İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

Çeviren: Özgecan KOCAMAN

Yaşanan son kızamık salgınları boyunca popüler medya, hastalığa yakalananların aşılı olmaları ve de aşıların etkisizliğinin ispatlanmış olması gerçeğine rağmen, suçu sadece ve sadece asışız çocuklara yüklemiştir. Popüler medya sürekli olarak en ufak bir fark göz etmeksizin, sadece aşılar hakkında biraz tereddüdü olan aileleri dahi “aşı karşıtı” olarak yaftalamış, onları Andrew Wakefield’in aşıları otizm ile ilişkilendiren “hileli” çalışmasına dayalı mantık dışı korkuları olan, sorumsuz ve yanlış bilgilendirilmiş kişiler olarak lanse etmiştir. (Dr. Wakefield’ın ve ona minnettar küçük otizmli hastalarının yer aldığı Lima B. Romeo’nun ‘Shots in the Dark’ belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz.)

Gerçekte, ‘aşı karşıtı’ denilenlerin birçoğunun aşılara öyle TÜMÜYLE karşı filan olmadığını görüyoruz. Her tür aşılamayı kesinlikle reddeden bir grup bulunduğu gibi, çoğunluk-ki bu gruba doktorlar ve sağlık uzmanları da dahildir- belirli bazı aşıları, aşılarda kullanılan maddeleri ve/ya aşı takvimini sorgulamaktadır. Bu ifade bir anket çalışmasının sonucu olmayıp, benim gazeteci olarak son 5 yılda okuduğum hatırı sayılır miktardaki makaleye dayalı kişisel çıkarımımdır. Gerçek anlamda bağımsız araştırma yürütmüş çok sayıda doktor ve sağlık uzmanı bulunmaktadır ve bu kişiler aşı uygulamasını bilimsel araştırmalar ve somut delillerle eleştirmektedirler.

Neden popüler medya ilaç kartellerini eleştirenleri, akıldan yoksun, eğitimsiz, bilimden uzak ve sorumsuz olarak yaftalamaya bu kadar düşkün peki?

marcia

Dr. Marcia Angell 20 yıldan uzun bir süre The New England Journal of Medicine’da editör olarak çalışmıştı. Ancak bilimsel literatüre geniş çaplı olumsuz etkisi yüzünden ilaç endüstrisini eleştirince görevine son verildi. Kendisi şöyle demişti:

“Günümüzde yayınlanan çoğu klinik araştırmaya inanmak artık pek mümkün değil.”

Çok sayıda gazeteci ise aynı şeyin popüler medya için de geçerli olduğunu söylemekte.

Burada aşılar ve ilaç endüstrisi hakkında bugüne kadar yapılmış geniş çaplı bağımsız, bilimsel araştırmaların sadece kısmi bir bölümü olan 27 gerçeği okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. Popüler medyanın geçmişte yayınlamış olduğu, ancak bügün yaratmaya çalıştıkları ‘aşı karşıtı’ portresine uymadığı için görmezden gelmeyi tercih ettiği haber makalelerine de yer verdik.

Bu listenin hazırlanmasındaki amaç, ilaç endüstrisinin propagandasını körü körüne yayıp ajandasını desteklemekten başka bir şey yapmayan popüler medyanın yapmadığını yapıp, sizlere bağımsız araştırma sonuçları ile bilgi kaynaklarını ulaştırmak:

(Tüm vurgulamalar sonradan eklenmiştir. Başlıkların büyük çoğunluğu ekli makalelerden alınmış cümlelerdir.)

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

1) Çin’de kızamık salgını, fakat yakalananların %99’u aşılı

Son dönemde PLoS’ta yayınlanan bir araştırmanın başlığı şöyleydi:
“Kızamık eliminasyonunda ve kabakulak ile kızamıkçığı kontrol altına almadaki güçlükler: İlk dozu ‘kızamık ve kızamıkçık’ aşısı olarak, ikinci dozu ise ‘kızamık, kızamıkçık ve kabakulak’ aşısı olarak uygulanmış aşılamada hastalık prevalansı çalışması.” Bu araştırma, iki aşının da (kızamık – kızamıkçık (MR)) ve kızamık, kızamıkçık ve kabakulak (MMR) iddia edilenin aksine, yüksek oranda aşılanmış popülasyonlarda salgın oluşumunu önlemekte düpedüz etkisiz olduklarını gözler önüne sermiştir. (Sayer Ji, Nüfusunun %99’u Aşılı Çin Neden Kızamık Salgınları Yaşıyor? GreenMedInfo, 20 Eylül 2014)

2) Araştırmaya göre, zorunlu su çiçeği aşısı hastalığa yakalanma oranını arttırıyor

Varicella, ya da diğer adıyla suçiçeği aşısı Güney Kore’de 2005’ten beri zorunlu aşılar kapsamında. 12 – 15 ay grubundaki bebekler kanun gereği aşılanmak zorunda. 2011’e gelindiğinde su çiçeği için aşı kapsayıcılığı ülke çapında neredeyse %100’ü buluyor, ancak su çiçeğine yakalananlarda bir azalma gözlemlenmiyor; aksine, zorunlu aşılama kapsamında %100’e yakın seviyelere ulaşılmasıyla birlikte vakalarda artış oluyor.

Suçiçeği vakaları, Kore Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (KCDC) raporuna göre 2006’da 100.000’de 22,6 vakadan, 2011’de 100.000’de 71,6’ya yükseliyor.
Bu müthiş fark, aşı uygulamasının hastalığın yayılmasını önlemede işe yaramadığının reddi mümkün olmayan ispatıdır. (Christina Sarich, %97’lik Aşılanma Oranlarına Rağmen Su Çiçeği Aşısı Yüzünden Ortaya Çıkan Salgınlar, Natural Society, Ocak 08, 2015)

3) 2012’de Kanada’da yaşanan kızamık salgınında vakaların yarıdan fazlasını aşılı gençler oluşturuyor

Ağır bir kızamık salgınına maruz kalan kasabadaki lisede yapılan incelemede, vakaların yarıdan fazlasının önerilen iki doz kızamık aşılarını küçükken olmuş–hani herhangi bir salgın durumunda resmi yetkililerce kızamığa yakalanmayacak kesim diye düşünülen– gençler olduğu ortaya çıkıyor.

Genel kabul, erken çocukluk evresinde yapılan iki doz kızamık aşısının sizi kızamık enfeksiyonundan %99 olasılıkla koruması gerektiği şeklinde. Bu nedenle, kızamığa yakalanan 98 gencin 52’sinin tam aşılı çıkması incelemeyi yapan araştırmacılarda şok etkisi yaratıyor. (The Canadian Press, Quebec’te Aşılı Çocuklarda Görülen Kızamık Vakaları İncelemeye Alındı, CBC, 20 Ekim 2011)

4) 1987’de tam aşılı bir grup çocukta görülen kızamık salgını kayıtlara geçiyor

Örneğin, 1987’de New England Journal of Medicine (NEJM)’de, Texas’ın Corpus Christi kasabasında 1985 baharında yaşanmış bir kızamık salgınını belgeleyen bir çalışma yayımlanıyor. 14 adolesan öğrenci, hepsi de KKK ile kızamığa karşı aşılanmış olmasına rağmen hastalığa yakalanıyor. Araştırmacılar okulun %99’unun – yani nereden baksanız tamamının– aşılı olduğunu, ve üstelik bu öğrencilerin %95’ten fazlasının kanında ölçülebilir oranlarda kızamık antikoru tespit edilmesine rağmen salgının oluştuğunu not düşüyor. (Ethan A. Huff, Tam Aşılı Çocuk Grubunda Başgösteren Kızamık Salgını, Natural News, 15 Şubat 2015)

5) Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin kendi verileri Aşılar ve Ani Bebek Ölümleri arasında bağlantı bulunduğunu gösteriyor

Peki ya bu devlet kurumlarının kendi çıkardığı bilimsel ve klinik literatür, kendi aşı politikalarıyla çelişirse?

Journal of Pediatrics‘te yayımlanan yeni çalışmayla olan şey tam olarak bu işte. Çalışmanın başlığı şöyle: “Aşıya Bağlı İstenmeye Etki Bildirim Sistemi’ne 1990-2013 yılları arasında Bildirilmiş ‘Haemophilus influenza tip b [Hib]’ Aşısına Bağlı Yan Etkiler”. Bu çalışmada CDC ve FDA’de görevli araştırmacılar Hib aşısına bağlı 749 ölüm vakası tespit ediyor, bu ölümlerin %51’inin de Hib aşısı uygulamasına bağlı ‘ani bebek ölümleri’ olduğu kayda geçiyor. (Sayer Ji, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Kendi Verileri Aşılarla Ani Bebek Ölümleri Arasında Bağlantı Gösteriyor, GreenMedInfo, 23 Ocak 2015)

6) Japonya’da 1993’te 1,8 milyon çocuğa uygulanan iki farklı MMR aşısının ardından yaşanan rekor seviyede non-viral menenjit vakası ve başka istenmeyen etkiler sebebiyle Japonya MMR (KKK) aşısını yasaklıyor

Japon hükûmeti MMR (KKK) aşısıyla ilgili bir sorun olduğunu aşılamanın zorunlu tutulduğu 1989 Nisan’ında aşı uygulaması daha başlar başlamaz fark ediyor. O dönem aşı yaptırmayı reddeden ailelere cüzi bir miktar para cezası uygulanıyor Japonya’da.

Aşılamayla ilgili 3 aylık gözlem döneminde her 900 çocuktan birinin problem yaşadığı ortaya çıkıyor. Her 100,000 ila 200,000 çocukta 1 olması beklenen yan etki oranı gerçekte tam 2,000 kat fazla çıkıyor. ( Jenny Hope, Japonya MMR Aşısını Neden Yasakladı, Daily Mail)

7) Yapılan bir araştırma, daha yüksek dozda aşı uygulayan ülkelerde bebek ölümü oranlarının da daha yüksek olduğunu gösteriyor

Amerikan aşı takvimi uyarınca 1 yaş altı bebeklere 26 doz aşı vurulmakta ve Amerika bu oranla dünyada en fazla aşı uygulayan ülkeler sıralamasında birinci. Gelgelelim, Bebek Ölüm Oranı (BÖO) istatistiklerine bakıldığında ABD’yi tam 33 gelişmiş ülkenin gerisinde görüyoruz.

Bazı ülkelerin BÖO’su Amerika’nın yarısı kadar: Singapur, İsveç ve Japonya’da oran 2.80’in altında. Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi’ne (CDC) göre “Amerika’nın bebek ölüm oranının, düşük oranlı ülkelere kıyasla giderek daha kötüye gittiği gözlenmekte.”

Bu bulgular, aşılarla ilgili sağlık beklentilerine uymuyor, hatta aksini işaret ediyor. Bir ülkede uygulanan aşı dozu arttıkça, bebek ölüm oranları da artıyor. (Neil Z. Miller ve Gary S. Goldman, Rutin Aşı Uygulamalarında Doz Azaldıkça, Bebek Ölüm Oranları da Azalıyor: Biyokimyasal ya da Sinerjik Bir Zehirlenme Mi Sözkonusu? (U.S. National Library of Medicine, Eylül 2011)

8) ABD’de “Üreticileri Yasal Sorumluluktan Koruma” amacıyla kurulmuş bir aşı mahkemesi bulunuyor

Şirketleşmiş medya kuruluşları yıllarca bu mahkemenin varlığını dahi kabul etmekte zorlandı. Ancak aşı mağdurlarının davalarının görülmesi amacıyla kurulmuş olduğu halde, bugünkü işlevi dosyaları mümkün olduğunca çabuk şekilde halı altına süpürmeye indirgenmiş bu özel mahkeme sisteminin aşı mağduru çocukların ailelerine tazminatlarını gerekli ve uygun biçimde sağlama görevini yerine getirmediğine dair haberler artık anaakım medyada dahi yerini almaya başladı. (Ethan A. Huff, Aşı Mahkemesinin Gizli Görevi: Aşı Üreten Firmaların Kanun Önünde Hesap Vermesini Önlemek, Natural News, Kasım 2014)

9) CDC tarafından KKK aşısını aklamada kullanılan 2004 tarihli bir çalışmada sahtecilik yaptıkları itirafının da ötesinde, halen CDC’deki görevine devam etmekte olan bilimadamı William Thompson aşılarda kullanılan cıva (timerosal) ile otizm arasında bağlantı olduğunu da ifade ediyor. (Jon Rappoport, ABD Hastalık Kontrol Merkezi’nden Çıkan İtirafçı: Aşılardaki Cıva (Timerosal) Otizme Neden Oluyor, No More Fake News, 5 Eylül 2014)

10) William Thompson, ta 2002 yılında KKK aşısını Afrika kökenli Amerikan çocuklarda çok yüksek oranda otizm artışı riskiyle ilişkilendiren çalışma sonuçlarından haberdar aslında. Brian Hooker’ın CDC’nin kendi veri tabanı üzerindeki analiziyle KKK (MMR) aşısı olmuş Afrika kökenli Amerikalı çocuklarda otizm görülme riskindeki %340’lık artışı gözlerönüne seren çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz. (Mike Adams, İşte Otizmin Aşıyla Bağlantısı: İtirafçı, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Delil Karartma Yoluyla İşlediği Suçu İfşa Etti, Natural News, Ağustos 2014)

11) CDC’nin Amerikalı 100,000 çocuğun tıbbi kaydını tuttuğu dev veritabanını analizi sonrası Tom Verstraeten adındaki CDC epidemiyoloğu, aşılarda koruyucu olarak kullanılan cıvan (timerosal), çocuklardaki otizm ve bir dizi başka nörolojik bozukluktaki dramatik artıştan sorumlu gözüktüğünü buluyor. (Robert F. Kennedy Jr, Aşılar: Ölümcül Bağışıklık. Cıva/Otizm Skandalına Devlet Örtbası, Rollingstone.com, 20 Temmuz 2005)

12) Kamuoyunu derhal durumdan haberdar edip aşılardan timerosal adlı cıva türevini çıkarma çalışmalarına girişmek yerine resmi yetkililer ve şirket yöneticileri biraraya gelerek kendileri için tehlike oluşturan bu verileri nasıl gizleyeceklerini tartışıyor. (Ibid.)

CDC, Tıp Enstitüsü’ne timerosalin risklerini temize çıkaracak yeni bir çalışma yapması için ödeme yapıyor ve araştırmacılara bu kimyasalın otizmle bağıntısını “ortadan kaldırma” talimatı veriliyor.

CDC aynı zamanda hemen yayımlanması planlandığı halde Verstraeten’in bulgularını yayına vermiyor ve inceleme yapmak isteyen diğer bilim adamlarına Verstraeten’in kullandığı orijinal verilerin “kayıp” olduğunu ve yeniden elde edilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Bilgi Alma Özgürlüğü yasası gereğince başvuru yapıldığı takdirde belgeleri teslim etmesi gerekeceğinden, bunu engellemek için CDC elindeki aşı kayıtlarının bulunduğu dev veritabanını özel bir şirkete devrederek bağımsız araştırmacıların verilere ulaşmasının önünü kesmiş oluyor. Verstraeten’in çalışması 2003’te nihayet yayımladığında, kendisi çoktan GlaxoSmithKline adlı İngiliz ilaç/aşı firmasında çalışmaya başlamış ve çalışma verileri üzerinde timerosal ile otizm ilişkisini tarihe gömecek oynamalar yapılmış oluyor.

13) 1991’de CDC ve FDA’nın, çok küçük bebekler için Timerosal bazlı koruyucunun kullanıldığı üç aşıyı daha takvime eklemesiyle 2,500 çocukta 1 oranında seyreden otizm oranları [2005’e gelindiğinde] 15 kat artış göstererek her 166 çocukta 1’e yükseliyor. (Ibid.)

Bugün CDC’nin internet sitesinde verilen tablo şu şekilde:

cdccd

Massachusetts Institute of Technology (MIT) araştırma görevlilerinden biri tarafından otizmle Monsanto’nun RoundUp adlı herbisitinin etken maddesi Glifosat arasında bağıntı tespit edilmiştir.

14) Aşı üreticileri […] stoktaki cıva içeren aşılarını satmayı 2004’e dek sürdürüyor.

CDC ve FDA cıvalı aşıları satın alıp gelişmekte olan ülkelere ihraç ettikleri gibi, ilaç şirketlerinin bu koruyucuyu Amerikan aşılarından bazılarında kullanmaya devam etmesine de izin veriyor. Bunlar arasında bebek ve çocuklara yönelik birkaç çeşit grip aşısı ile onbir yaşındaki çocuklara rutin olarak uygulanan tetanoz kompanentli pekiştirme aşıları bulunuyor. (Ibid.)

15) İlaç endüstrisinden 873,000$ tutarında bağış alan Senato Çoğunluk Lideri Bill Frist, aşıdan zarar görmüş ailelerce açılmış 4,200 davaya karşı firmalara yasal koruma sağlamak üzere çalışmalarda bulunuyor. (Ibid.)

16) Mevsimlik Grip Aşılarında hala timerosal (cıva) kullanılıyor

Monograflara bir bakınız. Mesela Sanofi Pasteur’den Vaxigrip‘e bakıldığında, 4. sayfada cıva içeren koruyucunun çok dozluk flakonlarda bulunduğu yazıyor:
“Aşıda Kullanılan Klinik Açıdan Alakalı İlaç Dışı Maddeler: thimerosal, formaldehyde,Triton® X-100†, neomycin.”

17) Daha önce Phizer ilaç firması adına çeşitli kongrelerde konuşma yapan hekim grubunun bir üyesi olan Dr. Scott Reuben’in tıp dergilerine yayımlattığı çok sayıda uydurma çalışma olduğu ortaya çıkıyor

Dr. Reuben 2005’te Pfizer’dan, Celebrex adlı ilaç hakkında bir çalışma yapması için 75,000 $’lık ödeme alıyor… Bir tıp dergisinde de yayımlanan çalışmasına bugüne kadar yüzlerce doktor ve araştırmacının, Celebrex’in ameliyat sonrası ağrıları hafifletmede yardımcı olduğunun “kanıtı”dır diye atıfta bulunmuşluğu varHalbuki Reuben’ın çalışmasına katılmış tek bir hasta dahi yok!

Kendisi ayrıca Bextra ve Vioxx adlı ilaçlar için de sahte çalışma verileri üretiyorHakemli tıp dergisi Anesthesia & Analgesia, Reuben tarafından kaleme alınmış tam 10 “bilimsel” yayını geri çekmek zorunda kalıyor… Dr. Reuben tarafından yazılmış ve çeşitli tıp dergilerinde yayımlanmış diğer 21 makale de uydurmadır ve geri çekilmelidir. (İlaç Karteli’nin kaleminden Pfizer ve Merck firmaları için düzinelerce sahte çalışma hazırladığına dair itiraf, Mike Adams, Natural News.com, 18 Şubat 2010)

18) Timerosal grip aşılarında bugün dahi kullanılmakta

Örneğin, Vaxigrip monografında geçen ifade şu: “Bu aşının çok dozluk flakonların koruyucu olarak timerosal kullanılmaktadır. Timerosal, alerjik reaksiyonlarla ilişkilendirilmiştir.”

19) Aşılarla otizm arasında bağlantı olduğunu gösteren en az 123 çalışma var.

20) CDC bir taraftan “aşılardaki düşük doz timerosalin zararlı olduğuna dair ikna edici delil bulunmadığını” ileri sürerken, diğer yandan da sağlık otoritelerinin “tedbir olarak timerosalin aşılardaki miktarının azaltılması veya aşılardan tamamen çıkartılması gerektiği hususunda uzlaştıklarını” söylüyor 

Timerosal hakkında CDC’nin internet sitesinde şöyle denilmekte:

“2001’den bu yana timerosal, bazı influenza (grip) aşıları haricinde, rutin çocukluk çağı aşılarında koruyucu madde olarak kullanılmamaktadır. Thimerosal cıva bazlı bir koruyucu madde olup bazı aşılarda ve diğer bazı ürünlerde 1930’lardan beri kullanılmaktadır. Enjeksiyon yerinde kızarıklık ve şişkinlik gibi hafif reaksiyonlar dışında aşılarda kullanılan düşük dozdaki timerosalin yarattığı başka herhangi bir yan etkiye dair delil bulunmamaktadır. Yine de, 1999 Temmuz’unda Toplum Sağlığı Hizmetleri’ne bağlı idari kurumlar, Amerikan Pediatri Akademisi ve aşı üreticileri tedbir olarak timerosalin aşı preparatlarındaki miktarının azaltılması ya da tamamen kullanımdan kaldırılması gerektiği yönünde fikir birliğine varmıştır.”

21) Tıp dergilerinde yayımlanmakta olan endüstri destekli deneylerin hepsi sponsorlarının lehine sonuçlar gösteriyor

“Sağlık piyasasına hakim bu kontrol atmosferi ve boğazına kadar batılmış çıkar çatışması bataklığında, endüstrinin sponsor olduğu ve tıp dergilerinde yayınlanan deneylerin istikrarlı şekilde sponsorların istediği sonucu verdiğini görmek hiç de şaşırtıcı değil aslında. Ana mekanizma şu: olumsuz sonuçlar yayımlatılmıyor, olumlu sonuçlar üstünde küçük değişiklikler yapılarak tekrar tekrar yayımlatılıyor ve hatta olumsuz sonuç gösteren çalışmalar dahi olumluymuş gibi yorumlanarak lanse ediliyor. Antidepresanlar üzerine yapılmış 74 klinik deney incelendiğinde mesela, olumlu sonuç gösteren 38 çalışmanın 37’sinin yayımlanmış olduğunu görüyoruz. Halbuki olumsuz sonuç gösteren 36 çalışma var ve bunların 33’ü yayımlanmamış, yayımlanmış olanlar da sonuçlar sanki olumluymuş gibi yorumlanacak formatta sunulmuş.” – Dr. Marcia Angell (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun: Bizi Nasıl Kandırıyorlar; “İlaç Karteline Eleştiri“, Global Research, 16 Şubat 2015)

22) Bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin neredeyse yarısı hatalı bulgular içeriyor (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırıyorlar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

“Bundan 6 yıl önce, Yunanistan’daki Ioannina Tıp Fakültesi’nden epidemiyoloji profesörü John Ioannidis yaptığı araştırma sonucu bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin hemen hemen yarısında hatalı bulgulara yer verilmiş olduğunu, bu bulguların bağımsız araştırmacılar tarafından denendiğinde replike edilememiş olduklarını ifade ediyor. Ve bu sorun, bu tür hakem değerlendirmesinden geçmiş makaleler milyonlar hatta bazen milyar dolarlarla ifade edilen harcamalar için verilecek kararlarda kilit rol oynadığından, özellikle tıbbi araştırmalarda çok yaygın görülüyor deniyor. Çıkar çatışmaları yüzünden dergilerin editoryal nötralitesinden arada sırada ödün verilmemesi şaşırtıcı olurdu zaten, kaldı ki tıbbi araştırmalardaki taraflılığı gayet açık ve net görebiliyorsunuz.

23) Tıp dergilerinin çoğu, gelirlerinin yarısını ve hatta daha fazlasını ilaç şirketlerinin verdiği reklamlardan ve yeniden basım siparişlerinden elde ediyor. Geri kalan onlarcasının sahibi de Wolters Klower gibi, aynı zamanda ilaç endüstrisine pazarlama hizmeti de sunmakta olan tıbbi yayın firmaları. – Helen Epstein, “Grip Alarmı: İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun” çalışmasının yazarı (http://aaci-india.org/COI/Flu_web_final.pdf) (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırmaktalar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

24) FDA’nın kendi internet sitesinde, güvenlidir diye onay verdiği ilaçların her yıl 100.000 ölüme sebep olduğunun itirafı yer alıyor. (ABD Federal İlaç Dairesi (FDA)’da Yolsuzluk, Yanlış Bilgilendirme ve Tehlikelerinin Üstünü Örtme Konusunda Anayasa Savcısı’nın Görüşleri, Activist Post, 8 Şubat 2015)

25) FDA, bizzat kendi bünyesindeki tıbbi konularda inceleme yapmak ve görüş bildirmekle görevli çalışanlarının itirazlarını rutin şekilde görmezden gelerek ilaç onaylamaya devam ediyor. (Ibid.)

26) FDA’nın onay vereceği tıbbi ürünler üzerinde kendi yürüttüğü bağımsız test/deney sayısı sıfır.

Menfaat ilişkileri üzerine inşa edilmiş bu sistem yüzünden tüketici, kullandığı ilaç kartellerine ait ürünün sağlığı için yaratacağı tehlikenin gerçek boyutunu hiçbir zaman bilemiyor. (Ibid.)

27) 2012’de GlaxoSmithKline ilaç/aşı şirketi, haklarında “Dolandırıcılık ve Güvenlik Verilerini Eksik Bildirme” iddiasıyla açılan davada suçunu kabul ediyor ve 3 Milyar Dolar tazminat ödüyor.

ABD Adalet Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle:

“Bu karar, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde sağlık sektöründe meydana gelmiş bir yolsuzluk için verilmiş en büyük mahkumiyet kararı ve aynı zamanda bir ilaç firması tarafından bugüne kadar ödenmiş en büyük mebladır…

GSK’nın suçunu kabul ettiği 3 ayrı dolandırıcılıktan ikisini, eyaletlerarası ticari dolaşım için onaylattığı Paxil ve Wellbutrin ilaçlarında yanlış etiket bilgisi kullanma oluştururken, bir diğeri de Avandia adlı ilacın güvenlik verilerini Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) gerektiği gibi sunmamış olmaları.

Makalenin orijinali Global Research sitesinde yayımlanmıştır.

Aşı Efsanesi – Söylence 7: “Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir”

Aşı Efsanesi – Söylence 7: “Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir”

AŞI SÖYLENCESİ 7:

Çocuğum aşılara herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedi, o halde endişelenecek bir şey yok demektir…”

…gerçekten öyle midir?

 Aşıların kayıtlardaki uzun dönem yan etkileri arasında otizm, hiperaktivite, dikkat eksikliği bozuklukları, disleksi, alerjiler, kanser ve diğerleri gibi kitle aşılama programlarından önce varlıkları pek az bilinen kronik immünolojik ve nörolojik rahatsızlıklar bulunmaktadır. Aşılarda thimerosal (bir cıva türevi), alüminyum fosfat, formaldehid (Avustralya Zehir Bilgilendirme Merkezi tarafından insan vücuduna zerk edildiğinde güvenli olarak kabul edilebilecek bir miktarı olmadığını açıklamıştır) ve phenoxyethanol (antifriz olarak bilinir) gibi toksik ve kanserojen etkisi bilinen maddeler kullanılmaktadır. Bu maddelerden bazılarının vücutta mide-bağırsak, karaciğer, solunum yolları, sinir sistemi, kalp-damar ve kan, üreme organları ve gelişimsel mekanizmayı zehirleyici etkisi bilimsel olarak tanınmaktadır. Kimyasal madde sıralamasında aşı içerisindeki pekçok madde en tehlikeli maddeler sınıfında yer alır ve bu maddeler aynı zamanda tehlikeli etkilerinden dolayı sıkı bir şekilde regüle edilmektedir. Bu maddelerden bazılarının mikroskopik ölçüdeki dozlarının dahi ciddi hasara yol açabildiği bilinmektedir. Bunların yanısıra aşılar, bilindiği takdirde pekçok insanın aşı kararını etkileyebilecek bir uygulama, yani kürtajla alınan fötal dokudan elde edilmiş insan diploid hücrelerinde kültürlenmektedir.

Tıp tarihçisi, araştırmacı ve yazar Harris Coulter (Ph.D.), yürüttüğü geniş çaplı araştırmalar sonucunda aşılama programlarının bebeklerde halk sağlığı yetkililerinin kabul etmek isteyeceklerinin çok üzerinde oranlarda, tüm çocukların %15-20’sini kapsayacak şekilde, düşük dereceli ensefalit, yani beyin iltihabına yol açtığını saptamıştır. Coulter, otizm, öğrenme bozuklukları, minimal veya orta dereceli beyin özrü, nöbetler, epilepsi, uyku ve yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, astım, ani bebek ölümü, diyabet, obezite ve impulsif (dürtüsel) şiddet gibi  ensefalit [aşıların kayda geçen yan etkisi] sekellerininin [bir hastalıktan sonra yerleşip kalan işlev veya doku bozukluğu] bugün tam da modern toplumu istila eden rahatsızlıklar olduğuna dikkat çekiyor. Eskiden göreceli olarak az rastlanan bu rahatsızlıklar, çocukluk dönemi aşı sayısı arttıkça daha yaygın hale gelmiştir. Coulter ayrıca pertussis toksoidinin (zehirleyici özelliği ortadan kaldırılmış boğmaca toksini) laboratuvar deneylerinde hayvanlarda ensefalit oluşturmak için kullanıldığını da belirtiyor. Boğmaca (pertussis) aşısının beyinde hasar oluşturma kabiliyeti bilinmekle kalmıyor, aynı zamanda beyin hastalıkları üzerinde klinik araştırma yapan bilimadamlarının da çalışmaları için olmazsa olmazlarından birini teşkil ediyor.

Almanya’da yapılan bir bilimsel çalışmada aşılar ile dikkat eksikliği ve epilepsi de aralarında olmak üzere tam 22 nörolojik bozukluk arasında korelasyon saptanmıştır. Bir diğer açmaz da, aşılardaki viral elementlerin insan vücudunda senelerce kalarak zamanla mutasyona uğrayabilecek olmasıdır ki bu durumun sonuçları bilimadamaları için bilinmezliğini korumaktadır. Milyonlarca çocuk devasa ve oldukça kaba usullerle yürütülen bir deneyin parçası haline getirilirken tıp camiasından bu deneyin istenmeyen etkilerini izleme veya uzun vadedeki sonuçlarını araştırma yönünde samimi ve organize herhangi bir çaba göremiyoruz. Uzun dönem yan etkileri konusunda ortada bir çalışma olmadığına göre, aşıların “aydınlatılmış rıza” ve yeterli güvenlik çalışması olmadan yaygın şekilde kullanımı tıbbi bir deney sayılır. Amerikan Hekimler ve Cerrahlar Birliği (AAPS) ve Ulusal Aşı Bilgilendirme Merkezi (NVIC) tarafından da belirtildiği üzere bu uygulama, “modern biyoetiğin temel ilkeleri” olarak kabul edilen Nürnberg İlkeleri‘nin (Nuremberg Code) ilk ilkesine aykırıdır(53,54).

Aynı zamanda aşı teknolojileri de geliştiren Classen Immunotherapies’in kurucusu, bilimadamı ve tıp hekimi Bart Classen dünya çağında yürüttüğü epidemiyolojik çalışmalar sonucu aşıların 10 yaş altı çocuklarda görülen Tip 1 Diyabet‘in %79‘undan sorumlu olduğunu bulmuştur. Tip 1 diyabet oranında artış riski difteri aşısı sonrası gözlemlenen %9‘luk değer ile Hepatit B aşısına bağlı %50‘lik değer arasında değişiyor. Classen, CDC (Centres for Disease Control / Hastalıklarla Mücadele Merkezi) verilerinin bulgularını teyit eder nitelikte olduğunu belirtiyor. Ne var ki Classen’ın bulgularının diyabetin çok ötesinde alanlarda da geçerli olduğunu 1999 yılında British Medical Journal’da yer alan şu ifadelerinden anlıyoruz: “Astım, alerjiler ve bağışıklık sistemi işlevine bağlı gelişen kanserler de dahil olmak üzere diğer pekçok kronik immünolojik hastalıkta hızlı bir artış yaşanmakta ve bu artış bağışıklama programlarına bağlı olabilir.”. Diyabetle ilgili bulgular belki de buzdağının yalnızca görünen kısmı.

A.B.D. ve İngiltere’de son yıllarda yapılan çalışmalar aşıların otizme yol açtığını gösterir yönde(56,57,58). Cıva zehirlenmesi ve otizm neredeyse aynı belirtilere sahip(59) ve bir günde olunucak aşılar ile zarara yol açtığı bilinen ölçünün 41 kat üzerinde cıva alınması mümkün(60). 1980’lerin başında aşı takivime giren kızamık-kabakulak-kızamıkçık (KKK ya da “measles-mums-rubella (MMR)) aşısından sonra Kaliforniya’da otizm oranları son 20 yılda %1000’lik bir patlama yaşamıştır. İngiltere’de de 1990’larda takvime giren KKK aşısından sonra otizm oranlarında hızlı artış görülmüştür. Bazı bebekler aşılar yoluyla EPA (Environment Protection Agency) ajansının cıva için belirlediği güvenlik limitinin 100 kat üzerinde cıva almaktadır. Ocak 2000’de İlaç Yan Etkileri Dergisi (Journal of Adverse Drug Reactions) KKK aşısının güvenlik çalışmalarının yeterli düzeyde olmadığı ve lisans verilmemesi gerektiği yönünde açıklama yapmıştır. Aşı-otizm bağlantısı şüphelerini güçlendiren bir başka faktör de, otistik hastalarında sistematik cıva arındırma rejimenleri kullanan hekimlerin hastalarının genel sağlık durumlarında ve davranışlarında belirgin iyileşme kaydetmeleridir(61). Bugün, [Amerika’da] 150 çocuktan 1’i [bu oran, 2012 yılı itibariyle 88’de 1’dir] otizm teşhisi taşımaktadır. 1940’lı yılların başında, bugün kullanılan aşıların pekçoğu henüz piyasada yokken, otizm oldukça ender görülen ve ancak birkaç doktorun hizmet yılları boyunca rastlayacağı bir sağlık durumuydu.

 

AŞI GERÇEĞİ 7:

“Pekçok ciddi kronik hastalıkla ikna edici düzeyde korelasyon saptanmış olmasına rağmen aşıların uzun dönemde yol açacağı yan etkiler üzerinde durulmamaktadır. Hekimler bu hastalıkların çoğunda gözlemlenen muazzam artışı açıklayamamaktadır.” 

 


 

Kaynaklar:

53.  NVIC Vaccine Conference Program Guide, 1997.

54. Unanimous resolution of the AAPS, 57th Annual Meeting, St. Louis, MO, October, 2000; seehttp://www.aapsonline.org/.

55. British Medical Journal, 1999, 318:193, 16 (January).

56.Singh V, Yang V. Serological association of measles virus and human herpes virus-6 with brain autoantibodies in autism. Clinical Immunology and Immunopathology 1998;88(l):105-108.

57. Wakefield AJ, et al. Ileal-lymphoid-nodular hyperplasia, non-specific colitis, and pervasive developmental disorder in children. Lancet 1998;351:637-641. 

[Ed Not: Dr Wakefield ve diğer 12 meslektaşının bu araştırması, çocuklar üzerinde etik olmayan çalışma yürütülmüş olması gerekçesiyle geri çekilmiştir.]

 

58. Wakefield AJ, Anthony A, Murch SH, Thomson M, Montgomery SM, et al. Enterocolitis in Children With Developmental Disorders. Am JGastroenterol September; 95:2285-2295.

59. Stephanie Cave, MD, NVIC Vaccine Conference, September, 2000; see http://www.909shot.com  for conference transcripts and information.

60. Congressman Dan Burton, House Committee on Government Reform, Hearing on Mercury and Medicine, 6/18/2000.

61.Press Release, Feb. 12, 2001; see http://www.autism.com/ari/press1.html

Aşılama Öncesi ve Sonrası Yapılması Gerekenler; Aşı Yan Etkileri

Aşılama Öncesi ve Sonrası Yapılması Gerekenler; Aşı Yan Etkileri

Aşılar, koruduğu varsayılan hastalıklar; hastalıkların özellikleri, bulaşma yolları, riskleri/tedavi yöntemleri, bunun karşısında aşılarının koruyucu güçleri, güvenlik çalışmaları ve tespit edilmiş yan etkileri konusunda araştırmanızı yaptınız ve bireysel olarak çocuğunuzun aşılanmasının gerekli olduğuna karar verdiyseniz, çocuğunuzun aşıların ciddi sağlık sorunu oluşturabilecek yan etkilerinden daha az etkilenmesini sağlayacak önlemler konusuna eğilmenizin zamanı gelmiş demektir. Bu önlemleri doktorunuzla, hatta daha iyisi güvendiğiniz birden fazla doktorla mutlaka görüşüp karşılıklı fikir alışverişinde bulunun ve aşılama ile ilgili seçeneklerin neler olduğunu öğrenin.

Aşılamadan Önce:

Araştırın. Çocukluk çağı hastalıkları ve koruyucu olarak yapılan aşılar hakkında bilgi edinin. Konu ile ilgili içinize sinecek derecede bilgi edinmeden kendinizi aşıyı yaptırtmak zorunda hissetmeyin.

Çocuğunuzun aşılanacağı dönemde hiçbir şekilde hasta olmamasına dikkat edin. Hastayken veya henüz yeni iyileşmişken aşılanması durumunda çocuğunuzun aşıya bağlı ciddi komplikasyon yaşama riski de artacaktır. Doktorunuzdan aşıyı yapmadan önce çocuğunuzun fizik muayenesini yapmasını ve herhangi bir rahatsızlığı olmadığını teyit etmesini isteyin.

Kayıt tutun. Çocuğunuzun ve ailenizin tıbbi öyküsünü gösteren belgeleri hazır edin veya yazıya dökün. Çocuğunuzun doktoruna geçirdiği belli başlı hastalıkları, varsa alerjilerini ve diğer sağlık sorunlarını özellikle de daha önce herhangi bir aşıdan sonra reaksiyon oluşmuş olup olmadığını bildirin. Aile bireylerinde herhangi bir immün sistemi rahatsızlığı veya beyinle igili bir rahatsızlık varsa belirtin. Dokümente etmek için doktorunuzdan çocuğunuza vurulan aşılarla ilgili tuttuğu kaydın bir kopyasını isteyin. Bu kayıtlarda hangi aşıların yapılmış olduğu ile birlikte aşı üreticisinin ismi ve aşının parsel numarasının da bulunmasına dikkat edin.

Soru sorun. Çocuğunuzun tıbbi öyküsünde aşıya reaksiyon gösterme riskini arttıracak herhangi bir sağlık sorunu varsa, özellikle de önceki aşılama(lar)dan sonra sağlığında bozulma yaşandıysa bunu doktorunuza bildirin. Önceki aşılamaya reaksiyon vermiş bir çocuğun müteakip aşılarda daha ağır reaksiyon yaşama riski de artacaktır. Doktorunuza mutlaka çocuğunuzda veya aile bireylerinden herhangi birinde aşı içeriğindeki yumurta, jelatin, neomycin (bir antibiyotik) veya aşının diğer bileşenlerine (doktorunuzdan, aşı prospektüsünden veya internetten aşı bileşenlerinin neler olduğunu öğrenebilirsiniz) karşı herhangi bir alerji öyküsü olup olmadığını bildirin. Doktorunuzdan yönelttiğiniz sorulara doyurucu cevap alamıyorsanız ya da sorularınız geçiştiriliyorsa mutlaka güvenilir bir başka sağlık uzmanına da danışın.

Önceden bilgi talep edin. Çocuğunuzun olması gereken aşı programındaki aşıların yararları, taşıdığı riskler ve hatta aşı sonrası görülmesi mümkğn yan etkiler hakkında doktorunuzdan yazılı bilgi isteyin ve aşılama zamanı gelmeden önce mutlaka bu bilgileri incelemiş olun. Doktorunuzdan ayrıca, aşı üreticilerinin her aşı için hazırladığı prospektüsü göstermesini de isteyebilirsiniz. Bu prospektüslerde aşının muhteviyatı, rapor edilmiş yan etkiler ve kontraendikasyon denilen, aşının geciktirilmesi veya yapılmamasını gerektirecek durumlardan bazıları belirtilmektedir. Kanunen doktorunuzun aşılama yapılmadan önce size aşının yararları ve taşıdığı riskler hakkında yazılı ve/veya sözlü bilgilendirme yapması gerektiğini unutmayın.

Grip aşısı için thimerosal içermeyen aşıları tercih edin. Çoğu çocukluk çağı aşısından çıkartılmış olsa da thimerosal çocukara öngörülen çoğu grip aşısında bulunmaktadır. Thimerosal grip aşılarının daha iyi çalışmasını sağlamaz. Bir cıva türevi olan thimerosal, daha ucuz maliyet sağlayan büyük aşı şişelerinde bakteri öldürücü olarak kullanılır. Eğer kendiniz veya çocuğunuza grip aşısı yaptırmayı düşünüyorsanız, tek dozluk, thimerosal içermeyen grip aşılarından talep edin.

Alternatif bir aşı çizelgesi takip edebileceğinizi düşünün. Yurtdışında ve ülkemizde bebek ve çocuklara tek ziyarette 2 veya daha fazla aşının aynı anda uygulanması yaygın eğilimken, kimi doktorlar da çocuklara önerilen aşıları daha geniş bir zamana yayarak, iki aşı uygulamasının arasını mümkün olduğunca açmaya çalışmaktadırlar. Doktorunuzla görüşüp çocuğunuza aynı gün içerisinde daha az aşı vurulması yönünde ortak karar alabilirsiniz. Dünyada azımsanamayacak sayıda doktor bu yolun çocuğun immün sistemine daha az yük bindireceği görüşündedir. Aşıları teker teker olduğunuz takdirde bu sizin çocuğunuzda hangi aşı sonrası bir reaksiyon oluştuğunu (şayet olursa) tespit edebilmenizi de sağlayacaktır. Küçük bebekleriniz ek gıdaya geçtiğinde herhangi bir gıdaya alerjisi olup olmadığını anlamak için bile pediyatristlerin her yeni gıdayı teker teker çocuğunuza yedirmenizi ve gözlemlemenizi tavsiye ettiğini hatırlayın.

Aşılama Sonrasında:

Her aşıdan sonra, yan etki olup olmadığını takip edin.  Aşılanmadan sonraki 72 saat süresince çocuğunuzda aşıya bağlı olarak gelişmiş olabilecek alışılmışın dışında herhangi bir belirti veya davranış değişikliği olup olmadığını gözlemleyin. Aşı reaksiyonları uygulamadan 4 hafta sonrasında bile ortaya çıkabilmektedir.

Aşıya reaksiyon aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını kapsayabilir:

  • kızarık deri lekelenmesi
  • ürtiker (kurdeşen)
  • kaşıntı
  • enjeksiyon yerinde şişkinlik, kızarıklık ve ağrı
  • yüksek ateş
  • solunum zorluğu veya nefes alıp vermeden hırltı, hışırtı
  • ciltte veya dudaklarda solgunluk veya renk değişimi
  • kaslarda zayıflama veya güçsüzlük
  • aşırı uyku hali veya uyarıcıya yanıt vermeme
  • hızlı kalp atışı
  • sersemlik
  • olağanın dışında huysuzluk, huzursuzluk veya başka davranış değişiklikleri
  • uzun süreli ağlama (özellikle bebeklerde görülen çığlık şeklinde olanı)
  • havale nöbetleri, konvülsiyon
  • kusma veya ishal

Bu belirtilerden herhangi biri veya sizi endişelendirecek herhangi başka bir belirti oluşması durumunda derhal doktora başvurun.

Çocuğunuzun aşı sonrası ciddi bir sağlık problemi yaşaması durumunda doktorunuzdan bunu mutlaka ASİE sistemine bildirmedsini talep edin. Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı genelge uyarınca doktorunuzun bunu bildirme zorunluluğu olduğunu unutmayın, eğer bildirim yapılmıyorsa aynı sisteme siz de bildirimde bulunabilirsiniz..

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Gülbin Gökçay’ın hazırladığı “Kritik hastalıklardan korunma: Aşılar ve yan etkileri” adlı sunumda (http://www.cayd.org.tr/Egitim/yeni%20asilar%20ve%20asie.pdf) ASİE bildirim sistemine rapor edilmesi gereken reaksiyon ve bulgular şu şekilde verilmiştir:

Lokal reaksiyonlar Sinir Sistemi ile İlgili İstenmeyen Etkiler bildirim Diğer İstenmeyen Etkiler
  • Aşıdan sonra 48 saat içinde ciddi lokal reaksiyon (1)
  • Aşıdan sonra 7 gün içinde enjeksiyon yerinde abse (2)
  • Aşıdan sonra 2 hafta – 6 ay içinde lenfadenit (3)
  • OPA’dan sonra 4-30 gün (temaslılarda 4 -75 gün) içinde ortaya çıkan paralitik poliomiyelit (4)
  • Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-12 gün, DaBT-IPA-Hib aşısını takiben 72 saat içinde konvülsiyon (5)
  • Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-15 gün içinde ortaya çıkan ensefalopati (6)/ensefalit (7)
  • DaBT-IPA-Hib aşısını takiben 72 saat içinde ortaya çıkan ensefalopati
  • Tetanoz bileşenli aşılardan sonra 2-28 gün içinde ortaya çıkan brakial nevrit (8)
  • Aşıdan sonra 0-6 hafta içinde ortaya çıkan paraliziler (9)
  • Kabakulak bileşenli aşıları takiben 15-21 gün içinde ortaya çıkan aseptik menenjit (10)
  • Aşıdan sonra 1 saat içinde ortaya çıkan anaflaksi (11)
  • Aşıdan sonra birkaç saat içinde ortaya çıkan toksik şok sendromu (12)
  • Aşıdan sonra 4 saat içinde ortaya çıkan (deri bulguları daha geç görülebilir) akut alerjik reaksiyonlar (13)
  • DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde ortaya çıkan hipotonik-hiporesponsif atak (14)
  • Aşıdan sonra 1 hafta içinde ortaya çıkan sepsis (15)
  • Kızamıkçık aşısından sonra 1-3 hafta içinde artrit (16)
  • Kızamık aşısından sonra 1-6 hafta içinde gelişen trombositopeni (17)
  • DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde gelişen apne – bradikardi (18)
  • BCG aşısından sonra 1 – 12 ay içinde gelişen yaygın BCG enfeksiyonu ya da BCG osteiti (19)
  • Zaman sınırı olmaksızın yukarıdakiler dışında sağlık personeli ya da toplum tarafından aşılamayla ilgisi olduğu düşünülen, ciddi kaygı ya da olumsuz propaganda nedeni olan durumlar

(1) Ciddi Lokal Reaksiyon: Enjeksiyon alanında ve çevresinde ilk 48 saat içinde oluşan hiperemi (kızarıklık) ve/veya ödem ile birlikte aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ciddi lokal reaksiyon olarak bildirilmelidir.

  • Yakın eklemi içine alacak şekilde yayılmış olan şişlik, ödem
  • Ağrı, şişlik, kızarıklığın üç gün veya daha uzun sürmesi,
  • Hastaneye yatışı gerektirmesi.

(2) Abse: Enjeksiyon yerinde 2- 7 gün içinde ortaya çıkan, içi sıvı dolu sert veya fluktuasyon veren kolleksiyon varlığında enjeksiyon yerinde abse oluşumu olarak kabul edilmeli, boyutları ile birlikte bildirimi yapılmalıdır.

  • Eğer, ateş, pürülan sıvı, kızarıklık-endürasyon, hassasiyet, kültür pozitifliği gibi enfeksiyon bulguları mevcutsa pürülan (bakteriel) abse,
  • Eğer enfeksiyon bulguları olmadan sadece lokal abse bulguları mevcutsa steril abse olarak değerlendirilmelidir.

(3) Lenfadenit:

  • En az bir lenf bezinin 1.5cm ya da üzerinde büyümesi ve/veya,
  • Bir lenf bezinin üzerinde drene olmuş sinüs varlığıdır.

Genellikle BCG’nin neden olduğu bir durumdur. Aşı uygulandıktan sonraki 2 hafta ile 6 ay içinde, aşının uygulandığı tarafta boyun ya da koltukaltı lenf bezlerinde ortaya çıkar.

(4, 8, 9) Akut Paralizi [Felç]

  • Aşıya Bağlı Paralitik Poliomyelit: OPA [Oral Polio Vaccine/ Ağızdan Uygulamalı Çocuk Felci Aşısı] aşısı uygulanmasından sonraki 4-30 gün (temaslılarda 4-75 gün) içinde akut olarak flask paralizi (gevşek felç) gelişmesi, başlangıç tarihinden itibaren 60 gün sonrasında kalıcı nörolojik sekel ya da ölüm olmasıdır. Kesin tanı için paralizi yapan diğer nedenlerin olmadığının kanıtlanması gereklidir.
  • Brakial Nevrit: Tetanos komponentli aşıların uygulanmasından sonraki 2-28 gün içinde, aşı uygulanan tarafta, karşı tarafta ya da her iki tarafta üst ekstremitede omuz ve üst kolu tutan, derin, sürekli ve ciddi ağrı ile karakterize bir klinik tablodur. Ağrıyı günler ve haftalar içinde üst ekstremite kas gruplarında güçsüzlük ve atrofi takip eder. Daha az sıklıkla tabloya duyu kaybı eşlik edebilir. Tanıda güçsüzlüğün saptanması gereklidir.
  • Diğer paraliziler:Aşı uygulamasından sonra 0-6 hafta içinde görülen paraliziler bu grupta yer almaktadır.

(5) Nöbet Geçirme (Konvülsiyon) (febril/afebril): Fokal nörolojik bulgular eşlik etmeden havale geçirilmesi bildirilmelidir. Koltukaltından ölçülen vücut sıcaklığı 38 0C ve üzerinde ise febril konvülsiyon, ateş yoksa afebril konvülsiyon olarak değerlendirilmelidir.

Kızamık aşısı sonrası konvülsiyon 5 -12 gün içinde, DaBT bileşenini içeren aşılar ile KPA aşısını takiben 72 saat içinde ortaya çıkabilir.

[ed-Not:  Ateşli havale; beyin hücrelerinin normal dışı bir aktivite göstermesi sonucu ortaya çıkan, vücuttaki istemsiz kasılmalardır.]

(6) Ensefalopati [Beyin iltihabı]: Aşağıda belirtilen üç durumdan ikisinin varlığı ile tanımlanır. Kızamık komponenti içeren aşıların uygulanmasını takiben 5-15 gün içinde, boğmaca komponenti içeren aşıların uygulanmasını takiben 7 gün içinde ise aşı ile ilişkili olduğu düşünülmelidir.

  • Nöbet geçirme,
  • Bir gün veya daha uzun süren bilinç değişikliği,
  • Bir gün veya daha uzun süren davranış veya kişilik değişikliği

(7) Ensefalit: Ensefalit tanısı yukarıda sıralanan belirtilere ek olarak beyin omurilik sıvısı (BOS)’da pozitif bulguların (hücre artışı, mikroorganizma ya da antijeninin) gösterilmesi ve/veya virüs izolasyonu ile konur.

(10) Aseptik Menenjit: Kabakulak aşısı ile ilgili aseptik menenjit, sıklıkla aşılamadan 15-21 gün sonra görülür. Menenjit belirti ve bulguları vardır. BOS’da bakteri yoktur ve lenfosit hakimiyeti (>5 lenfosit/ml) ile karakterize pleositoz vardır. Kesin tanı aşağıdakilerden en az birinin saptanması ile konur;

  • BOS’dan kabakulak virusu izolasyonu, ya da
  • BOS’dan kabakulak virusu izolasyonu ve sekanslama ile aşı virusu saptanması.

(11) Anafilaksi: Genellikle aşı uygulandıktan sonra ilk bir saat içerisinde gelişen dolaşım bozukluğuna (bilinç bulanıklığı, düşük kan basıncı, periferal nabızların yokluğu ya da güçsüzlüğü, periferal dolaşım bozukluğuna bağlı ekstremite soğukluğu, yüzde kızarıklık ve terlemede artma) neden olan akut allerjik reaksiyonların ağır/ciddi formudur. Yaygın ürtiker, anjioödem ve bronkospazm, laringospazm sıklıkla klinik tabloya eşlik eder ancak gerek bronkospazm (nefes darlığının ön planda olduğu semptom ve bulgular) gerekse laringospazm (solunum açlığı, nefes alamama şeklinde gelişen semptom ve bulgular) gelişmeden de dolaşım yetmezliği (kardiyak ve vasküler fonksiyon bozukluğu) ve şok gelişebilir.

(12) Toksik Şok Sendromu: Aşı uygulanmasını takip eden bir kaç saat içerisinde kusma, ishal ve yüksek ateş gelişimi ile ortaya çıkabilen diffüz eritem, ateş, hipotansiyon, deskuamasyon ve organ yetmezliği tablosudur. Staphylococcus aureus toksinine bağlı olarak, daha az sıklıkla Streptococcus pyogenes pirojenik toksinine bağlı olarak da gelişebilir.

(13) Akut Alerjik Reaksiyonlar: Kesin sınırlaması olmamakla birlikte; aşılama sonrasında allerjik sorunlar dakika ve saatler içinde sıklıkla ilk dört saat içerisinde görülür. Deri bulguları daha geç ortaya çıkabilir. Klinik tablo aşağıdakilerden bir veya daha fazlasının varlığı ile karakterizedir.

  • Lokal olarak kızarma, kabarma veya aşı yapılan yerde lokalize ürtikerden geniş ürtiker alanlarına, enjeksiyon yapılan ekstremitede ödem, yüz ödemi veya tüm vücutta ödeme kadar değişen tablo
  • Bronkospazm (nefes darlığı, solunum sıkıntısı, hışırtılı nefes alıp verme),
  • Laringospzam/laringeal ödem (solunum açlığı vardır, soluk alıp vermeye çalışır ancak akciğerlere yeterli hava gitmez, konuşamaz).

(14) Hipotonik-Hiporesponsif Atak: Aşıdan sonra 24 saat içinde birden bire ortaya çıkan solukluk, uyaranlara azalmış ya da kaybolmuş cevap, kas tonusunda azalma ya da kaybolmadır. Atak kendiliğinden geçer.

(15) Sepsis: Aşıdan sonraki ilk 1 hafta içinde gelişen, generalize, organ yetmezliği ve dolaşım bozukluğunun eşlik edebileceği, sıklıkla ateşin bulunduğu ancak hipoterminin de gelişebileceği taşikardinin ve takipnenin tespit edildiği klinik tablodur. Kan kültüründe bakteriyel etken tespit edilebilir ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Genellikle uygulama hatasına bağlı olarak ortaya çıkar.

[ed-Not: Sepsis bir mikrobun kanda, vücut sıvılarında veya dokularda çoğalması sonucunda vücutta oluşan hastalık ve hasar halidir. Sepsis bakteri, virus ve mantar gibi farklı mikrop türleri ile gelişebilir. Mikrop kan veya komşuluk yoluyla birden fazla organa yayılarak organların normal fonksiyonlarını bozar, hastalık zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmezse şok ve ölümle sonuçlanır.]

(16) Artrit: Kızamıkçık aşısından sonra 1-3 hafta içinde başlayan eklemlerde (sıklıkla proksimal interfalangiyal ve metakarpofalangiyal eklemler, diz, ayak bileği ve ayak parmakları) efüzyon veya şişlik, ısı artışı, hassasiyet, hareketle ağrı veya hareket kısıtlılığı semptomlarından en az ikisinin olması durumudur.

(17) Trombositopeni: Tam kan sayımında trombosit sayısının 50.000’in altında oluşudur. Kızamık aşısı uygulanmasından sonraki 1-6 hafta içinde ortaya çıkabilir. Klinikte purpura veya hafif travma sonrası kanamalar ve morluklarla karakterizedir
[ed-Not: Trombositopeni kanınızda platelet adı verilen hücre parçacıklarının normalden daha az sayıda bulunması durumudur. Plateletler kemik iliğinizde diğer kan hücreleriyle birlikte yapılırlar. Plateletler kanda hareket ederler ve bir kan damarı hasar gördüğünde oluşabilecek kanamayı durdurmak için birbirlerine yapışarak pıhtı oluştururlar. Plateletlere aynı zamanda trombosit adı da verilir, çünkü kan pıhtısına trombus da denir. Kanınızda çok az platelet varsa hafif ya da ciddi kanamalar oluşabilir. Bu kanama vücut içine (iç kanama) ya da derinin altında veya deriden dışarı (dış kanama) şeklinde olabilir. Trombositopeni, özellikle kanama şiddetliyse veya beyinde oluşursa ölümcül olabilir. Ancak, genelde trombositopenili kişilerde düşük platelet sayımının nedeni bulunur ve tedavi edilirse genel gidişat iyidir.]

(18) Apne – Bradikardi: DaBT-İPA-Hib aşısından sonra prematüre bebeklerde, 24 saat içinde apne-bradikardi olması durumudur.

[ed-Not: Apne terminolojik olarak 20 saniye ve üzeri solunum durmasıdır. <span >Bradikardi (KTA < 100/dlk) ile birliktedir ve apne süresi uzadıkça solukluk, hipotansiyon ortaya çıkar, taktil stimülasyona cevap alınamaz. Apne bulgusu olan yenidoğanda, gestasyon yaşı ve apnenin ortaya çıktığı postnatal yaş önemlidir].

(19) Yaygın BCG Enfeksiyonu: BCG aşılamasından sonra genellikle 1 -12 aylık dönemde ortaya çıkan ve Mycobacterium bovis BCG suşunun izole edilerek doğrulandığı dissemine enfeksiyondur.

[ed-Not:Nadir ve ölümcül seyredebilen bir komplikasyon olan yaygın BCG enfeksiyonu (BCGitis) özellikle immünsupresif hastalarda BCG uygulaması sonrasında birkaç hafta içinde gelişebilir. Karaciğer fonksiyon bozukluğu, pansitopeni; karaciğerde, lenf nodlarında, akciğerde, kemik iliğinde, dalakta BCG pozitif granülomlar ile karakterize oldukça ciddi bir tablodur (2).”, bkz. http://www.uroonkoloji.org/ebulten/pdf/pdf_URO_326.pdf]

BCG Osteiti: BCG aşısının (aşı uygulamasından 1 -12 ay içinde ortaya çıkabilen) neden olduğu tüm uzun kemikleri tutabilen kemik inflamasyonudur.

 

Bu yan etki ilstesinin, şu anda Türkiye’de çocukluk aşıları takviminde yer alan Hepatit B, Hepatit A, su çiçeği, zatürre aşısı olarak da bilinen konjüge pnömokok (KPA) gibi aşıların bilinen yan etkilerini içermediği dikkate alınmalıdır.

 

Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Ek 2, Vaka Tanımları Belgesi (http://www.saglik.gov.tr/TR/dosya/1-44884/h/ek-2-vaka-tanimlari.doc)

      İstanbul’da ASIE Bildirimleri için:
      İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ
      BULAŞICI HASTALIKLAR ŞUBESİ
      FAKS: 0212 5208047
       TEL: 0212 5118920-22/1412-14