İmmünogenetik ve Tarihi Açıdan Aşı İllüzyonu – Prof. Dr. Alişan Yıldıran

İmmünogenetik ve Tarihi Açıdan Aşı İllüzyonu – Prof. Dr. Alişan Yıldıran

Muhterem okuyucular, bu uzun, çarpıcı grafik ve kupürler ile desteklenmiş renkli! yazıda okuduklarımı ve öğrendiklerimi herkesin anlayabileceği şekilde lisanımıza aktarmak istiyorum. Çünki, diğer ülkelerde, bilhassa ABD’nde bunlar yıllardır gündemde…

Buna ilave olarak, ülkemizin durumunu ve gelecekde neler olabileceğini de takdirinize sunmaya çalışacağım. Sevgili bakanlığımıza da fikir verir inşallah.

‘İllüzyon’ Türk Dil Kurumu’na göre ‘gözbağı’ anlamında kullanılır. En azından yüzlerce doktor ve bilim adamı gibi (1) fakir de çocukluk çağı aşı uygulamasında (aşıda değil!) Rockefeller Tıbbı’nın (RT) küresel bir illüzyon husule getirdiğini ve yüz yıldan fazladır bunu sürdürdüğünü düşünmekdedir. Peki bunu nasıl başarmış ve neden yapmakdadır? İnsanlar bu zor konu hakkında neleri bilmelidir?

Konuyu elimden geldiğince basitleşdirerek ifade edip, efkâr-ı umûmîyi netleştirmeye gayret edeceğim.

Tıbbın Tarihe Tesîri
Evvelâ, tıbbın tarihin akışına tesirini ve bu bakımdan ne kadar önemli bir araç olduğunu hatırlamak îcabeder; Hazreti Peygamberin müjdelediği İstanbul’u fetheden ve tarihi değişdiren Fatih Sultan Mehmed Han’ın, Gedik Ahmed Paşa Otranto’yu fethetdikden sonra muhtemelen Roma üzerine sefere çıkacağı esnada, hekimbaşısı Yakub paşa (Maestro Iacobbo) tarafından zehirlenerek öldürüldüğü zannedilmekdedir (2). Çünki peygamberimiz daha az bilinen bir hadisinde Roma’nın da fethedileceğini bildirmişdir (3).

Böylece, insanların tıbba ve tabibe olan itimadı suiistimal edilerek, Avrupa’nın Müslüman olması en az altı yüz yıl gecikdirilmişdir. Muhterem Ahmed Şimşirgil hoca aksini düşünse de bana bu ihtimal gayet makul gelmekdedir. Ancak, kendisine padişahın hekimbaşılığı ve paşa ünvanı verilmiş bir mühtedî (Müslüman olmuş kimse) olduğu için başka bir kelime söylemek uygun düşmez çünki, dinimizde hüküm, zanlara-duygulara göre değil eldeki verilere göre verilir.

Rockefeller Tıbbının dünya ekonomisindeki yeri
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2016 yılında sağlık harcamaları 6.5 trilyon dolardır (4). Aynı yıl silahlanma için harcanan para ise sadece 1.69 trilyon dolar olmuşdur (5). RT’nin neden bu kadar filantropik (hayırsever-insancıl) (!) olduğunu anlatabiliyor muyum? Aşağıdaki resim ve ifade aslında bu yazının özeti gibidir.

Şekil 1. İlaç sanayii tedavi etmez, müşteri üretir!

Beş yaş altı çocuk ölümleri haritasına bakdığımızda, gelişmiş ülkelerde çocuk ölümlerinin çok az, Afrika, Hindistan, Latin Amerika ülkelerinde ise çok yüksek olduğu görülmekdedir (6). Bu ülkelerin ve diğer cephedeki gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki ortak noktanın gelir ve bu gelirin uygun şekilde harcanması, altyapı ve suya erişim olduğu yani çocuk ölümlerine yol açan en önemli etkenin ENFEKSİYONLAR DEĞİL içme suyu ve beslenme sorunu olduğu açıkdır.

Aşağıdaki grafikde ise beş yaş altı ölüm sebepleri arasında aşı ile önlendiği iddia edilen hastalıklarda sadece boğmaca, tetanoz ve kızamık yer almakdadır (toplam %6) ve hemen idrak edileceği gibi asıl sebeplerin fersah fersah gerisindedir (7). İshalden ölüm ise, yine temiz içme suyunun olmamasına bağlı olduğuna ve ağızdan veya damardan sıvı ile tedavi edilebildiğine göre bu gruba dahil edilemez.

Şekil 2. Aşıyla önlendiği iddia edilen hastalıklardan menenjit, kızamık, boğmaca ve tetanozun tamamının beş yaş altı ölüm oranlarında sadece %6’yı teşkil etdiği görülmekdedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre aşı pazarının büyüklüğü 2000 yılındaki 6 milyar dolardan, 2014 yılında 33 milyar dolara yükselmesi (8), yaklaşık altı kat artması ikstisadî olarak açıklanabilir mi?

Yılan yağı satıcısı sahneye çıkıyor!
Kariyerine ‘yılan yağı satıcılığı’ (yılan yağı=her derde deva iksir) ile başlayan büyük büyük baba Rockefeller’in (William Avery Rockefeller, 1880’ler) daha o zaman tıbbın gücünü ve zenginleşmenin yolu olduğunu keşfetdiğini, soyunun ise bu işi ne kadar gelişdirdiğini görebilirsiniz (9, 10, 11).

William’ın faaliyetleri esnasında, bir tarafdan ilmî tecesssüs (merak) yerine zengin ve meşhur olmayı daha ön planda tutan ve bu uğurda gerekirse öz oğlunu bile denek olarak kullanarak ölümüne yol açan Dr. Jenner gibi gibi bilim adamları (burada kısa bir not; ‘adam’ kelimesi feministlerin zannetdiği gibi cinsiyet belirtmez, bilim insanları diyenleri güzel Türkçemize saldırdıkları için kınıyor ve tarihe havale ediyorum) aynı yıllarda hızla aşıların hayvanlar üzerinde denenmesi ile immünolojinin temel mefhumlarını belirlemeye başlamışlardı: 1905’de Von Pirquet daha önce hiç bilinmeyen durumlar olan ‘ALLERJİ’yi ve serum hastalığını, 1913’de ise Charles Richet yine hiç bilinmeyen bir durum olan ‘ANAFİLAKSİ’yi tarif ederek Nobel alıyorlardı.

Yeri gelmiş iken allerji ve anafilaksi gelişen her hastanın aslında aşı kurbanı olduğunu hatırlatalım, daha önce bu durumların görülmüyor olması sorumlu dış etkenin aşılar olduğunun delilidir.

Ülkemizde Rockefeller Tıbbı
Daha önce de bahsetmiş olduğum gibi, RT’nın ülkemiz tıbbına müdahalesinin ise Hacettepe Tıp Fakültesi’nin kurulması için yapdığı yüklü bağış ile başladığını zannediyorum (12).

Bu bağış ile önce Hacettepe Tıp Fakültesi’ni, sonra Hacettepe Üniversitesi’ni, daha sonra da Bilkent Üniversitesi’ni kuran Prof. Dr. İhsan Doğramacı ise, ne hikmet ise İsrail devletinin ilan edildiği yıl kurulan Dünya Sağlık Örgütü’nün ana dili gibi İbranice konuşan genç kurucu üyesi idi (13) ve 2014’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından intihal yapdığı sabit görülecekdi (14).

Böylece ülkemizdeki tıbbı da yönlendirme imkanını temin eden RT’nin isim babalığını ise bu konudaki hacimli kitabın müellifi olan Richard Brown 1979’da yapmışdır (10). RT’nın bugün, 25 nobel ödülü kazanmış Rockefeller Üniversitesi ile bilhassa moleküler ve genetikde öncü konumda olması şaşırtıcı değildir (15).

Germ teorisi, mikrobiom ve lateral gen transferi
RT aşıların yaygın olarak kullanıma sokulabilmesi için; ‘Pastör’ün Germ teorisi’, toplumun bilhassa viral etkenlere karşı belli bir süre içinde gelişen ‘Sürü bağışıklığı’ ve İngilizlerin dünyayı yönetdiği ‘Böl ve Yönet’in benzeri olan ‘Korkut ve Yönet’ metodlarını maharetle uygulamışdır.

Aşı tarihinde mühim bir yer işgal eden Pastör mikropların dâima dışardan gelerek hastalık yapdığını zannediyordu, arkadaşı Bechamp ise ortamdaki değişikliklerin mikrobların değişdirdiğine ve böylece hastalık yapdığına inanıyordu (16, 17).

Günümüzde ise, bilhassa rizosfer (toprağı meydana getiren mikroorganizmalar-1 gramında 10 milyar adet bulunur) ve mikrobiomun (sıhhatli yaşamamızı temin eden, bilhassa barsaklarda yer alan faydalı mikroplar) keşfinden ve hijyen hipotezinin (enfeksiyonlar azaldıkça, nonenfeksiyöz immünolojik hastalıkların artması) kabulünden ve canlılar arasında lateral gen transferinin varlığının öğrenilmesinden sonra, yaygın aşı uygulamasının dayandığı bu teori, ciddî şekilde tenkid edilmekdedir (18, 19, 20).

Çöp-DNA ve endojen retrovirüsler
İnsan genom projesi 2001’de tamamlandığında, hepi topu 20000 civarında genin varlığı, meyve sineğinde bile 9000 civarında gen bulunması sebebi ile ‘eşref-i mahlukat’ yani en üstün yaratılmış olan insan için çok şaşırtıcı olmuşdu.

Ayrıca, DNA’nın büyük kısmı non-coding (kodlamayan) ‘junk-çöp’ olarak adlandırılan kısımdan oluşuyordu. Aslında bu durum bile daha bir tane bile faydalı mutasyon gösterememiş (heterozigot avantajın faydalı mutasyon olmadığını hatırlatırım) EVRİM zırvası ile her şeyi açıklamaya çalışan batı münevverlerinin mantıksızlığını göstermekde idi. Yaratıcının ilminin elbette bunda bize vermek istediği mesajlar olmalı idi. Nitekim, ENCODE projesi ile çöp?!-DNA’nın fonksiyonel olduğu ve kompleks süreçleri idare etdiği anlaşıldı, üstelik bu bölgelerde lateral gen transferi ve endojen retrovirüslerin varlığı söz konusu idi (21, 22, 23).

Bütün bunları mikrobiom ile birlikde düşündüğümüzde acaba ‘germ teorisi’ndeki mikroplar hakikaten mikrop mu idiler? Doğduğu gün maya kültürlerinde üretilmiş aşı ile karşılaşan bebekler için acaba bütün bunlar ne manaya geliyordu? Aşıların üretilmekde olduğu WI-38 gibi insan hücre serileri bunları ihtiva etmekde olmasın sakın? Ya bunlar ile karşılaşan aşı virüsleri HIV örneğinde olduğu gibi modifiye olup yeni ve daha kötü hastalıklara veya kansere yol açıyorsa? (24). Moleküler tıbdan azıcık haberi olan birisi için bunlar çok önemli suallerdir.

Virüsler virüs müdür?
Burada yine başka bir durum ortaya çıkıyor; Virüsler nedir, ne sebeple yaratılmışlardır?

Canlı olmanın unsurlarını taşımayan bu varlıkların hastalık yapabilen şekillerine canlı virüs denilmesi doğru mudur? Acaba virüsler diğer canlılardan dışarı kaçan mobil genetik parçalar mıdır? Bilgisayar virüslerinin fonksiyonları neden bunlara bu kadar benzemekdedir? Daha 1918’de, İspanyol grip virüsünün laboratuarda üretilebildiği ve milyonlarca insanın ölümüne yol açdığı doğru mudur? (25, 26).

Ya kızamık virüsünün varlığının isbatlanmadığını iddia eden alman viroloğun mahkeme ile haklı bulunmasını nasıl açıklanmalıdır? (27). Maksadımız yukarıda da belirtildiği gibi halkın anlayabileceği şekilde bilgilendirmek olduğu için bu konulara daha derinlemesine girmeye lüzum yokdur.

Aşılar bulaşıcı hastalıklar ortadan kaldırmış! (mı?)
Aşılar ile ilgili yazıların ilk cümlesi “aşılar tıbbın en önemli başarılarından biridir, aşılar sayesinde ölümcül hastalıklardan ölümler ortadan kaldırılmışdır” şeklindedir. Bu YANLIŞ bilginin kaynağı ABD’nin Hastalıkları Kontrol Merkezi (CDC)’nin istatistikleri çarpıtarak vermesidir (28). Hakikaten, yirminci asrın başında enfeksiyon hastalıkları ve bunlara bağlı ölümler belirgin şekilde azalmakdadır ama, bu durum aşıların yaygın kullanımından önce olmuşdur (29). İstatistikler başka ülkelerde de benzer sonuçları göstermekdedir. İnsanların kullanma suyunun, kanalizasyon sisteminin, ısınma imkanlarının olmadığı, en basit tıbbî malzemenin (mesela damar içi sıvı uygulamasının, antibiyotiklerin) olmadığı, açlık ve sefalet çekdiği, savaş ortamlarında ölümlerin basit enfeksiyonlarla olduğunu ve bunların aşılar sayesinde düzeldiğini iddia etmek açık bir PR (public relations- halkla ilişkiler) çalışması, Türkçesi ‘kandırmaca’dır. Yakın tarihimizde de bunların örnekleri çokdur. Hitler’in meşhur propaganda bakanı Goebbels’in taktiği ile “Bir yalanı ne kadar iyi uydurur ve ne kadar çok tekrarlarsanız, o kadar inandırıcı olursunuz”!..

Anti-vaccination league, Aşı muhalifleri…
Okumadan, kulakdan dolma bilgiler ile allâme olan meslekdaşlarımız ve diğerleri, aşılara muhalefetin yakın zamanda bir takım gericiler tarafından başlatıldığını ve yurdumuza özgü olduğunu zannetmekdedirler. Halbuki, daha 1870’de mecburî aşılamanın çok büyük bir malpraktis (hatalı ve zararlı uygulama) olduğu ve ölümlere sebep olduğunu, çiçek aşısının tetanoza yol açdığını yazan kitaplar yayınlanmakda idi (30).

RT’nın hakim olmasından önce yazılmış olan bazıları şunlar;

• Dr. CGG Nittinger … Evils of vaccination (1856)
• William Tebb …. Sanitation, not Vaccination the True Protection against Small-Pox (1881)
• William White …. The Story of a Great Delusion (1885)
• Alfred Russel Wallace … Vaccination Proved Useless & Dangerous (1889)
• Dr. Tenison Deane ….. The Crime of Vaccination (1913)
• Charles M. Higgins ….. Horrors of Vaccination exposed and Illustrated (1920)

RT bütün bu muhalefete rağmen hem para hem de medya desteğine sahip olduğu için bu uygulamaları gitdikçe arttırdı ve 1976’da başkan Gerald Ford’un bizzat aşı olması ile başlatılan kitle aşılamaları ile çok sayıda sebebi bilinmeyen o zamana kadar rastlanmamış hastalıklar ortaya çıkmaya başladı ve hızla artdı (31). Aşı olduktan sonra hastalandığını farkeden insanların açdığı davaları kazanarak büyük mikdarlarda tazminatlar kazanmaları ise RT’nı farklı bir strateji uygulamaya yöneltdi. Başkan Ronald Reagan’a 1986’da National Childhood Vaccine Injury Act (NCVIA-Millî Çocukluk Aşısı Zararı Kanunu) çıkarttırılarak, aşıdan zarar gören insanların aşı firmalarına dava açmaları yasaklandı (32). Aslında bu kanun oldukça insancıldı! Geçen yıl İtalya’da büyük toplumsal muhalefete rağmen çocuklara bütün aşıların yapılması mecburî hale getirildi (33). Bu hamle İsveç’de ise akamete uğradı, aşıların ciddî yan etkileri olması sebebi ile mecbûrî olması yasaklandı (34). Ülkemizde de aynı hamle denendi ancak şimdilik önüne geçilebildi (35). Halbuki, 2011’de, ABD yüksek mahkemesi aşıların ‘kaçınılmaz şekilde emniyetsiz-güvenilmez’ olduğunu, aşı firmalarının aleyhine dava açılamayacağına, aşıların yol açabileceği riskleri tamamen ailenin üstlenmesi gerekdiğine, utanmadan karar verdi (36), behey nâbekar; hem mecbur tutacaksın, hem de riski üstlenmeyeceksin, buna adalet denebilir mi?!

Mahkemenin yüzde yüz haklı olduğu konuyu ise, meşhur tıp kütüphanesi pubmed’in sahibi Amerikan milli sağlık enstitüsü başkanlığını uzu süre yapan Dr. James R. Shannon (37) şöyle ifade etmişdi “En emniyetli aşı, hiç yapılmayan aşıdır”!

Geçen sene bir Avrupa mahkemesi ise “Aşıların bilimsel delil olmadan da suçlanabileceği” kararını alarak ABD’ye gol atmışdı (Ergün Diler’in kulakları çınlasın) (38).

1976’dan sonra neler oldu?
Yukarda belirtildiği gibi kitle aşılamalarının yaygınlaşdırılması ve aşağıda anlatılacağı üzere millî aşı üretimlerinin iptal edilmesi ile daha önce bilinmeyen ve hiç görülmeyen hastalıklar ortaya çıkdı. Otizm bunların başında gelmekdedir, aşağıdaki grafikde durum açıkça görülmekdedir;

Şekil 3. Kitle aşılamalarının başladığı 1976’dan itibaren otizmin geometrik olarak artması tesadüf müdür?

Prematürite doğum, tip 1 diabet, multipl skleroz, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu gibi hastalıklar da geometrik olarak artmakdadır.
Halbuki, aşılarla önlendiği iddia edilen pek çok bulaşıcı hastalık gerçek (natürel) herd immünite (sürü bağışıklığı) sayesinde çok uzun sayılmayacak sürelerde sönümlenmekdedir, bu durum ise gözlerden kaçırılmakdadır. Aşağıdaki grafikde çok ölümcül ve bulaşıcı olduğu biline Ebola hastalığının bir yıldan kısa bir sürede aşı olmaksızın kendiliğinden sönümlendiği rahatça görülebilmekdedir (39). Bu grafiklerin gerçek rakamlarla çizildiğini, bir takım sanal hesaplarla ‘yılda şu kadar ölüm engellendi’ gibi bilimsel (!) yanıltmaların olmadığının da altını çizelim.

Şekil 4. Gerçek ‘herd immünite’ nasıl da aşısız ortaya çıkmış, hayret!

Ülkemizin aşı hikayesi nasıl?
Tek kelime ile acıklı! Şimdilerde gündemde olan, eskiden yerin dibine batırılan fakat büyük alman imparatoru Bismarck’ın bile takdir etdiği bir şahsiyet olan Sultan II. Abdülhamid’in (40) üstün öngörüsü ile avrupadan bile önce ülkemizde pek çok aşı üretilmeye başlamışdı (41). Bu fakire Allah’a şükürler olsun ki, bu ülkede devletimizin üretdiği sadece difteri, tetanoz ve verem aşıları yapılmışdı.

Ülkemizde çocuklara yaygın aşılama, millî olmadıkları tescillenen 12 Eylül darbecilerinin Rockefeller’in emrine uyması ile 1985’de yapılmaya başlandı;

Kupür 1

Kupür 1. Kendi ürettiğiniz aşıları bırakıp, ithal aşılarla aşı kampanyası yapın! Aferin!..

Aşıların dışarıdan geldiğine, kampanyanın başını UNICEF ve RT’nın desteklediği Hacettepe’nin çekdiğine dikkat ediniz.
Üç yıl sonra, Rockefeller’in bizzat darbecilere teşekkür ziyaretine geldiğini de görelim;

Kupür 2

Kupür 2. Bu ziyaretde devlet başkanına bu hizmetinden dolayı madalya takıldığını da duydum ancak, belgesine ulaşamadım.

Hemen ardından nerede ise yüz yıldır millî aşılarımızı üreten ve bu konuda büyük tecrübe ve birikim sağlamış olan Hıfzıssıhha enstitüsünün aşı üretmesinin engellenmesini görelim;

Kupür 3

Kupür 3. Yerli aşı ile birlikde yerli ve millî aşı teknolojisi de, birikimi de doğru çöpe!…

O yıllardaki ‘aşı bilim kurulu’ herhalde bugünkiler kadar becerikli değilmiş! Aşılama oranları %8’lere kadar düşmüş;

Kupür 4

Kupür 4. Aşılama oranları %8’lere kadar düşmüş, acaba aşısızlıkdan ölen çocukların sayısı kaç? Yüksek oranda olsa idi herhalde duyardık değil mi?

Gazetenin öngörüsü ise takdire şayan doğrusu. Hiç bir şekilde özelleştirilmemesi gereken askeri-stratejik bir ürün olan aşıların ithal edilmesini “FELAKET” olarak adlandırmış!..

Millî bir insan olduğu taa 2003’de, bugünleri görerek yazdığı ‘Uluslararası sermaye ve bağışıklama pazarı’ başlıklı ve her satırının Sağlık Bakanlığı tarafından tek tek ele alınması gereken yazısından (42) anlaşılan muhterem Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu’nun giriş cümlesi ‘Bağışıklama da, aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı, sermayeye teslim edilerek tatlı karlar için yatırım aracına dönüştürüldü. Artık bebeklerin ve erişkinlerin bağışıklanmaları üzerinde kişisel, kurumsal ve sınıfsal çatışmalar, uluslararası sermayenin kanlı çıkar oyunları yer alıyor’. O dönemin aşı bilim kurulunda yer alan Gazanfer hoca herhalde hepatit B aşısının yenidoğanlara uygulanmasını önleyemediği için görevini bırakmış olmalı. Yenidoğanın immün sisteminin bu aşıya uygun cevap gelişdiremeyeceğini hâlâ anlayamayanlara yapılması gereken (!) hpv aşısı bile az gelir.

Mevzû-u bahis yazıdan iki paragrafı ne yalanlar söylendiğinin anlaşılabilmesi için yorumsuz aktarıyorum;

‘Uygulamanın temel yaklaşımı aşı ile sağlanan yararın abartılmasıydı. Tayvan’da HBV aşısı gereksinmesi olduğu ileri sürülürken yaş ve cins grupları arasında Hepatoselüler Karsinoma riski yüksek olanlar ön plana çıkarılıyor, CVI’nin elemanları tarafından abartılı ölüm riskleri öne sürülüyordu (Miller MA, Kane M, 2000; Miller A, McCann L, 2000). Hib aşısı için gereksinme yaratmak amacıyla Hindistan çocuklarının yılda 500 milyon doz aşıya gereksinmesi olduğu ileri sürülüyor, bu ülke çocuklarının doğal bağışıklığı oluştuğu yönündeki araştırmalar (Puliyel JM et al, 2002) ve Türkiye’den bu savı destekleyen bulgular (Tastan Y et al, 2000) yok sayılıyordu. Üstelik Hindistan’da Hib’in yaygın bir tehlike oluşturmadığı dört büyük araştırma hastanesinde ileriye yönelik sürdürülen bir araştırmada 3,441 menenjit, pnömoni ve sepsis olgusundan yalnızca 58’inde Hib üretilebilmesinden anlaşılıyordu (Beri RS, Ojha RK, 2002).

HBV aşısının maliyet-3plm etkin olduğu kanıtlanmaya çalışılırken Hindistan’da yılda Hepatit B’ye bağlı 200,000 ölüm olduğu -aynı CVI elemanlarınca- öne sürülüyor (Miller MA, Kane M, 2000; Miller A, McCann L, 2000), Hindistan Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü’nün bu ülkede yılda yalnızca 4,935 kişinin Hepatit B’ye bağlı Hepatoselüler Karsinoma’dan öldüğü hesapları (Dhir V, Mohandas KM, 1998) unutulmuş görünüyordu. Kapitalizm pazara insanların gereksinmesi olmayan ürünler sunuyor, konu sağlık olduğu için bu ürünleri uluslararası sağlık kuruluşlarına ve hükümetlere kabul ettirmekte güçlük çekmiyor, pazar giderek büyüyordu. Pahalı bulunan aşının fiyatının ucuzlayabilmesi için Hib aşısı dozunun 4’e çıkarılması bile önerilebiliyordu (Nossal G, 1998)’.

‘… tüm dünya çocuklarına Kızamık başta olmak üzere temel aşıların yapılması ile yılda 3 milyon çocuğun yaşamının kurtarılacağı savlanıyor (Brown P, 2003), oysa bu çocukların beslenme yetersizliği, uygun olmayan barınma koşulları, eğitimsizlik gibi nedenlerle ve pnömoni, ishal, kaza gibi sonuçlarla öleceği gözardı ediliyordu. Örneğin Kasongo, Zaire’de 1981’de Kızamık aşısı uygulanan ve uygulanmayan iki grup çocukta izleyen yıllarda ölüm hızlarında farklılık bulunmamıştı. Honduras’ta 1984-5 ORT kampanyasının hemen ardından Polio salgını gelişmişti (GLoyd S, Roy K, 2000)’.

Dr. Aksakoğlu’nu görevden alıp, sözde bilim kuruluna altı büyük ilaç firmasının temsilcisini kim, hangi özellikleri sebebi ile dahil etdi? Geçen sene bu isimler internet ortamında kendi kendilerini ifşa ediyorlardı, artık bundan neden vaz geçdiler? Sağlık Bakanlığı bunları kuruldan çıkarmak için neyi bekliyor? Her şeyi muhterem Cumhurbaşkanı’na şikayet etmek mi gerekiyor?

Bu kişiler hala ilaç firmalarının koltuğunda bu milletle alay eder gibi açıklamalar yapabilmekde ve Bakanlık nezdinde itibar görebilmekdedirler (43).

Bu konuyu fakirden daha önce daha geniş olarak ele alan muhterem Asena Devlet’in yazısını da okumak gerekir (44).

Biraz aklı eren, İngilizce bilen herkesin webde, ingilizce bilmeyenlerin de geçenlerde RT’nin diğer marifeti olan gıda terörü üzerine Soner Yalçın’ın yazdığı ‘Saklı Seçilmişler’ (Bu ismi meşhur gizli tarikat Skull and Bones’u (45) çağrıştırdığı için verilmiş olmalı!) kitabında bunları bulabileceğini de hatırlatmalıyım.
Enfeksiyoncu arkadaşlar (hâlâ !) bana inanmıyor olabilirler, belki aşağıdaki kupürdeki bilgi gözlerinin açar;

Kupür 5

Kupür 5. Günümüz teknolojisi ile üretilen aşılar ‘özellikle’ yenidoğan çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi baskılanmış (mesela gebeler) insanlarda etkili OLAMIYOR!

Bu başlık altında son olarak şunu da ilave etmeliyim, gen işleme (gene-editing, CRISP-R, organizmaya istediğin geni ekleme, istediğin geni susturma) (46) teknolojisinin yaygın olarak kullanıma girdiği son yıllarda uluslararası sermayeye, RT’na ASLA güven olmayacağını, çocuklara onların üretdiği HİÇ BİR aşının yapılmamasının bile İSTİKBÂLİMİZ için çok daha güvenli olacağını buraya not olarak naçizâne düşüyorum.

Depopulation ‘nüfusun azaltılması’ konusu
Depopulation konusu, benim alanımın dışında ama, buradan yükselen pis kokuları konuyu immünogenetik ve tarihi açıdan ele alan yazıda hatırlatmam yerinde olacakdır.

Evvelâ baş aktörler ile ilgili bir kaç nokta; dünyada şu anda aşı konusunda, dolayısı ile immünoloji konusunda bir numara kabul edilen Emory Vaccine Center ABD’nin Georgia eyaletinde, Atlanta şehrinde bulunmakdadır. Ne tesadüf, meşhur ‘hastalıkları önleme dairesi-CDC’, Ahmet Rasim hocanın deyimi ile (47) komedi merkezi buraya sadece bir dakika mesafede (hiç gitmedim ama Google maps sağolsun). Aşı merkezinin bu eyaletde olması bir anlam ifade etmez ama, Washington, Boston veya New York’da olması daha makul olan CDC’nin burada olması ilginç! Daha ilgincine gelince; 1976’da kitle aşılamasına geçildikden kısa bir süre sonra 1980’de kim tarafından ve neden yapıldığı bilinmeyen, aşı merkezine 2.5 saat mesafede ve aynı eyaletde yer alan taş ocağında tuhaf bir abide yapıldı (48). Bu abideyi en azından bendeniz için ilginç kılan şey ise üzerinde yer alan yazıların ilk cümlesinin ‘insanlığı tabiat ile uyumlu olacak şekilde beş yüz milyonun altında tutun’ emrinin (!) yer almasıdır. Ülkemizde pek iyi tanınmayan yayın kuruluşu CNN’in kurucusu Ted Turner’ın buna benzer cümlesi ve GAVI (Aşılar ve bağışıklama için küresel birlik)’yi kuran minicik yumuşak (!)’ın sahibi Bill Gates’in ‘Aşılar nüfusu kontrol etmenin en iyi aracıdır’ (49) sözleri çok uyumlu bir komplo teorisi teşkil ediyor galiba!… Bunlar komplo ise 2014’de Kenya’da DSÖ’nün tetanoz aşısında bulunan kısırlaştırıcı hcg’yi kim oraya koymuş acaba? (50).

Cevaplanması gereken sorular

Konu ile ilgili olarak daha önce de şu soruları sormuş ve tabii ki yetkililerden cevap alamamışdım;

1. Neden 1990’lara kadar olduğu gibi, kendi aşımızı üretemiyoruz?

2. Neden ülkemizde 1990’lara kadar pek görülmeyen alerjiler artık bu kadar sık görülüyor?

3. Aşıların stratejik ürünler olduğunu, silah olarak kullanılabileceğini biliyor musunuz?

4. Aşı bilim kurulu neden 1/3 oranında ticarî firma temsilcileri ihtiva ediyor?

5. Her yıl 1.300.000 bebeğin doğduğu ülkemizde, her birine 46 doz aşının yapıldığı bir abonelik sistemi ne kadarlık bir ticarî pazar oluşturur, bunlar başka sağlık sorunlarına yol açarsa bu sektörün büyüklüğünü fehmedebilir misiniz?

Bu vatanın, bu milletin evladlarına iyilik adı altında yapılan uygulamalar şeffaf ve makul olmalıdır. O halde, muhatabı kim ise şu soruları da net olarak cevaplamalıdır;

1. Aşı uygulamasının sorumluluğu kimdedir? Aşı bilim kurulunun mu, Sağlık Bakanlığı’nın mı?, her ikisinin mi?

2. Tamamı yabancı ülkelerden alınan, tıbbî ve invasif (girişimsel) bir uygulama olan aşıların yan etkileri neden takib edilmemekdedir? Kimse ediliyor demesin, daha önce de yazdım, ülkemizde VAERS benzeri bir sistem yokdur. Yan etkiyi anlamak için göz ve zihin açıklığı gerekir. ABD’nde son on yılda kızamık aşısından 108 ölüm bildirildiğini (51), gerçek rakamın ve diğer yan etkilerin bundan kat kat fazla olduğu düşünüldüğünde bu takib sistemi kurulmadan bu uygulamayı yapanlar kendilerini vicdanen rahat hissedebiliyorlar mı?

3. Ülkemizde aşıların sektirmeden yapılması için uygulanan performans sistemini kim akıl etmiş ve nasıl bu kadar sistematik çalışabiliyor? Performans için ödenen para ne kadardır ve nereden karşılanıyor? Bu uygulamadan zarar gören çocuklar olduğuna göre bu uygulamayı yaparak alınan para helal midir?

4. Mevcut bilimi ve ürünlerini mutlak hakikat kabul edip, hür iradesi olan insanları, devlet mekanizmasını ele geçirmiş bir takım bürokratlarla, ‘çocuklarını elinden alırım’ gibi engizisyonu hatırlatan bir takım safsatalarla aşı yapdırmaya zorlamanın yukarda bahsetdiğim hukuk skandallarının sonuçlarının nereye varacağı hakkında bir fikriniz var mı?

Sizi bilmem ama, bu fakiri bu konuda yalnızca Yüce Yaratıcının sözleri bağlar;

‘…onlar yeryüzünde ortalığı fesada vermek, EKİNLERİ (gıda?) tahrip edip NESİLLERİ (depopulation?) bozmak için çalışır….’ Bakara-205.
En doğrusunu Allah (cc) bilir!….

KAYNAKLAR

(1) https://www.facebook.com/media/set/?set=a.644462025684284.1073741834.350017531795403&type=3
(2) http://ahmetsimsirgil.com/fatih-sultan-mehmed-han-zehirlendi-mi/
(3) Ramuzu’l-Ehadis, 478/5; Krş. A. Yardım, Türk’ün Şeref Madalyası: Fetih Hadisi, Kubbealtı Akademi Mec., Sayı 3 Temmuz 1979, Sayfa :64
(4) http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs319/en/
(5) https://www.sipri.org/research/armament-and-disarmament/arms-transfers-and-military-spending/military-expenditure
(6) https://ourworldindata.org/child-mortality
(7) http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(10)60549-1/ppt
(8) https://www.corbettreport.com/rockefeller-medicine-video/
(9) http://www.who.int/immunization/research/forums_and_initiatives/1_ABatson_Global_Vaccine_Market_gvirf16.pdf
(10) https://www.amazon.com/Rockefeller-Medicine-Men-Capitalism-America/dp/0520042697
(11) http://www.medicine.news/2016-04-15-what-is-the-rockefeller-foundation-and-how-has-it-oppressed-natural-medicine-for-nearly-a-century.html
(12) Cumhuriyet, 15.02.1965, sayfa 3.
(13) http://www.milliyet.com.tr/1998/09/19/haber/hab02.html
(14) http://www.radikal.com.tr/turkiye/aihm-33-yillik-intihal-tartismasina-noktayi-koydu-1191058/
(15) https://www.rockefeller.edu/about/awards/
(16) http://www.mnwelldir.org/docs/history/biographies/louis_pasteur.htm
(17) https://en.wikipedia.org/wiki/Louis_Pasteur
(18) Cabrera-Perez J et al. Experimental Biology and Medicine. 2017. 242: 127-139.
(19) https://www.nature.com/news/2010/101124/pdf/468492a.pdf
(20) https://www.the-scientist.com/?articles.view/articleNo/47125/title/Bacteria-and-Humans-Have-Been-Swapping-DNA-for-Millennia/
(21) https://www.theguardian.com/science/2012/sep/05/genes-genome-junk-dna-encode
(22) http://www.bbc.com/earth/story/20150619-there-is-alien-dna-inside-you
(23) https://www.quora.com/Would-removing-useless-junk-DNA-change-humans-significantly
(24) PMID: 20335054
(25) https://en.wikipedia.org/wiki/Virus
(26) https://academic.oup.com/cid/article/49/9/1405/301441
(27) http://learninggnm.com/SBS/extdocs/Lanka_Bardens_Trial_E.pdf
(28) https://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00056803.htm
(29) https://childhealthsafety.wordpress.com/graphs/
(30) https://archive.org/details/39002086344398.med.yale.edu
(31) https://worldmercuryproject.org/news/diseases-with-unknown-etiology-trace-back-to-mass-vaccination-against-influenza-in-1976/
(32) https://en.wikipedia.org/wiki/National_Childhood_Vaccine_Injury_Act
(33) https://www.thelocal.it/20180116/italy-election-compulsory-vaccine-law
(34) http://yournewswire.com/sweden-mandatory-vaccinations/
(35) https://tr-tr.facebook.com/dralisanyildiran/posts/728566017348229
(36) http://www.hutchnews.com/a1f84eca-2bf8-5839-b94b-d0a0d1c6e7f6.html
(37) https://www.nytimes.com/1994/05/24/obituaries/james-a-shannon-89-is-dead-ex-director-of-health-institutes.html
(38) http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/06/24/yazilar/elestirel-yazilar/saglik-sistemi/avrupa-adalet-divani-asilar-bilimsel-delil-olmadan-da-suclanabilir/
(39) https://en.wikipedia.org/wiki/Epidemic
(40) http://yedikita.com.tr/ikinci-abdulhamid-han-hakkinda-7-itiraf/
(41) http://www.oncevatan.com.tr/abdulhamit-ve-pastor-makale,32673.html
(42) http://webb.deu.edu.tr/halksagligi/doc/yazilar/ga-uluslararasibagisiklamapazari.pdf
(43) http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/03/18/hakkimda/asi-sayesinde-turkiyede-her-yil-14-bin-296-cocuk-olumu-engelleniyor/
(44) https://lilliputian.me/2014/01/mehtapin-asilarla-imtihani-bolum-2/
(45) https://eksisozluk.com/skull-and-bones–214646
(46) https://www.chemistryworld.com/opinion/should-we-allow-genetic-vaccination-with-crispr/2500116.article
(47) http://ahmetrasimkucukusta.com/2013/09/29/yazilar/tip-yazilari/grip-tip-yazilari-yazilar/ccdc-hastalik-kontrol-ve-komedi-merkezi/
(48) https://en.wikipedia.org/wiki/Georgia_Guidestones
(49) http://www.healthfreedoms.org/bill-gates-vaccines-are-the-best-form-of-population-control/
(50) https://www.lifesitenews.com/news/a-mass-sterilization-exercise-kenyan-doctors-find-anti-fertility-agent-in-u
(51) https://www.globalresearch.ca/measles-vaccines-kill-more-people-than-measles-cdc-data-proves/5429736

 

Aşıysa, At Sepete! Takvime Aşı Nasıl Seçilir, İbretlik Görüntüler!

Aşıysa, At Sepete! Takvime Aşı Nasıl Seçilir, İbretlik Görüntüler!

Sosyal medyada tozu dumana katan, sürekli bağıran, en çok sahne komedyenleri/sihirbazlardan hoşlanıp hep karikatürize bilgilerle aşıların müthiş faydalarını halkın eğitim seviyesi en düşük kesimine belletme görevini ifa eden Pharma Trolleri’ni bilirsiniz… Bunların onca bağırış-çığırış arasında yapmadığı TEK şey nedir, dikkatinizi çekmiştir?

Yılanyağından aşılarının 1. Koruduğunu gösteremezler 2. Vurulduğunuzda sakat kalmayacağınızı veya ölmeyeceğinizi size asgaride garanti dahi edemezler.

Kısacası… Sosyal medyada bir Pharma Trolünü tek kıstasla anında ayırt edebilirsiniz. Size BİLİM diyecek ve karşısında titremeniz gerektiğini ima edecek, fakat size BİLİMSEL TEK AÇIKLAMA YAPMAYACAK, AŞILARIN MUHTEŞEM BİLİMİNE DAİR SİZE TEK KANIT SUNAMAYACAKTIR.

Niye mi?

Çünkü öyle bir kanıt YOK da ondan!

Tamam?

Okuduğunuz cümlenin manası bi’ müsaade edin yerleşsin iyice… Acele etmeyin. Laf değil bu çünkü…

Siz ve çocuklarınız sadece KOBAYSINIZ bu uygulamada, başka hiçbir fonksiyonunuz yok.

Kime güveniyorsunuz da hakkında ne sizin ne doktorunuzun ne devletinizin ne dünyada kimsenin bir şey bilmediği birtakım biyolojik ürünleri gebelikte, bebek gözünü dünyaya açtığı anda, daha sonra defalarca, kaç kere derlerse o kadar, ömrünüzün sonuna kadar gözü kapalı alıyorsunuz?

Ortada kontrol grubu filan yok, bir siz varsınız denek olarak! Aşıyı olurken sağlık durumunuzu dikkate alan, soruşturan, test/tahlil yapan var mı? Yok.
Aşıdan sonra takibinizi yapan var mı? Yok.
Doktor aşının prospektüsünü açmış değil, fakültede aşının vücuttaki etkisine, yan etkisine dair TEK kelime okumuş değil, nasıl üretilir bilmez, içinde ne var BİLMEZ.
Aşıdan sonra oluşacak herhangi bir yan etkiyi EN SON tanıyacak kişi kendisi, kendi başına gelse yine aşıya bağlamayacak denli UZAKTIR KONUYA, zaten İMMÜNOLOJİ cahilidir. BİL-MEZ.

Her aşıyı vururken size önden saymakla ve oluştuğu takdirde de yan etki takip sistemine bildirmekle MESUL olduğu yan etkileri hayatında duymamıştır ki bildirsin? Hem devletin kendilerine telkini de kutsal aşılarını korumak için (sizi değil), bu yan etkileri GÖRMEMEK ve BİLDİRMEMEK yönündedir.

Ve bu ahval ve şerait içinde doktorunuz size, kar/zarar hesabı ile ilgili kimsenin elinde değerlendirme yapmak için TEK VERİSİ dahi yokken, sadece VARSAYILAN YARAR üzerinden aşı önerir. Israr da eder hani… Yemin de eder içinde alüminyum yok diye. Yapıyorlar vallahi… Bilim de şaşkın bu işe 🙂

Şimdi…

Amerika yazar Türkiye oynar, malum… Amerika’nın onaylayacağı her yeni aşıyı TR takvimine eklemek için büyük bir iştahla, banka hesap numaraları açık, pardon, hesap makineleri kar/zarar hesabı(!) yapmak için önlerinde açık bekleyen bir AŞI “BİLİM” (BİLMİYİM) KURULUmuz var bizim. Onların vatana millete aşı seçerken değerlendirme kriterleri TEK. Amerika onaylamış mı? Tamam, o halde, bizim için de yeterince iyidir. At sepete!

(Bunun bir tek aşı/ilaç konusunda norm olduğunu düşünüyorsanız bir an evvel çocuk masallarından büyükler için yazılmış kitaplara terfi etmenizi öneririz. Kopyala/Yapıştır Cumhuriyeti’nde en iyi iş çıkaran birim, bakanlıkların tercüme birimleri, net!)

Hatırlayın bakalım şu ADJUVAN konusunu şimdi… Bilmiyor musunuz? Merak etmeyin, doktorunuz da bilmiyor! Aşı bilim kurulunun en başındakiler de! Neyse… Okuyun siz en iyisi, çizgi filmimiz/karikatürümüz yok ama biz anlatalım yine de tane tane…

Genital Siğil Aşısı HPV ile ayyuka çıkan ve ağzı-dili olmayan bebekler yerine ergenlere vurulduğu için de aşıyla doğrudan ilişkinin gizlenemediği alüminyuma bağlı ölüm ve nörolojik hasar salgınından sonra, aslında endüstrinin uzun zamandır denediği ama bir türlü alüminyumdan daha az öldüren ve zarar verenini bulamadığı adjuvan gereksinimine yanıt verecek güzide bir yenilikle endüstri karşımızda ve kobay da dünyanın en özgür köleleri olarak tabii ki ABD halkı.

Üyelerinin ağırlıklı olarak ilaç/aşı sanayii bağlantılı olmasına özellikle dikkat edilen, Amerikan devletinin ulusal takvime hangi aşıların alınacağını belirlemeden sorumlu resmi kurumu ACIP (Advisory Committee on Immunisation Practices), 18 yaş üstü popülasyona önerilecek (o da şimdilik, yakında 0 günlük bebeklerin kabusu olacağı besbelli) HEPLISAV-B isimli taptaze sentetik DNA aşısını ve tabii bu aşının yepyeni ve popülasyonda ilk defa denenecek 1018-ISS (immunostimulatory sequences) isimli adjuvanını bakınız hangi tür sorgulamalar, tahkikatler sonucunda 1 düğmeye basıp hem de OYBİRLİĞİ ile onaylıyor. Bu BİLİM/İRFAN yuvası ABD’de sağlık “iş”i bakalım nasıl yürütülüyor.

Hazır mısınız?

ACTION!

ACIP üyesi, Milwaukee Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Paul Hunter soruyor:

“Bu aşının, adjuvanlı diğer aşılarla aynı anda vurulup vurulamayacağı üzerine yorumu olan?”

Yanıt CDC çalışanı Dr. Sarah Schille’den geliyor (basitçe omuz silkip gülümseyerek): “Tek başına vurulsun veya birlikte vurulsun diye herhangi bir tavsiye kararı çıkartabileceğimiz veri yok elimizde.” (Boş boş kafa sallıyor ardından.)

CDC’yi temsilen Amanda Cohn araya giriyor: “Iıııh, diğer aşılar bağlamında ele alacak olursak bunu, ıııh, önklinik deneylerde başka aşılarla birlikte denenmemiş olsa da bu aşı, bizim (CDC’nin) genel yaklaşımımız, ıııh, aşıların farklı ııııh uzuvlardan olmak kaydıyla aynı anda vurulmaları gerektiği, vurulabileceği yönünde.”

(Tamam? Deney filan yok ortada, ama farklı koldan bacaktan olduğu sürece belli ki bu kutsal suları kaçar tane olursa olsun birlikte vurabiliyorsunuz-muştur-herhalde-canım diyor CDC. Ama farklı koldan-bacaktan olsun, OK? Niye diye bize sormayınız rica ederiz, CDC’nin kesin bir bildiği var ki söylüyor.)

Dr. Hunter: “Adjuvanlı, hatta birden çok adjuvana sahip aşılar Avrupa’da veya başka herhangi bir pazarda kullanılmakta mı? Bilen var mı?”

(Avrupa’nın alüminyumdan adjuvan dışında bir şey kullanmadığını, hatta dünyada başka kimsenin sentetik DNA aşısı filan kullanmadığını gerçekten bilmiyor olabilir bu seçkin ACIP üyesi zat?)

Dr. Ward: “Bildiğim kadarıyla hayır.”

(Eh, bilmiyoruz/kimse bakmamış ama kesin herhangi başka bir güzide aşımızla birlikte vurulabiliyormuştur bu tamamen güvenli olduğu besbelli aşı; başka kimse de kullanmıyormuş bu yepyeni adjuvan teknolojisini, demek ki ilk kobaylar da yine bizden çıkacak, ah ne güzel, çığır açacağız yine diyerek ACIP’in herbiri birbirinden değerli üyesi OY BİRLİĞİ ile bu müthiş sürprizlere gebe aşıyı da gözünü bile kırpmadan (2020 tarihi itibariyle tüm yetişkinler için kanunen MECBURİ hale getirmeyi planladıkları) YETİŞKİN AŞI TAKVİMİNE eklenmek üzere onaylayıveriyor. Oldu da bitti maşallah! Bir nazar boncuğu da bizden!)

Eh haydi kalkın gidelim derken bir de bakıyorsunuz, oylama yapıldıktan, ACIP CDC’ye ‘haydi bu kıyağımızı da unutmayın, çok hayatlar karartacak (pardon, kurtaracak) bu gıcır gıcır aşıyı da alın ekleyin takviminize’ dedikten *SONRA*, Dr. Stephens diye biri söze giriyor??

“Pardon, küçük bir çekincem vardı, onu söylemek istiyorum. Müthiş bir gelişme, ileriye doğru atılmış koca bir adımdır bu karar. Şu sinyal, miyokard infarktüs sinyali biraz düşündürdü beni. Bu yeni adjuvanın kullanımı hakkında endişelerim var ve aşı piyasaya sürüldükten sonra toplanacak verilerin çok dikkatli takip edilmesini öneriyorum.”

(Efendim, aşının güvenlik deneyinde 14 kişi kalp krizinden ölüvermiş. Endişelenecek bir şey değil esasında, hergün yetişkinler durup dururken ölüyor ABD’de kalp krizinden, değil mi? İçme suyuna statin katalım önerisi ile gelmelerini sağlayacak kadar doktorların, statin eksikliğinden mustarip zaten bu memleket. Aralarından birkaçı bu deneyde aşı olmasa da ölecekti zaten diye düşünmek lazım. Tesadüflerle aşı “bilimini” lütfen biribirine karıştırmayalım. Şimdi bebek olsa bu işimiz kolay, SIDS diyoruz biz buna; ani bebek ölümü, asla aşıdan kaynaklanmayan bir tür ölüm çeşidi bu. 139 farklı neden sayabiliyor CDC o bebeği öldürmüş olabilecek size, fakat Allah sizi inandırsın aşıdan bir türlü ö-le-bi-le-mi-yor bu bebekler! Yetişkin ölünce de aşıdan sonra, artık eceli gelmiş demek lazım. Sakatlananlar da kesin numara yapıyorlardır, psikosomatik dahi olabilir bu HPV aşısından sonra yatalak olup nöbet üstüne nöbet geçiren histerik kızlar ve oğlanlar gibi! Aşılar baksanıza her haliyle ayrı mucizeye imza atmaya devam ediyor! Hokus pokus ve PUF! Hastalık eradike ediyor!! Ne hikmetse bebeğin dünyadaki ilk nefesinde hem de 3 kere bastıkları Hepatit-B aşısını 18 yaş ve üzerinde YİNE vurmaları gerekiyor yalnız?! Hatırlayınız: KO-RU-MU-YOR aşılar! Eh yani, iş mi şimdi, şarlatanlık bunun neresinde allaseniz? Yılan yağı satıcısı mı bu saygın, üniformalı filan kimseler? Komplo teorisyenliğine gerek yok rica ederiz, bakınız, canla başla çalışırlarken toplum yararına üstelik izleyebiliyoruz da bu kahramanları! İyi bakın, göreceksiniz kesin!)

Efendim, beyefendinin aman takibini yapalım dediği pazarlama sonrası sürveyansı için, en az 2 yıl geçmesi, bu zaman zarfında da hatırı sayılır sayıda kişiye bu aşının sağlam bir vurulmuş olması gerekiyor ki anlasınlar hakikaten kalp krizinden öldürüyor muymuş, otoimmün hastalık yapıyor muymuş?! Tamam? Tekrarlayalım hep birlikte şimdi:

HE-Pİ-MİZ KO-BA-YIZ.

Güzel.

Bu videoda kısaca sürreal gerçekliklerine tanıklık etme bahtına eriştiğiniz ABD denilen esir-pazar ülkesinde elle tutulur herhangi bir veri toplanabilemesi için ürünün yıllar yılı kullanılmasının gerektiği Aşı Güvenlik Verihattı (Vaccine Safety Datalink) denilen bir şey ile kimsenin (doktorların bile) haberinin dahi olmadığı VAERS (ASİE – Aşı sonrası İstenmeyen Etki İzlem Sistemi) var, ki onda da en iyimser tahminler, aşıya bağlı oluşan yan etkilerin ancak %1’inin bildiriminin yapılmakta olduğu yönünde. Görüldüğü üzere, siz zararı GÖRMEZ, kaydını filan hiç tutmazsanız böyle hep yarar hep yarar kalır geriye!

Yani… Beyaz ekran karşısında ABD yiyor diye yediğimiz GDO’ları atıştırmaktan bağırsak/beyin yakmışlar için konuya altyazı geçmemiz gerekirse, efendim göz ünündeki apaçık gerçek, burada onaylandığını gördüğünüz aşının (ki esasında bütün takvimlerdeki (çocukluk, ergenlik çağı vs) bütün aşılar için geçerli bu) insan deneylerinin bu şekilde, genel popülasyon üzerinde yapılmakta olduğu ve bunda da hiçbir sakınca görülmediğidir!

Hep birlikte alalım:

KO-BA-YIZ HE-Pİ-MİZ!

Gelişim aşamasında onay için bekleyen yüzlerce aşı daha olduğunu ve salt ABD değil, dünya genelinde aşıları sözümona “sürü bağışıklığı” (bkz. Şarlatanlık 101) sağlama gerekçesiyle kanunen zorunlu hale getirilmeye başlandığını düşünürsek, çok yakında salt yıllar yılı derdini kimselere anlatamamış otizm camiasının değil, hepimizin, her hanenin problemi olacak bu konu.

HER – ŞEY – PHARMA – İÇİN!

(Çekinmeyin, tekrarlayın lütfen, trans hali acıyı dindirir.)

İşte kaf dağının ardında bilim icracıları filan diye düşlediğiniz, hekimlerimizin keza sözünden hiç çıkmadığı, örnek aldığı, özendiği, öykündüğü Amerikan SAĞLIKSIZLIK sistemi BÖYLE çalışıyor. Bunlar karar verme mekanizmasının EN TEPESİNDEKİLER. ACIP burada bu aşıyı takvime alın onayını verdi, topu CDC’ye attı. CDC, sahibi Pharma (onun da sahipleri kimler, biliyorsunuz değil mi? I-ıh?? Peki, devam edin okumaya en iyisi siz) adına o golü sırf Amerikan halkının kalesine değil, öyle ya da böyle Türkiye ve onunla birlikte tüm az gelişmiş ülkelere atacak demektir.

Bu herzamanki gibi %100 güvenli olduğu besbelli, gıcır gıcır aşının bir an evvel Türkiye’de onaylanmasını, ÖNCELİKLE ve İVEDİLİKLE hergün Hepatit B riski altında çalışmakta olan TÜM KIYMETLİ SAĞLIK PERSONELİMİZE, yanında A’sı ile birlikte (ayrı uzuvdan rica ederiz) vurulmasını diliyoruz.

Hep birlikte takrarlıyoruz:

KO-BA-YIZ HE-Pİ-MİZ!
HER – ŞEY – PHARMA – İÇİN!

 

Sağlıkta Kabul Edilemez Sığlık – İfşa Ediyoruz!

Sağlıkta Kabul Edilemez Sığlık – İfşa Ediyoruz!

ED-Not: Sağlık çalışanlarının sorumsuz ve yanlış bildirimleri zaman içinde geldikçe bu post altına eklenmektedir.

Sosyal medyada senelerdir çeşitli branşlardan hekimler aşılar konusunda kendilerine belletilmiş basmakalıp bilgilerle biz bilim-fakirlerine otorite/gövde gösterisi yapmaya çalışırken yaralandı-berelendi.

Her seferinde önce “doktor” kimliğini yüzünüze dayayarak, bir ben bilirim-dediğim de taşa kazılı kuraldır edasıyla bizleri bilgisizliğimizden/cahilliğimizden ötürü şöyle yerli yerince bir azarlama sevdasıyla diyaloga giren hekimlerin sadece edebiyatla sınırlı kalan, ne bilimle ne tıpla ne de dümdüz mantık veya asgaride sağduyuyla bağdaşan sosyal medya açıklamalarını bundan böyle ifşa edeceğimi dile getirmiştim. Doktorlarımızın basına sağlık konusundaki açıklamalarını, halk sağlığı yararına değerlendirmelerini şahin gibi takip edip ardı ardına suç duyurusunda bulunan, süreci mahkemeye taşıyan meslek örgütlerinin ve özellikle de Sağlık Bakanlığı’nın dikkatine sunuyoruz hekimlerinin sosyal medya performansını.

Hastaları bilerek, kasıtlı olarak hastalık riskleri ve aşıların performansı konusunda yanlış yönlendirmekten tutun, tıbbi alan bilgilerindeki eksikliği ve maalesef akli dengelerinin hekimlik yapmaya müsait olup olmadığını sorgulamamıza sebep olan tuhaf açıklamalarını sürekli gördüğümüz bazı kişileri de ifşa ediyoruz. Her mesleğin bir davranış kodu, hukuken uyulması gereken mesleki kuralları vardır. Bu kuralları fütursuzca ihlal ederek günahsız çocukların hayatıyla oynayan, hiçbir şeyden haberi dahi olmayan anne-babaları yanıltan bu kişiler hakkında ne tür işlem başlatılması gerekiyorsa eminiz(!) bakanlık gereğini yapacaktır.

16 Aralık 2017 tarihinde bir doktorumuz şöyle bir açıklama yapar ve bunun üzerine aşağıdaki gibi diyaloglar gelişir:

Cinsel yolla bulaşan Hepatit-B aşısını beyin gelişimini henüz tamamlamamış bebeklere dünyaya gelir gelmez uygulayan Tıp, nasıl bir Tıptır?
Bu ülkede konuşma platformu sahibi olup konuşma hakkını sadece kendilerine biçenler millet ve vatana haindir.

Birtürk Karaboğa hanımdan gelen açıklamalar ve açıklamalarını dayandırdığı “Uzmanlık Tezi”

9 AY- 8 YAŞ ARASI ÇOCUKLARDA HEPATİT B SEROPREVALANSI VE AŞILANMA DURUMLARI (UZMANLIK TEZİ)

 

 

Birtürk hanımın hiçbir şekilde gerçeklerle bağdaşmayan, açıkça yanlış/yalan ifadelerle öne sürdüğü iddiaları bir tarafa koyalım, Attila Bey’in kendi sitesine verdiği linkte topluma enjekte ettiği muhteşem bilimsel bilgilere bakakalalım?! Bu yazılar suç unsurudur. Bu zat kendi bunun farkında olabilecek akli dengeye sahip değil, umuyoruz çocuklara zarar vermesinin önüne geçilecek adımlar ilgili kurum veya kişilerce ivedilikle atılır!

 

Paylaşımın sahibi doktorumuz kendisine “anne hepatit-b negatif ise nereden bulaşacak, yeni doğan çocuğa dişçiden mi bulaşacak?” dedikten sonra gelişen diyalog:

 

 

Beyefendinin verdiği link:

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/215996

Konuşmada geçen diğer linkler:

Hepatitis B vaccine and liver problems in U.S. children less than 6 years old, 1993 and 1994.

Hepatitis B vaccination of male neonates and autism diagnosis, NHIS 1997-2002.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21058170

 

Inflammatory responses to hepatitis B virus vaccine in healthy term infants.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23358708

The Blood-Brain Barrier: Bottleneck in Brain Drug Development

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC539316/

 

The Putative role of Environmental Aluminium in the Development of Chronic Neuropathology in Adults and Children

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28752219

 

Hepatit B yaygınlığının Türkiye’de aşı devreye girmeden çok önce neden ve nasıl düşüşe geçtiğini, Hep-B aşısının yan etkilerini şu yazımızdan görebilirsiniz:

Hepatit B Aşısı

 

 

Facebook üzerinden aşı konusundaki deneyimleri ile ilgili bize ulaşan diğer bazı takipçilerin aktardıkları:

“merhaba…size tesekkur etmek icin yazıyorum..kızımın besin alerjisi gittikçe düzeliyor..kan artık hiç görmüyorum..sizin sitenizden öyle çok şey öğrendim ki..minnettarım..Aşı da yaptırmıyoruz artık.. 2. ay bizim için son oldu..şimdi 7. ayımıza doğru gidiyoruz inşallah..ek gıdaya geçtik..şimdilik elma, havuç, hindistancevizi yağı ve zeytinyağı veryorum..muhallebi falan yok😎😎

şuanda lotus anneyi dinliyorum…dün de akif beyi dinlemiştim..bebek uyudugunda sitenizi takip ediyorum..sitenizdeki sirke tarifi ile kendi sirkemi bile yaptım.

paketli gıdayı hayatımızdan çıkardık,herşeyi kendim yapıyorum..organik alıyorum herşeyi,dışarda hiçbirşey yemiyorum,kimyasal temizlik maddeleri hayatımızıdan çıktı
bebeğimin yanağında hafifi sertlik vardı doktor coresatin verdi ben hindistancevizi yağı verdim tamamen geçti..makatındaki çatlak için antibiyotik verdiler kantaron yağı ile geçirdim..
ilk başta ççooook korkuyordum..çünkü tel bildiğimiz aşılar antibiyotik paketli gıda zararlı olsa devlet buna izin vermezDİ..ancak hiçbirşey göründüğü gibi değilmiş..öğrenmiş olduk..

bu arada şunu da anlatmak istiyorum aşı yaptırmadığım için 4 farklı doktorda ciddi tepki gördüm..ve onların tepkilerinden sonra iyice aşıdan soğudum

1.doktor..aşılar tamamen güvenli yemin ediyorum içinde aliminyum falan yok dedi..ben de aşılar otizme ve daha başka hastalıklara sebep olabilir dediğimde yahu biz otizmli çocuklara da aşı yapıyoruz dedi😯

2.doktor beni vicdansızlıkla suçladı..ve yan etki görmediğini söyledi en son cumle beni inanılmaz sarstı: ‘eğer 1000lerce cocuk hastalıktan kurtulup bir kac cocuk yan etki yasayacaksa onemli değil dedi ve tıbbı en ciddi sorgulamam burda oldu.”

5 Eylül 2018 / Vitamingiller Facebook sayfasında, Dr. İrem Çiftçi‘nin sosyal medya paylaşımı üzerinden gelişen diyalog:

“Dünkü nöbette gördüğüm içimi acıtan vaka; 19 yaşında, 3 ay öncesine kadar sağlıklı, üniversite sınavına hazırlanan, hatta tıp isteyen gencecik bir kız. Birkaç ay önce hesap yapmada zorlanmaya başlıyor, sonra kelime hazinesi azalıyor ve sıklığı giderek artan irkilmeler başlıyor. Şu an anne-baba dışında kelime çıkışı yok, basit emirlerin bir kısmını yapabiliyor, 20 saniyede bir miyokloni dediğimiz irkilmeleri oluyor, idrar kaçırmaya başlamış, bezleniyor.

Bugün EEG’si yapıldı tanısı büyük ihtimalle SSPE. Sebebi kızamık virüsü. Çocuklarda en sık gördüğümüz ateşli döküntülü hastalıklardan birini yapan kızamık virüsü bazı hastalarda beyne yerleşip böyle progresif mental hasarlar giden tabloyu oluşturuyor. Tedavisi yok. Tek yapabildiğimiz şikayetleri biraz azaltmak. Sonrası genç yaşta ölüm. Yani o yaptırdığınız kızamık aşısı çocuğunuzu sadece döküntülü hastalıktan korumak için yapılmıyor. O basit hastalıkların adını bile bilmediğiniz böyle üzücü komplikasyonları var. Ve aşı ile hem hastalıklar hem komplikasyonlar ciddi oranda azaltılıyor. Bu benim gördüğüm ilk SSPE değil. Son da olmayacak muhtemelen. Zaten aşı karşıtı kampanyalar devam ederse, artık nadir bir komplikasyon olmaktan çıkacak.

Velhasıl kelam; biz “aşı firmaları” para kazansın diye değil, bu olaylar yaşanmasın diye aşısız çocuk kalmasın diyoruz.

(Dr İrem Çiftçi)

Kendisine yanıtımız:

Doktorlarımızın henüz kesin tanı dahi konulmamış, herhangi bir netlik kazanmamış acı vakalar üzerinden topluma korku salacak bu tarz sosyal medya açıklamları açıkça bir mesleki sorumsuzluk örneği olup, Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli ihtar kendilerine yapılmalıdır.

SSPE tanısı konulabilmesi için hastanın BOS (beyin-omurilik sıvısından) şüpheli kızamık virüsünün (vahşi veya aşı tipi virüs olmak üzere) bulunabilmesi/gösterilmesi gerekir.

Var mıdır?

Hastanın tıbbi öyküsü alınmış, geçmişte vahşi tip virüsten doğal kızamık enfeksiyonu geçirip geçirmediği teyit edilmiş midir?

Kandan antikor bakılarak enfeksiyon geçmişi yine teyit edilebilir. Yapılmış mıdır?

Bu çocukcağız acaba AŞILI MIDIR?

KKK aşısını olmuş mudur, evetse kaç doz olarak uygulanmıştır?

Türkiye’de genel uygulama, Suriyeli sığınmacılar bahane edilerek kızamık aşılamasının, DSÖ’nün kesin bir mecburiyet yoksa yapılmamalıdır uyarısına rağmen, 12. ayın altına çekilerek uygulanmasıdır.

Doktor hanım SSPE vakaları ile haşır neşir oldğuna göre, bu hastalık için riskin 12. ayın altında geçirilmiş kızamık enfeksiyonu olduğunu bilir.

Aşının bilgilendirme broşüründe bu aşıyı olanların %5’inde aktif kızamık enfeksiyonu gelişeceği yazılıdır.

Bu durumda, KKK aşılamasının kontrolsüz bir şekilde 12 ayın altında uygulanamsı SSPE vakaları yaratıyor olabilir mi?

Evetse, bu İYATROJENİK ve ölümcül hastalığın birinci dereceden müsebbibi kimdir?

Bir diğer konu…

Aşıdaki virüs öldürülmemiş (canlı tabir edilen) bir virüs tipidir ve latent kalarak immün sistemin baskılandığı (mesela üniv giriş sınavlarına hazırlanma stresi) dönemlerde reaktive olabilmektedir.

Kızamık aşısının bizzat immün baskılayıcı etkisi de ürün prospektüsünde yazmaktadır.

Hastanın yakın geçmişte geçirdiği bir hastalık, görmüş olduğu bir tedavi, kullanmakta olduğu farmasötik ilaç var mıdır veya yakın zamanda bir aşılama sözkonusu mudur?

Bu araştırmaları dotor hanım yapmış mıdır?

Türkiye’de özellikle G.D. Anadolu’da yaşanan SSPE vakaları ile kimsesizler yurdunda hesapsızca aşılanan bahtsızlar arasında daha sık olduğu göze çarpan SSPE vakaları ağırlıklı olarak aşı kaynaklıdır.

Devletin bu konudaki eskiden yürüttüğü resmi bir soruşturma dahi vardır, ancak 2 yıl sonunda nedense(!), bu vakaların aşıyla ilgili olmadığı sonucu çıkmış, epey bir kurum ve sağlıkçı aklanmıştır.

“İhtimal”ler ve yarım gerçeklikler üzerinden sosyal medyaya bu tarz duygusal açıklamalar yapmanın meslek ahlakına uymadığını ve konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmayan kitleler için ciddi ve bazı durmlarda geri dönülmez sonuçlar doğurabileceğini umarız doktorlarımız göz önüne alır, bu sorumluluğun bilincinde olarak açıklamalarda bulunurlar.

Cansel Dönmez adlı bir sağlıkçının bu yazı altındaki yorumları ve cevaplarımızdan sonra kendisi, daha sonra birden fazla olduğunu anladığımız FB hesaplarından bu ilgili olanını kapatmıştır. İlgililerin ve yetkililerin dikkatine sunulur:

Başka yorumlar altına bıraktığı diğer “ilginç” yorumları arkadaşımızın:

 

SERAP KONAKÇI hanım, Instagram’dan katılıyor – 2018/ Kasım

Konu, DSÖ’nün Tetanoz aşılamasıyla Kenya’da kısırlaştırma çalışmaları sırasında yine(!) suç üstü yakalanmış olması.

Beni (*düşünebilen*) Türk Hekimlerine Emanet Ediniz

Beni (*düşünebilen*) Türk Hekimlerine Emanet Ediniz

Tarih: 22 Haziran 2015
Yer: Facebook, DoktorlarSitesi.NET sayfası

AŞI YAPTIRMAMAYI HUKUK ZAFERİ ZANNEDEN SAVCIYA VE AŞI HAKKINDA TEREDDÜTLERİ OLAN AİLELERE!

Resimde gördüğünüz tablo aşı öncesi ve sonrası görülen vaka sayılarını, aşıların etkinlik oranını çok açıkca ifade etmektedir!
Ulusal basına yansıyan bir savcının ikizlerine aşı yaptırmayıp konuyu mahkeme taşıması ve Yargıtay’ın da “Çocuğun yasal temsilcileri uygulanacak aşı ile ilgili aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe ileri sürmeksizin buna rıza göstermiyorlarsa, çocuğun menfaatine aykırı bu tavra hukuki sonuç bağlanamaz, çocuğun üstün yararına açıkça aykırı ise rıza aranmaz.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29346109.asp ) ifadeleri aşı yaptırmanın hukuki olarak da zorunluluk zeminini hazırlamıştır!
SAVCI’nın aşı hakkındaki özellikle şu yorumu: “Aşı yaptıran her çocukla ilgili olarak döner sermayeden alınacak maddi menfaatin hesabı yapılarak anne-babaların çocuklarına zorunlu olarak aşı yaptırmaları gerektiği noktasında baskılar yapılmaktadır. İzah ettiğimiz nedenlerle velisi bulunduğumuz Muhsin ve Nergis bebeklere aşı yaptırmak istemiyoruz.”
savcı bey’in bilgisi olmadığı konularda da konuştuğunu gösteriyor! Zira aşıdan döner sermaye kazanılmıyor! Bu yorum ile bir hukukçu tüm bir sağlık camiasını ulusal basında hedef göstermiş, itibarını zedelemiş, iftira atmıştır! Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği ve Sendikaların hukuken de gereğini yapmasını istiyoruz!

Aşı yaptırılmayan çocuklarda ileri dönemde ortaya çıkabilecek hastalıkların ve toplumdaki diğer çocukları riske atabilecek durumlarda da yine hukuken sorumlu olacağını hatırlatıyor ve yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Tüm aileleri aşı hususunda bir HUKUKÇUYU değil DOKTORU dinlemeye davet ediyoruz!

Asena  Aşıların başarısını bir de şu siteden araştırın derim. Sadece kurulduğu 1987 yılından bu yana 3 milyar doların üzerinde tazminat ödenmiş durumda aşı reaksiyonları için aynı ülkede. Aşıdan öldüğünü ispatlayabilen aileye verdikleri para 250,000 dolar!

https://vaers.hhs.gov/index

Bizde ne hastalık bildirimi ne de aşıya bağlı istenmeyen etki bildirimi yapılmıyorken sizler kar/zarar hesabını neye dayanarak yapıyorsunuz? Amerika’dan mı öğreniyoruz halk sağlığı nasıl korunur? Çocuk popülasyonunu %54’ü kronik hastalığın pençesinde, çökmek üzere olan sağlık sistemi sonucu DSÖ’ye göre tüm gelişmiş ülkeler arasında sağlık hizmetleri, halkın yaşam kalitesi ve yaşam süresi kriterlerine bakıldığında 50. sırada olan, 1 yaş altı yenidoğan ölüm oranlarında yine tüm gelişmiş ülkelerin gerisinde kalan Amerika’ya mı tabiyiz sağlık politikalarımızda?

10 sene öncesinin rakamlarına göre her 50 çocuktan birinin otizm spektrumunda olduğu aynı Amerika’dan bahsediyoruz öyle değil mi?

Aşılarla otizm arasında bir türlü bağlantı bulamayan ve dünyanın en pahalı aşısı GARDASIL’i hem kız hem de (!) erkek çocuklar için önererek ulusal takvime kazandıran CDC’nin eski şefi Dr. Julie Gerberding, şu an nerede görev yapıyor dersiniz?

Amerikan takviminde 10’larca aşısı bulunan MERCK ilaç şirketinde aşı departmanı başı.

Bunlar bize ortada dönen “sağlık oyunları”na dair bir ipucu veriyor mu?

Gerberding’in talimatıyla yine aşı-otizm bağlantısı bulmamak üzere görevlendirilmiş CDC’de görevli epidemiyologun geçtiğimiz sene bunu itiraf ettiğini, ve bu yıl içinde kongre soruşturmasında yeminli ifade vermesinin beklendiğini, başkan OBAMA tarafından bizzat “whistleblower” koruması altına alındığını niye yazmıyor bu kullandığınız siteler?

Sözkonusu epidemiyolog MERCK’ün KKK aşısının siyahi çocuklar için otizm riski yarattığını nasıl sakladıklarını anlatacak. Gerberding ateş hattında, Merck ateş hattında, CDC’de terfiden terfiye koşan diğer çalışma yazarları ateş hattında, bizzat CDC ateş hattında ve son olarak koca aşı endüstrisi ateş hattında.

Aşıların farmasötik ilaçlar gibi patent süresinin belirli bir süre sonra ortadan kalkmadığını da biliyoruz öyle değil mi?

Aşıyı yap, ulusal takvime sok, ömür boyu kar garanti!!

Oluşacak hiçbir yan etkiye karşı hukuki sorumluluğun yok, devlet güvencesi altındasın, kimse seni daba da edemiyor?!

Evet, hakikaten ben yürekten inanıyorum ilaç firmalarının hiçbir check/balance olmadan dünyanın en güvenilir aşılarını sırf çocuk hayatı kurtarmak için yaptığına, Amerikan senatörlerine “bağış”larda bulunmadıklarına, aşı etkinlik ve güvenlik deneylerinde hiçbir hile hurda yapmayacaklarına….

Fakat kendi virologları benim kadar inancı bütün değil anlaşılan. Merck’ün kendi virologları KKK aşısındaki kabakulak kompanentinin etkinlik deneylerine nasıl hile karıştırıldığını, şirketin sessiz kalmadıkları takdirde kendilerini dava etmekle tehdit etiğini anlatıyor ve şirketi dava ediyor.

Bugün yarın bu davanın da MERCK aleyhine sonuçlanması beklenirken, yine bir taraftan tekellerindeki bu KKK aşısının otizm bağıntısı çok yakında gün ışığına çıkacakken, İspanya, Japonya ve Fransa yine MERCK’ün GARDASIL aşısını önermekten vazgeçmiş, aşılamayı durdurmuşken hem Amerika’da hem Avrupa’da aynı anda, koordineli olarak aşıların kanunen zorunlu hale getirilmesi yönünde adımlar atılmaya başlaması “tesadüf” olsa gerek.

Bunlardan da konuşabiliyor muyuz yoksa sadece “aşılar hayat kurtarır, bakın ispatı pdf dosyası” şeklinde mi yürüyor burada paylaşımlar?

B. U. bu konuda oldukca ciddi bir risk var.biz de mmr asisi sonrasi yasadigimiz gelisim bozulmasini sahsen tecrube etmis bir aileyiz.asilar belki gerekli ama icerisisindeki thimerosal sanki sut gibi portakal suyu gibiymis gibi anlatmayin..her gecen gun artan bir otizm olayi var..ustelik asilar sadece 5 yil gibi bir direnc sagliyor,hastaligi saglam ve iyi bakimla gecirmekse omur boyu.lutfen karsi tarafin fikirlerine saygi..ben asi yaptirtmiyorum ve yaptirtmayacagim..bilgiler icin cok tesekkurler Asena hanim..
Asena  Belgin hanım, geçmiş olsun. MMR aşısında thimerosal yok, ancak kızamık RNAsının bağırsaklarda yarattığı tahribat çok açık biliniyor artık. Mekanizmayı tam çözebilmiş değiller ancak bağırsak geçirgenleşmesiyle oluşan “molecular mimicry” denilen mekanizmayla otoimmünite oluşuyor ve şayet beyne bir antikor saldırısı olursa, büyük sorunlara yol açabiliyor.
S. Ö. Bende oğluma asi yaptırmak istememe me rağmen aile hekimligindeki yetkili tarafından aşıları yaptirmamamiz durumunda bunun için bir kagit imzalamamiz gerektiğini ve sonrasında bu tip aileler için sosyal hizmetlerin devreye girip ailenin çocuğun sağlığını riske atmasından dolayı çocuğun aileden alındığını ifade etmişti..bizde uzak bir ihtimal de olsa böyle bir sorunla karşılaşmaktan korkup aşıları ni y aptirmistik…neyazikki Bende asilara guvenmeyenlerdenim.
Asena  Amerikan usulü “pharma sağlığı” çalışmaları bunlar. Birebir kopya.

Kitaptaki her yolu deneyecekler, BİZ ses çıkarmadığımız müddetçe.

Kanunen hiçbir zorunluluğunuz yok aşı yaptırmaya, tabii şimdi bunu değiştirmeye çalışıyorlar.

Güvenli ve etkili olduğunu garanti edemediği bir ilacı kimse bana veya çocuğuma zorla veremez. Devletin hükmü benim evimin kapısında biter. Bu komünetaryen anlayış halk sağlığı etiketiyle dayatılıyor toplumlara.

Aşı bilim kurulunun yarısı liaç firmaları yetkilierin oluşan bir ülke Türkiye!

Yatırım çok büyük. Ancak yatırım sağlığa değil, hastalıklara…

 

–Ahmet Zt isimli yeni mezun bir hekimle karşılıklı konuşma bölümleri, kendisinin yorumları 2017 itibariyle silinmiş gözükmekte–
Asena  Hep aklıma sigara ve akciğer kanseri ilişkisinde 20 seneye yakın aynı itirazlarla ilişkinin reddedilmiş olması, hatta hekimlerin bizzat çıkıp sigaranın faydalarını anlatan reklamlarda oynamaları, ve fakat şimdi sigaranın kansere yol açtığını tartışılmaz bir hakikat olarak görüşümüz geliyor.

Bakın, olay sadece thimerosal-otizm meselesi değil. PUBMED’den taratın lütfen 50’ye yakın farklı hastalık ve sendroma yol açtığına dair olgu sunumları göreceksiniz Hep-B aşısının. 10 sene koruyuculuğu olduğu söylenen bir aşının doğar doğmaz ve kısa aralıklarla 3 doz vurulmasının hiçbir geçerli nedeni olamaz. Bu çocuklar hastaneden çıkıp damardan uyuşturucu alımına başlamıyor, cinsel ilişkide bulunmuyor. Anne taşıyıcı mı zaten rutin testlerden bu anlaşılıyor, riskte olan bebeklere önerirsiniz bu aşıyı veya daha iyisi immünoglobulinini. Milyonlarca canlı doğuma birden uygulamamızın nedeni var mı diye soruyoruz.

Şimdi aynı FDA biliyorsunuz piyasadan toplatılmak zorunda kalınan pekçok ilaç ve aşıya da öncesinde “güvenlidir” diye onay vermiş kurum.

Halen daha aspartamı doğal ve zararsız kabul eder.

Tavuklarda arsenik kullanımını zararsız kabul eder.

Bir zamanların meşhur DDT’sini insanlar sandviçlerin içlerine dökü döküp yiyorlardı, çok güvenli ve zararsızdı, çünkü FDA onaylamıştı.

Vioxx, FDA’in kendi çalışanı “whistleblower” olup, zararların nasıl gizlendiğini ortaya çıkarmasa zor toplatılırdı herhalde ve halen insan öldürmeye devam ederdi.

CDC yine, bizzat aşı patentlerine sahip, vakfı aracılığıyla doğrudan, denetlemekle yükümlü oldukları ilaç firmalarından bağış alan bir kurum.

Bütün bunları bırakalım, siz lütfen açın, Dr. Paul King’in analizini, diğer analizlerini inceleyin. Devletin yaptırdığı çalışmaların metodolojik kusurlarını ortaya koyan, hesaplamalardaki yanlışlıkları ortaya koyan analizler bunlar.

Gerçeği anlamak için asıl hekimlerimizin okuması, incelemeleri gereken yazılar bunlar.

Burada olduğu gibi Amerikan hükümetinin hazırlamış olduğu propagandif bir infografik size ne bir kanıt, ne bir referans sunuyor.

Hastalık oranları ortada.

Başka hiçbir şekilde bir açıklama getiremiyoruz, ama emin olduğumuz tek bir şey var, aşıların kesinlikle bu sorunlarda payı olamaz diyebilir miyiz hakikaten?

. . .
Asena  Şu haberleri de lütfen kaçırmayın.

İcra edilenin kanıta dayalı tıp olmadığını artık bizzat içeriden kişiler ifade ediyor.

Bu arada, bahsi geçen editör, Dr. Andrew Wakefield’ın kariyerini yakmış Lancet editörüdür aynı zamanda.

Ancak o dönemde dahi verdiği ifadede Wakefiled’ın çalışmasında hiçbir kusur olmadığını kabul etmiştir.

https://nsnbc.me/2015/06/19/shocking-report-from-medical-insiders/

. . .
Asena  Çok doğru söylüyorsunuz.

Ancak dikkat ederseniz aşı-otizm çalışmalarının hemen hepsi epidemiyolojik çalışmalardır ve istatistik oyunlarıyla manüplasyona son derece açık modellerdir bunlar. İstediğiniz sonucu çıkartabilirsiniz bunlardan, zaten CDC’den William Thompson da bunu itiraf etti 2014 sonunda biliyorsunuz. Birtakım verileri gömerseniz, KKK aşısının otizm riskini yok edebilirsiniz.

O yüzden, tarafsız kurum ve kişilerce, kusursuz düzenekte çalışmalara ihtiyaç var.

Zarların baştan hileli olduğu alenen bilinen bir konu bu. İnceledikçe, konuyu etraflıca araştırdıkça, çıkar ilişkilerini takip ettikçe siz de açıkça göreceksiniz bunu.

Hileli zarlarla birilerinin ilişki bulamıyor oluşu ortada bağlantı olmadığını göstermiyor. Hakikate yüzümüze bakıyor.

Aşının bahsini ettiğim çok geniş yelpazede yarattığı, çoğu ağır nörolojik sorunlar olan yan etki riskini hiç hesaba katmadığınız takdirde ben de sizin dediklerinize katılabilirim genel manada.

Medimagazin’deki yorumları tekrarlamayayım burada, lütfen Prof. Yıldıran hocamızın ve benim oraya Hep-B aşısı uygulaması ile ilgili bıraktığımız yorumları okuyun. Neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksınız.

Oradan küçük bir alıntı:

– Hepatit B aşısı (Engerix-B) doğumda, 2. ve 6. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg (mikrogram) alüminyum var.

– DtaB (Infanrix) aşısı 2, 4, 6 ve 18 aylarda vuruluyor; her dozda 625 mcg alüminyum var.

– Hib aşısı (Pedvax) 2, 4 ve 18. aylarda vuruluyor; her dozda 225 mcg alüminyum var.

– Konjüge Pnömokok aşısı (PCV/Prevnar) 2, 4, 6 ve 12. aylarda vuruluyor; her dozda 125 mcg alüminyum var.

– Hepatit A (Havrix) aşısı 18 ve 24. aylarda vuruluyor; her dozda 250 mcg alüminyum var.

Yani, devletin önerdiği rutin aşıları olan bebeklerin vücuduna 18 ayda tam 4675 mcg (4.5 mg’nin üzerinde) alüminyum zerk edilmiş oluyor.

Alınan bu metal miktarının zararsız olduğunu gösteren çalışmalar hangileridir?

http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-22-yillik-verileri-taradi-hepatit-b-asisi-ms-vakalarini-artirdi-1-11-63162.html

Aşının korumaya çalıştığı karaciğere verdiği tahribat:

http://www.greenmedinfo.com/blog/hep-b-vaccine-damages-liver-it-supposed-protect
Bahsini ettiğim Hep-B aşısına ait yan etki bildirimleri:

http://www.greenmedinfo.com/disease/hepatitis-b

 

Bu da ilginizi çekebilir:

http://www.greenmedinfo.com/blog/mother-s-decision-first-shot-hepatitis-b

Asena  En azından konuyu baştan mental blokla reddetmemiş olmanız beni ümitlendiriyor.

Biz de istiyoruz ki bu tip bilgileri araştıran, saatlerce kafa patlatan, iz süren biz olmayalım. Hekimlerimiz sorgulasın, bizzat kendileri araştırsın, tepeden gelen emirlerle değil, aldıkları eğitimin hakkını vererek kendi sağduyu ve bilgilerine göre hareket etsinler.

Burada paylaştıklarımız buzdağının görünen kısmının üstünde duran fokun kulağı inanın 🙂

İnanmakta zorlandığımız çok şeyin doğruluğunu maalesef zor yoldan öğrenmek durumunda kalıyoruz.

Sizden tek ricam, araştırmaya ve sorgulamaya devam edin. İleride sizin çocuklarınız için de lazım olacak bu bilgiler inanın.

Biliyorum Ahmet Bey, gelin görün ki ilaç sektörü de biliyor bu durumu 🙂

Bunca yıldır gözlemim çok net.

Konuyu zaman ayırıp kendi araştırmış hekimlerin aşı konusunda duruşu çok net. Ve tüm baskılara, karalamalara rağmen fikirlerinin arkasında durmalarının nedeni de bu.

Zamansızlık nedeniyle oldukça yüzeysel okuyup geçtikleri immünoloji ve aşı mevzuunda bakanlıktan gelen bildirimlere sırt dayayan hekimlerimiz ise bu konuda en sert tavrı gösteren ve dogmaya yenik düşen hekimlerimiz.

Medimagazinden örnek verdiğim yorum nedense gözükmüyor şimdi. Tam da siz konuyu araştırmış uzmanların görüşü nedir diye sormuşsunuz, orada hem aşı bilim kurulu iyesi bir hekim hem de konuyu bizzat kendi senelerdir araştırmış bir başka hekimimizin ve benim katkılarım vardı. Onun linkini vermiştim.

Yine vereyim, mutlaka okuyun lütfen yorumları, tablo netleşecektir sizin için de 🙂

http://www.medimagazin.com.tr/…/tr-22-yillik-verileri…
Ayça Mustafa Özdemir Hepatitin verdigi zarari ve olusturdugu komplikasyonlari bizzat goren ve onlari tedavi etmeye calisan birisi olarak, o hastalarin yuzundeki ifadeleri yakinen taniyan birisi olarak asimi yaptirdim. Cocuklarimada yaptirdim. Keske o insanlarda yaptirsalardi. Simdi cok sukur rutin programda ve bu ucu canlidan nakile kadar giden yolda cicek hst da oldugu gibi eradikasyon saglanir. Keske HCV asisida ciksaydida 2 hafta once HCV li hastanin ignesi batan hemsireminde emdigi sut burnundan gelmeseydi. HBV veya HCV li hastanin ignesinin elinize batma ihtimali olmadigindan bol keseden atmayin lutfen.

Ö. C  Yan etki bildirimlerini nereye yapıyoruz bebeğim kkk aşısınınyan etkilerinden fazlaca nasibini aldı

Asena http://www.istanbulsaglik.gov.tr/…/asilar/belge/asie.pdf
D. U. K. Asena hanım uzmanlığınızı yazarmısınız gerçekten baya araştırma yapmış konuya hakim görünüyosunuz

Asena D… hanım ben hekim değilim. Ama çocuğumun ve kendi sağlığımın uzmanı olduğumu söyleyebilirim.

Murat ÖZ Maşallah. Bilgi kirliliği son safhada Asena Devlet hnm sağolsun.
Aşıya bu kadar karşısınız, aşılar bu kadar tu kaka da çiçek hastalığı nasıl yeryüzünden silindi? Veya çocuk felci yurdumuzda artık görülmüyor? Bunlar organik beslenmeyle olmadı asena hanım. Binlerce sağlık neferinin on yıllar süren özverili Çalışması ve kararlı devlet politikası sayesinde oldu.
Benzer şekilde sizin dünyanın en pahalı aşısı dediğiniz gardasil ise rahim ağzı kanserine karşı yüksek oranda koruma sağlamaktadır. Siz hiç rahim ağzı kanseri gördünüz mü? Umarım görmezsiniz.
Siz hiç difteri, boğmaca, tetanos, su çiçeği pnömonisi, kızamığa bağlı beyin hasarı, hepatit b ye bağlı karaciğer kanseri (sirozun ve karaciğer kanserinin ülkemizdeki en sık nedeni hepatit b dir) gördünüz mü? Ben hepsini GÖRDÜM!
Op. Dr. Murat Öz. 
Kadın hast ve doğum uzm. 
Jin onkoloji yan dal uzm.

Murat ÖZ Sizin yaptığınız düpedüz insanları yanlış bilgilendirmektir bu şekilde insanlara zarar veriyorsunuz.
Gulsum Atay Asena Devlet hanım hekim değilseniz o zaman bilmediğiniz konuda ahkam kesmeyin. Aşı yapılmayan çocuklar aşılı olanların yarattığı etki ile hastalıkla karşılaşmaktan korunabiliyorlar. Aşılanma oranı düşsün de görelim bakalım ne olacak o zaman aşısızlara.
Ya otizmin artış nedeni artan wifi kullanımı ise, bunu düşündüz mü hiç?

Derya Uğurlu Karadeniz Ben 16 yıllık ebeyim asena hanım her doğan bebeğe doğar doğmaz aşı yapıyorum ve küçük bir ilçede çalıştığım için çoğu doğumunda bulunduğum ve aşı yaptığım çocuğu görüyorum aşı dan kaynaklı bir hastalık yada zarar gören bebeğe rastlamadım inşallah bundan sonrada rastlamam tıpda olmazsa olmazlar vardır. bence aşıda bunlardan biri .bu arada iki evladım onlarada tum aşıları yaptırdım şükür bi sıkıntı yaşamadım. hayırlı Ramazanlar herkese…

Erdinç Yılmaz  Asena Hanımın tüm yazdıklarını ve diğer yorumları okudum.Kusura bakmayın ama Boğazı köprüden geçmeyin, yıkılırsa düşersiniz, yüzerek geçin diyor.
Allahtan işin uzmanı doktorlar var.
Yemezler…
Erdinç Yılmaz Tıbba emek vermiş tüm doktorlara ve bilimin emekçilerine selam olsun, bu bilim ile safsatanın mücadelesidir.
Hayırlı ramazanlar…

Haktan Aydın Arkadaşlar bunu kaale almamız hata
Araz Aliyev  Ya boyle ISKS’li kadinlar hinclarini baska seylerden cikariyorlar takmayin. Eredike edilmis onca hastalik gun gibi ortadayken, magazin medyasinin şok şok şok diye verdigi haberleri gercek sanip burda yuzlerde hekimin emegine salliyor. Cocugunuz adina uzuluyorum maalesef sizin gibi bilgili oldugu sanip ama hic bir sey bilmeyen bir annesi var
Levent Aksoy vaers.hhs.gov adresindeki uyarıyı lütfen yazarın kendisi dikkatlice okur mu? Bu verilerin sebep sonuç oluşturan gozlemlerden alınmadığını net bir şekilde ifade ediyor.

Vaccine Adverse Event Reporting System
VAERS.HHS.GOV

Levent Aksoy Yazarı kaale almamayı öneren yorumculara not: Çakmabilim (pseudoscience) bilim adamları tarafından genellikle göz ardı edilir. Bu düşüncelerin gerçek bilimsel çalışmaları etkilenmediği düşünülür. Ancak Çakmabilim kulaktan kulağa çok hızlı yayılır. Büyük gruplar buna inanır hale gelir. Bu grupların seçtiği politikacılar üniversiteleri ve bilimi yönetmeye başlar. Bunun önüne geçmek için bilim adamlarının basit, anlaşılır ve aşağı görmeyen bir tavırla doğrusunu anlatmaları gerekir.
Asena  Amerika’nın endüstri güdümlü sağlık sistemini alıyorsak elbette jargonunu ve dezenformasyona yarayan “akıl yürütme” tekniklerini alacağız, şaşırtıcı değil.

Bu propaganda jargonunu Türk bilim ve tıp dünyasına tanıtmakla insanlığa büyük hizmette bulundunuz Sayın Aksoy.

Amerikadan bildiriyorsanız bize orada işlerin nasıl yürüdüğünü, özel sektör (ilaç firmaları) ve devlet kurumları arasındaki turnikeyi de anlatın lütfen. “Half-truth”larla gitmeyelim.

Çakma bilim örneği görmek istiyorsanız, CDC’nin kendi zorla vurduğu aşıların etkileri anlaşılmasın diye Danimarkalara, Kanadalara sipariş ettiği epidemiyolojik çalışmalara bakmanız yeterli olacaktır.

Danimarkalı Thorsen, interpol listesinde aranmaktadır, neden? Araştırın!

William Thompson, CDC’de nasıl veri tahrifatı yaptığını açıkladı, araştırın.

Bunları senelerdir haykırmakta olan “bilim insanları” ve “hekimler” ve “aileler” şarlatan ve kaçıktı.

VAERS – pasif bir aşı istenmeyen etki bildirim sistemidir, hekimlerin aşı yan etkilerini bildirme zorunluluğu yoktur. FDA ve CDC oluşan yan etkilerin en fazla %1 ila %10’nunun sisteme kaydedildiğini ifade etmiştir.

Geçenlerde CDC’nin son yıllrda ortaya çıkan başta grip aşısı sonrası görülen Guillain-Barre sendromu olmak üzere pakçok yan etki bildirimini SİLDİĞİ ortaya çıkmıştır.

Buraya yorum yapan her “yüksek otorite”nin bu tür half-truth’larını düzeltmek adına mesai harcıyoruz maalesef!

Amerika’nın bir de “Vaccine Injury Table”ı vardır.
Burada oldukça dar çerçevede ve zaman kısıtı da konularak aşı sonrası oluştuğunda tazminat alacağınız (elbette ispat yükümlülüğü tamemen aileye ait) hastalık, bozukulk ve sendromların listesi bulunur.

Ve evet, bu listede her aşı için ÖLÜM de vardır.

Epidemiyolojik çalışmalar zaten “causality” göstermez biliyorsunuz sayın Aksoy, bir örüntü varsa korelasyonu gösterir. VAERS’in amacı da causality ispatlamak değil, diğer HER ilaç yan etkisinde olduğu gibi, kullanım sonrası görülen yan etkilerin kaydını tutmaktır.
Erdinç Yılmaz Otomobille seyahat ettiğinizde ölüm riskiniz yüzbinde bir, uçakla üç milyonda bir.Bu kadar insan öldü bedavadan, keşke arabaya hiç binmeselerdi?

Gulsum Atay Asena Devlet internetten diploma mı veriyorlar.. madem ilginiz vardı tıp fakültesi okusaydınız

Asena  Orhan Batur Şahin, hakikaten çok bilimsel bir açıklama olmuş sizinki. Şimdi, etilmerkür bir bileşik ve hiçbir zehirli etkisi yok sizin hesabınıza göre. Peki metilmerkür nasıl zararlı olabiliyor, hani gebeye balık yeme içinde metilmerkür var, aman ha, çocuğun beyin özürlü doğar diyorsunuz ya? Ama aynı bebek bir gün sonra doğduğunda biz kan-beyin-bariyeri de apaçık bebeğe doğrudan kana zerk edebiliyoruz etilmerkürü, doğru mu anladık hesabı??

Can Özen Ahahahahaha 😀 binlerce hekim şokta. Tabi ki düşünülüyor bunlar da ona göre ne zaman aşı yapılacağı kararlaştırılıyor. Bebeği öldürmek, ona zarar vermek için aşı mı yapılıyo sanki 😀
Like · Reply · 1 ·

Asena  Hiç sanmıyorum Can Bey bunların hekimler tarafından düşünüldüğünü. Ağızdan alınan cıvayla doğrudan doku ve kan dolaşımına verilen cıvanın vücuttaki etkisini bir kabul edenlerin konuya fazla hakim olduğunu düşünmem açıkçası ben.

CDC’nin hekimler için hazırladığı, endişeli anne-babaların aşılarla ilgili çekincelerine verilecek cevaplar şeklinde hazır formül yanıtlar vardır. Hekimlerimiz sorgulama konusunda değil ama emri alıp uygulama konusunda çok iyiler.

Ezberlerini bozan bir soru geldiği zaman konuyu yeterince bilmediğini itiraf eden ve araştırmaya koyulan bir hekim görmedim daha ben. Siz gördünüz mü?

Yıllar yılı 3 doz önerdikleri GARDASIL aşısının meğersen tek doz da yapılabileceğini daha geçen hafta keşfettiler.

Muazzam araştırmışlardı, yüzlerce deney yapılmıştı değil mi?

Geçelim lütfen…

Amerikan aşı takvimi (ve dolayısıyla bizim takvim) zavallı Afrikalı çocukların kanı üzerine inşa edilmiştir.

Bu zavallıları kobay olarak kullanıp, ne kadar çocuk öldürdüklerine göre aşı aralıklarını tespit etmişleridir.

Şimdi şoka girdiniz mi?

Can Özen Hala internetten okuduklarınızla geliyorsunuz. Lütfen bana bu konudaki bilimselliği gösterin. Cidden benim profesör hocalarımın haksız olduğunu söylüyorsunuz ama neye dayanarak? Sadece yok şurda böyle olmuş şurda şöyle olmuş diyerek insanların kafasını karştırmayın aşı yaptırılmalı, o kadar.
Asena  Can Bey, valla internetten PUBMED’e de giriyorum ben.

Amerika’nın aşı yan etki programı, mortalite/morbidite istatistikleri, tazmin programları hep online.

İnternetten okudukjlarımla geliyorum haliyle size. Siz de okuyun lütfen. Yoksa siz hala milyon da 1 yan etki dendiğinde hı hı deyip kafa mı sallıyorsunuz? Bunların %1 ile 10’u kayda geçirilse de bunlar da ülkeler bazında online mevcut. Kısa bir taramayla aşıların yan etkis riskinin hastalık komplikasyon riskinden çok daha fazla olduğunu anlarsınız.

Bakın başka neler var internette..

Mesela aşı prospektüslerinde Türkçeye nedense(!) çevrilmemiş deney bulgularını tüm ayrıntılarıyla orijinallerinden okuyabiliyor hatta aşılarla ilgili tüm klinik deneylerin tutuldupu resmi siteye girebiliyorsunuz. Hiç baktınız mı bunlara? Hocalarınız hiç bakmış mı hayatında? Milyonda 1 diyorsunuz di mi hala? :))

Kindle filan da kullanıyorsanız şahane! Okumamak ve sorumluluğu başkasına yüklemek gibi bir bahaneneiz olamaz. Sizin göreviniz bunları araştırmak. Başlayacağınız yer:

https://www.amazon.com/Dissolving-Illusions-Disease-Vaccines-Forgotten/dp/1480216895

Gerçek hastalık istatistiklerini, aşıların ve bulaşıcı hastalıkların sizlere anlatılmayan gerçek tarihini gerçekten öğrenmek istiyorsanız istemediniz kadar bilimsel kaynak var burada.

Benim başucu kitabımı da vereyim size, 2000’den fazla referansı vardır:

https://www.amazon.com/Vaccine-Safety-Concerned-Families-Practitioners/dp/188121737X/ref=sr_1_1?s=books&ie=UTF8&qid=1434994143&sr=1-1&keywords=vaccine%20safety%20manual

Dr. Russell Blaylock … otizmin daha bugün yeni yeni keşfedilmeye başlayan oluşum mekanizmasını yıllar önce ortaya koymuş bir beyin cerrahı..

https://www.youtube.com/watch?v=uS0ioiB0_oY

Makaleleri de var yayımlanmış, arayın bulun ve okuyun bir zahmet.

Tıbbın bebekleirn bağışıklık sistemini nasıl HİÇ bilmediklerini ortayan koyan sunumuyla yine Dr. Suzanne Humphries..

https://www.youtube.com/watch?v=wL8srdLw4c0

Çocuğunuz varsa bu sunumu MUTLAKA izleyin.

Buradan başlayın, amacınız gerçekten hakikate ulaşmaksa fazla gecikmeden kendi yolunuzu bulursunuz zaten.

Hocalarınıza saygılar, selamlar!
Murat ÖZ Asena Devlet hanım siz kendinize ve çocuklarınıza istediğiniz aşıyı yaptırıp yaptırmamakta özgürsünüz (aslında bence özgür de değilsiniz çünkü aşı olmayan çocuklar toplumdaki bulaş zincirini bozmaktadır ve çocukluk çağı hastalıklarının daha ileri yaşlarda görülmesine neden olmaktadır Bu da toplum sağlığı yönünden büyük bir probleme yol açmaktadır) ama millete kesinlikle aşı yaptırmayın diyemezsiniz vicdani olarak suç işliyorsunuz.

Erdinç Yılmaz Yüzeysel bilgi sahibi olup bu işe yıllarını vermiş insanlara ders vermeye kalkmak, kusura bakmayın biraz cahillik kokuyor.
Ben de en az sizin kadar şüpheciyim, ama şahsım adına konuşuyorum sağdan soldan okuduklarımla gidip doktoruma ders vermeye kalkmıyorum!

Asena  Erdinç Bey, bazen susmak konuşmakta daha değerlidir. Bir değer üretin lütfen.

Murat Bey, aşıların ömür boyu korumadığı 20 senedir biliniyor ve o yüzden bugün örnek aldığımız CDC takvimi, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere bölümlendirilmiş durumda.

Dikkat ederseniz, 3 veya 5 yılı geçmeyen virüs aşısı etkinliği yüzünden insanlar çocukken aşılandığı takdirde ömür boyu tekrar dozlarını almak zorunda.

CDC’nin 2020’ye kadar aşısız kimse kalmasın programının altında kendi beyanlarıyla “waning immunity” sorunu yatar ve şu an yetişkinlere kızamık aşısı öneriyorlar.

Bu açıdan baktığınızda, bugün TR’de nüfusun önemli bir bölümü aşılı ve çoktan çocukluklarında oldukları aşıların etkisi geçmiş olmasına rağmen salgın görülmüyorsa, bu bizler gibi çocukluklarında bu hastalıkları geçirip ömür boyu bağışıklık kazanmışların sağladığı “sürü” bağışıklığındandır.

DSÖ’nün yayınlarına bakacak olursanız, aşı sonrası çağın yarattığı bu dilemmeya çözüm olarak, daha fazla aşı öngörürler. Çünkü aşılı ve çocuk sahibi olduğu yaşta korunmasız anneler, doğan bebeklerine koruyucu antikor iletemiyor ve asıl bu yüzden hastalıkların görülme yaşları değişmiştir dikkat ederseniz.

Bizzat toplu aşlılama yüzünden çocukluktan ergenliğe kaydırılmıştır bu hastalıklar ve şimdi çok daha büyük risk oluşturmaktadır.

Bunları ben söylemiyorum, bizzat vaksinologların değerlendirmeleridir, başta Polland gelir ve bizzat kendisinin tahminleri de vardır ne zaman aşılama yüzünden ilk büyük salgınların ortaya çıkacağına dair. Bu tahminleri de matematik modellemelere göre yapmıştır.

Araştırın lütfen.
Murat ÖZ Asena devlet hanım kullandığınız süslü anlatım diliyle paylaştığınız bilgiler ve varsayımlar safsatadır.
Orhan Batur Şahin Aşının içinde civa olduğundan endişe duyanlar için:

Son 15 yılda üretilen aşıların çoğunda civa veya benzeri madde bulunmamaktadır. Hali hazırda bu bileşikleri içeren aşılara ise koruyucu madde olarak “tiyomersal” veya amerikalıların tabiriyle Thimerosal eklenmektedir. Bu madde, merkezinde civa atomu bulunduran bir bileşiktir.

Kimyada bir bileşik oluştuktan sonra kendi yapıtaşlarının özelliklerini taşımaz. 

Örneğin; Su , oksijen ve hidrojenden oluşan bir bileşiktir. Oksijen yakıcı, hidrojense aşırı yanıcıdır. Ancak su söndürücüdür. Tiyomersal de civa içerir ancak civa zehirlenmesi yapmaz, çünkü bir bileşiktir :))
Kanbay Mustafa 15 sene evvel civa zehirlemesi yapiyordu demekki aşılar ! kendine kurşun sıkmak bu olsa gerek .

Orhan Batur Şahin  Hayır Kanbay Bey, kimi aşılar için daha etkili koruyucular bulundu. Kimi içinse bu kadar uyumlu olmadığı için hala tiyomersal kullanılıyor.

30-40 yıl öncesinde kullanılan metilciva zararlı sayılabilecekken bunlar daha güvenli olan tiyomersal ile değiştirilmişlerdir.

Sonuçlara atlamak ve hemen yargılamaktansa sorgulayarak hepimiz doğru olanı öğrenebiliriz.
Asena  Orhan Bey, siz neden bahsettiğinizi biliyor musunuz?

Yukarıda size bir cevap yazmıştım ancak şimdi buradaki yorumlarınızı görünce pişman oldum. Thimerosal zaten bahsettiğiniz etilcıvadır! FDA daha kurulmadan önce Bush ailesinin de ortaklarından olduğu Elli Lilly ilaç firmasının aşılarında ve bazı topikal solüsyonlarda kullanılmaya başlanmıştır. Tek bir çalışma yapılmıştır o da ölüm döşeğindeki hastalar üzerinde, ve thimerosal verilen tüm hastalar da 24 saat içinde ÖLMÜŞTÜR.

Ne FDA ne CDC thimerosal üzerine güvenlik çalışması yapmadan, nasıl olsa bunca zamandır aşılarda kullanılıyor, o halde güvenlidir deyip onlarca daha aşı eklenmesine rağmen takvime oturup da bebeklerin aldığı dozun toplamına bakmamıştır.

Bugün thimerosal iz miktarda vardır denilen aşılardaki miktar, içme suyunda bulunmasına izin berilen miktarın yüzlerce kat üzerindedir!

Siz bilgilerinizi nereden alıyorsunuz hakikaten inanılır gibi değil.

Bu da, yukarıda size yönelttiğim soru:

Hakikaten çok bilimsel bir açıklama olmuş sizinki. Şimdi, etilmerkür bir bileşik ve hiçbir zehirli etkisi yok sizin hesabınıza göre. Peki metilmerkür nasıl zararlı olabiliyor, hani gebeye balık yeme içinde metilmerkür var, aman ha, çocuğun beyin özürlü doğar diyorsunuz ya? Ama aynı bebek bir gün sonra doğduğunda biz kan-beyin-bariyeri de apaçık bebeğe doğrudan kana zerk edebiliyoruz etilmerkürü, doğru mu anladık hesabı??
Orhan Batur Şahin  Metilciva olacaktı, Etil yazmışım. Sağolun, uyarmazanız fark edemezdim.

Araştırmanın bağlantısını vermeden araştırmadan bahsederseniz neden bahsettiğinizi anlayamam. Bilmediğim böyle bir araştırma varsa buyrun, bildirin, gösterin. Hep beraber öğrenelim… Ancak tek bir araştırma var o da böyle denirse ben de binlerce araştırma ve binlerce ispat var ki bu aşılar gayet güvenlidir derim ve işin içinden çıkamayız. Tıp, kanıta dayalı çalışır.

Bir grip aşısındaki thimerosal miktarını iki kutu ton balığı yiyerek saf civa olarak alabilirsiniz zaten. Lütfen ajitasyon yapmadan tartışalım 🙂
Asena  Orhan Bey, samimiyetinize inanmak istiyorum.

Lütfen şu linki inceleyin, ondan sonra görüşlerinizi bekliyorum.

Teşekkürler..

http://dr-king.com/…/20140314_PGK_sRebuttalTo…

Orhan Batur Şahin  Tamamını okuyup incelemeden yorum yaparsam taraflı davranırım. Tümünü okuduğumda mutlaka döneceğim. Siz de mutlaka bilimsel temellere dayanan ve kanıtlara dayalı , uzmanlar tarafından incelenip yorumlanmış bilgilere inanın.

Konusunda uzman olmayan birinin her yönde kandırılması çok kolaydır. Son 300 yılda insanın ortalama ömrünün ve hastalık oranlarının hızla artmasının tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Sadece hijyenle de açıklanamayacak pek çok durum mevcut bunda…
Kanbay Mustafa Fransa İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde zorunlu aşı diye birşey yokken etilcivanin halen ABD de yasaklı olmasına rağmen ülkemde ” aman bişey yok sakin olun “ söylemleri düşündürüyor
Orhan Batur Şahin  Etilciva dünyada en çok abd’de kullanılıyor. Hatta aşı karşıtı hareket de Andrew Wakefield ve Mercola gibi isimler önderliğinde ABD’de başlamıştır. Bilgilerinizi güncelleyin.
Asena  Orhan Bey, aşı karşıtlığı hareketi bizzat Jenner zamanında ve dönemin en ünlü hekimlerinin önderliğinde başlamıştır.

Etilcıvanın 2002’de alınan kararla aşamalı olarak Amerikan takvimindeki aşılardan çıkarılmasına karar verildi ancak aynı yıl bu defa full doz cıvalı grip aşıları Amerika’da bebeklere 6. aydan itibaren(!) ve her sene tekrarlanmak üzere(!) önerilmeye başlandı.

Bu arada, aşılardaki, özelilkle doğumda vurulan Hep-B aşısındaki cıva çıkartılınca yerine ne kondu? Alüminyum!

Danimarka ve Rusya Amerika’dan 15-20 sene önce thimerosal kullanımını yasaklamıştır mesela aşılarda.

Afrika’ya giden tüm büyük flakon aşılarda ise tam soz cıva bulunmaktadır!

Orhan Bey, lütfen tüm açılarıyla ele alalım bu konuyu. Hakikaten hekimlerimizle konuştukça nasıl tabloid gazete haberi tarzı bilgilerle yanlış yönlendirilmiş olduklarını üzülerek görüyorum. Bu bir propaganda savaşı ve bu savaşta bilim değil, para konuşuyor maalesef.

İlettiğim link üzerine yorumlarınızı mutlaka bekliyorum.

Teşekkürler.

 

Çağlar Koç ya yorumlara bakıyorum da bu kadar saçmalama nasıl olabilmiş diyorum. çocuğuna aşı yaptırmak istemeyenlere diyecek lafım yok kendi çocuklarınızın göreceği zarar sizi ilgilendirir. ama ben aşısı olmadan en basitinden hepatit b ve polio aşıları vs gibi aşıları bile olmamış zihniyette birinin çocuğunun kendi çocuğumun yanında dolanmasını istemiyorum. gidin kendinizi izole edin. kendi çocuklarınızı yakacak kadar salak olmanız başka çocukların ve toplumun sağlığını bozma hakkını size vermez. kendi salaklığınızın bedelini kendiniz ödeyin. bi yeriniz kirli metalle çizilse tetanoz da yaptırmayın. opistotonus pozisyonunda kıvranın durun ne diyeyim yani bilemiyorum. düşündükçe anlıyorum bu aşı takvimini devlet kaldırsın hepsini paralı yapsın gider hepiniz yaptırırdınız. ama işte kafa bu zeka bu. o yüzden müstehak olan o aşıları olmamanız aslında. madem böyle düşünüyorsunuz, imza karşılığında aşıyı yaptırmayın. hukuki sorumluluğu kabul edin. ben artık bu toplum ve insanlara bişey demiyorum tek isteğim ilerde olacak çocuklarımdan ve yakınlarımdan uzak durun. saçma sapan fikirlerinizi kendinize saklayın.

Hasan Arsan Mersal türü koruyucu maddeler, plastik boyalardan bile çıkarılmıştır. Bir dönem çok kullanıyorduk. Benim korkum, aşı üretici firmalar eski teknolojilerini genellikle yaptıkları gibi kendilerine göre bir alt teknolojiye sahip ülkelere pazarlamalarıdır. Mersol hatırladığım kadarıyla önemli bir ilaç ve kimyasal üretici firmanın ürettiği ürünün ticari ismidir.
Kanbay Mustafa ABD de aşı üretimeinde kullanılıyor ama ABD kendi vatandaşına yaptırtmıyor bu aşıları … evet en çok ABD de kullanılıyor

Mustafa Kemal Yiğit Ufuk Beyazova kıymetli hocam. Sizi çok seviyor ve özlüyorum.

Yukarıdaki haberle ilgili yorumları okurken insanlarımızın bilgi kirliliği altında ezildiğini düşündüm. Ve affınıza sığınarak sizi buraya etiketledim ki yapacağınız yorumla insanlarımıza ışık tutun. Gerçekleri öğrenebilecekleri ve alanında dünya çapında yetkinliğe sahip biri olarak bu yorumlarda bahsi geçen konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Aşılar cıva içerir mi bu cıva zehirler mi? Aşılara güvenmeli miyiz yoksa uluslararası kapitalist güçlerin özellikle ilaç sanayisi devlerinin tuzağı mı?


Asena
  Çağlar Bey,

Katrana batırıp kaz tüyüne de bulayalım bu adı üzerinde, “çocukluk çağı hastalıklarını” geçirip, iyileşip, ömür boyu bağışıklıklarını kazanıp, GERÇEK toplum bağışıklığına katkı sağlayacak çocukları ve akılsız ailelerini, ne dersiniz?

Siz izole edin lütfen kendinizi, mikroplardan, bakteri ve virüslerden bunca korkuyorsanız. Her 5 senede bir tekrarlamanaız gereken, buna rağmen koruyucu etkisi hayli tartışılır aşılarınızı olmayı ve çocuğunuza vurmayı da ihmal etmeyin.

Aşısız hayatta kalmamız mümkün değil zira, ben toplam 3 aşıyla nasıl bugüne geldim hala hayret ediyorum mesela…

Kontrolsüz kullanılan, gereğinden fazla ve sorumsuzca reçete edilen antibiyotikler yüzünden ölecek onmilyonlar da sizin kapınıza kilit vurmak istediğinde savunmanız ne olacak bilmiyorum?
Ayça Mustafa Özdemir Asena hanim 3 asiyla bugunlere gelmissiniz. Belli oluyor. Cocugunuz varmi merak ettimde.

Can Özen  Asena hanın hekimlerimiz böyle gazete haberleriyle falan filan diyorsunuz da tıp fakültesinde aşı ile ilgili eğitim teorik olarak 1. Sınıftan başladığı için merak etmeyin Orhan’ın alt dönemi olarak ne kadar bilgili olduğunu biliyorum. Ve söylemek istediğim şudur ki siz sadece şanslısınız. Aşı önemli bir şey, rutin olarak yapılması gereken bir şey. Gidip internetten bilgi bulup söyleyeceğinize doktorunuza gidin ya da bu konunun alanında uzman insanlarına gidin, en azından bir mikrobiyologla konuşun. Siz hasta olmadınız sadece o etkenler size gelmedi. Örnek vereyim; ben tetanoz aşısı olmamışımdır. Tetanoz etkeniyle karşılaşmazsam tabi ki hasta olmam doğal olarak 😀 yani 3 aşı falan hikaye. Aşılarınızı yaptırın mutlaka, yok civaymış havaymış takılmayın bunlara. Antibiyotik ve aşı farklı şey karıştırmayalım. Birisi olan etkene karşıyken diğeri etken olmadan önce vücudun immün sistemini buna hazır hale getirmek, daha hızlı antikor üretmesini sağlamak. Antibiyotik kullanımı çok ayrı konu başka bir yerde tartışılabilir. Ama aşıdan zarar gelmez.
Çağlar Koç asena hanım o zaman burada insanların kafasını rahatça karıştırıyorsanız, gidin aşısız suriyeli çocukların arasına kendi çocuğunuz varsa yada olacaksa gidin sokun. tüberküloz aşısı polio aşısı su çiçeği kızamık aşıları olmadan o çocuğu bi aşısız suriyeli arasına koyun da biz de seyredelim. o kadar lafınızın eri ve şeref sahibi iseniz ve kendinizine güveniyorsanız bunu yapmak zorundasınız. ÇOCUK NE GÜZEL GERÇEK HASTALIKLARI GEÇİRSİN BİZ DE SEYREDELİM 😀 bunu yapamıyorsanız 2 yüzlüsünüz demektir.şu an suriyeliler yuzunden sürekli artan kızamk ve tbc vakalarını biliyor musunuz ? polio hastalıklı bireylerin tc toprakları içinde özellikle güney bölgelerde gezindiğini biliyor musunuz? hollandadan atıp tutmak kolay. boş klavye delikanlılığı yapmayın. burası türkiye. susun. daha fazla sorumluluk almayın bunun vebalini bilip bilmeden atıp tutmakla alamazsınız.

Can Özen Bir de sürekli işte yan etki raporu falan paylaşıyorsunuz da yan etkisi var diye kalp hastası ilaçlarını içmesin mesela 😀 riskleri göz önünde bulundurup kar zarar oranına bakmanız gerek ki yararlı olduğu apaçık ortada. Benim mikrobiyoloji hocam bu gönderiyi paylaşıyorsa ve derste ısrarla rutin aşıları yaptırın ihmale gelmez diyorsa bir bildiği vardır. Beni hekim olarak yetiştirmeye çalışan ve profesör olan bir insan gazeteden okuduğu şeyleri paylaşmaz herhalde. Bunları kitabını okuyan, bilinçli ve her şeyden önemlisi 2 çocuk annesi biri bu anlattığım hocam. Bilmem anlatabildim mi? Sizin internetten bulduğunuz raporlar değil bizzat ken hocalarımdan nedenleriyle 1. Ağızdan dinlediğim konular bunlar ki sadece ben değilim burda aşıyı destekleyen herkes öyle. Çağlar bey kesinlikle haklı. Dünyadan çiçek virüsü nasıl eradike edildi? Aşıyla edildi, demek ki bir hikmet var aşıda
Asena  Orhan Bey, kendisi gayet şık bir şekilde hatasını kabul etti ve kendisine ilettiğim linki okuyacağını ve değerlendireceğini beyan etti.

Meslekdaş dayanışmanızı anlıyor ve takdir ediyorum, kendim de ailem sebebiyle bu camianın çok dışında biri değilim. Ancak Orhan Bey’in kimsenin avukatlığına ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum.

Çok merak etmişsiniz, evet 7 yaşında bir oğlum var.

Ve evet ben şanslıyım, ÇÜNKÜ su çiçeği hariç TÜM hastalıkları kardeşimle birlikte geçirdim, babam bir hekim olmasına ve mecburi hizmetini doğuda yapıyor olmasına rağmen bizlere hiçbir aşı vurmadı, kazandığım KALICI koruyucu antikorları ve daha pekçok immün molekünü bizzat 3 seneye yakın emzirdiğim oğluma aktarabildim.

Göğsümü gere gere toplum bağışıklığına hizmet ettiğimi söyleyebiliyorum, sizler aşılı jenerasyon musunuz bilmiyorum, ancak şayet öyleyse, sürü bağışıklığı için en büyük tehditi aşılarla edindiğiniz geçici, yapay bağışıklıkla sizler oluşturuyorsunuz.

Can Bey, “internetten edindiğim bilgilere göre”, Amerika şu an kızamık için de “waning immunity” nedeniyle çocukluğunda ve üniversite girişte oldukları aşıya rağmen yetişkinlikte de herkesin aşılanmasını şart koşma aşamasında!

Doğumda Hep-B aşısı olmuş ve haliyle 10 yaş civarı “koruyucu” antikorlarını yitirmiş sağlık personeli için de yeni yönerge yeniden hepatit B aşılarını olmaları yönünde değiştirilmek üzere.

Her sene yüzlerce hemşire meslekten istifa ediyor zorunlu tutulan senelik grip aşılaması nedeniyle Amerika’da.

Biz burada bunları tarışırken bu gelişmeler ÇOK YAKINDA sizlerin de gerçeği olacak biliyorsunuz. Madem Amerika’nın sistemine baş koyduk, hekimler ve diğer sağlık personeli için öngörülen aşılar da tekrarlanmalı rutin aralıklarla, öyle değil mi?

Can Bey, antibiyotik ve aşıları “bilinçsizse” ve “gereğinden fazla” kullanımın” yaratacağı ve her nasılsa tıp dünyasınca öngörülememiş yan etkiler ve doğurduğu sonuçlar bakımından örneklendirdim.

Ben tam ifade edememişim herhalde kendimi.

Yorumunuzun tamamını okumadım, fakat siz de tutup kalp ilacı ile aşı kullanımını mı karşılaştırdınız gerçekten? :))

İleride geçireceğiniz “varsayılan” bir hastalıktan sizi koruması için 5 ila 10 sene gibi rutin aralıklarla en az 2, 3 ve hatta polio ve DTaB aşılarını düşünecek olursak 5’er doz vurulmak zorunda olduğunuz ve elbette bunların yanında diğer 12 hastalık için de üretilmiş (ve halen üreitm aşamsında sırasını bekleyen 100lerce diğer aşıyı) aşıların dozlarını almakla ve buna rağmen HALA korunma garantisi size sunulamıyorken VE üstelik olunan bunca aşı nedeniyle bağışıklık, sinir ve sindirim sisteminiz baskılanmış, hadi dümdüz söyleyelim DAĞILMIŞken, bana kalp ilacının etkisinden mi bahsediyorsunuz?

Aslında fena bir noktaya da değinmediniz. Ne oldu koca lipid/heart disease hipotezine?? Hani kolesteroldü kalp hastalığınnı nedeni?? Az yağlı diyette değilsinizdir hala umarım?? Hani kanıta dayalı tıp?? Hani dağ gibi çalışmalar?? Ne oldu bunlara Can Bey? :))

Biraz oturup muhakeme edin bütün bunları lütfen..

İyi akşamlar.
A. Y. B.  Azminize ve konuya olan azimli arastrmalariniza da hayran kalmamak elde degil cidden.. @asenadevlet

Asena  Çağlar Bey, OPA aşılarının bizzat shedding yoluyla CDC’nin adına “contact immunity” dediği, pasif yoldan aşılama manasına gelen bir yöntemle etrafa yayıldığını ve hakikaten de akut flask paralizi dediğimiz felcin aşılılar arasında oldukça yaygın olduğunu, bu yüzden Amerika’nın 2000’de OPA’yı uygulamadan kaldırdığını biliyorsunuz değil mi?

Hindistan’daki etik dışı aşılamalar nedeniyle felç geçirmiş ve hatta ölmüş çocukların haberlerini duymadınız mı?

Tesadüfe bakın, şimdi oğlum 5. hastalığını geçiriyor 🙂

Gayet rahat, güle oynaya ..

Sorumlu bir ebeveyn olarak bulaşıcı safhası geçmiş bile olsa bir iki gün daha okula göndermiyorum, evde istirahatini sağlıyorum. Gerisini bağışıklık sistemi hallediyor zaten.

Ben Pasteur’cü mikrop teorisini sakat buluyorum bakın.

Mikrobiyota üzerine yeni bulgular, yükselişteki epigenetik bilimi ve hemen buna bağlı olarak giderek ağırlık kazanan nutrigenomics gibi alanlar hayli heyecan verici. El yordamıyla ve düşe kalka da olsa sanırım doğruya ulaşma yolunda ilerliyor bilim.

Ben ümitsiz değilim Çağlar Bey, vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesine sonsuz güvenim var.
Asena Teşekkür ederim Ayça hanım. Zamanında yapsaydım tüm bu araştırmaları çocuğuma kendi elimle zarar vermemiş olacaktım. Azmin nedenini anlatabiliyorum sanırım. Ne kendi çocuğum ne de başka tek bir çocuk daha zarar görmesin istiyorum sadece…
Çağlar Koç ya ben bu kadar saçmalamaya dayanamayacam gerçekten saçmalıyorsunuz. 1. si 5. hastalığın aşısı ve ilacı zaten yok. 2. si akut flask paralizi dediğimiz tablo polio aşısı sonrası çok nadirdir ve bilinçli dezonformasyon yappıyorsunuz. o tablo olasılığı milyonda 0.70 dır yani herkes aşılansa bu durum olasılığı (ki buu oral polio için geçerli ) türkiyede oran 70*0,7 den 49-50 kişi olacaktır. peki bu oral polio yu yapmazsak ne olur? oral polio inaktive poliodan farklı olarak bi toppluumsal bağışıklık bırakır. polio aşılarını yapmayan bi toplumda varolacak bi salgında yüzbinlere varan sakatlık ve binlerce ölüüm olacak, ve polioyu eradike etmek tekrardan yıllar sürecektir. o yüüzden tekrar diyorum SÜSLÜ LAFLARLA MİLLLETİ KANDIRMAYA ÇALIŞMAYIN. SİZ İSTERSENİZ ÇOCUĞUNUZA HİÇ AŞI YAPTIRMAYABİLİRSİNİZ. AMA BİZ SİZİN GİBİ SAÇMALAYANLARA İNAT AŞIYI ÖNERECEĞİZ. “VUCUDUN KENDİNİ İYİLEŞTİRME KAPASİTESİNE SONSUZ GÜVENİM VAR” GİBİ SAÇMA SAPAN Bİ CÜMLE OLABİLİR Mİ YA. SİZ Bİ POLİO GEÇİRİN ÇOCUK FELCİ GEÇİRİN DE BAKALIM İYİLEŞİOR MU… CİDDEN KÖRKÜTÜK CAHİLSİNİZ SUSUN YA REZİL OLDUĞUNUZ YETMEDİ Mİ …. biz ve hele hele çocuk uzmanları yıllarca bunu okuyoruz ve bunu önerip kendi çocuuklarımıza buunu yappıyorsak size çok afedersiniz ama hoş olmayan bi yiyecek yemek düşer. siz kimsiniz sorması ayıp ? hangi biimsel sıfatla buunu öneriyorsunuz ? sizi mahkemeye vermek gerek toplum sağlığına tehtidsiniz.
Oytun Pamuk Ben de Asena hanım gibi düşünüyorum bir doktor olarak…Mesela vücudumda oksijen radikalleri oluşabildiği için oksijenli solunum yapmamaya çalışıyorum…Kafama saksi dusebilecegi icin celik baslikla geziyorum sokakta…Cok akli selim bir arkadaş sağolsun,hepimizi aydınlattı…Hindistan’daki etik dışı(?) aşılamalardan bahsetti,Amerika’da,Avrupa’da aşı yapılmadığını kirli bir oyunun parçası olduğumuzu öğrendik sayesinde…
Arya Volkan Şen Tıp eğitimi almadan tıbbi tavsiyede bulunmak suçtur Asena Hanım bilginize. Gerçekten cahilden değil, yarı cahilden korkmak gerek. Araştırmış da öğrenmiş. Bir de tavsiye veriyor. Tavsiye değil kaynak verin, mümkünse de hakemli bilimsel makale olsun. Popüler bilim sitelerinden, ne idüğü belirsiz yerlerden duyduklarınızla bir de milletin çocuğunu sakat bırakacaksınız. Gerçekten bu yarı cahillerin, çocuğunu aşılatmayanların elinden çocukları alınmalı. Açıkça çocuk istismarı bu. Çok yazık, bilimsel kaynakla popüler bilim sitesini, pseudo-science’ı ayırmaktan aciz binlerce ebeveyn var.
Çağlar Koç  oytun hocam orantısız mizah 😀 polio hakkında atıp tutanların o kullanmayı çok sevdikleri google’a “demir ciğer” diye yazıp aratmalarını istiyorum. o demir ciğerlerin ne zaman neden en çok kullanıldığını polio salgınlarında ne olduğunu öğrensinler. danimarka ve norveçte polio salgını olunca yabancı üülkelerden sağlıkçıların gelip solunum felcine girmiş hastalara ambu yapmaya geldiğini anlatırdı hocalarımız. ki aşı tartışması neden polio üstünden dönüyor ki. çocuğunuza tbc aşısı da yaptırmasaydınız keşke asena hanım. ilk fırsaatta tetanoz aşılarını da yaptırmayı bırakın. herkes bıraksın. sonra sırf İBRET OLSUN DİYE tetanozdan miliyer tüberkülozdan ölenleri seyredelim. artık difteri diye bi hastalığı bilmeyen hekimler yeniden difterileri görsün. boğmaca ile çocuklar günlerce öksürsün. sırf ibret olsun diye aşıları kaldırmak lazım ki bi daha asena hanım gibiler türemesin. “çocuğum ne kadar rahat hastalık geçiriyor” diye övünmeni çocuk küçükken yaptırdığın 5 li aşılara ve 3lü aşılara borçlusun asena hanım. ama hala atıp tutuyorsunuz ya,bunu anlamıyorum. bu türk annelerinin bazılarında çocuğu için en iyi olacağı sandığı şeyi yapmaya çalışırken en kötüsünü yapma huyu yok mu bunu hiç anlayamayacağım.

Oytun Pamuk Hanımefendi hepatit b aşısı için de birşeyler paylaşıyor…Aslında hiç cevap vermeyeceksin…Zamanında aşılanmış olsalar kronik hepatit gelismeyecek hastaların olduğu bir foruma bırakacaksın bu hanımı…Buyrun burda paylaşın fikirlerinizi diyeceksin sonra oturup seyredeceksin…O zaman görücem contact immunity leri…
Arya Volkan Şen  Kaynak diye verdiği sitenin HİÇBİR bilimsel dayanağı yok, hatta şarlatanlıkları, sahtekarlıkları mahkeme kararıyla ispatlanmış bir grubun işlettiği anlaşılıyor.

http://www.quackwatch.com/04Consumer…/Nonrecorg/comed.html

Sahte bilimi bilimden ayırmak için konu üzerine ihtisas yapmış olmak gerek, ama yazık ki ebeveynler kendi sınırlı bilgileriyle bu sitede böyle yazıyor demek ki doğru diyerek bir de tavsiye veriyorlar.
Asena  Bir dakika… Çağlar Bey, beni mahkemeye vermezseniz bu bildirimlerden sonra BEN sizi mahkemeye vereceğim ve inadına sizi rezil edeceğim!

Yarım yamalak bilginizle asıl ahkam kesen sizsiniz!

Ben size 5. hastalığın aşısı var demedim, normal çocukluk hastalıklarından biridir, gayet normal geçiriyor dedim. Ha, aşısı çıkınca bu da ölümcül hastalıklardan biri olacak o ayrı tabii. O zaman sizin bilinçli dezenformasyonlarınızı dinleriz!

Bu bildirimlerinizin hepsini kayda alıyorum. Sanıyorum kimin rezil olduğu gayet açık ortada.

Bunca anlatılanı süslü laf olarak görüp sonra bana hala milyonda bilmemkaçlık risk edebiyatı yapıyorsunuz da, hangi sağlam verilere göre yapıyorsunuz o hesapları?

Ortada tek bir polio vakası yokken aşılamalardan doğacak HER yan etkiden siz sorumlusunuz demektir.

Burada hekimlerin ağzından yalan yanlış verilmiş tüm bilgileri kayda alıyorum! Suçsa cezasını da vardır elbet?? Bakalım kim kimin çocuğunu alıyor elinden? Ya da kim lisansını kaybediyor??

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16222855
Asena  Aksini iddia ediyorsanız polio ile ilgili engin bilgilerinizi paylaşın lütfen.

Polio, kontamine dışkı (kaka) ile temasla (örneğin enfekte olmuş bir bebeğin altını değiştirirken) veya havadaki zerreciklerle, yiyecek veya suyla yayılan bulaşıcı, viral bir hastalık. Virüs vücuda burun ve ağız yoluyla giriyor, buradan barsaklara geçerek inkübe ediyor.

Sonrasında, barsaklardan kana geçiyor ve anti-polio antikorları oluşuyor. Çoğu durumda bu noktada virüsün ilerlemesi duruyor ve birey polio’ya kalıcı bağışıklık kazanmış oluyor.
[Okonek BM, et al. Development of polio vaccines. Access Excellence Classic Collection, February 16, 2001:1. www.accessexcellence.org/AE/AEC/CC/polio.html#]

Birçoğumuz yanlış şekilde polio kapan herkes felç olur veya ölür diye düşünürüz. Bunda elbette devletlerin sağlık birimlerinin bizlere aşılanabilir herhangi bir hastalıkta korkutma amacıyla ÖNCElikle en kötü senaryoyu sunmasının büyük katkı payı var. Ancak, polio enfeksiyonlarının çoğunda ancak birkaç belirgin semptom ortaya çıkıyor. [Volk WA, et al. Basic Microbiology, 4th edition. Philadelphia, PA: J.B.Lippincott Co., 1980:455.]

Hatta esasına bakılacak olursa, doğal polio virüsüne maruz kalan kişilerin %95’i salgın durumunda bile hiçbir belirti göstermiyor! [Physician’s Desk Reference (PDR); 55th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. ve Burnet, M., et al. The Natural History of Infectious Disease New York, NY: Cambridge University Press, 1972:16.]

Enfekte kişilerin sadece %5′inde hafif belirtiler, yani boğaz ağrısı, boyun tutukluğu, başağrısı ve ateş gibi belirtiler görülüyor ki bu da çoğu kez basit bir soğuk algınlığı veya grip teşhisi alabiliyor. [a) Physician’s Desk Reference (PDR); 55th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. b) Neustaedter R. The Vaccine Guide. Berkeley, California: North Atlantic Books, 1996:107–8]

Kas paralizisinin hastalığa yakalanmış her 1.000 kişide 1 gibi bir oranda seyrettiği tahmin ediliyor [Physician’s Desk Reference (PDR); 55 th edition. Montvale, NJ: Medical Economics, 2001:778. ve Baby Center. The Polio Vaccine (0-12 months). www.babycenter.com/refcap/155.html?CP_bid=]

Bu durum bazı araştırmacı bilimadamlarına ‘paralitik polio’ [felç] geliştiren bu az sayıda insanda hastalığa anatomik yatkınlık olabileceğini, nüfusun geri kalan ezici çoğunluğunun ise polio virüsüne doğal olarak bağışık olabileceğini düşündürtmüş. [Moskowitz R. Immunizations: The Other Side.Mothering Spring 1984:36.]

Paralitik polio nadiren kalıcı üstelik, çoğu kez felçten tam iyileşme sağlanıyor. [Harry NM. The recovery period in anterior poliomyelitis. British Medical Journal 1938; 1:164–7. ve Ramlow, J., et al. Epidemiology of the post-polio syndrome. American Journal of Epidemiology 1992;136:783.]

Birkaç gün içinde kas gücü yerine gelmeye başlıyor ve sonraki 12-24 ay içinde iyileşme devam ediyor. [bkz bir öncekii kaynaklar]

Vakaların çok düşük bir yüzdesinde paralizi kalıntısı görülüyor.

Çok nadir olarak da solunum kaslarında paralizi nedeniyle ölüm gerçekleşiyor. [bkz. Yukarıdaki kaynak]

Tedavi için hastanın yatakta istırahati sağlanıyor ve tutulan uzvun tamamen rahatlaması sağlanıyor. Şayet kişi nefes almakta zorlanıyorsa bir solunum cihazı veya eskilerin ‘demir ciğeri’ kullanılıyor. Gerekirse fizik tedavi uygulanıyor.
Ayşen Sümer Cengiz Insanların internet sitelerinden saçma sapan bilgileri okuyup hayatlarına yön vermesi cahil cesareti olsa gerek
O zaman hepimiz google amcaya soralım herşeyi öğrenelim.Tıp Fakültesi’ni ve diğer pozitif bilimlerin üniversitelerdeki bölümlerini(Biyoloji gibi kimya gibi) kapatalım.
Herkes kendi kendini iyileştirsin.

Can Özen Hep söylenilen şeyleri cevaplamaktan kaçınıyorsunuz, bu zaten gösteriyor bilgisizliğinizi. Cevaplayamadığınız şeyleri cevaplayın önce sonra kaynak verip internetten ordan burdan okuduğunuz bilgileri bizzat bunun kitabını okuyan mesleği bu olan insanlara anlatmaya çalışın.
Can Özen Doktorluk lisansı diye bir şey yok biz Topçu değiliz biz diploma verildiğini öğrenin ilk önce. İstediğiniz hepsini kaydedin, bunlar gerçek olduğundan pek şansınız yok zaten 😀 Yalan yanlış verilmiş bilgiler diyorsun hala, adam GÖZÜMle gördüm diyor. Hala yalan yanlış sitelerden yazıyorsunuz. Bilimsel dayanağınız yok.

Asena  Can Bey, size “idrak yolları enfeksiyonuna” karşı bir aşı geliştirilsin, öyle yanıt verelim en iyisi .. keşke topçu olsaymışsınız!
Asena  Şen Arya bey, sizin benim kaynak diye verdiğim siteye (ki aslen buradaki çalışmayı kaynak olarak verdim ama okuma güçlüğünüz var sanırım) şarlatan filan gibi aşırı bilimsel tanımlamalar getiren QUACK watch, hakikaten inanılmaz güvenilir bir kaynak! Vaklayıp duran hilkat garibesi kenara köşeye itilmiş zavallı tipler.

İsiminin başına MD yazmaya utanmayan o Barrett tiplemesinin hangi davalardan HÜKÜM giymiş olduğunu da araştırmak ister misiniz?

Vak! mı dediniz?
Can Özen  Ben hala diyorum ki cevaplayamadığınız şeyleri cevaplayın. Kelimeleri cımbızla seçmeyin 😀 komiksiniz şimdi hakarete girmeye kalkışıyorsunuz. Çok bildiğini sanıp aslında bilmediğiniz zaten aşikar. Artık bu bildiklerinizle size bir doktor diploması verebiliriz. Biz de topçu olalım, kenara köşeye itilmiş zavallı tipleriz 🙁 napalım kaderimiz buymuş bizim de çağlar,oytun, volkan boşverin gelin top oynayalım 😀
Can Özen Siz haklısınız aşı çok zararlı aman yaptırmayın sakın ha sakın özellikle siz HPV aşısı yaptırmayın immün sisteminiz çok güçlü çünkü sizin onu da yenersiniz. Gerçi şimdi HPV yazdım hemen google amcaya yazıp link yapıştırcaksın 😀 yapıştır gitsin ama başına gelirse lütfen ama lütfen burayı hortlat da utanalım. 🙂


Asena
  Selcan hanım .. şayet köpek gerçekten kuduzsa aşıyı düşünürüm. Fakat takdir edersiniz ki kuduz aşısı takvimdeki diğer aşılanabilir hastalıklardan çok farklı bir konumda ve enfeksiyondan sonra(!) vuruluyor.

Siz taşıyıcı değilseniz bebeğinize doğum anında ve sonrasında 2 doz daha hepatit-B aşısı vurdururken değerlendirmeye aldığınız risk faktçrleri neler olurdu mesela, onları paylaşmak ister misiniz?
Asena  Can Bey, sizin tartışmaya katkınız nedir Allah aşkına?

Bambaşka bir telden çalar gibisiniz? Self-medicate filan etmiyorsunuz umarım kendinizi?
Can Özen Sizin katkınız gram yok ki benim daha fazladır en azından rahatım 🙂 şöyle ki ilk önce şunu bir öğrenin biri sizin dediğinize aykırı bir şey diyince buna cevap vermeniz gerekir, ama cevap vermiyorsunuz hala ısrar ediyorsunuz gereksiz bilgilerle. İnsanları yanlış yönlendirip sağlıklarına kastediyorsunuz, hala bana tartışmanın neresindesin diyosunuz. Valla siz eğer tartışmanın içindeyseniz şayet ki yukarıda verilen onlarca cevaba cevap verin hala kelimeleri cımbızla seçip onun üstünden laf oyunu yapmayın. 🙂 Türkçe konuşursanı öncelikle, kendinin haksız olduğunu kabul etmeyen sizsiniz zaten. Bambaşka telden çalan sizsiniz. Tek bir kelimeyle onlarca link atıyorsunuz. Bir de gelip uzmanlık taslıyorsunuz. Allah aşkına sizin katkınız nedir tartışmaya?

Meltem Aktaş Asena Devlet sizin ne farkınız kaldı hekimlerimizi öldüren cahiller den. Şu yaptığınız silahla vurmaktan beter.babanız aykırı bi hekim olabilir kendince bildikleri olabilir bunları size aktarmış olabilir ama bunlar size tıpçı gibi konuşma hakkını vermez.benim de ablam doktor.fakülteyi nerdeyse onla beraber okudum.ama o kadar.tecrübe yok hasta bakmadım.ve nerdeyse her an yenilenen tıbbı bi doktor gibi takip etmedim.sizde edemezsiniz.lütfen görüşlerinizi kendinize saklayın.ben biyoloğum.ilaçlar yapımları ve hammedeleri ile ilgili baya ders aldım.lütfen burda daha fazla düşürmeyin kendinizi.istemiyorsanız siz aşıdan uzak durun.ama bize akıl vermeye kalkmayın.ben bir anne olarak sizi değil doktorlarımı dinlemek isterim.sizi mahkeme nin en büyüğüne allaha havale ediyorum.
Asena  Oytun “beyefendi” .. sizi de alıp her sene düzenlenen autism one kongresindeki anne-babaların ortasına koyalım? Orada anlatın derdinizi!

Asena  Anlaşıldı, “engel”iniz yabancı dil demek… Olsun bakın siz ortaya latince bir iki bir şey attığınızda çok daha mistik bir hava veriyor, bir şey bildiğinizi filan zannediyor insanlar.. hay Allah, bilmeden üzdük sizi, bir de aşı vurduruyoduk az kalsın!!

Can Özen İngilizcem iyi elhamdülillah ama latince içeren bir konuda bizim daha iyi bildiğimiz konuda ahkam kesiyosunuz. Herkes uzmanlığıyla uğraşsa çok güzel olacak 🙂

Asena  Önce alın uzmanlığınızı sonra konuşalım Can Bey, niye bu telaş?

Asena  Meltem hanım, çok incesiniz, hakikaten “düştüğüm” durumu fark edememişim. Ben en iyisi sizin tavsiyenizi dinleyeyim. Ben ismimin önüne etiketler, ünvanlar dizmeden de sağlam durabiliyorum ama yine de iade-i havale etmekte fayda var sizi.
Ayca Yarcı Bacaksız Asena hanm madem bu kadar okumaya arastrmaya düşkünsünüz malum insan sagliğini cocuk sagliğini da cok onemsiyorsunuz giriverin bi tıp fak ne burda elinizi sallasaniz 50 si zira.. O küçümseyiverdiginiz yazmasi kolay okumasi zor MD unvanini aliverin nöbetlerde hastanelerde sabahlayip dirsek cürütün bayramlarda tatillerde herkes cocuguyla gezerken siz hastane odasinda hasta yataginda üstünüzde pis nöbet kiyafetleriyle bi bayram sabahi gecirin ondan sonra e tabi bi de üstüne uzmanlik e o da yetmez sizin gibi arastrmaci omrünü tibba adamiş birinin bi yan dala da ihtiyaci var hadi bi de onu yapiverin..e tabi mecburisi filan da derken biraz yipranirsinz ama bu azim sizi bence süper yerlere getrebilir.. Biz de bu paragözz topcu kilikli drlardan sermayenin usagi olmus bu biseyden anlamaz drlardan kurtulalim valla..ha bi de ltfn biraz sci drgilerde 1-2 metanaliz filan da yaziverin ki bilim dunyasi aydinlansin dustugu kör bataklik kuyudan ciksin..

Çağlar Koç WHO yani dünya sağlık örgütü tiyomersal ile alakalı son noktayı aslında uzun zaman önce koydu. tiyomersal oranlarının sağlığı tehtit edecek düzeyde olmadığını açıkladı. ki zaten tiyomersal 2007den itibaren türkiyeye gelen aşılarda iyice düşürüldü. bu konuşma olmayan hayali bi aşı tehtidi üzerine yürüyor. bi gün asena hanım ve onlar gibilerin konuşmaları fıkra niyetine tıp fakültelerinde anlatacaklar. kimse kendini yormasın olmayan bi tehtid bilerek balon gibi şişiriliyor.

N. T.  Aşı karşıtı insanları cahil diyerek yaftalayamazsınız, Asena hanım gayet net anlatıyor derdini diplomaysa mesele yumurta yemeyin kolesterol yükseltiyor diyen doktorlar da zamanında tereyağı ve yumurta yiyenlere cahil margarin yiyenlere akıllı diyordu herhalde, bazı şeyleri şuan çözüme kavuşturamazsak yitip giden birçok şeyin ardından tıp dünyası özür dilese de boş, otizm haricinde pek çok otoimmün hastalığın ne sebebi ne tedavisi var ve biz aşılarla bağışıklık sistemi üzerinde oynayarak bir risk almak zorunda bırakılıyoruz, otizmle ilgili çalışma yüzünden civanın azaltıldığını bilerek konuşmak gerek, yani zararlı olduğu ispatlanmış fakat kimse de çıkıp evet bizim yüzümüzden otizm oranları arttı demiyor.

Prin Temps Asena Hn, bilimsel kaynak farkli birseydir. Bilimsel arastirma ve kanit degerlendirme iyi bir egitim gerektirir. Her tibbi dergide yazan dahi ayni degerde degildir. Arastirma alt tiplerinin ve yayinlarin hepsi ayni kanit degeri tasimaz. Onemli olan yayin tipi meta analizlerdir. Case report veya tek uzman gorusleri guclu kaynaklar degildir. Okurken buna dikkat edin, hele ki magazin tipi tibbi kaynaklara girmeyin.

Prin Temps  Cok inancli ve biraz da “obsesyon” tarzinda bir arastirmaya girmissiniz. İs şu ki filin tuttugunuz yerini anlatiyorsunuz. Bir ornek: cocugunuz gule oynaya kabakulak gecirebilir ve immunite kazanir. Ama ayni cocugunuz belki kabakulak menenjiti olur, sakat da kalabilir.cocugunuz cok dusuk olasilikla hepatit b yi de gule oynaya gecirebilir. Ya da ayni cocuk fulminat hepatitten olmezse kronik hepatit b sonrasi siroz veya hepatoselluler kanser olabilir. Bizim kanitlarimiz ve istatistiklerimiz uzgunum ki sizinkinden kuvvetli.

Oytun Pamuk asena “””hanimefendi”””autism one kongresine niye gidiyim zaten benim isim bu..autistic hastalarim var…iste sizin hala anlayamadiginiz nokta burda.. google dan arayip bulmaya calistiginiz seyleri biz zaten yasiyoruz,goruyoruz,dokunuyoruz…otizm-asi iliskisini gosteren,yeterli denekle calisilmis,kontrol grubu iceren bi calisma yok..ama siz yine de google a bi yazin,iciniz rahat etsin…
Prin Temps Bir de OPA diye oral polio asisina girmisdiniz ornegin. Vaka olmayan yerde niye yapiliyor diye. Eradikasyon kabul edildikten sonra o hastaligin asisi riskli bolgede bir sure daha devam eder. Cicek asisi gibi sonradan kaldirilabilir. Ama bu her virus icin ozellikle uygun olmayabilir. İnsanlarin asisiz olmasi durumunda bir index vaka dahi olsa hastalik geometrik hizla yayilabilir ki bu sakatlik ve olum riski cok yuksek olan polio gibi hastaliklarda cok tehlikelidir. Polio cok kolay yayilir. Fekal oral yayilir. Hindistan gibi atik su ve kullanim suyu dogru durust ayrilmamis ulkelerde oral polio yapilmasi hizli ve duzgun bir immunite yaratir. Canli asi oldugundan asi olmayan bireyleri de kismen asilamis oluruz ve gastrointestinal yolumuzdaki immuniteyi de saglariz.

Oytun Pamuk hayatimizda,buna tibbi islemler de dahil sifir riskli hicbisey yok…burdaki hekim arkadaslar size asilarin yan etkileri olmadigini anlatmaya calismiyorlar..gozardi edilebilecek yan etkileri oldugunu soyluyorlar hele ki asiyi yaptirmadiginizda olusacak rahatsizliklari dusunursek…
Oytun Pamuk hiv icin, hepatit c icin bulunabilecek bir asinin insan hayatini nasiĺ degistirebilecegini,hele ki bu hastaligi tasiyanlarin aileleri icin;google a yazip bulma sansiniz yok..O yuzden sacma sapan calismalar yerine asi yaptirdiginizda dogacak riskleri degil yaptirmadiginizda olusabilecek durumlari okuyun…12 hastada yapilan wakefield calismasi yerine danimarkada 500 bin cocuk uzerinde yapilan calismalara bakin..hindistandan ornek vereceginize kafanizi monitorden cikartin pencereden disari bakin ulkenizdeki asili saglikli milyonlarca cocugu gorun…yok hala autism one ,contact imunity,ya ya ye coco jambo diyorsaniz zaten sizin icin yapacak bisey yok…
Prin Temps Asena hn, Opa sifir risklidir denmiyor zaten. Flask paralizi yapabilir. Tip muhendislik degildir. İki kere iki bizde dort etmez. Cunku hastalik yok hasta vardir deriz biz. Her birey her duruma farkli yanit verebilir. Hatta ayni birey ayni olaya bir diger sefer oncekinden farkli da yanit verebilir. İmmun sistemin hala cozulememis bircok yonu vardir. Tipta cozulememis bircok konu hala var hatta. Ancak cozulmus olan ve guclu kanitlara guvenip kullanmak zorundayiz. Hastanin lehine kar zarar oranina bakariz. Zarar ihtimalini minimuma indirmeye calisiriz. Cabaniz guzel ama yanlis metodoloji… Hastaliklari ve komlikayonlarini, virus, bakteri ve diger patojenleri oncelikle iyice okuyun. Sonra immunizasyon ve hastaliga yakalanma durumunda komlikasyonlarini ne kadar tedavi edebiliriz onu olcun. Polio gecirmis, sag kalabilmisse yuruyemeyen bir cocuga ne yapabiliriz onu olcun.

Bir de lutfen ” kimin lisansi aliniyormus gorursun” gibi nahos tartismalara girmeyin. Bizler toplumu zehirlemeye calisan bundan keyif alan sadist ve sahtekarlar klani degiliz. Egitimini aldigimiz alanda hizmet etmeye calisan ve isini yapan insanlariz. İsimiz zor, zamanimiz kisitli, muhattabimiz insan, cok calismamiz gerekli, elimizden geleni yapiyoruz. Size yakistiramadim bu tarzi. İcinde bulundugum camianim boyle tutum ve tabirleri hakettigine inanmiyorum.
Meltem Aktaş Asena Devlet hiç yanılmamışım.tam bir muhalefetsiniz.emin olun Ahir vakti iple çekiyorum.burda istediğiniz kadar konuşun. Doktorlarımdan helallik isterken görecem sizi.saygı değer hekimlerim lütfen cevap vermeyin artık.yalnız kalınca zaten konuşamıcak.en fazla kendi kendine konuşur.

Haktan Aydın Ya arkadaşlar bosver in aşıya karşı olan zihniyeti. Bu zihniyet ler genelde acil serviste karşımıza geliyor ya risus sardonicus ifadesiyle ya opistotonus postürü ile ya da hidrofobi ve fotofobi tablosu ile.ee sonra aman doktor canım doktor kurtar hastamizi. Yav insan bu devirde bu kadar okur cahil olursa sonunda ölümü hakedecek hatalar yapar ve ölür. Aşı olurken ( eğer olmassa sonunda ne olurum ) diye düşünmeli insan.

Haktan Aydın O kadar tiyomersal ahkamı kesen sizler, kuduz bi hayvan size saldirsin da göreyim entel dantelliginizi. Burda çakma google amca profosör ü kesilmesine önce bulaşıcı hastalıkları sonuçlarını . Kısa ve uzun dönem komplikasyonları.nı ve mortality ve morbidite oranlarını bi tam öğrenin öyle ahkam kesin.bilmiyorsaniz susun milleti yanlış yonlendirmeyin

Mustafa Kemal Yiğit Hepatit b aşısının ölçülebilir antikor düzeyinin yaklaşık on yıl sonra kaybolduğunu ve aşının işe yaramadığını söyleyen bir zihniyete karşı susmayı reddediyorum. Zaten başımıza ne geldiyse böyle tiplerin karşısında sustuğumuz için geldi her daim.

İnsan vücudunda öyle bir beyin ve öyle bir yüksek teknoloji var ki bunu anlamak için “düz mantık” ya da “az beyin” olmamak gerekir. İnsan vücudu israfı sevmez. Aşısını olduğunuz hastalığın antikorunu ömür boyu kanda yüksek tutmak sadece vücudun hammaddelerinin israfıdır. Düşünsenize 10 yıldır vücut virüsle karşılaşmamış ama antikor titresini çok yüksek düzeylerde tutmuş. İşte bu beyinsiz bir vücuttur. Böyle düşünen gibi tıpkı. Çünkü vücut orada bir rölanti mantığıyla çalışıp “uzun zamandır bu virüsün gelip gittiği yok en iyisi üretmeyeyim” der ve hafıza hücreleri denilen hücrelerde bağışıklık özelliğini saklar. Yıllar sonra bile özel bir durum olmamış ise -örneğin kemik iliği nakli- virüsle karşılaşma olduğu takdirde hızla İmmunglobulin üretimi gerçekleşip bağışıklığın devamı sağlanır.

YANİ KISACA LABORATUARDA ANTİKOR ÖLÇÜMÜNDE DAHA ÖNCE HBV AŞISI YAPILMIŞ BİRİNİN ANTİKOR SEVİYESİNİN DÜŞÜK OLMASI AŞININ YA DA AŞILAMANIN BAŞARISIZ OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ. EK OLARAK BAĞIŞIKLIĞIN GEÇİCİ OLDUĞU ANLAMINA DA GELMEZ. 

Bir an vazgeçmiştim aslında cevap vermeye değer görmedim ama ne bileyim işte tutamadım kendimi. Bir kişiyi dahi aydınlatmış olursam ne mutlu ki kendimi amacına ulaşmış sayarım. Tıp araştırmakla kitapları makaleleri okuyup ezberlemekle öğrenilmez. Tıp nosyonu kazanmak babasının hasta bakma yöntemini izlemekle kazanılmaz. Yani “Elin … ile gerdeğe girilmez” derler ya o hesap.
Hıı pratisyen misin deyip tıp eğitimini beğenmeyip önce uzman ol gel diyen zihniyetin burada değil hiçbir yerde bir birey değeri bile görmemesi gerekir. Bu tip insanlara inanın hekim muayenesi ve hekim tarafından uygulanan tedavi bile büyük bir ihsandır ikramdır lütufdur.

Diplomamı elimden almak isteyen varsa lütfen rica ediyorum ayağa düşürmüş olduğunuz; söylemlerinizle içine zaten çoktan sıçmış olduğunuz mesleğimi ve benim de diplomamı listenize ekleyip elimden alın ve beni de sizin gibilerden kurtarın.

Herkese hayırlı geceler diliyorum.
Bilime bir ömür adamış olan gerçek bilim insanlarına teşekkür ediyorum. Ülkemizde öğretmen öğretemezken mühendis üretemezken hukukçu adil değilken tarihçi taraf tutarken ÜLKEMİZDE ADAM GİBİ EĞİTİM ALAN VE İŞİNİN GEREKTİRDİĞİ YETİLERE HAKİM OLARAK MEZUN OLAN TEK MESLEK OLAN HEKİMLİK MESLEĞİ MENSUPLARINA DA SELAM OLSUN!!
Orhan Gokkaya Ben siz doktorları seviyorum ne kadar sadıksınız işinize allah sizleri başımızdan eksik etmesin

Asena  Mustafa Bey,

Tıp nosyonu karşısındaki insanın ne dediğini dinlemeden hakaret etmekle, küçümsemekle de kazanılmaz. Mesleğinize bu yaklaşım tarzıyla en büyük lekeyi siz sürüyor ve en büyük zararı kendiniz yaratıyorsunuz.

Hiçbir diploma size benim şahsım, çocuğum ve aile büyüklerim hakkında bu tür yorumlarda bulunma hakkını vermez. Sizi uyarıyorum!

İnsan bedeninin yüksek beynine ve muhteşem teknolojisine bu denli inanan bir insanın, insan eliyle yaratılmış, daha hangi mekanizmayla çalıştığı konusunda bile emin olunmayan aşı gibi uyduruk ve 200 yıl öncesinin İngiliz taşrasında inek memesinden cerahatle insan iyileştirdiği iddiasıyla yola çıkmış aşıların hakikaten işi doğadan iyi bildiğine, ondan daha iyisini yapacağına, eksiği tamamlayacağına, doğanın işi yarım bırakmış olduğuna inanması ne tür bir beyin yıkaması gerektirmekte onu da alalım sizden.

Bizzat aşı üreticileri aşılarının nasıl bir mekanizmayla çalıştığından emin değilken sizlerin bu denli kendinden emin olması endoktrinasyonun ne denli güçlü olduğunu gösteriyor.

Açın şu yazarlara ve gerekli mercilere bu üstün çözümlemelerinizi anlatın, biraz istihza, bol hakaret katmayı ihmal etmeyin. Ve aşılarınızı sakın ihmal etmeyin!

WAINING IMMUNITY to plasma-derived hepatitis B vaccine and the NEED for BOOSTERS 15 years after neonatal vaccination.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15565627

Healthcare Workers May Need HBV BOOSTERS as TITERS DROP

http://www.medscape.com/viewarticle/774313
Asena  Haktan Bey,

Haklısınız, Tanrının eli omzunuzda bakın, benim eksik bıraktığım immün sistemi bi tamamlayıver aslanım diyor tepenizden!

Ha gayret, birkaç düzine aşı sonra bakın doğayı alt edicez, sonsuza dek yaşıycaz, bütün hastalıklar ortadan kalkacak…

Küçük bir sorun var yalnız, dünyanın en fazla sayıda ve en yoğun aşılanan ülkesinin yeni kuşakları bu gelişmeleri göremeyecek, görse de pek idrak edebilecek durumda olmayacak. 2020’de her 2 ÇOCUKTAN 1’inin OTİSTİK olacağı öngörülen, şu anki neslin anne-babalarından kısa yaşayacağı tıp sempozyumlarında sunulan bir ülkeden bahsediyoruz.

Siz boşverin ama, enfeksiyonel hastalıklara karşı cihadınız var sizin.

Gazanız mübarek ola!
Orhan Batur Şahin Üşenmedim saatlerce gelen düzinelerce yorumu okudum. Aşağı yukarı söylenebilecek her şey herkes tarafından söylenmiş. Aşıların fayda ve zararına ilişkin de her şey söylenmiş neredeyse. Ben onun yerine başka bir şeyden bahsedeceğim.

Asena Hanım, tutkulusunuz ancak perseverasyon gösteriyorsunuz. Size sorulan sorular ne kadar değişirse değişsin çoğuna cevap vermiyor, aynı sözleri söylüyorsunuz. Paylaştığınız makalelerin önemli kısmı ya kanıt kabul edilemeyecek kadar eksik/yanlı ya da waning immunity makalesi gibi konuyla alakalı değiller. HBV aşısının 15 sene boyunca işe yaradıktan sonra yavaş yavaş antikor sayısının azaldığını gösteriyor makale. Antikor varsa immün cevap da vardır.

Davranış şekliniz mantığa uygun değil… Belki her yerde haklı ya da haksız değiliz hiçbirimiz, ama yanıldığımız yerleri kabul etmeden ilerleyemeyiz. Belli ki sizin de gayeniz iyi ve sağlıklı insanlar görmek. Ancak inanın aşıların götürüsü bir ise getirisi binlerin üzerinde. 

Size sorulan soruları cevaplayamayınca sadece çaresiz ve batıl inançlı gibi gözüküyorsunuz dışarıdan. Bunu sizi aşağılamak için değil gayet dürüstçe söylüyorum.

Bu şey haklı gözükmeye çabası değil. Doğruyu arayıp bulma çabası.
Asena  Oytun Bey,

Hekim arkadaşlarınızdan çok daha iyi farkındayım aşıların yan etkilerinin, teşekkür ederim.

Onlar açıp da tek bir insert okumadıklarından ve aşı deneylerinin hangi hile hurdalarla yapıldığından haberleri olmadığından aşıların yan etkilerinin “ihmal edilebilir” rahatsızlıklar olmadığından bihaberler. Konu bu.

Bir başka meslekdaşınız gayet samimi bir dille bunu dile getirdi zaten, bizim yoğun eğitim ve çalışma koşullarından dolayı ekstradan araştırma yapacak vaktimiz yok, o yüzden “bize öğretilenlere güvenmek” durumundayız diye.

Aksaklık ve eksiklik bu noktada açığa çıkıyor. Benim tıbbı sizlerden iyi bildiğim gibi bir iddiam zaten yok, kimse kimseye ders vermeye çalışmıyor. Ancak, size “öğretilenler” dışında gerçeklikler de olabileceği fikrine bu kadar kapalı olmayın. Tıpta dogmatik düşünceye yer yoktur. Yine bir başka meslekdaşınız gayet güzel ifade etmiş, tıpta hastalık yok, hasta vardır diye.

Aşıların tek tek her bireyde ne etki yaratacağını asla bilemezsiniz.

Bakın, olayı redüksiyonist bir yaklaşımla aşı-otizm veya thimerosal-otizm’e indirgemek endüstrinin en sevdiği yöntemdir. Çünkü o zamansize Wakefield der, konu kapanır. İlüzyonu görmenizi rica ediyorum.

Bakın, çok önemli araştırmalar çıkıyor, bunların hangisini takip ediyorsunuz bilmiyorum. Çığ gibi artan oto-iimün hastalıkara karşı işin bir numaralı isimlerinden ses çıkıyor artık.

Bunlar cahil anne-babalar filan da değil, mesleğinizin ilahlarından …

Attacking Ourselves: Top Doctors Reveal Vaccines Turn Our Immune System Against Us 
Asena  Meltem Aktaş

Diğer tarafı düşününceye kadar isterseniz bebeğinize her aşı turundan sonra karaciğeri bitiren Tylenoldan kaç posta verdiğinizi, yaşadığınız veya ergeç yaşayacağınız kulak enfeksiyonlarını, bunlar için önerilecek antibiyotikleri, bağırsakların bu noktada nasıl geçirgenleşeceğini, başlayacak gıda alerjini, etrafta her ne mikrop varsa hepsini kapmaya and içmiş gözükecek bebeğinizi, bundan dolayı kullanacağınız ilaç, antibiyotik ve diğer müdahaleleri düşünün.

Kolay gelsin.
Asena  Oytun Bey,

Diğer mesajınızı şimdi görüyorum.

Hep C virüsü izole edilebilirse aşısı da gelir, üzülmeyin. 🙂

HIV için de aynısı geçerli. Bunca zaman niye aşısı geliştirilemedi dersiniz?

Şİmdi bakın, siz genellikle sağlıklı çocuk görmediğinizden hep hasta çocuklar size getirildiğinden hakikaten sağlıklı çocuk neye benzer pek bilmiyorsunuz 🙂

Gürbüz, çakı gibi, alabildiğine zeki çocuklar bunlar. Ama onlar sizi görmeye gelmiyor 🙂

Oldukça kalabalık bir grubum var, siz ne derece anne-babalarla görüşüyorsunuz bilmiyorum ama gerçek şu ki Facebook yeni yeni türeyen birtakım hastalık gruplarından geçilmez oldu. Buradaki ortak tema da bu çocukların aşılardan sonra bu hastalıkları geliştirdiği. Şimdi, apayrı backgroundlardan, çevreden insanlar hepsi bir ağızdan aynı şeyi söylüyorsa bir durup düşünmek, kulak kabartmak gerekir.

Katılır mısınız?
Asena Sevgili Prin Temps,

Bilimsel araştırmalarla ilgili açıklamalarınıza gönülden katılıyorum. Olgu sunumu, meta analiz, çift kör plasebo deney nedir gayet iyi öğrendik yıllardır 🙂

Bunun eğitiminin şart olduğu kesin, ancak hekimlerimiz bugün yoğun iş yükü arasında girip çalışmaların hangi birinin tam metini okuyor, okuduğu çalışmanın metodolojik kusuru varsa bunu far edebilicek denli eğitimi sağlam mı, orası su götürür.

Bunca zamandır çeşitli vesilelerle hekim arkadaşlarla konuşuyoruz (atışıyoruz) :), bana tek bir bilimsel çalışma sunanını görmedim! Hep Wakefield diyorlar 🙂

Ben Medimagazinde yer alan haber altına bırakılmış yorumları işaret ettim, ancak hekim arkadaşlarımız bu bahsettiğiniz meta analizlere göre değil, tabloid gazete haberi niteliğinde “söylence”lerle hüküm veriyor maalesef.

Bunun en basit örneği Wakefield örneği, zira bu hekimin bahsi geçen çalışmasının başlığı nedir diye sorsanız hiçbiri bilmez!

Ortaya konan bulgular nedir o çalışmada (ki bu da bir olgu sunumudur, deney filan değildir) diye sorsanız yine bilmezler.

Bu bulgular bugün onlarca başka çalışmayla replike edildi, hatta Wakefiled’ın bu olgu sunumunda tanımladığı bağırsak patolojisine karşı bugün, bu çalışmayı yerden yere vuran tıp ve ilaç endüstrisi AŞI bile geliştirdi desem, yine ruhlarının blie duymuş olduğunu zannetmiyorum.

Benim gittiğim kaynaklar bellidir, hepsi de branşlarının uzmanı hekimdir ve en önemlisi de binlerce saatlik mesai harcayıp kendi araştırmalarını yapmış hekimlerdir.

Daha önceki yorumlarda Can Bey kaynak istediğinde kendisine bir liste verdim, oradan kendiniz de görebilirsiniz.

Kusura bakmayın yorumlarınızın tamamını okuyamadım, ancak obsesif bulmuşsunuz bu ilgimi, ancak çocuğu aşıdan dolayı hastanelik olmuş hangi anne-babaya sorsanız, aynısı başkasını başına gelmesin diye çabalar. Konuyu soluksuz araştırır, bakılmadık yayın, kaldırılmamaış taş bırakmaz. Bunun patolojik bir durum olduğunu sanmıyorum.

Selam ve sevgiler..
Asena  Çağlar Bey,

Capslock’u kapamış olamnız ne güzel?

WHO destekli belgelerinizi dosyanıza koyun lütfen, malum mahkemelik filan olursak lazım olacak.

O zaman gereği gibi çözümleriz bildirimlerinizi
Asena  Orhan Bey,

Size ilettiğim analizi incelemeye pek vakit bulamadığınızı anlıyorum bu açıklamalardan.

Perseverans göstermenin neresi yanlış bilemiyorum veya cevaplanmamış ne gibi bir soru var onu da bilmiyorum?

Ortada bir taraflılık ve batıl inanç varsa o da hekimlerimizin aldıkları yoğun eğitim nedeniyle aşıları kutsal bir statüye yerleştirmiş olmalarından ve tıpkı dini bütün fundamentalistler gibi hararetli şekilde savunma ihtiyacı duymalarından kaynaklanıyordur gibi geliyor bana.

İşin en önemli kısmı ise kalkıp medikal jandarmalığa soyunup hekimlerimizm ailelerin ellerinden çocuklarının alınmasını fütursuzca ikrar etmeleridir! Bu çok çarpıcı bir durumdur ve tehlikeli gidişatı gösterir.

Cıva konusunda araştırmalarınıza devam etmeniz dileğiyle..
Ece Dupont Asena hanım, evren ve doğa insan ırkının mutluluğunu düşünmek ile uğraşmazlar. Bu düzen içerisinde bazı değerler diğerlerinden daha ağır bastığında ise işin doğası gereği bu değerleri dengeye oturturlar. Şimdi, belki de (kesinlikle) tıp olmasaydı ve herşeyi doğaya bıraksaydık, dünya gezegeninde insan nüfusu bugünkü kadar aşırı düzeye ulaşamayacaktı. Hatta belki doğa, insanı bünyesinden tamamen atacaktı, kim bilir. Dünya için iyi fakat insanlar için kötü bir durum, kimse ne yazık ki sevdiklerinin patır patır öldüğünü izlemek istemez. İşte bu noktada, o beğenmediğiniz diplomalı arkadaşlar devreye giriyor ve sağolsunlar ellerinden geldiğince doğaya karşı gelip böcekler gibi türemiş insan ırkını, zeki-aptal faydalı-faydasiz zararlı-zararsiz vs. ayrımı yapmaksızın koruyup iyileştirmeye çalışıyorlar. Araştırmacı kişiliğiniz etkileyici ancak işin eğitimini almış insanlarla bu tür tartışmalara girdiğiniz için bir tür deli cesaretine sahip olduğunuzu düşünüyorum. Merak ediyorum, teknolojiyi de aşılar kadar irdeliyor musunuz? Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş aletlerin yaydığı radyasyonun insan sağlığına etkilerini biliyor musunuz? Psikolojik olarak etkilerini araştırdınız mı, intihar ve depresyona sürükleme oranlarını incelediniz mi? İnsan bağışıklık sistemi bunlarla mücadele edebilir mi? Sigara içerken alkolün sağlığa ne kadar zararlı olduğu üzerine tartışmaya girebilir misiniz? Mesela, çocuğunuza aşı yaptirmiyorsunuz ancak onu 100% organik mi besliyorsunuz? Farkında olmadan hergün tükettiğiniz yiyeceklerle vücudunuzda kanser, obezite veya şeker hastalığı oluşumuna yardım ediyor olabilirsiniz. İçtiğiniz suyun, soluduğunuz havanın temizliğinden emin misiniz? Bu konularda da aynı derecede hassas mısınız? Çocuğunuzun rahatlıkla mücadele ettiği hastalıklar Immun sistemi zayıf olan birini kolaylıkla öldürebilir, başkalarını bu riske atmak bencillik değil mi? Bırakalım doğa işini yapsın, zayıf olan ölsün mü?
Asena  Ece hanım,

“Beğenmediğim” hekim diye benim adıma bir genellemede bulunmayın lütfen.

Hekimliğin esası öğretmekten, insanların kendi ayakları üzerinde durabilecek, kendi bedenlerinin sağlığını koruyabilecek bilinç ve düzeye ulaşmasına yardımcı olmaktan geçer.

Ben kişisel olarak sağlığı için hiçbir sorumluluk almaya gayret sarfetmeden, kararın/sorumluluğun tamamen 3. bir kişiye devredilmesine karşıyım.

Hayır, çok enteresan, Rockefellerin kurucusu olduğu farmasötik tıp modeli her nasılsa tıbbı tekelinde görüyor.

Hayır, tıp bir pastaysa, farmasötik tıp bunun yanlızca 1 dilimidir. Bunun geleneksel tıbbı var, Çin tıbbı var, Hint tıbbı var, naturapatisi var, homeopatisi var, herbalismi, kayropraktörüğü, enerji tıbbı, şamanlık var .. var da var!

Siz tıp tarihine ne kadar hakimsiniz bilmiyorum ama bugünün “travma/acil durum” bakımında harikalar yaratan ancak geri kalan her alanda binlerce yıllık akıldan süzülüp gelmiş diğer tıp ekollerinin fersah fersah gerisinde kalmakta olan konvansiyonel tıbın bu “self-glorifying” bildirimlerini, sağlıkta kaydedilen başarıların tümünü sahiplenip başarıyı kendine yontmasını sorgulamıyorsanız bilgi açığınız olması normal.

“Tek bir köpek vardır o da labradordur” demek gibi bir şey tıbbı bu farmasötik tıptan ibaret görmek. Hayır efendim, birsürü başka cinsi var köpeğin 🙂

Bunları keşfeder, kendi sağlığınız üzerinde kontrolü yeniden(!) elinize alırsanız işte o noktada hareket ve karar verme mekanizmanız ‘korku’ya dayanmaz.

Bahsini ettiğiniz tüm bu etmenler bir hakikat, sorgulamıyoruz ve elimizden geldiğince en aza indirgemeye çalışıyoruz.

Bugün yenidoğanların göbek bağından alınan kanda yapılan tahlillerde 200’ün ÜZERİNDE kimyasal saptanmaktayken doğum anından itibaren, kovası zaten bu yüzlerce kimaysalla dolmuş durumdaki bebeği bir de doz doz aşıyla yüklemenin ve kovayı taşırmanın manası var mı, bunu soruyorum ben de size?

Thimerosala takılıp kaldık ama aşıların içinde 40 farklı kimyasal, metal, antiboyotik, deterjan, insan ve hayvan DNA’sı cirit atarken ve bunların HİÇBİRİNİN bireysel toksikolojik etkisi çalışılmamışken, hele bir de birlikte verildiğinde, hani Hep-B aşısında hem cıva hem alüminyum olduğunu düşünürsek, bu iki metalin bir arada oluşturduğu toksikolojik etkinin 1+1=1000 ettiğini bilmeden, gözümüzü kapatır uygularsak bu enjeksiyonları işte bugünkü gibi bir sağlıksızlık tablosu çıkar karşımıza.
Oytun Pamuk ”Gürbüz,sağlıklı çocuk görmediniz” ne demek asena hanım(asena’nın a’sı küçük)…bütün insanları 1 metre boyunda 30 kilo ağırlığında hobbitler olarak mı görüyorsunuz??bir iddiayı savunmakla saçmalamak arasında çok ince bir çizgi vardır,o çizginin neresinde olduğunuza dikkat edin
Orhan Batur Şahin Size haklı olduğunu ispatlamaya çalışan biriyle tartışıp değerli vaktinizi harcamayın arkadaşlar. Sizinle doğrunun ne olduğunu keşfetmek isteyen biriyle harcayın. Türkiye hakkında Hollanda’dan yorum yapan, rant elde etmek için satılan popüler kitapları okuyup hekimliği aşağılayan insanlara yemininizin gerektiği gibi davranın, ve fazlasını vermeyin.

Avrupa şartlarında çocuk felci görmemiş ülkelerde büyüyünce bunları da efsane sanan hatta illuminati’nin yalanı sanan bir grup var batıda. Bunlar yüzünden ABD’de Kaliforniya başta olmak üzere her yerde boğmaca, kızamık, çocuk felci gibi hastalıkların salgınlarınbaşladı…

Siz siz olun, google üniversitesi mezunlarının sözünü hekimlerin önüne almayın

Oytun Pamuk Meslektaşım kendi adına yeni çıkan çalışmaları takip etmediğini söylemiş olabilir…Kendini bağlar…Bu konuda bütün doktorlar hakkında genelleme yapamazsınız…Öncelikle ben bir babayım…Kendi çocuklarıma da o aşıları yaptırıyorum…Isıtıp ısıtıp ortaya getirdiğiniz çalışmaların hepsini defalarca inceledim…Bunu yaparken karşı iddiaları da okudum…Mantıklı olana yöneldim…Bakınız ”mantıklı”…

Can Özen Cevaplanmamış soru var mı yazmış ya cidden kahkaha attım. 😀 😀 😀 Sadece benim dediğim doğrudur diyip duran bir insandan bişi bekleyemeyiz. Çünkü Türkiyedeki bütün doktorlar bürün laborantlar bütün aşıyla ilgilenen kesim bunları hiç düşünmüyor sadece taa Hollandada “muhteşem” bir Türk düşünüyor. Böyle havadan nem kapan insanları etkilemeye çalışıyor, şimdi uzun uzun cevap yazacak üşenmeyip ama okumaya hiç gerek yok, saçmalamanın ötesine geçti. Böyle insanlarla hiçbir şey konuşulmuyor. Boşverin arkadaşlar gerçekten şimdi cımbızla bir kelime seçip onun üstünden yorum yapacak bütün yorumlara cevap olarak.

Can Özen Sen yaptırma diyoruzz aşılarını ama gidip de insanlara da bunu söyleme. Sen yaptırma sadece sonra Allah korusun çocuğunuzu kaybederseniz o zaman görürüm ben sizi.
Haktan Aydın  Evet Asena Devlet hanim haklısın iz enfeksiyon hastalıklarına karşı cihad içindeyiz. Çünkü aşılar enfeksiyon hastalıklarını önlemek için yapılır genelde :).Ayrıca dünyadan çiçek ve ülkemizden de kızamık ve polio yu eredike edebildiği gore aşılar ise yarıyor mu nedir 🙂 saygilar.
Asena  🙂

Group-thinking ve birbirinizin sırtını sıvazlamakdan başka hiçbir şey ortaya koyamamış olmanın verdiği bir acz görüyorum.

Orhan Bey, verdiğim linki değerlendirmek yerine savunmaya çekilmiş olmanız samimiyetinizden kuşkulanmaktaki haklılığımı ortaya koyuyor.

Sizin ilk bildirimlerinizde yaptığınız ve bu paylaşımda en fazla beğeni almış olan thimerosalla ilgili bariz hata odadaki fil gibi ortada dururken benim bir şey ispat etmeme veya haklılık kanıtlamaya ihtiyacım yok.

Benim yapacağım hata ile sizin(!) yapacağınız hatanın sonuçları arasında büyük fark var. Siz bunu düzeltmek yerine başınızı kuma gömmeyi tercih ediyorsanız bana hekimlikten filan bahsetmeyin lütfen.

Hepinize iyi mesailer.

 

Mustafa Kemal Yiğit  Abi Allah kimseyi “işsiz” yapmasın. Valla işsizliğin böylesini daha önce görmemiştim. Hekim ol da kafamızı kumdan çıkar nasılsa maşallah vaktin çokmuş. Çok üzücü gerçekten. Hollandada zaten en son ne zaman polio görülmüş? Abisi kardeşi polio nedeniyle sakat kalmamış tuzu kuru. Ülke gerçeklerinden ve toplumsal sağlık mevzularından bihaber yetişmiş. Oralardayken Haberiniz yok tabi burada noluyo ne bitiyo hayatın gerçeklerinden kopuk bir halde internet üniversitesi öğrencisi olduğu halde meslektaşlarıma laf ettirmem arkadaş. Haddini bileceksin önce. Ne kadar bilirsen bil okursan oku hekim değilsen bu mesleğin öğretilerine yorum yapmak sana düşmez. Hayır yani acaba neden işsizlikten kafayı sıyıranlar sağlık konularına sarıyo. Git kardeşim
Git matematiğe sar. Git hukuğa sar tarihe sar muhasebeye vergilere falan sar. Güzel ahlaka dinlere falan sar. Ama sağlığımızdan ellerini çek. Bize Atatürkün emanet ettiği toplum sağlığı vazifesi sana bırakılmayacak kadar kutsaldır.
Sen binlerce makale okuyup burada bik bik ötsen bile yüzlerce insanı ölümün ellerinden çekip kurtaran onlarca anaya çocuğunu yeniden kurtarıp tekrar emanet eden onlarca insanı evlat acısından kurtaran kişi bendim. İşte bu yüzden yerini ve haddini bileceksin.

Sadece sokakta gezerken mesaisi dışında bile bir sürü hayat kurtarmış birilerine bik bik bilmiş bilmiş konuşamazsın kardeşim!!! Konuşamazsın hadsiz!

Elini taşın altına sokmaya bu kadar meraklıysan pineklediğin evinden çıkacaksın emek vereceksin yıllarca ve hekim olacaksın. İşte anca o zaman tekrar konuşursak dikkate alırım seni.

Hekimlik adına sağlık adına söylediğin her şey tastamam doğru olsa dahi bir hekim değilsen şarşatanlıktır tüm yaptığın. Önce hekim ol gel bi dinleyeyim seni sonra.

Ayrıca çok net söylüyorum; bir hekim arkadaşımız dahi söyleseydi bunları neden olmasın derdim. bilimsel kimliği bu sorgulamaları yapabilecek düzeyde olduğu için. Ama arkadaş! yolladığın tek kelimeyi bile kaydadeğer bulabilmem için önce git hekim ol gel.
Prin Temps  Arkadaslar olayi cozdum, ama maalesef asisi yok:
http://www.mayoclinic.org/…/basics/definition/con-20025568

http://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/narcissistic-personality-disorder/basics/definition/con-20025568
G. S. Peki yeni doğduğunda değil de 2 yaşında aşı yaptırmaya başlasak nolur? Yardım lütfen?

Mustafa Kemal Yiğit Gülçin hanım sorunuz iki şekilde yorumlanıyor.

Bilerek 2 yaşını beklerseniz pek çok mikropla çocuğunuz karşılaşacaktır bunların hepsini yeneceği anlamına gelmez. Anne sütü bebeklik dönemine ait sık görülen hastalıkların tümünün değilse de çoğunun antikorlarını içerir. Öncelikle anne sütünü aksatmamanın şart olduğunu söylemek isterim. Ardından aşıları geciktirmeden vaktinde yaptırmanızı.

Eğer elinizde olmayan nedenlerle aşı yaptıramadıysanız; gecikmiş aşılarla ilgili kılavuzlar mevcut her tip gecikmenin de bir uygulama takvimi var. Merak etmeyin aile hekiminize gidip gecikmiş aşı için yardım isteyin. Saygılar

Sağlık Ocağı ve Halk Sağlığı Merkezine, Çocuklarımı neden aşılatmıyorum

Sağlık Ocağı ve Halk Sağlığı Merkezine, Çocuklarımı neden aşılatmıyorum

Sayın İlgili,

Sağlık ocağından defaatle, ve son olarak da Halk Sağlığı Koruma Merkezi’nden gelerek çocuklarımıza çocukluk çağı takvimine göre aşılama uygulamak için tarafımıza hatırlatma ve gerekli uyarılarda bulunulmuştur. Devletimizin kendilerine vermiş olduğu bu görevi yerine getirdikleri ve çocuğumuzun sağlığını korumak için doğru olanın bu olduğunu düşündüklerinden dolayı kendilerine saygı ve teşekkürlerimizi arzederim. Bu hatırlatmalara cevaben özetle,

1. Aşı ile korunan enfeksiyon hastalıklarının özellikle immün yetmezlik sorunu olmayan bireyler için tehlikeli olmamaları,

2. Bulaşma riskinin bahsedildiği kadar yüksek olmamaları (Örneğin Hep B bebekler için tehlikeli olmasına rağmen, bulaşma yolları HIV ile aynı olduğundan(1) hareketle anne taşıyıcı değilse bebeğe bulaşma riskini takdirinize bırakıyorum.)

3. Aşıların öne sürüldüğü kadar etkili ve koruyucu olmadıkları

4. En önemlisi de öne sürüldüğü gibi zararsız olmadıkları, bilakis içerdikleri gerek ağır metal ve toksinler, gerek aşı suşunun kendisi, gerekse retrovirüs ve dna kalıntıları gibi kontaminasyonlar nedeniyle kısa, orta ve özellikle uzun vadede bireye kalıcı hasarlar verme olasılığının çok yüksek olması,

Gibi konularda bilgi sahibi olduğumuzdan dolayı çocuklarımıza aşı yaptırmayacağımızı kendilerine ilettik. Kendileri de aşı yaptırmama gerekçelerimizi detaylı olarak bilmek istediklerini ilettiler. Bu bilgilenme talebine istinaden araştırmalarım sonucunda elde ettiğim bilgileri elimden geldiğince özet bir biçimde aktarmaya çalışacağım.

NEDEN AŞILAMA (BAĞIŞIKLAMA)

Aşağıdaki Satırlar İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün ilgili internet sitesinden alınmıştır.

“Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan 11 antijene karşı aşı şu andaki aşı programı içinde yer almaktadır.Bu aşılar Difteri-Boğmaca-Tetanus-Poliomyelit-Heamofilus İnfluenza tip B, Hepatit B, Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak, Pnömokok ve BCG aşılarıdır. Sağlık Bakanlığı “Genişletilmiş Bağışıklama Programı” adı altında aşılama çalışmalarını hızlandırarak sürdürmektedir.

Aşı ile önlenebilen hastalıklar çocukluk dönemindeki hastalıkların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Çok kolay uygulanabilen, ekonomik ve etkili bir yöntemle önlenebilen bu hastalıkların artık eliminasyonundan, eradikasyonundan söz edilmektedir. Gerçekten de çiçek hastalığının ve çocuk felcinin eradikasyonu ile elde edilen başarı sonrası gözler diğer aşıyla önlenebilir hastalıklara dikilmiştir. Başarı ile yürütülen bağışıklama programları ile bu hastalıkların da aynı akibete uğraması mümkün olacaktır. Aşılama çalışmalarında hedeflenen, kampanya yaklaşımından yerel sağlık hizmetlerinin içinde rutin aşı uygulamasına geçiş yoluyla aşı ile korunabilir hastalıkların tamamen ortadan kaldırılmasıdır.(2)

 

muhammed bey

Yukarıda görebileceğiniz üzere aşılar belli enfeksiyon hastalıklarına karşı uygulanarak, hastalığa yakalanmazdan evvel bireyde bağışıklık kazandırma prensibine binaen yapılmaktadır. Ekonomik olması, uygulama kolaylığı ve etkinliği gibi gerekçelerle her bireyin sağlık durumunun bireye özel olması durumu gözardı edilerek tüm topluma uygulanması öngörülmektedir. Çiçek ve Çocuk felci (Polio) hastalıklarının eradike edildiği (ki bu sadece bir iddiadır) ve bağışıklamanın devamı ve yaygınlığının arttırılması ile hedefteki diğer enfeksiyonlarında tamamen eradike edilmesi ve ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

Bunları tarafıma yapılan ısrarın ve aşılama gayretinin nedenlerinin bilincinde olduğumu ifade sadedinde serdettim, yoksa bu nedenlerin hemen hiçbirine katılmam sözkonusu değildir. Gerekçeler doksanlı yıllarla aynı olup, güncel bilimsel argümanların oldukça gerisindedir. Bu durumdan ülkemizdeki sağlık personelini sorumlu tutmuyorum. Zira görebildiğim kadarıyla WHO ve CDC başta olmak üzere küresel otoriteler de nedenlerini tahmin etmekle birlikte kesin olarak bilmediğimden ifade edemeyeceğim bir şekilde aşılara bu ilkel perspektiften bakmaya ve ısrarla önermeye (yer yer dayatmaya) devam etmektedirler. Otoriteleri takip ile memur sağlık personelimizin çok fazla seçeneği olmasa gerektir diye düşünüyorum. Ancak bu durum yine de rahatsız edicidir. Vicdani sorumluluk gereği en azından prospektüs verileri bireylere açıklanarak, bireylerin aydınlatılmış rızasının aranması gerekmiyor mu? İlk çocuğuma 2 yaşına kadar olan tüm aşılarını yaptırdık (ki bu onlarca aşı demek) ancak ne takip eden doktorumuzdan ne de uygulayan memurdan aşıların olası zararları üzerine tek kelime duymadık. Takdir edersiniz ki, bunun da etikle bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Bilinmeyen ve uzak vadeli etkileri bir kenara bırakalım, bilindik bir yan tesir ile karşılaşmamız durumunda içine düşeceğimiz bunalım ve açmazı tahmin etmek hiç de zor değildir.

AŞILAR’IN ETKİNLİĞİ VE HASTALIKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Aşılar söylenildiği kadar etkin mi, ve gerçekten hastalıkların eradikasyonu söz konusu mu? Hastalıkların azalması üzerinde aşıların payı nedir?

Aşılar zayıf veya öldürülmüş mikroorganizmaların doğrudan vücuda enjeksiyonu (opv için ağızdan damla) ile vücuda verilmesi, ve vücudun otoimmün sisteminin bu etkiye tepki vermesi ve antikor üretmesi mekanizması ile çalışmaktadır. Otoimmün sistem bir defa karşılaştığı mikroorganizmaya verdiği tepki normal şartlarda kalıcı bir hafıza ile korunmaktadır. Hatta anneden bebeğine aktarılan bir hafızadan söz edebiliriz. Ancak aynı durum aşılama yoluyla edinilen bağışıklıkta geçerli değildir. Bu nedenle aşılama takviminde de görülebileceği üzere belirlenen aralıklarla aşılar tekrar edilmektedir. Bu da aşı yoluyla bağışıklamanın doğal bağışıklanmadan farklı, daha zayıf, antikor bağımlı ve kısa süreli olduğunu gösteriyor.(4) Bunun yanında kanında eşik seviyenin çok üzerinde tetanoz antikoru barındıran bireylerin tetanoza yakalandığı ve hayatını kaybettiği vakalar gözönüne alındığında bu çeşit bağışıklamanın enfeksiyona %100 yakalanmama ve koruma garantisi vermediğini de görebiliriz. Diğer yandan kızamık, kabakulak, çiçek, boğmaca, çocuk felci ve Hib salgınlarının aşılanmış popülasyonlarda da aynen görülmekte olduğu da bir gerçektir.(5)

Hastalıkların aşılama sonrası azaldığı ve hatta eradike olduğu bilimsel ve tarihsel verilerle bağdaşan bir bilgi değil. Hastalıkların azalmasında beslenme, temizlik, kimyasallarla ilgili bilinenler ve tıbbi imkanların artması vd. faktörlerin etkilerini gözardı edilerek tüm başarının aşılara havale edilmesi oldukça ilginçtir.

 

xxyyzz

Tablo 2: Yıllara göre ABD de enfeksiyon hastalıklarından ölüm oranları(6)

 

Tablodan açıkça görülebileceği üzere aşılarının kullanımından çok önce enfeksiyon hastalıklarından ölüm oranları, bahsetttiğimiz faktörlerin etkisiyle gözle görülür bir şekilde düşüştedir. Tek tek ele alırsak:

 

Measles (Kızamık) : Kızamık aşısı 1963 de bulunduğunda mortalitesi zaten neredeyse sıfırdır.

Scarlet Fever (Kızıl) : Hala aşısı yoktur. Buna rağmen mortalitesi neredeyse sıfırlanmıştır.

Typhoid (Tifo) : Yaygın aşılama takvimine hiç girmemesine rağmen tifo mortalitesi zaman içinde kendiliğinden neredeyse sıfırlanmıştır.

Whooping Cough (Boğmaca) : Yaygın aşılamaya geçildiği 1940 lara kadar mortalitesi düzenli olarak düşmüştür. Aşılama sonrası da zaten önceden de belirgin olan düşüşün devam ettiği görülüyor. Aşının etkinliği diğer faktörlerden pek de farklı görünmüyor.

Diptheria (Difteri) : 1984 de difteri toksininin kullanılmaya başlanmasıyla önemli oranda düşmeye başlayan difteri mortalitesi 1920 de difteri aşısının piyasaya çıkmasıyla da düşmeye aynı hızda devam etmiştir. Aşının difteri mortalitenin düşüş eğrisine bir miktar katkısı olsa da, ciddi bir kırılma ve fayda görülmemektedir.

Polio : Şimdi eradikasyonundan söz edilen polio (çocuk felci) enfeksiyonuna bir göz atalım.

 

mohammed bey

Tablo 3: 1996-2011 Dünya geneli ve Hindistan Polio ve AFP (Felç) (7)

 

Polio (çocuk felci) nin aşılar arasında özel bir yeri var. Zira çocuk felci psikolojik ve duygusal durumu nedeniyle aşı kampanyalarında en çok kullanılan enfeksiyon oldu. Aşı yoluyla insanların belki de en zarar gördüğü aşı olduğu ise nedense insanlara pek anlatılmıyor. OPV aşısının tüm çevrelerce kabul edilen Simian Virus 40 (SV40) kontaminasyonu nedeniyle kaç kişi kansere yakalandı, adeta uçuşa geçen kanser vakalarında payı ne kadardır bilemiyoruz. Zira bu kadar uzun vadeli yan etkileri tespit edecek bir ölçüm aracımız ve bilimsel skopumuz henüz yok. Bunun yanında kendi prospektüsünde bile yazıyorken(8), OPV aşısının bizzat çocukta veya çocukla temas eden diğer bireylerde felçe sebep olabileceğinden bahseden bir hemşire veya doktora rastlamadım. Oysa herhangi bir ilacı bile kullanırken prospektüsün okunması ve dikkatli olunması istenilirken, aşının bir prospektüsünün varlığı bile bugün aşılanan bireylerin bilgisi dışındadır. Bu noktada aşılamada bireyin “aydınlatılmış rıza”sının gerekli olup olmadığını, gerekli ise bu aydınlatmanın yapılıp yapılmadığını, yapılmıyor ise bunun etikle ne kadar bağdaştığının takdirini sizlere bırakıyorum.

Tablo 3’te de görüleceği üzere vahşi polio vakalarında görülen (ve çok abartılan) düşüşün yanında, aşının bizzat kendisinin neden olduğu vakalar ve vahşi polio kaynaklı olmayan diğer felç vakalarındaki inanılmaz artıştan (neredeyse 10 kat) neden kimse bahsetmiyor? Bu tablodaki duruma bakıp da aşı ile “vahşi polio” eradikasyonundan gurur duyulabilir mi? Vahşi polio dan sakınmamızın nedeni felç vakaları değil miydi? Şimdi bu felç vakalarını yaygın aşılamalar sayesinde kat be kat arttırmış olduk.

Grip : Grip aşısı da etkinlik sorgulaması için güzel örneklerden. Artık her doktorun önerdiği ve büyükler için neredeyse çocukluk çağı aşıları kadar yaygınlık kazanan grip aşısının etkinliği ise her yıl araştırma konusu oluyor ve sürekli olarak neredeyse sıfır olarak bulunuyor.(9) Grip aşılarının, zararlı olduğu kabul edilip birçok aşı içeriğinden çıkartılan bir toksin olan timoresal’i hala içeren aşılardan biri olduğu(10) bilgisi de etkinliğinin olmayışına eklenince, olayın tam bir yağmurdan kaçarken doluya tutulma durumu olduğu ortaya çıkıyor. Bu kadar açık veriler olmasına rağmen doktorlarımızın sürekli olarak bu aşıyı tavsiye ediyor oluşları esef vericidir. Bu aşının hamile bayanlara uygulanmasının korkunç derecede bir hata oluşunu da ekleyeyim. İlerleyen satırlarda bu konunun detayını Dr. Russell L. Blaylock’un
açıklamalarında bulabiliriz.

Sonuç olarak, rahatça görüldüğü üzere hastalıkların azalması veya eradikasyonunda, diğer faktörlerin yanında aşıların faydasının oldukça az olduğu rahatça görülebiliyor. Mortalite oranları aşılardan çok önce, bahsi geçen diğer faktörlerin etkisiyle etkin bir biçimde düşüşe geçmiştir. Aşıların azalma eğrisine katkısı yok denecek kadar azdır. Aşılar sonrası hastalıkların azalması ve eradikasyonu aslı astarı olmayan bir mitten ibarettir. Polio özelinde ise durum daha da vahim olup vahşi polio eradike edildi denilirken, felç vakaları 10 kata yakın bir artış göstermiştir. Ancak küresel otoriteler gibi İl Sağlık Müdürlüğü’müz de bu son durumla gurur duyuyor gibi görünüyor!

AŞILARIN YAN TESİRLERİ ve GÜVENLİĞİ

Genel olarak aşı yaptırmaya gittiğinizde ve aşının bir yan etkisi olup olmadığını sorduğunuzda kızarıklık, hafif ateş vb basit şeyler dışında birşey olmadığını söylerler. Daha da ileri gidip aşılar güvenli mi diye bir soru sorarsanız alacağınız yanıt büyük olasılıkla aynıdır: Aşılar yüzde yüz güvenlidir. Oysa bunun doğru olmadığını aşının üreticisi dahi kabul etmekte ve prospektüslerine yazmaktadırlar. Bir sonraki tabloda etraflıca görülebileceği üzere aşı prospektüslerine (ki bunları asla görmezsiniz, tek gördüğünüz sağlık personeli ve enjektör olur) bir göz attığınızda alerji ve kızarıklıktan başlayıp, artrit, nevrit, optik nevrit, menenjit, Gullian Barre, Multipl Skleroz (MS) gibi önemli rahatsızlıkların, hatta felç, anaflaksi, SIDS ve ölüm riskinin bile olduğunu görebilirsiniz. Aşıların tehlikeli olduklarının bir delili de, ABD de
aşı üreticilerinin olası davaların açılmasını dahi önleyici nitelikte olan güçlü bir yasa ile korunmakta oluşlarıdır.(11) Yüzde yüz güvenli aşıların üreticileri neden korunma ihtiyacı duyuyorlar?

Sonuç olarak “Önce zarar verme” prensibi hiçe sayılarak bunca yan etkileri olmasına rağmen belki binde bir bile yakalanma riskinizin olmadığı hastalıklar (ki bunların birçoğu, çocuk felci dahil, yakalansanız bile yüzde 99 olasılıkla etki bırakmaksızın atlatılır) için tüm toplumu aşılanmanın hiçbir mantıklı izahı yoktur. Şimdi adım adım aşıların içeriklerini ve zararlarını irdeleyelim.

 

tabblo

Tablo 4. CDC verilerine göre özetle aşılar, içerikleri ve prospektüste yer alan yan etkileri (12)

1. Toksin ve Ağır Metaller:

Birçok aşı içerdiği virüsü zayıflatmak daha doğrusu zayıf tutabilmek gibi nedenlerle toksinler (genelde ağır metal bileşikleri, aluminyum, timoresal, formaldehit) içerirler. Pek tabi olarak bunlar bireyler için de toksiktir. Timoresal, Aliminyum gibi ağır metaller özellikle beyin bariyeri tam oluşmamış 2 yaş öncesi çocuklar için tehlike arzediyorlar. Bu toksinlerin genelde vücuttan çabuk atıldığı varsayılsa da aslında atılmıyorlar. Sayım kandan yapılıyor, oysa toksinler sayım esnasında, kandan uzun süre kalacakları dokulara (beyin, omurilik, karaciğer) çoktan geçmiş oluyorlar.(19) Özellikle otizm, MS gibi rahatsızlıkların nedenleri arasında bu toksinlerin yeri yadsınamaz bir gerçektir. Bu çeşit toksin hasarına genetik veya bilemediğimiz başka nedenlerden yatkın bireylerde aşıların bu rahatsızlıklara yol açtığı düşünülüyor. Aşı tarihinden önce görülmeyen bu rahatsızlıkların, artan ve yaygınlaşan bağışıklama takvimleri ile birlikte astronomik seviyede artış göstermiş olması kimsenin reddedemeyeceği bir gerçektir. CDC itirafçısı Dr. William Thompson, aşı ile otizm arasındaki ilişkiyi bildiklerini ancak CDC olarak üzerini örttüklerini belirtmiştir.(13)

2. İmmun Sistem ve Bilinmezliği:

Aşıların zayıf veya ölü mikroorganizmalar kullanılarak immun yanıt oluşturma prensibine dayandığını belirtmiştik. Ancak immun sistem genel olarak nasıl çalışıyor biliniyor olsa bile, nasıl tetiklendikleri ve detayları hakkında tıp dünyasının derinlemesine bir bilgisinin olmadığını biliyoruz. Özellikle 2 yaş altı bebeklerde immün sistemin çalışmasına dair hemen hiçbirşey bilinmiyor denilse yeridir. Otoimmün sistemin vücudun kendi dokularına saldırması sonucu oluşan ve nedeni bilinmeyen birçok rahatsızlık bulunmaktadır. Bu sapmış yanıtlara aşılar neden olabilmektedirler. (14) Otoimmun sistemin neden bu yanlış yanıtları verdiği üzerinde çalışmalar devam ediyor olsa da, halen alerji den tutun da, MS, Gullian Barre Sendromu vb. hiçbir otoimmün hastalığın tedavisi yoktur. Var olan tedaviler sadece etkileri hafifletici veya geciktirici olup iyileştirici özellikten mahrumdurlar. Bu bile otoimmün sistemin tıp nezdinde bilinmezliğinin bir kanıtıdır. Şu halde aşılarla otoimmün sisteme yapılan müdahaleyi, 5 yaşındaki bir çocuğun uçak sistemlerini tamir etmeye çalışmasına benzetiyorum. (Kendim uçak teknisyeniyim oğlum da 5 yaşında. Benzetmeyi gayet yerinde yaptığımdan emin olabilirsiniz.)

Durum bu iken her yönü ile bilmediğimiz bir sisteme (çoğunluğu 2 yaş öncesi tamamen karanlık dönemde olmak üzere) 40 küsur kez müdahale ediliyor. (2) Bu yapılanla çok büyük oranda normal atlatılabilen birtakım enfeksiyon hastalıkları için geçici ve tam etkili olmayan bir immünizasyon sağlama ümit ediliyor. Bu bilinmezliklerin karanlığında yapılan şeyler, 19 Mayıs Üniversitesi İmmünoloji Bilim Dalı Profesör Dr. Alişan Yıldıran bey’in ifadesiyle birer deney.(15) İnsanların birer kobay olmadığını hatırlatmaya gerek yok sanırım. Bunun ne tıp etiği ile ne de bilim ile bağdaşır bir tarafını göremediğimi belirtmek durumundayım.

3. Aşı Araştırmalarının Yetersizliği :

Aşıların uzun vadeli etkileri üzerindeki çalışmalar yok denilebilecek kadar azdır. Aşı ile vücuda bulaşmış SV40 virüsünün orta ve uzun vadede kansere neden olduğu biliniyor. Ancak kimse bu kanseri belki 10 sene önce vurulan bir aşıya bağlayamıyor. Ancak bu yetersizlik elbette aşıları masum kılmıyor. Aşıların uzun vadeli etkileri ile ilgili çalışmalar olmadıkça aşılar bu konuda masum sayılamazlar. Aşılı popülasyon ile aşısız popülasyon arasında, kanser, kalp rahatsızlıkları, otizm, otoimmün rahatsızlıklar, infertilite gibi modern zaman hastalıkları konusunda detaylı ve şeffaf istatistiki veriler ortaya konulmadan aşılar baş şüpheli olarak yerini almaya devam edeceklerdir.

Bununla birlikte pek çok aşının carcinogenicity (bunu karşılayan bir Türkçe kelime bulamadım) testleri de yapılmış değildir.(3) Hangi periyotta hangi kanserlere neden olabileceği bilinemez durumdadır. Kanser çağımızda ölüm nedenlerinde en ön sıralarda yer alıyorken kızamık veya çiçek gibi hastalıklardan çekinerek aşı yaptırmanın akılla bağdaşır bir tarafı yoktur.

Yine gebelik ve aşılar arasındaki ilişki de detaylı bir incelemeden mahrum kalanlardan. Bakınız Sinir Cerrahı, yazar, öğretmen ve Dr. Russell L Blaylock bir konuşmasında hamilelikte yapılan grip aşısı ile ilgili ne anlatıyor:

“Hamileliğinin ikinci üç aylık döneminde gribe yakalanan anne adaylarınının bebeklerinde şizofreni ve otizm risinin çok daha yüksek olduğunu bulduk. Buradan yola çıkarak tüm gebeleri aşılayıp gribe karşı korumamız gerektiği fikrine vardık. Fakat ben araştırmalarımda anneden bebeğe geçerek olası beyin hasarına yol açan etkenin grip virüsü değil, annenin immün sisteminin virüse verdiği yanıt olan
“immün sitokinler” olduğunu buldum. Şu halde bizim yaptığımız şey, hamileliğinin ikinci 3 ayında grip atlatan küçük bir popülasyon yerine tüm hamileleri aşılayarak tüm hamilelerin grip immün sitokinleri üretmelerine neden olmak ve bebeklerini risk altına sokmak oldu. Muhtemelen bundan yirmi yıl sonra şizofreni ve otizm vakalarında inanılmaz bir artış göreceğiz. Şimdi şizofreni nedenini bilmiyoruz dememiz gibi, muhtemelen yirmi yıl sonra da kimse dönüp bu vakaların sebebi 20 yıl önce yaptığımız grip aşıları demeyecek.”(16)

Paradoksu görebiliyor musunuz? Bugün hala Türkiye’de doktorlar, jinekologlar ısrarla hamilelikte grip aşısını tavsiye ediyorlar. Grip aşısı olan hamile bireylerin ne kadarı bu durumdan haberdar? Haberdar olsalar bu aşıyı yaptırırlar mı?

Bir diğer yeterince araştırılmamış husus da aşılar ve bağırsak florası üzerindeki etkileri. Bugün bağırsak florasının vücut üzerindeki etkilerinin o kadar hayret verici olduğu saptandı ki “ikinci beyin” olarak da adlandırılıyor. Bağırsak floramız ile adeta simbiyotik bir ilişki içinde olduğumuz artık biliniyor. Bu yönüyle beden sağlığımız üzerinde bu kadar önemli bir yeri olan bağırsak floramız üzerinde aşıların ne gibi
etkileri olduğuna ilişkin araştırmalar yetersiz hatta yok. (3, 17, 18, 19, 20)

Bugün bilinenlerin ışığında aşıları geçtiğimiz yüzyılın antik tıp ekipmanlarından saymamamız için hiçbir neden yok. Ancak hala geniş tıp çevrelerinde taraftar buluyor ve destekleniyor oluşu bilimsel olduğuna dair bir kanıt oluşturmuyor.

4. Otizm Korelasyonu ve Araştırmalar

Aşılarla ilişkilendirilen kanser, MS, Alerjiler gibi diğer tüm hastalıkların yanında otizm için özel bir başlık açma ihtiyacı duydum. Çünkü çağımızda otizm, insanoğlunun karşılaştığı ve çözmekten aciz kaldığı problemlerinin en büyüğü desek yeridir. Aşağıdaki grafiği incelediğinizde buna hak vereceksiniz.

 

otzim grafiği

Tablo 5. CDC verilerine göre ABD de yıllara göre otizm prevalansı (21)

Bu grafikte yer almayan son verilere göre, en çok hastalık için en yaygın aşılamanın yapıldığı ABD’de, otizm prevelansı 68 çocukta 1’e kadar yükselmiştir. Neredeyse 100 çocuktan 2 si için bugün otistik teşhisi konulmaktadır. Grafiğin gittiği nokta üzerinde biraz düşünmeye davet ediyorum. Eğer birşeyler düzeltilmez ise bu grafiğin eğrisi ve basit bir matematik ile yakın bir gelecekte iki çocuktan biri otistik olabileceği ihtimalini öngörmemek imkansızdır. Görüleceği üzere çağımızın problemi ne menenjit, ne kızamık, ne de su çiçeğidir. Çağımızın hastalıkları, otizm, kanser, otoimmun hastalıklar gibi her biri aşı ile ilişkilendirilen karmaşık ve tedavisi imkansız (ya da çok zor) hastalıklardır.

Otizm’de durum bu, peki bunun aşı ile ilişkisi nedir?

mnh

Tablo 6. Yıllara göre Aşılama miktarları (Birleşik Krallık)

Tablo 5 yıllara göre İngiltere’de çocuklara yapılan aşı sayılarını gösteriyor. Her ne kadar veri İngiltere’ye ait olsa da ABD’de de durum pek farklı değil. Bekli daha fazla aşılama yapılıyor. Tablo 5 ile Tablo 6 arasındaki korelasyonu farketmemek imkansız olsa gerek. Bu noktada her korelasyon bağıntıyı gerektirmez itirazı gelecektir. Ancak otizmin ortaya çıkışı aşılardan hemen sonrasına denk geldiğini de belirtelim. Otizme dair ilk bildirimler 1941 de geliyor, civanın aşılarda kullanılmaya başlanıldığı tarihler ise 1933 civarı.(22)

Aşılardaki timoresal ile otizm ilişkisini irdelersek, otizmin genetik bir kaynağı olmadığını biliyoruz. Belli bir tarihten önce varlığı olmayan genetik bir hastalık diye birşey olması mümkün değil. Toksin hasarına genetik yatkınlıktan bahsedebiliriz ki sisteme yeni bir toksin verdiğinizde işte o zaman salgın oluşur. ABD’de otizmin tırmanışa geçtiği tarihlerde (1988) ise bu hastalığın tüm eyaletlerde yakın oranlarda artışa geçtiğini görürsünüz. Yani otizme yol açan toksinlerin tüm ABD’de eşit olarak dağıtılmış olması gereklidir. Ayrıca bu toksine hastaların 2 yaşından önce maruz kalmış olmaları gerekir. Ek olarak erkekleri daha fazla etkileyen bir toksin olması gerekir ki araştırmalar civanın erkekleri daha kötü etkilediğini ortaya koymuştur. Bu toksini tüm ABD’ye eşit olarak dağıtabileceğiniz tek mekanizma yaygın aşılamadır.(19)

Bir önceki paragrafta yer alan teorinin sahibi Dr. Boyd Haley gibi, otizm ile aşılar arasında bağlantı kuran birçok araştırmacı ve doktor var. Özellikle içerdiği civa (timoresal), ve Aluminyum gibi ağır metaller ve toksinlerin genetik yatkınlığı olan bireylerde sinir hasarına ve dahası beyin hasarına yol açtığı ve bununda şizofreni ve otizm gibi rahatsızlıklara yol açtığına dair ikna edici veriler var. Bunun yanısıra bu
ilişkinin var olmadığına dair yapılan ancak güvenilirliği tartışılan çalışmalar da var. Her halükarda bu ilişkinin varlığı ya da yokluğu henüz kesin olarak ispat edilebilmiş değildir. Ancak bu ilişkinin olduğuna dair çok kuvvetli deliller vardır.

Bilim henüz bizleri yeteri kadar aydınlatabilmiş ve aşıların üzerindeki kuvvetli ve haklı şüpheyi izale edebilmiş değil. Bu noktada ABD de aşılı popülasyon ile, aşısız popülasyon arasındaki otizm prevalansı kıyaslamasının CDC tarafından ısrarla halktan gizlenmesini de manalı buluyorum. Zaten bunu açıkladıkları anda yüzlerce milyar dolar değerindeki bir endüstrinin çöküşünü izliyor olurduk. Buna da birilerinin müsade etmediği (etmeyeceği) açık. CDC’nin otizm-aşı ilişkisini bildiklerini ve gerçeği gizlediklerini itiraf eden çalışanları olduğunu bunun hala ABD gündemini meşgul ettiğini, bu konuda çekilen belgesellerin bulunduğunu da kayda geçirmiş olalım.(9)

Ezcümle, çocuğunu korumakla yükümlü bir baba olarak, basit enfeksiyon hastalıklarından korumak gerekçesiyle aşıya müsade ederek çocuğumu otizm gibi kimsenin görmek istemediği yakın bir tehlikenin riski altına sokmayı kesinlikle doğru bulmuyorum. Tekrar ediyorum, bugün 68 çocuktan 1’ine otizm teşhisi konuyor. Bu noktada bir baba olarak Türk ve Dünya bilim insanlarına naçizane tavsiyem, mortaliteleri binde bir bile olmayan 1900’lü yılların hastalıklarını su çiçeği ve kızamığı bir kenara bırakıp, sahip oldukları kaynakları bu antik hastalıklara aşı üretebilmek için değil, nedeyse nesilleri tehdit eder bir boyuta yaklaşan otizm rahatsızlığının nedenlerini ve tedavisini bulmak için harcamaları yönünde olacaktır.

5. Aşıların Kontaminasyonu ve Retrovirüsler

Bu aşılarla ilgili belki de en karmaşık, çözümü en zor ve en tehlikeli sorundur. Zira insan fetüsü kültürü dna kalıntıları, retrovirüs kontaminantları bugün için aşıların içeriğinde üretim tekniklerinden dolayı ayrıştırılamaz durumda ve fazlasıyla bulunuyor.

Bunun tarihteki en bariz ve tehlikeli örneği opv aşılarındaki SV40 kontaminasyonu olmuştur. 1950 lerde birtakım maymun testis ve böbrek kültürlerinde üretilen OPV aşılarında SV40 kontaminasyonu tespit edilmiştir. SV40 üzerindeki araştırmalar devam ederken 1999 yılına gelindiğinde artık biliniyordu ki bu virüs insan bedeninde beyin, kemik hatta akciğer kanserine kadar birçok kanser türünün nedeniydi.(23) Yine 1999 tarihli bir araştırmanın sonuç bölümünde aynen şu ifadelere rastlıyorsunuz : “Araştırma sonucu elde edilen veriler, ABD’de kontamine polio aşısına maruz kalmış 98 milyon Amerikalı arasında kanserlerin artış olabileceğini düşündürmektedir. Daha detaylı araştırmalar gereklidir.”(17)

Onlarca yıl sonra, milyonlarca doz aşı ve zarar gören bireyler sonrası gelen bu itiraf, aşılar üzerinde derinlemesine ve uzun dönemli araştırmaların olmadığını önümüze açık bir şekilde koymaktadır. Bu haliyle halen, insan fetüsünden tutunda, hayvan dokularına kadar çeşitli organik kültürlerde üretilmekte (üretilmek zorunda) olan aşıların, gerek insan ve hayvan dna zincirleri, (ki bu çıplak dna zincirleri ve birtakım
proteinlerin kanserojen olduklarını gösteren araştırmalar mevcuttur. Birçok aşıda FDA nın onay verdiği miktarın üzerinde kalıntı dna bulunmaktadır) gerekse sv40 gibi virüsler gibi hangi kontaminantları içerdiği, bunların kısa ve daha da önemlisi uzun vadede insan sağlığı üzerindeki etkilerinin ne olduğu bilgisi olmadan çocuğumun bedenine bunlardan herhangi birini enjekte edebileceğinizi düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz demektir.

Diğer taraftan kontaminantlar kadar, aşıyla vücuda verilen aşı suşunun kendisinin de tehlikeli olduğunu araştırmalar ortaya koymuştur. Bazı bireylerde aşı yoluyla vücuda verilen virüsün vücuttan tam olarak temizlenemediğini (persistant), bu sebeple nasıl meydana geldiği bilinmeyen bazı kronik hastalıklara (MS, Chron hastalığı, otoskleroz, kronik aktif hepatit) da yol açabildiğinden bahsedilmektedir. Aşı için üretilmiş virüslerin persistansının vahşi (doğal) olan virüslere göre kat be kat fazla olması da arı kovanına çomak sokulduğunun bir başka göstergesidir. (24 25)

 

SONUÇ

1. Aşılar enfeksiyonlara karşı, iddia edildiği gibi yüzde yüz koruyucu değildir.

2. Aşıların koruyuculuğu zayıf, antikor bağımlı, ve kısıtlı süreler için geçerlidir.

3. Aşılar birçok doktorun öne sürdüğü gibi yüzde yüz güvenli değildir. İçerdiği toksinler, kontaminantlar ile kısa ve daha da önemlisi uzun vadede, bir kısmı aşının prospektüsünde de yazan onlarca hafif, orta ve ağır yan etkilere sahip olup, olası bir enfeksiyona karşı yapıldığı hatırda tutularak, bu haliyle tıbbın “önce zarar verme” ilkesiyle açıkça çakışmaktadır.

4. Otoimmün sistemin bilinmezlikleri açısından, özellikle 2 yaşından önce bu kadar yoğun dozda aşılama doğru değildir. Çoklu (hatta 5li) aşılamalar ile immün sistem aynı anda birçok ajan ile savaşmak durumunda bırakılması immün sistem üzerinde öngörülemeyen sapmalara neden olabilmektedir. Bu bir çocuğun hastalanma doğasına benzer bir durum değildir. Kabakulak çıkardığı esnada çiçeğe yakalanmış, aynı anda da tüberküloz geçiren bir bireye hayatınızda rastladınız mı? Tüm aşıların testleri ayrı ayrı yapıldığı halde 5’ini aynı anda minik bir bebeğe yapma lüksümüzün olduğunu, otoimmün sistemin beşiyle birlikte sağlıklı bir şekilde başa çıkabileceğini nereden çıkarıyoruz? Hiçbir hastalığına bir tedavi bulunamayan ama yine de oyuncak gibi oynanan bu otoimmün sistem benim çocuğum için hayati derecede önemlidir.

5. Aşı bilimi birey sağlığı için gerekli olabilir. Aşılar tamamen yasaklansın da demiyorum. Yüksek tıp bilimi karşısında naçizane fikrimin bir önemi olmadığının bilincinde olarak da olsa elde ettiğim veriler ışığında haddimi aşarak diyorum ki; Aşı ancak çok çok gerekli olduğu durumlarda, kemoterapi gibi zehirli tıbbi ekipmanlar gibi değerlendirilip, mütehassıs doktorlar tarafından özel olarak bireylere, aydınlatılmış rızaları alınarak tavsiye edilmeli, toplumsal aşılamadan ivedilikle vazgeçilmelidir. Bu bile aşıların tehlikeleri göz önüne alındığında yeterince tedbirli bir hareket sayılmayabilir. Bunlar yapıldığında, birçoğunun tedavisi olan enfeksiyon hastalıklarını eradike etmeye çalışmayı bir tarafa bırakıp, belki birkaç nesil sonra (aşı kontaminantları ve toksinleri elimine olduktan sonra) kanser, otizm, MS, Gullian Barre sendromu vb onlarca tedavisi olmayan hastalığın eradikasyonundan! söz etmeye başlayabiliriz.

 

Satırlarıma alanının en yetkin isimlerinden Profesör Dr. Alişan Yıldıran Bey’in görüşlerine tekrar yer vererek son veriyorum.

“Tecrübeli bir çocuk hekimi olarak çocukluk çağı hastalıklarının lüzumundan fazla abartıldığı kanaatindeyim. Buna en iyi misal su çiçeğidir. Aşısı ülkemizde son bir kaç senedir uygulanmakta olan bu hastalığı ve hastalığı geçirip hayat boyu bağışıklık kazanması için su çiçeği partisi düzenlendiğini bilmeyen yoktur sanırım. Bu hastalığın en mühim komplikasyonu zatürrie ve ensefalit (beyin iltihabı) olup, çok çok nadir görülmektedir. Görüldüğü kişilerde primer immün yetmezlik olduğu kesin gibidir. Bu hastalığın aşısı canlı virüs ihtiva ettiği için bu çocuklarda aşı da ölümcül olabilir.

Çocuk felci (Polio) ile ilgili olarak 1970’li yıllarda beri dünyada sadece aşıya bağlı (ağızdan verilen aşı canlı virüs ihtiva eder) polio ve nonflask paralizi vakaları görülmektedir. Arama motorlarında ve pubmedde vaccine-induced polio kelimeleri ile taramanız yeterlidir.

Şu anda var olan hiç bir aşı yüzde 100 etkili ve güvenli değildir, her aşı bir immünolojik deneydir, tabii olmayan bir immün cevap oluşturduğu için kısa veya uzun, çok uzun vadeli yan etkiler oluşturabilir. İmmünoloji-alerji bilim dalının gelişmesini sağlayan, alerji ve anafilaksi gibi son derece önemli olguları literatüre kazandıran olgu, aşılardır. Aşılardan önce böyle olaylar yoktu. Bu sebeple anafilaksiden ölen her insan, aslında aşı kurbanıdır. Güncel aşılar immün sistemin aşırı uyarılması ve destabilizasyonuna ve böylece otoimmün hastalıklara yol açabilmektedir.” (3)
Yukarıda görüşlerine yer verdiğim uzmanların görüşlerinin, ve bilimsel verilerin ışığında aşıları aşırı derecede tehlikeli bulduğumdan ve bir baba olarak önceliğimin çocuklarımın sağlığını korumak olduğunun bilincinde olarak çocuklarımı aşılatmayı reddettiğimi ve yaygın aşılama için sağlık birimlerinin tarafımızla temasa geçmesinin gerekli olmadığını bildiririm.

Saygılarımla,
13.06.2016

Muhammed A. Peker

 

Kaynaklar:

1 http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/07/08/misafir-yazar/hepatit-b-asisi-ne-zaman-kimlere-yapilmali/
2 http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/sb/bh/asilarbulasici.asp
3 http://www.asm.gov.tr/AsiTakvimi.smt
4 http://www.radikal.com.tr/hayat/asiyla-otizm-arasinda-bilimsel-bir-iliski-yok-1397353/
5 https://lilliputian.me/2012/10/asi-efsanesi-soylence-2-ve-3-asilar-hastaliktan-korur-bugun-abdde-bulasici-hastaliklar-azgoruluyorsa-eger-bu-asilar-sayesindedir/
6 http://drsuzanne.net/dr-suzanne-humphries-vaccines-vaccination
7 http://drsuzanne.net/wp-content/uploads/2012/07/Smoke-Mirrors-and-the-%E2%80%9CDisappearance%E2%80%9D-OfPolio-_-International-Medical-Council.pdf
8 http://www.ilacprospektusu.com/ilac/203/polio-sabin-tek-ve-cok-dozlu-ambalajlarda-kullanima-sunulmustur
9 http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/10/09/yazilar/tip-yazilari/grip-tip-yazilari-yazilar/bu-sene-herkese-grip-asisiolmalarini-tavsiye-ediyorum/
10 http://www.ilacprospektusu.com/ilac/78/fluarix-tek-doz-grip-asi-1-enjektor
11 http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2011/02/22/AR2011022206008.html
12 https://lilliputian.me/ebeveyn-asi-kilavuzu/
13 http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/07/20/yazilar/tip-yazilari/enfeksiyonlar/asilarin-otizme-yol-actigini-sakladik/
14 Shoenfeld Y, Agmon-Levin N. ‘ASIA’ – autoimmune/inflammatory syndrome induced by adjuvants. J Autoimmun 2011, 36:
4-8.
15 http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/07/04/misafir-yazar/cocuklara-hangi-asilar-neden-yapilmali-hangileri-nedenyapilmamali/
16 https://www.youtube.com/watch?v=7QBcMYqlaDs&app=desktop
17 http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/11/06/etibba-diyor-ki/bagirsak-beyinden-daha-onemli/
18 http://ahmetrasimkucukusta.com/2013/06/25/yazilar/tip-yazilari/bagirsak-mikrobiyotasi/artik-ikinci-bir-beynimiz-var/
19Round JL, Mazmanian SK. The gut microbiota shapes intestinal immune responses during health and disease. Nat Rev
Immunol 2009, 9: 313-23.
20 Ferreira RB, Antunes LC, Finlay BB. Should the human microbiome be considered when developing vaccines? PLoS
Pathog. 2010 Nov 18;6(11):e1001190. 10. Keles S, Artac H, Kara R, Gokturk B, Ozen A, Reisli I. Transient
hypogammaglobulinemia and unclassified hypogammaglobulinemia: ‘similarities and differences’. Pediatr Allergy Immunol
2010, 21(5): 843-51.
21 http://www.cdc.gov/media/releases/2014/p0327-autism-spectrum-disorder.html
22 https://www.youtube.com/watch?v=zQR3qLSq55w
23 http://www.sv40foundation.org/CPV-link.html
24 http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/05/18/misafir-yazar/kizamik-virusu-bagisiklik-sistemini-nasil-etkiler/
25 Griffin DE, Lin WH, Pan CH. Measles virus, immune control, and persistence. FEMS Microbiol Rev. 2012 May;36(3):649-62.

Muhammed Bey ve ailesini kısaca tanıyalım.

İstanbul’da ikamet etmekteler. Kendisi 34 yaşında bir uçak teknisyeni. Eşi yüksek lisans (iktisat) mezunu olmasına rağmen çocuklarını yetiştirmek adına fedakarlıkta bulunarak ev hanımlığını tercih etmiş bir anne. İki çocukları var. Oğulları 5 yaşında. Doktorlarının ısrarı, kendi ifadeleri ile cehalet ve tecrübesizliklerinin neticesi sezaryen ile doğan oğulları 2 yaşına kadarki tüm aşılarını olmuş durumda. Kızları ise 20 aylık. Hemen tüm doktorların itirazına rağmen SSVD uzmanı Dr. Ebru Akbay hanım sayesinde normal doğumla dünyaya gelmiş bir bebek ve K vitamini enjeksiyonu ile Hep B dahil hiçbir aşıyı olmamış bugüne kadar.

Oğulları kendi ifadelerine göre yine cehaletleri ve tıp doktoru kurbanı olarak gribal enfeksiyon nedenli bir kere antibiyotik kullanıyor. Sonrasinda anal fissur yaşıyor. 6 ay kadar takip neticesi tam ameliyat günü beklerken kendiliğinden geçiyor. Böylelikle aylar sürecek antibiyotik tedavisini de yanında getirecek bu ameliyettan kurtulmuş oluyorlar. 1 yaşlarında iken bir doktor tarafından astım bronşit teşhisi konulup 6 aylık ilaç tedavisine başlanacak denilince ailenin kendi ifadeleri ile “sigortalar atıyor.”

Özel doktor arayışına giriyorlar ve bulduklarında da kendilerine oğullarının rutin öksürük olduğunu ve bir haftaya geçeceğini söylüyor. Ve geçiyor da. Sıfır ilaçla iyileştiyor oğulları. O günden bugüne ise hiç ilaç kullanmıyor. Kızlarının da zaten ne asi ne de ilaç kullanmadığını öğreniyoruz kendilerinden.

Eşi sezaryen olmanın vicdan azabını hiç içinden atamayan bir anne ve bütün bu yaşanılanlar neticesinde de doktorlara ve onların anlattıklarına genel olarak güvenlerini yitiriyorlar aile olarak. Sistemin hazır paket halinde sunduğu herşey hakkında şüphe duymaya ve araştırmaya başlıyorlar. Çocuk sağlığı, beslenme, doğal doğum ve sonunda da aşılar. Şu anda ise Okulsuz Eğitim konusunda araştırmalarını sürdürüyorlar diye öğreniyoruz.

Muhammed Bey’in şu deneyimlerini ise birebir kendi ifadeleri ile aktarmak istiyoruz:

“İşte böyle. İnsanlar bu işin kolay olduğunu sanıyor, hele sağlıkçılar. Alay eder gibi bakıyorlar. İki arkadaşım var doktor Üniversite yıllarından tanıdığım. Saatlerce anlattığım halde ikisi de aynen şu cümleyi kurdular “ben tıp doktoru olarak aşıları tavsiye ediyorum” öne sürdüğüm argümanların hiçbirine karşı bile çıkmaya gerek duymadan. Oysa bu iş öyle kolay değil. Ben 5 yıl okudum uçak teknisyenliği yapabilmek adına. Oysa meslegimin 11. Yılında görüyorum ki okulda öğrendiklerim mesleğimi icra ederken öğrendiklerimin yanında yüzde 1’i bile değil. Sen tıp okulunda ne kadar immunoloji ye eğilmiş olabilirsin ki. Ben neredeyse iki senedir bu işi araştırıyorum. Neyse, doktorlara fakültede ne hapı iciriyorlarsa çoğu duyma yetisini kaybediyor onları bırakalım.

Eşim kızıma hamile iken başladı araştırmalarım. Halen devam ediyor. Uzunca bir süre kararsız kaldım. Kolay değil, doktorun ağzından çıkan hep aynı, ya çocuğun ölür veya sakat kalırsa ne olacak. Her anne babanın elini kolunu böyle bağlıyorlar. Yabancı doktorları da sürekli izliyordum ama sonuçta elle tutamadığınız insanlar yüzde yüz güvenemiyorsunuz. Sonrasinda Alişan Yıldıran beye rastgeldim. Her yazısını defalarca okudum. Allah kendisinden binlerce defa razı olsun. Artık rahat rahat kararımızı vermiştik. Eşim de zaten annelik içgüdüsüyle mi nedir, hiçbir arastirmamiz yokken bile oğlumun aşılarını istememişti.

Sonra bu gruba [AŞI TIBBİ ve HUKUKİ BİR ZORUNLULUK DEĞİLDİR] üye oldum. Buradaki insanlara elimden geldiğince yardım edeyim derken birçok şey daha öğrendim. Aklımda en ufak bir şüphe kalmadı çok şükür. Artık okul çağına gelen oğlum için eğitim derdine düştük. Bakalım o işle nasıl başa çıkacağız.”

Muhammed Bey, eşi ve çocuklarına bir ömür boyu sağlık, huzur ve mutluluk dileklerimiz ile birlikte teşekkürlerimizi iletiyoruz.