irtikâp Şebekesi

irtikâp Şebekesi

AMERİKAN HASTALIK KONTROL VE ÖNLEME MERKEZİ (The CENTER FOR DISEASE CONTROL (CDC), DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ) ve BIGPHARMA

Ne yazık ki tıpçıların genel popülasyonu aşı olmaya teşvikini sağlamak ilaç endüstirisi için oldukça kazançlı bir iş. İlaç firmaları birer sermaye şirketidir ve “önce zarar verme”mek [first do no harm] gibi bir vazifeleri de yoktur. Tek vazifeleri para kazanmak ve şirkete karşı açılabilecek herhangi bir davada hukuki mesuliyeti “en aza indirgeme”ye çalışmaktır. Halkın bunu aklından çıkarmamasında fayda var, zira ne doktoru ne de herhangi bir halk sağlığı yetkilisinden kendisine bu gerçekle ilgili hatırlatma yapılması oldukça düşük ihtimal.

Devlet ve/veya tıp endüstrisinde başlıca irtikap belirtileri şunlar:

  1. Dolandırıcılık, sahtekarlık, hile ve/veya yanlış beyan

  2. Çıkar çatışması

  3. Rüşvet

  4. Şeffaflık olmaması (gizleme/saklama veya aldatma)

  5. Manipüle edilmiş (veya çıkartılmış) bilimsel çalışmalar

  6. Kurumsal ana akım medya(!!) vasıtasıyla propaganda (gerçeği gizlemek amacıyla esasları çarpıtma, ‘spinning’)

CDC’nin aşılarla ilgili örtbas çalışmasındaki baş aktör, 2 miyon doları iç ederek kayıplara karıştı 

Robert Kennedy Jr, Huffington Post, 11 Mart 2010 

CDC’nin aşılar ve otizm ile diğer nörolojik bozukluklar arasında ilişki olmadığına dair iddialarının ardındaki kilit isimlerden biri, halkın ödediği vergi paralarından oluşturulan bütçede milyonlarca dolarlık muazzam dolandırıcılık yetkililerce açığa çıkartıldıktan hemen sonra ortadan kayboldu. Sözümona bilimsel araştırmasına harcadığı yaklaşık 2 milyon dolarla kayıplara karışan Dr. Paul Thorsen hakkında Danimarka polisi tarafından da tahkikat açıldı.

Thorsen, CDC’nin KKK (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı ile cıva ihtiva eden aşıların çocuklar için güvenli olduğu yönündeki iddialarını destekler yönde sonuç bildiren birkaç önemli çalışmaya imza atmış Danimarkalı bir araştırmacı grubunun en önemli üyelerinden biriydi.

Makalenin tümünü görmek için bkz.: http://www.huffingtonpost.com/robert-f-kennedy-jr/central-figure-in-cdcvac_b_494303.html?view=print


Pharma Basını AB Konseyi’nin H1N1 [domuz gribi] Aşı Sahtekarlığı Hakkındaki Gizli Soruşturmasını Baltalamaya Çalşıyor 

Sherri Kane, 23 Ocak 2010, Rense.com

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE), gelecek hafta BigPharma’nın Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün global H1N1 grip kampanyasındaki bariz manipülasyonu ile ilgili gizli bir duruşma yapacak. Planlanan PACE duruşması, 47 ülkeyi temsilen Avrupa Konseyi sağlık birimi başkanlığı görevini yürüten Dr. Wolfgang Wodarg tarafından gündeme getirilmişti. Bu soruşturma ilaç kartelinin bir “yanıltma harekatı”ndan [“false flag”] başka bir şey olmayan ‘pandemi’/’salgın’ı ve Dünya Sağlık Örgütünün “hızlandırılmış onay süreci” [“fast tracking] ile ruhsatlandırılmış, yeterince test edilmemiş ve bugün yarardan çok zarar vermekte olan domuz gribi aşılarını ısrarla promosyonunu inceleyecek.

Haberin tümünü görmek için bkz.: http://www.rense.com/general89/pharm.htm


Domuz gribi pandemi uyarısının arkasında, araştırma çalışmalarına yatırdıkları milyarlaca pound’u telafi etmek isteyen ilaç firmaları var

MailOnline, 18 Ocak 2010

İlaç firmalarının domuz gribi salgınından kazanç elde edebilmek için Dünya Sağlık Örgütü’nü manipüle ederek ‘pandemi’ (salgın) tanımını değiştirttiği iddia ediliyor. Eleştiriyi yöneltenler bu kararın arkasında, 2006 ve 2007’deki kuş gribi paniğinden sonra pandemi aşılarını araştırma ve geliştirmeye yatırdıkları milyarlarca pound’u telafi edebilmek için çırpınan ilaç firmaları olduğunu belirtiyor.

Yazının tümünü görmek için bkz.: http://www.dailymail.co.uk/news/article-1246370/Drug-firms-drove-swineflu-pandemic-warning-recoupbillions-spent-research.html


Doktorlar TıpMedyası Tekeli ile Zehirleniyor

Dr. Len Horowitz, Rense.com

16 Ocak 2010

Aşı endüstirisindeki yolsuzluklar ve dünya çapında devletlerin, alışılmışın dışında hafif geçen “2009 domuz gribi pandemisi” yüzünden riskli H1N1 (domuz gribi) aşıları ile pahalı ilaçları ihtiyacın üzerinde stoklayarak ellerinde kalmasına neden olan medya korkutmacalarını soruşturan Avrupa Konseyi yetkililerinin Medical Veritas dergisinde bakmaları gereken çok önemli bir ‘online Özel Rapor’ var.

Saygın dergilerden The Lancet ve diğer Reed-Elsevier süreli yayınlarını büyük çıkar ilişkilerine sahip olmakla suçlayan yazarlara göre tıpta sağlık bilimleri yayınları üzerinden ikna yoluyla büyük çaplı yolsuzluklar yapılıyor.

Metnin tamamı için bkz:http://rense.com/general89/hor.htm


‘Pandemi’ye karşı savaşan uzmanların yarıdan fazlasının ilaç firmaları ile bağlantısı var

Fiona Macrae ve Sophie Borland,

MailOnline

14 Ocak 2010

Devlete danışmanlık yapmakta olan domuz gribi görevgücünü oluşturan bilimadamlarının yarısından fazlası ilaç firmaları ile bağlantılı.

Bunlardan birçoğu, pandemiden en fazla menfaati sağlayacak olan Glaxo-SmithKline ile ilişkisini deklare etmiş durumda.

Yazının tümünü görmek için bkz:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1243034/Swine-flu-taskforces-links-vaccine-giant-More-half-experts-fighting-pandemic-ties-drug-firms.html


Görülen o ki DSÖ Bilimadamları Arasında Yolsuzluk Skandalları Endemik Boyutta

William Engdahl, Rense.com

1-11-10

Bundan birkaç sene önce Asya kıtasında başgösteren SARS salgını ile Kuş Gribi’nin ardından DSÖ’nün aşı kararlarında en etkili isim hiç kuşkusuz Hollandalı Prof. Albert Osterhaus’tu. “Bay Grip” olarak da bilinen Osterhaus, kısa bir süre önce Hollanda Parlamentosu’nun kendisinin ilaç firmaları ile bağlantılarını soruşturmaya zorlanmasının ardından pırıltısını kaybetti.

Osterhaus sadece Pharma Mafyası diye tabir edilen uluslararası şebekenin bağlantı noktası olmakla kalmıyor, kendisi aynı zamanda DSÖ’nün influenza [grip] konusundaki BAŞ danışmanı ve ayrıca görevi itibariyle de milyarlarca Euro’luk gelir getirmesi beklenen H1N1 aşılarından da kişisel kazanç sağlayacak bir konumda.

Makalenin devamı için bkz.:http://rense.com/general89/2o.htm


İlaç Firmaları Yaratılan Domuz Gribi Paniği ile Kasalarını Doldurdu

Fiona McCrae, MailOnline

1-11-10

Dr Wodarg şunları söylüyor: ‘Gribe karşı kullanılacak patentli ilaç ve aşılarını satabilmek için ilaç şirketleri, devletlerin toplum sağlığı ile ilgili standartları belirleyecek resmi sağlık kuruluşları ve bilimadamlarını etkileyerek dünya çapında tüm hükümetlerin alarma geçmesini sağlamıştır.”

İlaç firmaları böylelikle milyonlarca sağlıklı insanı yeterince test edilmemiş aşılarının bilinmeyen yan etkilerine maruz bırakarak yok yere sağlıklarını tehlikeye atmıştır.”

Makalenin devamı için bkz.:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1242147/The-false-pandemic-Drug-firms-cashed-scare-swine-flu-claims-Euro-health-chief.html


CDC’nin Eski Başkanı, Merck’te Aşı Birimi’nin Başına Geçiyor

Mike Adams, NaturalNews.com

12-22-09

İlaç endüstrisinin, şirket ve hükümet kurumları ile sıksık karşılıklı yönetici ve değerli çalışan değiştokuşunda bulunmasına yarayan dev “dönerkapı”sını hepimiz biliyoruz.

İşte bu gerçek bugün, CDC’nin 2002 – 2009 yılları arasında başkanlığını yapmış Dr. Julie Gerberding’in, dünyanın en büyük ilaç firmalarından biri olan Merck’te üst düzey yöneticilik konumuna getirilmesiyle tam manasını bulmuş oldu. Oradaki görevi ne mi? Kendisi aşı departmanının başkanı artık.

Yazının bütününü görmek için bkz: http://www.naturalnews.com/027789_Dr_Julie_Gerberding_Merck.html


Rapora göre, Aşı Danışma Kurulları Üyelerinin Birçoğunun Çıkar İlişkileri Bulunuyor

 Gardner Harris, New York Times

18 Aralık 2010

Yetkililerin Perşembe günü yaptıkları açıklamada hazırlanan yeni bir rapora göre, CDC’nin bugüne kadar ajansı aşı güvenliği konusunda bilgilendirmek üzere göreva aldığı tıp uzmanlarının çıkar çatışması oluşturacak mali ilişkilerini denetlemede sınıfta kaldığı bildirildi.

Rapora göre 2007’de grip ve rahim ağzı kanseri aşılarını değerlendirmek üzere danışma kurullarında görev almış uzmanların büyük bölümünün açıklığa kavuşturulmamış potansiyel menfaat çatışması içinde bulunduğu belirtiliyor. Hatta bu uzmanlardan bazıları yasal olarak bu değerlendirmeleri yapmaktan men edilmiş [hukuken engelli] olsalar dahi yine de danışmanlık hizmetinde bulunmuşlar.

Metnin tamamı için bkz:

http://www.nytimes.com/2009/12/18/health/policy/18cdc.html?_r=3


Federal devlet kurumları Amerikalıları aldatmaya devam ediyor

Richard Gale ve Dr. Gary Null,

GlobalResearch.CA

11-13-09

Devletin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ve Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda (HHS) çalışan sağlık görevlileri için, aşılar ‘güvenlidir’ şeklinde vaftiz edilmiştir ve tartışma kapanmıştır.

Ancak bu görüşü teste tabi tuttuğunuzda, bilimsel literatürü titizlikle incelediğinizde Federal sağlık kurumlarının neredeyse tüm varsayımlarının yanlış olduğu görülüyor.

Dahası, CDC, FDA ve HHS’in ellerindeki tüm kaynaklara rağmen, kendi taraflı aşı politikalarını yalanlayan bunca klinik kanıtı değerlendirmeye almayı reddetmeleri hayret vericidir. Bilimsel literatürü iki seviyede değerlendirdik. İlkinde görülen, aşılanma ve Otizm Spektrum Bozuklukları (ASD) arasında doğrudan bir bağlantı olduğu. Bu kanıtlar, aşılar ve otizm bağlantısını araştırmak için 3 yıl boyunca Kongre tarafından yürütülen duruşmalardaki yeminli ifadelere dayanıyor ve buradan çıkan sonuç şu ki, çok açık bir şekilde Federal sağlık görevlileri, aşılar ve oluşturduğu nörolojik hasarlar arasındaki bağlantıyı örtbas etme girişiminde suça bizzat iştirak etmişlerdir.

Makalenin tamamı için bkz.:

http://www.globalresearch.ca/vaccination-federal-health-agencies-continue-to-deceive-americans/16061


CDC Artık Suçunu İtiraf Etmeli

Robert Kennedy, Jr, Huffington Post

1 Mart 2006

Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası’ altında yeni ele geçen yazışmalar, kafalarda CDC’nin Thimerosal skandalındaki rolüyle ilgili endişe verici yeni soruların oluşmasına yol açtı. Thimerosal, 1989’dan sonra doğan Amerikalı çocuklarda otizm de dahil olmak üzere çeşirli nörolojik bozuklukların salgın boyutuna ulaşmasına neden olan cıva bazlı bir aşı koruyucusudur.

Tehlikeli seviyedeki cıva ve bir dizi sağlık sorunu arasındaki bağlantıyı gösteren bilimsel çalışmaların sunulmasının ardından CDC, 1999 temmuzunda ülkenin aşı üreticilerinin “mümkün olan en kısa zamanda” Thimerosal koruyucusunu aşılardan çıkarmasını tavsiye etti.

Yazının tümünü görmek için bkz:

http://www.huffingtonpost.com/robert-f-kennedy-jr/time-for-cdc-to-come-clea_b_16550.html

KAYNAK: NETWORK OF CORRUPTION: the CENTER FOR DISEASE CONTROL, the WORLD HEALTH ORG and BIGPHARMA

BYBO/Bebek Yapım Bakım Onarım Yazarına Cevap

BYBO/Bebek Yapım Bakım Onarım Yazarına Cevap

Otizmin Bebeklik Dönemi Aşılarla İlişkisi Var Mı? başlıklı yazısında daha önce burada detayları ile ele aldığımız, CDC’nin otizm-aşı bağlantısını inkar yolunda en son ürettiği “bilimsel çalışma”yı tamamen yanlış yorumlayarak kendi kendine “aşılarla otizm arasında hiçbir ilişki yok” sonucu çıkaran Eren Kaya’nın, herhalde konu ettiği çalışmayı okumadığı ve hatta yazısına kopyaladığı sonuç bölümünü bile yanlış yorumlamasına bakılacak olursa okusaydı da pek anlamayacağı için sansürlediği yorumumdur.

“Bilim ve akıl dahilinde tartışma yapmak yerine ad hominem saldırılarda bulunmak da herhalde bilimsel araştırmaları değerlendirme beceresinden yoksunluğa dalalet.

 

Ya da oldukça enteresan bir nick altında (“melamine”) danışıklı dövüş becerileri sergilemek de keza .. düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesinden hareketle eskiden uzatılmış ancak havada kalmış ellerin şimdi buluştuğunu görmek pek sevindirici.

 

Sayın Kaya 31 mart itibariyle Dr. Sears’ın bu çalışma ile ilgili yorumunu eklemiş, ki yazısının başında iddia edilen savı tamamen yalanlayan bir yorumdur ve benim yorumumla da örtüşmektedir. Aşı karşıtı olmakla veya bilimden anlamamakla itham edilemeyecek bir doktorun görüşleri benim için isimsiz yorumcuların karalamalarından çok daha geçerlidir.

 

Bir yanlışı daha düzeltelim: aşı profilaktik bir ilaçtır! Amerikan yüce mahkemesi tarafından da “unavoidably unsafe” ilan edilmiştir. Bu durumda, “Türkiye’de [ve dünyada] bebeklere haddinden fazla ve gereksiz yere ilaç[/aşı] veriliyor oluşu”na itiraz eden ve sorgulayan ebeveynlerin, otizmde nedeni açıklanamayan(!) artıştaki endişeleri gayet akla yatkın ve haklıdır.

 

Çocuğunun veya kendisinin sağlığıyla ilgili alınacak hertürlü karar her zaman kişinin ve ailenin aydınlatılmış rızasına bağlıdır. Hekimler sağlık konusunda sadece birer danışmandır, kimsenin vücut bütünlüğüyle ilgili tek başına karar alma ve uygulama yetkisine sahip değildir.

 

Atıfta bulunulan ‘Autism Speaks’, CDC ve endüstri yanlısı duruşu ile Amerika’da diğer tüm otizm örgütlerinin cephe aldığı bir örgüttür. Phizer başta olmak üzere diğer pekçok ilaç/aşı firmasıyla sayıları milyonları bulan otizmli çocuklar için neden bulmaya değil, ilaç geliştirmeye adamışlardır kendilerini.

 

http://www.pfizer.com/news/featured_stories/featured_stories_autism_collaboration.jsp

http://vactruth.com/2011/06/17/83-reasons-to-question-autism-speaks-for-hiring-big-pharma-scientist/

 

Otizm ve aşı konusu kimsenin oyun alanı değildir, yüzeysel bilgilerle de geçiştirilemez. Umuyorum okurlar kim olduğu belli olmayan yorumcuların dezenformasyonu yerine kendileri bizzat çok yönlü araştırma yaparlar.

 

Bu çalışmanın bir diğer değerlendirmesi için: https://lilliputian.me/2013/03/cdc-allah-sizi-inandirsin-asilarla-otizm-arasinda-iliski-yok-olsa-soylemez-miyiz/

 

Asena Devlet “


CDC’nin Grip Aşısı ile İlgili Kuyruklu Yalanlar Serisi

CDC’nin Grip Aşısı ile İlgili Kuyruklu Yalanlar Serisi

Facebook’ta şu yazı üzerinden grip aşılarının etkinliği üzerine yapmış olduğum paylaşımı da bilgilendirme maksadıyla buraya ekliyorum.

 

Amerikan CDC kurumu bu sezon [2012/2013] grip aşısının “koruyucu” etkinliğini %60 olarak açıklamış.
“Lancet” dergisinde yayımlanan bir meta-analizde ise bu rakam masaya yatırılmış. Gerçek rakamın aslında %1.5 olduğu ortaya çıkmış.

CDC’nin kasıtlı istatistik çarpıtma alışkanlığı olduğu zaten biliniyor ama gerçek oran açıklandığı takdirde sizce kaç kişi gidip grip aşısını olurdu? Grip aşısını diğer aşılardan farklı olarak 6 aylık bebekten 65 yaş ve üstündeki herkese, yani tam manasıyla beşikten mezara kadar bir yelpazede her sene verdiklerini düşünürseniz endüstri için ne kadar karlı olduğunu ve bu yüzden DSÖ’nün (dünya sağlık örgütü) “salgın” tanımını değiştirecek kadar da kıymetli olduğunu anlarsınız.

Olay şu, her sene 100 kişiden yalnızca ortalama 2.7‘si grip geçiriyor. 100 kişiyi aşıladınız, yetişkinler arasında grip kapanları %60 azalttınız. O zaman 100 kişide 2.7 yerine 1.2‘si gribe yakalanacak. Yani siz bu durumda 1.5 kişiyi gripten korumak için 100 kişiyi aşılamış oldunuz.

Yine CDC’nin sitesine bakarsanız, aşılanan 100 kişinin %30‘unda aşıya karşı reaksiyon oluştuğunu ve bunların %6‘sının da yaşam değiştirecek ağır reaksiyonlar (Guillain-Barré Sendromu’nu (GBS) bir araştırın derim) olduğunu görürsünüz. Bu durumda aşının yarardan çok zarar getirdiği aşikar değil midir?

Bu yetişkin grubu için geçerli oranlar. Bir de Cochrane Review‘un yıllardır grip insidansı ve aşının etkinliği ile ilgili yaptığı ‘review’lar var ki, bunlarda senelerdir 2 yaş altında çocuklarda ve 65 yaş üstü yaşlılarda grip aşısının plasebodan farklı olmadığı ortaya çıkıyor. İki yaş grubunda da immün sistem verili bir virüse karşı full-force savunma geliştirecek güçte değil de ondan, değil ki grip aşısının inaktive edimiş virüsüne karşı tepki oluştursun. (Nazal grip aşılarında ise zayıflatılmış canlı virüs kullanılıyor).

Metinde kaynak olarak kullanılan CDC’nin bilgilerinde grip aşısı gribe yol açmaz ama “gribe-benzer” belirtilere yol açabilir demiş. Nasıl bir mekanizma işliyor acaba?

Bakın, resmi görevi halk sağlığı adına aşı kapsayıcılığını %100’e çekmek olan ve endüstri ile “revolving door policy” denilen bir çalışan/yönetici alışverişi olan CDC’nin çarpıtılmış istatistiklerine güvenmek yerine incelemeniz gereken “bağımsız” yayın şu: Vaccines for preventing influenza in healthy adults

Şimdi bu çalışmadaki verileri çözümlemeye çalışalım:

”The corresponding figures for poor vaccine matching were 2% and 1% (RD 1, 95% CI 0% to 3%)”

Anlamı: Aşılarda kullanılan virüs suşu ile gerçekte dolaşımda olan virüs suşu birbirini tutmuyor.

Neden biliyor musunuz? Çünkü aşıda hep bir önceki senenin viral suşları kullanılıyor da ondan. Bir aşının ne kadar sürede üretilebildiğini, hangi aşamalardan geçtiğini bilmek gerekiyor. Her sonbahar dolaşımdaki virüsü yakaladılar ve pat 2 haftada size aşısını geliştirdiler diye bir şey yok. O virüslerin aylarca yumurtada kültürlenmesi, onlarca kez pasajlanması gerekiyor. Bu arada yumurta alerjisi olanların grip aşısını olmaması gerekiyor (kontraendikasyon); anafilaktik şok riski var.
Bir diğer deyişle mevcut koşullarda 1 kişi grip geçirmesin diye 100 kişiyi aşılamış olduk. 100 kişinin 99’unda aşı ha var ha yok, hiç farkettirmiyor bile.

En iyi halde, diyelim doğada dolaşan virüsle örtüştü o seneki aşının suşu, ki Cochrane Review araştırmacılarına göre bu gerçekten “nadir” görülen bir durum, o zaman da sonuç şu:

– “4% of unvaccinated people versus 1% of vaccinated people developed influenza symptoms (risk difference (RD) 3%, 95% confidence interval (CI) 2% to 5%).”

Anlamı: (nadir de olsa) doğadakiyle aynı suşa sahip aşı her 100 kişiden 3’ünde enfeksiyonu önlemiş. Yani, aşıyı olanların %97′si aşıdan bir fayda görmemiş.

 

Doğalıyla örtüşen virüse sahip aşıyla ilgili araştırmacıların diğer bulguları şunlar:

– “Aşılamanın hastane yatışı veya komplikasyon oranlarında herhangi bir etkisi olmamıştır.”

– “Aşının hastaneye yatan kişi sayısı veya oluşan iş günü kaybında herhangi bir etkisi olmamamıştır.”

– “The review showed that reliable evidence on influenza vaccines is thin but there is evidence of widespread manipulation of conclusions…”

Anlamı: %60′ı bizzat aşı üreticileri tarafından yaptırılan etkinlik ve güvenlik çalışmalarına baktık, bu durumda grip aşıları hakkında güvenilir kanıt bulmak zor ve çalışma sonuçlarında manipülasyon yaygın!

“There is no evidence that influenza vaccines affect complications, such as pneumonia, or transmission.”

“Grip aşılarının zatürre veya bulaş gibi komplikasyonları önlediği ya da etkilediğine dair hiçbir kanıt yok.”

Buraya kadar gördük ki grip aşıları hastalığın bulaşmasını engellemiyor. İyi de salgın(!) durumlarında aşının bunca pompalanmasının asıl nedeni bulaşmasını önlemek değil mi?

– “In average conditions (partially matching vaccine) 100 people need to be vaccinated to avoid one set of influenza symptoms.”

Bu kısım ‘self-evident’ sanırım, tercümeye gerek yok.

Ve bence ‘review’ın en ilginç çıkarımı en sonda geliyor:

– “Our results may be an optimistic estimate because company-sponsored influenza vaccines trials tend to produce results favorable to their products and some of the evidence comes from trials carried out in ideal viral circulation and matching conditions and because the harms evidence base is limited.

?! .. hani bunlar komplo arayıcısı filan da değil ki, bildiğimiz dünyanın en saygın araştırmacıları. But they are stating the obvious: Endüstri önyargısını hesaba katacak olursanız, esasında grip aşıları belki de sadece 1000 kişide 1’inde hastalığı önlüyor bile olabilir.

“Uzman”lar(!) gidip aşı ve ilaç endüstrisiyle ensest ilişkideki amerikan CDC’sinin referanssız propaganda yazılarına bakarak ortadaki “bilimsel sahtekarlığa” ortak oluyorlar bana sorarsanız. 100 kişiden 1’ini belki(!) koruyan (yazı tura hesabı bile değil?!) aşıyı siz her sene yüz milyonlarca kişiye ‘seni korur’ diye dayatıyorsanız, bu aynı zamanda ‘marketing fraud’dur.

Ha peki ne yapabilirsiniz gripten korunmak için, aşıdan başka hiç mi yol yok?

Var, hem de yan etkisiz, risksiz ve çok daha etkili… Bakın DSÖ ve CDC bile sitelerini incelerseniz gripten korunma ve yayılmasını önleme yöntemlerinin en başına “el yıkamak”ı koyar. Bu kadar basit.

Adı üzerinde, mevsimsel grip bu. Hangi mevsimde ortaya çıkıyor? Aldığınız güneş ışığının dibe vurduğu kışın değil mi? O zaman neymiş? D vitamini takviyesi yapacaksınız. Basit, etkili… Hem çocuklarda hem yetişkinlerde… Bunu da ben demiyorum, pekçok bilimsel çalışma var literatürde bunu diyen.

Mesela, antimikrobiyel esansiyel yağlar ve ‘homeopatik remedy’ler de var gribi önlemede mükemmel sonuçlar veren. Toksik veya zararlı hiçbir şey de içermiyorlar üstelik.

Bakın anneannemizin tavuksuyu çorbasını bile araştırmış bilimadamları, hikmeti nedir diye?

Görmüşler ki kemikleriyle birlikte pişirilen tavuk hem gripten hem de diğer viral hastalıklardan iyileşmenizi sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Bakın tarifte neler kullanıcaksınız:

Tavuk, soğan, patates, havuç, beyaz şalgam, maydonoz…

Esasında çorbanın asıl iyileştirici gücü tavuğun kemikleri, iliği ve kıkırdaklarından alınan ”carnosine”, mineraller ve diğer besleyicilerden geliyor. Yalnız, tavuğu pişirirken dikkat edilmesi gereken nokta da suyun kaynamasına izin vermemek, uzun süreyle “simmer” edilmesi. Tabii tavuk organik, soya ile beslenmemiş olacak .

Şimdi, bütün bunlardan sonra dilerseniz bir de grip aşılarında nelerin kullanıldığını bizzat araştırabilirsiniz. CDC’nin sitesinden mesela bakılabilir çeşitli grip (influenza) aşılarına: www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/…/excipient-table-2.pdf

 


Sonra, isterseniz teker teker thimerosal, alüminyum, polysorbate 80, formaldehid ve diğer metal ve kimyasallar araştırılabilir ve ne tür sağlık sorunları ile ilişkilendirilmişler bakılabilir.

Ve tabii, grip aşısı deyip de “komplocu” Dr. Hugh Fudenberg’i anmamamk olmaz. Bu alanının önde gelen immünogenetikçisi tutmuş araştırmaları sonucunda bakın “60 yaş üzerindeyken ard arda olunan grip aşıları Alzheimer’s riskini 10 kat arttırıyor” demiş. Bunu da aşıdaki alüminyum ve cıvanın toksik etkisine bağlamış. Ne mi olmuş sonra? Tarih boyunca endüstrinin çıkarına aykırı açıklama yapma gafletinde bulunmuş nice bilimadamının başına gelen gelmiş tabii ki… Hiç ders almıyoruz bakın tarihten… ‘Sen nasıl bir komplocusun böyle’ deyip elinden lisansını alıvermişler.

Kıssadan hisseyi anlayan anlamıştır sanırım.

Sağlıcakla kalınız…

 

CDC: “Allah sizi inandırsın aşılarla otizm arasında ilişki yok, olsa söylemez miyiz?!”

CDC: “Allah sizi inandırsın aşılarla otizm arasında ilişki yok, olsa söylemez miyiz?!”

 

Nisan ayı dünya çapında ‘otizm farkındalık ayı’ olarak biliniyor ve geçtiğimiz haftalarda Amerikan CDC kurumu tarafından Amerika’da okul çağındaki çocuklarda otizm oranının 50 çocukta 1’e yükseldiği açıklamasının ardından CDC’nin kendi bilimadamlarından Frank DeStefano’nun önderliğinde yapılmış ve kısaca 0-2 yaşları arasında olunan aşıların otizm oluşumuyla ilişkisini saptayamadığını duyurduğu yeni ve anlamsız bir çalışma daha gündeme oturdu.

Gaia Health‘ten Heidi Stevenson bu çalışmayı masaya yatırıyor:

CDC Yürüttüğü ‘Junk Science’a dayanarak Otizm-Aşı Bağlanstısı Yoktur Diyor

CDC, hiçbir şey ortaya koymayan sahtebilim örneği çalışmasıyla otizm ve yürürlükteki aşı takvimi arasında bağlantı olmadığını iddia ediyor. Şimdi de bu çalışmayı sanki modern zamanların kabusu otizm ve Big Pharma için insanlara zorla dayattıkları aşılar arasında hiç bağlantı yokmuş gibi çarpıtmakla meşguller. İşte bunun kanıtı.    

CDC yeni çalışmasıyla otizm ve olunan aşıların sayısı ya da zamanlaması arasında herhangi bir bağlantı olmadığını kanıtladığını öne sürüyor. Anaakım medya haber bültenlerinde ise herzamanki sorgulamayan amigo yaklaşımını görüyoruz. Daha da kötüsü, medya, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin de yardımıyla tutup bu çalışmayı temeldeki soru, yani ‘aşılar otizme yol açar mı’ sorusuyla birleştirmiş durumda. Elbette burada üstü örtülü verilen mesaj aşıların otizme yol açmadığı ve ebeveynlerden beklenen de bu sonucu kabullenmeleri.

Ancak ben çalışmayı okudum ve açıkça söylemem gerekirse “sahte bilim” (pseudo-science) terimine yeni bir boyut kazandıran bir çalışma bu. Medyada çalışmanın içeriğine yönelik bu kadar az bilgi verilmesi bile bunun sahte bilimden başka bir şey olmadığını açıkça gösteriyor. Otizm ve aşılar arasında ilinti olmadığını göstermeyi bırakın, yakınından bile geçemiyor. Neden mi?

Çalışmadaki en büyük kusur, aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmıyor oluşu.

Evet durum aynen böyle. Tek başına bu bile bu çalışmayı çöpe atmak için yeter de artar bile. Aşıların otizme yol açtığını kanıtlamanın tek yolu aşılı ve aşısız çocukları karşılaştırmaktır. Bugüne kadar bu yapılmadı. Bu yapılana kadar da, görece farklı aşılanma oranlarının otizme etkisini incelemenin hiçbir manası yok:

Bir şeyin verili sağlık sorununa yol açtığını halihazırda tespit etmemişsen, kalkıp neden maruziyet derecesinin soruna etkisini araştırasın ki?

Gerçek şu ki bu yöndeki meşru çalışma bugüne kadar yapılmış değil. CDC’nin dünya genelinde de ağızlardan aynen duyduğunuz bahanesi bunun etik dışı olacağı. Böyle bir çalışmayla çocukların aşıların ‘tartışmaya açık’ faydalarından mahrum bırakılamayacağını öne sürüyorlar. Ancak tabii bu iddiaya karşı 2 geçerli karşı argüman mevcut:

  • İlki, bu türden mülahazalar daha önce kendilerini başka herhangi bir alanda tıbbi çalışma yapmaktan alıkoymamıştır. Şimdi neden yapamıyorlar?
  • İkincisi de, ülkede aşılanmışlarla karşılaştırılacak büyük aşısız çocuk popülasyonları mevcut. Bunların arasında Amiş toplulukları, Homefirst kliniklerinden binlerce kişi ve Waldarf Okulları’ndan çok sayıda çocuk var. Ne geriye dönük ne de ileriye yönelik çalışma için aşısız çocuk sıkıntısı bulunmuyor.

 

ÇALIŞMA:

Sözkonusu çalışma[1] vaka kontrollü çalışmalardan. Otizm spektrum bozukluğu (ASD) teşhisi almış 256 çocuk, bu teşhisi almamış 752 çocukla karşılaştırılıyor. Ancak bu rakamlar bildirilirken hikayenin hepsini duymuyoruz.

Aynı zamanda frajil X sendromu, tuberöz skleroz, Rett sendromu, konjenital kızamıkçık sendromu veya Angelman sendromu teşhisi de almış çocuklar çalışmaya alınmamış. Neden olarak da bunların “ASD belirleyici özellikleri ile bağlantısı bilinen” durumlar olduğu söylenmiş. Oysa bunlardan en az biri, Rett sendromu, otizmin bir çeşidi olarak tanımlanır. Otizm benzeri değildir. Belki de otizmin en kötü halidir. Yani, çalışma yazarları deneylerinden en ağır otizm vakalarını özellikle elemişlerdir!

Çalışmaya 771 potansiyel ASD vakası ile başlanmış, medyada dendiği gibi 256 vaka ile değil ve kontrol grubunda da 2,760 potansiyel çocuk yer alıyormuş, duyduğumuz gibi 752 değil – ve sonra denekleri elemeye başlamışlar:

  • 103 ASD vakası (geriye 668 kalıyor) ve 316 kontrol (geriye 2,444 kalıyor) çalışma kriterlerine uygun bulunmamış. Neden uygun bulunmamışlar, bilmiyoruz.
  • Geriye kalan deneklerden yalnızca 321 ASD vakası (%48.1) ve 774 kontrol (%31.7) çalışmayı tamamlamış. Nedenleri verilmiyor çalışmada. Bu oldukça önemli bir faktör. Dikkat ettiyseniz deneyi kontrollere oranla çok daha yüksek oranda ASD vakası tamamlamış.
  • Geriye kalan kontrollerden:

– 12’si (yukarıda açıklandığı gibi) çalışma kapsamı dışı sağlık sorunlarından dolayı elenmiş

– 10 tanesi ASD vakalarından hiçbiriyle eşleşmediğinden dahil edilmemiş

– 186 kontrol ise “dil veya konuşma geriliği endikasyonu, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu veya dikkat eksikliği bozukluğu veya tikler, veyahut da bireysel eğitim planı” olduğu için çalışmadan elenmiş. Yani bir başka deyişle, gelişim bozukluğuna dair herhangi bir endikasyon çocuğun kontrol grubundan elenmesini sağlamış.

– çalışmada orijinal kontrollerin sadece %27’si kalmış.

  • Geri kalan ASD vakaları ise kontrollerdekiyle aynı nedenlerden elenmemiş. Onlara farklı kriter grubu uygulanmış:

– Hangi çocukların çalışmada kalacağını belirlemek için teste dayalı bir grup kriter belirlenmiş.

– Teşhisini 36 aylıktan sonra almış tüm çocuklar elenmiş.

– Çalışmaya orijinal ASD vakalarının %33’ü katılabilmiş.

Çalışmanın sonuçları neden anlamsız

Başta da belirttiğimiz gibi bu otizm ve aşılar arasında bir bağlantı olmadığı varsayımından hareketle yapılmış bir çalışma. Bu nedenle de böyle bir çalışmaya girişmenin hiçbir anlamı yok. Aşılarla otizm arasında bağlantı gösteren bir çalışmanın olmadığına inanırken kalkıp neden aradaki ilintiyi çalışan bir çalışma yapasınız ki? Bunun gerçekten de meşru bir bilimsel arayış olduğunu kabul ettiğinizde, ortada bu çalışmanın yapılması için bir gerekçe olmadığını da anlarsınız.

Çalışmayı neden bu denli yüksek sayıda deneğin tamamlamamış olduğu konusunda hiçbir açıklama olmadığı gibi, çalışmadan ayrılan ASD (%51.9) ve kontrol vakaları (%68.3) arasında neden bu kadar fark olduğuna dair de herhangi bir bilgi yok. Her iki grubun da yarısından fazlası çalışmayı bitirmeden ayrılmışken bu konuda herhangi bir açıklama bile yapılmamış. Oysa bariz şekilde bu denli yüksek oranlar çalışma sonuçlarını kolaylıkla değiştirebilirdi.

Otizmin en berbat şekli olan Rett sendromluların çıkartılması çalışma sonuçlarını kolaylıkla çarpıtabilir.

ASD vakaları ve kontrollerin farklı nedenlerle elenmesi genellikle vaka kontrollü çalışmalarda meşru olarak kullanılabilecek bir yöntem değildir.

Her bir çocuğa verilen antijen sayısının hem ilk iki yıldaki toplamına hem de tek bir günde ne kadar alındığına bakılmış. Burada tabii asıl mevzunun alınan aşılar değil de antijen sayısı olduğu varsayılıyor. Adjuvanlar ve aşıların içeriğindeki formaldehid, cıva, sorbital 80 ve diğer pekçok tanınmış toksin tamamen gözardı edilip hesaba dahi katılmıyor.

Yazarlar Nasıl İstemeden Çalışmalarının Abesliğini Ortaya Koyuyor

İşin en enteresan tarafı ise, aşılar otizmle bağlantılı mıdır sorusuna yaklaşımlarının hiçbir şekilde önemsenmemesini sağlayacak nedenin bizzat çalışmanın yazarlarınca tam da şu sözlerle verilmesi:

Çalışmamıza katılan çocukların aşılandıkları yıllarda yürürlükte olan aşı programında difteri, tetanoz ve tam hücre boğmaca gibi bugünün aşılarına göre daha ilkel ve antijenik ve bu yüzden daha fazla yan etki yaratan bazı aşılar bulunmaktaydı. Tam hücre boğmaca aşısının çocukluk çağı aşı takviminden çıkartılması aşıların antijenik yükünü önemli ölçüde hafifletmiştir.

Çalışmada ele alınan yılların sonrasında otizm oranı fırlamıştır. Çalışmada 1 Ocak 1994 ve 31 Aralık 1999 yılları arasında doğan çocuklara, yani bundan en az 13 yıl öncesine bakılmıştır. O zamanki antijenlerin “bugünkülere oranla daha ilkel ve daha antijenik olduğu ve ayrıca daha fazla yan etkiye neden olduğu”nu belirtmişler. Peki bugünün antijenleri eskiye göre çok daha hafifse, madem olay antijenlerle alakalı, otizmin bu denli yükselişte olmasının nedeni nedir?

Belli ki, aşılarla otizm arasında ilişki olup olmadığını antijen yüküne bakarak anlamaya çalışmanın hiçbir manası yok. Bizzat yazarların ifadelerinden bu gayet net anlaşılıyor.

Bu çalışmanın Geçersizliğini Kanıtlayan Diğer Faktörler

Çalışmanın sonunda yazarlar “aşıların antikor oluşturucu protein ve polisakkarid içeriğinin belirlenmesindeki yardımları”ndan dolayı Dr. Paul Offit’e teşekkürlerini sunuyor. Offit’in kim olduğunan haberdar herkes bilir ki kendisi belki de dünyanın en önde gelen aşı destekçisidir. Bir çocuğa aynı anda on bin aşı yapılabileceği yönündeki meşhur açıklaması düşünüldüğünde, yazarların çalışmaya peşinen aşı yanlısı güçlü bir önyargıyla başladığı aşikardır.

Çalışma CDC tarafından yaptırılmıştır. Çocuk ve yetişkinler için aşı takvimini belirleyen Amerikan kuruluşudur bu. İddialarını doğrulayacak meşru tek bir çalışma olmamasına rağmen bugüne kadar defalarca aşılar ve otizm arasındaki hertülü ilişkiyi reddetmişlerdir. Bu yüzden de, bağlantı olmadığı izlenimini veren bir şeyler üretmek için güçlü bir motivasyonları vardır.

İyi yapılmış bir çalışma olsaydı dahi bu çalışma halen anlamsızlığını korurdu, zira tabanca patlamadan erken çıkış yapmış bir çalışmadır. Daha ortada ilişki olduğunu gösteren tek bir çalışma dahi yokken, potansiyel bir toksinin otizm üzerindeki görece etkisini çalışmanın hiçbir manası yok. Daha önce de açıklandığı üzere, ortada resmi olarak aşıları otizmin nedenleri arasında gösteren bir çalışma yoksa, aşının verdiği zarar derecesini karşılaştırmaya odaklanan bir çalışma yapmanın ne manası var? Bu CDC’nin düzenbazlığından başka bir şey değil.

Bu Çalışmayı Tutup Aşılar Otizme Yol Açar mı Açmaz mı Sorgusu ile Eş Tutmak

Çalışmanın yayımlanmasının ardından anaakım medyanın tepkisi tam da beklendiği gibi. İşte çıkan haberlerden bazı başlıklar:

Çocukların fazlasıyla erken bir dönemde gereğinden fazla aşılanması nedeniyle otizm geliştirdiğini düşünen ebeveynler için devletten endişelerinin neden yersiz olduğunu gösteren büyük çaplı yeni çalışma. (Ulusal Radyo)[3]

Bayan Dawson [Autism Speaks örgütünün bilimden sorumlu başkanı], otizm ve aşılar hakkındaki efsanelerin ortaya konan bilimsel kanıtlara rağmen sürmekte olduğunu, bunun da kısmen araştırmacıların otizme neyin yol açtığını bilmemelerinden kaynaklandığını ifade etti. “Otizmin nedenleri ve risk faktörleri ile ilgili soruları yanıtlayacak çalışmalar ortaya konulmadığı sürece, ebevenylerin kafasında soru işareti kalmaya devam edecektir”, dedi. (USA Today)[4]

Bu çalışmanın ‘olmayan sonuçları’nın, aşıların otizme yol açıp açmama meselesi ile birleştirildiği aşikar. Tabii bu çalışmayı yayımlayan Journal of Pediatrics dergisinin kendi makalesinin açılışını bile aynı şekilde yapmasına bakılacak olursa bu hiç de şaşırtıcı değil:

Eldeki bilimsel veriler aşıların otizme yol açmadığını işaret etmekteyse de ebeveynlerin yaklaşık üçte biri aksi yöndeki endişelerini dile getirmeye devam etmektedir; yaklaşık olarak her 10 ebeveynden 1’i, CDC’nin takvimini izlemekten daha güvenli olduğuna inandığından çocuklarını aşılatmayı reddetmekte veya aşıları geciktirmektedir (http://www.cdc.gov/vaccines/parents/downloads/parent-ver-sch-0-6yrs.pdf). En büyük endişelerden biri de gerek aynı günde gerekse yaşamın ilk 2 yılında olunan aşı sayısıdır. Journal of Pediatrics dergisinde yayımlanacak yeni bir çalışmanın araştırmacıları, “çok erken dönemde çok sayıda aşı vurulma” ile otizm arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı sonucuna varmıştır.[5]

Bu açıklama açık bir şekilde otizme aşıların neden olup olmadığı meselesi ile bu çalışmanın sonuçlarını birbirine karıştırmakta. Çalışmanın yapılma amacının tam da bu, yani meseleyi karıştırmak olmadığına şüphe var mı?

Sonuç olarak, sözkonusu çalışma ile tanıtım ve reklamının yapılma şekli, kastedilenden çok daha farklı bir hikaye anlatıyor. CDC’nin halkı her ne pahasına olursa olsun çocuklarını aşılatmaya ikna etmeye kararlı olduğu ve hatta bu amaç uğruna ortaya hiçbir sonuç koymayan, palavradan bilimsel çalışmalar çıkarıp, sonra da bunu sanki modern zamanların kabusu otizm ile Big Pharma adına halka zorla dayattıkları aşılar arasında bağlantı olmadığını kanıtlıyormuş gibi işi bilgi manipülasyonu ve çarpıtmaya kadar vardırdığına kimsenin şüphesi olabilir mi?

Kaynaklar:

  1. Increasing Exposure to Antibody-Stimulating Proteins and Polysaccharides in Vaccines Is Not Associated with Risk of Autism; Journal of Pediatrics; Frank DeStefano, MD, MPH, Cristofer S. Price, ScM, and Eric S. Weintraub, MPH1
  2. Autism Risk Is Not Increased by Childhood Vaccines: StudyPharmalot; Ed Silverman
  3. Number of Early Childhood Vaccines Not Linked to AutismNPR; Jon Hamilton
  4. Full vaccine schedule safe for kids, no link to autismUSA Today
  5. The Risk of Autism Is Not Increased by “Too Many Vaccines Too Soon”

 

Aşı Sonrası İstenmeyen Etkiler (ASİE)

Aşı Sonrası İstenmeyen Etkiler (ASİE)

Aşı sonrası istenmeyen etkiler, anlık anafilaktik şoktan birkaç hafta veya birkaç ay sonrasında ortaya çıkabilecek belirtiler ve hatta otoimmün hastalıklara kadar çok geniş bir yelpazede oluşabilmektedir.

National Vaccination Information Centre tarafından aşılama sonrası anne-babaların şu sık karşılaşılan reaksiyonların oluşup oluşmadığını takip etmesi önerilmektedir:

Aşılama Sonrasında:

– Her aşıdan sonra, yan etki olup olmadığını takip edin.

– Aşılanmadan sonraki 72 saat süresince çocuğunuzda aşıya bağlı olarak gelişmiş olabilecek alışılmışın dışında herhangi bir belirti veya davranış değişikliği olup olmadığını gözlemleyin.

– Aşı reaksiyonları uygulamadan 4 hafta sonrasında bile ortaya çıkabilmektedir.

Aşıya reaksiyon aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını kapsayabilir:

  • vücutta kırmızı döküntü
  • ürtiker (kurdeşen)
  • kaşıntı
  • enjeksiyon yerinde şişkinlik, kızarıklık, sertlik, yanma ve ağrı
  • yüksek ateş (39 derece ve üstü)
  • solunum zorluğu veya nefes alıp vermeden hırltı, hışırtı
  • ciltte veya dudaklarda solgunluk veya renk değişimi
  • kaslarda zayıflama veya güçsüzlük
  • aşırı uyku hali veya uyarıcıya yanıt vermeme
  • hızlı kalp atışı
  • sersemlik
  • olağanın dışında huysuzluk, huzursuzluk veya başka davranış değişiklikleri
  • çığlık şeklinde ağlama veya saatler süren, teskin edilemeyen ağlama ağlama (özellikle bebeklerde görülen çığlık şeklinde olanı, bu ağlamaya literatürde “ansefelatik ağlama” deniyor)
  • havale nöbetleri, konvülsiyon
  • kusma veya ishal
  • şok/birden yere yığılma
  • vücut, kol, bacak veya başta istemdışı irkilme ve kasılmalar
  • gözde kayma/şaşılık oluşumu
  • vücudun herhangi bir bölümünde güçsüzlük veya paralizi
  • göz teması kurmama, çevresinde olup bitene tepki vermeme veya sosyal anlamda içine kapanma
  • bebeklerde yüzüstü veya sırtüstü dönme, oturma veya ayakta durmada kabiliyet kaybı
  • görme veya işitme duyusu kaybı
  • huzursuzluk, hiperaktivite veya konsantrasyon sorunu
  • sahip olunan uyku/uyanıklık düzeninde değişikliğe yol açacak sekilde görülen uyku bozukluğu
  • baş vurma veya tekrarlı hareketler yapmaya başlama (el çırpma, yerinde sallanma, dönme)
  • eklem ağrısı
  • aşırı halsizlik, çöküntü
  • hafıza kaybı
  • kronik kulak iltihabı veya solunum yolları enfeksiyonu başlangıcı
  • çok şiddetli veya aralıksız devam eden ishal veya kronik kabızlık
  • nefes darlığı (astım)
  • Fazla kanama (trombosit düşüklüğü) veya kansızlık (anemi).

Bu belirtilerden herhangi biri veya sizi endişelendirecek herhangi başka bir belirti oluşması durumunda derhal doktora başvurun.

T.C. Sağlık Bakanlığı’nın 13.03.2009 tarihli, 7943 sayılı genelgesi uyarınca, Türkiye’de Aşı Sonrası İstenmeyen Etki (ASİE) Sistemi’ne bildirilmesi zorunlu aşı reaksiyonları şu şekildedir:

1. Lokal Reaksiyonlar
Aşıdan sonra 48 saat içinde ortaya çıkan Ciddi Lokal Reaksiyon
Aşıdan sonra 2-7 gün içinde ortaya çıkan Enjeksiyon yerinde abse (Bakteriyel/steril)
Aşıdan sonra 2 hafta – 6 ay içinde ortaya çıkan Lenfadenit
2. Sinir Sistemi ile İlgili İstenmeyen Etkiler
OPA’dan sonra 4-30 gün (temaslılarda 4 -75 gün) içinde ortaya çıkan Paralitik poliomiyelit
Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-12 gün, DaBT-IPA-Hib, KPA aşılarını takiben 72 saat içinde ortaya çıkan Konvülsiyon
Kızamık bileşenli aşıları takiben 5-15 gün içinde ortaya çıkan Ensefalopati/Ensefalit
DaBT-IPA-Hib aşısını takiben 7 gün içinde ortaya çıkan Ensefalopati
Tetanoz bileşenli aşılardan sonra 2-28 gün içinde ortaya çıkan Brakial Nevrit
Aşıdan sonra 0-6 hafta içinde ortaya çıkan Diğer paraliziler
Kabakulak bileşenli aşıları takiben 15-21 gün içinde ortaya çıkan Aseptik menenjit
3. Diğer İstenmeyen Etkiler
Aşıdan sonra 1 saat içinde ortaya çıkan Anaflaksi
Aşıdan sonra birkaç saat içinde ortaya çıkan Toksik Şok Sendromu
Aşıdan sonra 4 saat içinde ortaya çıkan (deri bulguları daha geç görülebilir) Akut allerjik reaksiyonlar
DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde ortaya çıkan Hipotonik-hiporesponsif atak
Aşıdan sonra 1 hafta içinde ortaya çıkan Sepsis
Kızamıkçık bileşenli aşılarlardan sonra 1-3 hafta içinde ortaya çıkan Artrit
Kızamık bileşenli aşılardan sonra 1-6 hafta içinde ortaya çıkan Trombositopeni
DaBT-IPA-Hib aşısından sonra 24 saat içinde ortaya çıkan Apne – Bradikardi
BCG aşısından sonra 1 – 12 ay içinde ortaya çıkan Yaygın BCG enfeksiyonu
BCG aşısından sonra 1-12 ay içinde ortaya çıkan BCG Osteiti
Zaman sınırı olmaksızın Yukarıda sunulan hastalıklar haricinde sağlık personeli ya da toplum tarafından aşılamayla ilgisi olduğu düşünülen;
a) Ciddi olgular*
b) Kümelenme,
c) Toplumda ciddi kaygı ya da olumsuz propaganda nedeni olan durumlar ASİE kapsamında incelenmelidir.

*Ciddi ASİE: Ölüm, sakatlık, konjenital anomali ile sonuçlanan veya hastanede yatış gerektiren ASİE’dir.