İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

Çeviren: Özgecan KOCAMAN

Yaşanan son kızamık salgınları boyunca popüler medya, hastalığa yakalananların aşılı olmaları ve de aşıların etkisizliğinin ispatlanmış olması gerçeğine rağmen, suçu sadece ve sadece asışız çocuklara yüklemiştir. Popüler medya sürekli olarak en ufak bir fark göz etmeksizin, sadece aşılar hakkında biraz tereddüdü olan aileleri dahi “aşı karşıtı” olarak yaftalamış, onları Andrew Wakefield’in aşıları otizm ile ilişkilendiren “hileli” çalışmasına dayalı mantık dışı korkuları olan, sorumsuz ve yanlış bilgilendirilmiş kişiler olarak lanse etmiştir. (Dr. Wakefield’ın ve ona minnettar küçük otizmli hastalarının yer aldığı Lima B. Romeo’nun ‘Shots in the Dark’ belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz.)

Gerçekte, ‘aşı karşıtı’ denilenlerin birçoğunun aşılara öyle TÜMÜYLE karşı filan olmadığını görüyoruz. Her tür aşılamayı kesinlikle reddeden bir grup bulunduğu gibi, çoğunluk-ki bu gruba doktorlar ve sağlık uzmanları da dahildir- belirli bazı aşıları, aşılarda kullanılan maddeleri ve/ya aşı takvimini sorgulamaktadır. Bu ifade bir anket çalışmasının sonucu olmayıp, benim gazeteci olarak son 5 yılda okuduğum hatırı sayılır miktardaki makaleye dayalı kişisel çıkarımımdır. Gerçek anlamda bağımsız araştırma yürütmüş çok sayıda doktor ve sağlık uzmanı bulunmaktadır ve bu kişiler aşı uygulamasını bilimsel araştırmalar ve somut delillerle eleştirmektedirler.

Neden popüler medya ilaç kartellerini eleştirenleri, akıldan yoksun, eğitimsiz, bilimden uzak ve sorumsuz olarak yaftalamaya bu kadar düşkün peki?

marcia

Dr. Marcia Angell 20 yıldan uzun bir süre The New England Journal of Medicine’da editör olarak çalışmıştı. Ancak bilimsel literatüre geniş çaplı olumsuz etkisi yüzünden ilaç endüstrisini eleştirince görevine son verildi. Kendisi şöyle demişti:

“Günümüzde yayınlanan çoğu klinik araştırmaya inanmak artık pek mümkün değil.”

Çok sayıda gazeteci ise aynı şeyin popüler medya için de geçerli olduğunu söylemekte.

Burada aşılar ve ilaç endüstrisi hakkında bugüne kadar yapılmış geniş çaplı bağımsız, bilimsel araştırmaların sadece kısmi bir bölümü olan 27 gerçeği okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. Popüler medyanın geçmişte yayınlamış olduğu, ancak bügün yaratmaya çalıştıkları ‘aşı karşıtı’ portresine uymadığı için görmezden gelmeyi tercih ettiği haber makalelerine de yer verdik.

Bu listenin hazırlanmasındaki amaç, ilaç endüstrisinin propagandasını körü körüne yayıp ajandasını desteklemekten başka bir şey yapmayan popüler medyanın yapmadığını yapıp, sizlere bağımsız araştırma sonuçları ile bilgi kaynaklarını ulaştırmak:

(Tüm vurgulamalar sonradan eklenmiştir. Başlıkların büyük çoğunluğu ekli makalelerden alınmış cümlelerdir.)

İlaç Endüstrisi, Aşılar ve “Aşı Muhalifleri” Hakkındaki 27 Gerçek

1) Çin’de kızamık salgını, fakat yakalananların %99’u aşılı

Son dönemde PLoS’ta yayınlanan bir araştırmanın başlığı şöyleydi:
“Kızamık eliminasyonunda ve kabakulak ile kızamıkçığı kontrol altına almadaki güçlükler: İlk dozu ‘kızamık ve kızamıkçık’ aşısı olarak, ikinci dozu ise ‘kızamık, kızamıkçık ve kabakulak’ aşısı olarak uygulanmış aşılamada hastalık prevalansı çalışması.” Bu araştırma, iki aşının da (kızamık – kızamıkçık (MR)) ve kızamık, kızamıkçık ve kabakulak (MMR) iddia edilenin aksine, yüksek oranda aşılanmış popülasyonlarda salgın oluşumunu önlemekte düpedüz etkisiz olduklarını gözler önüne sermiştir. (Sayer Ji, Nüfusunun %99’u Aşılı Çin Neden Kızamık Salgınları Yaşıyor? GreenMedInfo, 20 Eylül 2014)

2) Araştırmaya göre, zorunlu su çiçeği aşısı hastalığa yakalanma oranını arttırıyor

Varicella, ya da diğer adıyla suçiçeği aşısı Güney Kore’de 2005’ten beri zorunlu aşılar kapsamında. 12 – 15 ay grubundaki bebekler kanun gereği aşılanmak zorunda. 2011’e gelindiğinde su çiçeği için aşı kapsayıcılığı ülke çapında neredeyse %100’ü buluyor, ancak su çiçeğine yakalananlarda bir azalma gözlemlenmiyor; aksine, zorunlu aşılama kapsamında %100’e yakın seviyelere ulaşılmasıyla birlikte vakalarda artış oluyor.

Suçiçeği vakaları, Kore Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (KCDC) raporuna göre 2006’da 100.000’de 22,6 vakadan, 2011’de 100.000’de 71,6’ya yükseliyor.
Bu müthiş fark, aşı uygulamasının hastalığın yayılmasını önlemede işe yaramadığının reddi mümkün olmayan ispatıdır. (Christina Sarich, %97’lik Aşılanma Oranlarına Rağmen Su Çiçeği Aşısı Yüzünden Ortaya Çıkan Salgınlar, Natural Society, Ocak 08, 2015)

3) 2012’de Kanada’da yaşanan kızamık salgınında vakaların yarıdan fazlasını aşılı gençler oluşturuyor

Ağır bir kızamık salgınına maruz kalan kasabadaki lisede yapılan incelemede, vakaların yarıdan fazlasının önerilen iki doz kızamık aşılarını küçükken olmuş–hani herhangi bir salgın durumunda resmi yetkililerce kızamığa yakalanmayacak kesim diye düşünülen– gençler olduğu ortaya çıkıyor.

Genel kabul, erken çocukluk evresinde yapılan iki doz kızamık aşısının sizi kızamık enfeksiyonundan %99 olasılıkla koruması gerektiği şeklinde. Bu nedenle, kızamığa yakalanan 98 gencin 52’sinin tam aşılı çıkması incelemeyi yapan araştırmacılarda şok etkisi yaratıyor. (The Canadian Press, Quebec’te Aşılı Çocuklarda Görülen Kızamık Vakaları İncelemeye Alındı, CBC, 20 Ekim 2011)

4) 1987’de tam aşılı bir grup çocukta görülen kızamık salgını kayıtlara geçiyor

Örneğin, 1987’de New England Journal of Medicine (NEJM)’de, Texas’ın Corpus Christi kasabasında 1985 baharında yaşanmış bir kızamık salgınını belgeleyen bir çalışma yayımlanıyor. 14 adolesan öğrenci, hepsi de KKK ile kızamığa karşı aşılanmış olmasına rağmen hastalığa yakalanıyor. Araştırmacılar okulun %99’unun – yani nereden baksanız tamamının– aşılı olduğunu, ve üstelik bu öğrencilerin %95’ten fazlasının kanında ölçülebilir oranlarda kızamık antikoru tespit edilmesine rağmen salgının oluştuğunu not düşüyor. (Ethan A. Huff, Tam Aşılı Çocuk Grubunda Başgösteren Kızamık Salgını, Natural News, 15 Şubat 2015)

5) Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin kendi verileri Aşılar ve Ani Bebek Ölümleri arasında bağlantı bulunduğunu gösteriyor

Peki ya bu devlet kurumlarının kendi çıkardığı bilimsel ve klinik literatür, kendi aşı politikalarıyla çelişirse?

Journal of Pediatrics‘te yayımlanan yeni çalışmayla olan şey tam olarak bu işte. Çalışmanın başlığı şöyle: “Aşıya Bağlı İstenmeye Etki Bildirim Sistemi’ne 1990-2013 yılları arasında Bildirilmiş ‘Haemophilus influenza tip b [Hib]’ Aşısına Bağlı Yan Etkiler”. Bu çalışmada CDC ve FDA’de görevli araştırmacılar Hib aşısına bağlı 749 ölüm vakası tespit ediyor, bu ölümlerin %51’inin de Hib aşısı uygulamasına bağlı ‘ani bebek ölümleri’ olduğu kayda geçiyor. (Sayer Ji, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Kendi Verileri Aşılarla Ani Bebek Ölümleri Arasında Bağlantı Gösteriyor, GreenMedInfo, 23 Ocak 2015)

6) Japonya’da 1993’te 1,8 milyon çocuğa uygulanan iki farklı MMR aşısının ardından yaşanan rekor seviyede non-viral menenjit vakası ve başka istenmeyen etkiler sebebiyle Japonya MMR (KKK) aşısını yasaklıyor

Japon hükûmeti MMR (KKK) aşısıyla ilgili bir sorun olduğunu aşılamanın zorunlu tutulduğu 1989 Nisan’ında aşı uygulaması daha başlar başlamaz fark ediyor. O dönem aşı yaptırmayı reddeden ailelere cüzi bir miktar para cezası uygulanıyor Japonya’da.

Aşılamayla ilgili 3 aylık gözlem döneminde her 900 çocuktan birinin problem yaşadığı ortaya çıkıyor. Her 100,000 ila 200,000 çocukta 1 olması beklenen yan etki oranı gerçekte tam 2,000 kat fazla çıkıyor. ( Jenny Hope, Japonya MMR Aşısını Neden Yasakladı, Daily Mail)

7) Yapılan bir araştırma, daha yüksek dozda aşı uygulayan ülkelerde bebek ölümü oranlarının da daha yüksek olduğunu gösteriyor

Amerikan aşı takvimi uyarınca 1 yaş altı bebeklere 26 doz aşı vurulmakta ve Amerika bu oranla dünyada en fazla aşı uygulayan ülkeler sıralamasında birinci. Gelgelelim, Bebek Ölüm Oranı (BÖO) istatistiklerine bakıldığında ABD’yi tam 33 gelişmiş ülkenin gerisinde görüyoruz.

Bazı ülkelerin BÖO’su Amerika’nın yarısı kadar: Singapur, İsveç ve Japonya’da oran 2.80’in altında. Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi’ne (CDC) göre “Amerika’nın bebek ölüm oranının, düşük oranlı ülkelere kıyasla giderek daha kötüye gittiği gözlenmekte.”

Bu bulgular, aşılarla ilgili sağlık beklentilerine uymuyor, hatta aksini işaret ediyor. Bir ülkede uygulanan aşı dozu arttıkça, bebek ölüm oranları da artıyor. (Neil Z. Miller ve Gary S. Goldman, Rutin Aşı Uygulamalarında Doz Azaldıkça, Bebek Ölüm Oranları da Azalıyor: Biyokimyasal ya da Sinerjik Bir Zehirlenme Mi Sözkonusu? (U.S. National Library of Medicine, Eylül 2011)

8) ABD’de “Üreticileri Yasal Sorumluluktan Koruma” amacıyla kurulmuş bir aşı mahkemesi bulunuyor

Şirketleşmiş medya kuruluşları yıllarca bu mahkemenin varlığını dahi kabul etmekte zorlandı. Ancak aşı mağdurlarının davalarının görülmesi amacıyla kurulmuş olduğu halde, bugünkü işlevi dosyaları mümkün olduğunca çabuk şekilde halı altına süpürmeye indirgenmiş bu özel mahkeme sisteminin aşı mağduru çocukların ailelerine tazminatlarını gerekli ve uygun biçimde sağlama görevini yerine getirmediğine dair haberler artık anaakım medyada dahi yerini almaya başladı. (Ethan A. Huff, Aşı Mahkemesinin Gizli Görevi: Aşı Üreten Firmaların Kanun Önünde Hesap Vermesini Önlemek, Natural News, Kasım 2014)

9) CDC tarafından KKK aşısını aklamada kullanılan 2004 tarihli bir çalışmada sahtecilik yaptıkları itirafının da ötesinde, halen CDC’deki görevine devam etmekte olan bilimadamı William Thompson aşılarda kullanılan cıva (timerosal) ile otizm arasında bağlantı olduğunu da ifade ediyor. (Jon Rappoport, ABD Hastalık Kontrol Merkezi’nden Çıkan İtirafçı: Aşılardaki Cıva (Timerosal) Otizme Neden Oluyor, No More Fake News, 5 Eylül 2014)

10) William Thompson, ta 2002 yılında KKK aşısını Afrika kökenli Amerikan çocuklarda çok yüksek oranda otizm artışı riskiyle ilişkilendiren çalışma sonuçlarından haberdar aslında. Brian Hooker’ın CDC’nin kendi veri tabanı üzerindeki analiziyle KKK (MMR) aşısı olmuş Afrika kökenli Amerikalı çocuklarda otizm görülme riskindeki %340’lık artışı gözlerönüne seren çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz. (Mike Adams, İşte Otizmin Aşıyla Bağlantısı: İtirafçı, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin Delil Karartma Yoluyla İşlediği Suçu İfşa Etti, Natural News, Ağustos 2014)

11) CDC’nin Amerikalı 100,000 çocuğun tıbbi kaydını tuttuğu dev veritabanını analizi sonrası Tom Verstraeten adındaki CDC epidemiyoloğu, aşılarda koruyucu olarak kullanılan cıvan (timerosal), çocuklardaki otizm ve bir dizi başka nörolojik bozukluktaki dramatik artıştan sorumlu gözüktüğünü buluyor. (Robert F. Kennedy Jr, Aşılar: Ölümcül Bağışıklık. Cıva/Otizm Skandalına Devlet Örtbası, Rollingstone.com, 20 Temmuz 2005)

12) Kamuoyunu derhal durumdan haberdar edip aşılardan timerosal adlı cıva türevini çıkarma çalışmalarına girişmek yerine resmi yetkililer ve şirket yöneticileri biraraya gelerek kendileri için tehlike oluşturan bu verileri nasıl gizleyeceklerini tartışıyor. (Ibid.)

CDC, Tıp Enstitüsü’ne timerosalin risklerini temize çıkaracak yeni bir çalışma yapması için ödeme yapıyor ve araştırmacılara bu kimyasalın otizmle bağıntısını “ortadan kaldırma” talimatı veriliyor.

CDC aynı zamanda hemen yayımlanması planlandığı halde Verstraeten’in bulgularını yayına vermiyor ve inceleme yapmak isteyen diğer bilim adamlarına Verstraeten’in kullandığı orijinal verilerin “kayıp” olduğunu ve yeniden elde edilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Bilgi Alma Özgürlüğü yasası gereğince başvuru yapıldığı takdirde belgeleri teslim etmesi gerekeceğinden, bunu engellemek için CDC elindeki aşı kayıtlarının bulunduğu dev veritabanını özel bir şirkete devrederek bağımsız araştırmacıların verilere ulaşmasının önünü kesmiş oluyor. Verstraeten’in çalışması 2003’te nihayet yayımladığında, kendisi çoktan GlaxoSmithKline adlı İngiliz ilaç/aşı firmasında çalışmaya başlamış ve çalışma verileri üzerinde timerosal ile otizm ilişkisini tarihe gömecek oynamalar yapılmış oluyor.

13) 1991’de CDC ve FDA’nın, çok küçük bebekler için Timerosal bazlı koruyucunun kullanıldığı üç aşıyı daha takvime eklemesiyle 2,500 çocukta 1 oranında seyreden otizm oranları [2005’e gelindiğinde] 15 kat artış göstererek her 166 çocukta 1’e yükseliyor. (Ibid.)

Bugün CDC’nin internet sitesinde verilen tablo şu şekilde:

cdccd

Massachusetts Institute of Technology (MIT) araştırma görevlilerinden biri tarafından otizmle Monsanto’nun RoundUp adlı herbisitinin etken maddesi Glifosat arasında bağıntı tespit edilmiştir.

14) Aşı üreticileri […] stoktaki cıva içeren aşılarını satmayı 2004’e dek sürdürüyor.

CDC ve FDA cıvalı aşıları satın alıp gelişmekte olan ülkelere ihraç ettikleri gibi, ilaç şirketlerinin bu koruyucuyu Amerikan aşılarından bazılarında kullanmaya devam etmesine de izin veriyor. Bunlar arasında bebek ve çocuklara yönelik birkaç çeşit grip aşısı ile onbir yaşındaki çocuklara rutin olarak uygulanan tetanoz kompanentli pekiştirme aşıları bulunuyor. (Ibid.)

15) İlaç endüstrisinden 873,000$ tutarında bağış alan Senato Çoğunluk Lideri Bill Frist, aşıdan zarar görmüş ailelerce açılmış 4,200 davaya karşı firmalara yasal koruma sağlamak üzere çalışmalarda bulunuyor. (Ibid.)

16) Mevsimlik Grip Aşılarında hala timerosal (cıva) kullanılıyor

Monograflara bir bakınız. Mesela Sanofi Pasteur’den Vaxigrip‘e bakıldığında, 4. sayfada cıva içeren koruyucunun çok dozluk flakonlarda bulunduğu yazıyor:
“Aşıda Kullanılan Klinik Açıdan Alakalı İlaç Dışı Maddeler: thimerosal, formaldehyde,Triton® X-100†, neomycin.”

17) Daha önce Phizer ilaç firması adına çeşitli kongrelerde konuşma yapan hekim grubunun bir üyesi olan Dr. Scott Reuben’in tıp dergilerine yayımlattığı çok sayıda uydurma çalışma olduğu ortaya çıkıyor

Dr. Reuben 2005’te Pfizer’dan, Celebrex adlı ilaç hakkında bir çalışma yapması için 75,000 $’lık ödeme alıyor… Bir tıp dergisinde de yayımlanan çalışmasına bugüne kadar yüzlerce doktor ve araştırmacının, Celebrex’in ameliyat sonrası ağrıları hafifletmede yardımcı olduğunun “kanıtı”dır diye atıfta bulunmuşluğu varHalbuki Reuben’ın çalışmasına katılmış tek bir hasta dahi yok!

Kendisi ayrıca Bextra ve Vioxx adlı ilaçlar için de sahte çalışma verileri üretiyorHakemli tıp dergisi Anesthesia & Analgesia, Reuben tarafından kaleme alınmış tam 10 “bilimsel” yayını geri çekmek zorunda kalıyor… Dr. Reuben tarafından yazılmış ve çeşitli tıp dergilerinde yayımlanmış diğer 21 makale de uydurmadır ve geri çekilmelidir. (İlaç Karteli’nin kaleminden Pfizer ve Merck firmaları için düzinelerce sahte çalışma hazırladığına dair itiraf, Mike Adams, Natural News.com, 18 Şubat 2010)

18) Timerosal grip aşılarında bugün dahi kullanılmakta

Örneğin, Vaxigrip monografında geçen ifade şu: “Bu aşının çok dozluk flakonların koruyucu olarak timerosal kullanılmaktadır. Timerosal, alerjik reaksiyonlarla ilişkilendirilmiştir.”

19) Aşılarla otizm arasında bağlantı olduğunu gösteren en az 123 çalışma var.

20) CDC bir taraftan “aşılardaki düşük doz timerosalin zararlı olduğuna dair ikna edici delil bulunmadığını” ileri sürerken, diğer yandan da sağlık otoritelerinin “tedbir olarak timerosalin aşılardaki miktarının azaltılması veya aşılardan tamamen çıkartılması gerektiği hususunda uzlaştıklarını” söylüyor 

Timerosal hakkında CDC’nin internet sitesinde şöyle denilmekte:

“2001’den bu yana timerosal, bazı influenza (grip) aşıları haricinde, rutin çocukluk çağı aşılarında koruyucu madde olarak kullanılmamaktadır. Thimerosal cıva bazlı bir koruyucu madde olup bazı aşılarda ve diğer bazı ürünlerde 1930’lardan beri kullanılmaktadır. Enjeksiyon yerinde kızarıklık ve şişkinlik gibi hafif reaksiyonlar dışında aşılarda kullanılan düşük dozdaki timerosalin yarattığı başka herhangi bir yan etkiye dair delil bulunmamaktadır. Yine de, 1999 Temmuz’unda Toplum Sağlığı Hizmetleri’ne bağlı idari kurumlar, Amerikan Pediatri Akademisi ve aşı üreticileri tedbir olarak timerosalin aşı preparatlarındaki miktarının azaltılması ya da tamamen kullanımdan kaldırılması gerektiği yönünde fikir birliğine varmıştır.”

21) Tıp dergilerinde yayımlanmakta olan endüstri destekli deneylerin hepsi sponsorlarının lehine sonuçlar gösteriyor

“Sağlık piyasasına hakim bu kontrol atmosferi ve boğazına kadar batılmış çıkar çatışması bataklığında, endüstrinin sponsor olduğu ve tıp dergilerinde yayınlanan deneylerin istikrarlı şekilde sponsorların istediği sonucu verdiğini görmek hiç de şaşırtıcı değil aslında. Ana mekanizma şu: olumsuz sonuçlar yayımlatılmıyor, olumlu sonuçlar üstünde küçük değişiklikler yapılarak tekrar tekrar yayımlatılıyor ve hatta olumsuz sonuç gösteren çalışmalar dahi olumluymuş gibi yorumlanarak lanse ediliyor. Antidepresanlar üzerine yapılmış 74 klinik deney incelendiğinde mesela, olumlu sonuç gösteren 38 çalışmanın 37’sinin yayımlanmış olduğunu görüyoruz. Halbuki olumsuz sonuç gösteren 36 çalışma var ve bunların 33’ü yayımlanmamış, yayımlanmış olanlar da sonuçlar sanki olumluymuş gibi yorumlanacak formatta sunulmuş.” – Dr. Marcia Angell (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun: Bizi Nasıl Kandırıyorlar; “İlaç Karteline Eleştiri“, Global Research, 16 Şubat 2015)

22) Bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin neredeyse yarısı hatalı bulgular içeriyor (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırıyorlar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

“Bundan 6 yıl önce, Yunanistan’daki Ioannina Tıp Fakültesi’nden epidemiyoloji profesörü John Ioannidis yaptığı araştırma sonucu bilimsel dergilerde yayımlanmış makalelerin hemen hemen yarısında hatalı bulgulara yer verilmiş olduğunu, bu bulguların bağımsız araştırmacılar tarafından denendiğinde replike edilememiş olduklarını ifade ediyor. Ve bu sorun, bu tür hakem değerlendirmesinden geçmiş makaleler milyonlar hatta bazen milyar dolarlarla ifade edilen harcamalar için verilecek kararlarda kilit rol oynadığından, özellikle tıbbi araştırmalarda çok yaygın görülüyor deniyor. Çıkar çatışmaları yüzünden dergilerin editoryal nötralitesinden arada sırada ödün verilmemesi şaşırtıcı olurdu zaten, kaldı ki tıbbi araştırmalardaki taraflılığı gayet açık ve net görebiliyorsunuz.

23) Tıp dergilerinin çoğu, gelirlerinin yarısını ve hatta daha fazlasını ilaç şirketlerinin verdiği reklamlardan ve yeniden basım siparişlerinden elde ediyor. Geri kalan onlarcasının sahibi de Wolters Klower gibi, aynı zamanda ilaç endüstrisine pazarlama hizmeti de sunmakta olan tıbbi yayın firmaları. – Helen Epstein, “Grip Alarmı: İlaç Şirketlerine Karşı Dikkatli Olun” çalışmasının yazarı (http://aaci-india.org/COI/Flu_web_final.pdf) (Dr. Gary G. Kohls, İlaç Şirketlerine Karsı Dikkatli Olun: Bizleri Nasıl Kandırmaktalar: “İlaç Karteline Eleştiri, Global Research, 16 Şubat 2015)

24) FDA’nın kendi internet sitesinde, güvenlidir diye onay verdiği ilaçların her yıl 100.000 ölüme sebep olduğunun itirafı yer alıyor. (ABD Federal İlaç Dairesi (FDA)’da Yolsuzluk, Yanlış Bilgilendirme ve Tehlikelerinin Üstünü Örtme Konusunda Anayasa Savcısı’nın Görüşleri, Activist Post, 8 Şubat 2015)

25) FDA, bizzat kendi bünyesindeki tıbbi konularda inceleme yapmak ve görüş bildirmekle görevli çalışanlarının itirazlarını rutin şekilde görmezden gelerek ilaç onaylamaya devam ediyor. (Ibid.)

26) FDA’nın onay vereceği tıbbi ürünler üzerinde kendi yürüttüğü bağımsız test/deney sayısı sıfır.

Menfaat ilişkileri üzerine inşa edilmiş bu sistem yüzünden tüketici, kullandığı ilaç kartellerine ait ürünün sağlığı için yaratacağı tehlikenin gerçek boyutunu hiçbir zaman bilemiyor. (Ibid.)

27) 2012’de GlaxoSmithKline ilaç/aşı şirketi, haklarında “Dolandırıcılık ve Güvenlik Verilerini Eksik Bildirme” iddiasıyla açılan davada suçunu kabul ediyor ve 3 Milyar Dolar tazminat ödüyor.

ABD Adalet Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle:

“Bu karar, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde sağlık sektöründe meydana gelmiş bir yolsuzluk için verilmiş en büyük mahkumiyet kararı ve aynı zamanda bir ilaç firması tarafından bugüne kadar ödenmiş en büyük mebladır…

GSK’nın suçunu kabul ettiği 3 ayrı dolandırıcılıktan ikisini, eyaletlerarası ticari dolaşım için onaylattığı Paxil ve Wellbutrin ilaçlarında yanlış etiket bilgisi kullanma oluştururken, bir diğeri de Avandia adlı ilacın güvenlik verilerini Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) gerektiği gibi sunmamış olmaları.

Makalenin orijinali Global Research sitesinde yayımlanmıştır.

İyi, Kötü ve Çirkin – CDC yapımı bir Bilim Kurgu-Macera Filmi

İyi, Kötü ve Çirkin – CDC yapımı bir Bilim Kurgu-Macera Filmi

The Good

Bilim doktoru Brian Hooker, otizmli evlat sahibi. CDC itirafçısı kendisiyle bağlantıya geçerek günah çıkarıyor.

 

Hastalık Üretim Merkezi – Centers for Disease Creation (CDC), itirafçı Thompson’ın ifşaatlerinden sonra KENDİ KENDİNİ DENETLİYOR.

Temmuz sonunda hatırlarsanız senatör Posey temsilciler meclisinde itirafçının mektubundan alıntılar paylaşmış, CDC’deki korkunç yolsuzluğu, otizmle KKK aşısı bağlantısının nasıl ODAYA KOCA ÇÖP KUTUSU GETİRİP OLUMSUZ SONUÇ GÖSTEREN ÇALIŞMA DOKÜMANTASYONU ATILMAK SURETİYLE örtbas edildiğini açıklamış ve meslekdaşlarına adeta yalvararak bir şeyler yapılması için harekete geçilmesini, CDC’nin resmi soruşturmaya tabii tutulması için kendisine destek olunmasını istemişti.

Peki bizler yer yerinden oynacak diye beklerken ne oldu?

…………………

Cırcırböceği sesleri ortalığı kapladı…

Kimseden TIK çıkmadı, kimse kılını dahi kıpırdatmadı.

Arada hep bir soran çıkıyor: “Efendim aşılar bu kadar zararlıysa devlet bunu BİLMİYOR MU, neden izin veriyor?”

 

geier

“Onları (CDC’yi) bunun doğruluğuna ikna edemezsiniz. Niye mi? Zaten biliyorlar da ondan. Bildiklerini bana şahsen söylediler. Açılabilecek davalar ve yargılanma ihtimali yüzünden çıkıp kabul edemiyor kimse. Neyin ne olduğun, 2004 u zaten bilen birini ikna edemezsiniz.” – Dr. Mark Geier, AutismOne Kongresi 2004.

Yanıt veriyoruz: Evet, BİLİYOR!

Demek ki neymiş, endüstrinin çıkarı devlet için halkın çıkarından üstünmüş. Sizleri “çocuğun üstün yararı”nadır aşı olmak diye mahkemeye veren devlet çalışanları, endüstrinin üstün yararı için çocuklarınızın BİLEREK kurban edilmesine GÖZ YUMUYORMUŞ, SİZİN DE YAPACAK HİÇBİR ŞEYİNİZ YOKMUŞ.

Endüstrinin maaşa bağladığı devlet bürokrasisinin [çocuğunuzu elinden alırız, zorla aşılarız, mahkemeye veririz tarzı hukuksuz] kapris ve güç denemelerine siz şimdiden boyun eğer, hakkınızı bilip korumazsanız devlet yaratılan yetki boşluğunu seve seve doldurur, tıpkı Amerika’da olduğu gibi yakında kanunen de zorunlu hale getirdiğinde aşılamayı, eliniz kolunuz bağlı kalakalırsınız ortada.

Neyse, CDC bu skandaldan sonra hiç sıkılmadan ne diyor?

Efendim bu bizim iç sorunumuzdur, hiç telaşa mahal yok, biz kendi kendimizi bi’ denetleyip size sonucu bildiririz(!).

Snowden’ı hapse atan Amerika’da bunların yaşanması hala kendisine gerçeküstü gelenlerimiz varsa hiç umut yok, onlar hala “yok canım böyle bir şey olsa kimse bir şey yapmaz mı, izin verilir mi, olur mu canım onca anlı şanlı doktor, bunlar hep komplo teorisi…” plağını takıp geceleri bu masallarla uyumaya devam edebilirler.

Koca senatodan yakarışlarına TEK kişiden destek göremeyen senatörümüz ise CDC’ye madem siz kendinizi soruşturuyorsunuz, görelim nasıl gidiyor, belgeleri gösterin diyor.

CDC’nin küstah ret yanıtı işte burada.

Kimseye hesap vermeyen, şeffaf olmayan, kendi içinden yolsuzluk itirafında bile yüzü kızarmadan bildiğini okumaya devam eden, DOKUNULMAZLIK zırhını kuşanmış bir devlet kurumu düşünün.

gerberding

Dönemin CDC şefi Dr. Julie Gerberding, şu anda MERCK İlaç şirketi Aşı Departman Müdürü

Bu öyle bir kurum ki TÜM DÜNYAnın gözünün içine baka baka aşıların güvenliği ile ilgili YALAN söylemiş, 13 SENE boyunca onmilyonlarca siyahi (ve beyaz) çocuğun OTİZMin karanlık kuyusuna yuvarlanacağını BİLE BİLE bunu SAKLAMIŞ, bu SUÇA iştirak etmiş ve kongre soruşturmasında yemin altında YALAN İFADE vererek İLİŞKİ YOKTUR diyebilmiş sahtekar çalışma yazarlarını yetmemiş, üzerine bir de ÖDÜLLENDİRMİŞ ve TERFİ ETTİRMİŞ devlet kurumu.

Şimdi bir de şunu düşünün.

CBS

İtirafçı Epidemiyolog William Thompson, CDC’ye ait 100,00’in üzerinde iç yazışma, resmi belge ve bilimsel yayın orijinallerini Senatör Posey’e teslim etmiş, kongrenin resmi soruşturma açmasını ve böylelikle ifade vermeye çağrılmayı (BOŞUNA) bekliyor!

Bütün bu olup bitenler HABER DEĞERİ EN YÜKSEK konulardan biriyken bizim MEDYAmızdan aşılar konusunda kaleminden kıvılcımlar saçarak yazan çizen “gazeteci”ler NEREDE?

Aşı bilim danışma kurulu yetkililerimiz Twitter kampanyası niye düzenlemiyor bu konuda görüş bildirmek için?

Hukukçularımız nerede tüm bu olup bitenlere rağmen devletin aşıları zorunlu tutmak için yasal boşluğu doldurmasını uzaktan seyredip bekleyen?

Onlar da mı “görmedim-duymadım-bilmiyorum”u oynuyorlar? Ne tesadüf!

Bu konuda bilimsellik iddiası altında karikatürize yazı dizileri kaleme alıp sosyal medyada terör estiren, kimse merak etmesin biz araştırdık, öyle bir şey yok, uzmanız filan diyen pek “yetkin” “şüpheci” blogger isimler soruyordu “yok mu helal süt emmiş birileri itiraf edecek?” diye. Tüm bunlar kaçık annelerin iddiası, komplo teorisiydi hani… e ETTİ İŞTE helal süt emmiş bir tanesi TAM 13 YIL SONRA!

Şimdi biz soruyoruz:

“Yok mu DEVLETİN BİLE BİLE ÇOCUKLARI NASIL SAKATLADIĞINI ve adaletten nasıl kaçtığını okuyucu kitlesiyle paylaşacak HELAL SÜT EMMİŞ, ahlaklı(!) “şüpheci” blogger ve ekip arkadaşları ile belli “bağzı gasteci(ler)”?”

………………………………………………………………..

Cırcırböceği seslerini siz de duyuyor musunuz?

ekip

(The End)

OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar – VİDEO

OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar – VİDEO

Cady Wellness Institute’ta biyo-medikal tedavi danışmanlığı yapan ve Vaxtruth.org adlı websitesinin kurucusu Marcella Piper-Terry’den, tamamen resmi dokümanlar ve yayımlanmış bilimsel çalışmalara dayalı olarak hazırlamış olduğu “OTİZM: Aşılar Üzerine Soru ve Cevaplar” başlıklı sunumu izleyeceksiniz.

Sunumda ele alınan konular:

1. En tehlikeli 4 aşı nedir, bu aşılarla ilgili sorunlar nelerdir?

2. Aşılar – Otizm ilişkisine dair şu ana kadar yapılmış çalışmalar nelerdir, bu çalışmalarla ilgili ne tip sorunlar bulunmaktadır?

3. CDC’nin kendi bilimadamları arasından çıkan ihbarcı kimdir, neleri ifşa etmiştir ve neden konu medyaya yansımamaktadır?

4. Aşılarda adjuvan olarak kullanılan Alüminyum ilgili olarak bilimsel çalışmalar bize ne demektedir?

5. Dünyada uygulanan farklı aşı takvimleri var mıdır, ABD’nin takviminden farkları nelerdir?

Sunumda yer alan bilimsel çalışmaların orijinallerine erişim sağlamak isteyen izleyiciler için bu çalışmalardan birkaçı:

Influence of pediatric vaccines on amygdala growth and opioid ligand binding in rhesus macaque infants: A pilot study.

Do aluminum vaccine adjuvants contribute to the rising prevalence of autism?

International Comparisons of Infant Mortality and Related Factors: United States and Europe, 2010

Acellular pertussis vaccines protect against disease but fail to prevent infection and transmission in a nonhuman primate model

Rapid Increase in Pertactin-deficient Bordetella pertussis Isolates, Australia

California Department of Public Health – July 2011 B. parapertussis Infection: Public Health Recommendations

Acellular pertussis vaccination enhances B. parapertussis colonization

Merck’ün kendi çalışanları çocuklarını neden aşılatmıyor?

Merck’ün kendi çalışanları çocuklarını neden aşılatmıyor?

Amerika’da total medikal faşizmin siyah postalları halkın hak ve özgürlüklerini çiğnemeye hız vermiş, medikal nedenler dışında devletin önereceği hiçbir aşıyı reddetme haklarının kalmaması için ilaç firmalarının resmi lobicileri eşliğinde eyaletler bazında yüzlerce kanun teklifi veren senatörlerinin kirli politikaları ayyuka çıkmışken artık bizzat CDC’den itirafçılar çıkmaya başlıyor olanları ifşa etmek için ve ebeveynlerin çocukları üzerindeki haklarını hiçe sayan bu kanunların geçmesini önlemek için genellikle MERCK’ten çocuğunu aşılatmamış eski ilaç firması çalışanları yürütülen kampanyaya katılıyor.

İnsanlık tarihinin en büyük aldatmacalarından biri sahneleniyor ve eski Amerika başkanlarından J. F. Kennedy’nin yiğeni R. J. Kennedy‘nin de halkın yanında ve en önde yürüttüğü kampanyalarda belirttiği gibi, çocuklarımız üzerinde aşılarla adeta tıbbi holokost uygulanıyor.

Bunca faydalı ve denilene bakacak olursak neredeyse hiçbir zararı olmayan bu hayat kurtarıcı aşıları olmak için neden herkes kuyruğa girmiyor, niye kanun yoluyla, zorla uygulanmak durumunda kalınıyor diye düşünmemiz gerekir.

Aşıların yarattığı zarar artık gizlenmeyecek boyuta ulaştığından, artık hemen herkesin ailesinde aşılardan zarar görmüş ve hem devlet hem de tıp tarafından yalnızlığa, çözümsüzlüğe ve maddi/manevi yıkıma terk edilmiş birileri olduğundan olabilir mi?

Düşünelim lütfen biraz…

Scott Cooper, Merck ilaç firması eski ilaç mümessili. 1992’de başarılarından dolayı almış olduğu bir ödül de var.

Oğlu 1991’de doğuyor, şu an 24 yaşında. Tek bir aşı dahi olmamış bir genç kendisi.

[Aman Allahım! Nasıl hayatta kalabilmiş, öyle değil mi?! Tüm o ölümcül hastalıklar; polio, kızamık, menenjit, bir uçak yolculuğu ötedeki sadece aşıyla önlenebilen(!) onca korkunç hastalık! Ne sorumsuz anne-babalar var hakikaten, çocuklarının hayatını tehlikeye atmışlar! Bu genç kesin sisteminde “aşıyla verilmiş toksin, virüs, kimyasal eksikliği sendromu”ndan (AVTVKE sendromu) muzdariptir şimdi, hayatta kalması mucize!]

Aşısız oğlunun gelişim süreci:

– “Çok çok sağlıklı” bir çocuk olarak yetiştiğini söylüyor babası.

– Hemen hiç hastalandığı olmuyor, hepsi de aşılı arkadaşlarına göre her zaman çok daha sağlıklı olduğunu gözlemliyor babası.

[Kesin yalan söylüyordur! Doktor muayenehaneleri, hastaneler hasta çocuklardan geçilmiyor. Hep bu aşısız, mikrop yuvası, ayrık otu, sürünün kara koyunu çocukların yüzünden, aşılı(!) arkadaşları hep hasta hep hasta!! Bir bıraksalar aşılı çocuklar nasıl sağlıklı olacak oysa?!]  

– Aşılı arkadaşları sürekli burunları akar halde etrafta dolaşır, bol pastörize süt içerken kendi oğlunun sağlıklı hali hemen göze çarpıyor, fark ediliyor, ne bir burun akıntısı ne bir hastalık… Ve babası oğlunun ne kadar ZEKİ olduğuna da özellikle dikkat çekiyor.

1990’da daha ortada internet yokken, hamile kalan eşiyle aşı konusunda fikir ayrılığına düşüyorlar.

Aslında kendisi de o ana kadar aşının yararını sorgulamış biri değil, diğer pekçok insan gibi kendisine okulda belletileni kabullenmiş biri. O yüzden okuduğu onlarca kitaptan aşıların hem işe yaramadığını hem de sağlık için oldukça büyük riskler taşığıdığını öğrendiğinde şoke oluyor.

Eşi hamile kaldığında onunla aşı yaptırmama yönünde konuşmaya çalışıyor ancak eşi kesinlikle aşı yaptırma taraftarı ve buna yanaşmıyor.

Bu noktada bir anlaşmaya varıyorlar; Scott çalıştığı ilaç firmasından ve kütüphaneden bulabildiği lehte VE aleyhte konuyla ilgili tüm doküman ve kitapları eşine getirecek, eşi bunları okuduktan sonra kendi kararını verecek.

Gidiyor, tıp dergilerini, bilimsel yayın arşivlerini, kütüphaneleri tarıyor ve işe bakın ki aşılara lehte görüş bildiren epi topu birkaç yayın ve makale bulabilirken, aleyhte yazılmış kutu kutu kitap, doküman, yayını alıp eve taşıyor.

Bundan sonraki süreç eşinin yoğun okumalarıyla ilerliyor. İşten eve geldiğinde eşini hep getirdiği kitapları okurken ve çoğu zaman AĞLARKEN buluyor.

SONUÇ: Çocuklarının doğum vakti geldiğinde artık ikisi de bebeklerini aşılatmamak konusunda hemfikirler!

Gelgelelim, doğumu yaptıracak hekim bu kararlarından hiç hoşnut değil!

[Okuyucu kitlesinden toplu bir iç geçirme sesi yükseldiğini duyar gibiyiz :)]

Çekiyor odasına, alıyor Scott’u karşısına ve başlıyor ifadesini almaya: “Sen ki ilaç firmasında çalışıyorsun hani bir de, aşılatmayacağım da ne demek?!
Scott öyle herhangi bir ilaç firmasında da değil, takvimdeki pekçok aşının üreticisi olan firmada çalışıyor üstelik!

“Dümdüz söyledim neden aşılatmayacağımızı”, diyor Scott, “lafı hiç dolandırmadan anlattım gerekçelerimizi ve büyük bir tartışma yaşandı aramızda, fakat sonuç olarak biz yine bildiğimizi yaptık” diyor.

Bir anısını anlatıyor arada:

Merckte verilen bir eğitime şirket avukatları da katılıyor bir keresinde ve Scott arada “en çok ne için dava ediliyoruz, ne büyüklükte bu davalar?” vb sorular yöneltiyor.

Avukatlardan biri tereddüt dahi etmeden davaların çoğu, hatta hemen hepsinin aşı departmanlarına karşı olduğunu söylüyor.

Bu videoyu izleyenlere şunları söylemek istiyor Scott:

Cidden, oturun ve konuyu kendiniz araştırın.

 

Aşı konusunda kararsız olanlardansanız, çocuğunuzu aşılatıp aşılatmayacağınızı bilmiyorsanız, lütfen ama lütfen kendi araştırmanızı yapın. Dünya kadar kaynak var konuyla ilgili, Dr. Sherri Tenpenny’nin websitesi istemeyeceğiniz kadar bilimsel çalışma, video sunum ve bilgiyle dolu.

 

Binlerce sayfalık tıbbi dokümantasyon var aşıların taşıdığı riski ortaya koyan. Dünya kadar [pekçoğu hekimler tarafından kaleme alınmış–evet “aşılar hayat kurtarır”dan ötesini araştırmış, gözünün önünde yaşananları elinin tersiyle itip CDC/FDA/WHO ne diyorsa onu yaparım ben dememiş hekimler de var!!–] kitap var, aynı şeyi anlatıyor hepsi de size, aşıların neden olduğu zararı ortaya koyuyorlar.

 

Amerikan Tıp Birliği (AMA), CDC ve doktorunuz tarafından size söylenenlere inanıyorsanız eğer yeterince araştırma yapmamışsınız demektir!

 

Bir sonraki video, yine bir Merck çalışanı, ilaç mümessili anne!

Kaliforniya’da aşı ret hakkının engellenmesine yönelik yasa teklifine KARŞI görüş bildirirken görüyoruz kendisini!

4 yaşında çocuğum var, AŞISIZ ve SAĞLIKLI, bu yasaya karşıyım diyor . . .

Şimdi bu olay bize ne anlatıyor?

OTİZM, AŞILAR VE BESLENME

OTİZM, AŞILAR VE BESLENME

GÜNCELLEME  –  10.06.2015

 

Anneler görüyor,

Anneler okuyor,

Anneler duyuyor,

Anneler biliyor . . .

 

Başka bir annelik mümkün’dür diyen sevgili Yasemin Aksoy’un sesinden Adil hocamızın Otizm, Aşılar ve Beslenme başlıklı kıymetli yazısını “bir başka okumak” isteyenler için bu ses dosyası.

Yasemin’e, Adil Bey’e ve çocuklarımızın sağlık ve mutluluğu için yılmadan çalışan herkese minnet, sevgi ve selamlarımızla …

 

 

15 yıldır özel eğitimciyim. 15 yıldır otistik çocuklarla çalışıyorum. Bugün kesin karar verdim ki biz bu çocukları EL BİRLİĞİ İLE bozuyoruz.

Bir öğrencim bana 2,5 yaşında geldi. Az önce seansa aldım. Şu an 5 yaşında. Geldiğinde göz kontağı, dikkati, dil konuşma becerileri yaşına ve engeline göre iyi sayılabilecek bir durumdaydı.
O günden bugüne onlarca saat bireysel ve grup eğitimi şeklinde çalışmalar yapıldı. Hiçbir özel çalışma yapılmasa dahi o kadar etkileşim içerisinde bazı becerilerin doğaçlama olarak kazanılması beklenir.
Ama bırakın doğal olarak davranış edinimini, kendisi ile yapılan çalışmaları boşa çıkarmak istercesine bir gerileme var. Bazı şeyler vardır ki öğretemezsiniz ama geliştirebilirsiniz. Bunlardan bir tanesi “dikkat” konusudur. Geliştirilebilir bir beceridir ama öğretilmez. 2-3 yıl öncesine kıyasla inanılmaz dağınık öğrencimizin dikkati.

Teşbihte hata olmaz; sanki karşınızda alkol almış da sarhoş olmuş bir adam varmışcasına… Belli ki bağırsak florası, kanın kimyası ve hormonal denge bozuk. İçerde kazan kaynıyor yani. Bu nedenle yaklaşık 8 aydır beslenme düzenine de dikkat ediliyor, diyet yapıyor. Yine ele gelen bir gelişme gözlemlenmiş değil henüz.

Bu durumda beslenmeden hariç geriye kalıyor tek bir seçenek: AŞILAR!

İçinde ne olduğunu, hangi dozda olduğunu bilmediğimiz bir sürü yabancı madde metabolizmasını parçalamak istercesine zerkediliyor hayatının en taze, en masum, en günahsız olduğu ilk iki yılında. Cennetten tertemiz dünyaya gelmiş bir bebeğe, adeta ona savaş açmışçasına, bu dünyaya neden geldin dercesine saldırıyoruz.

Mesleğe başladığım ilk yıllardan beri hep benzer öyküleri dinlerim ailelerden:

“Aslında gayet normal bir bebekti…”
“Bebektir dedik, bazı şeyleri görmezden geldik…”
“Ama içim aslında rahat değildi…”
“Zamanla giderek daha da uzaklaştı bizden…”
“10’a kadar sayıları bile sayabiliyordu…” (örnekler çoğaltılabilir..)

Peki, bu kadar çocuğa ne oldu zamanla? Neden oldu? Bu anlatımların hepsi birden “aile duygusallığı”na bağlanamazdı ya..!

Biz eğitimciler olarak çoğunlukla biraz da avamî tabiriyle; “çocuğuna konduramıyor” diye nitelerdik bu anlatımları.
Ama bugün onca yıllık tecrübe ve bu anlatımları yan yana koyduğumda yapbozun parçaları birleşiyor. Aslında modern tıp, eğitimciler, aileler, devlet, toplum, biz hepimiz bebekliğinin ilk 1-2 yılında onca aşı yüklemesi ve güvenliksiz gıda kullanımı ile (mamalar, annenin beslenmesindeki handikaplar vb) otizmli yapıyoruz bu çocukları.

1975 yılında 5000’de 1 olan otizm görülme sıklığı 2014’te 68’de 1’e yükseldiyse oturup düşünmek gerekir. Nedir bu çığ gibi artış? Ve dahası, ailelerden başka kimin umurunda bu durum?

Lafı eğip bükmeye gerek yok. Nesillerimiz bozuluyor. Otizm dışındaki dikkat eksikliği, hiperaktivite, özgül öğrenme bozukluklarındaki inanılmaz artışları saymıyorum bile.

Durum bize gösteriyor ki toplum, devlet ve siyaset olarak bugün asıl gündemimiz “sınır güvenliği” değil “gıda güvenliği”dir! Toplumsal değişimden önce “hücresel değişim” (mutasyon) konusuna eğilmeliyiz belkide..! O değişimi gerçekleştirmek ya da o sınırı ihlal etmek için dahi sağlıklı bir birey gerekli!

Şu seçim döneminde A, B ya da C partisinin umurunda mı bunlar? Topluma ne vaadediyorlar? Toplum (STK’lar) ne kadar ifa ediyor kendi misyonunu? Topluca, vıcık vıcık olmuş bir yozlaşmışlık kültürünün içinde günü kurtarmaya çalışıyoruz. Siyasi çamur atmalar, ideolojik kamplaşmalar ya da magazin gündemleri ile harcıyoruz birbirimizi…

Sonuç…

Bütün bu yukardaki denklemden sonra, el ele vererek bile isteye harcıyoruz nesillerimizi…

İlk yıldan itibaren giderek kötüleşen çocuklar ve otizm teşhisi… Eşlik eden başka problemler… Devamında kullanılan bir sürü ilaç… Metabolizmayı daha da bozmak için mücadeleye devam durumu…

Bu tıp bu kafayla bu sorunları çözemez. Öyle bir iddiası da yok zaten. İlaca, hastaneye, doktora bağımlı olun yeter…

Sonucun sonucu;

Biz de bu kafayı değiştirmedikçe bizim için hiç kimse bir şeyi değiştirmeyecek..!

(Adil Keskin- Uzman Pedagog)