Aşağıdaki bilgiler M-M-R® II marka canlı Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak aşısının orijinal ürün bilgisinden alınmıştır.
Aşıyı uygulayacak hekim veya sağlık görevlisinin her aşıdan önce oturup sizinle birlikte üzerinden geçmesi gereken, aşı ürün bilgisi dediğimiz doküman şu:
Bu dokümanda genel olarak aşı yapımında kulanılan maddeler ve bunların miktarları, aşıya kontraendikasyon oluşturacak durumlar, aşının kaç kişi üzerinde ne tür deneylerde denenmiş olduğu, yan etki için kaç gün izlem yapıldığı, bu izlemin telefonda soru mu yoksa hastanede gözlem şeklinde mi yapılmış olduğu, klinik deneylerde karşılaşılan yan etkiler ve aşı genel popülasyona uygulanmaya başlandıktan sonra ortaya çıkan yan etkiler, aşının toksikolojik çalışmalarının yürütülmüş olup olmadığı, kanser yapıcı etkisinin araştırılıp araştırılmamış olduğu gibi bilgiler yer alır.
Kanunen hastanın “aydınlatılmış rıza” hakkı çerçevesinde bu açtığınızda yarı bele kadar uzanan bilgileri doktor veya hemşireden almış ve aşıyı olup olmama kararını buna göre vermiş olması gerekmektedir.
Bu belgeyi ve burada geçen bilgileri size göstermeden “bilgilendirme” yapan sağlık çalışanları görevlerini yerine getirmiyor, siz de aydınlatılmış rıza hakkınızdan mahrum bırakılıyorsunuz demektir.
Unutmayınız, hekim veya sağlık personelinin sizlere aşı ile ilgili verirken amacı sizi bilgilendirmek olmalı, ikna etmek değil.
Panikülit – Özellikle karın duvarındaki derialtı yağ dokusunun iltihabı
Panikülit
Atipik Kızamık [Sadece aşılılarda görülen Atipik Kızamıkla ilgili geniş bilgi için buraya ve buraya bakınız.
Atipik kızamık döküntüsü
Senkop – Beynin kansız kalışı nedeniyle gelişen geçici bilinç kaybı; bayılma hali; baygınlık Bağ ağrısı Baş dönmesi, sersemlik Malez – Keyifsizlik; herhangi bir hastalığın başlayacağını gösteren kırıklık hissi İritabilite – Vücudun veya organın uyartıya aşırı tepki gösterişi ile belirgin durum; uyartıya aşırı duyarlılık hali
Kardiyovasküler Sistem:
Vaskülit – Damar iltihabı; kan veya lenf damarı iltihabı
Vaskülit
Sindirim Sistemi:
Pankreatit – Pankreas iltihabı
Pankreas iltihabı
İshal Kusma Parotit – Kabakulak virüsünün sebep olduğu, kulakaltı tükürük bezi (parotis)’nin iltihaplanarak şişmesi ve ateşle belirgin, bazı vakalarda menengoensefalit [Beyin ve beyin zarlarının beraber iltihabı], erkekte orşit [Testis iltihabı], kadında ooforit [yumurtalık iltihabı] gibi komplikasyonlara yol açan iltihabi hastalık
Parotit bezi iltihabı
Mide bulantısı
Endokrin Sistem:
Tip 2 Diyabet – Şeker hastalığı
Hemik [Kan] ve Lenfatik Sistem:
Trombositopeni – Kanda trombosit sayısının-kanamaya uzanmak üzere- ileri derecede azalışı
Trombositopeni
Purpura – Kılcal damar duvarlarından kan sızmasına bağlı olarak deri ve mukozalar üzerinde, başlangıçta kırmızı, daha sonra morumsu renk alan peteşi ’1er ya da ekimoz’lar oluşmasıyla belirgin kanama bozukluğu
Purpura
Lenfadenopati – Lenf düğümlerini tutan herhangi bir hastalık; lenf düğümü veya lenf düğümlerinin -herhangi bir sebeple- şişmesi ile belirgin durumu
Lenfadenopati
Lökositoz – Kanda lökosit sayısının artışı; lökosit sayısının 1 mm3 kanda 10.000′in üstüne çıkışı
Bağışıklık Sistemi:
Anafilaksi – Önceden vücuda girişiyle duyarlılık oluşmuş bir antijen (ilaç, aşı, belli bir besin maddesi, hayvansal serum, böcek zehiri, kimyasal madde vb.)‘in, vücuda ikinci defa girişiyle gelişen, yaşamı tehdit edici aşırı duyarlılık yanıtı Anaflaktoid [anafilaksiye benzeyen] reaksiyonlar Anjiyonörotik ödem – Allerjik etkenlere bağlı olarak deri ve mukozalarda aniden gelişen, fakat bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, sınırlan belirli ödematöz alanlar oluşmasıyla belirgin ödem; anjiyoödem; Quincke ödemi
Anjiyoödem
Periferal Ödem Yüz Ödemi
Kişide geçmiş alerji (bronşiyal astım) öyküsü olsun olmasın görülen Bronşiyal Spazm
Kas ve İskelet Sistemi:
Artrit – Eklem iltihabı
Çocuklarda görülen artrit
Artralji – Eklem ağrısı Miyalji – Kas ağrısı Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali
Sinir Sistemi:
Ensefalit – Beyin iltihabı; beynin akut enflamasyonu. Beynin virüsler tarafından enfeksiyonu anlamına gelir. Ensefalitlerin en sık bulgusu ateş ile birlikte olan başağrısı, bulantı, kusma, konfüzyon (yer, zaman, kişi bilgisinde karıştırmalar)’dur. Hastalık ilerledikçe nörolojik kayıplar, epilepsi nöbetleri ve felçler ortaya çıkabilir. Ensefalopati – Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklar olarak bilinmektedir. Akut veya kronik karaciğer hastalıkları sonucu oluşan, motor ve mental bozuklukların görüldüğü nöro pisikiyatrik bir sendromdur. Zayıf koordinasyon, kas seğirmesi, titreme, veya nöbet gibi belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda hasta komaya bile girebilir. Measles inclusion body encephalitis (MIBE) – Kızamık inklüzyon cisimciği ensefaliti Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) – Kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık veya kızamık benzeri bir virüsün sebep olduğu az rastlanan, ölümcül bir nörolojik hastalıktır. Hastalık yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Hastalığın sebep olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda, beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerlemeli beyin işlevi kaybı görülür.
Bu hastalık, nadir olarak, genelde bir milyon çocukta bir vaka olarak görülmesine karşın, son 40 yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. [Neden acaba??!!]Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir. Guillain-Barré Sendromu (GBS) – Akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır. Ayak ve bacak kaslarından başlayarak kısa sürede karın, göğüs, kol ve yüz kaslarına yayılan, kaslarda -bazen felce uzanabilen- kuvvet azalması ve his kaybı ile belirgin polinevrit. Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM) – Herhangi bir enfeksiyon’un komplikasyonu olarak gelişen ensefalomiyelit, yani beyin ve omuriliğin birarada iltihabı. Transvers Miyelit – Omurilikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk. TM, hem yetişkin hem de çocukları etkileyen bir felç durumudur. Çok nadirdir ve hasta belirtileri göstermeye başladıktan 24 saat sonra hastalık son safhaya gelecek şekilde hızlı yayılır. İlk belirtisi bacaklarda ve nadiren kollarda uyuşma-karıncalanma şeklindedir. Bu hissizlik zamanla vücuda yayılır. Omurilik etkilendiği için, dokunma gibi duyularda ve bazı kaslarda işlevsizlik gözlenir. Mesane ve bağırsak kontrolü kaybedilir.
TM genellikle viral veya bakteriyel bir hastalığın sonucudur ya da bağışıklık sisteminin omuriliğe saldırması (Otoimmün) sonucu oluşur. Febril konvülsiyon/Ateşli Havale – Genellikle bebeklerde yüksek ateş esnasında görülen konvülsiyon. Şuur kaybı, katılaşma, istem dışı kasılmalara neden olur. Afebril Konvülsiyon (ateşsiz havale) veya nöbetler – Kandaki şeker veya kalsiyum düşmesi gibi biyolojik nedenleri olabileceği gibi beyinde bir zedelenme olanağı da muhtemeldir. Hiçbir neden bulunmamışsa, bu havaleler sara hastalığı olarak kabul edilir. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma [basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize [kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir. Ataksi – Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi hali; vücut hareketlerinde uyumsuzluk
Denge sağlamak için ataksili çocuk bacakları iki yana açık ve öne eğilmiş şekilde yürür. Adımları düzensizdir; hareketleri çalkantılı denizdeki bir teknede yürümeye çalışıyormuş veya sarhoşmuş izlenimi verir.
Polinevrit – Birkaç sinirin aynı anda beraber iltihabı Polinöropati – Birkaç siniri ilgilendiren herhangi bir hastalık veya bozukluk; özellikle birçok sinirin -iltihaplanma olmaksızın- dejeneratif değişiklikler göstermesi Okülomotor palsiler/sinir paralizileri – Göz sinirlerini tutan felç
Viral enfeksiyon sonrası göz siniri felç olan çocuk
Parestezi – Herhangi bir vücut bölgesinde -otonom sinir sistemindeki dengesizliğe bağlı olarak- gelişen, geçici his yokluğunun eşlik ettiği uyuşma veya karıncalanma hali Aseptik Menenjit – Amerikan Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Bildirim Sistemi’ne KKK aşılaması sonrası aseptik menenjit bildirimleri geliyor. Daha önceki yıllarda kullanılan Urabe tipi kabakulak virüsünün aseptik menenjite yol açtığı kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bu aşıda kullanılan Jeryl Lynn™ tipi kabakulak aşısının aseptik menenjite yol açtığına dair henüz kanıt bulunamadığından bunu yok sayıyorlar.
Stevens-Johnson Sendromu – Cilt ve mukoza zarının ilaç veya enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen ciddi bir rahatsızlıktır. Stevens-Johnson sendromu genellikle grip benzeri belirtilerle başlar ve ardından sonuç olarak cildin üst katmanının ölerek dökülmesine neden olan cilde yayılan ağrılı kırmızı veya morumsu kızarıklıklar ve su kabarcıkları oluşur
Stevens-Johnson Sendromu
Mültiform eritem – deri ve mukozalarda aynı anda çeşitli tip (papül, vezikül, bül vb.)’te erüpsiyonla belirgin durum
Multiform Eritem
Ürtiker – Allerjik, psikojenik ya da fiziksel nedenlere bağlı olarak deride kaşıntılı, geçici kabarcıklar oluşması ile belirgin durum; kurdeşen
Yüzde çıkan ürtiker
Raş/Döküntü – Deri üzerinde oluşan pembe ya da kırmızımtrak küçük kabartılar
KKK aşısı sonrası ortaya çıkan döküntü
Kızamık Benzeri Raş/Döküntü Pruritus – kaşıntı
Duyu organları – Kulak:
Sinir harabiyetine bağlı Sağırlık Otit Medya – Kulakta ağrı ve dolgunluk hissi, işitme kaybı, akıntı ve ateşle seyreden, çoğu kez üst solunum yollarından yayılan bakteri veya virüsün sebep olduğu orta kulak iltihabı
Duyu Organları – Göz:
Retinit – Retina iltihabı Optik Nörit – Görme sinirin iltihaplanması, rahatsızlanan gözde aniden kısmi körlüğe neden olur. Virütik enfeksiyon, bir otoimmün süreci (vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırması) ya da çok yönlü gözakı iltihaplanması sonucu meydana gelebilir. En sık neden multipl skleroz hastalığıdır. MS hastalarının %50 den fazlasında optik nörit gelişir. %20-30 hastada da optik nörit MS’in ilk bulgusu olarak görülür.
Optik nöritin bazı diğer nedenleri; enfeksiyonlar (örneğin; Sifiliz, Lyme hastalığı, zona), otoimmün bozuklukları (Örn. lupus), inflamatuvar barsak hastalığı, ilaca bağlı (örneğin kloramfenikol, Etambutol) vaskülitler ve diyabet. Papillit – Görme sinirinin retina’ya girdiği yer (optik papilla)’in ödemli iltihabı Retrobulber optik nörit – Görme siniri (nervus opticus)’nin göz küresi arkasındaki bölümünün iltihabı Konjunktivit – Göz yangısı, gözün beyazı kaplayan şeffaf zarlar ile göz kapaklarının iç çeperlerinin kızarması ve iltihaplanmasıdır. Göz yangısına genellikle bir virüs veya bakteriyel enfeksiyon sebep olur; bununla birlikte alerjiler, toksik maddeler ve diğer hastalıklar da bir rol oynayabilir.
Ürogenital Sistem:
Epididimit – Epididim iltihabı. Epididim testislerin arkasında yoğun bir şekilde dolanmış durumdaki ince mikroskobik tüplerden oluşmuş, testisin hemen arkasında testis boyunca uzanmış bir eklenti organıdır. Sperm epididim boyunca ilerlerken olgunlaşır ve kendi kendine hareket edebilme yetisi kazanır.
Epididimin enfeksiyonuna “epididimit”, testisin enfeksiyonuna “orşit” adı verilir. Bu iki organın enfeksiyonu uygun antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilir, fakat kısırlık gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı erken tanı ve tedavisi gereken enfeksiyonlardır. Orşit – testis iltihabı
Bulaşıcı hastalık paranoyağı ana-babaların bildik argümanıdır; ne zaman okulda kızamık, su çiçeği veya grip geçiren birileri olsa suçlu aşısız çocuklardır, derhal okuldan men edilip aşılarını olana kadar da alınmamaları lazımdır. İroni bu ya, vücudunda virüs “taşıyan” veya “etrafa saçan” birileri varsa o da canlı virüs aşılarını taze olmuş aşılı çocuklar…
Sakınılması gereken, karantinalanması gerekenler kimlermiş, öğrendik mi şimdi?
Zayıflatılmış veya zehirli formaldehidle “inaktif” hale getirilmiş de olsa, canlı virüs aşısı olan kişi, ister aşılı ister aşısız olsun temaslı kişilere tükrük veya mukoza yoluyla o virüsü geçirebilir. Bu, bilimsel bir hakikat, adına “shedding” deniyor. Aşılı “virüs saçıcısı” kendi hasta düşmese veya diyelim gribin aşıdaki virüs tiplerinden kendi enfekte olmasa dahi vücuda aldığı bu virüsleri etrafa yayar.
Cıva (thimerosal), alüminyum, MSG ve formaldehidin vücuda zerk edilmesi immün sisteme şok etkisi yaparak onu tabii olmayan bir şekilde “vur yada kaç” stres moduna
sokacağından zayıf düşürür. İşte bu yüzden aşılı çocuklar, canlı virüs aşılarını olup etrafta taşıdıkları virüsleri saçarak dolaşan aşılı arkadaşlarından bu hastalıkları kapmaya daha da müsaittir.
İşin kötüsü aşıları üreten firmalara, maruz kalınan aşı saldırısına bağlı oluşacak hasar veya zarardan ötürü dokunamazsınız bile çünkü onların [Amerika’da] kendi özel mahkemeleri, başında da maaşa bağladıkları adamları çalışır. CDC’nin kabus aşı takvimi uyarınca otizm spektrum bozukluklarına, beyin hasarına, merkezi sinir sistemi hasarı ve uğranılan ‘kimyasal saldırı’nın diğer sonuçlarına mahkum çocukların ailelerine sus payı olarak dağıtacakları sadaka için devletin sağladığı ödenekleri de hazırdır.
Uzun lafın kısası, CDC’nin şu anki takvimine göre aşılanan çocuklar oldukları her canlı virüs aşısı sonrası iki hafta süreyle evde karantinada kalacak olsa, kaçırılan ders sayısı öyle fazla olurdu ki hiçbir çocuk tek sınıf dahi atlayamazdı.
CDC’nin kendi internet sitesinde yer verilen etrafa canlı virüs saçma sorunsalı
CDC, insanları nasıl olsa sitedeki bilgileri uzun uzadıya okumaz, bilgiyi sentezleyip kullanmayı beceremez diye düşünüp buna güveniyor. Ve hakikaten de çoğu Amerikalının en önemli bilgilerin televizyonda veya gazetelerde deği, bizzat CDC’nin sitesinde yattığından haberi dahi yok. CDC’nin sitesinden erişebileceğiniz 14 sayfalık PDF dokümanının 5. sayfasında halkı uyarıyor yetkililer:
3. faz deneylere katılanların bir bölümünde kakada aşı virüsü tespit edildi. 360 bebeğin %9’u ilk doz sonrasında kakayla virüs atarken, 2. dozu alan 249 bebekle 3. dozu alan 385 bebekte bu dozlar sonrası dışkıda virüs bulunmadı. Aşı virüsü atımı doz alındıktan sonra en erken 1 gün, en geç de 15 gün içinde meydana geldi.Deneylerde aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağına bakılmadı. Amerika Birleşik Devletleri’nde ruhsatlandırma sonrası yapılan bir değerlendirmede, ilk doz uygulamasının ardından bebeklerden 9 gün boyunca kaka örneği toplanmış, 103 bebeğin %21’inde en erken 3. gün en geç 9. gün olmak üzere kakada Rotavirüsü antijeni saptanmıştır.
Bu denileni bir kez daha tekrar edelim şimdi: bir doz sonrası aşı virüsünün en erken 1, en geç de 15 gün içinde vücuttan atıldığı görülmüş ve deneylerde de aşı virüsünün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağı çalışılmamış.
1955’te YANLIŞ ŞEKİLDE “asrın aşı mucizesi” ilan edilmiş Polio virüsü
Yıl 1955 ve Poliovirüsü aşısı “güvenli, güçlü ve etkili” ilan edilmiş, tüm dünyada “asrın yeni mucize aşısı” lansmanıyla piyasaya sürülmüş.
Polio’dan korunmanın yoludur diye ilanının peşisıra Enfantil Paralizi Vakfı her ne çeşit iletişim kanalı varsa kullanarak yaptığı basın açıklamasıyla bu mucize ilacın mucidi Dr. Jonas Salk’tır, ilaç hertür testten geçmiştir diye duyuruyor.
Vakıf, dokuz milyonu aşkın çocuk ve gebeyi aşılamaya yetecek aşı stoğu hazırlanması çağrısında bulunuyor. Amerikan Radyo ve Televizyon Kurumu yayınlarında Salk’un zaferini ilan ediyor ve “asrın en büyük tıbbi keşfi”ni kutsuyor.
Sonra bir felaket yaşanıyor: aşılanan çocuklar polio kapmaya başlıyor. Gün geçtikçe polio bildirimleri artıyor ve bunlar arasında aşılanan çocukta hastalık görülmese dahiçocuğun anne-babası veya kardeşlerinde ortaya çıkan (uydu) polio vakaları da var.
Bilimin neden sonra keşfedeceği kızamık, kabakulak ve polio‘da görülen “taşıyıcılık” ve “saçıcılık” (shedding) etkisi bu işte. Aşılanan çocuklar hastalığın yeni taşıyıcısı haline geliyor ve Batı Tıbbı, İlaç Endüstrisi ve tıpta hüküm süremeye başlayan bu yeni invazif, karsinojenik, bağışıklık baskılayıcı ve elbette nörolojik hasar oluşturucu müdahale devrini koruyup kollamak adına aşıdan başka her şeyi ve herkesi suçlamaktan çekinmiyor.
2015 başında Disneyland’de yaşanan kızamık salgını da böyle çıktı: virüs saçıcılarından etrafa yayıldı.
Domuz gribi salgını da aynı şekilde yayıldı: saçıcılar yaydı.
Senelik grip salgınları da böyle yayılıyor etrafa: virüs saçıcılarından.
Aşılı Amerikalılar, bugünün aşılarına doluşturulan toksinler yüzünden zayıflayan bağışıklık sistemleri yüzünden, etrafa aşı virüsü saçanlardan, hani şu okulda işte etraflarını çevreleyen “aşılı sürü”den gelen canlı virüslere daha dayanıksız oluyor ve daha çok yakalanıyorlar bu hastalıklara.
“Sürü bağışıklığı” işte bu yüzden yutturmacanın dik alasıdır, her zaman da öyleydi. Halka verilecek asıl hizmet mesajı budur işte.
1. İki tam aşılı doktor kızamık geçiriyor (2009)
2009’daki bir kızamık salgınında ikisi de ikişer doz KKK aşısı almış iki hekim kızamığa yakalanıyor. Kızamıklı hastalara bakarken enfekte oldukları düşünülüyor 🙂
Tesadüf bu ya, 2013’te Türkiye’deki salgında da bir hekimimiz kızamık kapmıştı. En azından artık bir daha kapmayacağını bilmenin iç huzurunu taşıyordur.
2. Kanada, Quebec’te %99 aşı kapsayıcılığına rağmen büyük kızamık salgını (1989).
1989’da Quebec’te 1.363 kişinin hastalandığı salgında yetkililer tabii ki “hayat kurtaran”, “ömür boyu koruyan” aşılarını suçlayacak değiller ya, işte herkes aşılanmadı da “yetersiz aşı kapsayıcılığı”ndan oldu demeye getiriyorlar.
Oysa yapılan araştırmada, kızamıklı kişiler arasında aşılanma oranının en az %84.5 olduğu ortaya çıkıyor. Tüm popülasyondaki aşı kapsayıcılığı oranı ise %99. Sürünün haydi haydi bağışık olması lazım ama?
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1884314
3. Uygun hastalık kontrol önlemleri mevcut olmasına rağmen başgösteren kızamık salgını (1985)
1985’te Montana’daki Blackgfeet rezervasyonunda 118 kızamık vakası görülüyor, %82’si aşılı. Bunların 23’ü Browning’deki okullarda görülüyor, ki burada da öğrencilerin %98.7‘si aşılı.
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?term=3618578
4. Tam aşılı lise popülasyonunda kızamık salgını (1985)
Texas’ta, canlı virüs aşısı olma oranı %99’un üzerinde olduğu halde bir lisede kızamık salgını başgösteriyor. Durumu inceleyen sağlık yetkililerinin vardığı sonuç şu: “öğrencilerin %99’undan fazlası aşılanmış ve %95’ininden fazlası bağışık durumdaki liselerde kızamık salgını yaşanabilmektedir.”
5. New Mexico’daki aşılı bir okul çağı popülasyonunda kızamık salgını (1984)
Yine aynı hikaye ..
1984’te New Mexico, Hobbs’ta 76 kızamık vakası görülüyor. Bunlardan 47’si (%62) öğrenci. Okulun bildirimi salgından önce öğrencilerinin %98‘inin aşılı olduğu yönünde.
http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00000476.htm
Şimdi Dr. Viera Scheibner’ın BMJ dergisinde yayımlanmış yorumundan [http://www.bmj.com/content/346/bmj.f245/rr/626008] örneklere bakalım: 6. Conrad et al. (1971) Amerika’da son 4 sene boyunca kızamığın dinamiklerini incelemiş ve sonuç olarak kızamığın artmakta olduğunu ve “şayet herhangi bir noktada eradikasyon mümkünse dahi bunun epey uzak bir gelecekte mümkün olabileceğini” [“eradication, if possible, now seems far in the future”.] söylemiş. Kehaneti bundan bir 40 yıl sonrası için halen geçerliliğini koruyor!
7. Barratta et al. (1970).Measles (rubeola) in previously vaccinated children. Pediatrics; 46 (3): 397-402)
Florida’da 1968 Aralık ayından Şubat ayına kadar başgösteren bir kızamık salgınında, aşılı ve aşısız çocuklar arasında kızamık insidansı bakımından fark bulamamış.
8. Linneman et al. (1973. J Pediatrics; 82: 798-801) yeniden aşılanan çocuklarda kızamık aşısının uygun immünolojik yanıt oluşturmadığını göstermiş.
9. Robertson et al. (1992. Public Health Reports; 197(1): 24-31) 1985 ve 1986 yıllarında Amerika’da aşılı okul çağı çocukları arasında 152 kızamık salgının başgösterdiğini, her 2-3 yılda bir, aşı kapsayıcılık oranlarından bağımsız olarak kızamıkta artışlar yaşandığını söylemiş.
Aşının hastalık önlemedeki bu bariz başarısızlığına rağmen 1978 Ekim’inde Sağlık Bakanı çıkıp “1 Ekim 1982 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde kızamığın kökünü kazıyacak bir kampanya başlatıyoruz” demiş.
Bu hiç de gerçekçi olmayan plan tutmamış, 1982’den itibaren ABD’de, aralarında kızamık aşılaması tam popülasyonlar da olmak üzere peşpeşe büyük ve uzun süreli kızamık salgınları başgöstermiş. Bunun için kalkıp önce 1963’ten 1967’ye kadar yüzbinlerce çocuğa vurdukları “korumada başarısız, formalinle inaktive edilmiş (“öldürülmüş”) kızamık aşısı”nı suçlamışlar.
Oysa küçük ve büyük çaplı kızamık salgınları bu ilk aşının yerine 2 doz “canlı” virüs aşısı vurulmaya başlanmasına ve aşılama yaşı değiştirilmesine rağmen devam etmiş.
10. Black et al. (1984. Bull WHO; 62 (92): 315-319) demiş ki, tekrar aşılanmış çocuklarda antikor titreleri birkaç ay sonra çok düşük seviyelere düşebiliyor ve bu çocuklar çok daha hafif seyirli olsa da hala klinik olarak tespit edilebilir düzeyde kızamık geçirebiliyor. Sonuç olarak, bu çocukların immünolojik olarak sensitize edilmiş olduklarını, ancak bağışıklanmamış olduklarını söylüyorlar.
Burası önemli. Çünkü bu yazarlar, kızamığı çok daha hafif seyirli geçirmiş olmanın öyle faydalı bir şey olmadığını göremiyorlar. Zira, Ronne’nin (1985) Lancet (5 January: 1-5) makalesinde şu tespit var: “Çocuklukta döküntüsüz kızamık enfeksiyonu geçirmek, yetişkinlikte hastalanmayla ilşkilidir.” [“Measles virus infection without rash in childhood is related to disease in adult life”]
Dr. Scheibner şu açıklamayı yapıyor: Bugüne kadar (2013), kızamık enfeksiyonu yüksek aşılanma oranlarına sahip ülkelerde tüm doz aşılarını olmuş popülasyonlarda görülmeye devam ediyor: Sahraaltı Afrika’da 90.000 vaka, Çin’de giderek artan kızamık insidansı, Avrupa çapında bildirilen 6.500 kızamık olgusu ve ABD’de 2011 yılında kızamık insidansında 4 katlık artıştan bahsediyoruz.
11. MMWR (2009’da) Amerikan Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC)’nin hekimleri, ABD’de ortaya çıkan kızamık vakarı dolayısıyla kızamık aşılamasına ehemmiyet vermeleri konusunda hatırlatmada bulunduğu yazıyor. 1 Ocak ve 5 Nisan 2008 arasında 64 kızamık vakası kaydediliyor.
Voice of America, 9 Temmuz 2010’da “Afrika’da başgösteren kızamık salgınları kazanımları tehdit ediyor” diyor. “…2009 Haziran ayından bu yana Sahralatı Afrika’da 90,000’e yakın kızamık vakası görüldü, 1400 de ölüm yaşandı” diye ekliyor.
12. Shi et al. (2011), Çin’deki kızamık insidansını ve yakın zamanın H1 genotipi kızamık suşlarının filogenetik incelemesini sunuyor ve Çin’de son onyılda kızamık insidansında yaşanan artıştan dolayı yeni bir aşı geliştirilmeli diyor.
13. Şu ironiye bakalım şimdi: 25 Nisan 2011’deki Avrupa İmmünizasyon Haftası’nda Avrupa çapında geniş kızamık salgını rapor ediliyor. DSÖ’nün basın açıklamasına göre 30 ülkede 6.500 kızamık vakası var.
14. MMWR Wkly Rep 2012; 61: 253-257 [CDC’nin haftalık hastalık ve ölüm raporu], 2011’de kızamık insidansında 4 katlık bir artıştan söz ediyor. Tabii bu bildirimlerin gerçek vaka sayısını yansıtmayabileceği ve gerçek rakamların çok daha yüksek olma ihtimali herzaman var. Yaşanan salgınların suçu, ülkeye dışarıdan gelenlerin sırtına yükleniyor. Tanıdık geliyordur sanırım Türkiye’de geçen sene başgösteren kızamık salgınında suçu 1 veya 2 Suriyeli‘ye atmaları. E hani aşı bizi koruyordu, kızamıklı biriyle temasta kızamık geçirmememiz lazımdı? Madem korumayacak, niye yaptırıyoruz?
Tüm bu skandal gelişmeler yaşanmasına rağmen bu işe yaramayan ve bariz şekilde tehlikeli aşıyı kaldıracaklarına, halen daha rapel dozlar ekleniyor ve hadi daha iyisini geliştirelim deniyor.
Bir diğer nokta… ortaya yeni ve son derece ağır bir tip kızamık çıkıyor: atipik kızamık (atypical measles (AMS)).
Nicholson (1979)‘dan dinliyoruz bu atipik kızamıkla ilgili tespitleri:
Kuzey Kaliforniya’da 1974-75’te yaşanan kızamık salgınında bazı hekimler tarafından AMS ile uyumlu belirtiler gösteren hastalarda laboratuvar teyitli kızamık enfeksiyonu bildirimi yapılıyor. Tipik kızamıkta belirleyici faktör olan Koplik beneklerinin bu yeni atipik kızamıkla farkını açıklıyorlar:
“In typical measles a maculopapular rash occurs first at the hairline, progressing caudally, is concentrated on the face and trunk, and is often accompanied by Koplik’s spots. In AMS the rash is morphologically a mixture of maculopapular, petechial, vesicular, and urticarial components. It usually begins and is concentrated primarily on the extremities, progresses cephalad, and is not accompanied by Koplik’s spots”.
Dini gerekçeyle büyük oranda aşısız yaşayan Amişlerde 1970 ile aralık 1987 tarihi arasında, tam 18 yıl boyunca tek bir kızamık vakası dahi bildirilmiyor.(Sutter et al. 1991. J Infect Dis; 163: 12-16).
Aşılanmamış olsalar belki de Amişler dışındaki topluluklarda da görülebilecek bir durum bu ve virüsün hala barınmasını sağlayan belki de bizzat kızamık aşılaması. [Hedrich 1933. Am J Hygiene: 613-635) 2-3 yıl ila 18 yıla kadar kızamık salgınlarının dinamiklerini açıklamış mesela.
Birçokları tarafından seneler öncesinden uyarısı yapıldığı gibi, örneğin Black et al (1984), kızamığı doğal yoldan geçiren “yaşça daha büyük kadınlara oranla aşılanmış daha genç jenerasyon kadınların hemaglutinin engelleyici ve nötralize edici antikor tireleri daha düşük“ çıkıyor. Ve kaçınılmaz sonuç:gebelikte plasental yoldan bebeğe geçirilecek bağışıklığın (TTI) zayıflaması.
Aynı durum aşısı yapılan diğer doğal enfeksiyonel hastalıklar için de geçerli, özellikle de şu sürekli vurgulanan boğmaca için: annenin transplasental yolla koruyamadığı yenidoğanlar artık boğmaca geçiriyorlar!
Bu noktada, hekimlerin yeni anne-babaları iliklerine kadar korkuya garkeden açıklamalarından, şu 1 yaş altında ölüme sebebiyet veren boğmacayı aslında neyin bu denli tehlikeli hale getirdiği ve sonsuz bilgelikte invazif uygulamalarıyla bebeklerin ölümcül enfeksiyonlara yakalanma riskini asıl kimin arttırdığına dair resim netleşiyordur umarım.
Doğa işini bilmiyorsa biz en iyisini biliriz diyen kimdir?
Çocukluk çağının bulaşıcı hastalıkları şayet düzgün bakıldığı takdirde, yani antibiyotik ve ateş düşürücü ilaçlar dayanmadığı takdirde, çocukların bağışıklık sistemlerini geliştirir ve olgunlaştırır ve bu hastalıklar çocukların gelişiminin birer parçası, birer kilometre taşıdır.
Kızamığı geçirmek ömür boyu bireyi kızamığa karşı koruduğu gibi, aynı zamanda da kemik ve kıkırdakla ilgili dejeneratif hastalıklara, sebasöz cilt hastalıklarına, immünoreaktif hastalıklara ve bazı tümörlere karşı da kişiye ömür boyu bağışıklık sağlar, gelişmekte olan ülkelerde bile! (Ronne 1985; Lancet; 5 January: 1-5)
Shaheen et al. (1996. Lancet; 347: 1792-1796)‘te aşısız ve kızamığı doğal yoldan geçirmiş Guinea-Bissau çocuklarında, aşılı ve kızamık geçirmemiş çocuklara oranla daha az atopi tespit etmiş.
Alm et al. (1999. Lancet; 353: 1485-1488)‘de İsveç’in Steiner okullarına devam eden antropozifik bir yaşam tarzını benimsemiş (yani çok az aşılı ve kızamık geçirmiş) ailelerin çocuklarında, kontrol grubu okullardaki çocuklara oranla daha düşük atopi oranları tespit etmiş.
Kabakulak geçirmek yumurtalık kanserine karşı korur.(West 1966. Epidemiologic studies of maligancies of the ovaries. Cancer: 1001-1007).
Dr. Scheibner der ki, tıp, doğal enfeksiyonel hastalıklara karşı gerçek manada bilimsel ve sağduyulu bir tutum izlemeli ve sağlıklı bağışıklık sistemi oluşturmadaki hayati rolünü görmelidir, tıpkı 180 İsviçreli hekimin bir araya gelerek kızamığın nefrotik sendromu iyileştirmedeki rolünü işaret ettikleri çalışmada olduğu gibi: (Albonico et al. 1990. Vaccination campaign against measles, mumps, and rubella. A constraining project for a dubious future? Self-published).
Carmon Mota (1973. BMJ; 19 May: 423)‘te doğal kızamık enfeksiyonunun ardından remisyona giren bir enfantil Hodgkins’ olgusundan sözeder, büyük servikal kütlenin başka herhangi bir tedavi olmadan nasıl yok olduğunu anlatır.
İyi beslenme ve iyi bir bakımla aşısız çocuklar kızamık ve diğer doğal çocukluk enfeksiyonlarını atlatabilirler ve uzun vadeli de faydalarını görürler. Aşılar ise koruma sağlamadıkları gibi, immün sistemi sensitize edici etkisleriyle normalde faydalı bir hastalığı tutup tehlikeli atipik bir forma dönüştürüyorlar. Onlarca yıldır dokümante edilmiş vaka ve uyarıları dikkate almanın vaktidir der Dr Scheibner ve haklıdır da.
Kızamıkta A vitaminin önemine dair ebeveynler şu yazıyı da belki okumak isterler.
Aldığı fizik eğitiminin ardından tıp fakültesine devam eden Dr. Humpries, hayli başarılı bir dahiliye uzmanı ve nefrolog olarak 12 yıl hizmet veriyor klasik tıbba. Ardından, bakımı altındaki hastalara hastane protokolü gereği yapılan aşıların hastalarında yarattığı rahatsızlıkları birinci elden tecrübe etmeye başlayınca konvansiyonel öğretilmişlikleri reddedip, konuyu bizzat kendi araştırmaya karar veriyor.
Dr. Suzanne Humphries artık bir klasik tıp hekimi değil, bu mesleği kendi isteğiyle terk ediyor.
Ve bugün Dr. Humpries, Roman Bystrianyk ile birlikte kaleme aldığı “Dissolving Illusions: Disease, Vaccines, and The Forgotten History” adlı, aşıların gerçek tarihini belgelerle ifşa eden dev eseri ve gönül verdiği alternatif tıpta edindiği deneyimle, danışanlarına bütünleyici tıbbın sağladığı engin imkanlarla yardımcı oluyor.
Bu videoda, kendisinin İsveç’te verdiği bir sunumdan “Sürü Bağışıklığı” ile ilgili bölüme yer verilmiş.
Sunumun orijinali için aşağıdaki video serisini izleyebilirsiniz. Yukarıdaki kısa segment ise Türkçe altyazılıdır.
Amerikan vatandaşları Disneyland’da başgösteren kızamık vakaları sonrasında bireysel hak ve özgürlüklerinden biraz daha kaybetmiş buldular kendilerini. 320 milyon nüfuslu ülkede 50 kişilik “salgın” herzamanki gibi medya ve “seçilmiş” halk sağlığı uzmanları tarafından bütünüyle perspektiften çıkartılıp objektif değerlendirme kriterlerinden tamamen yoksun bir şekilde bir halkla ilişkiler ve propaganda kampanyasına dönüştürülmüş ve her zamanki gibi gerçekler ve sağduyu pencereden uçup gitmiş gözüküyor.
Bundan sadece birkaç ay önce KKK aşısı üreticisi Merck’ün ve CDC’nin başını çok ağrıtması gereken, bizzat CDC’den üst düzey bilimadamının KKK aşısı ve otizm bağlantısını kasıtlı şekilde nasıl örtbas ettiklerini itirafı internette otizm aileleri nezdinde fırtınalar koparırken “penguen belgeseli oynatmayı” tercih eden basın yayın kuruluşlarından şimdi günün her saati “korkunç kızamık salgını”na dair gelişmeleri dinliyor olmamız manidar elbette. Burada da kalınmıyor artık… Medyada açıkça çocuğunu aşılatmayanların hapse atılmaları, çocuklarının ellerinden alınıp zorla aşılanması gerektiği haykırılıyor. Kimileri muzdarip oldukları miyopiden burunlarının ucundaki gerçekleri görmekten aciz olsa da, Amerika’nın dümen suyundaki Türkiye’de çok yakında aynı medikal faşizmin beyaz önlük altı siyah postalları altında ezilirken bulacağız anne baba olarak kendimizi ve çocuklarımızın sağlığını.
İlaç sanayii Amerika’da ve esasen dünyanın her yerinde devlet aygıtı olarak çalışmakta artık. Tüm bu tartışmalar arasında dikkatten kaçmaması gereken bir gerçeği de hatırlatalım. KKK aşısının üreticisi Merck’in aşı departmanı başında şu an kim var dersek hatırlayacaksınız sanırız; CDC’nin önceki şefi sayın Dr. Julie Gerberding.
Devletteki “görev”ini tamamlar tamamlamaz, yani ulusal aşı takvimine aldırttığı dünyanın en pahalı aşısı (yine Merck’ten) Gardasil’i hem kız hem de erkek çocuklara mecburi tuttuktan ve otizm bağıntısında tüm dünyada tartışmaların baş aktörü, Merck’ün yıldız aşısı KKK ile ilgili gerçekleri inkar için sipariş ettiği dev epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarının kendi idaresi altında kasten çarpıtıldığından haberdar olduğuna dair kanıtlar bugün su yüzüne çıkmış büyük şef görevini bir sonraki meslektaşına devrettikten sonra doğrudan Merck’ün üstün hizmetleri için kendisine tahsis etmiş olduğu koltuğa yerleşiyor. Ne güzel değil mi? Devletin aşı politikalarına yön veren idari merciinin en tepedeki ismi gerekli düzenlemeleri yaptıktan ve Pharma sağlığı, pardon, “halk sağlığı” için halka rağmen üstün hizmette bulunduktan sonra eski iş ortağı, şimdiki işvereni tarafından bol sıfırlı maaş çekiyle ödüllendiriliyor.
Bir başka manidar gelişme de, bu kızamık “salgını”nın yine Merck’ü KKK aşısı deneylerine sahtekarlık karıştırmakla ve FDA’yi de görevini ihmal etmekle itham eden kendi virologlarının davasında bir sonraki aşamaya ulaşılmış olması. Çok yakında ifşa olacak gerçeklerden önce birkaç eyalette daha aşı reddini yasaklatarak önlemlerini şimdiden almaya çalışıyor proaktif ilaç firmaları. Ne de olsa paranın konuşulduğu yerde gerçeklerin hiçbir ehemmiyeti yok, can sıkıcı teferruatlar bunlar [linkte aşılar ve otizm bağlantısını gösteren 86 çalışmayı görebilirsiniz] …
50 kızamık vakası, 10 senedir tek bir ölüm yok kızamıktan, diğer yandan her 50 çocuktan 1’i otizm spektrumunda … Durum böyleyken yetkililer odadaki fili (otizmi) görmezden gelip halkı kızamık öcüsüyle korkutmayı ve bunun için tıp etiğini, insan haklarını süresiz olarak rafa kaldırmayı tercih ediyor.
Reklam gelirlerinin aslan payını ilaç firmalarına borçlu olan Amerikan medyasının elbette bu konuda sadakatinin kime olacağını tahmin etmekte zorlanmıyoruz. Ancak, hep dediğimiz gibi, büyük birader Amerika’da sahnelenen oyunun en fazla 2-3 yıl içinde aynı replikler ve fakat bu defa yerli “yıldız”larla Türkiye’de perde açacağını bildiğimizden önümüzü görelim, yarınımızda bizleri neler bekliyor önizleme yapalım istiyoruz.
1. Kızamık, boğmaca veya grip gibi aşıları olanların bu hastalıkları aşıdan kapıp, aşılı veya aşısız, başkalarına geçirme ihtimali var mı?
2. Evetse, aşılılardan diğer aşılı ve aşısızlara hastalık bulaşının kontrol ve izlemi sağlık birimlerince yapılıyor mu?
3. Hayırsa, ortaya çıkan herhangi bir salgında öncelikle ve sadece aşısız popülasyonu suçlamak ne derece mantıklı ve bilimsel?
4. Bundan sadece bir 20 sene önce tek doz aşıların ömür boyu koruduğunu düşünen tıp camiasının gözbebeği aşıların koruyucu süresi hakkında itiraf etmek zorunda kaldıkları son gelişmeler neler ve buna karşın önerdikleri “çözüm yolu” ne?
5. İşe yaramadığı tescillenmiş aşılarla sürü bağışıklığı sağlanması mümkün mü?
6. Hemen her sene koparılan salgın yaygarasının altında insanların aşı ret hakkını tümden yasaklama motifi yatıyor olabilir mi ve bundan çıkarı olabilecek kimleri tanıyoruz?
Bu sunumda yer almasa da bir ek bilgi daha vermek gerekiyor burada. Disneyland’da tespit edilen kızamık virüsü tipinin Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine has kızamık virüsü tipi olduğu anlaşılmış durumda. Yani Merck’ün KKK aşısını istediğiniz kadar olun, bu yabancı tip virüslere karşı korunmasızsınız. Tüm dünyada kızamık eradike edilemeden sizin herhangi bir aşıyla bir ülkeden kızamığı eradike etmeniz sadece bu nedenden dolayı bile imkansız.
Ama biz koltuğumuza kurulup sahnelenen oyunun heyecanına bırakalım kendimizi yine de …
Hep aynı düzenlemeyi görüyoruz bu oyunlarda; problem – reaction – solution. Önce bir problem var et, ardından tepki topla, insanlar bizi kurtarın bu dertten desin ve baştan hazır çözümünüzü kucağını açmış bekleyen halka sunuverin, günü kuratın, ajandanızı aksatmadan yürütün. Her defasında ayakta alkışlanıyor, kapalı gişe oynuyor bu şov, kaçırmayın …
Disneyland ziyaretçileri arasında kızamığa yakalananlar olduğu ve tahminlere göre Kaliforniya, Washington, Utah ve Colorado eyaletlerinden kişilerin buradan kızamık kaptığına dair ilk bildirimin geldiği 14 Ocak 2015 tarihinden bu yana ABD ve dünya medyasında konuya dair yüzlerce haber yapıldı. (1)
Toplum sağlığı yetkililerinin ‘dünya üzerindeki en mutlu yerle bağlantılı’ dedikleri 51 laboratuvar teyitli kızamık vakası hakkında daha elde çok fazla veri olmamasına rağmen haber yıldırım hızıyla tüm dünyaya yayılmış durumda.
23 Ocak tarihinde CDC’nin yayımladığı Sağlık Bülteni’ne göre, “salgını başlatanın kim olduğu belirlenebilmiş değil”. (2)
Ebeveyn ve Çocuklarının Şeytanlaştırılması
ABD’nin nüfusu 320 milyonun üzerinde, Kaliforniya’da ise 38 milyon kişi yaşıyor. Öyleyse bir avuç kızamık vakasından yola çıkarak Kaliforniya’da yayın yapan gazetelerden biri nasıl oluyor da suçu derhal çocuklarını araştırmaları sonucunda aşılatmamayı seçmiş anne-babalara atıp, bu kişileri “keyfe keder şekilde bilimi reddeden” “cahiller” olarak yaftalayabiliyor? (3)
Astrotürf (kime denir buradan okuyun, 4) ve troller (5, 6) de bunu kendilerine yeşil ışık olarak görüp sosyal siteler ve forum alanlarında, aşıya bağlı beyin özrü geliştirmiş çocukların genetik mutantlar, çocuğunun aşılardan zarar gördüğünü söyleyen annelerin ise “yalancı” ve “cadı”olduklarını ileri sürüyorlar. (7)
Suç Atma ve Yaftalama Yarışında Başı Çeken Pediyatrist
UCLA Üniversitesi’nin önde gelen pediyatrist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. James Cherry, (8) çıktığı TV programında kamuoyu önünde alenen bu suç atma ve yaftalama oyunun bir parçası olarak, devletin önerdiği ve aralarından KKK’nın da olduğu 16 aşıyı 69 doz halinde çocuğuna vurdurmayı reddeden anne-babalara hakaretler savuruyor.
Dr. Cherry’nin ifadelerinden bazıları şöyle: “Hakikaten kafası hiç çalışmıyor bu insanların,” (9) ve “Bazı insanlar gerçekten de inanılmaz bencil olabiliyor.” (10)
İsim takma ve yaftalama elbette insanların dikkatini habire sınıfta kalan, korumayan aşılar ve kendi kendine çözülüp dağılmakta olan sürü bağışıklığı efsanesiyle ilgili uygunsuz gerçeklerden başka yöne çekmek için iyi bir yol. (11)
Aşılanma Oranı Hayli Yüksek ABD Popülasyonu
Şöyle ki: 2014 yılında Amerika’da bildirimi yapılmış 644 kızamık vakası var, (12) oysa anaokuluna başlayan çocukların %95‘i iki doz KKK aşısı almış durumda (13), aynı şekilde 13 ila 17 yaş grubu okul çağı çocuklarının da %92‘si iki doz KKK ile aşısı tam çocuklardan oluşuyor. (14)
Ayrıca, ABD’de üç yaş altındaki çocukların yalnızca %1‘i hiç aşılanmamış çocuklardan oluşuyor, yüzde92‘si ise en az bir veya daha fazla KKK aşısı almış durumda. (15) Bazı eyaletlerde, KKK ile aşılanma oranları yüzde 100‘e yaklaşıyor. (16)
Dr. Cherry’ye göre aşılanma oranı yüzde 90’ın üzerinde olduğu takdirde kızamık için sürü bağışıklığının devrede olduğunu söyleyebiliyoruz. (17) Ve fakat tek doz KKK aşılaması için bu durum Amerika’da 1981 yılından beri geçerli zaten (18) ve iki dozluk KKK uygulaması için de 2000’den beri geçerli, kaldı ki CDC’nin tam da bu yüzden 2000 yılında kızamığın ABD’de kökünün kazındığını ilan etmişliği vardır. (19)
Fakat belli ki ABD’de kızamık eradike filan edilmiş değil, tıpkı bunun başarılabildiği başka bir ülke de olmadığı gibi… En son bilimsel kanıtlara göre zaten dilerseniz dünyadaki herkesi,–kadın, erkek, çoluk çocuk– dilediğiniz dozda aşılayın KKK ile, kızamığı ortadan kaldırmanız mümkün değil.(20, 21, 22, 23)
ABD’de epi topu 51 kızamık vakası için koparılan bu yaygaranın nedeni nedir?
İşe Yaramayan Grip Aşıları
Belki kamuyounun ilgisinin sadece bu sene milyonlarca Amerikalı’nın korumayan grip aşılarını olduğu ve bu işe yaramayan grip aşılarını olmadıkları takdirde sağlık çalışanlarının işten atıldıkları gibi gerçeklere odaklanması yerine Disneyland’daki bir avuç kızamık vakasıyla oyalanması işlerine geliyordur halk sağlığı yetkililerimizin. (24, 25)
Bu seneki grip aşısını olduysanız, dolaşımdaki influenza suşuna karşı sizi hiçbir şekilde korumayacak mesela. (26, 27, 28) Daha fenası, senelik grip aşılarını ne kadar sık olursanız korunma şansınızın bir o kadar düştüğü bilimadamları tarafından teyit edilmiş durumda! (29, 30)
Aşıyı olup da belirti geliştirmediği veya sadece hafif grip berlirtileri oluştuğu için virüsü “shedding” dediğimiz yolla etrafa yaydıklarından, insanlara bulaştırdıklarından bihaber şekilde okuluna giden, çarşı pazar alışverişini yapan, hastanede, klinikte çalışan kaç kişi vardır dersiniz? (31, 32)
Ve tabii kimbilir kaç çocuk o burunlarına sıkılan canlı influenza virüslü grip aşısından hasta oluyor (33) veya canlı aşı virüsünü etrafındakilere bulaştırıyor?! (34, 35)
Korumayan Boğmaca Aşısı
Boğmaca aşısı da sınıfta kalan aşılardan. (36, 37) Tıpkı kızamık gibi son yıllarda Kaliforniya ve diğer eyaletlerde hem çocuklar hem de yetişkinlerde ‘B. Pertussis’ ile boğmaca enfeksiyonu vakalarında büyük artış gözleniyor ve boğmacaya yakalananların pekçoğu aşılı. (38, 39)
30 sene önce de boğmaca salgınları için durum aynıydı ABD’de. (40, 41)
Bilimadamlarının bunca zamandır yazıp çizdiği gerçeği halk sağlığı yetkililerinin anca kabul ettiğini görüyoruz: boğmacaya karşı tam aşılı olsanız da boğmaca geçirebilir, ve fakat hastalığınız atipik veya belirtisiz seyredebilir ve boğmacayı aşılı veya aşısız kişilere bulaştırabilirsiniz. (42, 43, 44)
Esasına bakılacak olursa Dr. Cherry bizzat kendi kabul ediyor Amerika’da okul çağındaki çocukların yüzde 95 ve hatta daha fazlası çoklu kereler boğmacaya karşı aşılanmış olmalarına rağmen (45) her yıl teşhis almayan milyonlarca B. Pertussis boğmaca vakası yaşandığını. (46)
2013’te Dr. Cherry şöyle yazıyor, “Ne B. Pertussis enfeksiyonu ne de pertussis (boğmaca) aşısı uzun vadeli bağışıklık sağlar. Enfeksiyon ve hastalık yaşam boyu, her yaşta tekrar tekrar geçirilir.”(47) Bu demektir ki, boğmaca aşılamasıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesini çöpe atabiliriz. (48)
Korumayan Kızamık Aşısı
Boğmaca veya grip salgınları için aşısızları suçlamak pek bilimsel değil gördüğümüz gibi. Kızamık salgınları için aşısızları suçlamak da aynı şekilde.
Kaliforniya’da geçtiğimiz sene yaşanan bazı salgınlarda kızamık geçirenlerin neredeyse yüzde 20’si aşılıydı. (49) CDC’ye göre Disneyland’deki vakaların yüzde 12’si aşılı, hatta bazıları KKK’dan en az 2 doz almış gözüküyor. (50)
Kızamık aşısıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesi de ilmek ilmek çözülmekle meşgul. (51, 52, 53) Halk sağlığı hekimleri kızamık aşısıyla bağışıklamadaki sızıntıları nasıl açıklasak diye çabalamaktalar (54, 55) ve bula bula şu sudan bahaneyi bulabilmiş durumdalar. Diyorlar ki, efendim kızamık aşısının sağladığı bağışıklık zamanla azalıp yok olduğundan her 10 aşılı yetişkinden 1’i kızamık enfeksiyonuna açık durumda şu an. (56) Bu fenomene de “bağışıklığın zamanla kaybolması”(waning immunity) diyorlar. (57)
Ufukta Ek KKK Dozları mı Var?
Şimdi asıl bombaya hazır olun: Dr. Cherry geçen hafta bir TV kanalında yayınlanan röportajında bu “kızamığa karşı azalan bağışıklık” fenomeni karşısında çözümün yetişkinlere verilecek ek KKK aşıları olduğunu söylüyor. (58, 59) Tabii ya, haydi milyonlarca Amerikalı’ya birkaç doz KKK daha dayatalım, Merck hissedarlarını iyice bir mutlu edelim. (60)
İyi de Dr. Cherry kimi kandırdığını sanıyıor? Yetişkinleri öyle kolay kolay yakalayıp aşılayamayacaklarını hepimiz biliyoruz—tabii işten atmakla, sağlık hizmeti vermemekle veya hapse atmakla tehdit etmediğiniz sürece—o yüzden benim tahminim bu bahsi geçen üçüncü KKK dozu büyük ihtimalle lise öğrencilerini ve üniversite eğitimi almaya çalışanları hedef alacak. (61)
Dr. Cherry’nin Disneyland’deki kızamık vakaları ile ilgili öne sürdüğü çözüm bana doktorların 1990‘da halka ‘efendim bu tek doz KKK’nın ömür boyu bağışıklık sağlamayacağını fark edememişiz n’apalım, o yüzden çocuklar bir ikinci doz daha alacak KKK’dan’ dedikleri zamanı hatırlatıyor. (62)
Kızamık Aşısıyla ilgili Uygunsuz Bilimsel Gerçekler
Disneyland ve hatta dünyada görülen kızamık vakalarıyla ilgili nahoş bilimsel gerçek şu ki, halk sağlığı hekimleri aşılanmış insanlardan kaçı kızamığı belirtisiz veya çok hafif belirtilerle geçirecek ve etrafındakilere bulaştıracak, bilmiyorlar. (63)
Resmi sağlık yetkilileri aşılanmış kişilerin rutin kontrolünü yapıp asemptomatik (belirtisiz) veya atipik kızamık geçirip geçirmediklerini ve bunu başkalarına bulaştırıp bulaştırmadıklarını takip etmiyor.
Dahası, canlı kızamık aşısını almış kişilerin aşı virüsünden kızamık kapabildiğini ve shedding dediğimiz etrafa canlı organizma saçma yoluyla aşı virüsünü temaslılara bulaştırabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcut. (64, 65, 66) Halk sağlığı yetkilileri, canlı KKK aşısı olmuş kişileri aktif izleme alıp aşı tipi virüsle enfeksiyon olup olmadığını, shedding’in gerçekleşip gerçekleşmediğini ve hastalığın başkalarına bulaşının sözkonusu olup olmadığını araştırmıyor bile.
Bu kızamık mı yoksa başka bir şey mi?
Hekimlerin ve ebeveynleri çoğu CDC’nin şu ihtarından habersiz: “Salgın durumunda hastalığı kontrol altına almak için kızamık aşısı uygulanmaktadır ve böyle durumlarda aşı reaksiyonları yanlışlıkla kızamık enfeksiyonu olarak kayda geçirilebilmektedir.Kızamık aşısı olanların küçük bir bölümünde aşılamadan 10 ila 14 gün sonra döküntü ve ateş görülebilmektedir.” (67)
Evet, KKK aşısı aynı kızamığa benzer aşı tipi kızamık enfeksiyonuna yol açabiliyor. (68) Artı, aynen kızamık gibi döküntü, ateş ve konjunktivit belirtileriyle seyreden adenovirüs enfeksiyonları gibi sık görülen başka viral enfeksiyonlar da var (69, 70) ve son derece pahalı RNA laboratuvar testiyle teyit edilmedikçe bu enfeksiyonların gerçekten doğal virüsten kaynaklı kızamık olup olmadığı tam anlaşılamıyor ve olgular yanlışlıkla kızamık teşhisi alabiliyor. (71)
Kaliforniya Eyaletindeki Aşı Ret Hakkını Gasp Etme Planları
Ve şimdi ikinci bombaya hazır olun, en azından Kaliforniyalılar gardlarını alsınlar: 2013’te aşısız çocukların devlet okullarına kayıt olabilmek için kullanabilecekleri tıbbi nedenler dışındaki aşı ret hakkı seçeneklerine kısıtlama getirilmesi amacıyla düzenlenen bir yasa teklifi için lobi faaliyeti yürüten pediyatrist politikacı Dr. Pan, yerel bir gazeteye verdiği röportajda ebeveynlerin çocukları için aşıların yarar ve zararlarını tartıp kendi hür iradeleriyle aşı konusunda bir tercih yapma haklarına daha da zarar verecek yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışmakta olduğunun müjdesini verdi. (72) Kaliforniya eyaletinin sağlık yetkilileri dini ve felsefi aşı ret hakkını kaldırıp, kimin eğitim hakkından yararlanıp yararlanamayacağı kararını Dr. Pan ve Dr. Cherry gibi doktorların insafına mı bırakacak, göreceğiz.
Disneyland Bahane, Kale Direklerini Oynatmak Şahane
Disneyland’le bağlantılı olduğu öne sürülen bu 51 kızamık vakasıyla ilgili bir kaşık suda koparılan fırtınanın (73) halk sağlığını koruma çabasından ziyade, işe yaramayan/korumayan aşıların başarısızlığını gizleme ve aşıyla sürü bağışıklığı sağlama efsanesinin yıkılmakta olan kumdan kalesini toparlayıp destekleme telaşı olduğunu biliyoruz. Kendilerine ve sürekli oynattıkları kale direklerine (74) bekledikleri akıldışı itimatı reddeden ve bunun yerine düşünmeyi ve rasyonel şekilde hareket etmeyi seçen bir avuç anne-babayı suçlama telaşındaki defansif doktorları görüyoruz. (75)
O üçüncü KKK dozu Amerika’ya geliyor evet, hem de ilaç sanayiinin önderliğinde aşılar da dahil olmak üzere aldığı herhangi bir medikal risk konusunda aydınlanmış rıza hakkını kullanma taraftarı olan tüm Amerikalıları şeytanlaştıp cezalandırmaya çalışan muazzam boyutta lobi faaliyetleri ile birlikte. (76, 77, 78) Devletin sürekli genişleyen mecburi aşılar listesindeki her bir dozu harfiyen almayanları devre dışı bırakmaya yönelik çağrılar en üst perdeden yapılmakta. (79, 80) Aşısız olanların bir vatandaşlık hakkı olan eğitim-öğretim haklarının ellerinden alınması, tıbbi bakım görme haklarının engellenmesi, aşısız olanların işlerine son verilmesi ve diğer pekçok vatandaşlık ve insan haklarının ayaklar altına alınması planlanmakta.
Amerikalılar bir seçim yapmak durumunda
Taraflar belli oldu ve kılıçlar kınından çekildi artık. Amerikalılar karar vermek durumunda: Hangi aşıyı satın alıp neyi yaptırıp yaptırmayacağımıza özgür irademizle karar verme hakkımızı savunacak mıyız, yoksa hertürlü yasal kovuşturmadan muaf ilaç firmaları ve resmi sağlık yetkililerinin bu özgürlüğü elimizden almasına izin mi vereceğiz? (81)
NVICAdvocacy.org adresine gidip yaşadığınız eyalette aşı ret hakkınızı korumak için neler yapabileceğiniz hakkında bilgi alın. NVIC.org adresinden kızamık ve aşısının taşıdığı riskler ve oluşlabilecek komplikasyonlar neler, öğrenin. Ve eğer çocuğunuz aşılandı, fakat buna rağmen hastalıktan korunmadıysa veya aşıdan zarar gördüyseniz NVIC’a durumunuzu bildirebilir ve deneyiminizi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.
Kuvvetli bir suçlama bu, sansasyonel, provokatif. Sahtecilik, dolandırıcılık dendiğinde akla gelen resim nedir mesela? Gözünü para hırsı bürümüş, kendisinin ve dar çevresinin çıkarını daha geniş kitlelerin önünde tutmuş adamlar canlanır gözümüzde. Ya maskenin ardındaki bir kadınsa? CDC’nin hizmet düsturu “Hayat kurtarmak. halkı korumak”la yükümlü kadının ta kendisiyse? Risk altına sokulan o geniş kitle yenidoğanlarımız, bebeklerimiz, çocuklarımızdan oluşuyorsa?
Bugün tüm kadınlara sesleniyorum. Bu haberiduyun. En temel içgüdülerinizin iliklerine işlesin. Ve bu kadarı da fazla, yeter artık! deyin.
Bu hafta, ortodoks tıbbın kutsal aşı mabedinin yobazlarını hesap vermeye çağırıyoruz.
Dr. Brian Hooker, KKK çalışmasının orijinal veri ve belgelerini Bilgiye Erişim Özgürlüğü yasası yoluyla istetince, CDC’nin Bağışıklama Programı Güvenlik Birimi çalışanlarından Dr. William Thompson vicdanına yenik düşüyor ve kendisine çok önemli itiraflarda bulunuyor. Bu belgeler, Amerika’daki siyahi erkek çocuklar için otizm riskinde oluşan %340’lık artışın, bilimsel sahtekarlığa imza atılarak nasıl çalışma sonuçlarına yansıtılmadığını gösteriyor. Yeni ele geçirilen ve Dr. Thompson’ın bu bulguya dair görüşlerini aktardığı mektuba CDC’nin yanıtı, aşının sebep olduğu zararın izlerini ortadan kaldırmak için geriye dönük olarak çalışma verilerini değiştirmek oluyor. CDC’nin bu bilgiye haiz olduğu halde saklama yoluna gittiğini gösteren 2004 tarihli bu mektup aynı zamanda, CDC’nin o dönemki şefi Dr. Julie Gerberding’in, Merck’ün Aşı Departmanı’nın başına geçmeden önce yalan beyanda bulunduğunu kanıtlıyor. [Merck’ün aynı zamanda dünya KKK aşısı piyasasında lider konumda olduğunu bu noktada hatırlatmak gerekir.] Dr. Hooker, çalışmanın protokolüne sadık kalarak bu defa üzerinde oynanmamış, orijinal verilerle yaptığı hesaplamaların sonuçlarını burada yayınlamış durumda.
Dünyanın dört bir yanındaki ebeveynlerin 7 onyıldır bildiği ve temel bilimlerin de desteklediği gibi, evet, aşılar otizme yol açıyor. Yapılması gereken en temel çalışma, yani geriye dönük olarak aşılı ve aşısız çocuklarda görülen otizm oranlarını karşılaştıran vaka kontrol araştırmasını CDC istediği kadar yapmayı reddetsin, bilim bu bağlantıyı yıllardır gösteriyor zaten. Bu konudaki tartışmaları paralize etme çabası aşikar olan Tıp Enstitüsü (IOM) ise aralarında bizzat bu çalışmanın da olduğu 4 çalışma, bunun yanında dolandırıcılık suçundan hala aranmakta olan firari doktor Paul Thorsen‘ın çalışması ve bir de KKK aşısı sonrası %50’nin üzerinde otizm regresyonu gösterdiği halde ‘bağlantı olmadığını kanıtlıyor’ diye lanse edilen bir çalışmaya daha dayanarak aşıların otizme yol açmadığını ilan etmiş durumda. İlaç endüstrisinin çek defterinden bağımsız yapılmış analizler ise aşılar ve otizm arasında istatistiksel olarak önem arz eden bir bağıntı ortaya koyuyor ve otizmin önlenmesinin daha az hatta hiç aşı olunmamasından geçtiğini gösteriyor.
Herkese tek beden elbise anlayışıyla yürütülen bu farmakolojik saldırının çirkin yüzünü görmenin zamanı geldi artık. Zararsız aşı diye bir şey olmadığı gibi “ağırdan alınacak veya alternatif bir takvimle uygulanabilecek” aşılama diye bir şey de yok, zira aşılama dediğimiz şey bağışıklanmanın bir bireyden diğerine değişiklik gösteren yapısını hiçe sayan köhne bir yanlış anlayış üzerine kurulu. Metaller, antibiyotikler, kimyevi koruyucular ile manipüle edilmiş hayvan ve insan dokularının insan ekolojisinde asla yeri yok. İşte bu uyumsuzluğu şimdi insan türünün neredeyse tersine evrime dönüşmüş içleracısı halinde; kuşaktan kuşağa aktarılmakta olan mitokondriyal işlev, detoks kapasitesi ve mikrobiyota destekli bağışıklıktaki çözülmeyle görüyoruz.
Şaşırdık mı?
Tam bir vücut bombası sayılabilecek KKK aşısındaki rekombinan [farklı biyolojik türlerden elde edildikten sonra genetik mühendisliği yoluyla birleştirilen] insan albümini, fötal buzağı serumu ve civciv embriyosu fibroblastlarının yanısıra henüz varlığı dahi bilinmeyen retrovirüslerin türlerarası aktivasyonu, moleküler benzeşme [molecular mimicry] ve kullanılan enfeksiyöz virüsün virülansının yeniden aktivasyonu ihtimali bulunmakta, kaldı ki bu risklere dair tıbben hiçbir çalışma yapılmamıştır dahi. Ortodoks tıp, özellikle de enfeksiyonel hastalıklar dalı ortaya konulan yeni bilimsel gerçeklerden hala bihaber; herbir bireye göre ayrı risk analizi yapılmasının şart olduğu bu çalışmalarla ortaya konmuş durumda. Aşı denilen tıbbi müdahale için ne bir öntarama yapılıyor ne de kişilerin genetiği, yaşam tarzı veya bağışıklık sisteminde değişiklik olduğunu gösteren belirti taşıyıp taşımadığına göre bireysel uygulamaya gidiliyor. Elimizde tek beden bir kask var, bunu uydurmak için önümüze gelen çocuğun kafasına çekiçle çakıyoruz, bu barbarca işlem sırasında aralarından bir kısmının yaralanacağını ve hatta öleceğini gayet iyi bildiğimiz halde … Buna bir de gebelikte annenin yetersiz beslenmesini, ameliyatla gerçekleştirilen doğumları, formül mama kullanımını, ultrasonu, pestisitleri ve Paracetamol gibi farmasötik ilaç kullanımını ekleyin, eh, tüm bunların birbiriyle oluşturduğu sinerjik etkiye bağlı riskleri görmezden gelmekte ısrar eden bir toksikoloji modelini de ancak bir yere kadar savunabiliriz herhalde.
Ortaya yeni çıkan bir diyagnoz; Kızamığa Bağlı Nöro-otistik Ensefalopati [ Measles-Induced Neuroautistic Encephalopathy (MINE)], kızamığın en ağır komplikasyonu olan ve kızamık virüsünün vücuttan temizlenememesi sonucu oluşan Subakut Sklerozan Panensefalit’in [Subacute Sclerosing Panencephalitis (SSPE)] bir varyantı gibi gözküyor. İşe bakın ki bu MINE denilen yeni hastalık, sadece KKK ile aşılanmış çocuklarda görülüyor. MINE ve SSPE hastalıkları henüz olgunlaşmamış veya bir şekilde baskılanmış immün sisteme sahip çocuklarda ortaya çıkıyor. Aşı yapacağı çocukları bu risk faktörleri açısından değerlendiren sağlık çalışanı var mı acaba? Bu değerlendirmeyi nasıl yapacağını bile bilen yokken?
Otizm, bugünün modern insanının sağlık amblemi. Bu çocuklar kömür madenindeki kanaryalar. Kovası zaten ağzına kadar dolmuş olanların, o son birkaç davetsiz damla da eklenince kovası taşıyor işte. Oksidatif hasarları, mitokondriya işlev bozuklukları, disbiyosisleri, beyin enflamasyonu ve otoimmün sorunları var bu çocukların. Aşıların icat edildiği dönemde ne beynin kendine ait bağışıklık sisteminden, ne bağırsaklardaki mikrobiyal evrenin bağışıklık sistemimizi yönettiğinden ne de vucüdumuzun orta yerindeki bu bakteri ve virüslerle elele çalışmamız gerektiğinden haberimiz vardı. Dışarıda yenilen hiçbir öğle yemeği, mikroplara karşı yapılan hiçbir taarruz yoktur ki sağlığımızı bozmasın.
Tufan
Anne-babalar hakikati görüyor artık. Baraj duvarındaki bu çatlak önünde sonunda alarm sirenlerini çaldıracak. Kadınları uyandırmak için. Annelik içgüdülerinden nasıl feragat ettiklerini ve artık söke söke gücü yeniden ellerine alma zamanının geldiğini onlara göstermek için. Dan Olmsted‘in dediği gibi:
Daha geniş bakacak olursak, ortodoks aklın siperleri uzun zamandır “sızdırıyor” zaten ve sadece “içeriden” sızanlarla sınırlı da değil bu. Başka hangi bilgiler mi sızdı bugüne kadar?
Yüksek risk istatisklerinin işaret ettiği, madalyonun diğer tarafındaki çocukların anne-babalarının bildikleri var – 12. ayda alınan KKK aşısı, hastalık, regresyon, otizm.
Diğer zamanlarda olunmuş başka aşılardan sonra aynını yaşamış anne-babalar da biliyor – başkalarının da başına gelmesin diye olan biteni anlatmaya, paylaşmaya çalışan anne-babaların sızdırdıkları da cabası.
Hayatın ilk ayında en yüksek doz etilcıvayı almış çocukların geri kalanlara oranla otizm riskinin çok daha yüksek olduğunu bulan CDC’deki orijinal Verstraeten çalışması var mesela.
New Jersey’nin Brick Township kasabasında fırlayan otizm oranlarını CDC’nin örtbas edişi var.
‘Az ya da sıfır aşı’ almış popülasyonlarda ‘az ya da sıfır’ otizm gösteren deliller var. Halk sağlığı yetkililerinin bu konuyu araştırmak dahi istememesi var.
Devletin regresyona girerek geliştirdiği otizmi aşıların tetiklediğini mahkemede kabul ettiği Hannah Poling davası var, hani sonra üzeri bir sır perdesiyle örtülen o dava…
Aşı “mahkemesi”nce verilen kararlarda hakkında ret kararı çıkmış binlerce otizm vakasını gösteren Yanıtlanmamış Sorular çalışması var.
SafeMinds kuruluşundaki ebeveynlerin on seneden uzun bir zaman önce otizmi “yeni bir çeşit cıva zehirlenmesi” olarak tanımlamış olması var.
KKK aşısındaki kabakulak kompanentini koruyormuş gibi göstermek için aşı üreticisi firmanın veride sahtecilik yaptığını söyleyen Merck çalışanı bilimadamları var.
1943 yılında tıp literatürüne geçmiş ilk otizm vakalarındaki ailelerin yeni kullanılmaya başlanan etil-cıvalı aşılar ve mantar ilaçlarına maruziyetini gösteren çalışmalar var.
Tıp endüstrisi ve cıva arasında, otizm tsunamisi Amerika’nın çocuklarını önüne katıp götürmeden çok önce bitirilmiş olması gereken ancak yarım binyıl süregiden aşk ilişkisi var.
En barizi – Kongre’nin bu ülkedeki yozlaşmış ilaç firmalarına yasal kovuşturmadan muafiyet tanıyıp da Amerika’nın aşı malülü çocuklarının ve bu yükün altında tökezlemekte olan ailelerinin sırtına bindirmesiyle birlikte takvime dolduruluveren aşılar ve aynı anda otizmde yaşanan patlama var.
Bı sızıntılar artık sele, sel de tsunamiye dönüşme yolunda, tıpkı otizm tsunamisi gibi ve sel dalgaları şu an elde ayakta ne kadar parmak varsa delikleri kapamaya çalışmakla meşgul olanların ördüğü inkar duvarını önüne katıp götürmekte.
En ilkel dürtülerine işlenmiştir annenin çocuğunu koruma içgüdüsü. Eskiden yavrusunu vahşi hayvanlardan, kışın soğuğundan korur, karnını doyurmak için yiyecek aramaya çıkardı anne. Bugünse biz annelerin o korku tanımaz gözüpeklik mertebesine ulaşmamız lazım yeniden. Şu “ilaç daya, öldür, baskıla!” refleksini bırakmamız, tabiatla beraber geçirmekte olduğumuz evrime saygı duymamız ve geçen her dakika bizi daha da hasta eden şu yıkık-dökük sağlık modelini artık reddetmemiz gerekiyor. İçinizdeki sesi dinleyin, derinlere inin, o korkusuzluk mertebesine ulaşın, Thompson marifetiyle ortaya çıkan bu gerçekler de ‘kendi’nize dönmek için yola çıktığınız bu yolculukta size güç versin.