dokulardaki çeşitli hücresel ve metabolik süreçleri sekteye uğrattığına dair bulgular mevcuttur”. Kaynak

Bu da bazı bilimadamı ve araştırmacıların alüminyumun otizmde rolü olabileceğini dile getirmesine yol açmıştır. Kaynak 1; Kaynak 2

Mevcut bazı bilimsel kanıtlar da bu olasılığı güçlendirmektedir. Örneğin 1997’de New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan veriler, PREMATÜRE BEBEKLERE ENJEKTE EDİLDİĞİ TAKDİRDE ALÜMİNYUMUN KAN, KEMİKLER VE BEYİNDE TOKSİK SEVİYELERE ULAŞABİLDİĞİ ve ALÜMİNYUM TOKSİSİTESİNİN 18. AYDA ZİHİNSEL ÖZÜRLER DE DAHİL OLMAK ÜZERE NÖROLOJİK HASARA YOL AÇABİLECEĞİni gösteriyor. Kaynak

Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) de alüminyumun tehlikesinden haberdar. FDA’in önemli bir ilaç değerlendirme belgesinde aynen şu ifade geçiyor:

“Araştırmalara göre prematüre yenidoğanlar da dahil olmak üzere böbrek fonksiyonu yetersizliği olan hastalara vücut ağırlıklarının kg’ı başına günde 4 ila 5 mcg‘nin üzerinde alüminyum zerk edilmesi, merkezi sinir sistemi ve kemik toksisitesi ile ilişkilendirilebilecek seviyede alüminyum birikimine yol açmaktadır. Daha düşük dozlarda dahi dokularda alüminyum biriktiği görülmektedir.” Kaynak

Buna göre, 2 kilo 700 gramlık bir bebek için 11-14 mcg’lik alüminyum zehirli demektir. Doğumda vurulan Hepatit B aşısı 250 mcg alüm. içerdiğine göre, güvenli kabul edilen seviyenin 20 kat üzerindedir!

Takvimdeki aşılardan 1,125 mcg alüminyum alan 2 aylık bir bebek 5.5 kg civarında olduğuna göre, güvenli kabul edilen seviyenin 50 katından fazla alüminyum almış demektir.

Elbette böbrek fonksiyonu düzgün, sağlıklı bebeklerin vücudu bu değerlerin üzerinde alüminyumu kaldırabilecektir. Ancak ne kadar daha fazlasını kaldırabilecekleri kesin olarak bilinmiyor, çünkü bunu ölçecek hiçbir çalışma yapılmış değil. Ayrıca, bebeklerin aşılamadan önce böbrek fonksiyonları da kontrol edilmiyor. O yüzden de hangi bebeğin alüminyum zehirlenmesi geçireceğini önceden bilmek mümkün değil. Onun yerine, anne-babalardan bebekleriyle Rus Ruleti oynamaları isteniyor. Alüminyumsuz aşılar çok daha güvenli opsiyonlar olacaktır bu durumda.

Aşı Efsanesi – Söylence 7: “Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir”

Aşı Efsanesi – Söylence 7: “Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir”

AŞI SÖYLENCESİ 7:

Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir…”

…gerçekten öyle midir?

 Aşıların kayıtlardaki uzun dönem yan etkileri arasında otizm, hiperaktivite, dikkat eksikliği bozuklukları, disleksi, alerjiler, kanser ve diğerleri gibi kitle aşılama programlarından önce varlıkları pek az bilinen kronik immünolojik ve nörolojik rahatsızlıklar bulunmaktadır. Aşılarda thimerosal (bir cıva türevi), alüminyum fosfat, formaldehid (Avustralya Zehir Bilgilendirme Merkezi tarafından insan vücuduna zerk edildiğinde güvenli olarak kabul edilebilecek bir miktarı olmadığını açıklamıştır) ve phenoxyethanol (antifriz olarak bilinir) gibi toksik ve kanserojen etkisi bilinen maddeler kullanılmaktadır. Bu maddelerden bazılarının vücutta mide-bağırsak, karaciğer, solunum yolları, sinir sistemi, kalp-damar ve kan, üreme organları ve gelişimsel mekanizmayı zehirleyici etkisi bilimsel olarak tanınmaktadır. Kimyasal madde sıralamasında aşı içerisindeki pekçok madde en tehlikeli maddeler sınıfında yer alır ve bu maddeler aynı zamanda tehlikeli etkilerinden dolayı sıkı bir şekilde regüle edilmektedir. Bu maddelerden bazılarının mikroskopik ölçüdeki dozlarının dahi ciddi hasara yol açabildiği bilinmektedir. Bunların yanısıra aşılar, bilindiği takdirde pekçok insanın aşı kararını etkileyebilecek bir uygulama, yani kürtajla alınan fötal dokudan elde edilmiş insan diploid hücrelerinde kültürlenmektedir.

Tıp tarihçisi, araştırmacı ve yazar Harris Coulter (Ph.D.), yürüttüğü geniş çaplı araştırmalar sonucunda aşılama programlarının bebeklerde halk sağlığı yetkililerinin kabul etmek isteyeceklerinin çok üzerinde oranlarda, tüm çocukların %15-20’sini kapsayacak şekilde, düşük dereceli ensefalit, yani beyin iltihabına yol açtığını saptamıştır. Coulter, otizm, öğrenme bozuklukları, minimal veya orta dereceli beyin özrü, nöbetler, epilepsi, uyku ve yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, astım, ani bebek ölümü, diyabet, obezite ve impulsif (dürtüsel) şiddet gibi  ensefalit [aşıların kayda geçen yan etkisi] sekellerininin [bir hastalıktan sonra yerleşip kalan işlev veya doku bozukluğu] bugün tam da modern toplumu istila eden rahatsızlıklar olduğuna dikkat çekiyor. Eskiden göreceli olarak az rastlanan bu rahatsızlıklar, çocukluk dönemi aşı sayısı arttıkça daha yaygın hale gelmiştir. Coulter ayrıca pertussis toksoidinin (zehirleyici özelliği ortadan kaldırılmış boğmaca toksini) laboratuvar deneylerinde hayvanlarda ensefalit oluşturmak için kullanıldığını da belirtiyor. Boğmaca (pertussis) aşısının beyinde hasar oluşturma kabiliyeti bilinmekle kalmıyor, aynı zamanda beyin hastalıkları üzerinde klinik araştırma yapan bilimadamlarının da çalışmaları için olmazsa olmazlarından birini teşkil ediyor.

Almanya’da yapılan bir bilimsel çalışmada aşılar ile dikkat eksikliği ve epilepsi de aralarında olmak üzere tam 22 nörolojik bozukluk arasında korelasyon saptanmıştır. Bir diğer açmaz da, aşılardaki viral elementlerin insan vücudunda senelerce kalarak zamanla mutasyona uğrayabilecek olmasıdır ki bu durumun sonuçları bilimadamaları için bilinmezliğini korumaktadır. Milyonlarca çocuk devasa ve oldukça kaba usullerle yürütülen bir deneyin parçası haline getirilirken tıp camiasından bu deneyin istenmeyen etkilerini izleme veya uzun vadedeki sonuçlarını araştırma yönünde samimi ve organize herhangi bir çaba göremiyoruz. Uzun dönem yan etkileri konusunda ortada bir çalışma olmadığına göre, aşıların “aydınlatılmış rıza” ve yeterli güvenlik çalışması olmadan yaygın şekilde kullanımı tıbbi bir deney sayılır. Amerikan Hekimler ve Cerrahlar Birliği (AAPS) ve Ulusal Aşı Bilgilendirme Merkezi (NVIC) tarafından da belirtildiği üzere bu uygulama, “modern biyoetiğin temel ilkeleri” olarak kabul edilen Nürnberg İlkeleri‘nin (Nuremberg Code) ilk ilkesine aykırıdır(53,54).

Aynı zamanda aşı teknolojileri de geliştiren Classen Immunotherapies’in kurucusu, bilimadamı ve tıp hekimi Bart Classen dünya çağında yürüttüğü epidemiyolojik çalışmalar sonucu aşıların 10 yaş altı çocuklarda görülen Tip 1 Diyabet‘in %79‘undan sorumlu olduğunu bulmuştur. Tip 1 diyabet oranında artış riski difteri aşısı sonrası gözlemlenen %9‘luk değer ile Hepatit B aşısına bağlı %50‘lik değer arasında değişiyor. Classen, CDC (Centres for Disease Control / Hastalıklarla Mücadele Merkezi) verilerinin bulgularını teyit eder nitelikte olduğunu belirtiyor. Ne var ki Classen’ın bulgularının diyabetin çok ötesinde alanlarda da geçerli olduğunu 1999 yılında British Medical Journal’da yer alan şu ifadelerinden anlıyoruz: “Astım, alerjiler ve bağışıklık sistemi işlevine bağlı gelişen kanserler de dahil olmak üzere diğer pekçok kronik immünolojik hastalıkta hızlı bir artış yaşanmakta ve bu artış bağışıklama programlarına bağlı olabilir.”. Diyabetle ilgili bulgular belki de buzdağının yalnızca görünen kısmı.

A.B.D. ve İngiltere’de son yıllarda yapılan çalışmalar aşıların otizme yol açtığını gösterir yönde(56,57,58). Cıva zehirlenmesi ve otizm neredeyse aynı belirtilere sahip(59) ve bir günde olunucak aşılar ile zarara yol açtığı bilinen ölçünün 41 kat üzerinde cıva alınması mümkün(60). 1980’lerin başında aşı takivime giren kızamık-kabakulak-kızamıkçık (KKK ya da “measles-mums-rubella (MMR)) aşısından sonra Kaliforniya’da otizm oranları son 20 yılda %1000’lik bir patlama yaşamıştır. İngiltere’de de 1990’larda takvime giren KKK aşısından sonra otizm oranlarında hızlı artış görülmüştür. Bazı bebekler aşılar yoluyla EPA (Environment Protection Agency) ajansının cıva için belirlediği güvenlik limitinin 100 kat üzerinde cıva almaktadır. Ocak 2000’de İlaç Yan Etkileri Dergisi (Journal of Adverse Drug Reactions) KKK aşısının güvenlik çalışmalarının yeterli düzeyde olmadığı ve lisans verilmemesi gerektiği yönünde açıklama yapmıştır. Aşı-otizm bağlantısı şüphelerini güçlendiren bir başka faktör de, otistik hastalarında sistematik cıva arındırma rejimenleri kullanan hekimlerin hastalarının genel sağlık durumlarında ve davranışlarında belirgin iyileşme kaydetmeleridir(61). Bugün, [Amerika’da] 150 çocuktan 1’i [bu oran, 2012 yılı itibariyle 88’de 1’dir] otizm teşhisi taşımaktadır. 1940’lı yılların başında, bugün kullanılan aşıların pekçoğu henüz piyasada yokken, otizm oldukça ender görülen ve ancak birkaç doktorun hizmet yılları boyunca rastlayacağı bir sağlık durumuydu.

 

AŞI GERÇEĞİ 7:

“Pekçok ciddi kronik hastalıkla ikna edici düzeyde korelasyon saptanmış olmasına rağmen aşıların uzun dönemde yol açacağı yan etkiler üzerinde durulmamaktadır. Hekimler bu hastalıkların çoğunda gözlemlenen muazzam artışı açıklayamamaktadır.” 

 


 

Kaynaklar:

53.  NVIC Vaccine Conference Program Guide, 1997.

54. Unanimous resolution of the AAPS, 57th Annual Meeting, St. Louis, MO, October, 2000; seehttp://www.aapsonline.org/.

55. British Medical Journal, 1999, 318:193, 16 (January).

56.Singh V, Yang V. Serological association of measles virus and human herpes virus-6 with brain autoantibodies in autism. Clinical Immunology and Immunopathology 1998;88(l):105-108.

57. Wakefield AJ, et al. Ileal-lymphoid-nodular hyperplasia, non-specific colitis, and pervasive developmental disorder in children. Lancet 1998;351:637-641. 

[Ed Not: Dr Wakefield ve diğer 12 meslektaşının bu araştırması, çocuklar üzerinde etik olmayan çalışma yürütülmüş olması gerekçesiyle geri çekilmiştir.]

 

58. Wakefield AJ, Anthony A, Murch SH, Thomson M, Montgomery SM, et al. Enterocolitis in Children With Developmental Disorders. Am JGastroenterol September; 95:2285-2295.

59. Stephanie Cave, MD, NVIC Vaccine Conference, September, 2000; see http://www.909shot.com  for conference transcripts and information.

60. Congressman Dan Burton, House Committee on Government Reform, Hearing on Mercury and Medicine, 6/18/2000.

61.Press Release, Feb. 12, 2001; see http://www.autism.com/ari/press1.html